Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/649 E. 2022/838 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/649 – 2022/838
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/649
KARAR NO : 2022/838
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca
Kararın Kaldırılarak Gönderilmesine)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2022
NUMARASI : 2021/426 Esas 2022/243 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 04/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2022

Dava Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş, verilen bu karara süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 02/01/2017 tarihli dilekçesinde özetle taraflar arasında 21/05/2012 tarihinde imzalanan alt taşeorunluk sözleşmesi ile davalıların yükleniciliğini üstlendiği inşaatın mekanik işlerinin yapımının müvekkili tarafından üstlenildiğini, davalı ortaklığın ana işverenle olan sözleşmesinin 30/12/2014 tarihinde sona ermesi üzerine alt yükleniciler ile olan sözleşmenin de aynı tarihler itibariyle feshedildiğini, davacı müvekkilinin 12 nolu hak ediş bedelinden kalan 81.876,20 USD karşılığı KDV hariç 289.841,75 TL alacağı ile mühendislik hizmetleri ve kâr kaybından dolayı 339.701,00 USD karşılığı (KDV hariç) şimdilik 10.000,00 USD karşılığı olan 35.400,00 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesinin konu başlığında “itirazın iptali ile borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebidir.” yazması üzerine davacı vekilinden alınan talebin açıklamasına ilişkin 12/10/2017 tarihli dilekçede 12 nolu hak ediş bedelinden kalan 81.876,20 USD’nin TL karşılığı KDV hariç 289.841,75 TL ile mühendislik hizmetlerinden, kâr kaybından dolayı 339.701,00 USD (KDV hariç) ‘den şimdilik 10.000,00 USD karşılığı 35.400,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istediklerini ve taleplerinin alacak istemine ilişkin olduğunu belirtmişlerdir.

YANIT:
Davalılar vekili tarafından verilen 02/03/2017 davayı cevap dilekçesinde özetle; davacının uyarılmasına rağmen imalatlardaki hata ve ayıpları gidermediğini, işin yapılmasını geciktirdiğini, ana işveren ile imzalanan sözleşmenin 31/12/2014 tarihi itibariyle feshedilmesi üzerine tüm alt yüklenici ve tedarikçiler ile olan sözleşmelerin sona erdirildiğini, bu hususun 30/12/2014 tarihli yazı ile davacıya bildirildiğini, davacının hiç bir gerekçe ileri sürmeden 01/09/2015 tarihli hak edişi imzalamadığını, 04/08/2015 tarihli ihtarname ile de bir takım haksız taleplerde bulunduğunu, dava dışı şirkete olan 67.513,00 TL borcun başlatılan takip ile müvekkilinden tahsil edildiğini, 12 nolu hak edişin KDV’siz tutarının icra takibinden önce davacıya ödendiğini, davacının 12 nolu hak edişine karşılık düzenlediği 17/09/2015 tarihli faturanın yasaya ve sözleşmeye uygun düzenlenmemesi nedeni ile kabul edilmeyerek iade olunduğunu, davacı tarafından başlatılan takibe itiraz olunduğunu, takip tutarı ile davadaki taleplerin uyumlu olmadığını, müvekkilinin sözleşmeyi feshetme yetkisi bulunduğunu, fesihte müvekkilinin kusurunun olmadığını, bu sebeple davacının sadece hak ediş alacağını isteyebileceğini, mühendislik hizmetleri ve kâr kaybı adı ile belirtilen taleplerinin yerinde olmadığını, davacının teminat senedi ile hak edişlerden kesilen nakit teminatının müvekkilinde durduğunu, iade şartlarının oluşmadığını belirterek haksız davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2022 tarihli 2021/426 Esas ve 2022/243 Karar numaralı kararında özetle; Davacı açmış olduğu işbu dava ile iş ortaklığını oluşturan davalıların dava dışı iş sahibi ile yapılan sözleşmenin feshedilmesi sebebi ile bakiye iş bedeli alacağı ile mühendislik hizmeti ücreti ile kâr kaybından kaynaklanan alacağın talep edilmiş olup, tarafların davaya ilişkin delil ve belgeleri toplandığı, inşaat mühendisi ile mali müşavir bilirkişilerden tarafların ticari defterleri incelenerek 18/07/2018 tarihli raporda davacının toplam KDV dahil imalat tutarından ödeme miktarının düşülmesi ile davacının 108.706,73 USD alacaklı olduğu, açılan dava ile 81.876,20 USD karşılığı 289.841,75 TL talep edildiği, davacının mühendislik hizmet bedeli ve kâr kaybı namı ile talebinin yerinde olmadığı belirtilmiş, bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine dosya aynı bilirkişilere tevdi edilerek alınan 16/11/2018 tarihli raporda davacı şirkete teminatın ödenmesi şartlarının tam olarak oluşmadığı, davacı alacağı olarak belirtilen 108.706,63 USD’den teminat tutarı olan 58.603,43 USD’nin SGK’ya olan borçsuzluğun ispat edilmesi halinde istenebileceği belirtilmiş,
Davacı vekili tarafından 20/03/2019 tarihli dilekçe ekinde sunulan SGK Başkanlığı… tarafından düzenlenen 25/06/2015 tarihli yazıda “… ……Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin faaliyet devresi 15/09/2012 ila 30/09/2014 devresinde kurumumuza verilen aylık prim hizmet belgelerinden dolayı tahakkuk eden herhangi bir borcunun bulunmadığı, yapılan inceleme neticesinde anlaşılmıştır. ” bilgisini içerdiğinden davalılar vekilinden sorulmuş, yazının içeriği inkar edilmediğinden yeniden müzekkere yazılmamış, bilirkişi rapor ve ek raporu ile sunulan delillerden anlaşıldığı üzere davacının yaptığı işten dolayı davalı şirketten alacağı 108.706,63 USD’ olduğu, bu alacağın 58.603,43 USD’si teminat kesintisi olup, SGK’dan ilişiksiz belgesi alındığından davacı davalılardan tüm alacak miktarını talep edebileceği, İşbu davada da davacı 81.876,20 USD karşılığı 289.841,75 TL’yi davalılar başlatılan takiple temerrütte düştüğünden takip tarihi olan 14/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan talep edilebileceği, Davacı sözleşmenin feshi nedeni ile müvekkilinin kâr kaybına uğradığını, verdiği mühendislik hizmeti karşılığını alamadığını belirterek bu hususta da talepte bulunmuş ise de sözleşmenin 20.ve 17/a maddelerine göre sözleşmenin feshi durumunda davacı alt yüklenicinin temin edilmemiş malzeme ve makine açıklaması ile masraf, tazminat, kâr mahrumiyeti adları ile talepte bulunmayacağını taahhüt ettiğinden davacının kâr kaybı ve mühendislik hizmetlerine yönelik talepleri yerinde olmadığı,
Toplanan delillere göre iş ortaklığını oluşturan davalıların yükleniminde olan inşaatın mekanik yapım işlerinin davacı tarafından yüklenildiği, ana işveren tarafından sözleşmenin feshedilmesi üzerine davacı ile yapılan sözleşmenin de feshedildiği, sözleşme hükümlerine göre de davacının sadece yaptığı bakiye iş bedelini talep edebileceği, bunun içeresinde teminat kesintisinin de olduğu, kesintilerin iade şartlarının oluştuğu, davacının kâr payı ve mühendislik hizmeti taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla bakiye iş bedeline yönelik davanın kısmen kabulüne, 289.841,74 TL bakiye iş bedeli alacağının takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verildiği, Taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31 Hukuk Dairesinin 01/06/2021 tarih ve 2020/600 esas, 2021/547 karar sayılı ilamı ile “…Davalı-yüklenici ortaklık vekili davaya karşı sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; müvekkilinin ana işveren… Limited Şirketi ile imzaladığı sözleşmenin 31/12/2014 tarihi itibariyle feshedilmesi üzerine tüm alt yüklenicilerle ve bu arada davacı ile olan sözleşmenin de bu nedenle feshedildiğini ve davacıya konu ile ilgili bilgi verilerek 12 nolu son hak edişin düzenlendiğini ancak davacının hiçbir gerekçe göstermeden ve çekilen ihtarnameye rağmen hak edişi imzalamadığını ve sözleşmeye aykırı haksız taleplerde bulunduğunu, davacı hakkındaki icra takipleri sebebiyle icra dosyalarına yapılan ödemeler mahsup edilerek 12 nolu hak ediş karşılığı kalan alacağın davacı hesabına ödendiğini, davacının 12 nolu hak ediş karşılığı düzenlemiş olduğu faturanın sözleşmeye uygun düzenlenmediğinden müvekkili tarafından iade edildiğini, hak ediş alacağının faturasının kesilmesi halinde ancak KDV alacağının ödenebileceğini, davacının bu davadan önce aynı sebeplerle müvekkili hakkında İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün 2015/20303 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptığını, müvekkilinin bu takibe hem yetki hem de borç yönünden itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu, davacının itiraz üzerine yetkiye yapılan itirazın hükümden düşürülmesi için dava yoluna gitmediği gibi yetkili icra müdürlüğünde icra takibi de yapmadığını ve eldeki davayı açtığını, davacının fesihte kusursuz olması koşuluyla sadece ödenmeyen hak ediş alacağını talep edebileceğini, sözleşmenin 17/A maddesi uyarınca işverenin gerek gördüğü taktirde yazılı bildirim göndermek suretiyle sözleşmeyi feshetme yetkisi bulunduğunu, bu sebeple mühendislik hizmetleri ve kar kaybı nedeniyle alacak talebine hakkı bulunmadığını, yine sözleşme uyarınca nakit teminatın ve teminat senedinin iadesi koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istediğini, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda inşaat mühendisi ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulunun 18/07/2018 tarihli kök raporu ile 16/11/2018 tarihli kök raporlarına istinaden davacının yaptığı işten dolayı davalı şirketten olan ödenmeyen hak ediş alacağının 108.706,63 USD olduğu, bu alacağın 58.603,43 USD’sinin teminat kesintisi olup, SGK’dan ilişiksiz belgesi alındığından, davacının davalı ortaklıktan teminat kesintilerinin de iadesini istemeye hakkı bulunduğu, bu sebeple davacının 81.876,20 USD karşılığı 289.841,75 TL’yi davalılar hakkında başlatılan icra takip tarihi itibariyle davalılar temerrüde düşmüş olduğundan, bu tarih olan 14/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan talep edebileceği ancak davacının mühendislik hizmetleri ve kar kaybı alacağı yönünden yapılan değerlendirmede ise; taraflar arasındaki sözleşmenin 20.maddesi ve 17/A maddesi uyarınca sözleşmenin feshi durumunda davacı alt yüklenicinin temin edilmiş malzeme ve makine açıklaması ile masraf, tazminat, kar mahrumiyeti adları ile talepte bulunmayacağını taahhüt etmiş olduğundan, davacının kar kaybı ve mühendislik hizmetlerine yönelik taleplerinin reddine dair karar verilmiş ve davanın kısmen kabulüne dair bu karara karşı davacı ve davalılar vekillerince yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurulduğunun anlaşıldığı, davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde mühendislik hizmetleri ve kar kaybı alacakları yönünden de, sözleşmedeki ” back to back ” kuralı gereği ana sözleşmede uygulanan hükümlerin taraflar arasındaki sözleşme yönünden de uygulanması gerektiğini, bu sebeple taraflar arasındaki sözleşmenin 17.maddesinin uygulanmaması gerektiğini ve bu taleplerinin de kabulüne karar verilmesi gerektiğini istinaf gerekçesi olarak ileri sürmüş ise de; taraflar arasında düzenlenen 21/05/2012 tarihli alt taşeronluk sözleşmesinin 17/A maddesinde sözleşmenin feshi durumunda, davacı alt yüklenicinin temin edilmemiş malzeme ve makine açıklamasıyla masraf, tazminat, kar mahrumiyeti adı altında herhangi bir talepte bulunmayacağını, sadece kusursuz olması halinde temin ettiği malzeme bedelleri ile varsa hak ediş alacaklarını talep edebileceğini beyan ettiğinden bu taahhüdü ile bağlı olup ” ahde vefa ” kuralı uyarınca ödenmeyen hak ediş bedeli alacağı ve koşulları oluştuğu taktirde davalı nezdindeki teminatlarının iadesini talep edebileceğinden, mahkemece de davacının bu taleplerinin reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasa hükümlerine aykırı bir durum görülmediğinden davacı vekilinin buna yönelik istinaf sebebinde dairemizce isabet görülmediği, Davalılar vekilinin istinaf başvuru sebepleri yönünden yapılan değerlendirme sonucunda ise; davalılar vekili hak ediş alacağının davacı tarafça hak ediş tutanağının imzalanmaması sebebiyle ve bu hak edişler karşılığı davacı tarafça düzenlenen faturanın kabul edilmeyerek iade edilmesinden sonra davacı tarafından sözleşme hükümlerine uygun olarak yeniden fatura düzenlenmemesi sebebiyle hak ediş alacağının dava tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğini, yine fatura düzenlenmediğinden KDV alacağının da dava tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğinden talep edilebileceğini belirtmiş ise de; sözleşmeden doğan alacaklar sözleşmede ön görülen tarihte, sözleşmenin ifa tamamlanmadan sona erdirilmiş olması durumunda ise fesih/tasfiye tarihinde muaccel hale geleceğini,
Buna göre taraflar arasındaki sözleşme, davalı ortaklık tarafından 31/12/2014 tarihi itibariyle feshedildiği, davacı alt taşeronun ödenmeyen hak ediş alacağı bu tarih itibariyle muaccel hale geldiği, davalılar vekilinin hak ediş alacağının dava tarihi itibariyle muaccel hale gelmediği yönündeki istinaf sebebinde isabet görülmediği gibi davacının fatura kesmemesi nedeniyle KDV alacağını talebe hak kazanmadığı yönündeki istinaf gerekçesinde de isabet bulunmadığı, zira fatura kesilmemesi devlete ödenmesi gereken KDV’nin yüklenici tarafından talep edilemeyeceği anlamına gelmediği, Bu sebeple dava tarihi itibariyle davacının ödenmeyen hak ediş alacağı ile bu alacağa uygulanması gerekli KDV tutarı muaccel hale gelmiş durumdadır. ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2011/6984 E. 2012/3732 K. )
Mahkemece davacı-alt taşeronun, hak edişlerinden nakit olarak kesilen teminat tutarlarını ve davalı ortaklık nezdindeki teminat senedinin iadesi koşullarının oluştuğu kabul edilerek teminatlarından nakit olarak kesilen bedeller de hak ediş alacağına eklenmek suretiyle teminatın iadesi taleplerinin de kabulüne karar verilmiş ise de; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 7/3.maddesinde teminatların iadesi koşulları düzenlendiği, Bu şartlara göre alt yüklenicinin, çalıştırdığı işçilerin özlük haklarına ilişkin olarak tazminat, ödeme, borç ve sorumluluğun olmadığını gösterecek belgeleri ibraz etmiş olması, alt yüklenicinin yaptığı işlerin idare tarafından geçici kabulünün yapılması üzerine bu işlerin işveren tarafından geçici kabulünün yapılması, sözleşmenin 7.3.3 ve 7.3.4 maddelerinde belirtilen şekilde borç, sorumluluk ve risklerin bulunmaması, buna göre de eksik, ayıp, gecikme, idare tarafından işverene uygulanan yaptırım ve cezalar ile bunlarla sınırlı olmamak üzere alt yüklenicinin sözleşme ve yasadan doğan herhangi bir sorumluluğunun bulunmaması, kesin teminat mektubunun ise alt yüklenicinin yaptığı işlerin idare tarafından kesin kabulünün yapılması üzerine, bu işlerin işveren tarafından kesin kabulünün yapılmasından sonra ve alt yüklenicinin işverene hiçbir borcunun kalmadığının saptanması ile alt yüklenicinin yazılı talebi üzerine iade edileceği, belirtildiği gibi sözleşmenin ekinin Ek 2 maddesinde de teminatın iadesine ilişkin bir takım şartlar ön görüldüğü ancak mahkemece bu maddelerdeki teminatın iadesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, dava tarihi itibariyle davacı tarafın bu koşulları sağlayıp sağlamadığı konusundaki taraf delillerinin toplanmadan ve davalılar vekilinin bu konudaki itirazları değerlendirilmeden teminatın iadesi koşullarının kabulü ile davacının davalı nezdindeki teminat kesintilerinin de hükmedilen alacağa dahil edilmesi kabul şekli itibariyle doğru olmamış ve davalılar vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmüştür.
Yine mahkemece kabule göre de hükmedilen davacı alacağına davadan önce davalı yüklenici ortaklık hakkında İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün 2015/20303 Esas sayılı icra takip dosyası ile davalı yüklenicilerin temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren avans faizi uygulanarak davalıdan tahsiline dair karar verilmiş ise de; davalı ortaklığın takip dosyasına sunduğu dilekçe ile hem icra müdürlüğünün yetkisine hem de borca itiraz ettiği ve takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı yüklenici ortaklığın takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabul edilebilmesi için davacı alacaklı tarafın, icra takip dosyasının yetkili icra dairesine intikalini sağlayıp, borçluya yeni bir ödeme emri tebliğ ettirmesi veya borçlunun yetki itirazının hükümden düşürülmesini sağlamak için itirazın iptali davası açması gerekir. Davalı yüklenici ortaklık icra takibine karşı yetki itirazında bulunmuş olduğundan, bu hususlar yerine getirilmeden ortada mevcut ve geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemeyeceğinden davalı yüklenici ortaklığın bu takibin açılış tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabulü ile hükmedilen alacağa yetkisine itiraz edilen icra müdürlüğündeki takip dosyasının açılış tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmiş olması da doğru olmamış ve davalılar vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu da dairemizce haklı görülmüştür. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2007/7523 E. 2008/121 K. sayılı kararı)” gerekçeleri ile mahkemelerinin kararının kaldırılmasına karar verildiğini,
Dosyanın mahkememize gelmesi sonrası yeni esasa kaydının yapılmış belirlenen 24/11/2021 tarihli duruşmada davacı vekiline iadeye ilişkin sunulmayan belgeler varsa sunulması, celbi gereken var ise yerlerini bildirmek üzere kesin süre verilmesine karar verilmiş, daha sonraki 22/12/2021 tarihli celsede ara karar doğrultusunda belgelerin sunulduğunun beyan edilmesi üzerine dosya daha önce rapor düzenleyen bilirkişilere tevdi edilerek ek rapor düzenlenmesi istenmiş, alınan 28/02/2022 tarihli dilekçede davacının SGK prim borcu ve işçilik borcunun bulunmadığı kabul edildiği takdirde nakit teminat kesintisinin iadesinin talep edilebileceğinin belirtilmiş, taraf vekillerinin bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve itirazları alınmış, davacı tarafından davalıların oluşturduğu iş ortaklığının üstlendiği inşaat mekanik yapım işleri taşeron olarak davacı tarafından üstlenilmiş ana işveren tarafından sözleşmenin feshedilmesi üzerine davacı ile yapılan sözleşme de feshedilmiştir. Sözleşme hükümlerine göre davacı nakit teminat kesintisinin iadesini talep edilebilmesi için davacı alt yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin özlük haklarına ilişkin olarak tazminat, ödeme, borç ve sorumluluğunun olmadığını gösterecek belgelerin ibrazı gerektiği, davacı alt yüklenicinin yaptığı işlerin idare tarafından geçici kabulünün yapılması, sözleşmede ilgili maddelerde belirtilen şekilde borç, sorumluluk ve risklerin bulunmaması, eksik, ayıp ve gecikme, idare tarafından işverene uygulanan yaptırım cezalarının doğmamış olması, davacının bahsi geçen hususlarla sınırlı olmak üzere alt yüklenicinin sözleşme ve yasadan doğan herhangi bir sorumluluğunun bulunmaması, işlerin işveren tarafından kesin kabulünün yapılmasından sonra ve alt yüklenicinin işverene hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesi halinde mümkündür. Hem İstinaf Mahkemesi kararından önce yapılan incelemede hem de İstinaf Mahkemesi’nin mahkeme kararını kaldırma sonrasında yapılan yargılamada alınan raporlarda teminat kesintisi içinde olacak şekilde yaptığı iş bedelini davacının talep edebileceği, davacının iadesini talep ettiği teminat kesintisinin iade şartlarının oluştuğu, davacının kar kaybına yönelik açtığı davanın mahkememizce daha önce verilen kararla reddedildiği, bu kararla ilgili davacının yaptığı istinaf talebinin yerinde görülmemesi nedeniyle davacının kar kaybına yönelik açtığı dava ile ilgili mahkemelerince verilen red kararına yapılan istinaf başvurusu reddedildiğinden bu taleple ilgili yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacının taminat kesintisi dahil hakediş alacağına yönelik talebinin kabulüne ve 289.8841,74 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline dair karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 20/05/2022 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece 2017/2 E. Sayılı dosyada verilen hükmün istinaf incelemesinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/600 E. Sayılı dosya ile yerel mahkeme ilamının kararın kaldırılmasına hükmedildiğini, dosyalarının 2021/426 E. Sayılı yeni kaydı oluşturularak tekrardan hüküm kurulduğunu,yerel mahkeme kararına karşı istinaf başvurularını sunduklarını, mahkemeninin gerekçeli kararında da ”İDDİA” başlığında İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü 2015/20303 E. Sayılı takip dosyası ile 81.876,20 USD cinsi üzerinden takip başlatıldığını, takibe itiraz edilmesi neticesinde şimdilik 10.000,00 USD yönünden itirazın iptaline, daha sonra ıslah ile mevcut itirazın iptali davasının alacak davasına dönüştüğünü, hem takip talebinde, hem de 2017/2 E. Sayılı dosyaya sundukları 12/10/2017 tarihli dileklerinde 81.876,2 USD (x3,54=289.841,78 TL) alacağın şimdilik 10.000,00 USD miktarının (x3,54=35.400,00 TL) davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ettiklerini, anılan miktarların TL karşılığının yazılması harca esas değerin belirlenmesinde bir zorunluluk olduğundan, alacağın aynen USD olarak talep edildiği, o gün mevcut 3.54 kur oranından çarpılarak TL karşılığının sadece belirtilmekle yetinildiğini, ancak buna rağmen yerel mahkeme tarafından hükümde alacağın TL cinsinden hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, zira hem icra takibindeki taleplerinden, hem itirazın iptalinden, hem de bu davanın ıslah ile alacak davasına çevrilmesindeki beyanlardan kur oranının harç miktarı için belirtilmekle alacağın cinsinin değişmeyeceğini, nitekim taraflar arasındaki sözleşmeler ve bugüne kadar yapılan kısmi ödemelerin de USD cinsinden yapıldığını, tarafların birbirlerine noter aracılığı ile gönderdiği ihtarnamelerde bakiye miktarların USD üzerinden belirtildiğini, davalı firmaların asıl işverenden 3.000.000 USD Altyüklenici ve tedarikçi talepleri için (sulh sözleşmesi madde: 5.1) para tahsil ettiğini, müvekkilinin dosya içinde mevcut sulh protokolüne göre 10 nolu alt yüklenici olduğunu,
Davalılar ile dava dışı asıl işveren arasında imzalanan sulh protokolüne göre %15 nispetinde kar kaybı toplamda 4.377.174 usd tahmini kar ödemesi aldığını, ancak bu miktarın müvekkilene yansıtılmadığını, (Sulh sözleşmesi madde : 5.1.ııı) Tüm bu açıklamalar ışığında asıl işveren-mal sahibi fesihten dolayı davalıya toplamda 9.177.174 USD (dokuz milyon yüzyetmişyedi bin yüzyetmişdört) abd doları ödeme yaptığını, Müvekkili ile davalı arasında imzalanan altyüklenici sözleşmesini tamamen back to back esasına göre olduğunu, Back to back sözleşmelerde idarenin / mal sahibinin gerek lehte gerekse de aleyhteki tüm uygulamaları altyükleniciye yansıtılacağını ve altyüklenicinin buna itiraz edemeyeceğini, mahkemece verilen kararda sözleşmenin 20 no’lu ana sözleşmeye tabiyet (back to back) maddesinin göz ardı edildiğini, müvekkil ile davalılar arasında bu madde sanki hiç yokmuş gibi karar verilmiş ve altyüklenici fesihten dolayı davacıya ödenen yukarıdaki kar kayıplarından mahrum bırakıldığını, Eğer sözleşmede back to back maddesi olmasaydı o zaman altyüklenici herhangi bir kar kaybı talebinde bulunamayacağını, ancak back to back (birebir aynı) sözleşmelerde idare tarafından gerek altyüklenicinin lehine olsun gerekse de aleyhine olsun tüm uygulamaların altyükleniciye yansıtılması gerektiğini, asıl işveren mal sahibi idare ile davalı yüklenici arasında yapılan sulh sözleşmesi altyüklenicinin 20 nolu madde’de tabi olduğu ana sözleşmenin bir eki veya devamı olduğunu, müvekkil alt yüklenici ana sözleşmeye tabi ise onun eki ve/veya devamı olan bu sulh sözleşmesine de tabi olması ve bu sözleşme kapsamındaki uygulamalara (gerek lehte gerekse de alyhte) tabi olması gerektiğini, iş bu sebeple de davalarında talepler arasında olan mühendislik hizmeti-kar kaybı taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan alt yükleniciye tabiiyet (back to back) başlıklı 20 numaralı maddesi gerek hakedişlerin ödenmesi gerekse de işin yürütümüne ilişkin tüm idare uygulamaları birebir aynı prensip doğrultusunda işveren tarafından alt yükleniciye yansıtılacak olup alt yüklenici bunu peşinen kabul ettiğini, bilirkişi raporlarında her ne kadar davalı ile idare arasında yapılan sulh sözleşmesinin 17A maddesi gereği back to back prensibinin uygulanmayacağı belirtilmişse de, 17A maddesi işverenin işi durdurması durumundan bahsettiğini, somut olayda ise taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin alt yüklenicinin kusuru dışında iş sahibi idarenin talebi ile feshedildiği, bu sebeple mahkemece davacının kar kaybı ve mühendisilik hizmet bedeli konusunda alacağı olmadığının kabulü sözleşmenin temel dayanağı olan back to back prensibine aykırılık oluşturduğunu, davalı ile idare arasında yapılan sulh protokolü ile taraflar arasındaki back to back prensibi bertaraf edilmek istendiğini, davalı her ne kadar idare ile arasındaki sulh sözleşmesinde kendisinden danışmanlık şirketi olarak bahsetmişse de, somut olayda herhangi bir danışmanlık yapmadığını, KDV alacağının dava tarihi itibariyle muacel hale geldiğini, müvekkilin bilirkişi raporunda da sabit olduğu üzere 49.936,43 USD tutarındaki KDV alacağının hüküm altına alınmadığını, mahkemenin de malumu olduğu üzere müvekkili tarafından fatura tanzim edilmese bile KDV alacağının doğduğunu, bununla ilgili yargıtay 15.Hukuk dairesinin emsal kararı : 2011/6984 E. 2012/3732 K.) İş bu sebeple de gerekçeli kararda 49.936,43 USD tutarındaki KDV alacağımıza hükmedilm(em)esi usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme tarafından ilamın talep edilen cins dışında farklıca bir para biriminden kabulüne karar verilmesini taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gibi, geçen zamanda yaşanan kur değişiklikleri ile de müvekkilinin katlanması beklenemeyecek derecede zarara uğramasına yol açtığını, sözleşme dayanağı olan back to back prensibinin herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin yok sayılması da usul ve yasaya aykırı olduğundan istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararın kaldırılmasına davalarının tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 07/06/2022 tarihli havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından, davanın kısmen kabulü ile 12 nolu hakediş bedelinden kalan 289.841,74-TL (81.876,2-USD X 3,54-TL) ‘nin kabulüne hükmedildiğini, davacının mühendislik hizmetleri ve kar kaybı taleplerinin ise reddine karar verildiğini, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin bozma kararı doğrultusunda yeniden bir inceleme yaptığını
davacının kar kaybı taleplerinim önceki karar ile reddedildiği ve yapılan istinaf başvurusunun da reddedildiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine gerek olmadığını, davacının teminat kesintisi ve hakediş alacağının kabulü ile 289.841,74 – TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiğini, kararın, davacıların kar kaybı taleplerinin reddine yönelik kısmının hukuka ve dosya kapsamına uygun olup, bu yönüyle onanmasına karar verilmesini talep ettiklerini,
Teminat kesintilerinin ödenmesi gerektiğine yönelik kısmının hukuka ve dosya kapsamına aykırı olduğundan istinaf taleplerinin kabulü ile kararın bu yönüyle kaldırılması, davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, mahkeme kararında “Sözleşme hükümlerine göre nakit teminat kesintisinin iadesinin talep edilebilmesi için, davacı alt yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin özlü haklarına ilişkin olarak tazminat, ödeme, borç ve sorumluluğunun olmadığını gösterecek belgelerin ibrazı gerektiği, davacı alt yüklenicinin yaptığı işlerin idare tarafından geçici kabulünün yapılması, sözleşmede ilgili maddelerde belirtilen şekilde borç, sorumluluk ve risklerin bulunmaması, eksik, ayıp ve gecikme, idare tarafından işverene uygulanan yaptırım cezalarının doğmamış olması, davacının bahsi geçen hususlarla sınırlı olmak üzere alt yüklenicinin sözleşme ve yasadan doğan herhangi bir sorumluluğunun bulunmaması, işlerin işveren tarafından kesin kabulünüm yapılmasından sonra ve alt yüklenicinin işverene hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesi halinde mümkündür” gerekçeleri ile, teminat kesintisinin iade şartlarının oluştuğu yönünde hüküm tesis edildiğini, mahkemenin işbu kararına ve gerekçesine katılmalarının mümkün olmadığını, önceki beyan dilekçelerinin ilk istinaf dileklerinin detaylıca açıkladıkları üzere, işbu davanın açıldığı tarih itibariyle, davacının nakit teminat kesintilerinin iadesini talep edebilme şartları henüz oluşmadığından, işbu dava tarihi itibariyle davacının müvekkil şirketten talep edebileceği muaccel bir nakit teminat alacağı söz konusu olmadığını, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 7.3. Teminatların İadesi maddesine göre; “7.3.1. Nakit teminat aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi ve alt Yüklenici (… Ltd. Şti.)’nin yazılı talebi üzerine Alt Yüklenici’ye iade edilir,
– Ek.2’de belirtilen hususların Alt Yüklenici tarafından yerine getirilmesi, alt yüklenici’nin çalıştırdığı işçilerin özlük haklarına ilişkin olarak tazminat, ödeme, borç ve sorumluluğun olmadığını gösterecek belgeleri ibraz etmiş olması,
– Alt Yüklenici’nin yaptığı işlerin İdare tarafından geçici kabulünün yapılması üzerine, bu işlerin İşveren tarafından geçici kabulünün yapılması,
– 7.3.3. ve 7.3.4. maddelerinde belirtilen şekilde borç, sorumluluk ve risklerin bulunmaması,
– Eksik, ayıp, gecikme, İdare tarafından İşveren’e uygulanan yaptırım ve cezalar ile bunlarla sınırlı olmamak üzere Alt Yüklenici’nin Sözleşme’den ve yasadan doğan herhangi bir sorumluluğunun bulunmaması.”
“7.3.2. Kesin teminat mektubu, 07.3.1. maddesinde sayılan şartların yanı sıra, Alt Yüklenici’nin yaptığı işlerin, İdare tarafından kesin kabulünün yapılması üzerine, bu işlerin İşveren tarafından kesin kabulünün yapılmasından sonra ve Alt Yüklenici’nin İşveren’e hiçbir borcunun kalmadığının saptanması ile doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak sorumluluğunun da sona ermesi halinde Alt Yüklenici’nin yazılı talebi üzerine Alt Yüklenici’ye ya da ilgili bankaya iade edilecektir.” Sözleşme’nin Eki Ek-2 uyarınca Teminatların İadesi ; “Taşeron teminatları (gerek nakit gerekse kesin teminatta), imalatın kabul edildiğine dair tutağın tanziminden ve imzasından, kesin hesap ve kesin hak edişin tasdikinden, alt yüklenici’nin bu işle bir ilişiğinin bulunmadığı anlaşıldıktan ve tepe-tesan’ı ibra edecek bir vesikanın (ibranamesinin) tevdiinden, SGK mevzuatına göre bu işle ilgili evrak, belge eksiği, prim borcunun olmadığına dair SGK’dan alınacak bir belgenin …’a ibrazından, Alt Yüklenici’nin anlaşmalı olduğu SMMM veya YMM tarafından hazırlanacak onaylı Özel Amaçlı Raporun ibrazından ve bu raporda yer alan, Alt Yüklenici sorumluluğunda bulunan kalemlere ilişkin ödemelerin Alt Yüklenici tarafından yapıldığının anlaşılmasından sonra iade edilir.” sözleşme’nin yukarıda belirtilen maddelerine göre davacıya teminatlarının iade edilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesinin gerektiğini, davacıdan kaynaklı sebeplerle, işbu davanın açıldığı tarih itibariyle, aşağıda belirtilen şartların gerçekleşmediğini, imalatların kabulüne dair bir tutanak tanzim ve imza edilemediğini, kesin hesap ve kesin hakediş düzenlenemediğini, tasdik eedilemediğini,- davacı tarafça haklı hiçbir gerekçe olmaksızın 12 nolu son hak edişin imzalanmadığını, hakediş faturası kesilmediğini,- davacı tarafından müvekkillerini ibra edecek bir vesika (ibraname) düzenlenmediğini, davacı tarafından müvekkiller tepe ve tesan inşaat aleyhine haksız ve usule aykırı bir şekilde icra takibi başlatıldığını, dolayısıyla, davacının teminat iadesinin şartları oluşmadığını, gerek bu yönde alınan bilirkişi ek raporu’nda gerekse mahkeme’nin tesis ettiği gerekçeli kararda, teminat iadesi için oluşması zorunlu olan bu şartlara hiç değinilmediğini ve bu şartların gerçekleşmediği hususu göz ardı edildiğini, bu sebeplerle, teminat kesintisinin iadesi şartları henüz oluşmadığını, davacının teminat alacağı henüz muaccel hale gelmediğini, yerel mahkeme tarafından sadece “SGK ilişiksiz belgesi sunulduğu” gerekçesi ile teminat kesintilerin ödenmesi gerektiğine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunun kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, diğer taraftan, davacı tarafından 12 no’lu kesin/son hakediş tüm taleplere rağmen ve bu hususta davacı tarafa keşide edilen ihtarnameye rağmen davacı tarafından haklı bir sebep olmaksızın imzalanmadığını ve bu hakedişin faturasının da kesilmediğini, buna rağmen, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 17/A bendinde yer alan “İşveren alt yüklenici’ye o zamana kadar yapılmış fakat bedeli ödenmemiş olan işin tutarını ödeyecektir” hükmü ile, Sözleşme’nin 6. maddesinde yer alan “işveren herhangi bir bildirimde bulunmaksızın re’sen hak ediş yapmaya yetkilidir” hükümleri uyarınca, davacının Sözleşme’nin sona erdiği zamana kadar yapmış olduğu işlere ilişkin olarak 12 no’lu son/kesin hak ediş düzenlendiğini ve bu hakediş uyarınca davacının 195.548,43-USD tutarındaki alacağı, bu tutara isabet eden kdv tutarı hariç olmak üzere, … Ltd. Şti. hesabına 17.09.2015 tarihinde (işbu dava ve yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılan usul ve yasaya aykırı icra takibi öncesinde) ödendiğini, dolayısıyla, davacının ödenmemiş hiçbir hak ediş alacağı bulunmadığını, davacı 12 no’lu hakedişe ilişkin halen daha usulüne uygun bir fatura düzenlemediğinden, işbu hakedişe ilişkin KDV tutarının da halen muaccel hale gelmemiş olup, aksi yöndeki bilirikişi heyeti görüşüne ve mahkeme kararına katılmalarının mümkün olmadığını, davacı fatura kesmediği için 12 no’lu hakediş bedeline isabet eden 49.936,43–USD tutarındaki KDV alacağının henüz muaccel hale gelmediğini ve bu sebeple de davacıya ödenmediğini, dolayısıyla, davacı tarafın tüm taleplere ve keşide edilen ihtarnamelere rağmen 12 no’lu son/kesin hak edişi imzalamadığı gibi buna ilişkin fatura da düzenlemediğinden, 12 no’lu hakediş bedeline isabet eden 49.936,43–USD KDV tutarı yönünden davacının doğmuş ve talep edilebilir, muaccel bir hak veya alacağı bulunmadığını belirterek istinaf başvurularının kabulü ile müvekkilinin aleyhine olan kısımlan yönünden kararın kaldırılmasına talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava; taraflar arasında düzenlenen 21/05/2012 tarihli alt taşeronluk sözleşmesi ile davalıların yükleniciliğini yaptığı inşaatın makenik işlerinin davacı tarafından üstlenilmesi konusundaki sözleşmenin bir kısmının ifa edilmesinden sonra davalı ortaklığın ana işveren olan sözleşmesinin 30/12/2014 tarihinde sona ermesi üzerine davacı alt yüklenici ile olan sözleşmenin de aynı tarih itibariyle davalı yüklenici ortaklık tarafından feshedilmesi üzerine davacı alt yüklenicinin ödenmeyen 12 nolu hakediş bedeli sebebiyle 81.876,20 USD karşılığı KDV hariç 289.841,75 TL alacak ile mühendislik hizmetleri ile kar kaybından dolayı 339.701,00 USD karşılığı KDV hariç şimdilik 10.000,00 USD karşılığı 35.400,00 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen 27/03/2019 tarihli 2017/2 Esas-2019/260 Karar sayılı davanın kısmen kabulüne ilişkin ilk kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine dairemizin 01/06/2021 tarihli 2020/600 Esas-2021/547 karar sayılı kararı ile bir kısım istinaf sebeplerinin reddine ancak bir kısım istinaf sebeplerinin kabulü ile mahkeme kararının 6100 HMK7nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin yeni bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilemesine karar verilmiş ise de, mahkemece yeniden yapılan yargılamada mahkememizin kaldırma kararında belirtilen eksik araştırma ve incelemeler giderilmeden hüküm vermeye yeterli olmayan önceki bilirkişiden alınan ve kaldırma kararında belirtilen hususların sabit olduğuna dair tespitleri içermeyen ek rapora istinaden hüküm verilmiş olması dairemizce doğru görülmemiştir. Zira dairemiz önceki kararında da belirtildiği üzere, teminatın iadesi koşullarının sözleşmenin 7.3.3 ve 7.3.4 maddelerinde düzenlendiği yine sözleşmenin ek 2 maddesinde de bir takım ön şartların öngörüldüğü davacı tarafın, dava tarihi itibariyle teminatın iadesi talebinde bulunabilmesi için bu koşulları sağlayıp sağlamadığı araştırılıp tespit edilmediği gibi dairemiz kaldırma kararında KDV alacağının doğması ve talep edilebilmesi için fatura düzenlenmesinin şart olmadığı belirtilmesine rağmen davacının alacağı belirlenirken KDV nin alacağa dahil edilmemesi de kaldırma kararın gereklerine uygun düşmemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava açarken dava dilekçesinde davalıdan talep ettikleri alacak istemlerinin USD cinsinden olarak hüküm altına alınmasını istedikleri halde mahkemece, alacaklarının TL cinsinden gösterilmiş olmasının usul ve yasaya ve taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil ettiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuş ise de, davacı tarafın bu istinaf sebebinde dairemizce isabet görülmemiştir. Şöyle ki mahkemece verilen 27/03/2019 tarihli davanın kısmen kabulüne ilişkin ilk karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvururken mahkemenin hüküm altına altığı alacağın cinsini TL cinsinden belirtmiş olmasına rağmen bu hususu istinaf sebebi yapmadığı yani bu sebeple istinaf yoluna başvurmadığından mahkemece alacağın TL cinsinden hüküm altına alınmış olması davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturmuştur.Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki anlamda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ise kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektir. Bu açıklamalara göre davacı vekilinin bu konudaki istinaf gerekçesinin davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak sebebiyle dairemizce reddine karar vermek gerekmiştir.
Yine mahkemece kaldırma kararı sonrası yeniden hüküm kurulurken, davacının kar kaybına yönelik açtığı davayla ilgili mahkemece daha önceki kararla verilen red kararına karşı davacının yaptığı istinaf başvurusunun dairece yerinde görülmeyerek reddedilmiş olması sebebiyle bu talep hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik verilen kaldırma kararları sonrasında, İlk Derece Mahkemesince verilen karardaki herhangi bir hususa değinilmemiş ya da bu hususun kaldırma sebebi yapılmamış olması, bu talebe yönelik verilen kararın kesinleştiği anlamına gelmez. Bu sebeple ilk derece mahkemesince,dairemizce verilen kaldırma kararı sonrasında, davacının mühendislik hizmeti ücreti ve kar kaybına yönelik taleplerinin daha önceki kararla reddine ilişkin verilen kararın kesinleştiğinden bahisle bu talep hakkında son kararda, karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi de doğru görülmemiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken tüm talepler hakkında olumlu veya olumsuz hüküm kurulması olmalıdır. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2020/4782 Esas- 2021/519 Karar sayılı kararı)
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek, eksik hususlar giderildikten sonra yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜNE,
2- Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2022 Tarih ve 2021/426 Esas 2022/243 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esas ilişkin tüm talepler hakkında yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4- Taraf vekillerinin İstinaf başvurularının kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davacı tarafça yatırılan 80,70 TL istinaf maktu karar harcının davacı tarafa iadesine, davalı tarafça yatırılan 4.950,00 Tl nispi istinaf peşin karar harcının davalı tarafa iadesine,
5- Taraflarca ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip