Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/655 E. 2023/1274 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 31. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/655 – Karar No:2023/1274
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında Kararın Kaldırılarak Dosyanın Mahkemesine Gönderilmesi HMK 353/1-a.3-6 md)
ESAS NO : 2022/655
KARAR NO : 2023/1274
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2022
NUMARASI : 2020/203 E-2022/222 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/12/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, taraflar arasında daha önce sözlü olarak başlanan ve 01/10/2013 ve 04/10/2013 tarihli, anılan dönemin piyasa koşulları ve şartlarına göre hazırlanmış olan teklif yazıları ile devam eden görüşmeler, davalı işlerindeki aksamalar sebebiyle geciktiğini, işbu tekliflerden çok sonra ve değişen piyasa koşullarına rağmen ticari kararları ve sadakatle hareket edilerek 23/01/2015 tarihinde davalı tarafından yürütülen “… Projesi” kapsamında “…” sahasında icra edilecek işlere dair “SES-TR-SÖZ-15/001” numaralı sözleşme düzenlendiğini, 30/06/2015 tarihinde başlaması gereken işin, ön tasarım dokümanı hazırlanması, ön tasarım incelemesi, tasarım kabulü, F13 saha çalışmalarının başlatılması ve neticeten yüklenici işlerinin tamamlanması ile birlikte mücbir yahut sözleşmede belirtilen diğer uzama gerekçeleri hariç toplam 34 haftada bitirilecek şekilde öngörüldüğünü, davacının mühendislik tecrübesi, çok daha büyük ve karmaşık projelerde ortaya koyduğu başarılı geçmişi ve üstün performansına güvenerek piyasa koşullarına çok da uygun olmayan %5 avans ödemesi ile birlikte işe başladığını, 30/06/2015 tarihinde başlaması gereken projenin davalının davacıya gönderdiği müteaddit e-postalardan da anlaşılacağı üzere 2015 sonu itibariyle halen dahi başlayamadığını, sözleşme ek-a kısmında mevcut iş akış, zamanlama ve ödeme şemasına uyulmadığını, haksız ve hukuksuz olarak gerekli kabuller yapıldığını, PDD dokümanlarının sözleşmeye aykırı şekilde başka üçüncü kişi ve kurumların inceleme ve denetimine sunulduğunu, sözleşme kapsamında yer almayan ve haksız yükümlülükler yüklenildiğini, tüm bu haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşın işi devam ettirme gayretini ortaya koyup gelinen süreç sonunda davalı tarafından müvekkilinin hakettiği ödemelerinin hiç birisinin yapılmadığı gibi, Ankara 49. Noterliğinden keşide edilen 31/03/2017 tarihli ihtarname ile sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilerek müvekkilinin teminatlarının haksız şekilde irat kaydedilerek davacının ticari kayıplara uğratıldığını, davalının başından itibaren en ağır şekilde sözleşmeyi ihlal ettiğini, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişi/kuruluşları ilişkiye fiilen dahil ettiğini, müvekkilinin iş ve işlemlerini ilgisi olmayan üçüncü kişi/kuruluşlara havale ederek aykırılıklar gerçekleştirdiğini, bu durumun sözleşmeye aykırı olduğunu, sözleşmenin gizlilik başlığını taşıyan 12.madde hükmü kapsamında davalının sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilerle açık maddeyi ihlal edecek şekilde evrak doküman paylaştığını, işin önce tamamı ile haksız, hukuksuz ve teknik tarifelere aykırı bahaneler ile uzatılmaya çalışıldığını ve uzatıldığını, sonrasında ise başka bir çıkar yol bulunamadığından haksız olarak fesih yoluna gidildiğini, davalının davacı tarafça hazırlanan ön tasarım dokümanlarını her birisi istisnasız ya sözleşmeye aykırı, ya teknik kaidelere aykırı, ya da işveren olarak kendi yüklenimlerinde olan edimleri yerine getirememekten kaynaklı sebeplerle reddederek işi sürüncemede bıraktığını, dokümanın bizzat kendi isminden ve teknik teamülden açıkça anlaşılabileceği gibi işveren olarak davalının işin, onun istediği ve kendi hazırladığı sözleşme eki teknik şartnameler uyarınca, onun temin edeceği, yahut temin edilmesini talep etmiş bulunduğu malzemelerin montaj ve kurulumunu tedarikçi/üreticinin koşulları doğrultusunda yapacak olan müvekkilinin, bu hususlara ilişkin bir ön tasarım oluşturmuş olup, sonuçta 30/10/2015 tarihinde davalıya gönderildiğini, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini belirterek dava konusu uyuşmazlık ve talepleri doğrultusunda gerekli araştırma, soruşturma ve incelemenin mahkemece alanında uzman kurulacak bilirkişi heyeti marifetiyle yaptırılmasına, davalı tarafından gerçekleştirilen feshin haksızlığının tespitine, irat kaydedilen toplam 533.182,12 TL teminat bedellerinin (40.000 Euro kesin teminat, 33.335,00 Euro avans teminat) davalı tarafından irat kaydedildiği 05/04/2017 tarihinden tibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, haksız fesihe konu sözleşme dolayısıyla yapılan tüm masraf ve ödediği bedellerin, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin ıslah işlemi ile 1.185.608,55 TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, uğranılan kâr kaybının fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin, ıslah işlemi ile 545.489,56 TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, uğranılan ticari itibar kaybı dolayısıyla oluşan zarardan fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin işleyecek avans faizi ile birlikte, tasarım ve imalat dokümanlarının haksız kullanımı sebebiyle oluşan zarardan fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuş,
Davalı vekili, manevi tazminat davasının belirsiz alacak veya kısmi alacak davasına konu edilemeyeceğini, taraflar arasında 20/03/2015 tarihli … Projesine ilişkin düzenlenen SES-TR-15/001 numaralı … sahasında tasarım, inşaat ve yönetim hizmetleri ile ilgili imzalanan alt yüklenicilik sözleşmesi ile davacı şirketin … sahasında … statik uydu yer terminallerinin model yükseltilmesi ve değiştirilmesine ilişkin proje kapsamında 486-SWE-001-E numaralı “iş tanımı dokümanı” ve sözleşme ve ekleri içerisinde tanımlanan işlerin yapımını yükümlendiğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin bir alt yüklenici sözleşmesi olup, ana sözleşmenin … ile … arasında Türkiye Yunanistan Belçika ve İtalya’daki uydu yer terminallerini de kapsayacak şekilde imzalandığını, …’nin sözleşme kapsamında ana müteahhit firma konumunda olup …’nun hizmet sağlayıcısı ve işveren statüsünde olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davacı şirket tarafından, Türkiye’de bulunan … sahasında gerçekleştirilecek … uydu yer istasyonu modernizasyonu projesi kapsamında tasarım, inşaat ve yönetim hizmetlerinin üstlenildiğini, sözleşme ile yapılması öngörülen işlerin ifasına başlanabilmesi için davacı şirket tarafından iş tanımı dokümanında “Method off Statement” olarak tanımlanan ve iş programına paralel olarak hazırlanacak olan işin nasıl, ne kadar sürede, hangi düzenleme ve yöntemlerle yapılacağı, ifası esnasında hangi standartlara uyulacağı, hangi önlemlerin alınacağı, aynı anda yapılacak işlere ilişkin planlamanın, işçi sayısının, yapılacak fazla mesainin belirleneceği gibi hususları içermesi gereken ve işin ifasına başlanabilmesi için öncelikle onaylanması gereken ön tasarım dokümanı hazırlanarak müvekkili şirket tarafından uygun bulunmasını müteakip … ve … onayına sunulması gerektiğini, davacı tarafça ön tasarım dokümanı hazırlanmasına ilişkin sözleşmede bir düzenleme yer almadığı iddia edilmiş olsa da ön tasarım dokümanı hazırlanması gerektiğinin iş tanımı dokümanının 5. maddesinde açıkça düzenlendiğini, ön tasarım dokümanının sözleşme ve eklerine uygun olması gerektiğini ancak davacı şirket tarafından sözleşmeye uygun olarak hazırlanamadığını, davacı tarafça yapılan revizyonlar sonucunda sözleşmeye uygun hale getirilemediğini, dolayısıyla müvekkili şirket ve ana müteahhit … tarafından kabul edilmediğini, ön tasarım dokümanında yer alan eksikliklerin davacının iddiasının aksine yazım hatası gibi basit nitelikte ve önemsiz eksiklikler olmayıp sözleşme ve işin ifası açısından bulunması gereken olmaz ise olmaz hususlardan olduğu, 29/04/2016 tarihli yazı ile ön tasarım dokümanın çok sayıda revizyona uğramasına karşın eksik hususların tamamlanmadığının belirtilip eksikliklerin detaylı olarak açıklandığını, yazıya cevaben davacı şirket tarafından gönderilen 17/05/2016 tarihli yazı ile eksikliklere ilişkin hazırlanan listenin minör konuların sistematik olarak abartılması olduğu, projeye ilişkin davacı şirket tarafından çok fazla çaba sarf edildiği, müvekkili şirketin oyalayıcı tavrı sebebiyle projenin geciktiği, ön tasarım dokümanında başkaca bir değişiklik yapılmayacağı, sözleşmenin bedelinin %20’sinin talep edildiği faturanın müvekkili şirkete ulaştırılacağının belirtildiğini ve yazının ekinde 196.654,08 Euro bedelli faturanın gönderildiğini, müvekkili şirket tarafından davacı şirkete yazılı ve sözlü olarak defalarca bildirilmiş ve talep edilmiş olmasına rağmen davacı şirketin sözleşme kapsamında … tarafından işe başlanılmasına izin verilmesi için onaylanması gereken ön tasarım dokümanını hazırlayarak nihai hale getirilmesi dahil işleri sözleşmeye uygun şekilde ve gereği gibi yerine getirmediğini, davacı şirkete gönderilen 31/03/2017 tarihli ihtarname ile davacı şirket tarafından hazırlanan ön tasarım dokümanının hali hazırda kullanılabilir olmadığı, bu sebeple 05/04/2017 tarihinde davacı şirketi temsile yetkili bir kişi tarafından müvekkili şirketten teslim alınması gerektiği, sözleşmenin davacı şirketin kusuruna istinaden ve sözleşmenin 26.maddesi uyarınca 31/03/2017 tarihi itibariyle feshedildiğinin ihtaren bildirildiğini, sözleşme fesih sonrası davacı tarafından sunulan ön tasarım dokümanının yeterli olgunluğa ulaşmamış olduğundan ve kullanılması mümkün olamayacağından CD ortamında davacı şirkete iade edildiğini, sözleşmenin 26/12-b maddesine dayalı olarak sözleşmenin feshi halinde alıcının teminat mektubunun cezai şart olarak gelir kaydedileceği düzenlenmiş olup, teminat mektubunun bu madde uyarınca irat kaydedildiğini, sözleşmenin ek-A’sında tarihler belirlenirken işin başlama tarihi olan 30/06/2015’in varsayımsal olarak belirlendiğini, davacının sözleşmede yer almayan yükümlülük olduğunu iddia ettiği taleplerin tamamının ya iş tanımı dokümanı kapsamında yer almasına rağmen davacı tarafça sunulmayan bilgi veya belgeler olduğu, ya da işin doğası gereği açıklanması gereken hususlar olduğunun tartışmasız olduğunu, gizlilik yükümlülüğünün ihlali iddiasının asılsız olduğunu, sözleşmede yer alan gizlilik yükümlülüğü ile sözleşme kapsamında ifa edilecek işlere ait her türlü verimin, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişiler ile paylaşılmasının engellenmesi amaçlandığını, ön tasarım dokümanının onay verilmek üzere … ve …’nun incelemesinden geçmesi gerektiğini, bu inceleme ve onaylanma olmadan projeye başlanmasının söz konusu olmadığını, sözleşme dışında yer alan başka bir şirket, kişi, kurum veya kuruluş ile paylaşılmadığını ve gizlilik yükümlülüğünün ihlal edilmediğini, sözleşmenin feshinin ardından davacı şirket tarafından hazırlanan ön tasarım dokümanı sözleşmeye uygun ve kullanılabilir nitelikte olmadığından kullanılmadığını ve Alpak firmasına ön tasarım dokümanının baştan yaptırıldığını, davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğundan davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, “…Mahkemece yapılan inceleme, bilirkişi asıl ve ek raporu içeriği ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmede davalı ile dava dışı … arasındaki sözleşmenin taraflar arasındaki sözleşmenin eki niteliğinde olduğuna ilişkin açık bir kayda rastlanılmadığı, davalı tarafın … için projeler üreten basiretli bir tacirin ön tasarım projesinin … onayından geçmesi gerektiğini belirttiği, objektif anlamda böyle bir koşulun olması halinde bu hususun sözleşmede yer alması gerektiği, sözleşme yahut eklerinde yer almayan bir husustan davacının sorumlu tutulamayacağı, davalının sözleşmede yer almayan koşulları ileri sürerek işin gecikmesinde payının olduğu, sözleşmenin ek-A maddesinde yer alan ara hedefler programı ve aşamalı ödeme planında öngörülen süreye göre 34 hafta sürmesi gereken işin … onayı koşulu ileri sürülerek yaklaşık 1.5 yıl ön tasarım projesi aşamasında kalınmasına yol açması nedeniyle davacının sözleşme bedelinde uyarlama talep etmesinin hayatın olağan akışına göre uygun olduğu, davalı tarafça iş yeri teslimi ile işin başlatılması koşullarının yerine getirilemediği, 2015 yılının sonlarında ancak başlatılabildiği, işin başlangıcının gecikmesinden davacının sorumlu tutulamayacağı, gerek elektrik işleri, gerekse mekanik işler bakımından, ön tasarım projesinin tasarım aşamasında olup sözleşme içerisinde ön tasarım dokümanının tanımlanmadığı, detayların neler olması gerektiği, teknik işlerle ilgili detaylar ve tarafların sorumluluklarının açıkça belirtilmediği, teknik incelemede, elektrik işleri ile ilgili olarak hazırlanan PDD Ver.9’da tek hat şeması, ana dağıtım panosu şeması, topraklama şeması gibi dokümanların hazırlandığı, hatalar ve eksiklikler içerdiği, hataların düzeltilerek yeterli bir PDD halinde geleceği ve onaylanabileceği, eksikliklerin PDD – nihai tasarım dokümanında giderilebileceği, bu durumun projeyi aksatmayacağı, … ve… Firması projelerinde bazı detayların işin doğasına uygun olarak benzerlikler taşıdığı, her iki firma projelerinin birbirinden farklı olduğunun belirlendiği, davacının iş sağlığı ve güvenliği hususunda projede gelinen aşama itibariyle ön tasarım dokümanı hazırlama aşamasının tamamlanıp henüz kesin tasarım aşamasına geçilememiş olması nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği hususunda gecikme ve noksanlıklardan söz edilemeyeceği, ön tasarım projesinin sözleşmede öngörüldüğü şekilde projenin ana hatları ile belirlendiği, ön tasarımın taraflar arasındaki bir işin genel hatları ile nasıl ve ne şekilde gerçekleştirileceğinin izah edildiği taslak bir hazırlık olup bu dokümanlarda kesin hesaplara veya kesinleştirilmiş tasarımlara yer verilmesinin beklenemeyeceği, iş tanımlarında detayların bulunmadığı, bu detayların ön tasarım incelemesi sonucunda süreçte elektronik posta veya yapılan toplantılar sonucunda talep edildiği, bu talepler doğrultusunda 9 versiyon düzeltme yapıldığı, davacının PDD versiyon 9 dokümanını yeterli detayla hazırladığı ancak detay çizimlerde hatalar yapıldığı, hataların düzeltilmesinin davalı tarafça talep edildiği, hataların düzeltilmesi mümkün ve basit işlemler olduğu, ayrıca iş takviminin güncellenmesinde sakınca olmadığının taraflarca toplantıda belirlendiği, mevcut dosya kapsamı itibariyle ön tasarım projesinin bir nevi avam proje niteliğinde olması beklendiğinden davacının düzenlediği projenin işin gereklerine aşama itibariyle uygun olduğu, fesih sebepleri de nazara alınarak davalının sözleşmeyi feshinin haklı gerekçelere dayanmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının taleplerinin değerlendirilmesinde;
Birinci kalem talep, irat kaydedilen teminat bedellerinin iadesi isteğine ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; Euro bedelli kesin teminat mektubu ile 33.335,00 Euro bedelli avans teminat mektubu nakde çevrilmiş olup toplam TL karşılığı ödenenin 287.825,21 TL olduğu, davalı şirket tarafından davacıya yapılan avans ödemesi toplamı 130.283,18 TL olup, bu miktarın teminat mektubu bedeline konu zarar hesabında, mahsup edilmesi gerektiği, mahsup sonucu miktar (287.825,21 – 130.283,18) 157.542,03 TL olup, bu kalemle ilgili olarak 157.542,03 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, alacağın içeriği itibariyle ihtarla temerrüde düşülmesi gerektiği, dava tarihi öncesi itibariyle temerrüde düşürücü ihtarname olmadığından alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
İkinci kalem talep, haksız fesih nedeniyle uğranılan kâr kaybına ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; yüklenicinin kusurlu olarak sözleşmeden dönmesi durumunda talep edilebilecek müspet zararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi içtihatları da nazara alınarak kesinti yöntemine göre hesaplanması gerektiği, bu durumda kesinti yöntemine göre davacının yapılmayan sözleşme konusu işlerden dolayı mahrum kaldığı kârın hesaplanabilmesi için yapılmayan işin sözleşmenin fesih tarihindeki bedeli belirlendikten sonra bu bedelden işi tamamlamaması nedeniyle tasarruf edilen malzeme ve işçilik bedelleri ile genel giderler, bu süre içerisinde başka bir iş bulunup çalışılmışsa elde edilen kâr, başka bir iş bulmaktan kasten kaçılmışsa elde etmekten kaçındığı kâr tespit ettirilip yapılmayan iş bedelinden çıkarılmak suretiyle bulunan miktarın kâr kaybı olacağı, dava konusu olayda henüz imalat aşamasına geçilmediğinden kesinti yöntemine göre yüklenici masraflarının, yapılmış olan masraflar emsal alınarak tespitinin mümkün olamadığı, götürü bedel üzerinden iş bedelinin kararlaştırıldığı, bu durumda Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin kökleşmiş içtihatları belirlenen hesaplama yöntemi de nazara alınarak bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın yerinde olduğu, buna göre kâr kaybı bedelinin 436.391,64 TL olarak hesaplandığı anlaşılmakla bu kalemle ilgili olarak 436.391,64 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, dava tarihi öncesi itibariyle temerrüt oluşmadığından, alacağın 1.000,00 TL’sine dava, kalanına ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Üçüncü kalem talep, sözleşme dolayısıyla yapılan masraf ve ödenen bedellere ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; davacının sözleşme dolayısıyla yaptığı masrafın 79.739,97 TL olduğu, işçi ücret ve SGK maliyeti de talep edilmiş ise de, işçi ücret maliyetine konu 10 işçinin münhasıran işbu dava konusu projeye angaje edildiği hususu kanıtlanamadığı gibi kâr kaybı hesabında da maliyet değerlendirilmiş olup, ayrıca hesaba katılamayacağı anlaşılmakla bu kalemle ilgili olarak 79.739,97 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, dava tarihi öncesi itibariyle temerrüt oluşmadığından, alacağın 1.000,00 TL’sine dava, kalanına ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dördüncü kalem talep, ticari itibar kaybı nedeniyle manevi tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; davacı taraf sözleşmenin davalı tarafça haksız feshi nedeniyle ticari itibar kaybına uğradığını beliterek manevi tazminat isteğinde bulunmuş ise de, taraflar tacir olup, aralarındaki sözleşmenin feshi hususlarını öngörmeleri gerektiği, haksız fesih halinde sözleşme dolayısıyla uğranılan maddi zararların talep edilebileceği, feshedilen sözleşme sebepli ticari itibar kaybına konu manevi tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla bu kaleme ilişkin davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Beşinci kalem talep, davacının tasarım ve imalat dokümanlarının haksız kullanımı sebebiyle oluşan zarara ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafından kullanılan projede de yer alan bazı detayların işin doğasına uygun olarak benzerlikler taşıdığı, haksız kullanımına ait bir veriye rastlanılmadığı anlaşılmakla bu kaleme ilişkin davanın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda, kar kaybı hesabında ne şekilde belirlendiği açıklanmayan ve denetime elverişli olmayan oranın sözleşme niteliği ve somut durum ile örtüşmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda %10 ile çarpım yapılması gerektiği belirtildiği halde; %8 oranının uygulanmasının hatalı olduğunu, işçilik masraflarının hesaplamaya dahil edilmemesinin hatalı olduğunu, 33.335,00 Euro’nun hem teminat mektubundan mahsup edilmesinin hem de kar kaybı hesabı sırasında işin tamamlanan kısmı olarak sözleşme bedelinden mahsup edilmesinin mükerrer azaltma yapılmasına sebep olduğunu, teminat mektuplarının irat kaydedildiği tarihteki kurdan değil, dava tarihindeki kurdan TL’ye çevrilerek zararın hesaplanması gerektiğini, ticari şirketlerin manevi zarar talep edebileceğine göre bir çok yargı kararları bulunduğunu, davalının kullandığı dökümanların, müvekkilinin sunduğu dökümanlara kopyalama seviyesine dayanan aynılığın bulunduğunu, hatta bu aynılığın yazım yanlışlarını dahi kapsayacak derecede olduğunu, bu hususta mahkemece inceleme yapılmadığını, mahkeme kararının gerekçesinde sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiğinin açıkça belirtilmediğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sundukları deliller ve savunmalarının dikkate alınmadığını, taraflar arasındaki yazışmalarda müvekkilinin bildirdiği eksikliklere ilişkin değerlendirme yapılmadığını, bu eksikliklerin giderilip giderilmediğinin belirlenmediğini, bilirkişi raporunda davacı tarafından hazırlanan PDD dökümanının sözleşmeye uygun olduğunun tespit edilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişilerce teknik inceleme yapılmadığını, davalının yazışmalarda ve yapılan toplantılarda eksiklikleri kabul ettiğini ve yeni versiyonların hazırlandığını, bu durumun davalının eksiklikleri ikrar ettiğini gösterdiğini, mahkemece, taraflarca sunulan sözleşme metinlerindeki tercüme farklılıkları konusunda inceleme yapılmadığını, bilirkişinin davacının sunduğu tercümeden yararlandığını, davacının sözleşmenin 20.maddesine göre, 30 günlük sürede uyarlama talep etmediğini, 10/09/2015 tarihli e-postada davacının işin başlangıcı tarihine karşı çıkmadığını, sözleşmenin 1.maddesi ve iş tanımı dökümanının 1.1 maddesinde taraflara ilişkin tanımların yer aldığını ve burada ana sözleşmenin tanımlandığını, ana sözleşmede iş veren … taraf olduğundan ondan onay alınmadan projenin yürütülmeyeceğini, bu hususun bilirkişilerce bilinmesine rağmen buna aykırı tespitler yapılmasının doğru olmadığını, teknik işlerle ilgili detayların ve tarafların sorumluluklarını açıkça belirtilmediği tespitinin hatalı olduğunu, her ne isim altında olursa olsun yalnızca tek bir tasarım dökümanı hazırlanacağı hususunun davacı tarafça da bilindiğini, hükme esas bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde ayrıca kesin bir tasarım aşaması bulunmadığından ve hazırlanan PDD dökümanı sonrasında doğrudan sahada işin icrasına başlanacağından PDD dökümanı ile sahada faaliyete başlamadan önce projenin tüm detaylarını belirlenmesi ve PDD dökümanın detaylı olması, kesin tasarımlar ve hesaplar içermesi gerektiğini, davaya konu projenin … projesi olup, kritik bir iş olması sebebiyle detaylı olarak gereken ölçüm, hesaplama ve analizlerin gerçekleştirilmesinin gerekli olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitin aksine, davacı tarafça hazırlanan PDD dökümanının birinci versiyonunun içerik, kapsam, anlatım, yazım ve imla bakımından çok zayıf bir döküman olduğunu, sözleşmeye uygun olmadığını, ayrıca onay alınmadan sözleşmenin ek-A’da yer alan tablodaki bir sonraki adıma geçilemediğini, mahkeme kararında bilirkişi raporu ve ek raporuna karşı sunulan itirazlarını dikkate alınmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1-Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf ile temyiz incelemesi aşamasında re’sen incelenir.
Dava konusu somut olayda, davacı vekili; dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında, müvekkilinin sahip olduğu teknik ticari bilgi ile ortaya konulan tasarım ve imalat dökümanlarının, davalı tarafça sözleşmenin feshinden sonra kendilerince kullanıldığı ya da başka şirketlere kullandırıldığını, müvekkilinin bu haksız kullanım nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
Dava konusu olan bu talep hakkında yargılama görevinin, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin görevine girip girmediği hususunda bir değerlendirme yapılarak, mahkemece bu talep hakkında görevsiz olduğu sonucuna varıldığı takdirde, bu talebe ilişkin dava dosyasının tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu hususta inceleme ve değerlendirme yapılmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur (Yargıtay 15. HD 2011/6095 E 2012/3388 K, 2018/2788 E 2018/2826 K, 2018/1517 E 2019/249 K).
2-Davacı vekili tarafından dosya kapsamına delil dilekçesi ekinde ibraz edilen, taraflar arasında imzalanan ve 23/01/2015 tarihli olduğu belirtilen “Alt Yüklenicilik Sözleşmesi” başlıklı, tercüme edilmiş sözleşmenin TANIMLAMALAR başlıklı 1.(1) maddesinde, “Ana Sözleşme”nin tanımı kısmında: “Ana Sözleşme, … Limited ile … … arasında …-CO-12343-SGS ilgi numaralı sözleşmeye dayalı anlaşma olarak 18/10/2018 tarihinde imzalanan ve orada yer alan hüküm ve koşulların alt yüklenicilere uygulanmasını içeren anlaşmadır” hükmüne yer verildiği, yine aynı maddenin “İş Açıklaması” kısmında “EK C olarak düzenlenen ve bu alt yüklenicilik kapsamında yürütülecek işlerin ayrıntılı açıklaması olup, alt yüklenicilik sözleşmesi kapsamında teknik şartname ile birlikte okunacak belgeyi ifade eder” hükmünün bulunduğu görülmektedir.
Davalı tarafından dosyaya ibraz edilen sözleşme tercümesinin TANIMLAR başlıklı 1.(1) maddesinin “Baş Sözleşme” kısmında; “Baş Sözleşme, sözleşme kapsamındaki şart ve koşulları belirleyen 18/10/2011’de … Limited ve … … arasında yürürlüğe giren …-CO-12343-SGS referans numaralı sözleşme olarak kullanılan belge anlamına gelir” hükmüne yer verilmiş ve yine aynı maddenin “İş Beyanı” başlıklı kısmında “İş bu belgede EK C olarak yayınlanan ve taşeronluk sözleşmesi kapsamında verilen teknik özelliklerle bağlantılı olarak yorumlanacak olan bu taşeronluk sözleşmesinde yapılan işlerin detaylı açıklaması” hükmünün bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda; taraflarca dosyaya sunulan sözleşme tercümelerinde, benzer ifadeler bulunduğu anlaşılmakla beraber, gerekirse mahkemece taraflar arasındaki sözleşmede yer alan bu ifadeler hakkında taraflardan da beyan alınarak, … ile yapılan ana sözleşmenin, taraflar arasındaki sözleşmeye ek yapılıp yapılmadığı, ana sözleşmedeki şart ve koşulların taraflar arasında geçerli olup olmadığının değerlendirilmediği, bilirkişi heyet raporunda bu maddeler nazara alınmadan ana sözleşmenin, taraflar arasındaki sözleşmeye ek yapılmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça; davacının ön tasarım dökümanlarında bir çok hata yaptığı, defalarca uyarılmasına ve en son …’dan onay alınamamasına rağmen eksiklikleri ve hataları gidermediği ileri sürülerek, bu sebeple sözleşmenin feshedildiği belirtilmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda özetle, ana sözleşmenin taraflar arasındaki sözleşmeye ek yapılmadığı, projenin teknik ayrıntılarının sözleşmede belirtilmediği ve davalının sözleşmeyi fesihte haksız olduğu sonucuna varılmış ise de; bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı, bilirkişiler ve mahkemece dosyadaki tüm delillerin ve tarafların sözleşme aşamasında gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediklerinin, bununla birlikte uyarı görevinin taraflarca yerine getirilip getirilmediğinin yeterince incelenmediği, sözleşmenin feshinde tarafların ortak kusurlu veya taraflardan sadece birinin kusurlu olup olmadığının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; mahkemece, dava konusunda uzman elektrik mühendisi, makina mühendisi, inşaat mühendisi, mali müşavir ve eser sözleşmeleri konusunda uzman bir bilirkişiden oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor ve itiraz edilmesi halinde; tüm itirazları karşılayacak şekilde ek rapor alınıp, sonucuna uygun bir değerlendirme yapılıp, dava konusu edilen talepler hakkında bir hüküm kurulması gereklidir.
3-Kabule göre de; hükme esas alınan bilirkişi raporunun 25.sayfasında kar oranı %10 olarak uygulanması gerektiği belirtildikten sonra, %8 oranı üzerinden hesaplama yapılması ve yine kar kaybı hesaplanırken işin tamamlanan kısmı olup olmadığı incelenmeden ve açıklanmadan avans olarak ödenen 33.335,00 Euro’nun işin tamamlanmış kısmı olarak kabul edilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.3-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2022 gün ve 2020/203 Esas 2022/222 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.3-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 11.510,00 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
6-Taraflarca ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Talep halinde inceleme konusu kararın icrasının geri bırakılması için İİK’nın 36/1 maddesi gereğince varsa taraflarca yatırılan nakit teminatların veya sunulan banka teminat mektuplarının dosya kapsamı ve kararın niteliğine göre aynı maddenin 5. fıkrası gereğince yatıran/sunan tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 07/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip