Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/616 E. 2023/1148 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 31. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/616 – Karar No:2023/1148
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında Esastan Red HMK 353/1-b.1 md)

ESAS NO : 2022/616
KARAR NO : 2023/1148
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI : 2019/697 E-2021/402 K

DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/11/2023

Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davada mahkemece asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirketin, Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 394890 sicil numarasında kayıtlı olup, şirketin merkezinin Ankara olduğunu, taraflar arasında 22.05.2017 tarihinde imzalanan sözleşmenin 16.5. maddesinde Ankara Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunun kabul edildiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 22.05.2017 tarihinde “… ges santralleri için güneş enerjisi santralleri mühendislik, tedarik ve yapım yüklenici sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme ile yapılacak iş: “… yüklenici tarafından GES tesisinin ve GES’in gerçekleştirilebilmesi için … yerine getirilmesi gereken işleri, yerel mühendislik hizmetlerini, gerekli malzemenin temin edilerek sahaya sevk edilmesi, hafriyat, gerekirse zemin güçlendirmesi, drenaj ve inşaat işlerinin yapılması, GES tesisinin kurulumu ve planlanan performans kriterlerini sağlayacak şekilde devreye alınması, TEDAS’ın onayı doğrultusunda EDAŞ’a enerji verilerek fatura edilmesi ve TEDAŞ geçici kabulünün yapılması sürecindeki tüm işleri ifade eder.” şeklinde tanımlandığını ve buna ilişkin diğer hükümlerin de açıkça belirtildiğini, yüklenicinin, GES tesisinin şebekeye bağlanmasından sorumlu olacağını ve EDAŞ’a ve TEDAŞ’a ödenecek masraf ve ücretler hariç olmak üzere tüm giderleri karşılayacağını, ek olarak GES tesisinin yapımı, bakım ve onarımı için gerekli tüm ruhsat, izin ve ilgili diğer tüm belgelerin ve yetki belgelerinin alınmasından sorumlu olacağını, sözleşmeye ek sorumluluk tablosunda tarafların sorumlulukları açık biçimde belirlendiğini, yüklenicinin; sözleşmenin ilgili hükümleri gereği olarak malzemelerin her birinin seçiminde madde 7.3.’te belirtildiği şekilde hareket edeceğini, “GES tesisi için yapılan tüm çalışmaları, sipariş emirlerini, fatura kopyalarını, sigorta belgelerini, garanti belgelerini yatırımcı olan müvekkil şirkete aktarmakla yükümlü olacağını, sözleşmelerdeki hak ve yükümlülüklerin imzalandığı tarihte başlayacağını, taraflar arasında imzalanan ve yukarıda bazı maddeleri açıklanan sözleşmelerin açık hükümlerine rağmen davalı şirket bu hükümlere aykırı olarak geç teslimde bulunduğu gibi, ödeme öncesi yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve ödemelerin yapılması için zorunlu olan faturaları müvekkil şirkete ibraz etmediğini ve bunların ibrazından özellikle kaçındığını, yüklenicinin satın almayı planladığı malzeme için en az 3 tedarikçiden teklif alacağını ve malzemenin özelliklerini ve teklif bedelini yatırımcıların onayına sunacaktır. ” şeklindeki açık taahhüdüne rağmen en az 3 tedarikçiden teklif almadığını ve müvekkilin onayına sunmadığını, yukarıda açıklanan duruma göre, fazlaya ve sözleşmeye dayalı her türlü talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla: 1.000,00 $ (USD) gecikme cezası, 1.000,00 $ (USD) üretim kaybı, 50,00 $ (USD) bakım hizmet bedeli, 1.000,00 $ (USD) üretim bedeli olmak üzere şimdilik 15.050,00 $ (USD) nin temerrüt tarihinden itibaren uygulanacak devlet bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, borcun (Eserin Teslimi) doğumu için kararlaştırılan geciktirici koşulun gerçekleşmediğini, taraflar arasında, 22.05.2017 tarihinde akdedilen sözleşmenin 5.2. Numaralı “işin süresi, iş emri sözleşmesinin imzasından itibaren …. 120 gündür.” maddesi uyarınca; bu hükümle borç (eserin teslimi), hem gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şüpheli bir olay (iş emri sözleşmesinin akdi) niteliğindeki geciktirici koşula hem de bu koşulun gerçekleşmesi halinde vadeye (yüz yirmi gün) bağlandığını, bu durumda, taraflarca “iş emri sözleşmesinin akdi” olarak tayin edilen geciktirici koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun önem arz eder ki, anılan bu geciktirici koşulun somut olayda gerçekleşmediğini ve bu gerekçeyle 120 günlük sürenin işlemeye başladığı ve eseri teslim borcunun doğduğunun kabul edilemeyeceğini, zaten dava dilekçesi incelendiği takdirde, hatalı olarak, 120 günlük sürenin, taraflar arasında mevcut eser sözleşmesinin akdedildiği tarih olan 22.05.2017 tarihinden başlamak suretiyle hesap edildiğinin anlaşıldığını, somut olayda ne doğmuş bir teslim borcu ne ifanın iş sahibi tarafından talebinin (muacceliyet bildirimi) mevcut olduğunu, açıklanan gerekçelerle, taraflar arasındaki sözleşmenin 9. Maddesinde ifadesini bulan ceza koşulunun (cezai şart), talep edilemeyeceğini, ifanın cezai şart alacağı saklı tutulmaksızın kabul edildiğini, eserin teslim borcu doğmadığını ve muaccel de olmadığını, temerrüt olgusunun gerçekleşmediğini, talep edilen zararın hesabının hatalı olduğunu, davanın reddine ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Ankara 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/710 Sayılı dosyası;
Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 22/05/2017 tarihli sözleşme gereğince, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 15.050,00 USD gecikme cezası, üretim kaybı, bakım hizmet bedeli ve üretim bedelinin temerrüt tarihinden itibaren devlet bankalarının USD ile açılmış, 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, işbu dosyanın Ankara 8. ATM’nin 2019/697 E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesini ve ayrıca davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen Ankara 13 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/623 Sayılı dosyası;
Davacı vekili, yanlar arasında 22/05/2017 tarihinde santral yeri Şanlıurfa merkez Yanıkçöğür olan Haliliye Ges3, Haliliye Ges4 ve Haliliye Ges6 santralleri için güneş enerjisi santralleri, mühendislik , tedarik ve yapım yüklenici sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeye aykırı ve sözleşme gereklerinin tam olarak yerine getirmemesinden kaynaklı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geç teslimden kaynaklanan ve gecikme cezasına ilişkin şimdilik 5.000,00 USD ‘nin, oluşan üretim kaybı nedeniyle 5.000,00 USD, verilmeyen bakım ve onarım hizmeti nedeniyle yapılan masraflardan kaynaklı 50,00 USD ‘nin santrallerde sınırlama yapılmadığı için yaşanan güç aşımı nedeniyle 5.000,00 USD ‘nin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek döviz mevduatına uygulanan 1 yıl vadeli mevduat hesabı için ödenilen en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, açılan bu davada tüm iddiaların yerinde olmadığını ve davanın reddine karar verilmesini, ayrıca Ankara 8. ATM ‘nin 2019/697 Esas sayılı dosyası ile bu davanın birleştirilmesine karar verilmesini istediğini bildirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, “…Asıl dava yönünden yapılan değerlendirmede, Davacı … … Ltd Şti. tarafından davalı …..A.Ş. aleyhine taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşme dayanak gösterilerek geç teslimden dolayı gecikme cezası, üretim kaybı, bakım hizmet bedeli ve üretim bedeli talebinde bulunulduğu, söz konusu talepler yönünden değerlendirme yapıldığında;
Gecikme cezasına yönelik talep değerlendirildiğinde, geç teslimden dolayı gecikme cezasına yönelik talebin taraflar arasındaki sözleşmenin 9.maddesinde düzenlendiği, söz konusu maddede “İşin bitiş tarihinin belirtilen iş süresini aşması durumunda yüklenici her gün için MWp başına yüz(100) USD gecikme cezası ödeyecektir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenleme 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 179/2.maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, söz konusu maddede “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasınıda isteyebilir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemedeki cezai şartın ifaya ekli cezai şart kapsamında olduğu, davacının söz konusu cezai şartı talep etmesi için ifayı çekincesiz olarak kabul etmemiş olmasının gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından da belirtildiği ve kabul edildiği üzere davalı …..A.Ş.’nin aralarındaki anlaşma şartlarına uygun bir şekilde işi tamamladığı, geçici kabulün yapıldığı, geçici kabul tutanağında cezai şart hakkının açıkça saklı tutulduğuna yönelik herhangi bir kaydın bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafından söz konusu eser, davalıca tamamlandıktan sonra santralin davacı tarafından dava dışı … A.Ş. ile sözleşme imzalanarak elektrik üretim sistemine dahil edildiği, bu husus dikkate alındığında davacının eseri teslim aldığının anlaşıldığı, davacının teslim almış olduğu eserden dolayı aralarındaki sözleşmeye göre ifaya ekli cezai şart isteyebilmesi için açıkça teslim almış olduğu eseri çekincesiz olarak kabul etmemiş olmasının gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından çekincesiz olarak eseri teslim almadığına dair dosyada hiçbir delilin bulunmadığı, bundan dolayı da mahkememizde davacının söz konusu eseri çekincesiz bir şekilde teslim aldığı yönünde kanaatin oluştuğu, bu kanaatten dolayı da davacının ifaya ekli cezai şart talebinin TBK’nun 179/2.maddesi gereğince reddinin gerektiği anlaşılmıştır.
Üretim kaybına yönelik talep değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşmenin 5.1.maddesinde işe başlama, 5.2.maddesinde işin süresinin düzenlendiği, buna göre 5.1.madde de tarafların yükümlülüklerinin iş emri sözleşmesinin imzalanması ile başlayacağı, iş emri sözleşmesi imzalandıktan sonra iş programının düzenleneceğinin belirtildiği, 5.2.madde de ise işin süresinin, iş emri sözleşmesi imzalandıktan sonra madde 15’te belirtilen mücbir sebepler hariç olmak üzere 120 gün olarak belirlendiğinin görüldüğü, davacının talebinin dayanağının söz konusu eserin geç tesliminden dolayı uğramış olduğu üretim kaybına ilişkin olduğu ancak tarafların sözleşmeye göre işe başlama ile ilgili sorumluluğunun 5.1.maddeye göre iş emri sözleşmesinin imzalanması ile başlayacağı, mahkememizin 28/01/2021 tarihli celsesinde iş emri sözleşmesinin dosyaya sunulması için davacı vekiline süre verildiği, söz konusu vekil tarafından süresinde iş emri sözleşmesinin sunulmadığı,bu nedenle iş emri sözleşmesinin imzalanmadığının kabul edildiği, iş emri sözleşmesinin imzalanmaması nedeniyle tarafların arasındaki sözleşmenin 5.2.maddesinde belirtilen 120 günlük iş süresinin de başlamayacağı, iş süresinin başlamaması nedeniyle herhangi bir geç teslimden söz edilemeyeceği, geç teslimin olmaması nedeniyle de davacının herhangi bir üretim kaybının bulunmayacağı anlaşılmış ve davacının üretim kaybına yönelik talebinin reddi gerekmiştir.
Bakım hizmet bedeline yönelik talep değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşmenin 13.3.maddesinde bakım ve onarımın düzenlediği, söz konusu maddenin 13.3.1.maddesinde “GES’in bakım ve onarım hizmeti TEDAŞ kabulünden sonraki ilk 2(iki) yıl süre ile yüklenici tarafından verilecektir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı gibi yüklenicinin bakım ve onarım hizmetini ücretsiz vereceğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, tacirler arasındaki mal ve hizmet alımında asıl olanın ücret karşılığında yapılması olduğu, mevcut olayımızda da yüklenicinin taraflar arasındaki sözleşme uyarınca bakım ve onarım hizmetini 2 yıl süre ile ücret karşılığında vermesinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmede bakım ve onarım hizmetinin ücretine yönelik herhangi bir belirlemenin yapılmadığı, ücrete yönelik belirleme yapılmaması nedeni ile verilecek bakım ve onarım hizmeti bedelinin verildiği yıl piyasa rayiç fiyatı olması gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından söz konusu hizmetin dava dışı firmalardan alındığı belirtilse de alınan bakım ve onarım hizmetinin piyasa koşullarından daha yüksek bir bedelle alındığı yönünde bir iddiası olmadığı gibi şayet böyle bir durum olsa dahi davacının kendisinin basiretli bir tacir gibi davranarak piyasa koşulları fiyatında bakım ve onarım hizmeti alması gerektiği, piyasa koşullarında alınan bakım ve onarım hizmetinden dolayı ödemiş olduğu ücret nedeniyle de herhangi bir zararının ortaya çıkmayacağı çünkü aynı ücreti yüklenici konumundaki davalıya da ödeyeceği, bundan dolayı davacı tarafın, davalıca verilmeyen bakım ve onarım hizmetinden dolayı herhangi bir zararının bulunmadığı anlaşılmış ve bu talebinde reddi gerekmiştir.
Tahsil edilemeyen üretim bedeline ilişkin talep değerlendirildiğinde; Davacının GES’ lerin ve inventör güçlerinin en fazla 1 megavat güce göre sınırlandırılmaması kapsamında tahsil edilemeyen üretim bedeli kaybı mahiyeti gereği ayıp iddiasına dayanmakta olup , davacı tarafından TTK’nın 23/c maddesinin “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü  maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” hükmü yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 223/2 maddesinin “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. ” düzenlemesi uyarınca ortaya çıkan ayıbın davalıya bildirilmesi gerekirken bu bildirimde bulunulmamıştır. Bu nedenlerle süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmamasına göre davacın bu talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/710 Esas sayılı dosyasında;
Davacı … Şirketi tarafından davalı …..A.Ş. aleyhine taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşme dayanak gösterilerek geç teslimden dolayı gecikme cezası, üretim kaybı, bakım hizmet bedeli ve üretim bedeli talebinde bulunulduğu, söz konusu talepler yönünden değerlendirme yapıldığında;
Gecikme cezasına yönelik talep değerlendirildiğinde, geç teslimden dolayı gecikme cezasına yönelik talebin taraflar arasındaki sözleşmenin 9.maddesinde düzenlendiği, söz konusu maddede “İşin bitiş tarihinin belirtilen iş süresini aşması durumunda yüklenici her gün için MWp başına yüz(100) USD gecikme cezası ödeyecektir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenleme 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 179/2.maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, söz konusu maddede “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasınıda isteyebilir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemedeki cezai şartın ifaya ekli cezai şart kapsamında olduğu, davacının söz konusu cezai şartı talep etmesi için ifayı çekincesiz olarak kabul etmemiş olmasının gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından da belirtildiği ve kabul edildiği üzere davalı …..A.Ş.’nin aralarındaki anlaşma şartlarına uygun bir şekilde işi tamamladığı, geçici kabulün yapıldığı, geçici kabul tutanağında cezai şart hakkının açıkça saklı tutulduğuna yönelik herhangi bir kaydın bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafından söz konusu eser, davalıca tamamlandıktan sonra santralin davacı tarafından dava dışı … A.Ş. ile sözleşme imzalanarak elektrik üretim sistemine dahil edildiği, bu husus dikkate alındığında davacının eseri teslim aldığının anlaşıldığı, davacının teslim almış olduğu eserden dolayı aralarındaki sözleşmeye göre ifaya ekli cezai şart isteyebilmesi için açıkça teslim almış olduğu eseri çekincesiz olarak kabul etmemiş olmasının gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından çekincesiz olarak eseri teslim almadığına dair dosyada hiçbir delilin bulunmadığı, bundan dolayı da mahkememizde davacının söz konusu eseri çekincesiz bir şekilde teslim aldığı yönünde kanaatin oluştuğu, bu kanaatten dolayı da davacının ifaya ekli cezai şart talebinin TBK’nun 179/2.maddesi gereğince reddinin gerektiği anlaşılmıştır.
Üretim kaybına yönelik talep değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşmenin 5.1.maddesinde işe başlama, 5.2.maddesinde işin süresinin düzenlendiği, buna göre 5.1.madde de tarafların yükümlülüklerinin iş emri sözleşmesinin imzalanması ile başlayacağı, iş emri sözleşmesi imzalandıktan sonra iş programının düzenleneceğinin belirtildiği, 5.2.madde de ise işin süresinin, iş emri sözleşmesi imzalandıktan sonra madde 15’te belirtilen mücbir sebepler hariç olmak üzere 120 gün olarak belirlendiğinin görüldüğü, davacının talebinin dayanağının söz konusu eserin geç tesliminden dolayı uğramış olduğu üretim kaybına ilişkin olduğu ancak tarafların sözleşmeye göre işe başlama ile ilgili sorumluluğunun 5.1.maddeye göre iş emri sözleşmesinin imzalanması ile başlayacağı, mahkememizin 28/01/2021 tarihli celsesinde iş emri sözleşmesinin dosyaya sunulması için davacı vekiline süre verildiği, söz konusu vekil tarafından süresinde iş emri sözleşmesinin sunulmadığı,bu nedenle iş emri sözleşmesinin imzalanmadığının kabul edildiği, iş emri sözleşmesinin imzalanmaması nedeniyle tarafların arasındaki sözleşmenin 5.2.maddesinde belirtilen 120 günlük iş süresinin de başlamayacağı, iş süresinin başlamaması nedeniyle herhangi bir geç teslimden söz edilemeyeceği, geç teslimin olmaması nedeniyle de davacının herhangi bir üretim kaybının bulunmayacağı anlaşılmış ve davacının üretim kaybına yönelik talebinin reddi gerekmiştir.
Bakım hizmet bedeline yönelik talep değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşmenin 13.3.maddesinde bakım ve onarımın düzenlediği, söz konusu maddenin 13.3.1.maddesinde “GES’in bakım ve onarım hizmeti TEDAŞ kabulünden sonraki ilk 2(iki) yıl süre ile yüklenici tarafından verilecektir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı gibi yüklenicinin bakım ve onarım hizmetini ücretsiz vereceğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, tacirler arasındaki mal ve hizmet alımında asıl olanın ücret karşılığında yapılması olduğu, mevcut olayımızda da yüklenicinin taraflar arasındaki sözleşme uyarınca bakım ve onarım hizmetini 2 yıl süre ile ücret karşılığında vermesinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmede bakım ve onarım hizmetinin ücretine yönelik herhangi bir belirlemenin yapılmadığı, ücrete yönelik belirleme yapılmaması nedeni ile verilecek bakım ve onarım hizmeti bedelinin verildiği yıl piyasa rayiç fiyatı olması gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından söz konusu hizmetin dava dışı firmalardan alındığı belirtilse de alınan bakım ve onarım hizmetinin piyasa koşullarından daha yüksek bir bedelle alındığı yönünde bir iddiası olmadığı gibi şayet böyle bir durum olsa dahi davacının kendisinin basiretli bir tacir gibi davranarak piyasa koşulları fiyatında bakım ve onarım hizmeti alması gerektiği, piyasa koşullarında alınan bakım ve onarım hizmetinden dolayı ödemiş olduğu ücret nedeniyle de herhangi bir zararının ortaya çıkmayacağı çünkü aynı ücreti yüklenici konumundaki davalıya da ödeyeceği, bundan dolayı davacı tarafın, davalıca verilmeyen bakım ve onarım hizmetinden dolayı herhangi bir zararının bulunmadığı anlaşılmış ve bu talebinde reddi gerekmiştir.
Tahsil edilemeyen üretim bedeline ilişkin talep değerlendirildiğinde; Davacının GES’ lerin ve inventör güçlerinin en fazla 1 megavat güce göre sınırlandırılmaması kapsamında tahsil edilemeyen üretim bedeli kaybı mahiyeti gereği ayıp iddiasına dayanmakta olup , davacı tarafından TTK’nın 23/c maddesinin “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü  maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” hükmü yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 223/2 maddesinin “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. ” düzenlemesi uyarınca ortaya çıkan ayıbın davalıya bildirilmesi gerekirken bu bildirimde bulunulmamıştır. Bu nedenlerle süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmamasına göre davacın bu talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Birleşen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/623 Esas sayılı Dosyasında;
Davacı … Limited Şirketi tarafından davalı …..A.Ş. aleyhine taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşme dayanak gösterilerek geç teslimden dolayı gecikme cezası, üretim kaybı, bakım hizmet bedeli ve üretim bedeli talebinde bulunulduğu, söz konusu talepler yönünden değerlendirme yapıldığında;
Gecikme cezasına yönelik talep değerlendirildiğinde, geç teslimden dolayı gecikme cezasına yönelik talebin taraflar arasındaki sözleşmenin 9.maddesinde düzenlendiği, söz konusu maddede “İşin bitiş tarihinin belirtilen iş süresini aşması durumunda yüklenici her gün için MWp başına yüz(100) USD gecikme cezası ödeyecektir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenleme 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 179/2.maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, söz konusu maddede “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasınıda isteyebilir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemedeki cezai şartın ifaya ekli cezai şart kapsamında olduğu, davacının söz konusu cezai şartı talep etmesi için ifayı çekincesiz olarak kabul etmemiş olmasının gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından da belirtildiği ve kabul edildiği üzere davalı …..A.Ş.’nin aralarındaki anlaşma şartlarına uygun bir şekilde işi tamamladığı, geçici kabulün yapıldığı, geçici kabul tutanağında cezai şart hakkının açıkça saklı tutulduğuna yönelik herhangi bir kaydın bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafından söz konusu eser, davalıca tamamlandıktan sonra santralin davacı tarafından dava dışı … A.Ş. ile sözleşme imzalanarak elektrik üretim sistemine dahil edildiği, bu husus dikkate alındığında davacının eseri teslim aldığının anlaşıldığı, davacının teslim almış olduğu eserden dolayı aralarındaki sözleşmeye göre ifaya ekli cezai şart isteyebilmesi için açıkça teslim almış olduğu eseri çekincesiz olarak kabul etmemiş olmasının gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından çekincesiz olarak eseri teslim almadığına dair dosyada hiçbir delilin bulunmadığı, bundan dolayı da mahkememizde davacının söz konusu eseri çekincesiz bir şekilde teslim aldığı yönünde kanaatin oluştuğu, bu kanaatten dolayı da davacının ifaya ekli cezai şart talebinin TBK’nun 179/2.maddesi gereğince reddinin gerektiği anlaşılmıştır.
Üretim kaybına yönelik talep değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşmenin 5.1.maddesinde işe başlama, 5.2.maddesinde işin süresinin düzenlendiği, buna göre 5.1.madde de tarafların yükümlülüklerinin iş emri sözleşmesinin imzalanması ile başlayacağı, iş emri sözleşmesi imzalandıktan sonra iş programının düzenleneceğinin belirtildiği, 5.2.madde de ise işin süresinin, iş emri sözleşmesi imzalandıktan sonra madde 15’te belirtilen mücbir sebepler hariç olmak üzere 120 gün olarak belirlendiğinin görüldüğü, davacının talebinin dayanağının söz konusu eserin geç tesliminden dolayı uğramış olduğu üretim kaybına ilişkin olduğu ancak tarafların sözleşmeye göre işe başlama ile ilgili sorumluluğunun 5.1.maddeye göre iş emri sözleşmesinin imzalanması ile başlayacağı, mahkememizin 28/01/2021 tarihli celsesinde iş emri sözleşmesinin dosyaya sunulması için davacı vekiline süre verildiği, söz konusu vekil tarafından süresinde iş emri sözleşmesinin sunulmadığı,bu nedenle iş emri sözleşmesinin imzalanmadığının kabul edildiği, iş emri sözleşmesinin imzalanmaması nedeniyle tarafların arasındaki sözleşmenin 5.2.maddesinde belirtilen 120 günlük iş süresinin de başlamayacağı, iş süresinin başlamaması nedeniyle herhangi bir geç teslimden söz edilemeyeceği, geç teslimin olmaması nedeniyle de davacının herhangi bir üretim kaybının bulunmayacağı anlaşılmış ve davacının üretim kaybına yönelik talebinin reddi gerekmiştir.
Bakım hizmet bedeline yönelik talep değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 22/05/2017 tarihli sözleşmenin 13.3.maddesinde bakım ve onarımın düzenlediği, söz konusu maddenin 13.3.1.maddesinde “GES’in bakım ve onarım hizmeti TEDAŞ kabulünden sonraki ilk 2(iki) yıl süre ile yüklenici tarafından verilecektir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı gibi yüklenicinin bakım ve onarım hizmetini ücretsiz vereceğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, tacirler arasındaki mal ve hizmet alımında asıl olanın ücret karşılığında yapılması olduğu, mevcut olayımızda da yüklenicinin taraflar arasındaki sözleşme uyarınca bakım ve onarım hizmetini 2 yıl süre ile ücret karşılığında vermesinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmede bakım ve onarım hizmetinin ücretine yönelik herhangi bir belirlemenin yapılmadığı, ücrete yönelik belirleme yapılmaması nedeni ile verilecek bakım ve onarım hizmeti bedelinin verildiği yıl piyasa rayiç fiyatı olması gerektiği, mevcut olayımızda davacı tarafından söz konusu hizmetin dava dışı firmalardan alındığı belirtilse de alınan bakım ve onarım hizmetinin piyasa koşullarından daha yüksek bir bedelle alındığı yönünde bir iddiası olmadığı gibi şayet böyle bir durum olsa dahi davacının kendisinin basiretli bir tacir gibi davranarak piyasa koşulları fiyatında bakım ve onarım hizmeti alması gerektiği, piyasa koşullarında alınan bakım ve onarım hizmetinden dolayı ödemiş olduğu ücret nedeniyle de herhangi bir zararının ortaya çıkmayacağı çünkü aynı ücreti yüklenici konumundaki davalıya da ödeyeceği, bundan dolayı davacı tarafın, davalıca verilmeyen bakım ve onarım hizmetinden dolayı herhangi bir zararının bulunmadığı anlaşılmış ve bu talebinde reddi gerekmiştir.
Tahsil edilemeyen üretim bedeline ilişkin talep değerlendirildiğinde; Davacının GES’ lerin ve inventör güçlerinin en fazla 1 megavat güce göre sınırlandırılmaması kapsamında tahsil edilemeyen üretim bedeli kaybı mahiyeti gereği ayıp iddiasına dayanmakta olup , davacı tarafından TTK’nın 23/c maddesinin “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü  maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” hükmü yollaması ile Türk Borçlar Kanunu 223/2 maddesinin “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. ” düzenlemesi uyarınca ortaya çıkan ayıbın davalıya bildirilmesi gerekirken bu bildirimde bulunulmamıştır. Bu nedenlerle süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmamasına göre davacın bu talebinin de reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; birleştirilen dosyaların davacılarının farklı olup, dosyaların birleştirilmesinin hatalı olduğunu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, deliller toplanmadan karar verildiğini, birleşen davalar için müzekkere yazılması talebinin karşılanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, davalının teslimi 120 günde yapması gerektiğini bildiğini, işin fiilen başladığı tarihin gözetilerek süre aşımının söz konusu olup olmadığının sözleşmeye aykırı olacağı yönündeki gerekçenin dosya kapsamına aykırı olduğunu, davalının talebi üzerine, düzenlenen vekaletname ve mail yazışmalarının sözleşmede belirtilen işin hangi tarihte başladığının açık kanıtı olduğunu, 29/06/2017 tarihli master planlama başlıklı mail ekinde projenin 19/06/2017 tarihinde başlayıp 27/09/2017 tarihinde bitirileceğinin taahhüt edildiğini, sözleşmeden önce işe başlanıldığı dikkate alındığında, sözleşme tarihinin işin başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini, sözleşmenin bir bütün olup, davalının bir çok yükümlülüğünü yerine getirmediğini, usulüne uygun teslim bulunmadığını, davalının hizmet ve bakım şartnamesinin ilgili şirketten doğrudan alması gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 809,55 TL istinaf karar harcından peşin alınan 242,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 567,45 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına.
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 26/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip