Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1278 E. 2023/1198 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/1278 – 2023/1198
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1278
KARAR NO : 2023/1198

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2021
NUMARASI : 2017/521 Esas 2021/527 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 24.12.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacı …’un ağır yaralanarak malul kaldığını, devamlı surette bir başkasının bakımına muhtaç olduğunu, kaza tarihi itibariyle karşı aracın Zorunlu Mali Mesuliyet sigortasının ile davalı … Sigorta şirketi nezdinde olup, poliçe teminatı olan 225.000 TL tedavi gideri teminatının bakıcı tazminatı kapsamında müvekkiline zararları oranında ödenmesi gerektiğini, meydana gelen kaza ile ilgili olarak davalı şirkete bakıcı gideri maddi tazminatının ödenmesi için davadan önce yapılan başvurunun, davalı tarafça 12.07.2017 tarihinde tebliğ alındığını, ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığını, bu nedenle davalının temerrüt tarihi kendisine hasar ihbarı yapılan tarihten 15 gün sonrası olup 28.07.2017 tarihi olduğunu, varsa muhtemel davalılar açısından müştereken ve müteselsilen sorumluluğa dayandıklarını belirterek, fazlaya ilişkin dava, talep ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla, diğer kusurlu kişilerin kusurlarına düşen sorumluluk da dahil olmak üzere trafik kazasına bağlı poliçe teminatındaki tedavi giderleri kapsamında bakıcı tazminatı zararlarına ilişkin maddi tazminata mahsuben, müvekkil …’un bakıcı tazminatı zararı için şimdilik 10.000 TL maddi zararın temerrüt tarihi olan 28.07.2017’den itibaren işleyecek artan oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 225.000,00-TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, haksız davanın reddi gerektiğini, öncelikle davacının müvekkil şirkete yöneltmiş olduğu Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/484 Esas 2015/505 Karar sayılı dosyada, davacı lehine 18.153,64 TL geçici iş göremezlik tazminatına hükmedildiğini, müvekkil şirket tarafından bu tutarın ödendiğini, geçici iş görmezliğe ilişkin yapılan bu ödeme ve kabul anlamına gelmemekle kaydıyla maluliyete ilişkin diğer ödemelerle poliçe limitinin tüketildiğini, Karayolları Trafik Kanunu gereği, müvekkil şirketin üzerine düşen tüm hukuki sorumluluğu yerine getirdiğini, müvekkili şirketin davacıya karşı bakıcı giderine ilişkin sorumluluğu bulunmadığını, davacının bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olması halinde bu kurum tarafından yapılan ödemelerin şirketlerinden talep edilemeyeceğini, bu hususunun tespitinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı tarafından daha önce Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/484 Esas sayılı dosyasında açılan davada davacının %54 maluliyeti bulunduğu kabul edilerek geçici ve kalıcı işgörmezlik için tazminata hükmedildiği, bu dosyada 04.10.2014 tarihinde alınan raporda davacının % 54 maluliyetin olduğu, 9 ay iş görmezlik halinin bulunduğu, davacının % 75 kusurlu, davalı araç sürücüsünün % 25 kusurlu olduğunun kabul edildiği ve tespit edilen miktar teminat sınırını aşmış olduğundan teminat limiti üzerinden karar verildiği, ancak bu rapor tarihinden sonra alınan raporlarda bakıcıya muhtaçlığın arttığı ileri sürülerek iş bu davanın açıldığı, Ankara Üniversitesi Adli Tıp kurulundan alınan 25.9.2018 tarihli raporda devamlı surette başkasının bakımına muhtaç olmadığının tespit edildiği, itiraz üzerine İstanbul Adli Tıp 2. İhtisas dairesinden rapor alındığı, 11.3.2021 tarihli Adli Tıp raporunda davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü kaybı Oranı tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre % 100 oranında malul olduğunun ve sürekli bakıma muhtaç olduğunun tespit edildiği, kaza tarihi itibarı ile bakıcı giderinin tedavi giderleri içinde yer aldığı, kesinleşen mahkeme kararı ile davacının % 75 kusurlu olduğunun kesinleştiği gözetilerek bu oran üzerinden aktüerya bilirkişisinden alınan raporla sürekli bakıcı giderinin 331.224TL olduğunun tespit edildiği, ancak bakıcı gideri için teminat limitinin 225.000,00 TL olması ve davacının talep artırım dilekçesi gözetilerek ve zamanaşımı yönünden süresinde yapılmış bir itiraz yok ise de, eldeki davada maluliyetin artması nedeniyle % 54 olarak tespit edilen maluliyetin % 100 oranına ulaştığı, zararın kesinleşmesinin son rapor ile belli olduğu gibi bakıcı giderinin poliçede sağlık gideri teminatı içinde kaldığı, ayrıca uzamış ceza zamanaşımı olan 8 yıllık süre içinde davanın açıldığı ve talep artırımının yapıldığı gözetilerek, davanın kabulüne, 225.000,00 TL bakıcı giderinin poliçe limiti ile sınırlı olarak davacı asilin maluliyetinin arttığı, %100 malul olduğu bu nedenle zamanaşımının işlemeyeceği gibi uzamış zamanaşımının bulunduğu gözetilerek talep gibi 28.07.2017 tarihinden avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; daha önce açılan dosyada 18.153,94TL ödeme yaptıklarını, poliçe limitinin 206.846,39TL kaldığını, mahkemece limitin tamamı gözetilek hüküm kurulmasının doğru olmadığını, sigortanın sürekli bakıcı zararından sorumlu olmadığını, bilirkişi raporunda hesaplanan miktarı kabul etmediklerini, faizin dava tarihinden yasal faiz olması gerektiğini, müterafık kusur araştırması yapılması gerektiğini, 06/08/2021 tarihli bilirkişi raporu kendilerine tebliğ edilmeden karar verilmesinin de doğru olmadığını belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, artan maluliyet nedeniyle sürekli bakıcı tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde; “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde ise; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nın 280/1. maddesi; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” hükmünü içermektedir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup, tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Anayasanın 35 ve 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, 6100 sayılı HMK’nın 280. maddesi son cümlesi gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi, 281/1. maddesi hükmüne göre de; tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecek durumda olmalarının sağlanması gerekmektedir.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan 06.08.2021 tarihli aktüer bilirkişi raporunun davalı sigorta şirketi vekiline tebliğ edilmediği, davalı vekiline rapora itiraz ve beyan hakkı tanınmadığı, bu suretle davalının savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, anılan raporun davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek ve iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek, davalı vekiline bu rapora karşı beyan ve itirazlarını iletme imkanı verilmesi gerekirken, davalı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak şekilde, anılan raporun tebliğ edilmemesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf talebinin kabulüne, kararın HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, hükme esas alınan 06.08.2021 tarihli aktüer bilirkişi raporunun davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek ve iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf eden davalı sigorta vekilinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 13/10/2021 tarihli, 2017/521 Esas – 2021/527 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafça yatırılan istinaf karar ve başvuru harcının istek halinde istinaf eden tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 04/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.