Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/128 E. 2022/223 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/128 – 2022/223
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/128
KARAR NO : 2022/223

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI : 2018/434 Esas 2019/804 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 19/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalılar … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı sürücü … yönetimindeki, davalılardan …’a ait davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalanmış olan… plakalı otomobiliyle çevre yolu üzerinde Karapürçek istikametine seyir halindeyken önünde aynı istikamette seyreden sürücü… yönetimindeki … plakalı kamyonete arkadan çarpması ile … plakalı aracın içinde yolcu olarak bulunan …’nun ölümüne sebep olduğu, olayda …’ın alkollü olduğu ve tam kusurlu olduğu, ceza soruşturmasının Ankara C. Başsavcılığının 2018/49934 soruşturma numaralı dosyasında devam ettiği, …’nun ölümüyle geriye eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşlerinin kaldığı, davalı sürücü …’ın alkollü ve kusurlu olması, diğer davalı işleten … ve aracın Zorunlu Trafik Sigortacısı davalı sigortanın davacıların zararından müteselsilen sorumlu oldukları iddiası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılardan … için ayrı ayrı 100,00 TL destekten yoksun kalma zararı ile … için 80.000,00 TL, … için 70.000,00 TL, … için 70.000,00 TL, … için 50.000,00 TL, … için 50.000,00 TL, … için 35.000,00 TL, … için 35.000,00 TL, … için 35.000,00 TL olmak üzere toplam 425.000,00 TL manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsilini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davada müvekkili şirketin yargı çevresinde bulunduğu İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu, davaya konu edilen… plakalı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde Zorunlu Trafik sigortalı olduğu, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı dikkate alınarak aktüer raporuna göre belirlenen toplam 211.495,00 TL destekten yoksun kalma zararının hesap edilerek davacılara 19.04.2018 tarihinde ödendiği, sorumluluklarının sona erdiği, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigorta poliçe limiti ve sigortalı aracın şoförünün kusuru ile sınırlı olduğu, bunun için öncelikle tarafların kusur oranlarının belirlenmesi ve davacıların maddi zararlarının tamamen ispatı gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … vekili cevap dilekçesinde; müvekkili …’ın kusurunun bulunmadığı, müvekkilinin yola çıkmadan önce sadece 1 tane bira içtiğini, müvekkilinin hastanede muayene sırasında 0,38 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, öksürük krizine tutulan müvekkilinin direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, kazanın istenmeden oluştuğunu, müvekkili …’ın maliki olduğu aracı sürücü arkadaşının şahsi işlerini yapması için verdiğini, olayda kusur ve sorumluluğu bulunmadığı, talep edilen manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacılardan … …’nun ölenin eşi, … ve …’nin çocukları, …’in babası, … …’nun da annesi olduğu, eylemli ve düzenli ölenden destek gördükleri, nüfus kayıtlarından anlaşılmakla, BK 53 md. kapsamında destekten yoksunluk tazminatı isteyebilecekleri, ölenin geliri ile ilgili başkaca tespit olmadığından asgari ücret miktarları esas alınması gerektiği, sigorta şirketince davacılara yapılan ödeme tarihi itibari ile (toplam ödeme; 211.495,00 TL) hesaplanan tazminata göre ödemenin yetersiz olduğu, ayrıca ödemenin yasal getirisi üzerinden güncellendiği (güncellenen toplam değer; 239.132,55 TL), buna göre davacılardan … …’nun hesaplanan maddi zararının 144.595,17 TL olup, güncelleme ile ödenen 174.502,03 TL olmakla, bu davacı yönünden destekten yoksunluk tazminatı sigorta şirketince ödenmiş olmakla reddine karar vermek gerektiği, diğer davacılarla yapılan ödemelerin mahsubu ile bakiye zararlarının … … için 28.230,84 TL, … … için 2.095,30 TL, … … için 15.722,28 TL, … … için 23.931,08 TL olarak hesaplanmakla ve davalı sigorta şirketi yönünden poliçe limiti dahilinde kalmakla zarardan müteselsil sorumlu olan sürücü, araç işleteni (maliki) diğer davalı ve sigorta şirketinden aracın otomobil olmasına göre, davalı sigorta şirketi için temerrüt tarihinden itibaren, diğer davalılar için olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile tahsiline karar vermek gerektiği, (kısa hükümde tazminat miktarlarına ilişkin rakamlarda sehven yanlış geçirildiği anlaşılmakla, doğru rakamlarla düzeltilmesi gerektiği) davacılardan …’in eşini, … ve …’nın genç yaşta babalarını kaybetmeleri, diğer davacılar … ve …’in genç oğullarını kaybetmeleri, ve diğer davacıların da kardeşlerini acı bir şekilde kaybetmeleri nedeniyle duydukları acı ve üzüntü, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, paranın satın alma gücü, davalı sürücünün kusuru dikkate alınarak, davacıların üzüntü ve acılarını bir nebze karşılamak için uygun bir manevi tazminatın takdiri gerektiği gerekçesiyle, maddi tazminat talepleri ile ilgili; davacı … …’a ödeme yapılmış olması nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar ile ilgili davanın kabulü ile; … … için 28.230,84 TL, … … için 2.095,30 TL, … … için 15.722,28 TL, … … için 23.931,08 TL’nin davalı … Sigorta için temerrüt tarihi olan 14.04.2018 tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve … için olay tarihi olan 04.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, manevi tazminat talepleri ile ilgili; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davacı … … için 10.000,00 TL, davacı … … için 10.000,00 TL, davacı … … için 10.000,00 TL, davacılar … … ve … … için ayrı ayrı 6.000,00’er -TL, davacılar … …, … … ve … için ayrı ayrı 4.000,00’er-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 04.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, davacılar adına hükmedilen maddi tazminat rakamları oldukça düşük olduğu gibi davacı … … adına maddi tazminat yönünden, KTK 97. Madde gereği yapılan başvuru üzerine daha önce yapılan ödeme nedeniyle davanın reddine dair karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını, tazminat hesaplamasına esas alınan müteveffanın gelir durumunun asgari ücret olarak değerlendirilmesinin hukuka uygun olmadığı gibi, pasif dönemde asgari geçim indirimi düşülmesinin de doğru olmadığını, müteveffanın emekli olup aynı zamanda dolap, koltuk vs. yapım ve tamirat işleri yaptığını, dolayısı ile gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğunu, dava öncesi KTK 97. madde kapsamında yapılan ödemelerin güncellenmiş halinin halihazırdaki tazminat bedelinden düşülmesinin de doğru olmadığını, … …’nun kendi adına yapılan hesaplamada, bilirkişice yanlış değerlendirmede bulunulduğunu, manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, davanın reddedilen manevi tazminat kısımları yönünden davalılar lehine, müvekkillerim aleyhine ayrı ayrı karşı vekalet ücreti hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar … vekili istinaf dilekçesinde, müvekkili …’ın kazaya istemeyerek sebebiyet verdiğini, …’ın araç maliki olduğunu ve sorumlu tutulamayacağını, maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf incelemesi, istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı ise de, HMK’nın 355. maddesi gereğince mahkeme kararında kamu düzenine aykırı hallerin bulunması halinde res’en incelenebilir.
Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması gibi), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların … yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi; gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarih 15-708 Esas, 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’ya Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hâkimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında:
Mahkemece kısa kararda “Davacı … …’nun ödeme nedeniyle davanın REDDİNE, Diğer davacılar ile ilgili davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; Davacı … … için 22.584,67 TL, Davacı … … için 1.676,24 TL, Davacı … … için 12.577,82, Davacı … … için 19.184,86 TL’nin davalı … Sigorta için temerrüt tarihi olan 14.04.2018 tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve … için olay tarihi olan 04.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, Fazlaya ilişkin istemin reddine ” karar verilmiştir.
Mahkemece gerekçeli kararda ise ” Maddi tazminat talepleri ile ilgili;
“1-Davacı … …’nun ödeme nedeniyle davanın reddine,
2-Diğer davacılar ile ilgili davanın kabulü ile; … … için 28.230,84 TL, … … için 2.095,30 TL, … … için 15.722,28 TL, … … için 23.931,08 TL’nin davalı … Sigorta için temerrüt tarihi olan 14.04.2018 tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve … için olay tarihi olan 04.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, Fazlaya ilişkin istemin reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmakla, denetlenebilir bir karar bulunmadığından, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Diğer taraftan, davacı … …’nun kısıtlı olduğu dosyaya ibraz edilen vesayet kararından anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 462/8.maddesi uyarınca acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere vasinin dava açması için vesayet makamının izni gereklidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 448. Maddesi vesayet altındaki kişinin taraf bulunduğu davalarda onun vasi tarafından temsil edileceğini öngörmekle birlikte, vasi, sadece vasi kararına istinaden ayırt etme gücünden yoksun bulunan küçük ya da mahcuru davada temsil etme yetkisine sahip olmadığından vasinin, anılan temsil görevini yerine getirebilmesi için Türk Medeni Kanunu’nun 462/8. Maddesi uyarınca vesayet makamı tarafından kendisine husumet izni verilmesi gerekir. Dava ehliyeti Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olup mahkemece, davaya ilişkin olarak husumete izin kararı almak ve/veya dosyaya ibraz etmek üzere vasiye süre tanınmalı, bu noksanlık giderildikten sonra davanın esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu durumda Dairemizce, 10.04.1992 tarih ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere önceki verilen karara bağlı olmaksızın kısa karar ve gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde ve yukarıda açıklanan hususlarda eksikliklerin giderilerek ve değerlendirilerek karar verilmesi için kararın HMK’nun 353/1-a-4 maddeleri gereğince kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekili ile davalılar … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 07/11/2019 tarihli 2018/434 Esas 2019/804 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Kararın kaldırılma sebebine göre, taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden davalılar … tarafından istinaf peşin harcı olarak yatırılan 2117,27 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalılara iadesine, davacılar tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacılara iadesine
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 19.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.