Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2023/529 E. 2023/829 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/529 Esas
KARAR NO : 2023/829 (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın Kaldırılarak Gönderilmesi
HMK 353/1-a-4)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2023
NUMARASI : 2022/592 Esas-2023/56 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak

KARAR TARİHİ : 21/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/07/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında mahkemece davanın derdestlik dava şartı nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemize gönderilen dosyanın yapılan ön istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 26/10/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1842 Esas- 2015/1019 Karar sayılı 25/12/2015 tarihli ilamıyla iflasına karar verildiğini, davacı ile davalı arasında Ankara 63. Noterliği’nin 10/06/2010 tarih ve … yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi imzalandığını, arsa sahibinin asli borçlarından olan yüklenici adına vekaletname tanzim borcu yükümlülüğünü ihlal eden davalının, davacı yükleniciyi vekaletten haksız olarak azlettiğini, sözleşmenin yüklenici tarafından ifasını engellediğini, devamında Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/410 Esas sayılı dosyası ile sözleşmenin aynen ifası ile sözleşmenin ifasının engellenmesi sonucu uğradığı zararın davalıdan tazmini talebi ile dava açıldığını, davalının Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde sözleşmenin geriye etkili feshi ile taşınmaz üzerindeki imalatın yıkılarak arsanın davalı yüklenici namına temizlenmesi talepli açmış olduğu davada verilen 2018/344 Esas-2020/387 Karar sayılı davada sözleşmenin geriye etkili feshine karar verildiğini, davalı kooperatifin kötü niyetli olarak sözleşmenin ifası sırasında davacıyı azlettiğini, Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki dava devam ederken davalının bu sefer kısmi imalat olan iki bloktan birini yıktırdığını, delilleri karartan davalının iflas masasına daha az ödeme yapmayı amaçlayarak hile yoluna başvurduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin ifa olunan kısmının gerçekleşme seviyesinin ve alacağının tespiti ile şimdilik 700.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; Usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş, istinaf başvuru dilekçesinde, öncelikle derdestlik itirazları bulunduğunu, davanın 26/10/2021 tarihinde açıldığını, bu tarihte konusu, sebebi ve tarafları aynı olup Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/3311 Esasına kayıtlı olarak temyiz inceleme safhasında bulunan Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce karara bağlanmış 2018/344 Esas- 2020/387 Karar sayılı derdest bir davanın bulunduğunu, bu sebeple derdestlik dava şartı yokluğunun mevcut olduğunu, davacının da dava dilekçesinde bunu belirttiğini, kendilerinin de derdestlik itirazlarını mahkemeye sunduklarını, bu sebeple öncelikle mahkemece ”derdestlik dava şartı yokluğu” nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığını veya öncelikle mahkemece derdestlik dava şartı yokluğu, sonra da göreve ilişkin dava şartı yokluğu gerekçe gösterilerek davanın usulden reddi gerektiğini, davanın sadece görev yönünden reddedilmesinin usul ekonomisi yönünden de doğru olmadığını, esas yönünden de beyanlarını ayrıntılı olarak ve kronolojik sırasıyla dilekçelerinde açıkladıklarını, esas yönünden de davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2023 tarih 2022/592 Esas 2023/56 Karar sayılı kararında özetle; Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı Ankara 36. Asliye Hukuk Mahkemesi 07/02/2022 tarihinde 2021/981 esas, 2022/75 karar sayılı ilamıyla Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 12/11/2021 tarihli kararı ile ”kooperatiflerin tacir sayılacağı” yönünde alınan kararı doğrultusunda her iki tarafın tacir olduğu ve bu sebeple davanın ticari dava mahiyetinde bulunması sebebiyle görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu ve görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gerektiği kabul edilerek davanın HMK’nın 114/1-c maddesi ve HMK’nın 115/2 maddesi gereğince davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekilinin istinaf başvuru yoluna başvurması üzerine incelemeyi yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 24/05/2022 tarih, 2022/480 esas, 2022/517 karar sayılı ilamı ile davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermiş, davacı tarafça süresinde başvuru üzerine dosya mahkememize tevzii edilmiştir.
Davalı tarafından derdestlik itirazında bulunulduğundan öncelikle dava şartı olan bu itirazın incelenmesi gerekir. HMK’nın dava şartları başlıklı 114.maddesinin ı) maddesine göre “Aynı davanın, davadan önce açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartı olarak belirlenmiş HMK’nın 115/(1).maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir.” (2).maddesinde “Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” hükümleri mevcuttur.
Davacı açmış olduğu işbu dava ile davalı kooperatifle yapılan kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ifasının gerçekleşme seviyesinin ve alacağının tespiti ile imalat bedeli alacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 700.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, davalı vekili derdestlik itirazı olarak Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/410 esasında görülmekte iken 19/06/2013 tarihinde 2013/391 karar sayılı ilamıyla Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/200 esas sayılı dosyası ile birleştirilen bu mahkemece de Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/344 esas sayılı dosyasıyla birleştirilen ve bu mahkemece de 24/09/2020 tarihinde 2020/387 karar sayılı ilamıyla sonuçlandırılan davada davacı şirket vekili aynı kat karşılığı ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak sözleşme konusu inşaatı gerçekleştirmek için imalatlar yapıldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL harcamanın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili her ne kadar derdestlik itirazını kabul etmemiş ise de; işbu dava ile 10/06/2010 tarihli ve … yevmiye nolu düzenleme şeklindeki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ifasının gerçekleşme seviyesinin ve alacağın tespiti ile imalat bedeli alacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 700.000,00 TL’nin tahsilini talep etmiş, daha önce açılan Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/410 esasında görülmekte iken Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/200 esas sayılı dosyasıyla birleştirilen davada ise yine yüklenici şirketin iflas idare memuru tarafından aynı kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak sözleşmenin ifası için müteahhit sıfatıyla yapılan harcamanın faizi ile birlikte tahsili talep etmiştir. Her ne kadar mahkememizde açılan davada gerçekleşme seviyesi ve alacağın talebi fazla gibi görünüyorsa da zaten imalat bedeli alacağının tahsiline karar verebilmek için yapılan imalatların belirlenmesi gerekir. Bu nedenle mahkememizdeki taleple daha önce 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne açılan davada yapılan talep aynı olup davalının derdestlik itirazı yerindedir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu ve karar duruşmasında içeriğini tekrar ettiği 20/01/2023 tarihli dilekçede derdestlik itirazında bulunulan davayla ilgili Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/344 esas, 2020/387 karar sayılı 24/09/2020 tarihli karar ile sonuçlandırıldığını, imalat bedelinin tahsiline ilişkin açılan davayla ilgili red kararı verildiğini, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 02/03/2022 tarih ve 2021/3311 esas 2022/1116 karar sayılı ilam ile hüküm bozulmuş ise de derdestlik itirazında bulunulan dava ile ilgili verilen kararın kapsam dışı bırakıldığını, karar düzeltme isteminin de aynı dairenin 21/10/2022 tarih 2022/4420 esas 2022/5960 karar sayılı ilamıyla reddedildiğini, bu nedenle derdestlik değil kesin hüküm söz konusu olduğunu belirtip açılan işbu davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiş ise de derdestlik itirazının davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilmesi gerektiği, davanın açıldığı tarih itibariyle de derdestlik itirazına konu edilen dava kesinleşmediğinden davalının derdestlik itirazının yerinde olduğu kabul olunarak davanın sonuçlandırılması gerekir.
Tüm dosya kapsamına göre davaya konu alacakla ilgili daha önce açılan ve davanın açılış tarihi itibariyle de derdest olan aynı dava olduğu, bu durumda da davalının derdestlik itirazının yerinde bulunduğu kanaatine varılmakla açılan davanın desdestlik dava şartı nedeniyle usulden reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili tarafından verilen 18/04/2023 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin derdestlik nedeni ile davanın reddi kararının hukuka aykırı olduğunu, davanın konusunun, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi nedeni ile imalat bedeli alacağının tahsili talebi olduğunu, davanın dayanağı Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/344 Esas- 2020/387 Karar sayılı ilamının temyize konu edilmişse de, ” kararın, sözleşmenin geriye etkili feshine ilişkin kısmı ” nın temyize konu edilmeyerek maddi anlamda kesinleştiğinden, imalat bedelinin huzurdaki dava ile talep edildiğini, zira Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleşen davanın davacısı olarak talep edilen satış vaadi sözleşmeleri nedeni ile üçüncü kişilere ödenen alacakların davalı kooperatife rücu edilmesi hakkında olduğunu, bu nedenle her iki davanın konusunun davacı müflis yönünden farklı olduğunu, davanın tarafları arasında tanzim olunan 10.06.2010 tarihli Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden doğan edimlerin ifası sırasında; arsa sahibi kooperatifin, yüklenicinin temerrüde düştüğünden bahisle Ankara 4 Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/200 E sayılı dosyasının dava dilekçesinin sonuç kısmında ” .. sözleşmenin geriye etkili feshi ile yüklenici müflis ten menfi zarar, müspet zarar ve munzam zararın tazminini” talep ettiğini, anılan davaya karşılık müflis yüklenici tarafından 11.06.2013 tarihinde Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/410 E sayılı dosyasının dava dilekçesinin sonuç kısmında aynen ” müvekkil davacı şirketin, sözleşme konusu inşaatı gerçekleştirmek için yaptığı fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile 100.000,00 TL harcamanın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili” talep edildiğini, dava dilekçesinin konu kısmında da alacağı ” harcama ” olarak nitelendirildiğini, menfi, müspet veya munzam zarardan bahsedilmediğini, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/410 sayılı dava ve Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/200 E. sayılı dava hakkında 19.06.2013 tarihinde birleştirme karar verildiğini, 06.02.2014 tarihli Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/200 E. sayılı ön inceleme duruşma tutanağının ( 1.celse) 4. nolu ara kararında “birleşen davada davacı vekiline, birleşen dava dilekçesinin ekindeki istemini kalem kalem kuruşlandırmak üzere ve sözleşmenin feshi konusunda karşı tarafla irade birliği olup olmadığı yönünde beyanda bulunmak üzere iki haftalık süre verilmesine,” karar verildiğini, 19.02.2014 havale tarihli dilekçe ile müflisin, birleşen davadaki alacak kalemlerinin dayanağını sunduğunu ve talep sonucunu kuruşlandırdığını, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/200 E. sayılı dosyasının yargılamasında Yargıtay’ca görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olarak tespit edildiğini, bu nedenle yargılamanın Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/344 E 2020/387 K. sayılı ilamı ile karara bağlandığını, mahkemenin gerekçeli kararında asıl davacı kooperatifin sözleşmeden dönme talebini kabul ettiğini, mahkeme kararı, müflis iflas masasınca temyiz edilmişse de; sözleşmeden dönme kararının temyiz edilmediğini, bu nedenle, sözleşmenin geriye etkili feshinin kesinleştiğini, böylece imalat bedeli alacağının talep edilebilir hale geldiğini, ancak mahkemenin aksi kanaatte olduğundan davanın reddine karar verildiğini, bu sebeplerle 10.01.2023 tarihli dilekçe ve ekinde belgeler ile ayrıca yeniden sunulduğunu, ancak ilk derece mahkemesince hukuka aykırı değerlendirme yapıldığından, davalının derdestlik itirazının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi nedeni ile istinaf kanun yoluna başvurduklarını, bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından verilen istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, davacının eldeki davadaki talepleri ile daha önce Ankara 3 Asliye Hukuk Mahkemesince karara bağlanan 2018/344 Esas 2020/387 Karar sayılı dosyada birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/410 Esas sayılı dosyasındaki taleplerinin aynı olduğunu, müvekkili tarafından açılan Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/200 Esas sayılı dosyası ile yüklenicinin kusuru ile sözleşmenin geriye etkili şekilde feshine karar verilmesini ve taşınmaz üzerindeki kaçak ve projeye aykırı imalatların yıktırılmasını talep ettiklerini, davacı yüklenicinin de tazminat istemi ile Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/410 Esas sayılı dosyası ile haksız fesih iddiasıyla tazminat istemli olarak dava açtığını ve yapmış olduğu 100.000,00 TL’lik harcamanın müvekkilinden tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, talep ettiği harcamaların, müvekkili kooperatifin arsasına inşa ettiklerini söyledikleri inşaatın imalat bedeline ilişkin olduğunu ve Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde bozmadan sonra görülmeye devam eden davada mahkemenin asıl davanın kabulüne, yüklenici tarafından açılan birleşen davanın ise reddine karar verdiğini, dolayısıyla davacı tarafından açılan her iki davadaki taleplerin aynı olması sebebiyle derdestliğin söz konusu olduğunu bu sebeple mahkemenin de derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş olduğunu, esas yönünden de davacının iddialarına ayrıntılı olarak cevap verdiklerini, tüm bu sebeplerle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan imalat bedeli alacağının tahsili istemine ilişkin olup mahkemece yapılan yargılama sonucunda eldeki davanın derdest dava niteliğinde bulunduğu, bu dava ile davacının daha önce açmış olduğu ve Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/200 Esas sayılı dosyası ile birleştirilen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/410 Esas sayılı dosyasındaki davanın dava konusunun, taraflarının ve dava sebebinin aynı olduğu, derdestliğin dava şartlarından olup davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilmesi gerektiği ve davanın açıldığı tarih itibariyle de derdestlik itirazına konu edilen dava dosyasının kesinleşmediği anlaşıldığından davanın derdestlik dava şartı nedeniyle HMK’nun 114/1 ve 115. Maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiş bu karara karşı davacı vekilinin yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın, derdestlik dava şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırmanın, derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilebilmesi yönünden yeterli olduğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır. Zira mahkemece derdestliğe konu edilen ve Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/200 Esas sayılı dosyası ile birleştirilen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/410 Esas sayılı dava dosyasında birleştirme sonucunda her iki dosya yönünden verilen mahkeme kararının temyiz edilmesi sonucunda Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, görevli mahkeme olarak kabul edilerek, davaya bu mahkeme tarafından devam edilerek bu mahkemece karar verildiği ve verilen kararın Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, adı geçen dosyanın temyiz inceleme sonucu beklenmeden ve buna göre temyizden dönün dosyanın getirtilerek incelenmesi sonucunda her iki dava dosyasındaki taleplerin, dava konusunun, dava taraflarının ve dava sebebinin aynı olup olmadığı yönünden karşılaştırılması yapılarak derdestliğin oluşup oluşmadığı değerlendirilmeden dosyaya tarafların sundukları bilgi ve belgelere göre davalının derdestlik itirazının kabulü ile davanın usulden reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yine, aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması (derdestlik bulunmaması) dava şartıdır. (HMK 114/1-ı) Derdestlikten söz edebilmek için iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Dava sebeplerinin aynı olmasından anlaşılması gereken davada dayanılan hukuki sebepler olmayıp davada dayanılan vakıalardır.

HMK’da düzenlenen dava şartlarında davanın açılabilirliği değil davanın görülebilirliği ön plandadır. Hakim dava şartlarının varlığını dava tarihine göre değil, bu konuda inceleme yaptığı tarihe göre belirler. Çünkü HMK 115. madde dava açılırken bu dava şartlarının bulunmasını bir önşart olarak öngörmemiş ve tamamlanabilme, tamamlandığında dikkate alma esasına göre bu dava şartlarını getirdiğini de açıkça ortaya koymuştur.
Açıklanan nedenlerle dava şartı eksikliği bulunup bulunmadığı belirlenirken dava tarihi değil, incelemenin yapıldığı tarih itibarıyla bir eksiklik bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Kaldı ki HMK 114/1-ı madde hükmüne göre derdestlik için aynı davanın daha önceden açılmış olması yeterli olmayıp bunun yanında diğer davanın hâlen görülmekte olması gerekmektedir. Görülmekte olan önceki dava kesin hüküm oluşturmayacak biçimde sona ermiş ise hâlen görülmekte olma koşulu ortadan kalkmış olduğu için sonradan açılan davada derdestlik nedeniyle dava şartı eksikliği bulunduğundan söz edilemeyecektir.
Somut olayda; Ankara 3 Asliye Hukuk Mahkemesinin temyiz incelemesinde olduğu anlaşılan 2018/344 Esas, 2020/387 Karar sayılı kararının temyiz incelemesinin sonuçlanıp sonuçlanmadığı, sonuçlanmış ise adı geçen dosyada verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği mahkemece araştırılarak bu dosyanın Yargıtay incelemesinden döndüğü ve verilen kararın kesinleşmiş olduğunun anlaşılması halinde mahkemece buna göre kesinleşmiş dosyadaki belirlemelere göre değerlendirme yapılarak her iki davadaki dava sebeplerinin (vakıaların), dava konusunun ve taraflarının aynı olup olmadığının belirlenmesi ile eldeki davanın görülmesine engel olacak şekilde derdestlik veya kesin hüküm dava şartı bulunup bulunmadığının tespiti ile sonucuna göre davanın esasına girilip girilmeyeceğinin değerlendirilmesi, davanın esas yönünden incelenmesine engel bir dava şartının bulunmadığının tespiti halinde ise davanın esas yönünden sonuçlandırılması gerekirken dersdestlik dava şartı itirazının davanın açıldığı tarihe göre belirlenerek davanın usulden reddine karar verilmiş olması sebebiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmüş ve kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Bu durumda mahkemece; süreç içerisinde gelişen durum da dikkate alınarak, işbu davanın esasının incelenmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle davanın derdestlik nedeniyle usulden reddi doğru olmamıştır.( Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2022/2973 Esas 2023/962 Karar sayılı ilamı)
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2023 tarihli ve 2022/592 Esas 2023/56 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın mahiyeti gereği istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan 179,90 TL istinaf maktu karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça yatırılan 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- İnceleme konusu kararın icrasının geri bırakılması için İİK’nın 36/1 maddesi gereğince varsa taraflarca yatırılan nakit teminatların veya sunulan banka teminat mektuplarının dosya kapsamı ve kararın niteliğine göre aynı maddenin 5. fıkrası gereğince yatıran/sunan tarafa İADESİNE,
7- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 21/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …