Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1247 E. 2023/1158 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1247
KARAR NO : 2023/1158

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2021
NUMARASI : 2020/133 Esas 2021/643 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 20/09/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/09/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalı aracın 15/06/2018 tarihinde neden olduğu kaza sonucu davacı küçüğün sürekli iş gücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandığını, zararlarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davacı vekili dava değerini 44.588,22 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; kazaya karışan araç için kendileri tarafından Karayolu Trafik Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına bağlı olmak şartı ile poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün olayda kusurunun bulunmadığını, dava açılmadan önce kendilerine başvurulmadığı için özel dava şartının gerçekleşmediğini, yapılan başvuru üzerine davacı küçük için 5.070,09 TL ödeme yaptıklarını, olayın haksız fiil olması nedeni ile kendilerinden yasal faiz talep edilebileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın trafik kazası sonucu davacıda oluştuğu ileri sürülen sürekli iş göremezlik zararının davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğunu, 15/06/2018 tarihinde davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracın seyir halinde iken yol üzerinde oynayan davacı küçük …’ya çarparak kazaya neden olduğu ve bu kaza sonucu davacının yaralandığı, kusur bilirkişisinden alınan raporda oluş şekline göre sigortalı araç sürücüsünün yola gerekli dikkati vermediği için % 30 oranında, davacı küçüğün ise yol üzerinde bulunma ve iki yönlü akan trafikte gerekli önlemleri almadığı için % 70 oranında kusurlu olacak şekilde kazaya neden olduğunun bildirildiği, davacının yaralanması ile sonuçlanan kazanın 15/06/2018 tarihinde meydana gelmesine ve benzeri konuda verilen Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2021/7120 Esas 2021/ 2627 Esas sayı ve 11/03/2021 tarihli kararında belirtildiği gibi kaza tarihinde; “Özürlülük Ölçütü, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri ” yürürlükte olup, sürekli çalışma gücü kayıp oranın bu yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği şeklindeki görüşü dikkate alınıp, davacının olay nedeni ile çalışma gücü kaybına uğrayıp uğramadığının belirlenmesi amacı ile Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından raporlar alındığı, bu raporda yukarıda belirtilen yönetmelik hükümlerine göre davacıda olay nedeni % 7 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluştuğunun tespit edildiği, her ne kadar aynı üniversitenin ikinci raporunda çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kayıp oranı tespit işlemleri yönetmeliği hükümlerine göre davacıdaki yaralanmanın % 7.2 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu belirlenmiş ise de, Yargıtayın yukarıda belirtilen kararı dikkate alınarak kaza tarihinde yürürlükte olan “Özürlülük Ölçütü, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri ” uyarınca hazırlanan raporun esas alınması gerektiği, bu raporundaki tespitlerin davacıda tanımlanan yaralanmalara uygun olduğu için hükme esas alınan bu rapora göre, davaya konu kaza nedeni ile davacının % 7 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandığının kabul edildiği, aktüer bilirkişiden alınan raporda; TRH 2010 tablosu ve 1.8 teknik faiz dikkate alınmaksızın progresif rant yöntemine göre yapılan hesaplama sonucu sürekli işgöremezlik zararının 168.578,09 TL olduğu, davacı olayda % 70 oranında kusurlu olduğu için talep edilebilir zararın 50.573,42 TL olması gerektiği, davadan önce yapılan ödemenin güncel değeri bu alacaktan mahsup edildiğinde halen davalı tarafından giderilmesi gereken davacı alacağının 44.588,22 TL olduğunun kabul edildiği, dava açılmadan önce davalıya başvuru yapılıp, değerlendirme sonucu 07/05/2019 tarihinde kısmi ödeme yapılmış olup, temerrüdünün 07/05/2019 olan kısmi ödeme tarihinde gerçekleştiği, sigortalı aracın özel nitelikli olarak trafikte kayıtlı olması nedeni ile uygulanacak faizin türünün ise yasal faiz olması gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile,”44.588,22 TL sürekli çalışma gücü kaybı alacağının 07/05/2019 kısmi ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,” karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın hatalı olduğunu, davacı tarafın daha önce müvekkili şirket aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurduğunu 2019/58758 sayılı dosyasında başvurunun esastan reddine karar verildiğini, söz konusu kararın eldeki davada kesin hüküm oluşturduğunu, kesin hükmün her aşamada ileri sürülebileceğini, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından, dava konusu uyuşmazlık nedeniyle davacının Sigorta Tahkim Komisyonuna müracaat ettiği ve Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından talep hakkında esastan karar verildiğinden bu kararın eldeki davada kesin hüküm oluşturacağı, bu hususun yerel mahkemeye bildirilmesine rağmen değerlendirilmediği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin kesin hükme ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. ” yine 6100 sayılı HMK’nın kesin hükmü düzenleyen 303. maddesinde; “(1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir…” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’a göre kesin hüküm itirazı dava şartlarından olup 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi gereği dava şartının her zaman ileri sürülmesi mümkündür.
Sigorta Tahkim Heyeti tarafından aynı taraflar arasında ve aynı uyuşmazlık konusunda esastan verilen kararlar da (alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kapsamında verildiğinden) kesin hüküm oluşturur. Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından, talebin esastan reddine karar verilmiş ve kararın kesinleşmiş olması durumunda da verilen karar kesin hüküm sonucu doğuracağından, zarar gören dava yolu ile de olsa aynı zarara yönelik yeniden talepte bulunamaz. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de 2021/2969 E. 2021/3503 K. sayılı emsal kararında; “Somut olayda; davacı iş bu davadan önce aynı olaya ilişkin davalı aleyhine aynı taleple uyuşmazlık hakem heyetine başvuruda bulunmuş, K-2018/62558, 2019/İHK-1253 dosyası ile yargılama yapılmıştır. İlgili dosya itiraz hakem heyeti kararı incelendiğinde; ‘davacı vekilinin dosyaya ibraz edilen maluliyet raporunun ilgili yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmadığından usule uygun olmaması sebebi ile, kaza tarihindeki yönetmeliğe uygun rapor alınması amacıyla davacıya 20 gün süre verildiği, ara kararın davacıya e posta yoluyla tebliğ edildiği, davacı vekilinin raporun yeterli olduğunu beyan ederek ara karardan rücu edilmesi talebini içeren dilekçe sunduğu, davacı talebinin uygun görülmemesi üzerine talebin reddine ilişkin ara karar verilip tebliğ edildiği, ara kararda verilen sürenin dolduğu ancak buna rağmen davacı tarafça cevap verilmediği, davacı vekiline son bir e posta gönderilerek hastaneye başvuru yapıp yapmadığı hususunda bilgi verilmesinin istenildiği ancak herhangi bir dönüş yapılmadığı bu nedenle mevcut delillerle değerlendirme yapıldığı , davacı vekilince mevzuata uygun rapor alınmadığı ve 3 kez uyarılmasına rağmen yeni rapor temini için hastaneye başvuru yapıldığına dair belge sunulmaması nedeniyle ispat edilemeyen başvurunun reddine’ karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak taraflarca karara karşı süresinde itiraz ya da temyiz yoluna başvurulup başvurulmadığı, kararın kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır.
İş bu dava ise 29.05.2019 tarihinde bu kez usule uygun rapor ile aynı başvuran tarafından aynı davalıya karşı,aynı kaza nedeniyle meydana gelen maluliyetine ilişkin olarak herhangi bir gelişen durum iddiası olmaksızın açılmıştır. Yukarıda bahsi geçen aynı olaya ilişkin yapılan yargılamada verilen karar raporun usule uygun olmayışı nedeni ile verilen usulden ret kararı olmayıp, davacı tarafça yargılama yapılabilmesi amacıyla gerekli raporun verilen süre içerisinde sunulmaması ve bu nedenle ispatlanamayan davanın esastan reddine yönelik bir karardır. İlgili karar kesinleşmiş ise esastan verilen ret kararı İş bu dosya için kesin hüküm teşkil etmektedir. Bu durumda İtiraz Hakem Heyetince, 05.02.2019 tarihli, 2019/İHK-1253 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı taraflarca süresinde temyiz yoluna başvurulup başvurulmadığı, kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda kesin hüküm bulunup bulunmadığı tartışılarak kesinleşmesi durumunda 6100 sayılı HMK’nın 114/1-i maddesine göre, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartlarından olup, bu durumda mahkemece, HMK’nın 115/2. maddesi gereği dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmeyerek bozmayı gerektirmiştir.” denilerek, esastan ret karar verilmesi halinde de Sigorta Tahkim Komisyonu kararlarının sonrasında açılan davada kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda da; davacının, davalı … aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetine başvurduğu, 04/07/2019 tarih ve 2019/E.58758 sayılı başvuru neticesinde Uyuşmazlık Hakem Heyeti 11/12/2019 Tarihli K-2019/101320 Sayılı kararı ile başvuranın (davacının) alınan rapora göre sürekli maluliyeti bulunmadığından tazminat talebinin reddine karar verildiği, dosya sunulan Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararından anlaşılmaktadır. Söz konusu karara yönelik itiraz hakem heyetine başvurulduğuna ve/veya söz konusu kararın kaldırılarak, uyuşmazlık konusunda mahkemelerce karar verilmesi gerektiğine yönelik dosya içerisinde bilgi bulunmamaktadır.
Yerel mahkemece de, 12/04/2021 tarihli celse de, Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemi kararı suretinin davalı tarafından dosyaya sunulduğu belirtilmekle yetinilmiş, dilekçede ileri sürülen kesin hüküm itirazına yönelik inceleme ve değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Tarafları aynı olmak kaydıyla, aynı uyuşmazlığın daha önce gerek mahkemece, gerekse de tahkim yolu ile görülerek, kesin hükme bağlanmış olması durumda, aynı konuda yeniden dava açılmayacağından, Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından verildiği iddia edilen karar ve karara itiraz edilmiş ise İtiraz Hakem Heyeti kararı dosyaya kazandırılarak, söz konunu dosyada uyuşmazlık hakkında esastan verilen ve kesinleşen bir karar olup olmadığı değerledirilerek, taraflar arasındaki uyuşmazlık (esasa ilişkin karar ile) kesin hükme bağlanmış ise, kesin hüküm nedeniyle dava şartı bulunmadığından davanın reddine, aksi durumda ise tarafların delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, “kesin hükme” yönelik itirazlar değerlendirilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usule aykırı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemece davalının dava şartına yönelik itirazları değerlendirilmeden ve uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle HMK’nın 353/1-a-(4).(6). maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, yukarıda açıklandığı üzere Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemi kararının eldeki davada kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı değerlendirilerek hükmün davalı tarafından istinaf edilmiş olmasına göre usuli kazanılmış hakları da korunarak davanın esası hakkında bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 18/10/2021 tarihli 2020/133 Esas 2021/643 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-(4).(6). maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırlan İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-İİK’nın 36. Maddesi gereğince Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2021/15160 E. Sayılı doyasına depo edilen 80.029,68 TL’in davalıya iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 20/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.