Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1057 E. 2023/823 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1057
KARAR NO : 2023/823

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : Dr…. (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2021
NUMARASI : 2019/550 Esas – 2021/473 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ : Av. …, E-Tebligat

DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/05/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili, davalılar … ve … vekili, … Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 24/02/2018 tarihinde… plakalı tırın, emniyet şeridinde bulunan … plakalı aracın lastiklerini değiştiren …’a çarpması sonucu …’un vefat ettiğini, Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/2666 sayılı dosyası üzerinden yürütülen soruşturma dosyası içerisinde mevcut Adli Tıp Kurumu Trafik Dairesi raporu uyarınca… plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu bulunduğunun tespit edildiğini, müteveffanın evli ve dört çocuk babası olup çiftçilik ve hayvancılık yaparak ailesinin geçimini sağladığını, müteveffanın ölümü ile eşinin ve 15.08.1995 doğumlu …’un, 01.04.1998 doğumlu … …’un 18.07.2000 doğumlu …’un ve 10.11.2001 doğumlu …’un müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, davacılardan …’nun eğitimlerine devam ettiğini, davacılardan …’in işsiz olduğunu, davacı çocukların hayata başlamadan babalarının desteğinden yoksun kaldıklarını, davacılardan …’nun kronik rahatsızlığı olduğunu, olay sırasında ve sonrasında davalı sürücünün hiçbir yardımda bulunmadığını, müteveffanın vefatı sonrasında müteveffanın bakmakta olduğu hayvanların ve tarım işlerinin olması nedeni ile … Mahallesine taşınmak zorunda kaldıklarını, davacılardan …’nin işe, diğer çocukların da okula servisle gitmek zorunda kaldıklarını, … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk sigortasının davalı … şirketi tarafından düzenlendiğini, dava öncesinde yapılan başvuruya rağmen sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı eş … için 1.000,00.-TL, her bir çocuk için ayrı ayrı 500,00-TL olmak üzere toplam 3.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden itibaren davalı … şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini, davacı eş … için 40.000,00,-TL, her bir davacı çocuk için ayrı ayrı 60.000.00.-TL olmak üzere toplam 280.000,00-TL’si manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte işleten ve sürücüden müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle yetkisizlik ve derdestlik itirazlarının mevcut olduğunu, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu trafik kazası nedeni ile araç sürücüsü … hakkında Aksaray I. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/4612 E. sayılı dosyası ile açılan ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, dava konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkillerinin kusuru olmadığını, bununla birlikte müteveffanın müterafik kusurunun da dikkate alınması gerektiğini, öncelikle kusur incelemesi yapılması gerektiğini, davacıların kaza nedeni ile elde etliği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, müvekkilleri tarafından davacılara maddi yardımda bulunulduğunu, ziyarete gidildiğini, müvekkillerinden …’ün geçimini nakliyecilik yaparak. …’nin ise şoförlük yaparak sağladığını, manevi tazminatın takdirinde bu hususların dikkate alınması gerektiğini ve kaza tarihinden itibaren faiz talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş tarafından cevap dilekçesi verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, gece yapılan yolculuklarda yola aniden birinin çıkması durumunda kazanın kaçınılmaz olduğu, bilirkişi raporunda yapılan %85 ve %15 kusur oranlarının mahkemece de yerinde bulunarak bu oranlar üzerinden tazminat hesaplaması yapıldığı, kusur raporunda, yayalar … ve yaralanan yaya …’in, her biri kendi ölümü veya yaralanması ile ilgili olarak %75 (yüzde yetmişbeş) oranında kusurlu oldukları, davalı sürücü …’nin %15 (yüzde on beş) oranında kusurlu bulunduğu, davacı sürücü …’un olayda %10(yüzde on) oranında kusurlu bulunduğunun belirtildiği, davacı eş …’un 31.285,75-TL destekten yoksun kalma tazminat alacağı bulunduğunun hesaplandığı, davacı çocuklardan …’un 4.401,92.-TL, …’un 5.372,28,-TL destekten yoksun kalma tazminat alacağı bulunduğunun hesaplandığı, davacı çocuklardan … ve …’un kaza tarihi itibarı ile 18 yaşını geçmiş olmaları, yükseköğrenim gördüklerine ilişkin bir tespit yapılamaması ve dosya içerisinde halen babalarının desteğine muhtaç olduklarına ilişkin somut bir belirleme yapılamaması nedeni ile davacılardan … ve … için destekten yoksun kalma tazminat hesabı yapılmadığı, manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat yönünden eş … için 44.212,64-TL destekten yoksun kalma tazminatının Sigorta Şirketi yönünden 24/02/2019 tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak üzere müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, maddi tazminat yönünden … için 2.602,27-TL destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketi yönünden 24/02/2019 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak üzere müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, maddi tazminat yönünden … için 3.848,49-TL destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketi yönünden 24/02/2019 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak üzere müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, …yönünden maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat yönünden ayrı ayrı 10.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat yönünden ayrı ayrı 7.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; kusur oranına itiraz ettiklerini, Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan olay yeri incelemesinde, söz konusu aracın emniyet şeridi sınırından 80 cm içeride olduğu, lastik değiştirme işleminin emniyet şeridinin dışına çıkmadan yapılabileceğinin tespit edildiğini, 18.02.2019 tarihli Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığınca düzenlenen raporda; … plakalı aracın emniyet şeridinin soluna yani 90 cm mesafe bulunduğu tespitinin yapıldığını, Olay Yeri Görgü Tespit Tutanağında, maktule ait … plakalı aracın kriko ile kalkmış olduğunun belirtildiğini, yani … plakalı araç kaza esnasında hareket etmediğini, herhangi bir hasar almadığını, sanığın kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, ayrıca olay yerinde fren izi de bulunmadığını, müteveffanın; …’in ve …’un trafik güvenliğini tehlikeye sokacak herhangi bir hareketi olmadığını, bilirkişinin özellikle müteveffanın ve müvekkilin uyarıcı tabela koymadığının altını çizdiğini, ancak aracın yol ortasında olmayıp, emniyet şeridinde olduğunu ve dörtlü ikaz lambalarının yandığını, emniyet şeridinde reflektör koymaya gerek olmadığını, çünkü aracın sağ şeridi kapatması veya trafiği engellemesinin söz konusu olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; davanın niteliği ve özelliği itibari ile arabulucuya başvurma/dava şartı zorunluluğu bulunduğunu, dava şartı aranan davada dolayısı ile ve mahkemece resen gözetilecek diğer nedenler ile arabulucuya başvurmayan davacı yanların davasının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davayı ve talepleri hiçbir aşamada kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkil …’nin kusur oranına bakıldığında (kusur oranı kabul edilmemek ile birlikte ve ceza dosyası kesinleşmemek ile birlikte) mahkemece belirlenen / hüküm altına alınan bedellerin haksız ve hukuka aykırı, mahva yönelik olup mağduriyet verici nitelikte olduğunu, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, müvekkil …’ün kusuru bulunmadığından manevi tazminatlara hükmedilmesi ve müvekkil …’nin kabul anlamına gelmemek kaydı ile %15’lik kusur oranından kaynaklı müvekkilin geçimini şoförlük ile sağlaması durumu da gözönünde bulundurularak ilk derece mahkemesince müvekkilin mahvına ve mağduriyetine sebebiyet verici nitelikte fahiş miktarda tazminatlara hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, hem müvekkil …’ye hem de müvekkil …’e ayrı ayrı manevi tazminatlara hükmedilmesinin de doğru olmadığı gibi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, şoför … hakkında Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/461 E. sayılı dava dosyasının görülmekte olduğu ve söz konusu dosyanın bekletici mesele yapılmasını haklı ve hukuka uygun olarak yerel mahkemeden talep edilmesine rağmen talepler değerlendirilmeden hüküm tesis edildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından reeskont faizi ile hüküm tesisinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, cevap dilekçesi, dilekçeler ve 27.02.2020 tarihli duruşma tutanağı uyarınca dava ….’ye ihbar edilmiş olmasına rağmen mahkeme ilamında ihbar olunan olarak gözükmemesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince hükmedilen vekalet ücretlerinin tamamı hatalı olup haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkiline eksik evrakla başvurulduğunu, davanın başvuru şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, pay dağıtımının hatalı olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre desteğin gelirinin kendisi için 2 pay, 2 pay eşine, her çocuğu için 1 pay, anne ve babası için de 1’er pay ayrılarak yapılması gerektiğini, dosyada sadece müteveffanın eşine pay ayrılarak hesaplama yapılmasının isabetsiz olduğunu, müteveffanın anne ve babasının hayatta olduğunu, pay ayrılması gerektiğini, müteveffanın eşinin evlenme ihtimalinin değerlendirilmediğini, müterafik kusurun araştırılması ve dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde; “Bu Kanun’un 4 üncü maddesinde ve diğer Kanun’larda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü yer almaktadır.
Ayrıca, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı HUAK’nın 18/A maddesinin 2. fıkrasında; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucuk tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre, 01.01.2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurulup, anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk hükümlerinin uygulanabilmesi için taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava olması gerekir.
TTK.nın 5/A maddesi gereğince ticari davalarda arabuluculuk dava şartı olarak düzenlendiğinden ticari dava kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Ticari dava ile ilgili düzenleme TTK’nın 4. maddesinde yapılmıştır. Ayrıca bazı özel Kanun’larda da ticari dava kavramına yer verilmiştir. TTK’nın 4/1 maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava niteliğindedir. Nispi ticari davalar, şarta bağlı ticari davalar olup, uyuşmazlığın taraflarının tacir olması ve uyuşmazlık konusunun da tarafların ticari işletmesine ilişkin olması şarttır. Ancak, TTK’nın 4/1. (a)- (f) bentlerinde sayılan mevzuat ile düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları herhangi bir şart aranmaksızın mutlak ticari dava olarak kabul edilir.
6102 Sayılı TTK’nın 4/1.f bendi ile yapılan düzenlemeye göre bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları, ticari dava olarak kabul edilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır.
Sigorta Hukuku 6102 sayılı TTK’nın 1401 ve devamı maddelerinde, Zorunlu Sorumluluk Sigortası, aynı Yasa’nın 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, zarar gören üçüncü kişi tarafından zarar verenin Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısı aleyhine açtığı davalar TTK’nın 4/1-a maddesi uyarınca mutlak ticari dava kapsamında kalmaktadır.
Bu durumda ZMMS’nin Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmesi nedeniyle sigorta şirketi hakkında açılan davanın ticari dava olması, davalı … şirketi ile birlikte dava açılmasının haklarındaki davayı ticari dava haline getirmeyeceği, şartları varsa tamamı için zorunlu arabuluculuk yoluna gidilebileceği, yoksa bir kısmı için bu dava şartının yerine getirilmesi gerekirken, diğerleri yönünden zorunlu arabuluculuk şartı aranmaksızın davaya devam edilmesi gerektiği, mahkemece zorunlu arabuluculuk şartları ve davanın araç sürücüsü ile araç işleteni yönünden ticari dava olup olmadığı hususu değerlendirilerek neticeye ulaşılması gerektiği gözetilmelidir. Davacılar ile sigorta şirketi dışındaki davalılar hakkında davacının arabuluculuğa müracaat zorunluluğu bulunmadığı gözetildiğinde, bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilememiştir.
Kusur raporuna ilişkin olarak ise; mahkemece, öncelikle Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası getirtilerek, muhteviyatının incelenmesi neticesi kusur durumuna ilişkin çelişki tespit edilmesi halinde Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu’ndan çelişkiyi giderici kusur raporu alınması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Teselsül sorumluluğuna ilişkin olarak, 2918 sayılı KTK.’nın 88. ve TBK.’nın 61. maddesi uyarınca haksız fiile karışanların her biri zarardan müteselsilen sorumludurlar. Davacılar zararı müştereken ve müteselsilen talep edebileceği gibi yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçerek her bir failin kusuru oranında da talepte bulunabilirler.
Tek bir olaya bağlı aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri, 6098 sayılı TBK’nın 61. maddesi uyarınca, zarardan müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, aynı Kanun’un 162. maddesine göre, borcun tamamından sorumludurlar. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nın 88/1. maddesinde, trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. Davacı, zararlarını müştereken ve müteselsilen talep edebileceği gibi yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçerek her bir failin kusuru oranında da talepte bulunabilirler.
Somut olayda davacılar manevi tazminatın müteselsilen tahsilini talep etmişler, mahkemece; “Manevi tazminat yönünden ayrı ayrı 10.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat yönünden ayrı ayrı 7.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacılara verilmesine” karar verilmiş olup, talebin teselsüle dayalı olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hüküm kurulması isabetsizdir.
Payların dağıtımı konusunda ise, yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca çocuksuz durumda, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
Somut olayda ise, pay dağıtımının belirtilen şekilde yapıldığı müteveffanın babasının ve annesinin müteveffadan evvel vefat ettiği UYAP kayıtlarının tetkikinden anlaşılmakla bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilememiştir. Sağ kalan eşin evlenme ihtimali konusunda da, değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin faiz başlangıcına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; KTK’nın 99. maddesi gereğince sigorta şirketinin temerrütü hak sahibinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile davalıya rizikonun ihbarı ile gerçekleşeceğinden, davacının sigorta şirketine davadan önce müracaatı olsa dahi eksik evrak ile müracaatı durumunda dava tarihinden önce temerrütten söz edilmez. Mahkemece bu yönde inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme neticesinde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Buna göre; yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar, davalılar … ve … ve davalı … Sigorta A.Ş. vekillerinin istinaf taleplerinin kabulüne, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle kararın HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek; karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf edenlerin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar ve davalılar …, … ve … Sigorta A.Ş. vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 10/06/2021 tarihli, 2019/550 Esas – 2021/473 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, tüm davacılar ve davalılar … ve … ve … Sigorta A.Ş. vekillerinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf edenler tarafından yatırılan “istinaf karar harcının” istek halinde istinaf eden taraflara iadesine,
4-İİK’nın 36. maddesi gereğince, Ankara 5. İcra Dairesinin 2021/9963 E. sayılı dosyasına depo edilen 125.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine, Ankara 5. İcra Dairesinin 2021/9963 E. sayılı dosyasına depo edilen 176.413,94 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 31/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.