Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1288 E. 2023/1150 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/1288 – 2023/1150
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1288
KARAR NO : 2023/1150

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2021
NUMARASI : 2019/629 Esas 2021/364 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 20/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı Sigorta vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 09/07/2008 tarihinde davalının trafik sigortacısı olduğu aracın yapmış olduğu tek taraflı kazada davacının desteği …’nın hayatını kaybettiğini, davacının destekten yoksun kaldığını ileri sürerek davacı eş için 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile destekten yoksun kalma tazminatı istemini 125.000 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, talebin zaman aşımına uğradığını, açılan davanın derdestlik sebebiyle reddi gerektiğini, kazanın meydana geldiği yerin karayolu olmadığını, oluşan zarardan davalının sorumlu tutulamayacağını, davacının desteğinin kusuruyla kazanın meydana geldiğini ve kazanın tek taraflı kaza olması sebebiyle davacının taleplerinin reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; dosyada bulunan deliller, soruşturma dosyası içeriği, kolluk tutanakları birlikte değerlendirildiğinde kaza mahallinin karayolu ile bağlantısı bulunduğu, trafik sigorta poliçesinin incelenmesinde, 28/08/2007-28/08/2008 dönemi için düzenlendiği teminat limitinin 125.000,00 TL olduğu ve aracın hususi traktör olduğu, davacının kazada hayatını kaybeden …’nın eşi olması nedeniyle destekten yoksun kaldığı, bilirkişi raporunda davacı bakımından 136.933,05 TL destekten yoksun kalma zararı olduğunun belirlendiği, her ne kadar raporda kullanılan yaşam tablosu PMF-1931 yaşam tablosu olmakla ve aslında dikkate alınması gerekli yaşam tablosunun Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin ilgili kararları ve özellikle Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarihli iptal kararı nazara alındığında hesaplamaların TRH-2010 yaşam tablosuna ve progresif rant usulüne göre yapılması gerekmekte ise de her halükarda davacının zararının poliçe limitinin üstünde kalacağı görüldüğünden usul ekonomisi de dikkate alınarak bu konuda ek rapor tanzimi yoluna gidilmesine gerek olmadığı, bu haliyle bilirkişi raporunun denetime elverişli doğru verilerle hazırlanmış olduğundan hükme esas alınması gerektiği, davalının 15/12/2016 tarihinde temerrüde düştüğü 15/12/2016 tarihinden itibaren yasal faizi uygulanmasına karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından, yapılan ıslah da nazara alınarak davanın kabulü ile 125.000,00 TL tutarındaki destekten yoksun kalma tazminatının 15/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı Sigorta vekili istinaf dilekçesinde; kaza tarihi ile dava tarihi arasında 2 yıllık zamanaşımı ile 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin geçtiğini, sürücünün tek taraflı kazada kendi kusuru ile ölmesi nedeniyle sigortanın sorumluluğunun olmadığını, kaza yerinin karayolu bağlantısının olmadığını, karayolu dışındaki zararlardan ZMMS sigortasının sorumluluğu olmadığını, tazminat hesabının fahiş olduğunu belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı Sigorta vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, HMK’nın 355. maddesi kapsamında, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksunluk tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Olay tarihi olan 09/07/2008 ile dava tarihi 25/11/2019 ve ıslah tarihi olan 23/02/2021 itibarıyla olayla ilgili “taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak” suçu için öngörülen ceza zamanaşımı süresi olan 15 sene dolmadığından davalının zamanaşımına yönelik istinafına itibar edilmemiştir.
Dosya kapsamındaki ZMMS sigorta poliçesinde sigortalının … olduğu, poliçenin düzenlenme tarihinin 28/08/2007 olduğu, kazanın 09/07/2008 tarihinde, tek taraflı olarak gerçekleştiği ve kaza nedeniyle davacı desteği/sürücünün vefat ettiği, olay yeri inceleme tutanağı ve eki kroki içeriğinden kaza yerinin karayolu bağlantısının bulunduğu anlaşılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, kaza tarihi olan 09/07/2008 tarihinde yürürlükte bulunan 15 Ağustos 2003 tarihli Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan halleri de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi de, 2918 sayılı KTK.’nın 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış, böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E, 2011/411 K sayılı ilamında, mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, Kanunun kapsam dışılığı düzenleyen 92. maddesinde, araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Şu hale göre; araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Sigortalı araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da uyuşmazlık konusu değildir.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar sayılı, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı, HGK’nun 16.01.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas ve 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca)
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde değiştirilmiştir. Meydana gelen kazada davalının sorumluluğunun belirlenmesi açısından dikkat edilecek husus kaza tarihi olmayıp poliçenin düzenlenme tarihidir. Davalı nezdinde düzenlenen trafik sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi 28/08/2007’dir. Bu durumda davalının sorumluluğu 01.06.2015 tarihinden önce yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na (Eski Genel Şartlar) göre belirlenecektir.
Bu durumda davacının destekten yoksun kalma zararlarının, trafik sigortası eski genel şartlar ve HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar sayılı, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı, HGK’nın 16.01.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas ve 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca sigorta teminatı kapsamında kaldığı gözetilerek mahkemece destekten yoksunluk tazminatından davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. (YARGITAY 4.HD 2021/4075 E. 2021/4827 K.)
Yargıtayın içtihat değişikliği nedeniyle aktüerya hesabında artık TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması gerekli ise de PMF yaşam tablosunda TRH 2010 tablosuna göre yaşam sürelerinin daha kısa olması ve bu durumun da davalı Sigortanın lehine olmasına ve raporun diğer yönlerden de usul ve yasaya uygun olmasına göre davalının tazminat hesabına yönelik istinafının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; usul ve yasaya uygun olarak verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.538,75-TL istinaf karar peşin alınan 2.075,45-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.463,3-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansından artan kısım varsa karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç tahsil ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 20/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.