Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1253 E. 2023/1162 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1253 – 2023/1162
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1253
KARAR NO : 2023/1162

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/10/2020
NUMARASI : 2019/311 Esas – 2020/648 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat)

KARAR TARİHİ : 20/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 29/09/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 04/06/2017 günü dava dışı sürücü … yönetimindeki, davalı şirkete ZMMS ile sigortalı ve davalı … adına kayıtlı otomobilin, yaya üstgeçidi altından yolun karşısına geçen davacının oğlu olan yaya …’e çarpması sonucu, dava konusu ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin meydana gelen ölüm nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını zararlarından davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek; davanın kabulü ile 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihi olan 04/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 04/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketi ayrık olmak üzere diğer davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; meydana gelen kaza nedeniyle sorumluluklarının, sigorta limiti, kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının davasını kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin bu davada araç sahibi olarak yer aldığını, kaza sırasında aracı kullanan şahsın, müvekkilinin oğlu … olduğunu, bu nedenle bu davada, öncelikle …’in bu kazada kusuru bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin oğlunun dava konusu kazada hiç kusurunun olmadığını, kaza tespit tutanağına göre de sürücüye hiç kusur yüklenmediğini, yayanın tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, olay yerinde trafiğin yoğun olduğunu ve yolun çok dar olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminatına ilişkin olduğu, savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporları ve Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosya içeriği ve tarafların itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla bilirkişiden alınan raporda; davacı …’ın oğlu, ölen …’in olayda %100 (yüzde yüz) kusurlu olduğu, davalı şirkete sigortalı, davalı … adına kayıtlı aracın dava dışı sürücüsü …’in sürücü beklentilerinin dışında meydana gelen olayda herhangi bir kural ihlali görülmediğinden kusursuz bulunduğunun bildirildiği, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda her ne kadar davacı tarafından oğlu müteveffa …’in 04/06/2017 günü meydana gelen kaza sebebiyle vefat etmesi dolayısıyla destekten yoksun kaldığını ve manevi zararının olduğunu beyan etmiş ise de savcılık ve Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesince aldırılan bilirkişi raporları da değerlendirilmek suretiyle alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile davalının kusursuz, müteveffa …’in %100 kusurlu olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle kaza sebebiyle davalılara sorumluluk yüklenemeyeceği gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Usul açısından; mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmadan henüz dilekçeler aşamasında dosyanın rapor alınması için bilirkişiye tevdi edildiğini, davalının 17/07/2019 tarihinde verdiği cevap dilekçesinden önce bilirkişinin 18/06/2019 tarihinde raporunu dosyaya sunduğu, mahkemece bilirkişiden rapor alınmasına ilişkin karar alınmadan, cevap dilekçesinden dahi önce rapor alındığını, bu durumun usule aykırı olduğunu, mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmadan bu şekilde tahkikat aşamasına geçildiğini ve bilirkişiden rapor aldığını, bu durumun savunma hakkını kısıtlandığını ve adil yargılama hakkını ihlal ettiğini, esasa ilişkin olarak ise; kazaya ilişkin yürütülen soruşturma ve ceza dosyasında alınan raporlarda davalının tali kusurlu olduğunun anlaşıldığını, olay yerinde servis otobüslerinin indirdiği orta refüjün üst geçide bağlantısının olmadığının ceza dosyasında da sabit olduğunu, tüm bunlar dikkate alınmadan müvekkilinin desteğinin tam kusurlu olduğunun kabul edilmesinin hatalı olduğunu, raporda kaza olan yerin fiziki şartlarının nazara alınmadığını, ceza dosyasında alınan rapor nazara alınmadan tanzim edilen raporun karar vermeye elverişli olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda istinaf sebepleri dışında kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir. Mahkemece, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığı, kazanın meydana gelmesinde vefat edenin tam kusurlu olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Davacı vekilinin, ön inceleme aşamasında, deliller toplanılmadan raporun alınmasının usule aykırı olduğu, savunma hakkının kısıtlandığına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun 137. maddesi ve devamında, Ön İnceleme, yeni bir yargılama aşaması düzenlenmiş, ilgili maddede; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. (2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” denilerek, açılan bir davada hemen tahkikat aşamasına geçilmemesi öngörülmüştür. İlgili maddenin gerekçesinde de; “Madde, hukukumuzda yeni kabul edilen bir yargılama aşamasını düzenlemektedir. Birinci fıkra, ön incelemenin kapsamını belirlemektedir. Ön incelemede hangi işlemlerin yapılacağı açıklanmıştır. Bunlar, usule ilişkin hususlarla, tahkikata hazırlık işlemleri, tarafların delillerini sunmaları ve toplanması için gerekli işlemlerdir. Bu aşamanın önemli bir amacı da tarafları sulhe ve özünde sulhü hedefleyen bir kurum olan arabuluculuğa gitmeye teşvik etmek; böylelikle onlar arasında bir anlaşma sağlanmasına uygun ortamı yaratmak suretiyle, uyuşmazlığın daha ileriki aşamalara gitmeden çözüme kavuşturulmasını gerçekleştirmektir. İkinci fıkra ile uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Ön inceleme işlemleri tamamlanmadan ve bu konuda gerekli kararlar verilmeden tahkikata başlanamaz ve tahkikat için duruşma günü tespit edilemez. Bu fıkra, ön inceleme aşamasının işlevini yerine getirmesi ve beklenen sonucu gerçekleştirmesi için açık bir emri içermektedir. Bu safhada tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi tahkikat işlemleri yapılamaz. Bu açık Kanun hükmüne aykırı davranış, hâkimin sorumluluğunu gerektirir.” denilerek, ön inceleme aşamasının getirilme sebebi açıklanmıştır. Bu nedenle tahkikat aşamasına geçilmeden, kural olarak tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi ve değerledirilmesine yönelik işlemler yapılamaz. (delil tespitine yönelik talebin haklı görülmesi durumu hariç) Dolayısı ile taraflarca bildirilen tanıklar tahkikat aşamasından önce dinlenemeyeceği gibi keşif yapılamaz, bilirkişiden rapor alınamaz.
İlgili düzenlenme yazılı usule tabi davalarda olmakla birlikte, basit usule tabi davalarda da, “Ön İnceleme ve Tahkikat” başlıklı HMK’nın 320. maddesinde; “(1) Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir. (2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür. (3) Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir. (4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.” denildiğinden, daha önce karar verilmesi mümkün olmayan durumlarda, ön incelemeye yönelik işlemler tamamlanmadan, ön inceleme tutanağı imzalanmadan, tahkikat işlemi kapsamında olan delillerin incelenmesi ve sair tahkikat işlemleri yapılamaz. Aksi durumun HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlalini de oluşturacağı açıktır. Bu durumda ancak usulü hata ikmal edilerek yargılamaya devam edilebilir.
Somut olayda da, mahkemece henüz dilekçeler aşaması tamamlanmadan ve taraf delilleri toplanılmadan dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi mevcut deliller çerçevesinde raporunu sunmuş ise de, ön inceleme aşamasının tamamlanarak, taraf delilleri toplanarak, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan delillerin ve alınan ilk rapora itirazların da değerlendirildiği ek rapor tahkikat aşamasında alınmış mahkemece de, savcılık aşamasında ve ceza mahkemesinde alınan kusur raporu, mahkemece alınan ek rapor nazara alınarak davanın esası hakkında karar verilmiştir. Bu durumda yargılama sırasında yapılan hata, yerel mahkemece tahkikat aşmasında alınan rapor ile düzeltildiğinden davacının usuli hata yapıldığına yönelik istinaf sebepleri bu nedenle yerinde görülmemiş, davacı vekilinin esasa yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir.
2-Davacı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; olay tarihinde davacının desteğinin taşıt yolundan yaya olarak karşıya geçtiği sırada, davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kedisine çarpması ile trafik kazasının meydana geldiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Kazaya ilişkin Antalya 10 Asiye Ceza Mahkemesi’nin 2017/918 Esas – 2020/187 Karar sayılı 27/02/2020 tarihli gerekçeli kararında, hükme esas aldığı Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 01/11/2019 tarihli kaza anına ilişkin görüntüleri de değerlendirmek suretiyle tanzim ettiği raporunda; “…’in gündüz vakti, meskun mahalde, iki yönlü yönlü yoldan karşıdan karşıya geçmek istediği esnada yaklaşan araçların hız ve yakınlık durumunu dikkate almadan kendi can güvenliğini tehlikeye atacak biçimde kontrolsüzce yola girdiği, bu haliyle solundan gelen ilk geçiş hakkını bırakmadığı otomobilin seyir şeridini kısa mesafeden kapattığı, söz konusu otomobilin kendisine çarpması ve ölümüyle sonuçlanan olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketiyle asli kusurlu; Müşteki sanık sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile Serik Caddesi yan yol üzerinden Altınova istikametinden Aksu Kavşağı istikametine iki yönlü yolu takiben seyir halinde iken geldiği olay yerinde seyrine göre sağından seyir şeridine kısa mesafeden giren yayaya çarpması sonucu meydana gelen olayda oluş şartlarında hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından sonuçta atfı kabil kusurunun bulunmadığının” tespit edilmesi üzerine, sigortalı araç sürücüsü hakkında kusur yokluğu nedeniyle beraat kararı verildiği, UYAP sisteminden yapılan kontrolde beraat kararının Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi’nin 2020/2357 Esas – 2020/3498 Karar sayılı ilamında “sanık … hakkında taksirle bir kişiyi öldürmek suçundan verilen beraat kararında; izlenen görüntülere göre usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu” denilerek, ilk derece mahkemesi kararındaki sevk maddeleri düzeltilerek, istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verildiği görülmüştür.
Mahkemece hükme esas alınan raporda, davacının sunduğu deliller, ilk rapora itirazları, ceza dosyası ve ceza dosyasında alınan rapor değerlendirilerek, vefat edenin yaya geçidi bulunmayan yerden dikkatsiz ve kontrolsüz şekilde karşıya geçmiş olması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmaktadır.

Davacı vekili tarafından, kaza yerinin yaya geçidine bağlantısı olmadığından, ölenin taşıt yolundan geçmek zorunda kaldığından bahisle kusur oranına itiraz edilmiş ise de, yaya geçidi, kavşak başı, okul geçidi bulunmayan yerde taşıt yolundan geçilmesi durumda, davacının taşıt yolundan gelen araçları kontrol ederek, duramayacak kadar yakın mesafede bulunan araçlara ilk geçiş hakkını tanıyarak, taşıt yolundan geçişini gerçekleştirmesinin gerekmesine, bu durumda olay yerinde ölenin alternatif olarak yolun karşısına geçmesine olanak sağlayan yaya geçidi yahut üst geçit olmamasının, sürücüye kusur izafe edilmesini gerektiren bir durum olmamasına, ceza dosyasında kaza anına ilişkin görüntüler incelenerek tanzim edilen raporda da, ölenin araç sürücünün şeridine kısa mesafeden girmesinin kazaya etkili olduğunun tespit edilerek, sigortalı araç sürücüsünün kusur yokluğundan beraatine karar verilmiş ve bu kararında istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiş olmasına, TBK’nın 74. maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinde tespit edilen kusur ile bağlı değil ise de, kazanın oluş şekline yönelik maddi vakanın hukuk hakimi yönünden de bağlayıcı olmasına, buna göre, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun tespit edilmiş olmasının dosya kapsamındaki delil durumuna göre uygun bulunmamasına göre davacı vekilinin kusur raporuna yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru kanıtlanamadığından, davanın reddedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamasına göre; davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın taraflara HMK’nın 359/4 maddesi gereğince usulüne uygun şekilde tebliğine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU açık olmak üzere 20/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.