Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1158 E. 2023/865 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1158
KARAR NO : 2023/865

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : DR. … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2019
NUMARASI : 2014/773 Esas 2019/952 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 07/06/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/06/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili … 25.11.2013 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki ticari takside yolcu olarak bulunmakta iken aracın karışmış olduğu trafik kazası netincesinde yaralandığını, kazanın oluşumunda … plakalı taksi sürücüsü … asli, … plakalı araç sürücüsü …’ün tali kusurlu olduğunu, müvekkilinin kazadan sonra Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığını ilk müdahalenin ardından omzundaki kırık nedeniyle ameliyata alındığını, ameliyattan aylar geçmiş olmasına rağmen tam olarak iyileşmediğini, kazadan önce …’ta çalışmakta olan müvekkilinin tedavi süresince işe gidemediği için işten çıkarıldığını, kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu trafik sigortası …., … plakalı aracın zorunlu trafik sigortası …, tarafından yapıldığından davalı … şirketlerin maddi tazminattan sorumlu olduğunu, diğer davalıların ise hem maddi hem de manevi tazminattan sorumlu olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak belirlenmesine ve haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 25.11.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsilini, müvekkili … için 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan … ve …’ten kaza tarihi olan 25.11.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; … plakalı aracın müvekkil şirket tarafından 11.08.2013 – 05.03.2014 tarihleri arasında geçerli … no.lu Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası meblağ sigortası olmayıp zarar sigortası olduğundan, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları aynı zamanda ispat etmesi gerektiğini, açılmış olan haksız ve mesnetsiz davanın sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmadığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ön inceleme duruşmasına katılarak davanın reddini istemiş, diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacı vekilinin 18.02.2015 tarihli dilekçesine konu talebi ile davacının bildirilen İstanbul adresi dikkate alınarak İstanbul ilinden maluliyet raporu aldırılmasının istenildiği, müteaddit defalar davacı vekiline verilen kesin süreler içerisinde davacının adresinin mahkemeye bildirilmesinin istenildiği, mahkemenin 07/02/2019 tarihli yapılan 15. celsesinde davacı yana son kez olmak üzere bu konuda kesin süre verilerek davacı adresi bildirilmesi sonrası gerekli işlemlerin yapılacağı hususunda gerekli ara kararların kurulduğu, davacı vekilince ara karar gereğinin yerine getirilmediği, yargılamanın sürüncemede bırakıldığı, 6100 sayılı HMK’nın 30. maddesi gereği hakimin usul ekonomisi ilkesi gereği yargılamayı makul süre içinde sona erdirme yükümlülüğünün bulunduğu gibi iş bu davanın mahiyeti itibarıyla 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesi uyarınca taraflarca getirilme ilkesine tabi olduğu, bu ilkelere uyulması bakımından mahkemece yukarıda verilen ara kararların yerine getirilmemesi sebebiyle davacının kazaya konu maluliyetinin tespit edilemediği, bu nedenle istem konusu edilen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından elde yeterli delil bulunmadığından karar verilebilmesinin mümkün olmadığı, davacının istem konusu edilen tazminat miktarlarının tespit ve yöntemi için gerekli delillerin dosyaya celbinin mümkün olmadığı anlaşıldığından ispata muhtaç davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; “Davanın REDDİNE” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece davacı vekilinin 18.02.2015 tarihli dilekçesine konu talebi ile davacının bildirilen İstanbul adresi dikkate alınarak İstanbul ilinden maluliyet raporu aldırılmasının istenildiği, müteaddit defalar davacı vekiline verilen kesin süreler içerisinde davacının adresinin mahkemeye bildirilmesinin istenildiği, mahkememizin 07/02/2019 tarihli yapılan 15. celsesinde davacı yana son kez olmak üzere bu konuda kesin süre verilerek davacı adresi bildirilmesi sonrası gerekli işlemlerin yapılacağı hususunda gerekli ara kararların kurulduğu, davacı vekilince ara karar gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, müvekkilin maluliyet raporunun alınması için İstanbul ilinde bir kuruma gönderilmesini talep ettikleri 18.02.2015 tarihli beyan dilekçesinde müvekkilin adresinin bildirildiğini, 18.02.2015 tarihli beyan dilekçesinde adres bildirimi yapılmış olmasına rağmen davanın bu sebeple reddedilmesinin isabetsiz olduğunu, ara kararların gerekçelerinin yetersiz olduğunu, ikinci defa niçin adres bildirileceğine ilişkin gerekli aydınlatmanın yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf yoluna başvuran taraf vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara bağlı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Tarafların, bu süreler içinde belli işlemleri yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler ikiye ayrılır: Birincisi, kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. İkincisi ise, hakimin tespit ettiği sürelerdir ve kural olarak bu süre kesin değildir. Kural bu olmakla birlikte HMK’nın 94. maddesi gereği hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’ya göre yeniden yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
Kesin süreye ilişkin ara karar hem hakimi hem tarafları bağlamakla birlikte kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Ancak böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararın, yasaya ve içtihatlara uygun şekilde hiçbir tereddüte yer vermeyecek derecede açık, yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekmektedir. (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 5, Altıncı Baskı, İstanbul- 2001, s. 5438 vd.)Kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Somut olayda, davacı vekili tarafından 18/2/2015 tarihli beyan dilekçesinde davacı asılın adresini bildirildiği anlaşılmakla davanın kesin süreye riayet edilmemesi nedeniyle reddi isabetsiz olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, yukarıda açıklanan eksikliklerin giderilmesi ile tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 26/09/2019 tarihli, 2014/773 Esas – 2019/952 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 07/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.