Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1120 E. 2023/862 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1120 – 2023/862
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1120
KARAR NO : 2023/862

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2021
NUMARASI : 2017/327 Esas 2021/496 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 07/06/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/06/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 25/06/2016 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … Plakalı araç ile seyrederken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde tek taraflı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını, davalının … plaka sayılı aracın kaza tarihini de kapsayan ZMMS sigorta poliçesi nedeniyle limit dahilinde maddi tazminattan sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 25,00 TL bakıcı gideri, 25,00 TL geçici iş göremezlik, 50,00 TL sürekli iş göremezlik nedeniyle olmak üzere toplam 100,00 TL maddi tazminatın müracaat tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine sevki gerektiğini, müvekkilinin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin % 23 maluliyet oranına göre ve % 20 hatır taşıması indirimi ile toplam 81.453,00 TL’yi 22.03.2017 tarihinde ödediğini, davacının maluliyet oranının tespiti bakımından Adli Tıp Kurumuna sevki gerektiğini, bakıcı giderlerinden ve geçici iş göremezlik tazminatından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, hesaplanacak tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi ve faizin de yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili 01/02/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; toplam 140.830,44 TL maddi tazminatın müracaat tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş; bilahare vermiş olduğu 28/05/2021 tarihli dilekçesi ile daha önce talep artırımında bulunduklarını, bu kez son alınan ek rapora göre taleplerini ıslah ettiklerini belirterek toplam 205.203,19 TL maddi tazminatın müracaat tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile kayıtlı bulunan ve dava dışı sürücü … yönetimindeki … plakalı kamyonette yolcu konumunda bulunan davacının, meydana gelen tek taraflı kazada yaralandığı ve vücut genel çalışma gücünü % 23 oranında kaybettiği, 9 ay süre ile iş göremez kaldığı ve 3 ay süre ile bakıcı ihtiyacı bulunduğu hususunun Adli Tıp raporu ile tespit edildiği, aldırılan ve dosya kapsamına ve denetime uygun olmakla hükmün tesisinde esas alınan aktüer bilirkişi tarafından yapılan hesaplama neticesinde davacının geçici iş göremezlikten kaynaklanan 10.003,43 TL, sigorta şirketince yapılan ödeme güncellenerek indirimin sağlanmasından sonra sürekli iş göremezlikten kaynaklanan bakiye 190.258,76 TL ve bakıcı gideri 4.941,00 TL zararının hesaplandığı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar” başlıklı 111. maddesinde; tazminat miktarlarına ilişkin anlaşmaların iptali koşulunun belirlendiği, anılan düzenlemeye göre, bu Kanun’da öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmaların geçersiz olduğu, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilecekleri, Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının da yeterli olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya, 81.453,00 TL ödeme yapılmış olup, taraflar arasında 16/03/2017 tarihli ibraname düzenlendiği, davacı taraf yapılan ödemeyi alarak ibraname imzalamış olsa da 05/05/2017 tarihinde ve iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davayı açarak ibraname ile ödenen rakamın yetersiz olduğuna dair iradesini ortaya koyduğu; buna göre aktüer bilirkişi raporunda davalı tarafından yapılan ödeme güncellenerek hesaplanan tutardan mahsup edilmesi suretiyle hesaplanan tutar üzerinden davacının talep hakkı bulunduğu davalı tarafından cevap dilekçesi ile hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğinin belirtildiği, yapılan değerlendirmede davacı vekilinin müvekkilin araç sürücüsü ile arkadaş olduklarını ve kaza sırasında sürücüye yol arkadaşlığı yaptığına dair 01/03/20121 tarihli dilekçesi gözetildiğinde, davacının ücretsiz olarak bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşınmakta olduğu, dolayısıyla hatır taşıması koşullarının oluştuğu kanaatine varılmakla hükmedilen tazminattan % 20 oranında indirim yapıldığı, takdiri indirim nedeni olduğu gözetilerek hatır taşıması indirimi nedeniyle davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmediği, davacı tarafından davadan önce sigorta şirketine başvuru yapıldığı ve sigorta şirketi tarafından 22.03.2017 tarihinde davacı tarafa kısmi ödeme yapıldığı anlaşılmakta olup, sigorta şirketinin kısmi ödeme tarihi olan 22.03.2017 tarihinde temerrüde düştüğü, kazaya neden olan sigortalı aracın kamyonet olması nedeni ile avans faizi işletilmesi gerektiği gerekçesiyle; “Davanın kısmen kabulüne, sürekli iş göremezlik tazminatı, geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri olmak üzere toplam 112.664,35-TL’nin temerrüt tarihi 22.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkil şirketin sorumluluğu bakiye poliçe teminatı olan 71.053,00 TL ile sınırlı olduğu dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, trafik kazası neticesinde zarar görenlerin birden fazla olması durumunda, müvekkil şirket nezdinde düzenlenen poliçe teminatının zarar görenler arasında garame usulüne göre paylaştırılması gerektiğini, dava konusu kaza neticesinde, …’ın yaralanmış olduğunun kaza tespit tutanağından görüleceğini, müvekkil şirket nezdinde oluşturulan poliçe kaza başına ölüm ve sakatlık teminatı zarar görenler arasında paylaştırıldığında, kişi başına düşen teminat limiti 104.000,00 TL olarak hesaplanmakta olup, davacı tarafa davadan önce yapılan 81.453,00 TL ödeme tenzil edildiğinde bakiye poliçe teminatının 71.053,00 TL olduğunu, bakiye poliçe teminatı nazara alınarak hüküm kurulması gerektiğini, davacı tarafça dosyada iki kez ıslah yapıldığını, devre başı ödemeli belirli süreli rant formülüne göre hesaplama yapılması gerekirken, TRH 2010 tablosu ve progresif rant tekniğine göre hesaplama yapılmasının isabetsiz olduğunu, bakıcı giderinin 3 aylık olarak belirlendiğini, bu sürede kişi hastanede yattığından hastane personeli tarafından bakım ihtiyacı karşılandığından bakıcı giderine hükmedilemeyeceğini, geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi giderinin poliçe kapsamında bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, mahkemece 01/02/2021 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi, 28/05/2021 tarihli dilekçeyi ise ikinci ıslah dilekçesi olarak kabul ederek davanın kısmen kabulüne karar vermesinin hatalı olduğunu, hatır taşıması bulunmadığını, müvekkil ile araç sürücüsünün arkadaş olduklarını, hatır taşıması olması için, hatır için taşıma veya vermenin herhangi bir karşılık almaksızın, iyilik yapmak veya nezaketen gerçekleştirilmesi gerektiğini, hatır taşımasından bahsedebilmek için işleten veya sürücünün zaman açısından veya mali açıdan (yahut herhangi bir şekilde) bir harcamada bulunması ve bu harcamanın ayrıca işleten veya sürücü için “fazladan” bir nitelik taşıması yani “herhalde yapılacak olmaması” gerektiğinin de doktrinde kabul edildiğini, bir otostopçuyu aracına alan yahut komşusunun şehir merkezine kadar kendisiyle gelmesine izin veren bir kişi “hatır taşıması” iddiasında bulunamayacağını, kaldı ki doktrine göre “Hatır için taşınan veya kullandırılan kimseyle işletenin menfaatleri eşit derecede ortaksa mesela ava veya eğlence yerine gitme hallerinde ortada hatır ilişkisi olmadığını(Eren, sh.677; H. Yılmaz, sh.47; Çeliktaş, sh.105-106; Z. Yılmaz, sh.121. İyimaya, sh.254.), olayda da sürücü için herhalde yapılacak bir durum söz konusu olup fazladan bir nitelik taşımadığından hatır taşımasının varlığı kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı ve İstinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
İkinci ıslah dilekçesinin gözetilip gözetilemeyeceğine ilişkin olarak ise, davanın belirsiz alacak davası olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı kararında, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açılan davanın “Belirsiz Alacak Davası” kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmiş, gerekçesinde; “Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Kısmi dava madde 109; (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K. sayılı kararında da benimsenmiş olup, belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Davanın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olması halinde dava kısmi dava olup, davanın, özel bir dava türü olan ve HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası” olarak açılması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğinden, kısmi dava niteliğindeki davada dava değeri ıslah yolu ile ancak bir kez artırılabilir (Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı emsal kararı) bu nedenle kısmi davada dava değerinin artırılmasına yönelik ilk dilekçesinin talep artırım, ikinci dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesine olanak da bulunmamaktadır.” denilerek, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açılmadıkça, dava belirsiz alacağa konu edilebilecek alacak dahi olsa belirsiz alacak davası olarak kabul edilmeyeceği, dolayısı ile davacının verdiği ilk dilekçenin talep artırım dilekçesi, dava değerine yönelik ikinci dilekçenin ise ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğuna yönelik bir açıklaması bulunmadığından “fazlaya dair dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla” açılan davanın kısmi dava mahiyetinde olması, davacının dava dilekçesini bir kez ıslah etmiş olmasına göre, HMK’nın 176/2 maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde davacının talepleri değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekmekte olup, mahkemece bu şekilde değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hatır taşıması konusuna gelince, öğretide hatır taşıması konusunda bir kavram birliği olmadığı gözlemlenmekte, ancak “hatır için ücretsiz taşıma” ve “aracı hatır için ücretsiz kullandırma” tamlamalarının benimsendiği görülmektedir. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK’nın 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 51) uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve ödemede indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Hakim, tazminattan mutlaka belli bir oranda indirim yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.(Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11/03/2022 tarih ve: 2021/21216 Esas – 2022/4607 Karar sayılı ilamı)
Yukarıda belirtildiği üzere, taşıma ücret karşılığında yapılır ve ücret içermeyen taşımalar hatır taşıması olarak adlandırılır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarih ve 2017/11-146 Esas – 2021/835 Karar sayılı ilamı). Yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca dolmuş taksi cinsi araç dışındaki özel araç taşımaları ücretsiz taşımaya, ücretsiz taşıma da, hatır taşımasına karine teşkil etmekte olup, aksini ispat iddia eden davacıya aittir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/06/2021 tarih ve 2021/2868 Esas – 2021/3607 Karar sayılı ilamı). Somut olayda, hatır taşımasının gerçekleştiği anlaşılmakla bu yöndeki mahkeme kabulü yerindedir.
Bakıcı ücreti konusunda da, davacı hastanede yatsa dahi, bakıcıya ihtiyacı belirlenen dönem için bakıcı giderine hükmedilmesi yerindedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27.11.2018 tarih ve 2016/1395 Esas – 2018/11311 Karar sayılı ilamı)
Garame hesabına gelince, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 96/1. maddesinde; “zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur” düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise; “başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunan iyi niyetli sigortacı, yaptığı ödeme çerçevesinde, diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
KTK’nun 96. maddesindeki hükme göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı biçimde ve poliçe limitini de aşmayacak biçimde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır.
Somut olayda ise, davalı sigorta şirketi tarafından diğer zarar görenler tarafından dava açıldığı ya da bu kişilere haricen ödeme yapıldığı iddia ve ispat edilmediğinden garame hesabı yapılmasına gerek bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Geçici iş göremezlik ödeneğine ilişkin istinaf sebeplerine ilişkin olarak, davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesi gerekir. 6098 Sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları 2918 sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını davalı sigorta şirketinden talep edebilir. Genel Şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi giderlerinden olmayıp, 2918 sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenleme de yer almamaktadır. 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri bu yasa kapsamı içerisinde bulunmadığından (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb) davalı sigorta şirketi vekilinin geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinaf sebebi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, açılan davanın kısmi dava mahiyetinde olması, davacının dava dilekçesini bir kez ıslah edebilmesine, HMK’nın 176/2 maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde değerlendirme yapılması yerinde ise de, davacının ikinci ıslahı kabul edilmediğine ve mahkemece davacının ilk ıslah dilekçesindeki talebi haklı bulunduğuna göre davanın tam kabulüne karar verildiğinin açıklanması ve buna göre yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verildiği açıklanarak yargılama giderlerinin taraflar arasında bölüştürülmesi ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz bulunmuştur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28/06/2021 tarih ve 2020/5021 Esas, 2021/7476 Karar sayılı ilamı)
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılmasına, HMK.353/1-b.2. maddesi gereğince, yeniden hüküm kurulmasına, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK 353-1/b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
II-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 25/06/2021 tarih, 2017/327 Esas – 2021/496 Karar
sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, Buna göre;
1-Davanın kabulüne, sürekli iş göremezlik tazminatı, geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri olmak üzere toplam 112.664,35 TL’nin temerrüt tarihi 22.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 7.696,10 TL harçtan peşin alınan 31,40 peşin harç, 482,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 513,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.182,70 TL karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 14.653,11 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç ve 482,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 544,80 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 380,00 TL posta masrafı, 600,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 980,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan her hangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-HMK’nın 333.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının davacıya iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN
1-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 7.696,10-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 1.925,00 TL’nin mahsubu ile kalan 5.771,10 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 16,50 TL yargılama giderlerinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
5-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 07/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.