Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/882 E. 2022/1129 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/882 – 2022/1129
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-4-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

ESAS NO : 2022/882
KARAR NO : 2022/1129

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2022
NUMARASI : 2017/116 Esas – 2022/240 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
ADRES :
DAVALI :
VEKİLİ :
ASIL DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı İtirazın İptali
BİR. DAVA KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/12/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan asıl dava eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali, birleşen dava eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davalının “Türkmenistan Devleti” ile yapmış olduğu demiryolu inşaat sözleşmesi gereğince üstlendiği, “Buzhun ve Serhatkaya İstasyonlari Arasında 131 Km Mesafeli, Sinyalizasyon Bağlantı Donatılarının Tedariki ve Teknik Binaları ile Sinyalizasyon Montaj ve Bu Hattın 110 kw Enerji Scadası İşlerinin Projelendirilmesi ve İfa Edilmesi’ işi bünyesindeki “Yapım İşleri Uzman Ekip Sözleşmesi” ve eki “Teknik Şartname ve Teknik Yapım Koşulları” çerçevesinde yapılması konusunda müvekkili ile anlaşma yapıldığını, bu aşamada davalı şirketçe … Bankasında akreditif işlemi gerçekleştirildîğini ve iş bu akreditifin müvekkili lehine mal mukabilinde olduğunu, müvekkilinin akreditif tahtındaki tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve bununla ilgili tüm belgelerin davalıya iletildiğini, dolayısıyla akreditifte belirtilen 4.200.000,00 € tutarındaki malzemenin sevkiyatının ve teslimatının tamamlandığını, buna karşılık, akreditif şartları gereğince, faturaların toplam bedelinin 90,48’ne karşılık gelen 3.800.000,00 €’nun ödenmesine hak kazanıldığını, akreditif kaynaklı 796.676,40 € tutarındaki bakiye alacağın davalı tarafından ödenmediğini, davalı tarafla yapılan şifahi görüşmeler ve davalıya gönderilen ihtarnamelere rağmen bakiye alacağın ödenmemesi üzerine, 796.676,40 € tutara karşılık gelen 2.708.699,76 TL üzerinden Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/20048 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu belirterek, itirazın iptaline ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmistir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; taraflar arasındaki “Yapım İşleri Uzman Ekip Sözleşmesi” kapsamında davacının yükümlülüklerini yerine getirilmemesi üzerine, müvekkilince davacı şirkete keşide edilen ihtarnameler ile eksik ve hatalı imalatların giderilmesinin istenildiğini, ayrıca akreditife konu olan malların süresinde temin edilememesi nedeniyle banka tarafından akreditifin bloke edilerek bedelinin ödenmediğini, akreditife konu olan malların daha sonradan teslim edildiğini, ancak malların kök sözleşmeye uygun olmaması ve idare tarafından reddedilmesi nedeniyle akreditif bedelinin o an için ödenmediğini, davacı tarafın yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle İdare (Türkmenistan Devleti) tarafından müvekkil şirkete ihtamameler gönderilerek sözleşme kapsamındaki işlerin bitirilmesi eksik ve hatalı imalatların kaldırılması ve düzeltilmesinin istenildiğini, davacı tarafın sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemesi, ticari ve ekonomik bakımdan sıkıntıya düşmesi nedeniyle bu işin tamamlanmasına yönelik kendisinin hissedarı olduğu bir ortak girişim şirketi kurduğunu, müvekkil şirket ile davacı şirket ve … Adi Ortaklığı arasında eksik ve hatalı işlerin ikmaline ilişkin sözleşme imzalandığını, bahsi geçen sözleşmenin 6. ve devamı maddelerinde eksik ve hatalı işlerle davacı tarafın yükümlülüğünde olup da bitirilmesi gereken işlerin belirtildiğini, aynı sözleşmenin 4. maddesindeki hüküm nedeniyle müvekkil şirket tarafından proje ve cari harcamalara ilişkin bahsi geçen ödemeden (796.676,40 €) daha fazla bir miktarın davacıya ödendiğini, bu nedenle akreditif bedelinin ödenmediği yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddine ve kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN ANK. 8. ATM’NİN 2018/703 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
İDDİA :
Birleşen davada davacı vekili; müvekkili ile Türkmenistan Demiryolları Bakanlığı arasında Yeni Bereket Tren İstasyonu’nun projelendirilmesi ve inşa edilmesi işine ait 02.02.2011 tarihli yapım işleri sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeye konu işler kapsamındaki bir kısım işlerin yapım işleri uzman ekip sözleşmesiyle davalılardan ….A.Ş’ye verildiğini, ancak davalının sözleşmeyle yüklendiği edimini sözleşme ve eklerine uygun olarak yerine getirmediğini, bu durumun taraflar arasında düzenlenen 21.08.2015 tarihli tutanakla sabit olduğunu, davalının grup şirketlerinden …Adi Ortaklığı’nı kurduklarını, bu sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerini adi ortaklığa devrettiklerini belirtmesi üzerine, taraflar arasında 26.03.2016 tarihli devir sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile devredilen sözleşme kapsamında tamamlanacak işlerin belirlendiğini, fakat davalıların bu sözleşme ve eklerine de bağlı kalmayarak sözleşme hükümlerini ihlal ettiklerini, bu nedenle asıl işveren tarafından müvekkil şirkete 15.06.2016 tarihinde gönderilen yazıyla işlerin giderilmesini kendilerince de bu ihtar ek yapılarak davalıya gönderildiğini belirterek, sözleşmenin haklı nedenle feshi sonucu uğranılan zararlardan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 50.000,00 USD’lik kısmının dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca bir yıllık dolar mevduat hesabına uygulanan en yüksek oranda faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline ve işbu dava dosyasının fiili ve hukuki irtibat nedeniyle aynı sözleşmeden kaynaklanan Ankara 3.ATM’nin 2017/116 E. sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Birleşen davada davalılar vekili; TDSP-1 projesi için davacı ile imzalanan yapım işleri uzman ekip sözleşmesinde yer alan ‘Sözleşmenin Öncelikli Ekleri’ başlıklı 27 nolu maddede “…ana sözleşme ve ekleriyle teknik şartname işbu sözleşmenin ekleridir, Savronik sözleşmesiyle diğer dokümanlar arasında çelişki olması halinde öncelik sıralaması; 1- … Sözleşmesi ve ekleri 2- Ana Sözleşme ve ekleri 3- İlgili ülkenin mevzuatları Türkmenistan öncelikli olmak üzere sözleşmenin ekleri şeklinde olduğunu, bu maddeden hareketle taraflar arasında imzalanan sözleşmede … sözleşmesi ve eklerinin öncelikli olduğunu, … tarafından kabul gören ve paraflanan veya gönüerilen ayrı bir teknik şartname bulunmadığını, davacının kendi rızasıyla taahhüt ettiği tüm diğer hususların davacıyı bağlar nitelikte olduğunu, 26.03.2016 tarihli devir sözleşmesi’nde söz konusu sistemin geçici kabulünün yapıldığının açık bir şekilde yer aldığını TDSP-1 projesi için taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 20. maddesi çerçevesinde, geçici kabulün yapılmış olması ile birlikte tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, davacının kendi zafiyetinden kaynaklı müşteri taleplerini müvekkil şirkete rücu etmeye çalıştığını, 21.08.2015 tarihli taraflarca imza altına alınan imzalı belgeden görüleceği üzere, bu eksiklerin sistemin işletilmesine mani olmadığını, eksiklerin bu tarihten sonra belirtilen süreç içinde tamamlandığını, iş bu maddelerden bir kısmının … Sözleşme’sinde yer almadığını ve davacı tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, ayrıca “Kesin Kabul’ aşamasına gelmiş olan TDSP-1 projesindeki maddelerin işletmeye engel olmadığını ve sistemin 2 yılı aşkın dönemde işletme altında olduğunu, davacının her ne kadar işbu dava ile müvekkillerin TDSP-1 Projesinde yükümlülüklerini yerine getirmediği yönünde görüş bildirse de projenin devamı olan TDSP-2 projesini de müvekkillerle imza altına aldığını, sonrasında davacının bu anlaşma kapsamında üzerine düşen finansal sorumlulukları yerine getirmediğini, somut bir neden göstermeksizin anlaşmayı her iki (TDSP-1 ve TDSP-2) projenin de Geçici Kabüllerinin yapılmış olmasına karşın tek taraflı feshettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “Asıl dava, ….. A.Ş tarafından yapımı taahhüt edilen işler kapsamında Devir Sözleşmesinin 4. maddesi gereğince ödenmesi öngörülen akreditif bakiyesinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
… ile …. Ltd. Şti. arasındaki 19/03/2012 tarihli, 05 sayılı Sözleşmeyle TDSP 2 olarak ifade edilen proje yüklenici olarak …. Ltd. Şti. tarafından üstlenilmiştir. Söz konusu sözleşme konusu işin bir kısmı, … …. A.Ş. ve …. Ltd. Şti. arasındaki Uzman Ekip Sözleşmesiyle … …. A.Ş alt yüklenici olarak bu işin yapımı üstlenilmiştir. … …. A.Ş ve … …. A.Ş. tarafından … Grup ve … … Adi Ortaklığı (… …) adi ortaklığı kurulmuş ve … … A.Ş. arasında 26/03/2016 tarihli Türkmenistan Demiryolu Sinyalizasyon İşleri Devir Anlaşması imzalanmıştır. Bu sözleşmeyle, uzman ekip sözleşmelerinden doğan tüm borç ve alacakları … …’ye devredilmiştir.
Davacı şirketin akreditif bakiyesi alacağının 796.676,40 € olduğu, taraflar arasında yapılan 26.03.2016 tarihinde akdedilen Devri Anlaşması ile bu alacağın davacının da dahil olduğu adi ortaklığa (… Adi Ortaklığına) intikal ettiği belirlenmiştir. Ortak girişimler adi ortaklık olarak kabul edildiklerinden ortak girişim sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadıkça aralarındaki meselelerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 520 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklığa ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Ortak Girişimin Dava Ehliyeti; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“6100 sayılı Kanun”) 51. maddesinde dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Ortak girişim tarafından açılacak davalar bakımından, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Diğer bir ifade ile adi ortaklığa ilişkin davaların ortakların hepsi tarafından birlikte ikame edilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Kanun’un “Mecburi dava arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesinde ise; “Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan Kanun maddesi gereğince ortak girişim tarafından açılacak bir davada maddi hukuka göre, ortakların tamamı hakkında tek hüküm tesis edilmesi gerekiyorsa bu durumda taraflar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan (yönetici ortağa dava açmaya özel yetki verilmesi halleri dışında) ortaklığı oluşturan her bir şahsa dava dilekçesinde yer verilmesi gerektiği, davacı şirketin tek başına iş ortaklığı adına dava açma ehliyetinin bulunmadığı” gerekçesi ile, HMK’ nun 114/1-d ve 115/1-2. maddeleri gereğince aktif husumete yönelik dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede; “Birleşen dava; TDSP-1 projesi kapsamında alt yüklenici tarafından yapılan işlerdeki anklaşman sistemi, sinyalizasyon sistemi ekipmanlarının… talebi üzerine sökülerek…. Şti. tarafından ikmal edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tahsili istemlidir.
Dosyada mevcut belgelere ve davalı/karşı davacı tarafından sunulan haritalara göre, dava dışı Türkmenistan Demiryolu Bakanlığının Bereket İstasyonu merkezli 4 ayrı yönde yer alan demiryollarının yapımı konusunda 5 ayrı sözleşme akdettiği, bu sözleşmelerden 2 sinin davalı/karşı davacı ile akdedildiği, Bereket istasyonu ile Etrek istasyonu arası açık hat ile Bereket istasonu ile Akyol istasyonu arasındaki 18 km lik açık hat ve Bereket ile Serhatyaka istasonları yapımının davalı/karşı davacı … tarafından üstlenildiği, Bereket istasyonu merkezli diğer hatlardan birisinin dava dışı bir kazak firması tarafından üstlenilmiş olduğu görülmektedir. Geçici kabul sonrasında davacı/karşı davalı tarafından kullanılan sistemlerle ilgili olarak gizli ayıplı olduğuna İlişkin usulüne uygun bir tespit ve ihbara da rastlanmamıştır. Buna karşılık, Tükmenistan Demiryolları Bakanlığının davalı/karşı davacıya gönderdiği 26.03.2016 tarihli yazıda eksikliklerin giderilmediğinden ve yeni otomatik blokajlama sistemi ile denk gelmediğinden bahisle eski ekipmanların yeni ekipmanlarla değiştirileceğinin bildirildiği görülmektedir. Yani, her hangi bir ayıp tespiti bulunulmaksızın mevcut ekipmanların yeni ekipmanlarla değiştirileceği bildirilmektedir.
Davacı/birleşen dosyada davalı dosya kapsamındaki beyanlarında, Türkmenistan şantiyesinde eleman bulundurduğunu, dava dışı … firmasının sahaya gelmediğini iddia etmekte olup, aksi yönde bir iddia bulunmadığı gibi bir belgede sunulmamıştır. Bu kapsamda, demiryolu hattında bulunan farklı anklaşman sistemlerinin entegrasyonunun öncelikle dava dışı … firmasınca sağlanması, davacı/karşı davalı … …’nin çalışmaya katılması gerekirken, bu yönde bir çalışma yapılmadığı da anlaşılmaktadır. Diğer yandan; 27/02/2017 tarihli 10 adet tutanak ile yenileme işleri kapsamında; 2 ayrı E-Bilock-950 sistemin, 34 adet Cüce sinyal lamlarının, 48 adet yüksek sinyal lambalarının, 50 adet elektrikli makas motorlarının, 7 adet 1. sinyal modülü iç mekan ekipmanının ve 7 adet 2. sinyal modülü iç mekan ekipmanının söküldüğü, Yine 27.02.2017 tarihli 16 ayrı tutanakla; yeni E-Block-950 sistemine ait 46 ekipmanın, E-Block-950 sistemine modülüne ait 15 ekipmanın, 48 adet yüksek sinyal lambalarının, 34 adet Cüce sinyal lamlarının, 50 adet elektrikli makas motorlarının, 117 adet kablo kutularının, 206 adet demiryolu kutularının, monte edildiği tutanaklardan anlaşılmaktadır. Sökülen ekipmanlara ait tutanakların tarihleri ile monte edilen ekipmanlara ait tutanakların tarihleri aynı olup, bu durum tutanakların yapılan sökme ve monte işlemi sonrası topluca düzenlendiğine işaret ettiği gibi, tutanaklarda “sistemlerin yenilenerek gelişmiş ekipmanlar ile donatıldığı” açık bir şekilde yer almasına bağlı olarak, yapılan işlemin bir “Yenileme İşlemi” olduğu görülmektedir.
Davacı/karşı davalı sözleşme ile üstlendiği yükümlülüklerini sözleşme eki “ Kumanda Merkezi Sinyalizasyon Sistemi Teknik Özellikleri” dokümanında yer alan şart ve özelliklere uygun yerine getirmeyi üstlenmiş olup, sözleşme kapsamında edim yükümlülüğünü yerine getirerek sistemlerin geçici kabulünün yapılarak teslim edilmiş olması, geçici kabul sonrası kabul edilerek işletmeye alınan sistemlerle ilgili usulüne uygun yapılmış bir ayıp tespiti olmaması ve sözleşme kapsamında gelişmiş ekipmanlarla bir yenileme yükümlülüğü bulunmaması karşısında, davalı/karşı davacının taleplerinin sözleşmeye ve mühendislik uygulamalarına uygun düşmeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Entegrasyon ve koordinasyon konusunda farklı yüklenicilerle çalışan iş sahibinin sorumlu olacağı, uyuşmazlığa konu sistemlerin, gerek ana sözleşme gerekse taraflar arasında akdedilen sözleşmeler kapsamı dışında yenileme içeren bir değişiklik olduğu değerlendirilmiştir. Diğer yandan, TDSP1 ve TDSP 2 sözleşmelerinin tarafları Devir Anlaşması ile değişmiş olup, Devir Anlaşmasının 13. maddesi hükmünde tek taraflı fesih yapılamayacağı öngörüldüğünden, yapılan fesih işleminin sözleşmeye uygun düşmeyeceği; Ancak, sözleşmenin haklı veya haksız fesih edilmesinin uyuşmazlık kapsamında bir belirleyiciliğinin olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; Sözleşmenin feshinin; TDSP1 sözleşmesi kapsamında geçici kabulün yapılarak 3 yıldır işletiliyor olması ve taraflar arasındaki Devir Anlaşmasında tek taraflı sözleşme feshi öngörülmemiş olmasına bağlı olarak, yerinde görülmediği, ancak sözleşme feshinin uyuşmazlık kapsamında belirleyici olmadığı, davalı alt yüklenicinin sözleşme eki “Kumanda Merkezi Sinyalizasyon Sistemi Teknik Özellikleri” dokümanında yer alan şart ve özelliklere uygun yerine getirmeyi üstlendiği sözleşme kapsamındaki edim yükümlülüğünü yerine getirerek sistemlerin geçici kabulünün yapılarak teslim edilmiş olması, geçici kabul sonrası kabul edilerek işletmeye alınan sistemlerle ilgili usulüne uygun yapılmış bir ayıp tespiti olmaması ve sözleşme kapsamında gelişmiş ekipmanlarla bir yenileme yükümlülüğü bulunmadığı” gerekçesi ile, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl dava davacısı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalı şirket ile Türkmenistan Devleti arasında Demiryolu yapımı için sözleşme aktedildiğini, bu sözleşmeye istinaden davalı ile yapılan anlaşma neticesinde davalının akreditif işlem gerçekleştirdiğini, akreditif işleminde müvekkili tarafından temin edilen mallara mukabil olduğunu, müvekkilinin bu işlemler kapsamında tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin yerine getirilen akreditif işleminden kaynaklı 3.8000,000 Euro ödemesine hak kazandığını, bu miktardan 796.676,40 Euro haricinde ödemenin yapıldığını ancak, bakiye alacaklarının ödenmediğini, akredetifin … … A.Ş. adına açılmış olması sebebiyle, davanın bu şirket aleyhine açıldığını, akreditifin … … A.Ş. ve … … A.Ş. (…) adi ortaklığından önceki işlem olup, bu işleme dayalı olarak asıl davanın husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, adi ortaklık sözleşmesinin ancak ileriye yönelik işlemler için yapılabileceğini, müvekkilinin daha önceden doğmuş alacağının yok sayılmasının kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl dava davalısı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının sözleşme uyarınca yüklendiği edimlerini yerine getirmediğini, her ne kadar devir sözleşmesinden önce işin geçici kabulü yapılmış ise de, geçici kabul tutanağından belirtilen eksikliklerin olduğunu ve işin kesin kabulünün yapılmadığını, bu durumda devir sözleşmesinden sonra yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği hususunun dikkate alınması gerektiğini, akreditif işlemi neticesinde davacının alacağından, yapılan işlere oranla daha fazla miktarda ödeme yapıldığını, akreditif işlemi nedeni ile davacının müvekkilinden alacağının bulunmadığını, mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, karşı dava bakımından; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun sözleşme ve ekleri incelenmeden hatalı olarak düzenlendiğini, raporun bu haliyle hüküm kurmaya elverişli olmadığını, devir sözleşmesi ile birleşen dava davalısının taahhütlerini yerine getirmediğini ikrar ettiğini, geçici kabul yapılmasının yükümlülüklerin bütünü ile ifa edilmiş olduğu anlamına gelmeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl dava, eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali, birleşen dava eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Asıl dava davacısı taşeron, asıl dava davalısı yüklenicidir. Mahkemece asıl davanın husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında 02/02/2011 ve 28/06/2011 tarihli sözleşmeler imzalanmıştır. Davacı taşeron asıl davada, sözleşme ile üstlendiği edimlerin gereklerini yerine getirdiğini, ancak davalının iş bedelini eksik ödediğini, icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada yüklenici, davalıların sözleşme gereklerini yerine getirmediğini, davalıların eksik ve hatalı işleri sebebiyle dava dışı iş sahibinin kendilerine ceza uyguladığını, eksik ve ayıplı işlerini kendilerinin düzeltmek zorunda kaldıklarını, sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini belirterek, menfi zararları sebebiyle tazminat talep etmiştir. Mahkemece asıl davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine, birleşen davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
1- Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir (TBK 620/1. madde). Ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle alınır. Sözleşmede kararların oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına göre belirlenir (TBK 624. madde). Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur. Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler. Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar (TBK 638. madde). Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır (TMK 701. madde). Elbirliği mülkiyetinde, ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır (TMK 702. madde). Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder (HMK 60/1). Belirtilen bu hükümlerin sonucu olarak dava açan adi ortaklar elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre davada mecburi dava arkadaşı durumundadır. Adi ortaklıkta davanın tüm ortaklar tarafından açılması gereklidir. Birlikte dava açılmadığı takdirde diğer ortaktan davaya muvafakat alınması, muvafakat vermeyen ortak olursa onun hakkında da dava açılması ve bu suretle taraf teşkilinin tamamlanması gerekir. Aksi takdirde davanın dinlenme imkanı yoktur.
Somut olayda icra takibi adi ortaklık adına … … …. A.Ş. tarafından yapılmış, dava da yine bu şirket tarafından açılmış ise de; sözleşmeyi bu şirket ile … … şirketinin birlikte imzaladıkları anlaşılmaktadır. Adi ortaklığın tamamını takip ve davalarda temsil yetkisi verildiğine dair ortaklık sözleşmesi veya kararı sunulmadığı gibi gerek icra takip dosyası gerekse dava dosyasında adi ortaklığı oluşturan şirketlerin takibi yapan ve davayı açan avukata verdikleri bir vekâletname bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece itirazın iptâli davası için alınacak muvafakat icra takibine muvafakati de kapsayacağından, davacıya adi ortaklık sözleşmesi ibraz ettirilip adi ortaklığı oluşturan diğer şirketin davaya muvafakatlerini sağlamak, muvafakat vermemeleri halinde eldeki dava ile birleştirilmek üzere dava açması için yeterli ve kesin süre verilip bu şekilde taraf ehliyeti ve teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, aktif husumet yokluğundan bahisle asıl davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2016 gün 2015/4018 Esas 2016/2756 Karar, 11.04.2017 gün 2016/1774 Esas, 2017/1668 Karar sayılı ilamları). (YHGK.nun 17.01.1990 gün E.13-457, K.2 sayılı kararı, Yargıtay 15. H.D. 2019/534 E, 2019/4285 K; 2015/4018 E, 2016/2756 Karar, 2016/1774 Esas, 2017/1668 Karar; 2018/5504 E, 2019/4133 K sayılı ilamları)
2- Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinafın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi, bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Zira taraflar ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi Yargıtay denetimi de ancak kararın gerekçe içermesi halinde mümkün olacaktır.
Bu genel açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, birleşen dava yönünden deliller tartışılmamış, red ve kabul sebepleri, sabit görülen vakıalar ve bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep gösterilmemiş, bilirkişi raporundaki ifadelerin yazılması dışında bir değerlendirme yapılmamış olup, karar bu haliyle gerekçesizdir.
3- Mahkemece yargılama aşamasında bilirkişi heyeti oluşturularak rapor ve ek rapor alınmış, sonrasında ikinci bir heyet kurularak bilirkişi raporu ve ek rapor alınmış, bu bilirkişi heyetindeki makine mühendisi bilirkişi ayrık görüş sunmuş, mahkemece her iki bilirkişi heyeti raporu arasındaki çelişki ve ikinci bilirkişi heyeti arasındaki görüş farklılığı irdelenmeden ikinci bilirkişi raporundaki baskın görüş doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (266/1). Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (281/1). Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (281/2). Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir (281/3). Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK 282/1). Raporu serbestçe değerlendirme yetkisi, hâkimin bilirkişinin yerine geçerek hâkimlik mesleği dışında özel ve teknik bilgi gerektiren bir durumda şahsi bilgisi ile karar verebileceği anlamına gelmez. HGK’nın 04/02/2009 tarihli 2008/4-823 Esas 2009/50 Karar sayılı kararında da hakimin kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamayacağı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsî bilgisi ile sonuca gidemeyeceği, o konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerektiği belirtilmiştir. Diğer taraftan, Mahkemelerce bilirkişilerin seçimine özen gösterilmesi, bilirkişilerin uyuşmazlık konusu hakkında özel ve teknik bilgi sahibi uzman kişiler arasından seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak iş; önceki heyetlerde görev almamış, davadaki uyuşmazlığın çözümü için konusunda uzman, 1 inşaat mühendisi 1 elektrik ve elektronik mühendisi ve 1 eser sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişiden teknik bilirkişi heyeti oluşturmak, bu heyetten önceki bilirkişi raporları ve bu raporlara yapılan itirazların değerlendirildiği, tarafların iddia ve savunmalarının irdelendiği rapor almak, bu rapora karşı taraflarca itiraz edilmesi halinde yukarıda belirtilen HMK hükümleri kapsamında itirazları karşılar, mahkeme, istinaf ve Yargıtay denetimine uygun ek rapor alarak sonucuna göre karar vermektir. Bilirkişi heyeti raporu hazırlanırken de asıl dava davacısı taşeronun üstlendiği işler ile ilgili eksik ve ayıplar bulunduğunun geçici kabul eksikler tutanağı ile sabit olduğu, yüklenicinin bu eksik ve hatalı işlerin giderim bedelini talep edebileceği ancak, Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda, bunun hesabında üçüncü kişilere yaptırılan işlerle ilgili olarak sunulan faturaların tutarlarının esas alınamayacağı, ayıbın ortaya çıktığı tarihten sonra yeni bir firma ile sözleşme imzalanabilmesi için geçecek süre ve bu yeni firmanın ayıplı ve eksik işleri gidermek için harcayacağı süre gözetilerek bulunacak tarih itibariyle, mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre ayıp giderim bedeli hesaplanması gerektiği dikkate alınmalıdır. Yine, sözleşmeler yüklenici şirket tarafından feshedildiği ve birleşen davada yüklenici menfi zararları nedeniyle tazminat talep ettiğinden, tarafların kusur durumu da irdelenmelidir. Neticeten birlikte ifa kuralı çerçevesinde, davacı taşeronun asıl davadaki bakiye iş bedeli talebi ile yüklenicinin birleşen davadaki tazminat talebi incelenip değerlendirilmeli ve hasıl olacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/116 Esas, 2022/240 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip