Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1051 E. 2023/915 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/1051 – 2023/915
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1051
KARAR NO : 2023/915

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/06/2021
NUMARASI : 2020/333 Esas 2021/360 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 14/06/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/06/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı …’ın işleteni olduğu ve diğer davalı şirkete sigortalı … plaka sayılı aracın Tunus Caddesi’ne ters yönden girerek davacı …’e ait … plaka sayılı araca 23/01/2020 tarihinde çarparak hasara neden olduğunu, ayrıca aracın tamiri için geçen süre içerisinde kazanç kayıpları da oluştuğunu belirtip, hasar bedeli için 100,00 TL’nin her iki davalıdan ve kazanç kaybı için 100,00 TL’nin ise davalı …’dan alınmasına, davadan önce gönderilen ihtarname gideri olan 418,96 TL’nin yargılama gideri olarak davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; olayda sigortalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığını, araçta oluşan hasarın giderilmesi için yapıldığı belirtilen işlemlerle ilgili fatura bedellerinin fahiş olduğunu, sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur dağılımı ile ilgili raporun ATK’dan alınarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, toplanan delillere göre ; davalı …’a ait olup diğer davalı sigorta şirketi tarafından trafik sigorta poliçesi düzenlenen … plaka sayılı aracın tek yönlü trafik için uygun olan yola ters yönden girmek suretiyle %100 kusurlu olacak şekilde davacıya ait … plaka sayılı araç ile çarpıştıkları, bu kaza sonucu davacının aracında 8.050,00 TL hasar oluştuğu, araçtaki hasarın giderilmesi için gereken 10 günlük süre içerisinde ise 1.500,00 TL gelir kaybı oluştuğu, davacının talebine bağlı kalınarak araç hasarının her iki davalıdan tahsiline, gelir kaybının ise sadece davalı …’dan alınmasına, … yönünden ihtarname ile verilen sürenin bittiği 11/02/2020 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması, hasar bedelinin ise her iki davalıdan müteselsilen alınması, sigorta şirketi yönünden temerrüdün gerçekleştiği 12/02/2020 tarihinden itibaren alacağa yasal faiz uygulanması gerektiği gerekçesiyle; “8.050,00 TL araç hasarının her iki davalıdan müteselsilen alınıp davacıya ödenmesine, Her iki davalıya 31/01/2020 tarihli ihtarname ile tebliğden itibaren 8 gün ödeme süresi verilmesi nedeniyle davacı alacağına davalı … yönünden 11/02/2020 temerrüt tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketi yönünden 12/02/2020 temerrüt tarihinden itibaren değişen oranlı yasal faiz uygulanmasına, kar kaybı nedeniyle oluşan davacı zararı için 1.500,00 TL’nin 11/02/2020 temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faiziyle birlikte davalı …’dan alınıp davacıya ödenmesine, 418,96 TL ihtarname giderinin yargılama gideri olarak kabul edilip yargılama gideri hesabında dikkate alınmasına” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, müvekkil şirket sigortalısına atfedilen kusur oranının kabulünün mümkün olmadığını, gerek Yargıtay içtihatları, gerekse “bilirkişilerin uyacağı rehber ilkeler ve bilirkişi raporlarında bulunması gereken standartlar”, başlığı altında yapılan düzenlemenin 27. maddesinde “Kusurun tespiti normatif bir değerlendirmeyle mümkündür ve sadece hakimin yetkisindedir. bilirkişi münhasıran hakimin yetkisinde olan kusurluluk konusunda (asli/tali, kusurlu, kusursuz, yüzdelik kusur oranı ) herhangi bir değerlendirme yapamaz. Aksi yöndeki tutum bilirkişilik görevinin sınırlarını aşmayı ve hakimin yerine geçmeyi ifade eder.” hükmünün yer aldığını, bu hükme aykırı biçimde, yetki sınırları aşılarak ve hatalı biçimde kusur tespiti yapılmış olduğunu, bilirkişi raporunda müvekkil şirkete sigortalı araç sürücüsünün Karayolları Trafik Kanunu Yönetmeliği’nin 47. ve 84. maddelerine ilişkin kuralı ihlal ettiği belirtilerek ve bu doğrultuda asli (esas) kusurlu kabul edildiğini, sigortalı aracın sürücüsünün, ters yöne girdiğini fark ettiğini ve yavaşladığını, bu sırada davacı yanın güvenli takip mesafesini ve hız sınırını koruyamayarak müvekkil şirket sigortalısına çarptığını, dava konusu olayda asli kusurlu olan; meskun mahalde 50 km altında seyreden her an durabileceği bir süratte ilerlemesi gereken davacı yan araç sürücüsü olduğunu, kusur raporunun Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yine Hukuk Genel Kurulu’nun 24.12.2008 tarih, 2008/4-734 Esas ve 2008/766 Karar sayılı ilamında;
“Müzakereler sırasında; Tüm konuşmacılar hâkimin bilirkişi raporu ile bağlı olmadığını dile getirmişlerdir. Bu husus çok doğrudur. Ancak, hâkim kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamaz. Özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsi bilgisi ile kusur belirleyemez. Bu görüşü Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2.4.1986 gün ve 1984/4-847 E, 1986/338 K; 8.11.1995 gün ve 1995/19-601 E, 938 K; 2.4.2003 gün ve 2003/4-185 E, 263 K; 7.3.2007 gün ve 2007/11-94 E, 113 K; 19.3.2008 gün ve 2008/11-262 E, 260 K; 14.5.2008 gün ve 2008/11-392 E, 377 sayılı kararları da doğrulamaktadır.
Hâkim özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde şahsi bilgisi ile kusur belirlemesi yapamayacağına göre, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerekecektir. Bu görüş de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8.12.2004 gün ve 2004/4-642 E, 648 K; 2.3.2005 gün ve 2005/11-81 E, 118 K; 30.1.2008 gün ve 2008/11-42 E, 45 K; 5.11.2008 gün ve 2008/4-655 E, 664 sayılı kararlarında vurgulanmıştır.
Tatbikat ceza davasındaki kusurun hukuk hâkimini bağlamayacağını, hukuk hâkiminin yeniden kusur incelemesi yaptırması gerektiğini içtihat ettiğine ve bilirkişi incelemesi yapılmasının gerektiğini vurguladığına göre, somut olayda Özel Dairenin hâkimin bilirkişi heyeti yerine geçip kusur belirlemesi yapması gerektiğini ileri sürmesini benimsemek mümkün değildir.
Bilirkişi müessesi tenkit edilebilir. Verdikleri raporlar hukuki çerçevede yok sayılabilir. Ama o müessese kaldığı sürece yeniden rapor alınmasını gerektiren durumlarda, başka bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılabilir. Yoksa hâkim bilirkişi heyeti yerine geçirilemez. Özel ve teknik bilgiyi gerektiren durumlarda da şahsi bilgisine göre kusur belirlemesi sonucu karar vermesi istenilemez. Şimdiye kadarda hukuk dairelerinin tümü bilirkişi incelemesi yapılmasını icap ettiren hallerde bilirkişiden rapor alınmasının şart olduğunu içtihat etmişlerdir.” gerekçesi ile yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.
Somut olay incelendiğinde, mahkemece kusur oranı yönünden vicdani kanaate göre bir değerlendirme yapılmıştır. İddia edilen kazada kusur durumu teknik bilgi ve incelemeyi gerektirmektedir. Mahkeme tarafından aldırılan kusur raporları yerinde görülmeyerek, nedenleri de belirtilmek suretiyle yeniden bilirkişi raporu aldırılabilir. Ancak aldırılan raporlardaki verileri kullanarak kusur oranı belirlemek hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan, özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir haldir.
Nitekim, 6100 S. HMK.’nun 282. maddesinde; “(1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” denilmektedir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, hükme esas alınan kusur raporunun olayın oluşu ve kaza tespit tutanağı ile uyumlu bulunmasına, buna göre davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu bulunduğunun anlaşılmasına göre, HMK 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 652,36 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 103,79 TL harcın mahsubu ile bakiye 548,57 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.