Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1285 E. 2023/1148 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1285 – 2023/1148
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1285
KARAR NO : 2023/1148

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/04/2021
NUMARASI : 2015/864 Esas 2021/332 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 20/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 03/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait ve dava dışı sürücü …’ün idaresindeki … plakalı araç ile davalı sigorta şirketine 03/01/2014 olan kaza tarihi itibariyle sigortalı … plakalı aracın karıştığı çift taraflı trafik kazası sonucunda müvekkilinin aracının hasarlandığını ve hasarın giderimi sonrasında değer kaybı oluştuğunu, kaza tespit tutanağında kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunmalarına ve sigorta hasar dosyasının açılmasına rağmen davalının sigorta hasar tazminatı ödemediğini belirterek fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00-TL araç hasar bedeli ile 2.000,00-TL araç değer kaybı olmak üzere toplam 7.000,00-TL alacağın davalı sigorta şirketinden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kazaya karışan aracını 29/01/2014 tarihinde sattığını, aracın tamir ettirilmeden satılması ve tamirinin alıcı tarafından yapılması nedeni ile davacının maddi zararının tazminini talep edemeyeceğini, maddi zararın tazminine yönelik talebin 2 yıllık dava zamanaşımına tabi olduğunu, bu nedenle dava konusu edilmeyen bakiye maddi zarar talebi yönünden zamanaşımı def’ilerinin bulunduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın 20/07/2013-20/07/2014 tarihleri arasında müvekkiline ZMMS poliçesi ile sigortalı olup araç başına maddi teminat miktarının 25.000,00-TL olduğunu, davacının aracının rayiç değerinde satılmış olması halinde araçta değer kaybı oluştuğunun ileri sürülemeyeceğini, davacı ile müvekkili arasında sözleşmesi ilişkisi bulunmadığından avans faizi talep edilemeyeceğini bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; her ne kadar dosyada 3. kusur bilirkişi raporu alınmış ise de; yüzüne karşı verilen kesin süreye rağmen davacı vekilinin bilirkişi ücreti nedeni ile takdir edilen eksik delil avansını kesin süre içerisinde yatırmadığı gibi kesin süreden sonra yargılamanın son celsesinden önce de yatırmadığı ve adli yardım talebinde de bulunmadığı, bu durumda, usulüne uygun olarak verilen Mahkeme kararı gereğince ihtaratlı kesin süre içerisinde eksik delil avansı yatırılmadığından, davacının 3. kusur bilirkişi raporuna delil olarak dayanmasının hukuken olanaklı olmadığı, davacının, davalı sigortalı araç kusurunu ve dava konusu araç hasarı ile araç değer kaybı iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu, dosya kapsamında ispat yükümlülüğünü yerine getirmesinden sonra davalı sigorta şirketinin sigorta poliçe teminatı limiti dahilinde ve sigortalısının kusuru oranında sorumluluğunun değerlendirilmesi söz konusu olabileceği, dosyaya sunulan 1. ve 2. kusur bilirkişi raporları arasında çelişkinin varlığı nedeni ile mahkemece hükme esas alınmasının hukuken mümkün olmadığı, çelişkileri giderici mahiyetteki 3.kusur bilirkişi raporuna ise; yukarıda değinilen ihtaratlı ve usulüne uygun kesin süre içeren ara karar gereği yerine getirilmediğinden- davacının delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığının kabulü gerektiğinden, davacının davasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taraflarınca her aşamada yargılama gideri, delil avansı ve masraf olarak gerekli miktarların mahkeme veznesine yatırıldığını, alınan bilirkişi raporlarında konuyla ilgili tespitler yapıldığını, son alınan ve olayla ilişkili hesaplamaları içeren bilirkişi raporunda ise ek olarak konuya ilişkin hesaplamalara yer verildiğini, bu rapora ilişkin olarak; mücbir sebeplerle belirtilen süre içinde gerekli harcı ikmal edememiş olmaları sebebiyle diğer bilirkişi raporları açısından eksiklik bulunmadığını, sadece bu raporun değerlendirmeye alınmadığını, ancak ortada ne harç ikmali sebebiyle bir gecikme ne de alınamamış bir rapor olmadığını, sadece usulen giderilebilecek bir eksiklik bulunmasına karşın, dosyaya kazandırılmış bu rapor değerlendirmeye alınmaksızın hüküm kurulmasının usul ekonomisine aykırı olduğunu belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, HMK’nın 355. maddesi kapsamında, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı bedeli ile değer kaybı bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davacı tarafın eksik bilirkişi ücretini kesin süre içinde yatırmaması sebebiyle dosyada alınan bilirkişi raporu esas alınmayarak, tüm dosya kapsamından davacının davasını ispat edememiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu sebeple 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 90.maddesinde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Kanun’un 94.maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir.
6100 sayılı HMK’nın “Delil ikamesi için avans” başlıklı 324 maddesi “- (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda; 25/02/2021 tarihli celsede davacı vekilinin araç değer kaybı ile hasar bedeli yönünden bilirkişiye gönderilmesi talebi özerine mahkemece –“Dosyamızın resen seçilecek makina mühendisi bilirkişiye tevdii ile dava konusu trafik kazası nedeniyle hasarlanan araca ait ekspertiz raporu, dosyada mevcut fotoğraflar ile tüm bilgi ve belgeler değerlendirdikten sonra mevcut ise davacının davalı sigorta şirketinden talep edebileceği araç hasar tazminatı ile araç değer kaybına ilişkin maddi tazminat kalemlerinin ayrı ayrı ve toplam olarak hesaplandığı bilirkişi raporu aldırılmasına, bilirkişiye emek ve mesaisi dikkate alınarak 650,00 TL ücret takdirine, davacı vekiline 600,00 TL ilave delil avansını bilirkişi ücreti ve tebligat işlemleri için yatırmak üzere 2 hafta kesin süre verilmesine, kesin sürede yatırmadığı takdirde bilirkişi raporuna delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtarına(ihtar edildi)” şeklinde ara karar oluşturulduğu, davacının bilirkişi ücretini süresinde yatırmadığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde her iki tarafın da “kusur ve hesap yönünden” bilirkişi deliline dayandıkları anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece davalı tarafın da aynı delile dayanması nazara alınarak HMK’nın 324 maddesi gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince kaldırılmasına, yargılamaya devam edilerek yukarıda belirtilen eksiklik tamamlanarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 29/04/2021 tarihli 2015/864 Esas – 2021/332 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 20/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.