Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/643 E. 2023/427 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)
ESAS NO : 2022/643
KARAR NO : 2023/427

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2022
NUMARASI : 2020/395 Esas – 2022/195 Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av. …

DAVALI :
VEKİLİ : Av. …

ASIL DAVA KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı İtirazın İptali
BİR. DAVA KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/04/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan asıl dava eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali, birleşen dava eser sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; taraflar arasında 2016 yılından beri ticari ilişkiler bulunduğunu, bu çerçevede müvekkilinin davalı şirkete mal ve hizmet satışından doğan faturalar kestiğini, bedellerinin ise sadece bir kısmı tahsil edilebildiğini, faturalardan 29.02.2020 tarihli KDV dahil 24.780,00 TL tutarındaki … nolu fatura ile her biri 160,00 TL olan 25 Kg.lık 5 kutu “sıva malzemesi -dış cephe boya-akrilik macun 11 satış bedeli 944,00 TL olan … nolu faturanın bedeli işlerin 2019 yılı Mart ayında bitirilip teslim edilmesine rağmen bugüne kadar ödenmediğini, bakiye alacağın tahsili için Ankara 47. Noteriiğinden ihtarname gönderilmiş ise de, alacağın ödenmemesi üzerine fatura alacaklarının tahsili için Ankara 9. İcra Müdürlüğünde 2020/5863 dosya nolu takip ile, toplam 26.903,02 TL üzerinden her iki fatura alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin, ödeme emrine itiraz ettiğini, itirazın hukuki bir dayanağı bulunmadığını, yapılan tüm imalatlar 2019 yılı Mart ayında tamamlanıp borçlu şirkete teslim edildiği, bitirilen işlerin tesliminden 1 yıldan daha uzun bir süre geçmesine rağmen borçlu tarafından icra takip tarihine kadar hiçbir yazılı itirazın sunulmadığını, borçlunun takibe konu faturalardan 21.03.2019 tarihli faturayı itirazsız kabul ederek ticari defterlerine işleyip kaydettiğini, davalı borçlu şirket tarafından gönderilen 11.03.2020 tarihli ihtarnamede 3.575,00 TL’lık bakiye fatura alacaklarına da hiçbir itirazda bulunulmadığını, 424 $ tutarındaki bakiye fatura borcununun 2020/5864 nolu icra dosyasına yatırdığını ileri sürerek, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; davacının davalıdan bir alacağı olmadığı gibi aksine davacıya verdiği zararlar nedeniyle davalıya borçlu olduğunu, imalatı yaptığını ispat yükünün davacının üzerinde olduğunu, davacının imalatı yaptığını ispatlayamadığını, taraflar arasında akdi bir ilişkinin olmadığını, sözleşmenin kurulduğu ispatlansa bile işin düzgün şekilde yapılarak teslim edildiğini ispatlamaya elverişli olmadığını, … adlı kişiye hiçbir zaman şirketi temsil ve ilzam yetkisi verilmediğini, kabul anlamına gelmemek üzere sözleşme ilişkisinin kurulduğu varsayılsa bile tek başına bu durum davacının takip konusu alacağı talep etmesine yeterli olmadığını, davacı ile davalı arasında daha önceki yıllarda bir kısım işler olduğunu, davacının bu kapsamda davalıya … Mağazasında “Cephe Totem ve Kapı Sövesi Poliüretan Kaplama Uygulaması” hizmetim ifa etmeyi üstlendiğini, ancak davacının işi anlaşmaya uygun teslim etmediğini, davacıya verilen teknik bilgiler doğrultusunda tekrar işbaşı yaptığını fakat uygulama esnasında bir önceki uygulamaya dair hataların tekrarlandığının görüldüğünü, ancak davacının hatayı düzeltmek için bir uygulama daha yapma talebinde bulunduğunu, üçüncü uygulamanın yapılması için bir onay daha verildiğini, süreç gerçekleşirken davacı firmanın başka taşeronlar tarafından yapılan ve sorunsuz teslim alınan diğer uygulamalara kalıcı zararlar verdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN ANKARA 5. ATM’NİN 2021/130 E. SAYILI DOSYASINDA; İDDİA :
Davacı vekili; davalının müvekkiline karşı Cephe totem ve kapı sövesi poliüretan kaplama işlerini üstlendiğini, 3 adet uygulamaya rağmen işlerin teslim edilemediğini, ilaveten mevcut imalatlara verilen hasarlar nedeniyle müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini, ileri sürerek yeniden yaptırmak zorunda kaldıkları imalatlar sebebiyle 400,00 TL, çıkarılan camların takma – çıkarma maliyetleri sebebiyle 200,00 TL, moloz temizleme maliyeti olarak100,00 TL, yoksun kalınan kâr sebebiyle 200,00 TL olmak üzere 1.000,00TL’nin tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile yüklenicinin zarar verdiği imalatlar nedeni ile, yeniden yaptırılan imalatlar ile ilgili talebini 4.894,00 TL’ye yükselterek toplamda 5.494,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA :
Davalı vekili; müvekkili şirketin davacıya zarar verdiği iddialarının hukuki dayanağının bulunmadığını, cephe totem ve kapı sövesi poliüretan kaplama uygulaması hakkındaki zarar iddialarını kabul etmediğini, takas – mahsup talebinde bulunduğunu, teras katındaki zemin uygulaması hakkında zarar uygulamasını kabul etmediklerini, davacı tarafın iddia ettiği alüminyum doğramaların ve camların söküm maliyet ve zararlarının müvekkili şirketle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, müvekkili şirketin işini teslim etmek amacıyla boya türünü poliüretandan dış cephe akrilik boyaya çevrilerek sorunu ortadan kaldırma önerilerini yüzeyde ısrarla poliüretan boya ile bitiş istediğini belirterek reddettiğini, bu uygulamayı başka bir firmaya yeniden yaptıracağını belirttiğini, netice olarak davacının kendisinin fikir değiştirip vazgeçmesi nedeniyle mevcut sistemi komple değiştirip, kompozit kaplama işlemi uyguladığını, davacının müvekkil şirkete işini bitirip teslim etme şansı vermeyerek uygulama sistemini komple değiştirmesinden ötürü fazla ve mükerrer bedeller ödemiş ise sonuçlarına ve söküm, moloz, hammaliye vb. ile mağazasının açılmasındaki gecikme maliyetlerine kendisinin katlanması gerekeceğini, davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “asıl ve birleşen dosyada dava, asıl dava ve birleşen davada, aradaki uyuşmazlığın; eser sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı tarafça ”Yüzey Hazırlık ve Tamirat Uygulaması (Malzeme ve işçilik) ile Akrelik Esaslı Astar ve Kendiliğinden Yayılan Tesfiye Şapı Uygulamasına (Malzeme ve işçilik)” dair sözleşme bulunduğu, bu hususta davacı/ karşı davalı … A.Ş. adına …, davalı/karşı davacı … adına ise … arasında yapılan e-mail yazışmalarının bulunduğu, bu yazışmaların delil başlangıcı vasfında olduğu, bu kapsamda dinlenen tanık beyanları da dikkate alındığında taraflar arasında eser sözleşmesinin bulunduğunu ve asıl dosyada davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirip sözleşme konusu işi davalıya teslim ettiğini ispatladığı,
a) Asıl dosyada; davacı tarafça eser sözleşmesi bakımından yerine getirilen edimler dolayısıyla 29/02/2020 tarih ve 24.780,00-TL faturanın düzenlenerek karşı tarafa tebliğ edildiği, davacı tarafın ticari defter ve belgelerinde söz konusu faturanın kayıtlı olduğu, buna göre davacı tarafın söz konusu fatura bedelini talep hakkının bulunduğu, davalı tarafın bu faturaya yönelik itirazının yerinde olmadığı, öte yandan icra takibine konu edilen 21/03/2019 tarihli ve 944,00-TL bedelli fatura bakımından ise; faturanın ”Sıva malzemesi – dış cephe – boya – akrilik macun” satış bedeli için düzenlendiği, ancak akrilik malzemenin nerede kullanıldığının davacı tarafından açıklanmadığını, birleşen davaya konu olan totem ve kapı sövesinde de akrilik esaslı dış cephe kaplama malzemesi yer aldığından söz konusu malzemelerin totem ve kapı sövesi akrilik kapsamında kullanıldığının kabulünün halinde, bu durumda söve ve totem imalatlarının davacı tarafından yanlış uygulandığı ve sonuç alınamadığı, imalatların tamamen kaldırılarak başka imalatlar ile değiştirildiği, yerindeki imalatın alüminyum kaplama olduğu göz önüne alındığında davacının bu faturadan kaynaklı olarak alacak talebinde bulunamayacağı sonucuna varılmakla, 944,00-TL bedelli fatura yönünden davacı talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, asıl dava yönünden davanın 24.780,00-TL fatura asıl alacağı ile bunun işlemiş faizi olan 1.135,75-TL üzerinden kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmiştir.
b)Birleşen dosya ise; … tarafından açılan davada … A.Ş. tarafından eser sözleşmesi kapsamında yapılan işler sırasında … birleşen dosya davacısına zarar verildiği belirtilerek; hatalı imalatlar sebebiyle dava dışı yüklenici şirketlere en az ikişer defa yeniden yaptırılan imalatların bedeli olarak 400,00-TL, cephe panelleri ve sıvası sökümü sırasında alüminyum doğrama montajı yenilenirken yerinden çıkarılan jumbo camların takma çıkarma cam hammaliye maliyetleri olarak 200,00-TL, bu işlemler sırasında ortaya çıkan moloz atım maliyeti olarak 100,00-TL, moloz atımı için görevlendirilen davacı şirket çalışanlarına ödenen ekstra ücretlerin tazmini için 100,00-TL yoksun kalınan kar tazminatı olarak 200,00-TL olmak üzere toplam 1.000,00-TL tazminat talebinde bulunulduğu, alınan bilirkişi raporu ve 2. Ek raporda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davalı … A.Ş. tarafından, davaya konu eser sözleşmesinin ifası sırasında hatalı imalatlar sebebiyle zarar gören ve yeniden yaptırılmak zorunda kalan imalatların bedelinin 4.894,01-TL olarak hesaplandığı,
2-Öte yandan, cephe panelleri ve sıvası sökümü sırasında alüminyum doğrama montajı yenilenirken yerinden çıkarılan jumbo camların takma çıkarma cam hammaliye maliyetleri, bu işlemler sırasında ortaya çıkan moloz atım maliyeti, moloz atımı için görevlendirilen davacı şirket çalışanlarına ödenen ekstra ücretlerin tazmini için ödenen miktar talepleri ile ilgili olarak alınan bilirkişi raporu ve ek raporları ile de belirlendiği üzere; mevcut dosya kapsamı ve delil durumu ve tarafların ticari defter ve belgelerine göre, çizilen ve hasar gören konuya ilişkin başkaca herhangi bir fotoğraf, hasarı ispatlar maddi bir delilin olmadığı, alüminyum kapının değiştirildiğine ilişkin başkaca bir delilin ileri sürülmediği, her üç talebinde alüminyum doğramanın yenilenmesine ilişkin olup, alüminyum doğramanın yenilendiğine ilişkin dosya kapsamında iddiayı ispatlar şekilde delil bulunmadığı,
3-Yoksun kalınan kar bakımından ise; davalı/birleşen dosya davacısı tarafından her ne kadar iş yerinin geç açıldığı ve kardan mahrum kalındığı iddia edilmiş ise de iş yerinin ne kadar geç açıldığı, zararının ne kadar olduğu hususlarının somut delillerle ortaya konulmadığı, taraflar arasında söve ve totemin epoksi boya ile yapılması ile ilgili yazılı bir anlaşma ve bu anlaşmaya dayalı cezai bir müeyyideye yer verilmediği, bu nedenle yoksun kalınan kar tazminatı talebinin ispatlanamadığı” gerekçesi ile, asıl davanın kısmen kabulüne, davaya konu Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2020/5863 E. Sayılı dosyası bakımından davalı tarafın itirazının kısmen iptali ile, takibin 24.780,00 TL asıl alacak ve 1.135,75 TL faiz olmak üzere toplam 25.915,75 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine; birleşen davanın kısmen kabulüne, toplam 4.894,01 TL’nin (400,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren, bakiye 4.494,01 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 02/12/2021 tarihinden itibaren) avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı – birleşen dosyada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece reddine karar verilen alacak kalemi yönünden bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, reddedilen 944,00 TL’lik satış faturasının sıva malzemesi, cephe, boya, akrilik macun satış bedeli olduğunu, satıcı olarak faturada malzemenin nerede kullanılacağının belirtmek gibi bir zorunluluklarının bulunmadığını, asıl davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkiline tüm işleri yaptırdıktan sonra hiç itiraz etmeden kabul eden davalının sonradan bu imalatları red ve inkar etmesinin dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, takibe konu 24.780,00 TL’lik faturanın hangi kalemlerden ve hangi birim fiyattan ve nasıl hesaplandığının teklif birim fiyat teklifinde açıkça belli edildiğini, bu miktarlarında bilirkişilerce uygun bulunduğunu, fatura içeriğinin ve piyasa şartlarına uygunluğunun denetlenmediği iddialarının gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı – birleşen davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yapılan imalatların eksiksiz ve kabule şayan şekilde yapıldığı hususunda ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, yargılama sırasında takibe konulan fatura içeriğinin müvekkilinin itirazlarına rağmen denetlenmediğini, hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmadığını, uyuşmazlığın niteliği ve miktarı bakımından tanık ile ispat edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşme ilişkisinin kurulduğu varsayılsa bile, bu durumun davacının takip konusu alacağı talep etmesine yeterli olmadığını, davacının imalatlarını kusursuz bir şekilde teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini ancak bunu yapamadığını, davacının hatalı ve kusurlu imalatlarının bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, 24.780,00 TL tutarındaki fatura içeriğinin gerçeğe uygunluğunun denetlenmediğini, taraflar arasında faturadaki bedellerin kesinleşmiş olduğunun gösterir yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, icra takibine konu edilen alacağın likit olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl dava eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali, birleşen dava eser sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki sözlü anlaşma uyarınca asıl dosya davacısı yüklenici davalı iş sahibine boya ve astar işleri yapmıştır. Davacı asıl davada iş bedelinin tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Birleştirilen dosyada iş sahibi eksik ve hatalı imalatlar sebebiyle alacak ve ayrıca tazminat taleplerinde bulunmuştur. Mahkemece bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor alınmak suretiyle, bilirkişi raporu doğrultusunda her iki davanın da kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
1- Eser sözleşmelerinde işin yapılıp teslim edildiğini yüklenici; iş bedelinin ödendiğini ise iş sahibi ispat etmek zorundadır. Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı ve iş bedeli konusu da ihtilaflı olduğundan, TBK’nın 481. maddesi gereğince işin yapıldığı yer ve zamandaki serbest piyasa rayiçleri ile asıl dosya davacının iş bedeli hesaplanmalı, davalı tarafça yapılan ödemelerin mahsubu ile yüklenicinin hak ettiği iş bedeli belirlenmelidir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının iş bedeline yönelik olarak düzenlediği faturalardan 24.780,00 TL’lik faturaya konu işin mahallinde yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir. İş bedelinin tespitinde doğrudan fatura bedelinin esas alınması doğru değildir. Yukarıda açıklandığı üzere, yüklenicinin iş bedeli; işin yapıldığı yer ve zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre hesaplatılmalıdır. Takibe konu ikinci fatura olan 21/03/2019 tarihli ve 944,00 TL bedelli faturanın davalı defterlerine kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi heyeti faturada yazılı malzemenin nerede kullanıldığını, davacının açıklamadığı gerekçesi ile, bu faturaya yönelik alacak talebini uygun görmemiş, mahkemece de bu fatura ile ilgili alacak talebi kabul edilmemiştir. Söz konusu fatura davalı defterlerinde kayıtlı olduğu için davacı yüklenici teslim hususunu ispat etmiştir. Bu durumda davalı iş sahibinin ödeme olgusunu ispat etmesi gerekecektir. Bu fatura yönünden açıklanan husus gözetilerek sonuca gidilmelidir. Asıl dava itirazın iptali davası olup, davacı alacaklı takip talebinde, takip öncesi faiz de istemiş, mahkemece takip öncesi faiz talebi yönünden bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan takip öncesi faiz talebi olduğu gibi kabul edilmiştir. Davacı yüklenici, Ankara 47. Noterliğinin 03/03/2020 tarih ve… nolu ihtarını keşide etmiş, ihtar davalı iş sahibine 11/03/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. İhtarname ile verilen 8 günlük ödeme süresi dikkate alındığında, iş sahibi 20/03/2020 tarihinde temerrüde düşmüş durumdadır. Bu itibarla mahkemece 20/03/2020 tarihi ile, takip tarihi olan 30/06/2020 tarihleri arası için faiz hesabı yaptırılarak, davacının talep edebileceği takip öncesi faiz miktarı belirlenmelidir. Birleşen dosyadaki davacı iş sahibinin, davalı yüklenicinin işini yaparken mevcut imalatlara verdiği zarar ile ilgili tazminat talebi incelenirken de, üçüncü şahıs tarafından düzenlenen faturadaki miktarların olduğu gibi kabul edilmesi doğru değildir. Bu konudaki zarar belirlenirken de, işin yapıldığı yer ve tarihteki serbest piyasa rayiçlerine göre iş sahibinin bu konudaki zararı tespit edilmelidir. Mahkemece bilirkişi heyetinden yapılan açıklamalar çerçevesinde bir ek rapor alınmak suretiyle, asıl ve birleştirilen davadaki talepler hakkında hüküm kurulmalıdır.
2- Davalı vekilinin icra inkar tazminatı verilmesine yönelik istinaf nedeninin incelenmesinde; İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayda asıl dosya davacısı yüklenici iş bedelinden bakiye alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattığı ilâmsız icra takibine davalı yüklenici borçlunun haksız itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili talebinde bulunmuştur. Davalı iş sahibi ise ise, işin süresinde yapılmadığını, işin ifası sırasında mevcut imalatlara da zarar verildiğini, savunmuştur. Yapılan yargılama sürecinde icra takip dosyası getirilmiş, tarafların göstermiş oldukları kanıtlar toplanıp, bilirkişiden raporlar alınmış, alacak-borç durumu yargılama sonucu alınan bilirkişi raporuna göre belirlenmiştir. Bu durumda dava, konusu itibariyle yargılamayı gerektirir özellik arzetmektedir. Takibe konu edilen alacak likit değildir. Bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/395 Esas, 2022/195 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurusunda bulunan tarafça yatırılan, istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Dosya kapsamında icranın geri bırakılması kararı alınabilmesi için yatırılan bir teminat bulunması halinde, talep halinde İİK. 36/5 maddesi uyarınca ilgilisine iadesine
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 30/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır