Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/108 – 2022/113
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/108
KARAR NO : 2022/113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : 2017/128 Esas 2019/1147 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/09/2022
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete sigortalı araç ile … ilçesi, 1799 sokağı takiben olay yerine geldiğinde, önde aynı yönde seyreden davacı sürücü…yönetimindeki plakasız elektrikli bisiklete arkadan çarpması sonucu, davacının “vücut genel çalışma gücünden %3,2 oranında kaybettiği, 6 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı” dava konusu trafik kazasının meydana geldiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL geçici iş göremezlik ve 100,00 TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 200,00 TL tazminatı, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde bahsi geçen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 29/06/2016 – 29/06/2017 tarihleri arasında … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte sigortalının kusuru oranında olmak üzere ölüm/sakatlık halinde her biri için ayrı ayrı azami 310.000,00 TL ile sınırlı tazminat limiti ile sınırlı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı dışında olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davacı yanın %100 kusurlu olduğunu, dolayısıyla sigortalı araç sürücüsünün bir kusurunun bulunmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının raporu ile…’in 01/10/2016 tarihli yaralanması neticesinde vücut genel çalışma gücünden % 3,2 oranında kaybettiğinin, 6 (altı) ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığının bildirildiği, itiraz üzerine tekrar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına sevki sağlanarak Özürlülük Ölçüsü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği uyarınca ek rapor düzenlenmesinin istenildiği, ATK ek raporunda;…’in 01/10/2016 tarihli yaralanması neticesinde Özürlülük Ölçüsü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esas alındığında kişinin özür oranının % 2 olduğu, 6 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığının tespit edildiği, davalı şirkete sigortalı aracın dava dışı sürücüsü …’in meydana gelen olayda % 100 oranında kusurlu, davacı sürücü…’in ise kural ihlâli söz konusu olmadığından kusursuz olduğu, davacı tarafın 25/10/2018 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik talebini 12.067,15 TL, geçici iş göremezlik talebini 8.400,70 TL olarak ıslah ettiği, yargılama devam ederken 07/02/2019 tarihli dilekçe ile sürekli iş göremezlik talebini 15.454,19 TL olarak ikinci kez ıslah ettiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 6.847,12 TL geçici iş göremezlik, 12.067,15 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 06/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair 1.552,88 TL geçici iş görmezlik tazminatı talebinin reddine, 3.387,04 TL’lik sürekli iş görmezlik talebinin görülen davada 2.kez talep artırım yapılamayacağından reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davacı…’in geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle sürekli ve geçici iş göremezliğine ilişkin olarak 11.10.2018 tarihli bilirkişi raporuna istinaden; 23.10.2018 tarihinde bedel artırım dilekçesi ile dava talep miktarının arttırıldığını, davanın 2019 tarihinde görülmeye devam etmesi ve tazminat hesabındaki etkenlerden asgari ücret artışının gerçekleşmesinden dolayı davacının gelirinde artış meydana geldiğini, bu sebeple 06.02.2019 tarihli bedel artırım dilekçede fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; müvekkil…’in sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin güncel rapora dayanarak 12.067,15-TL’den 15.454,19 TL’ye artırıldığını, ancak yerel mahkemenin ikinci talep artırım dilekçesini reddettiğini, ilk dilekçe üzerinden kısmi kabul kararı verdiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, yargılama devam ederken mahkemece adli tıp raporu alınması suretiyle müvekkilin maluliyetinin belirlendiğini ve bilirkişilerce tazminat değerlendirilmesi yapıldığını, müvekkilin maluliyetine bağlı sürekli ve geçici iş göremezlik tazminat değeri bilirkişi incelemesinde tespit edildikten sonra bedel arttırım yapılarak dava değerinin artırıldığını, ancak davalının rapor yönünden itirazları değerlendirilmek üzere dosya ek bilirkişi incelemesine gitmesi üzerine yeni ek raporda tazminat değerinin güncel olarak tespit edildiğini, alınan ikinci bilirkişi raporuna göre 107/2’deki hakları saklı tutarak dava bedelini artırdıklarını, davacı tarafın HMK 107. maddesi gereği alacağın tam ve kesin olarak belli oluncaya kadar bedel artırım yapabileceğini, kanunun herhangi bir sayı sınırı getirmediğini ve davacının hak arama özgürlüğünü kısıtlanmadığını, kanunun lafzında dava değerinin tam ve belirli olduğu andan itibaren bir defa bedel artırım hakkı tanındığını, dava değerinin tam ve belirli olduğu kabul edilip ikinci bedel artırım dilekçesi reddedilecekse dosyanın ikinci defa bilirkişiye gönderilip güncel dava değeri tespiti yaptırılmasının gereksiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı, ikinci ıslah yapılıp yapılamayacağı hususlarına ilişkindir.
Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı kararında fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açılan davanın “Belirsiz Alacak Davası” kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmiş, gerekçesinde; “Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Kısmi dava madde 109; (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K., sayılı kararında da benimsenmiştir. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Davanın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olması halinde dava kısmi dava olup, davanın, özel bir dava türü olan ve HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası” olarak açılması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğinden, kısmi dava niteliğindeki davada dava değeri ancak ıslah yolu ile ancak bir kez artırılabilir (Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı emsal kararı) bu nedenle kısmi davada dava değerinin artırılmasına yönelik ilk dilekçesinin talep artırım, ikinci dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesine olanak da bulunmamaktadır.” denilerek, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açılmadıkça, dava belirsiz alacağa konu edilebilecek alacak dahi olsa belirsiz alacak davası olarak kabul edilmeyeceği, dolayısı ile davacının verdiği ilk dilekçenin talep artırım dilekçesi, dava değerine yönelik ikinci dilekçenin ise ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğuna yönelik bir açıklaması bulunmadığından “fazlaya dair dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla” açılan davanın kısmi dava mahiyetinde olması, 23.10.2018 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini bir kez ıslah etmiş olmasına göre, HMK’nın 176/2 maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde davacının talepleri değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin anılan yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemenin gerekçesine göre yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvuru harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40 TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna müracaat eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 30/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.