Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/720 E. 2023/290 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/720 Esas
KARAR NO : 2023/290 (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın Kaldırılarak Yeniden Hüküm Kurulması 353/1-b-2)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2022
NUMARASI : 2020/91 Esas-2022/380 Karar

DAVACI : .
VEKİLİ : Av. … E-TEBLİGAT
DAVALILAR : 1 -… -…

VEKİLİ : Av. … E-TEBLİGAT
: 2 -… -…
VEKİLİ : Av. … E-TEBLİGAT
DAVANIN KONUSU :Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 08/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/03/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasında mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 18/03/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalılar arasında İmar Planı ve Uygulaması Sözleşmesi doğrultusunda müvekkilinin yükümlülüklerini ifa ettiğini ancak davalıların sözleşme konusu ödemenin tamamını ifa etmediğini, sözleşme konusu gayrimenkullerin tapularının alındığını, sözleşmeye konu bedelin tapu ve belediye harçları ve kdv ile birlikte toplamda 39.900,00 TL olduğu, davalılarca yapılan 10.000,00 TL’lik ödemenin mahsup edilmesiyle bakiye borcun 29.900,00 TL olarak ortaya çıktığı, müvekkili tarafından gönderilen 19/08/2015 tarihli yazı ile davalıların borcu ifaya davet edilmişse de herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi ödeme de yapılmadığını, akabinde bu bedelin tahsili için başlatılan icra takibine davalılarca haksız olarak itiraz edildiğini belirterek Ankara 18. İcra Müdürlüğü’nün 2015/21421 sayılı dosyasında vaki haksız itirazların iptalini ve takibin devamına karar verilmesini ve davalıların aleyhine % 20 de aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı … vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tüketici olmayıp tacir olduğunu, … isimli ticarethanesi olduğunu ve gelir vergisi ödediğini, müvekkilinin tüketici sıfatı bulunmadığı için bu davaya tüketici mahkemesinin bakmaya görevli olmadığını, görevsizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde; sözleşme yükümlülüklerinin davacı tarafından yerine getirilmediğini, sözleşmenin ikinci maddesinde yer alan şartın yerine getirilmediğini, hukuka uygun kabul edilebilir bir imar planı olmadığını, söz konusu imar planlarının mahkeme kararıyla iptal edildiğini, müvekkiline tebliğ edilmiş bir fatura bulunmadığını, delil olarak sunulan makbuz ve dekontların ödemelere ilişkin olduğunu, sözleşmenin esas edimi ifa edilmemiş olmasına rağmen talep edilen borca istinaden yapılan icra takibine müvekkilinin yaptığı itirazın haklı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2022 tarih 2020/91 Esas 2022/380 Karar sayılı kararında özetle;
Ankara 12. Tüketici Mahkemesi’nin 09/07/2019 tarihli 2018/29 Esas-2019/254 Karar sayılı görevsizlik kararının istinaf denetiminden geçerek 12/12/2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine dosyanın Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen esas sayılı dosyasına kaydı yapıldıktan sonra yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, davacı yanın alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; sözleşme hükümleri gereği davacının alacak talebinin mümkün olup olmadığı, mümkün olması halinde icra takip tarihi itibariyle miktarının tespitine ilişkin olduğu tespit edildi.

DELİLLER: Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2015/21421 Esas Sayılı dosyası dosyamız içerisine kazandırılmış, alacaklısının dosyamız davacısı, borçlusunun dosyamız davalıları olduğu, alacaklı tarafından 34.500,00 TL asıl alacak, 1.065,25 TL işlemiş faiz, 5.400,00 TL KDV ve 8,51 TL işlemiş faiz toplamı 40.973,76 TL alacak yönünden genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin davalılara tebliği için çıkartılan tebligatların iade edildiği, buna rağmen davalı … vekili tarafından 14/10/2015 tarihinde, davalı … vekili tarafından 19/10/2015 tarihinde borca itiraz edildiği, borca itirazın ve davanın yasal süresi içerisinde olduğu görülmüştür.
Davacı vekili tarafından alacağa dayanak “İmar Planı ve Uygulaması Sözleşmesi” , fatura sureti dosyamıza delil olarak sunulmuştur.
Sözleşmeye konu taşınmazların tapu kayıtları ve parseli kapsayan parselasyon planı, Gölbaşı Belediye Encümeninin ve Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin ilgili kararları, askı ilan tutanak örnekleri ilgili tapu müdürülüğü ve belediye başkanlıklarından celp edilmek suretiyle dosyaya kazandırılmıştır.
Ankara 15. İdare Mahkemesinin 10/07/2015 tarih 2014/2112-2015/962 E.K sayılı ve Ankara 16. İdare Mahkemesinin 12/05/2017 tarih 2015/2365 – 2017/1428 E.K sayılı karar örnekleri ilgili mahkemelerden celp edilmiş, sözleşmeye konu tapu kayıtlarında tesis sebebinin imar olarak geçmiş olduğu da dikkate alınarak davaya konu edimin yerine getirilip getirilmediği, davacının takibe konu alacağının doğup doğmadığı, edimin yerine getirilip getirilmemesinin tespitinde Ankara 15. İdare Mahkemesinin 2014/2112 Esas ve Ankara 16. İdare Mahkemesinin 2015/2365 Esas sayılı dosyalarının etkisinin olup olmadığına ilişkin dosyanın Harita Mühendisi bilirkişiye tevdiine karar verilmiş, bilirkişi … 13/04/2021 tarihli raporunda; 30/06/2015’ten sonradır. Davacının imar uygulaması işlemininin tapu kütüğüne tescilini sağladığı 30/06/2015 tarihinden sonra mahkemelerin söz konusu … numaralı parselin bulunduğu alan ile ilgili olarak vereceği kararları önceden bilmesi ya da tahmin etmesinin mümkün olmadığını, davacının sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirerek 30/06/2015 tarihinde imar uygulaması işleminin tapuya tescilini sağladığını mütalaa etmiştir.
Bilirkişi raporuna karşı itirazların delillerin takdiri mahkememize ait olmakla reddine karar verilmekle, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde SMMM bilirkişisi aracılığıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi … bila tarihli raporunda; davalı …’ın kendisine ait Ticari İşletme Defterinin bulunmadığının beyan edilmesi ve davalı …’ın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ile ilgili yerinde inceleme talebi veya mahkemeye sunulmuş ticari defter ve belgelerin olmaması nedeniyle defter incelemelerinin yapılmadığını, davacının 2015-2021 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yapılmış olduğunu, sahibi lehine delil olma özelliklerine haiz olduğunu, davacının ticari defter kayıtları ve cari hesap ekstrelerine göre Muavin deftere son kayıt tarihi olan 01.10.2015 tarihi itibari ile davalılardan 39.900,00 TL alacaklı olduğunu mütalaa etmiştir.
Şehir Planlamacılar Odasından davacı şirketin davaya konu sözleşme kapsamında yetkisi olup olmadığına ilişkin yazılan müzekkere cevabı dosyaya celp edildikten sonra, tarafların arasındaki sözleşmenin yorumunda yardımcı olmak amacıyla sözleşmeler konusunda nitelikli hesap uzmanı bilirkişi ile birlikte önceden dosyaya rapor sunan SMMM bilirkişi … ve Harita Mühendisi bilirkişi …’dan oluşan bilirkişi heyetinden tarafların bilirkişi raporlarına karşı beyan ve itirazlarını karşılar ve ön inceleme tespit tutanaklarında tespit edilen uyuşmazlık konularına yönelik ek rapor düzenlenmesi için dosyanın bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiş, Borçlar Mevzuatından Kaynaklı Nitelikli Hesap Uzmanı bilirkişi …, Harita Mühendisi bilirkişi … ve SMMM bilirkişi … 04/03/2022 tarihli Harita Mühendisi bilirkişinin karşı görüşleri ekli raporlarında; yanlar arasında akdedilen İmar Planı ve Uygulaması Sözleşmesinin TBK m.470 maddesi kapsamında eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, … nolu kadastro parselini de kapsayan parselasyon planı Gölbaşı Belediye Encümeni’nin 10.03.2015 tarih ve 19/115 sayılı kararı, Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni’nin 12.03.2015 tarih ve 741/1707 sayılı kararı ile kabul edilmiş olup, 23.03.2015 tarihi itibari ile bir ay askıya çıkarıldığı, Karaoğlan Mahallesi 44 nolu parselin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 07.04.2014 tarih 3121 sayılı kararı ile onaylanan Mogan Gölü Doğu Kıyısı Özel Proje Alanına ait 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında kaldığı, söz konusu planın Ankara 15. İdare Mahkemesinin 10.07.2015 tarih ve E. 2014/2112, K. 2015/962 sayılı kararı ile iptal edildiği, ayrıca alana ilişkin parselasyon planının ise Ankara 16. İdare Mahkemesinin 12.05.2017 tarih ve E.2015/2365, K. 2017/1428 sayılı kararı ile iptal edildiği, Danıştay içtihatlarına göre; imar planlarının idari yargı kararı ile iptal edilmesi halinde söz konusu planların hiç yapılmamış sayılacağı, iptal edilen imar planının kazanılmış hak yaratmadığı ve davalılara bir yarar sağlamadığı dolayısıyla davacının sözleşmede kararlaştırılan bedeli istemekte haklı olmadığı mütalaa edilmekle birlikte, Harita Mühendisi Bilirkişinin karşı görüşünde; Dava dosyası kapsamındaki belgelere göre; Gölbaşı ve Ankara Büyükşehir belediyeleri tarafından usulüne uygun olarak onaylanmış bir imar planına göre davacının çalışmalarını yaptığı, masraf yaptığı. emek ve mesai harcadığı. bunun sonucunda işleri tamamlayıp tapuya tescillerini sağlayarak sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdiğinin tespit edildiği, mahkeme tarafından iptal edilen imar planlarının hiç yapılmamış sayılması ve plan yapılmasından önceki duruma dönülmesinin, plan yönünden yapılmamış sayılması anlamlarını taşıdığı, işlemin tapuya tescil edildiği 30/06/2015 tarihi itibariyle ortada iptal edilmiş bir imar planın olmadığı ve geçerli bir plana göre çalışmalar yapılarak tapuya tescillerinin yapıldığının tespit edildiği, 13/04/2021 tarihli raporda ifade ettiğim görüşlerini değiştirecek bir durumun olmadığı, davaya konu edimin yerine getirildiği, davacının talebe konu alacağının doğduğu mütalaa edilmiştir.
Toplanan delillere, davacının ticari defter ve kayıtları, Encümen Kararları, Tapu Kayıtları, Ankara 15. İdare Mahkemesinin 10/07/2015 tarih 2014/2112-2015/962 E.K sayılı ve Ankara 16. İdare Mahkemesinin 12/05/2017 tarih 2015/2365 – 2017/1428 E.K sayılı kararları, tarafların beyan ve itirazlarına göre;
Taraflar arasındaki sözleşme uyarınca… nolu parsel ile ilgili encümen kararlarının alındığı, imar uygulaması işlemlerinin tamamlandığı, 30/06/2015 tarihinde tapu kütüğüne tescil edildiği, Ankara 15. İdare Mahkemesinin 10/07/2015 tarih 2014/2112-2015/962 E.K sayılı ve Ankara 16. İdare Mahkemesinin 12/05/2017 tarih 2015/2365 – 2017/1428 E.K sayılı kararlarının davacının sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdikten sonra alındığı, iş bu kararların İdare Hukukundaki sonuçları değiştirecek nitelikte olan kararlar olmasına rağmen, kararların davacının Gölbaşı ve Ankara Büyükşehir belediyeleri tarafından usulüne uygun onaylanmış bir imar planına göre çalışmalarını yaptığı, emek ve mesai harcadığı, işlemleri tamamlayıp tapuya tescillerini sağladığı ve sözleşmedeki edimlerini ifa ettiği, İdare Hukukundaki sonuçların Sözleşme Hukukundaki sonuçları değiştirmeyeceği, bilirkişi heyetindeki karşı görüşün mahkememizce yerinde olduğu, davacının dava dilekçesinde açıkladığı üzere yapılan kısmi ödeme de dikkate alınarak davanın kabulü ile davalıların Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2015/21421 Esas sayılı takip dosyasındaki 29.900,00 TL’lik asıl alacak kısmına yaptıkları itirazın iptaline, takibin 29.900,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %11,5 oranını geçmemek üzere ticari faiz işletilmesine, asıl alacağın %20’si oranında olmak üzere 5.980,00 TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili ile davalı … vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçelerinde özetle; Müvekkillerinin ilamsız icra takibine yaptıkları itirazın iptali talebi ile açılan davada ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve esas açısından hatalı olduğunu, mahkemece, tarafların arasındaki sözleşmenin yorumunda yardımcı olmak amacıyla Borçlar Mevzuatından Kaynaklı Nitelikli Hesap Uzmanı bilirkişi … de eklenmek suretiyle oluşturulan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 04.03.2022 tarihli ek raporda çoğunluk, ” … nolu kadastro parselini de kapsayan parselasyon planı Gölbaşı Belediye Encümeni’nin 10.03.2015 tarih ve 19/115 sayılı kararı, Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni’nin 12.03.2015 tarih ve 741/1707 sayılı kararı ile kabul edilmiş olup, 23.03.2015 tarihi itibari ile bir ay askıya çıkarıldığı,
… nolu parselin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 07.04.2014 tarih 3121 sayılı kararı ile onaylanan Mogan Gölü Doğu Kıyısı Özel Proje Alanına ait 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında kaldığı, söz konusu planın Ankara 15. İdare Mahkemesinin 10.07.2015 tarih ve E. 2014/2112, K. 2015/962 sayılı kararı ile iptal edildiği, ayrıca alana ilişkin parselasyon planının ise Ankara 16. İdare Mahkemesinin 12.05.2017 tarih ve E.2015/2365, K. 2017/1428 sayılı kararı ile iptal edildiği, şeklinde olduğunu,
Danıştay içtihatlarına göre; imar planlarının idari yargı kararı ile iptal edilmesi halinde söz konusu planların hiç yapılmamış sayılacağı, iptal edilen imar planının kazanılmış hak yaratmadığı ve davalılara bir yarar sağlamadığı dolayısıyla davacının sözleşmede kararlaştırılan bedeli istemekte haklı olmadığı..” şeklinde görüş belirtildiğini, haritacı ve kadastro bilirkişisi …’ın, rapordaki çoğunluk görüşünün aksine; “… nolu parsel ile ilgili Encümen Kararlarının alındığı, imar uygulaması işlemlerinin tamamlandığı, 30/06/2015 tarihinde tapu kütüğüne tescil edildiği, imar planı ile ilgili Ankara 15. İdare Mahkemesinin 10/07/2015, Ankara 16. İdare Mahkemesinin 12/05/2017 tarihinde iptal kararı verdiklerini, davacının imar planının iptal edileceğini önceden bilmesi ve tahmin etmesinin mümkün olmadığı, sözleşmedeki edimini yerine getirdiği..” yönünde karşı görüş belirttiğini, harita bilirkişisi görev ve uzmanlık alanı olmamasına rağmen hukuki mütalaada bulunduğunu, ilk derece mahkemesinin de bu hatalı karşı görüşü esas alarak davanın kabulü yönünde hüküm kurduğunu, iptal davalarının, önceki hukuki halin iadesini mümkün kılan davalar olduğunu, imar planının iptali kararı verilmesi halinde davaya konu işlemin hiç tesis edilmemiş kabul edilmekte ve önceden plan bulunan bölgenin plansız hale geldiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesinde “İş sonuçlanana kadar tüm kamu kurum ve dairelerinde işin müşavir tarafından takip edileceğinin” kararlaştırıldığını, dosyada yer alan kayıtlara göre imar planının iptali talebi ile Ankara 15. İdare Mahkemesi’nde açılan dava dosyasının 2014/2112 esasına kayıtlı olduğunu, yani bu davanın 2014 yılında açıldığını, imar uygulaması ve parselasyon işi yapan davacı yüklenici firmanın, imar planıyla ilgili 2014 yılında açılmış iptal davasından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, davacı yüklenicinin başından beri Ankara 15. İdare Mahkemesi ve Ankara 16. İdare Mahkemesindeki süreci takip ettiğini, Ankara 15. İdare Mahkemesi’nce verilen iptal kararının tarihinin 10.07.2015 olup, yani tapuya tescilin yapıldığı 30.06.2015 tarihinden sadece 10 gün sonra olduğunu, yani davacı firmanın işini yaparken bu davanın açıldığından haberdar olduğunu, ya da işi gereği haberdar olması gerektiğini, yüklenici firmanın basiretli bir tacir gibi davranmadığını, imar planının iptal edilebileceğini bile bile davanın sonucunu beklemeden alelacele kötüniyetle imar uygulamasını tapuya tescil ettirdiğini, tescilden 10 gün sonra verilen iptal kararı sonucunda iş sahibi davalılar açısından sözleşme ile elde edilmiş bir yarar kalmadığını, basiretli bir tacir gibi davranmayan salt ücret almak için hile ile imar planını dava olduğunu bile bile tapuya tescil ettiren davacı yüklenici firmanın kötü niyetli olduğunu, sözleşme yükümlülüğünü hakkaniyet ve iyi niyet kurallarına uygun şekilde ifa etmeyen davalı yüklenicinin edime hak kazanmadığı gözetilmeden, haritacı bilirkişinin hatalı görüşü esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve esas açısından hatalı olduğunu, davacının alacak iddiasının dayanağının, taraflar arasında imzalanan “imar planı ve uygulaması” sözleşmesi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesine göre davacı tarafça yerine getirilmesi gereken edim yükümünün; İşverene ait… nolu parselin de içinde olduğu bölgenin
– İmar planlarının hazırlanarak ilgili makama onaylatılması,
– Tapu müdürlüğünden yeni imar parsellerinin tapuların alınması
– İşverene ait kamu ortaklık payının belediye ya da kamuya terki işlerinin yerine getirilmesidir. Olduğunu, sözleşmenin m.3 hükmünde ise, işverenin ödeme edimini ne şekilde yapacağının düzenlendiğini, bu hükme göre; İmar planı kesinleşmesi sonunda 1/2, Parselasyon planı kesinleşince 1/2 şeklinde ücretin tamamının ödeneceğini, sözleşmeye göre yükleniciye ödenecek ücretin başarı endeksli olduğunu, sözleşmede ödeme ediminin yerine getirilmesini, imar uygulaması işleminin tapu kütüğüne tesciline değil, imar ve parselasyon planlarının kesinleşmesi şartına bağlandığını, davacının ücrete hak etmesi için sözleşmede yükümlenmiş olduğu eserin teslim borcunu tam olarak, ayıpsız ve zaptsız işverene teslim etmesi gerektiğini, 6098 sayılı TBK.’nun konuya ilişkin hükümleri;
Madde 470- “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
Madde 471- “Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.”
Madde 477- “Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.”
Madde 479- “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” şeklinde olduğunu, anılan yasa hükümlerine göre, davacı yüklenicinin ücrete hak kazanabilmesi için; sözleşme gereğince yükümlenmiş olduğu eser teslim borcunu her türlü ayıp ve zapttan ari şekilde yerine getirmesi gerektiğini, davacı yüklenici tapuları iş sahiplerine şeklen teslim etmiş ise de idare mahkemesinin iptal kararları ile tapuların hükümsüz kaldığını, işverenlerin ödeme yükümlülüğünün doğması için gerekli olan imar ve parselasyon planlarının kesinleşmesi şartının gerçekleşmediğini, sözleşmede kararlaştırılan eseri teslim borcunun yasa hükümlerine ve usule uygun şekilde yerine getirilmediğinden ve ayıplı ifa söz konusu olduğundan davacı yüklenicinin sözleşmede kararlaştırılan ücrete hak kazanmadığını, bu hususlar gözetilmeden kurulan hükmün hatalı olduğunu,
Davacı yüklenicinin imar planı yapma yetkisinin bulunmadığını, imar mevzuatında, Şehir Planlamasına ilişkin işlerin, buna yetkili olan, odada kaydı bulunan kişi ve kuruluşlarca yerine getirileceğinin belirtildiğini, mahkemece müzekkere ile Şehir Plancıları Odası’ndan; “Davacı …nin davalılar … ve … ile imzalamış olduğu İmar Planı ve Uygulaması Sözleşmesi uyarınca yetkisinin bulunup bulunmadığı..” hususlarında bilgi verilmesi istenildiğini, Şehir Plancıları Odası cevabi yazısında; “İmar Planları, Serbest Şehircilik Hizmeti yapmak üzere odaya kayıt ve tescilini yaptırmış Serbest Şehircilik Bürolarının müellifleri olan Yetkili Serbest Şehirciler ya da ilgili Bakanlık tarafından verilen İmar Planı Yapımı Yeterlilik Belgesi ile imar planı yapan mimarlar tarafından yapılabildiğini” belirterek, “Oda kayıtlarında … ünvanlı tescilli bir şirket bulunmadığı” bilgisini verdiğini, odadan gelen yazılı cevaba göre davacı şirketin sözleşme konusu imar planı işini yapma yetkisi bulunmadığını, davacı yüklenici firmanın, sözleşmenin kuruluşu anında aldatıcı davrandığını, yetkisi olmadığını gizlediğini, imar planı yapma yetkisi bulunmamasına rağmen bu konuda taraf olarak sözleşme yaptığını, yargılamayı gerektiren bir davada inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, mahkemece itirazın iptaline hükmedilen tutarın, takip talebinde istenen tutarından daha düşük olduğunu, bunun dahi alacağın likit olmadığını gösterdiğini, davada tartışılan onca olay varken likit alacaktan bahsedilemeyeceğini, mahkemenin inkar tazminatına hükmetmesinin doğru olmadığını, anılan nedenlerle, istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesinin usul ve esas açısından hatalı kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan, davalı vekillerinin istinaf başvuru dilekçelerine cevap dilekçesinde özetle, istinaf başvurularının yerinde olmayıp usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereği edimini yerine getirdiğini ve tescil işlemlerinin tamamlanması ile sözleşme konusu ücret alacağına hak kazandığını, BK.’nın 83. Maddesi uyarınca borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü olmadığını, borçların ücüncü kişi tarafından ifasının mümkün olduğunu, iş bu davaya konu iş ve işlemlerin ifasının bizzat müvekkili şirket tarafından yapılması ile dava dışı … Şti tarafından yapılması arasında herhangi bir ekonomik ve pragmatik fark olmadığını ve bu şirketin müvekkili şirketin alt yüklenicisi olduğunu, eserin tamamının veya bir kısmının alt yüklenici tarafından yerine getirilmesinin mümkün olduğunu, şehir planlama işlemleri yapılmadan veya istinaf dilekçelerinde iddia edildiği gibi ayıplı ifanın söz konusu olması halinde tapu müdürlüğünden yeni imar parsellerinin tapu kayıtlarının alınmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin gözetimi altında işi başka bir firmaya yaptırmış olsa da üstlendiği edimi yerine getirdiğini, tapu müdürlüğünden yeni imar tapularının alınmasını sağlayarak işverene ait kamu ortaklık payının terkininin sağladığını ve bedele hak kazandığını, davalı yanın yüklenilen işten amaçladığı faydanın sağlandığını, davalı yanın basiretli tacir sıfatına haiz olduğunu ve bu sebeple işin yapımı konusunda, davanın önceki safhalarında öne sürmediği hususları daha sonra ileri sürmesinin basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı olduğunu ve dava konusu menfaatleri elde ettikten sonra farklı iddialarda bulunmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, mahkeme hakiminin bilirkişi raporundan, hukuki nitelendirme yaparak gerekçelerini açıklayarak ayrıldığını ve davanın kabulüne karar verdiğini, idare mahkemesinin iptal kararları ile müvekkilinin üstlenerek yerine getirdiği edim arasında bir bağ bulunmadığının sabit olduğunu, tüm bu sebeplerle haksız istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, eser sözleşmesi uyarınca iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali, takibin devamı, asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatı istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekillerince istinaf edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında düzenlenen İmar Planı ve Uygulama Sözleşmesi ile müvekkili davacının davalı iş sahiplerine ait …sınırları dahilinde bulunan …parsel sayılı taşınmazı konusunda imar planlarının hazırlanarak ilgili makama onaylattırılması konulu bir sözleşme yapıldığını, bu sözleşmenin onaylanmasından sonra davacı şirketin üzerine düşen işi gerçekleştirmek için şehir plancısı … Ltd Şti ile anlaştığını ve sözleşme kapsamında edimini tam ve eksiksiz olarak ifa ettiğini, Gölbaşı Belediye encümenin 10/03/2015 tarihli parselasyon planını kararının Ankara Büyükşehir Belediye encümenin 12/03/2015 tarihli 741/1707 kararı ile onandığını ve 23/03/2015 tarihi itibariyle bir ay askıya çıkarıldığını, 1 ay askı süresinin sonunda kesinleştiğini, yeni imar planlı tapuların alındığını, davacının üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen davalı yanın bir kısım ödemelerde bulunduktan sonra kalan kısmın bedelini ödemediğini, bu sebeple bakiye iş bedeli alacağı olan 29.900,00 Tl’nin ödenmesi için davalılar hakkında icra takibi başlattığını, takibe itiraz üzerine davanın açıldığını belirterek davalıların takibe yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı yan davaya cevabında, davacının edimini sözleşmenin 2. Maddesine uygun olarak yerine getirmediğini, imar planlarının idare mahkemesi kararları ile iptal edilmiş olduğunu, tebliğ edilen bir fatura da bulunmadığını, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesi uyarınca iş bedelinin ödenmesi için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemlerine ilişkindir.

Taraflar arasında “İmar Planı ve Uygulaması Sözleşmesi” imzalanmış olup, sözleşmenin 2. ve devamı maddelerinde sözleşmenin konusu ve davacının yerine getireceği edimler belirlenmiştir. Davacı sözleşme uyarınca kararlaştırılan yükümlülüğünü yerine getirdiğini, bu durumda da iş bedelini hak ettiğini iddia etmektedir. Eser sözleşmesi uyarınca yüklenicinin iş bedelini talep edebilmesi için sözleşmeden doğan edimini ifa etmesi, eseri meydana getirerek teslim etmesi gerekmektedir. Davaya konu olayda, davacı şirketin temin ettiği dava dışı şehir plancısı şirkete işi taşere ettiği ve sözleşme kapsamında davalılar ait …nolu parselinde bulunduğu parselasyon ve imar planlarını hazırlayarak ilgili makama onaylattığı, Gölbaşı Belediye Başkanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından imar uygulamasının yapımı ve imar uygulaması sonucu oluşan parsellerin araziye aplikasyonu konusundaki encümen kararlarının alındığı ve onaylandığı, asıya çıkarıldığı, askı ilan süresinin sona ermesi ile planların kesinleştiği ve imar tapularının alındığı, kamu ortaklık paylarının terki işlemlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 4. Maddesinde müşavir firma olan davacı tarafından 2. Madde de belirtilen işlerin tamamlanarak, imar tapularının alınmasından sonra iş sahibinin hizmet bedelin geciktirmeden yazılı olduğu şekli ile davacıya zamanında ödeyeceği düzenleme altına alınmıştır. Ödeme şekline ilişkin 3. Madde de KDV hariç sözleşme bedelinin 30.000,00 TL olduğu ve imar planının kesinleşmesi sonucunda bu bedelin 1/2 sinin parselasyon planının kesinleşmesi sonucunda da kalan 1/2 sinin ödeneceği belirtilmiştir.
Davacı yüklenici müşavir firmanın taraflar arasındaki sözleşme kapsamında imar planlarının hazırlanmasından sonra ilgili makamlarda onaylattırdığı, encümen kararlarının alındığı, askı ilan süresi geçtikten sonra imar planlarının kesinleşmesi üzerine imar planları uyarınca tapuların da alındığı, davalı iş sahiplerinin tapularını davacının hazırlamış olduğu imar planlarına göre aldıkları, ancak idare mahkemesi kararlarıyla imar planlarının iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalılar vekili davaya cevabında, imar planlarının idare mahkemesi kararı ile iptal edilmiş olması sebebiyle müvekkillerinin sözleşmeden bekledikleri faydayı sağlayamadıklarını bu sebeple davacı yüklenicinin edimini sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğinin kabul edilemeyeceğini ve ücrete hak kazanmadığını savunmuşlardır.
Edimin ifa edilip edilmediği değerlendirilirken sözleşme ile davacıya yüklenen edimin yerine getirilip getirilmediğini değerlendirmek gerekir. Mahkemece ilgili belediye ve tapu müdürlüğünden getirtilen belge ve kayıtlar ile konusunda uzman bilirkişilerden alınan rapor sonrasında davacı müşavir firmanın sözleşmeyle yüklendiği edimleri yerine getirdiği ve imar tapularının alınması ile bedele hak kazanmış olduğundan, imar planlarının daha sonra mahkeme kararı ile iptaline karar verilmiş olması, davacı yüklenicinin ediminden kaynaklanmadığından davacının iş bedeline hak kazandığının kabulü ile yapılan ödemelerden sonra davacı yüklenicinin takip tarihi itibariyle davalı yandan 29.900,00 TL asıl alacağı bulunduğunun kabulüne karar verilmiş olmasında dairemizce usul ve yasa hükümlerine aykırı bir durum görülmediğinden davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalılar vekilinin icra inkar tazminatına yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirme sonucunda ise, mahkemece davacı yanın icra inkar tazminatı isteminin de kabulüne karar verilmiş ise de, davacının, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında ücrete hak kazanıp kazanmadığı yapılan yargılama sonucunda ve bilirkişi kurulundan alınan rapor sonucunda belirlendiğinden takibe konu alacağın likit olduğundan söz edilememektedir. Bu sebeple davacı yanın icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması sebebiyle davalılar vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebileceğinden mahkeme kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yukarıda belirtilen gerekçelerle kabulüne, ancak takibe konu alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatının reddine dair dairemizce yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince ayrı ayrı KABULÜNE,
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2022 tarih ve 2020/91-Esas-2022/380 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın KABULÜNE,
Davalıların Ankara 18. İcra müdürlüğünün 2015/21421 Esas sayılı dosyası üzerinden haklarında yapılan icra takibinin 29.900,00TL’ lik asıl alacak kısmına yaptıkları itirazın İPTALİNE, takibin 29.900,00 TL ‘lik asıl alacak üzerinden takip talepnamesinde belirtilen faiz oranı ve sair taleplerle DEVAMINA
4- Davacının koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı isteminin REDDİNE,
5- Harçlar Kanunu gereğince alınması 2.042,47 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 510,62 TL harc bedelinin mahsubu ile kalan 1.531,85TL harç bedelinin davalılardan eşit olarak alınarak hazineye gelir kaydına
Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 510,62 TL harç bedelinin davalılardan eşit olarak alınarak davacıya verilmesine
İlk derece mahkemesinin 2020/91 Esas 2022/380 Karar sayılı kararındaki bakiye harç bedelinin tahsili için maliyeye yazılan müzekkerenin, harç konusunda tahsilde tekerrüre sebep olmaması açısından gerekli prosedürün ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 ve 2 maddesi uyarınca ve davalılar yararına oluşan usuli hak da gözetilerek hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan eşit olarak alınarak davacıya verilmesine
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 4,10 TL vekalet harca, 2.450,00 TL bilirkişi ücreti, 609,70 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 3,093,20 TL yargılama giderinin davalılardan eşit olarak alınarak davacıya verilmesine,
8- HMK’nın 333/1 maddesi uyarınca gider ve delil avansından bakiye kısmın yatıran taraflara iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
9-Davalıların istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 510,62 TL istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
10-Davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 220,70’er TL istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile 93,60 TL dosya gönderme masrafı ile 13,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 548,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara eşit olarak verilmesine,
11-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e- imzalıdır e- imzalıdır e- imzalıdır e- imzalıdır