Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2023/73 E. 2023/1118 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/73 – 2023/1118
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

ESAS NO : 2023/73
KARAR NO : 2023/1118

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2022
NUMARASI : 2021/270 Esas – 2022/447 Karar

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 19/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/10/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı iş yerinden 02.08.2019 düzenleme tarihli 212676 nolu fatura ile 15.000,00 TL bedelle özel köşe koltuk takımı satın aldığını ancak teslimatın 20.09.2020 tarihinde gerçekleştiğini, ürün kullanmaya başlandıktan kısa bir süre sonra ise minderlerinin kaplandığı deri yüzeyinde aşınmalar ve soyulmalar meydana geldiğini, bunun sonucunca teslim alınan malın gizli ayıplı olduğunun anlaşıldığını, bu durumu davalıya yasal mevzuata uygun olarak tarafa gerekli bildirim ve ihbarları da süresinde yapan müvekkili davalıya durumu açıkça itiraz ettiğini müvekkil kendi imkanları ile kumaş örneklerini kargo vasıtası ile davalıya gönderdiğini, yapılan incelemede davalı tarafından ürünlerde bir hata bulunmadığını, ekstra ücret karşılığında ürünlerde değişim yapabileceklerinin iletildiğini bu durumda dahi ürünler arasında ton farkı olabileceği ,müvekkilinin yasadan kaynaklanan haklarını kullanmak için derhal bildirim yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen seçimlik haklarım kullanmaktan yoksun bırakıldığını, ürün onanmı için dahi ücret talep edildiğimin mağduriyetin giderilmesi için davalı şirketin resmi iletişim adresine 14.01.2021 tarihinde taraflar arasında yapılan sözleşmeden dönüldüğünü, sözü edilen ürünü daha fazla ellerinde muhafaza edemeyeceklerini ve teslimine hazır olduklarını, şayet ürünün alınmaması durumunda yediemine teslim edileceğinin ihtar edildiğini, buna rağmen davalının bedel iadesinde bulunmadığı gibi teslimde almadığını, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını, davalının ürün üzerindeki yıpranmaların olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydı ile, ödenen bedelin ticari faizi ile birlikte taraflarına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; dava konusu ürünlerin 21.09.2019 tarihinde kusursuz ve eksiksiz olarak davacıya teslim edildiğini, dolayısıyla davacının teslimden 1,5 yıl sonra ortaya atmış olduğu köşe takımının ayıplı olduğu iddiasının yerinde olmadığını,davacının iddia ettiğinin aksine koltuklar 20.09.2020 değil 2019 yılında tesliminin yapıldığını, davacının köşe takımının ayıplı olduğuna ilişkin dosyaya hiçbir delil sunamadığını, davacının gözden geçirme külfetini yerine getirmediğini,tarafların tacir olmaları sebebi ile türk ticaret kanunun hükümlerinin uygulanması gerektiğini,bu bağlamda tacirler arasında ki satışlarda satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün değilse teslim tarihinden sonra 8 gün içerisinde satılanın incelenmesi ve ayıplı olduğunun tespiti halinde ihbar edilmesi gerektiğini,satın alanının süresinde ihbar da bulunmaması halinde satılanı kabul ettiği anlamının ortaya çıktığını,müvekkiline süresinde yapılan ihbar bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde bahsetmiş olduğu mailin tarihinin 14.01.2021 olduğunu, ihbarın şekil şartlarına uygun yapıldığı kabul dahiledilse 1,5 yıl sonra yapılmış olması sebebi ile süresinde olmadığını, malın ayıplı olduğunun ispat yükünün davacıya düştüğünü savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; ” Taraflar arasındaki dava satın alınan ürünün ayıplı çıkması nedeniyle ayıba karşı tekkeffül hükümleri çerçevesinde koltuk bedelinin iadesi istemi ile davalı satıcıya karşı açılmıştır. Tacirler arasındaki ayıp iddialarında TTK’nun 23/c maddesi ile TBK’nun ayıba karşı hükümlerinin uygulanarak husumetin belirlenmesi gerekmektedir.
TTK’nun 23/1 maddesinde “Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.” denildikten sonra 23/1-c Bendinde “c) Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” denilerek ayıp iddiasında sorumluğun ne şekilde ve kime karşı yöneltilebileceğini düzenlemiştir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde davava konu ürünün talimat mahkemesince yapılan keşif yoluyla incelendiği koltukların sonradan oluşan nedenlerden dolayı ayıplı olduğu , ayıbın sonradan çıkması ve kullanıma kaynaklı oluşması ve basit muayene ile anlaşılamayacak olması sebebi ile gizili ayıp olduğu, kullanıma bağlı olarak sadece vücudun temas ettiği yüzeylerin yıpranmış olması da üründe kullanılan kumaşın hatalı olmasından değil kalitesinden kaynaklandığı, üründe çıkan ayıbın taraflar arasında kurulan sözleşmede belirtilen 2 yıllık garanti süresi içerisinde ortaya çıkmış olup alıcı tarafından satıcıya süresinde bildirildiği görüşü mahkememize bildirilmiştir. Mahkememizce rapor hüküm kurmaya elverişli görülmüş satılanın “ayıplı mal” olduğu ve ayıbın gizli ayıp olduğu ve süresinde ihbarın yapıldığı kanaatine ulaşılmıştır.
Satıcının satılandaki ayıplardan 6098 sayılı TBK.’nun 219 ve devamı maddeleri sorumluluğunun şartları düzenlenmiştir. Ayıbın niteliği gereği davacı yanın 6098 sayılı TBK.’nun 223 maddesi düzenlemesine uygun olarak ayıp bildirimini yaptığının kabulü gerekir. Nitekim davacı yan e-posta görüşmesini sunmuştur. Anılan yasanın 227 maddesine göre alıcı satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanabilecektir. Davacının bedel ödeyerek satın aldığı koltuktan tespit edilen ayıp nedeniyle tam olarak fayda sağlanamayacağından davacının satımın feshi ile ödediği bedelin iadesine dair talebinin haklı bulunduğu” gerekçesi ile, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yerel mahkemece yapılan yargılama öncesinde dava şartı olan arabulucuk yoluna başvurulduğunu, arabuluculuk görüşmelerinde müvekkilinin vekil ile temsil olduğunu, arabuluculuk görüşmeleri nedeni ile müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davalı tarafça yeniden iade edilen ürün alınmaz ise, yerel mahkeme kararında belirtilen ödemenin ödemesinin hiçbir zaman yapılamayacağını, bu yönüyle kararda tereddütlerin oluştuğunu, kararın icrası bakımından bu tereddütlerin ortadan kaldırılması gerektiğini, davalının 14/01/2021 tarihi itibariyle temerrüde düştüğünü, yerel mahkemece iade tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 16/06/2022 tarihinde yapılan e – duruşmaya mahkemece “e – duşumaya katıl” linki gönderilmediğinden katılamadıklarını, savunma haklarının kısıtlandığını, yerel mahkemece bilirkişi incelemesinin dava konusu alanda ehil olan bilirkişilerce yaptırılmadığını, bu yönüyle bilirkişi raporlarının eksik ve hatalı olduğunu, hükme esas alınmasının doğru olmadığını, davacı tarafça usulüne uygun şekilde sözleşmeden dönme ve ayıp ihbarında bulunulmadığını, koltuk kumaş ve döşemelerinin ürünün niteliğine, içeriğine ve fiyatına göre farklılık gösterdiğini, davaya konu üründe ayıp bulunmadığını, müvekkilinin edimini tam ve gereği gibi ifa ettiğini, ürünlerde imalattan kaynaklı bir hatanın olmadığının mahkemece de sabit olduğunu, ürün üzerinde oluşan yıpranmanın kullanımdan kaynaklandığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan 02/08/2019 tarihli sözleşme ile davalı davacıya köşe koltuk takımı yapıp teslim etmeyi taahhüt etmiş, davacı da 15.000,00 TL iş bedeli ödemeyi vaad etmiştir. Davacı söz konusu mobilyanın ayıplı olduğunu iddia ederek ödediği iş bedelinin iadesini istemiş, davalı ise ayıp söz konusu olmadığını, süresinde ayıp ihbarı da yapılmadığını savunmuş, mahkemece hukukçu bilirkişiden rapor alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
1- 6100 sayılı HMK hükümlerine göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (266/1). Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (281/1). Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (281/2). Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir (281/3). Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK 282/1). Raporu serbestçe değerlendirme yetkisi, hâkimin bilirkişinin yerine geçerek hâkimlik mesleği dışında özel ve teknik bilgi gerektiren bir durumda şahsi bilgisi ile karar verebileceği anlamına gelmez. HGK’nın 04/02/2009 tarihli 2008/4-823 Esas 2009/50 Karar sayılı kararında da hakimin kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamayacağı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsî bilgisi ile sonuca gidemeyeceği, o konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerektiği belirtilmiştir. Diğer yandan hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlık için hukukçu bilirkişiden rapor alınmak suretiyle karar verilmesi HMK’ya aykırıdır. Mahkemelerce bilirkişilerin seçimine özen gösterilmesi, bilirkişilerin uyuşmazlık konusu hakkında özel ve teknik bilgi sahibi uzman kişiler arasından seçilmesi gerekir.
Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasındaki mobilya üretimine dair eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, mobilya sektöründen uzman bir bilirkişinin bilirkişi heyetinde bulunması gereklidir.
2- Eser sözleşmesinde yüklenici borcunu yerine getirirken sözleşmenin diğer tarafı olan iş sahibinin yararına olacak şekilde davranmak ve ona zarar vermekten kaçınmakla yükümlüdür. 6098 sayılı TBK’nın 472. maddesi uyarınca; yüklenici işin ehli olup bedele hak kazanabilmesi için, eseri fen ve sanat kuralları ile tekniğine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp teslim etmesi zorunludur. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye teknik ve sanatsal kurallara ve amaca uygun olarak imâl edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftir. Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren emek sarfıyla gerçekleştirdiği bir sonuçtur. Eser sözleşmelerinde; yüklenici sadakat ve özen borcu gereği eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek zorundadır. İş sahibi ayıp ihbarının süresinde yapıldığı hususunu tanık delili ile de ispat edebilir. Yine ayıplı ve eksik işler konusu da maddi vakıaya ilişkin olup, Yargıtay kapatılan 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları çerçevesinde tanıkla dahi ispat edilebilir. Eserde ayıp bulunması durumunda, iş sahibi Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme ve semen iadesi, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Somut olayda mobilyalar 21/09/2019 tarihinde teslim edilmiş olup, yazılı ayıp ihbarının 14/01/2021 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede mobilyanın 2 yıl garantili olduğu belirtilmiştir. Davalı yüklenicinin savunmaları da gözetilerek, mobilya konusunda uzman sektörden bir bilirkişi de heyete eklenmek suretiyle, söz konusu koltuk takımındaki hataların imalat hatası olup olmadığı, kullanım hatası ile ortaya çıkmış olup olamayacağı, imalat hatası bulunduğu sonucuna varılması halinde, uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı dikkate alınarak, TBK 470 vd maddeleri çerçevesinde iş sahibinin seçimlik hakları ve bu seçimlik haklarından hangisini davalının kullanabileceği hususlarını kapsayan denetime elverişli ve tarafların iddia, itirazlarını karşılar bilirkişi raporu alınmalıdır. Sadece hukukçu bilirkişiden rapor alınmak ve satım sözleşmesi hükümleri doğrultusunda inceleme yapılmak suretiyle verilen karar hatalı olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/270 Esas, 2022/447 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurusunda bulunan taraflarca yatırılan, istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Dosya kapsamında icranın geri bırakılması kararı alınabilmesi için yatırılan bir teminat bulunması halinde, İİK. 36/5 maddesi uyarınca ilgili icra müdürlüğünce teminatın yatıran tarafa iadesine,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 19/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
E-imzalıdır

Üye
E-imzalıdır

Üye
E-imzalıdır

Katip
E-imzalıdır