Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/33 E. 2022/66 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-4 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 03/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/02/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalılardan “….” vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davalılar …….. ile … ‘nin oluşturduğu iş ortaklığının …..-80+240 kesimlerinin yapımı işini aldıklarını, bu iş kapsamında davalıların davacı müvekkili ile 03/09/2012 tarihli taşeron sözleşmesini imzadıklarını ve ….. Köyü mevkiinde bulunan kalker ocağından konkasörlerle …… uygun agrega malzemesi kırılma işini verdiklerini, davalıların Ankara 41. Noterliğinin 15/08/2012 tarih ve …… yevmiye sayılı muvafakatname ile davacı müvekkiline söz konusu taş ocağında üretim yapmasına, patlayıcı madde satın alma ve kullanma izin belgesi almasına muvafakatname verdiğini, davacı müvekkilin taşeron sözleşmesi kapsamında çalışmaya başladığını, davalıların taşeron sözleşmesine aykırı davrandığını ve dürüstlük kuralına aykırı hareket ederek müvekkilinin sözleşmesinin süresinden önce feshettiklerini ve müvekkilinin bir kısım alacağını ödemediklerini, müvekkilince Ankara 35. Noterliğinin 18/04/2017 tarih ve …… yevmiye numaralı ihtarnamesine rağmen sorumluluklarını yerine getirmediklerini, hakediş belgesinden kaynaklanan bakiye alacağının tahsili için işbu davanın açılması zorunlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı müvekkilinin davalılardan 23/02/2013 düzenleme, 02/03/2017 onay tarihli kesin hakedişten kalan 93.100,13 TL’lik alacağının 18/04/2017 ihtar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalılardan … vekili; sözleşmeye ne kurulma aşamasında ne de devamında iştirak etmediklerini, davacının üstlendiği taşeron işleri dışında diğer davalının farklı işlerini yürüttüğünü, oluşan alacağın hangi kısmının iş ortaklığına ait olduğunun belli olmadığını, bu nedenle oluşan alacak borç ilişkisinin diğer davalı ile davacı arasında olduğunu, diğer davalının iflas etmesi nedeniyle kalan bir kısım alacaklarının müvekkilinden istenemeyeceğini, 2. hakedişte belirtilen KDV tutarının faturalandırılamadığını, bu sebeple talep edilemeyeceğini, davacının toplam 185.873,00-Tl alacağı olduğunu, buna karşılık banka havalesi ile olmak üzere 25/02/2013 tarihinde 20.000,00-TL, 16/04/2013 tarihinde 5.000,00-TL, 07/08/2013 tarihinde 24.000,00-TL ödendiği, 30/05/2013 tarihinde çek ile 69.773,00-TL; 30/06/2013 tarihinde senet ile 44.280,00-TL, davacının Aralık 2013 ve Ocak 2014 dönemlerine ait SGK prim ödemesi olarak 26.194,36-TL olmak üzere toplamda 191.647,36 TL ödemeler yaptıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “Mahkememizce yapılan yargılama toplanan deliller ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilen 12/04/2019 tarihli kök ve 04/12/2019 tarihli ek bilirkişi raporları ile birlikte yapılan değerlendirme neticesinde; davalıların işveren, davacının alt yüklenici olduğu taşeron sözleşmesine istinaden yapılan işe ilişkin eksik ürünler yapıldığı iddiasıyla açılan eldeki davada; davacının dosyaya ibraz ettiği işin yapıldığı döneme ilişkin 2012 – 2013 yılı ticari defterlerin kapanış onaylarının bulunmadığı, 2013 yılı yevmiye defterinde herhangi bir işlem yapılmadığı, sayfalarının tamamının boş olduğu bu durumda ticari defterlerinin davacı lehine delil teşkil etmeyeceği, taraflarca onaylanmış davacı tarafından faturası düzenlenmiş bulunan birinci hakediş raporuna göre ödenmiş hakediş tutarının 97.807,61 TL olduğu, 2012 yılı yevmiye defterinin dönem hesaplarının kapanışının yapıldığı, 31/02/2012 tarih ve 65 yevmiye maddesine göre davacının davalılardan herhangi bir alacağının bulunmadığı, ancak davalının 2012 yılı defter-i kebir tasdiksiz örneğinde 31/12/2012 tarihi itibariyle davacıya 68.744,11 TL borçlu olduğunun görüldüğü, taraflarca onaylanmış ancak davacının hakediş faturasının davalının da şantiye katılım bedeli faturasının düzenlemediği ikinci hakediş raporuna göre ödenecek net hakediş tutarının 192.380,58-TL olduğu ancak söz konusu hakediş raporunda belirtilen katma değer vergilerinin davacı ve davalı tarafından faturalara yansıtılmadığını hakediş toplam tutarının 157.773,58 TL olması gerektiği, davalı ve davacının kabulünde olan yapılan ödemeler tutarının 174.621,54-TL olduğu davalının kabulünde olup 24/09/2014 tarihli dilekçesindeki beyanlarında da belirtildiği üzere davacının hakedişden kalan 68.744,11 hak ediş tutarı yukarıda belirtildiği 157.773,58 TL bu durumda davacı alacağının toplam 225.917,69 TL olduğu bu miktardan yapılan ödeme miktarı olan 174.621,54 TL mahsup edildiğinde, 51.296,15 TL davacı alacağının olduğu kabul edilmiş, davacının göndermiş olduğu, Ankara 35.Noterliğinin 18/04/2017 tarih, 11867 yevmiye nolu ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 24/04/2017 tarihine ödeme için verilen 7 günlük süre eklendiğinde davalının 01/05/2017 tarihinde itibaren temerrüde düştüğü” gerekçesi ile bu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 51.296,15 TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığının belirlendiğini bu nedenle, davacı defterlerindeki alacak miktarının hükme esas alınamayacağını, davacıya olan güncel borç miktarının gerçek üretim üzerinden hesaplanması gerektiğini, davalı tarafından SGK’ya yapılan ödemelerin sadece 9.768,54 TL’lik kısmının dikkate alınmasının doğru olmadığını, davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, davalı şirketin davacıya bir borcu olmadığını, bilakis alacaklı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı taşeron, iş ortaklığını oluşturan davalı şirketler ise yüklenicidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalılardan …. vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca ediminin gereğini yerine getirdiğini, ancak davalıların iş bedelini eksik ödediğini iddia ederken, davalı … A.Ş. Vekili borcun ödendiğini savunmaktadır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı) Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir. Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davalı … A.Ş’nin Ankara 8. ATM’nin 2016/874 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda 11/12/2019 tarihinde iflasına karar verildiği, iflas tasfiyesinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu noktada öncelikle incelenmesi gereken husus, taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususudur.
Kural olarak, İİK’nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğü’ne (İflas Dairesine) aittir.
Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK’nın m.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (m. 194). İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (m. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (m. 194/1) İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Somut olaydaki alacak davası da bu tür davalardandır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir.
Müflisin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalara gelince; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut uyuşmazlık incelendiğinde; iş bu alacak davasının iflasın açılması ile durması gereken davalar arasında olmasına ve davalılardan … A.Ş’nin iflasına karar verilmiş olmasına rağmen, mahkemece ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar yargılamanın durdurulmasına karar verilmediği gibi, ikinci alacaklılar toplantısı sonucunda iş bu dava hakkında ne gibi bir karar verildiğinin araştırılmadığı, davaya devam edilmesi kararı alınıp alınmadığının belirlenmediği, kararın da müflis vekiline tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. İflas ile duran davalara gerek müflisin, gerek müflisin vekilinin huzuru ile devam edilmesi halinde, iflastan sonra yapılan usul işlemleri iflas masasına karşı hükümsüzdür. Bu nedenlerle a) iflas karanın bir örneğinin dosya içerisine alınması, b) dava takip yetkisinin dava şartı olduğu gözetilerek, İİK’nın 194. maddesi uyarınca işlem yapılması, bu bağlamda davaya devam edilmesine karar verilmiş ise, iflas idaresi temsilcilerinin kimler olduğunun tespit edilmesi, tek başına mı yoksa, birlikte mi iflas idaresini temsile yetkili olduklarının araştırılması, iflas idaresi temsilcilerinin birlikte temsile yetkili olduklarının anlaşılması halinde, iflas idaresi temsilcilerinin tamamının duruşmaya davet edilmesi, davayı takip yetkisinin iflas idaresi temsilcileri veya vekillerinin olduğu da gözetilerek yargılamanın sürdürülmesi, kararın da iflas idaresi temsilcilerine veya vekilleri bulunması halinde iflas idaresi temsilcilerinin vekillerine tebliğ edilmesi için, istinaf itirazlarının esası incelenmeksizin, Dairemizce ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre, sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalılardan …. vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılardan …. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/144 Esas, 2020/577 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalılardan …. tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalılardan …. yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-4 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 03/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….