Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/719 E. 2022/878 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ

(İnceleme Aşamasında/Duruşmasız)
HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca
Kararın Kaldırılarak Gönderilmesine)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2021
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 11/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2022

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen bu karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderildiği ve tevzi yoluyla dairemize geldiği, Dairemizin 2021/489 E.-2022/241 K. Sayılı ilamı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin yetkisizliğine, dosyanın yetkili Konya Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 28/04/2022 tarihli 2022/706 E.-2022/673 K. Sayılı ilamı ile de yetkisizlik kararı verilerek her iki Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 06/06/2022 tarihli, 2022/6781 E.-2022/10133 K.sayılı kararı ile Ankara BAM 31. Hukuk Dairesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiş olması sebebiyle Dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 27/06/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle: davacı ile davalı arasında 20/05/2014 tarihli …. kurulması konusunda imzalanan sözleşmeye istinaden makinelerin tamamının fabrikanın montaj tarihinde bitmiş ve çalışmaya hazır halde tesliminin gerektiğini, her ne kadar montajı tamamlanmış olsa da fabrikanın çalışır vaziyette teslim edilmediğinden davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, bu sebeple davalıya iş bedeli karşılığı olarak verilen çeklerin iptali ile davacıya borçlu olunmadığının tespitine ve kar kaybı tazminatı nedeni ile belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin işletilecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekilinin tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; 20/05/2014 tarihli sözleşmeye istinaden fabrikanın tam ve eksiksiz şekilde teslim edildiğine dair 27/05/2015 tarihli teslim tutanağı başlıklı belge ile ve 07/11/2015 tarihli belgelerin davalı tarafça düzenlendiğini, müvekkili şirketin sözleşme şartlarını yerine getirdiğini, fabrikanın çalışır vaziyette tesliminden sonra meydana gelmış olan bir arıza bulunmakta ise bu hususun müvekkiline yöneltilemeyeceğini ayrıca makinelerin imalat hatalarına karşı garantisinin bulunduğunu, imalat tarihinden çeklerin vade tarihine kadar herhangi bir sorunun müvekkili şirkete iletilmediğini, malların çalışır bir şekilde tesliminden sonra oluşacak aksaklıklar için davacının, çeklerin iptalini istemeyeceğini, yine iptali istenen çeklerin ciro edilerek kullanıldığını, 3. Kişilere verildiğini, yani iyi niyetli 3. Kişilerin elinde olduğunu haksız olarak dava açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2021 tarih 2017/435 Esas ve 2021/265 Karar numaralı kararında özetle; …. Firmasını temsilen …. 20/05/2014 tarihli sözleşme hükümlerine göre yapması gereken makine ve elektrik tesisatı ile ilgili imalatlarda belirtilen eksiklik ve aksaklıkların bulunduğu, fabrikanın kurulum nedeniyle çalışmadığı, makinaların bir kısmının sözleşmedeki şartları taşımadığı, makinalarda açık ayıp bulunduğu, makinaların boyut, kapasite ve teknik özellikleri baktmından sözleşmede belirtilen evsafı taşımadıkları ve bu nedenle sağlıklı çalışmadıklarının tespit edildiği, bu sebeplerden dolayı dava konusu … mevcut hali verimli çalışmasının ve sağlıklı üretim yapmasının söz konusu olamayacağına dair rapor düzenlendiği, SMMM bilirkişisi …’in talimat mahkemesi aracılığıyla düzenlemiş olduğu 07/03/2019 tarihli raporunda davacı tarafın bilgi ve belgeleri üzerinde yaptığı araştırma ve incelemelerde, … Vergi Dairesinin … Vergi Kimlik Numaralı mükellefi … …. … Kuyumc. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şii’nin … Vergi Dairesinin … Vergi Numaralı mükellefi … … Mak. Nakl. San. Ve Tic. Ltd. Şti’den 20.000,00 TL alacaklı olduğuna dair rapor düzenlendiği,….alimat mahkemesi aracılığıyla düzenlemiş oldukları 03/09/2019 tarihli ek raporunda da kök raporlarındaki belirtilen aynı görüşlerine yer verdikleri,
Tanık … talimat mahkemesince alınan beyanında aynen “dava konusu fabrika şu an çalışmamaktadır, ben fabrikayı çalıştırmak için gittiğimde makinelerin birbirine uymadığını, otomasyon boşluğu olduğunu gördüm, makineler buğday, çavdar ve arpayı birbirinden ayırmıyordu, bu nedenle fabrikada eksiklikler ve sorunlar vardı, fabrikanın kapasitesinin yetersiz olduğunu, tanıklık ücreti talebim yoktur.” şeklinde beyanının alandığı,
Tanık … 15/12/2020 tarihli duruşmadaki beyanında aynen “Benim elektrik otomasyon firmam vardır, şirketin ismi … Otomasyondur, … firmasının elektrik ile ilgili olan tüm işlerini firma olarak … otomasyon yani biz yaparız, yaklaşık 15 yıldır bu şekilde çalışırız, dava konusu eserin ifası işi için bizzat ben kendim … …’de bulundum, 2 elamanım ve ben söz konusu makinelerin elektrik işlerini tamamlayıp makineleri çalıştırdım, zaten en son elektrik işi olur, makinelerin teslimi, montajı yapılmış idi, ben bizzat fabrikayı çalıştırdım, yani makineleri çalıştırıp firmanın yetkisi olduğu bildirilen ancak şuan ismini unuttuğum davacı şirket elamanına tutanağı imzalattım, tutanak … … … Ltd. Şti. başlıklı tohum eleme tesisi elektrik sistemi çalıştırıp yönleri ayarlandı, makinelerin elektrikleri çalışır durumda teslim edilmiştir, ilave 1 adet 11. kw sürücü takılmıştır, paketleme hazır durumdadır ibarelerinin bulunduğu 07/11/2015 tarihli tutanağı teslim eden sıfatıyla ben imzaladım, sözleşmeye konu tüm makinelerin teslim edildiğini biliyorum, zira eksik bir makine olsa az önce bahsini ettiğim tutanak imzalanmazdı, 07/11/2015 tarihinden yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra ben elemanlarımdan 1 tanesini fabrikanın çalıştırılması, mal üzerinde deneme yapılması için gönderdim, kendileri buğday temin ettiler ve söz konusu buğdayın işlenmesi bizim çalıştırdığımız makineler suretiyle gönderdiğim elemanım vasıtasıyla yapıldı. Eleman tarafından verilen bilgi makinelerin tam kapasite sorunsuz çalıştığı üzerineydi. Biz sürekli un üretim fabrikaları üzerinde makinelerin elektrik tesisatlarının tamamlanıp fabrikayı (makineleri) çalışır hale getirmek üzere çalıştığımızdan gerek yurtiçinde gerek yurtdışında hiçbir firma fabrikanın kurulumunun tamamlanmadan sözleşme var ise sözleşme konusu yerine getirilmeden yani karşı tarafın edimi ifa edilmeden 07/11/2015 tarihli bahsettiğim tutanağı imzalamaz, bizim … Firması ile çalışma sistemimiz şöyledir, Un fabrikası kurulumu için gerekli her tür makine ve ekipman … Firması tarafından sağlanır, bizde tam teşekküllü olarak tüm makine ve ekipmanları elektrik tesisatı anlamında çalışır hale getiririz, sözleşme içeriğini de genelde ben görürüm, bu sözleşmenin içeriğini de gördüm, sözleşmeye göre temin edilecek makinelerden bilgim olmalıdır ki bende gerekli tertibatı, ekipmanı ayarlayıp hazır edeyim, dava konusu sözleşmeye konu tüm un fabrikası makinesi davalı iş yerine çalışır vaziyette teslim edilmiştir. Gerek ben ilk kurulum için gittiğimde gerek buğday temin edilip bir eleman benden bir eleman davalıdan yine buğdayın işlenmesinin yerinde görmek için varsa bir hata düzeltmek için gidildiğinde tüm fabrika full aktive şekilde çalıştı, bu süreçte davacıların da herhangi bir ayıp bildirimi veya herhangi bir şikayeti, çekimcesi olmadı.” şeklinde beyan verdiğini,
Tanık … 23/02/2021 tarihli duruşmadaki beyanında aynen “Ben özel sektörde kendi adıma makine kurulumu konusunda çalışırım, sürekli surette dava konusu benzer alanda makine kurulumu, tesis kurulumu yaparım, dava konusu tesisin makinelerinin kurulumunu ben yaptım, bana gösterdiğiniz 27/05/2015 tarihli tutanağı ben teslim aldım, çünkü buğday ünitesinin makine ve paketleme montajını tarafların anlaştığı şekilde eksiksiz kurup teslim ettim, tutanağı o gün bana … …’ın patronu olduğunu söyleyen yetkili şahıs verdi.” şeklinde beyan verdiğini,
Taraflar arasında imzalanan 15 Ton/saat buğday tohum eleme ve ilaçlama fabrikası kurulması konusunda 20/05/2014 tarihli sözleşme imzalandığı, vadede teslim olmadığı iddiası ile bir kez şifahi olarak bir kez de 08/05/2015 tarihli olmak üzere yazılı olarak 2 kez erteleme sözleşmesi yapıldığı, davacının, davalının sözleşmeye uygun olarak imalatı gerçekleştirip fabrikanın çalışır vaziyette teslim etmediği iddiasında olduğu, eşdeyişle montajın yapıldığının ve teslim vadesinin ertelendiğinin davacının kabulünde olduğu, sözleşmede belirtilen imalat malzemesinin kullanılmadığı, davalının iki yıl boyunca fabrikanın çalışır hale getirileceği yönündeki beyanları ile davacıyı oyaladığı fabrikanın belirlenen sürede ve imalat malzemesi ile çalışır hale getirilip teslim edilmediği iddiası ile eldeki davanın açıldığı, davalının cevaben 20/05/2014 tarihli sözleşmenin tam ve eksiksiz olarak yerine getirildiği savunmasında olduğu makinelerin tam ve eksiksiz olarak imal edilip montajı yapılarak çalışır hale getirilerek davacıya teslim edildiği buna ilişkin taraflar arasında 27/05/2015 tarihli davacının imzasını içerir teslim tutanağı olduğu, teslim tutanağında imalatın eksiksiz ve çalışır halde teslim edildiğinin yazılı olduğu makinelerin montaj aşamaları sürecinin ise karşılıklı anlaşılarak uzatıldığı bu hususun davacının da kabulünde olduğu, teslimden sonraki arızaların davacının sorumluluğunda olduğu, taraflarına süresinde ayıp ihtarında bulunulmadığı, teslimden itibaren çek vadesine değin arızanın bildirilmediği bu nedenle davacının çeklerin bedelsizliğini savunamayacağını, davanın reddi gerektiğini savunduğunu,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 470.maddesi,”Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 471/1.maddesi,”Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 474. maddesi,”İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.”
Yüklenici imal ettiği şeyi özenle ve sözleşmedeki amacına uygun ifa etmekle yükümlü olduğu, Eksik iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması kararlaştırıldığı halde tam yapılmayan iştir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede; gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir . İş sahibi, usulüne uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, kanunen tanınan hakları kullanabilir. Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. Eksik işler bedeli ise ihbar koşuluna ve ihbar süresine bağlı olmaksızın teslim tarihinden itibaren kural olarak beş yıllık zamanaşımı süresinde talep edilebilir. Açık ayıplarda zamanaşımı teslimden tarihten itibaren 5 yıl, yüklenicinin kasıt ya da ağır kusuruyla ayıplı imalât yapması halinde zamanaşımı ise 10 yıldır. Eksikler için giderim bedeli teslim tarihinden; ayıp halinde ayıbın ortaya çıkmasıyla geçecek makul süre sonundan itibaren hesaplanması gerekir, somut olayda davacı iş sahibi tarafından ne açık ayıp veya eksik iş, ne de gizli ayıp ihtarı yapılmadığı, bu hususun davalı tarafından oyalandıklarını beyan eden davacının da kabulünde olduğu, teslim tutanakları ile çalışır vaziyette teslim alındığı beyan ve kabul edilen makineler nedeni ile davacı iş sahibi tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden ayıbın ne zaman ortaya çıktığının dahi net olarak anlaşılamadığı, bu durumda ayıp ihbarının süresinde yapılmaması nedeni ile TBK’nın 477/III maddesine göre davalı tarafından davaya konu makinelerin kabul edildiği belirtilerek davanın reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 10/05/2021 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı taraf arasında 15 ton /saat buğday tohum eleme ve ilaçlama fabrikası kurulması konusunda 20.05.2014 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereğince fabrikanın 75 iş günü içerisinde çalışır halde müvekkiline teslim edileceğini, ancak davalı tarafın sözleşmede belirlenen sürede fabrikayı teslim edemediğini ve taraflar arasında 08.05.2015 tarihli ek bir sözleşme yapılarak fabrikanın teslim tarihinin 31.05.2015 olarak kararlaştırıldığını, davalı tarafın belirlenen sürenin de dışına çıkmış ancak fabrikanın montajının tamamlandığını, montajının bittiğini ancak bu sefer de fabrikanın çalışır hale getirilemediğini, müvekkilinin bu hususu defalarca davalı tarafa bildirdiğini, ancak bir sonuç alamadığını müvekkilinin, bunun üzerine tanık olarak dinletmiş oldukları ve aynı alanda faaliyet gösteren … ile fabrikalarda usta olarak çalışan … ‘yi de fabrikayı ve ekipmanları kontrol etmek amacıya fabrikaya götürdüğünü, ancak tanıkların fabrikanın bu şekilde çalıştırılamayacağını ve makinelerin uyumsuz olduğunu belirtmeleri üzerine müvekkilinin hemen … Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2016/7 D.iş sayılı doyasıyla delil tespiti yaptırdığını, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2016/7 D. iş sayılı dosyasıyla alanında uzman bilirkişilerce yapılan tespitte makinelerin sözleşmede belirtilen ekipmanlardan farklı olduğu, bir kısmının kapasitesinin sözleşmede belirtilen kapasitenin altında olduğu ve makinelerin uyumsuz olması nedeniyle bu şekilde çalıştırılmasının mümkün olmadığının belirtildiğini, müvekkilinin bilirkişi raporunu gördükten sonra dava dilekçelerinde belirttikleri üzere bu durumu aynı gün davalı tarafa bildirildiğini, ancak davalı tarafın ne makineleri değiştirmeye ne de fabrikayı çalışır hale getirmeye yanaşmadığını, bunun üzerine müvekkilinin iş bu davayı açmak zorunda kaldığını, davalı tarafın cevap dilekçeleri incelendiğinde davalı tarafın tek dayanağının 27.05.2015 ve 07.11.2015 tarihli teslim tutanakları olduğunu, 27.05.2015 tarihli tutanak incelendiğinde, ”buğday ünitesinin makine ve paketleme montajının yapıldığı elektrik sistemlerinin yapılmadığı ” belirtildiğini, 07.11.2015 tarihli tutanak içeriği incelendiğinde bu tutanağın elektrik sisteminin yapıldığına dair bir tutanak olduğunu, fabrikanın montajının yapılmış olmasının davalı tarafın sorumluluğunu yerine getirdiğini göstermeyeceğini, tanık …’in, her ne kadar sayın mahkemece alınan beyanında fabrikayı çalışır hale getirdiğini beyan etmiş ise de buğday eleme fabrikasının istenen performansta çalışıp çalışmadığı, buğdayı ve yabancı maddeleri ne şekilde veya yeteri kadar ayırıp ayırmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığından fabrikanın istenen performansta çalıştığını da bilemeyeceğini, ayrıca tanığın beyanı incelendiğinde buğday eleme fabrikasından bahsetmediği sadece un fabrikasından bahsettiği ve asıl işinin un fabrikası olduğunu beyan ettiğini, bu beyanın bile tanığın müvekkiline ait bir fabrikadan bahsetmediği, herhangi bir un fabrikasından bahsettiğini gösterdiğini, dolayısıyla tanığın fabrikayı çalışır halde teslim edildiği yönündeki beyanının, asılında montajın yapıldığı şeklinde anlaşılması gerektiğini, sözleşme gereğince asıl olan montajın bitmiş olması değil, fabrikanın çalışır halde teslim edilmesi olduğunu, davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranarak sözleşmede belirtilen ekipmanlardan farklı model, kapasite ve ebatlarda malzeme kullanarak fabrikanın istenen performansta çalışmamasına sebep olduğunu, fabrikanın bu şekilde çalışması mümkün olmadığı gibi müvekkili tarafından kabul edilmesinin de mümkün olmadığını, yerel mahkemenin hüküm kurarken değerlendirme kısmında ayıp ihbarı yapılmadığını, ayıbın ne zaman ortaya çıktığının net anlaşılmadığını, ayıp ihbarının süresinde yapılmaması nedeni ile TBK’nın 477/3 . maddesine göre dava konusu makinelerin kabul edilmiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verdiğini, dava dilekçelerinde müvekkilinin fabrikanın çalışır hale getirilmesi için davalı tarafça defalarca irtibata geçtiğini ayrıca … Sulh Hukuk Mahkemesi 2016/7 D.iş sayılı tespit dosyasındaki bilirkişi raporlarındaki hususların da aynı gün davalı tarafa bildirildiğinin belirtilmesine rağmen mahkemenin bu hususları göz önünde bulundurmamasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca davalının vermiş olduğu cevap dilekçeleri ve ayrıca tüm duruşma zabıtlarındaki beyanları incelendiğinde davalının, müvekkilinin süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı yönünde bir savunmasının olmadığını, bunun da ayıp ihbarının yapıldığını gösterdiğini, dolayısıyla ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının mahkemece re’sen gözetilmesinin mümkün olmadığını, HMK 25. maddesinde ”kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz…” hükmü yer aldığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04.05.2016 tarih 2014 /13- 1125 E. – 2016/587 K. sayılı kararı da ”yerel mahkeme ile özel daire arasında ayıbın varlığı, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu ve yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. uyuşmazlık, davalı tarafından ayıp ihbarının yasada belirtilen sürede yapılmadığına dair bir savunmada bulunulmaması halinde, ayıbın yasal süresi içinde yapılıp yapılmadığı hususunun mahkemece re’sen gözetilip gözetilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 25/1.maddesine göre, “kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.” ayıp ihbarı niteliği itibariyle satın alınan maldaki ayıbın varlığını satıcıya bildirmeye yönelik bir tasavvur açıklaması olduğundan, bildirim yükümlülüğüne uyulmadığını davalı satıcının ileri sürmesi gerektiğini, satıcı tarafından, davacı tüketicinin yasal süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına yönelik bir savunma ileri sürülmedikçe bu husus, mahkemece re’sen dikkate alınıp değerlendirilemeyeceğini, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, 4077 sayılı TKHK’nın 4/2.maddesinde belirtilen 30 günlük ayıp ihbarında bulunma süresinin hak düşürücü süre olduğu, bu sebeple de süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususunun mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, davacı tarafından yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediğini, hal böyle olunca, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek davacı tarafından satın alınan aracın gizli ayıplı olduğu, davalı tarafından, davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığına dair bir itirazın da bulunmadığı, bu durumda ayıp ihbarının mülga 4077 sayılı TKHK’nın 30.maddesi yollamasıyla mülga 818 sayılı BK’nın 198. maddesine göre süresinde yapıldığının kabulüyle ödenen bedelin davalıdan tahsiline dair olarak yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekir.” şeklinde olduğunu, ilgili yasa maddesi ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere yerel mahkemenin davalı tarafın öne sürmediği bir hususu gerekçe göstererek davanın reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemece gözden kaçan bir diğer hususun da dava konusu makinelerin garantili olması ve dava aşamasında makinelerin garanti sürelerinin halen devam ediyor olması olduğunu, taraflar arasında düzenlenen 20.05.2014 tarihli sözleşmenin garanti süresi başlıklı 6. maddesi incelendiğinde ekipmanların garanti süresinin 18 ay olduğunu bir an müvekkilinin ayıp ihbarında bulunmadığı kabul edilse dahi ayıp ihbarında bulunduğunun dava dilekçeleri ile sabit olduğunu, davalı tarafın da yargılama aşamasında bu konuda bir itirazlarının olmadığını, müvekkilinin garanti süresi devam ederken iş bu davayı açtıklarını, ek sözleşmenin imzalandığı tarih 31.05.2015 tarih olup davanın açıldığı tarih ise 22.06.2016 tarihi olduğunu, dolayısıyla garanti süresi devam ediyorken iş bu davanın açıldığını, dolayısıyla garanti süresi devam eden bir ekipman için müvekkilinin ayıp ihbarında bulunma zorunluluğunun olmadığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 09.04.2019 tarih , 2017/1814 E. 2019/1615 K. sayılı kararı” …davacı iş sahibi garanti süresinde iş sahibi ayıp ihbarına da gerek bulunmaksızın iş sahibi, az yukarıda belirtilen ayıptan doğan hakları ile ilgili talepte bulunma hakkına sahiptir. sözleşmede garanti hükmü olması nedeniyle ayıp ihbarına gerek bulunmadığı halde, ayıp ihbarı yapılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 13.06.2017 Tarih , 2017/332 E. 2017/348 Sayılı Kararı ”…” yüklenici tarafından sözleşme ile ya da imzasını taşıyan ayrı bir yazılı belge ile yapılan iş için “garanti” verilmiş ise, garanti süresi içinde iş sahibi tarafından yükleniciye ihbar yapılmasına gerek bulunmamaktadır. çünkü; yüklenici, garanti vermekle iş sahibinin, açık ayıplar yönünden muayene ve süresinde ihbar yükümlülüğünü; gizli ayıplar yönünden de süresinde ihbar yükümlülüğünü kaldırmaya ve garanti süresi içindeki tüm ayıpları gidermeye yükümlü olur. açık ayıplarda işin teslimi; gizli ayıplarda da ayıbın ortaya çıktığı tarihi takip eden uygun süredeki serbest piyasa rayiçlerine göre onarım bedellerinin taleple de bağlı kalınmak suretiyle belirlenmesi gerekir. (bkz. yargıtay 15. hukuk dairesi’nin 17/03/2015 tarih ve 2014/2730 esas, 2015/1285 karar sayılı kararı) garanti, eserdeki malzeme, imalât ve işçilikten kaynaklanan açık ve gizli ayıpları kapsadığını, yüklenici, garanti vermekle iş sahibinin, açık ayıplar yönünden muayene ve sürede ihbar yükümlülüğünü; gizli ayıplar yönünden de yine süresinde ihbar yükümlülüğünü kaldırmayı ve garanti süresi içindeki bu ayıpları gidermeyi peşinen kabul ve taahhüt ettiğini,  (bkz. yargıtay 15. hukuk dairesi’nin 28/01/2015 tarih ve 2014/1955 esas, 2015/442 karar sayılı kararı) taraflar arasındaki sözleşmede yüklenici tarafından 2 yıl garanti verildiğini, sözleşme tarihi ile dava tarihi gözetildiğinde, sözleşme konusu makinenin tesliminden itibaren 2 yıllık garanti süresi içerisinde açılan dava ile ayıplar bildirildiğinden makinedeki ayıplardan davacı yüklenicinin sorumlu olduğu kabul edilmelidir.” şeklinde olduğunu, yüksek mahkemenin kararlarında da belirtildiği üzere müvekkil ayıp ihbarında bulunmamış olsa dahi ekipmanların garanti süresi devam ettiğinden yerel mahkemenin ayıp ihbarında aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararın kaldırılmasına ve yeniden yapılacak yargılama sonucunda davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir.
Davacı iş sahibi taraflar arasında 20/05/2014 tarihli “15 ton/saat buğday tohum eleme ve ilaçlama fabrikası” kurulması konusunda sözleşme imzalandığını, ancak davalı yüklenicinin makineleri süre uzatımı sonrasında teslim ederek montajını yapmasına rağmen fabrikanın çalışır durumda olmadığını, bu sebeple edimini yerine getirmeyen davalı yükleniciye iş bedeli karşılığı verilen çeklerden dolayı davalıya borçlu olunmadığının tespitine ve çeklerin iptaline ve fabrikanın zamanında teslim edilmemesi sebebiyle 31/05/2015 tarihinden itibaren hesaplanacak gelir kaybının şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL’sinin ticari reeskont faizinin davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davaya cevabında müvekkilinin sözleşme gereği edimini yerine getirerek fabrikayı çalışır ve eksiksiz bir vaziyette davacıya teslim ettiğini, teslimden sonraki aksaklıkların davalının sorumluluğunda olduğunu ayrıca makinelerin imalat hatalarına karşı da garantisi bulunduğunu, imalat tarihinden çeklerin vade tarihine kadar bir sorunun müvekkiline iletilmediğini, bu sebeple çalışır bir vaziyette fabrikanın tesliminden sonra oluşacak aksaklıklar için davacı tarafça verilen çeklerin iptalinin istenemeyeceğini belirterek haksız davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, Elektrik-Elektronik Mühendisi , Makine Mühendisi bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulundan alınan rapor ve ek raporlar sonrasında taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı iş sahibi tarafından ayıplı olduğu iddia edilen imalatlar konusunda davalı yana açık veya gizli ayıp ihtarı yapılmadığı, bu hususun davacının da kabulünde olduğu, teslim tutanakları ile çalışır vaziyette teslim alındığı beyan ve kabul edilen makineler nedeniyle davacı tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden ayıbın ne zaman ortaya çıktığının dahi net olarak anlaşılamadığı, bu durumda ayıp ihbarının süresinde yapılmaması nedeniyle TBK’nın 477/3. Maddesi uyarınca davaya konu makinelerin davacı tarafından kabul edildiği anlaşıldığından davanın reddine dair karar verildiği, bu karara karşı davacı vekilinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan 20/05/2014 tarihli sözleşme ile davalı yüklenici “15 ton/saat buğday tohum eleme ve ilaçlama fabrikası kurulması” işini üstlenmiştir. Sözleşmede sözleşme bedeli 260.000,00 TL olarak götürü şekilde belirlenmiş ve iş bedelinin %33’ünün nakit olarak kalan 200.000,00 TL’lik kısmının ise çekler vasıtasıyla ödeneceği kararlaştırılmış olup, sözleşmenin 6/1. Maddesinde ise yüklenicinin makinelerin mekanik parçalarına kalite garantisi verdiği ve garanti süresinin makinelerin Konya’dan yüklenmesinden itibaren 18 ay süre ile geçerli olduğu, makinelerin çalışmış veya çalışmamış olmasının garanti süresini etkilemeyeceği kararlaştırılmış ve taraflar arasında düzenlenen 08/05/2015 tarihli sözleşme ile garanti süresinin 08/05/2015 tarihinden itibaren 18 ay olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan uzman bilirkişi kurulunun mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlemiş oldukları raporda; dava konusu fabrikada keşif tarihi itibariyle herhangi bir üretim faaliyetinin bulunmadığı, fabrikanın atıl durumda olduğu, yapılan imalatlarda eksiklik ve aksaklıkların bulunduğu, fabrikanın kurulum nedeniyle çalışmadığı, makinelerin bir kısmının sözleşmedeki şartları taşımadığı, makinelerde açık ayıp bulunduğu, makinelerin boyut, kapasite ve teknik özellikleri bakımından sözleşmede belirtilen evsafı taşımadıkları bu nedenle sağlıklı çalışmadıklarının rapor edildiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki 20/05/2014 tarihli asıl sözleşmenin 6/1. Maddesindeki garanti hükmü delil sözleşmesi niteliğinde olup mahkemece resen gözetilmelidir.Ayrıca imalata garanti verilmesinden, genel ihbar sürelerine bakılmaksızın garanti verilen dönemde ortaya çıkan ayıp ve kusurlardan garanti edenin somut olayda davalı yüklenicinin sorumlu olduğu anlamındadır. Davalı yüklenici 18/05/2015 tarihinden itibaren 18 ay süre ile ortaya çıkacak eksik ve ayıpları gidermeyi üstlendiğinden ayrıca ihbar ve ihtara gerek yoktur.
Bu durumda mahkemece dosyaya ibraz edilen bilirkişi kurulu rapor ve ek raporunu da gözetilerek gerekirse ek rapor da alınmak suretiyle tespit ve dava tarihi itibariyle 18 aylık garanti süresinin dolmamış olması sebebiyle davacı iş sahibinin ihbar ve ihtarına gerek kalmaksızın davaya konu imalatlardaki ayıplardan dolayı davacı iş sahibinin kullanabileceği seçimlik hakların belirlenerek buna göre davacı iş sahibinin eldeki davadaki menfi tespit ve gecikme tazminatı istemleri hakkında bir karar vermek olmalıdır.
Mahkemece eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığının kabulü ile bu sebeple teslim edilen eserdeki ayıplardan dolayı yüklenicinin sorumluluktan kurtulduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiş olması sebebiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin olarak yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-.Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2021 Tarih ve 2017/435 Esas, 2021/265 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin olarak yeniden bir karar verilmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına davacı tarafından yatırılan 2.578,70 TL istinaf nispi karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5- Davacı tarafça ödenen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza