Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1291 E. 2023/464 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/1291 – 2023/464
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1291
KARAR NO : 2023/464

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/09/2021
NUMARASI : 2015/286 Esas 2021/540 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 29/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/04/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde;16/08/2014 tarihinde, davalı tarafından ZMMS ile sigortalanan araç sürücüsünün, karşıdan karşıya geçmeye çalışan müvekkili …’ye çarpmasıyla trafik kazasının meydana geldiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle yaralanarak malul kaldığını, kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, kaza nedeniyle araç sürücüsü hakkında Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine 2015/718 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davalının müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğunu, zararın tazmini için sigorta şirketine başvuru yapıldığını, sigorta şirketi tarafından cevap verilmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarını saklı tutarak; 20.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın, müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçe kapsamında sigortalı olduğunu, sorumluluklarının teminat limiti, kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının davasını kanıtlaması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, meydana gelen kazaya ilişkin olarak sigortalı araç sürücüsü hakkında açılan ceza davasında Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01/10/2015 tarihli 2015/18 Esas, 2015/204 Karar sayılı kararında; ” Oluş ve kabule göre orta refüjde beton bariyer bulunmasına rağmen yaya geçidine uygun olmayan bu yerden geçmek üzere seyrine göre sağdan yola giren ve seyir halindeki arabaların arasından karşıya geçmek isteyip koşarak önüne çıkan yayalara fren tedbirine rağmen çarpmayı engellemeyen sanık sürücü …’ın kusurunun bulunmadığı, fren tedbiri almasına rağmen çarpmayı engelleyemediği, oluş şartlarında hatalı tutum ve davranışı bulunmadığı, sonuç itibariyle ile sanığın kusursuz olduğu anlaşıldığından beraatine,” şeklinde karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, tüm deliller toplandıktan sonra üç kişilik Makina Mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan 10/08/2016 tarihli raporda, dava dışı sigortalı araç sürücüsü …’ın olayda tamamen kusursuz olduğunu, davacı yaya …’nin ve olayda yaşamını yitiren yaya dava dışı …’in her biri kendi yaralanması ya da ölümü ile ilgili olmak üzere olayda ayrı ayrı % 100 oranında asli ve tam kusurlu bulundukları sonuç ve kanaatine varıldığının bildirildiği, alınan raporun dosya kapsamına ve karar vermeye elverişli olduğu gerekçesi ile; “Davanın reddine,” karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün kusurlu olduğunun belirtildiğini, ayrıca savcılık aşamasında alınan raporda da sigortalı araç sürücüsüne tali kusur verildiğini, yine aynı kazada vefat eden …’ın vefatı nedeniyle Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1010 E. sayılı dosyasında aldırılan raporda da davalı araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu bulunduğunu ve bu kararın da kesinleştiğini, bahsi geçen raporlar ile mahkemece Karayolları Fen Heyetinden alınan rapor arasında çelişki olduğu halde mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, raporun kazanın oluşuna uygun olmadığını, yerel mahkemece söz konusu raporu ve ceza dosyasında alınan kusur raporunu gözönünde bulundurarak karar verdiğini belirttiğini, ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün kusurunun bulunduğunu, olay yerinde yayaların karşıdan karşıya geçmelerinin hukuka aykırı olmadığını, kazanın müvekkillerinin taşıt yolunda geçişlerini tamamlayacağı sırada meydana geldiğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Mahkemece, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün kusuru olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından kazanın meydana gelmesinde davalının kusurlu olduğundan bahisle istinaf edilmiştir.
Uyuşmazlık, kazanın meydana gelmesinde davalının kusuru olup olmadığına ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık konusunda, ceza mahkemesinden alınan rapor, görülmekte olan davada hakimi bağlamaz ise de, söz konusu dosyada alınan bilirkişi raporları da delil mahiyetinde olup, mahkemece dosya kapsamında deliller çerçevesinde değerlendirerek, gerektiğinde kendisi de rapor alarak karar verebilir. TBK’nın 74. maddesindeki “(1)Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. (2) Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” düzenlemesi, Hukuk hakimin ceza dosyasında toplanan delilleri değerlendirmesine ve takdirinde esas almasına engel oluşturmamaktadır. Dolayısı ile görülmekte olan davada ceza dosyasında alınan raporlar da serbestçe değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilebilir.
Somut olayda, kaza tespit tutanağında; olay yarihinde, davacı ve …’in çok şeritli yoğun ve akıcı trafik akımı olan yolda, orta refüjde 60 cm yüksekliğindeki tretuar taşlarına rağmen 133 m. sol yan gerilerinde güvenli geçiş yapabilecekleri yaya üst geçitten geçmeyip, karayolunu kullanan araçların hızını ve uzaklığını gözönünde bulundurmayıp ısrarla seyir halindeki araçların arasından en sol şerite geldikleri esnada sol yanından gelen araç tarafından çarpılıp kendilerinin yaralanmalarına neden olduğu belirtilerek; kaza mahalline ilişkin değerlendirmede; kazanın, meskun mahalde, 17.5 metre genişlikte, asfalt kaplama, düz ve eğimsiz, tek yönlü bölünmüş yolda, açık havada, kuru zeminde, gündüz meydana geldiği, mahalde azami hız limitinin 82 km/s olduğu, çarpmanın dört şeritli yolun en sol şeridinde meydana geldiği, sol şerit üzerinde araca ait 15.7 metre çarpma öncesi olmak üzere toplam 31.5 metre uzunluğunda fren izi bulunduğu, orta refüjde 60 cm yükseklikte fiziki bariyer bulunduğuna dair tespitlerler olduğu görülmüştür.
Kaza tespit tutanağında asli kusur yayalara verilmiş iken, araç fren mesafesinden hareket ile davalı araç sürücüsüne tali kusur verildiği, yine Savcılık soruşturması sırasında da alınan bilirkişi raporunda da; kaza tespit tutanağı ve olayın oluş şekli değerlendirilerek, yayaların yüksek seviyede asli kusurlu oldukları, araç sürücüsünün ise seyri sırasında, gün durumunun gündüz görüş mesafesinin açık olmasına bağlı önündeki seyir alanın daha dikkatli ve tedbirli olarak kontrol etmesi gerektiğinden bahisle hafif derece tali kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Davacı tarafından beyan edilen Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1010 E. Sayılı dosyasında; vefat eden … yakınları tarafından, sigorta şirketi hakkında açılan destek tazminatı davasında alınan bilirkişi raporunda da, aynı nedenlerle kaza tespit tutanağı değerlendirilerek araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, davanın davacıların davasından feragati nedeniyle reddine karar verildiği, görülmüştür.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesince, dosyamız davalısı hakkında verilen beraat kararına esas Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trfik İhtisas Dairesi raporunda ise, dosya kapsamındaki ifadeler, trafik kazası tespit tutanağı, olay yeri krokisi, bilirkişi raporu ve meydana gelen olayla ilgili tespit edilen diğer tüm verilerin incelediği belirtilerek; “Sanık sürücü … yönetimindeki otomobil ile azami hız limitinin 82 km/s olduğu ve orta refüjünde yayaların geçişini engellemek için bariyerin bulunduğu dört şeritli bölünmüş yolun en sol şeridinde seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, karşıya geçmek için seyrine göre sağdan yola girmiş olan ve sağında seyir halinde olan araçların önünden seyir şeridine giren yayalar … ve …’e karşı fren tedbiri almasına rağmen çarpmayı engelleyemediği olayda, oluş şartlarında hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından sonuçta atfı kabil kusuru yoktur.
— Yayalar … ve …, kurallara aykırı biçimde orta refüjü fiziki bariyer ile kapatılmış, araçlar için azami hız limiti 82 km/s olan ve yoğun akıcı trafiğin olduğu bölünmüş yoldan karşıya geçmek isteyip, seyir halindeki araçların arasından can güvenliklerini tehlikeye atarak geçişleri esnasında, en sol şeridi takiben gelen sürücü …’ın kullandığı aracın çarpılmasına maruz kaldıkları olayda, dikkatsiz, tedbirsiz davranışları ve kurallara aykırı hareketleriyle (K.T.K’nun 68/b maddesi gereğince) tamamen kusurludurlar. ” denilerek kusur durumunun tespit edildiği; ceza dosyasında olayın görgü tanığı olduğunu belirten …’ın eve giderken olay yerine geldiğinde bir erkek ve bayanın aniden yola çıkarak karşıya geçmek istediklerini gördüğünü, kendilerini uyararak elle işaret ederek köprüden geçmelerini söylediğini, az ileride cebe girdiğini, dikiz aynasından takip ediyor olduğunu, iki yayanın karşıya geçmek için koştuklarını ve sanığın aracı ile gelerek bunlara çaptığını beyan ettiği, davalı …’ın ise sanık olarak savunmasında; olay yerine geldiğinde sağ tarafta bir kamyon olduğunu, kamyonu sollamak için sol şerite devam ediyor olduğunu, o sırada kamyonun önünden karşıya geçmek için iki yayanın fırladığını fark ettiğini, frene basmasına rağmen duramadığını beyan ettiği, dosyamız davacısının ise ifadesinde karşıya geçmek üzere olduğu esnada kazanın meydana geldiğini beyan ettiği görülmüştür.
Mahkemece; Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Dairesi görevlilerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda ise; kaza tespit tutanağı yanı sıra ceza dosyasında toplanan deliller de değerlendirilmek suretiyle rapor tanzim edilerek, araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, yayaların ise %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün de kusurunun olduğunu ileri sürülmüş ise de, gerek mahkemece alınan üç kişilik heyet raporunda, gerekse de Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporlarda, kaza mahallindeki trafik ve yol durumu değerlendirilerek tanzim edilmiş olmasına, sanık savunması ve tanık beyanı ile kaza mahallindeki trafik durumu, yol durumu, orta refüjün yaya geçişine elverişli olmaması nazara alındığında mahkemece davalı sigorta araç sürücünün kazanın meydana gelmesinde kusursuz kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmamasına, feragat ile sonuçlanan Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce tanzim edilen raporunun diğer deliller nazara alınmaksızın kaza tespit tutanağına istinaden tanzim edilmiş olmasına göre eldeki dosya ile çelişki oluşturacak mahiyette olmamasına göre davacı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, göre; davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın HMK’nın 359/4. maddesi gereğince taraflar tebliğine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 29/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.