Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/393 E. 2023/242 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/393 – 2023/242
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca
Kararın Kaldırılarak Gönderilmesi)
ESAS NO : 2022/393
KARAR NO : 2023/242

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2021
NUMARASI : 2014/49 Esas – 2021/303 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/02/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı ile aralarındaki sözleşmeye istinaden üstlendiği … Balıkçı Barınağı Deniz Dibi Tarama İşinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin 16/08/2010 tarihinde itibaren davalı şirketin alt yüklenicisi olarak 44 gün çalıştığını, bu sürenin 8 gün mobilizasyon, 36 gün tarama çalışması yapılarak geçirildiğini, çalışmalarda çift vardiya uygulandığını, 01/10/2010 tarihi itibari ile … yetkilisi ile birlikte taranan alanlardaki saha ölçümlerinin tamamlandığını ve resmi idare tarafından davalı şirkete hak ediş düzenlendiğini, sözleşmenin 8.maddesine göre … tarafından işveren olarak davalıya yapılmış olan istihkak oranında müvekkiline hak ediş düzenlenmesinin gerektiğini, resmi kurum olan …’nin 01/10/2010 tarihli 1 nolu hak ediş raporunda tarama miktarının 14.279,65 m3 olduğunu, dava tarihine kadar noterden ihtarname de keşide edilmesine karşın davalı tarafından hakediş düzenlenmediğini, resmi kurum tarafından ölçüm yapılarak bulunmuş olan m3 miktarına göre müvekkilince davalı tarafından hak ediş düzenlenip ödeme yapılması beklenirken, davalı tarafından 12/11/2010 tarihli sözleşmenin tek taraflı olarak haksız fesih olunduğunu, müvekkilinin, bir fiil eleman maaşı ödeyerek, yakıt ve elektrik kullanarak gece gündüz çalışarak elde ettiği, m3 miktarını gizleyerek nereden ne şartlarda bulunduğu belli olmayan ve yapılan işin yarısına bile tekabül etmeyen bir miktarda hak ediş düzenlemek isteyen … Ltd. Şti tarafından halen hak ediş düzenlenmediğini, resmi raporların ortaya çıkması ile yapılan işin miktarının belirlendiğini, buna göre davalı şirkete müvekkilince düzenlenen 22/02/2013 tarih, 184412 nolu faturanın gönderildiğini ancak, bunun kabul edilmediğini, taraflarınca yapılan iş nedeni ile hak edilen tutarın 2012 yılı itibari ile 450.000,00 TL +KDV olduğunu ileri sürerek, sözleşmenin haksız olarak fesih edildiğinin tespiti ile haksız fesihten kaynaklanan zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 40.000,00 TL’nin 19/03/2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de, haksız fesih nedeni ile sözleşmede ön görülen süreden daha az çalışılması nedeniyle KDV dahil 57.081,19 TL kar kaybına uğradığı, ayrıca sözleşmede ön görülen ve çalışmadan geçen sürede … limanında sözleşme kapsamında çalıştırılmak üzere istihdam edilen çalışanlara 14.000,00 TL maaş ödemesi yapılıp, 4.000,00 TL yemek giderinin karşılandığı ve asgari 10.000,00 TL mazot giderinin müvekkili tarafından ödendiği belirtilerek toplamda 85.081,19 TL oluşan zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; davacı aleyhine taraflarından aynı dava konusu için Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/333 Esas sayısıyla dava açılmış olup, bu dosyanın halen derdest olduğunu, davacının tarafları ve konusu aynı olan iş bu davayı açmakta hukuki yararının da olmadığını; öncelikle davanın derdestlik itirazının dikkate alınarak dava şartı yokluğu (HMK.114) nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının sözleşmeye aykırı davranarak edimini ifa etmemesi nedeniyle sözleşmenin taraflarınca haklı olarak fesih olunduğunu, bu nedenle menfi ve müspet zarar talep edilemeyeceğini, müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunun bilirkişi raporları ile tespit edildiğini, davacının bu davada alacaklı çıkması durumunda hak kaybına uğramamak için kendi alacaklarından takas-mahsup yapılmasını da ayrıca talep ettiklerini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/692 Esas sayılı dosyasının incelenmesinden, davacının mevcut davada davalı olan … … Şirketi, davalının mevcut davada davacı olana … Şirketi olduğu, 24/05/2011 tarihinde açılan davada, davacı tarafça mevcut davanın da dayanağını oluşturan sözleşme ile davalının üstlenmiş olduğu edimini ifa etmediği ve bu nedenle fazla ödemede bulunulduğu gerekçesi ile yapılan fazla ödemenin davalıdan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, 20/10/2015 tarihinde kararın gerekçesinde açıklanan nedenlerle fazladan yapılan 18.912,20 TL ödemenin davalıdan tahsiline karar verildiği, söz konusu kararın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Söz konusu kararın gerekçe bölümünde taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafça feshinin haksız ve hukuka aykırı olduğu tespitine yer verilmiştir. Söz konusu tespit, mevcut davamızın tarafları aynı olmakla ve istem sözleşmenin haksız fesih olunduğu gerekçesine dayalı olmakla, mahkememiz yönünden de bağlayıcıdır.
Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/692 Esas sayılı dosyasında, davalı alt yüklenicinin (mevcut davada davacımızın) sözleşme kapsamında yapmış olduğu işin, imalatın m3 olarak miktarı ve parasal tutarı belirlenip, davalı tarafça yapılan ödemenin mahsubu sonrasında, davacının alacaklı olduğu tutar belirlenmiştir. Yapılan imalata ilişkin belirlemeler karar kesinleşmekle mahkememiz açısından da bağlayıcıdır.
Mahkememizce anılan dava dosyası mahkememiz açısından bekletici mesele yapılmış, verilen karar kesinleştikten sonra davacının ticari defter ve kayıtları İstanbul’da bulunmakla, yazılan talimat sonrasında talimat mahkemesi aracılığı ile davacı kayıtları üzerinde gerek duyulursa yerinde inceleme yetkisi de verilmek sureti ile nitelikli hesaplamalar uzmanı …’ndan oluşturulan bilirkişi kurulundan 02/02/2021 tarihli rapor aldırılmıştır.
Bilirkişi kurulu raporunda, davacı yanın 18/03/2019 tanzim tarihli dilekçesinde, talep kalemlerini, 99 günlük kazanç kaybı olarak KDV dahil 57.081,19 TL, 14.000,00 TL maaş ödemesi, 4.000,00 TL yemek gideri, 10.000,00 TL mazot gideri olmak üzere somutlaştırdığı dikkate alınarak,
Kar kaybı yönünden yapılan incelemede, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/692 Esas sayılı dosyasında verilen kararda, davacı yanın 16/08/2010 tarihinden 28/10/2010 tarihine kadar 61 gün boyunca toplam 6.624 m3 imalat yaptığının hüküm altına alındığını, taraflar arasındaki akdin davalı yanca 15/11/2010 tarihli ihtarname ile fesih olunduğu, feshe karşın davacıya ait teczizatın davalının alınında alı konulduğuna ilişkin bulguya rastlanmadığı, bu itibarla davacının kar baybına uğradığı dönemin işin durduğu dönem 28/10/2010 tarihinden fesih tarihi olan 15/11/2010 tarihi arasında 18 günlük dönem olarak belirlendiği, fesih tarihine kadar davacının günlük imalatının 108,59 m3 olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 2-c maddesi ile tarama bedeli için 4,50TL m3 olarak anlaşma yapıldığı, davacı yanın iş yapamadığı 18 günlük süre boyunca elde edemediği hak ediş toplamının (4,50×108,59×18)8.795,79 TL olup, KDV eklenmesi ile birlikte davalı işverenin sorumluluğunun 10.379,03 TL olduğu,
Kar kaybının hesaplanmasında Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3518 Esas, 2019/2187 Karar sayılı 09/05/2019 tarihli ilamı (kesinti yöntemine) içeriği dikkate alındığında, haksız fesih sonrasında davacının aynı niteliklerde işin elde edilebilmesi için gerekli makul sürenin 2 ay olduğu belirlenmiştir. Bu itibarla sözleşmenin feshinden itibaren 2 ay boyunca davalı işverenin ödemekle yükümlü olduğu toplam tutar (4,50×108,59×60/100×118) KDV dahil 34.596,77 TL olarak hesaplanmıştır.
Sonuç olarak kar kaybı sözleşmenin feshi nedeni ile davacının iş yapamadığı 18 günlük süre için 10.379,03 TL aynı koşullarda bir sözleşme imzalanması için gereken makul süre olan 2 ay için 34.596,77 TL olmak üzere toplamda 44.975,80 TL olarak hesaplanmış, bu tutardan sözleşmenin haksız fesih nedeni ile davacı açısından kesinti yapılacak herhangi bir tasarruf kalemi bulunmadığı belirlenmiştir.
Yine davacı tarafça diğer istek kalemleri ile ilgili oluşan zararı ile ilgili somut bir delil sunulamadığı, bu nedenle hesaplama da yapılamadığı belirtilmiştir.
Taraf vekillerince rapora karşı itiraz edilmiş ise de, raporun gerekçeli ve denetime elverişli olması nedeniyle itiraz haklı görülmemiştir.
Davacı vekilinin takip öncesinde dava konusu istek kalemleri ile ilgili olarak TBK’nun 117.maddesi anlamında davalıya usulünce temerrüte düşürdüğü kanıtlanamadığı için temerrütün dava tarihi itibari ile oluştuğu kabul edilmiştir.
Davalı tarafça kendisinin davacı olduğu Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/692 Esas sayılı dosyasındaki alacağı ile mevcut davada, çıkarılacak borcun takas ve mahsubunu talep etmiş ise de, ilama dayalı alacağın mevcut davadaki borcu ile takas ve mahsubunun yasal koşulları bulunmamakla ve ayrıca infaz aşamasında da icra takibinde bu yönde istemde bulunabileceği dikkate alınarak, takas ve mahsup istemi haklı görülmemiştir.
Taraflar arasında varlığı ihtilafsız olan ve konusunu … Balıkçı Barınağının alt yüklenici davacı tarafından sözleşmede kararlaştırılan şekilde taranması ve çıkan malzemenin karaya basılması işini oluşturan sözleşmenin önceki mahkeme kararı ile belirlendiği üzere davalı tarafından haksız fesih nedeni ile davacının talep edebileceği mahrum kaldığı kar gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile belirlendiği üzere 44.975,80 TL olduğu” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yerel mahkemenin başka bir mahkeme kararının gerekçesini kendisi için bağlayıcı olduğu düşüncesi ile, sözleşmenin haksız feshedildiğine yönelik karar verdiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının eksik inceleme ve yanlış hukuki varsayımlara dayandığını, takas – mahsup taleplerinin reddedilmesinin de hatalı olduğunu, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/692 Esas sayılı dosyasında verilen karar sonucunda, ortaya çıkan alacaklarının tahsil edilemediğini, iş bu davanın davacısı tarafından aradan geçen yıllara rağmen borcun ödenmediğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı taşeron, davalı yüklenicidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı tarafça istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan taşeron sözleşmesi ile davacı … balıkçı barınağının kazıcı- emici duba ile taranması işini davacı üstlenmiştir. İş bedeli birim fiyatlı olarak belirlenmiştir. Davacı söz konusu işin ifası amacıyla 44 gün boyunca çalıştıklarını, ancak sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia ederek, kar kaybı, işçi ücretleri, işçi yemek giderleri, mazot giderleri sebebiyle alacak talep etmiş, davalı, davacının sözleşmeye aykırı davrandığını, bu hususun kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğunu savunmuştur. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 44.975,80 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak feshedildiği hususu, Ankara 8 ATM’nin 2014/692 Esas- 2015/652 Karar sayılı, 18/09/2018 tarihinde kesinleşen kararı ile sabittir. Sözleşmeyi davalı taraf haksız olarak feshettiği için, davacının olumlu zarar kapsamındaki kar kaybı talep etmesi hukuken mümkündür. Mahkemece hükme esas alınan uzman bilirkişi raporu ile, davacının talep edebileceği kar kaybı miktarı, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uygun olarak, kesinti yöntemine göre 44.975,80 TL olarak hesaplanmıştır. Davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair istinaf itirazları yerinde değildir.
1- Davalı vekili Ankara 8 ATM’nin 2014/ 692 E- 2015/652 K sayılı kararı ile kendileri lehine hükmedilen alacağı aradan geçen uzunca zamana rağmen tahsil edemediklerin belirterek, takas ve mahsup talebinde bulunduklarını bildirmiştir.
TAKAS; TBK.’nın “Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi Bölümünde 139 ile 145. maddeleri arasında ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre; 2 kişi karşılıklı olarak bir miktar parayı veya konuları bakımından aynı türden malı bir birine borçlu oldukları takdirde her iki borç muaccel ise, taraflardan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Takas bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu hak, tek taraflı, şekle bağlı olmayan, varması gerekli bir irade beyanına ve şarta bağlanmadan kullanılır. Takasın geçerli olması için karşı tarafın kabul veya onayına gerek yoktur. Takas hakkının kullanılması, borcu sona erdiren durumlar arasında düzenlenmektedir. Takasın dava sırasında ileri sürülmesi usul hukuku bakımından, geniş anlamda bir def’i niteliğindedir. Davalı davadan önce takas beyanında bulunduğu iddiasını cevap dilekçesinde ileri sürmelidir. Aksi takdirde savunmayı genişletme yasağı söz konusudur. İlk defa davada ileri sürülen takas, diğer savunmaların tabi olduğu hükümlere tabidir. Buna göre davalının takas def’ini cevap dilekçesinde bildirmesi gerekmekte olup bu aşamadan sonra yapılan takas def’i savunmayı genişletme olarak kabul edilmektedir. Ancak davacı bu duruma karşı koymaz ise esasa cevap süresi içinde bildirilmeyen takas def’i mahkemece dikkate alınmalıdır.
MAHSUP; Bazı sebepler dolayısıyla bir alacak miktarında indirim yapılmasını ifade eder. Alacak miktarından indirilecek değer bir karşı alacak değildir. Burada sadece alacağın net miktarının bulunması için yapılan bir hesap işlemi bulunmaktadır.
Takas ve mahsup kavramları yönünden hukuki nitelik açısından ayrıma gidildiğinde; takasın bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılması niteliğinde olduğu, mahsubun ise yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp, alacağın kapsamını etkileyen durumlara ilişkin bir “itiraz” teşkil ettiği söylenmelidir. Diğer bir ayrım ise, etki doğurmalarına ilişkin olmaktadır. Takasta geçmişe etkili olarak sona erme hali mevcuttur, bu halde sona erme irade beyanına bağlı gerçekleşmektedir. Mahsupta ise, alacak miktarı mahkemenin vereceği kararın kesinleşmesiyle hukuk alanında etki doğurmaktadır. Son bir ayrım bağlantı hususuna ilişkin olmaktadır. Mahsup edilen kazanım ile alacak aynı hukuki ilişkiden doğduklarından veya aynı konuya ilişkin olduklarından oranlarında sıkı bir bağlantı işin doğası gereği bulunmaktadır. Takasta ise, mahsuptaki gibi sıkı bir bağlantı olmadığı gibi böyle bir bağlantıya gerek de yoktur.
Doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre takas veya mahsup talepleri için ayrı bir dava açılmasına gerek yoktur.
Yukarıdaki açıklamalar, maddi ve hukuki durum ışığında, davalının cevap dilekçesinden itibaren gündeme getirdiği takas – mahsup talebi irdelendiğinde; davalı taraf süresinde söz konusu savunmayı yapmış olup, mahkemenin 28/03/2019 tarihli celsede bu talebin reddine yönelik ara kararı doğru olmamıştır. Mahkemece takas- mahsup talebi çerçevesinde gerekli incelemeler ve değerlendirmeler yapılarak, davalının Ankara 8 ATM’nin kesinleşen kararı uyarınca davacıdan tahsil edemediği alacağı kalıp kalmadığı incelenmeli, alacak bulunduğunun tespit edilmesi halinde, alacağın güncel durum itibariyle miktarı, gerektiğinde bilirkişi heyetindeki mali müşavir bilirkişiden ek rapor da alınmak suretiyle belirlenmeli ve sonucuna göre davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağı kalıp kalmadığı tespit edilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/49 Esas, 2021/303 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan, istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
E-imzalıdır

Üye
E-imzalıdır

Üye
E-imzalıdır

Katip
E-imzalıdır