Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/22 E. 2022/253 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

ESAS NO : 2022/22
KARAR NO : 2022/253

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2019
NUMARASI : 2018/141 Esas – 2019/282 Karar

DAVACI :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/03/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davacı şirketin davalıya 7,58 m² 8 mm DC temperli 3 adet MNF, 110,448 m² 4+16+4 sinerji, 4,616 m² 8mm renkli DC temperli ve 0,349 m² 4mm tek cam cam satıp teslim ettiğini, ancak davalı borçlu davacının satıp teslim ettiği ve 16/11/2017 tarihli, … numaralı faturadan dolayı ücretini ödemediğini, bunun üzerine Eskişehir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/12132 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, yapılan icra takibine davalının itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibe itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davanın kabulüne, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; davacının iddia ettiği gibi 16/11/2017 tarih ve … numaralı faturada belirtilen malların tamamının davalıya teslim edilmediğini, teslim edilen malların bir kısmının eksik gönderildiğini, faturada belirtilen 8mm renkli DC temperli, 4mm tek cam ve mnf’nin ne müvekkili tarafından sipariş edildiğini, ne de müvekkiline gönderildiğini, 110,448 m² 4+16+4 sinerjinin 18m² olarak gönderildiğini, bunun da 7 m²’sinin hatalı üretildiğini, 8 mm DC temperli camın 7,58 m² olarak müvekkiline teslim edildiğini, davalının kendilerine gönderilen bu malların bedeli 1.500,00 TL’yi eksiksiz olarak davacıya kredi kartı ile ödediğini, davacının, davalı hakkında başlattığı icra takibinin kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “Davalının kabulünde olan 7,58 m2, 8mm DC temperli ve 18m2, 4+16+4 sinerji camın teslim alındığı, davalının kabulünde olup, bunların dışındaki malların teslim alındığı davalı tarafça kabul edilmediğinden ispat yükü davacı tarafa ait olan bu hususta yazılı ve kesin delil sunulmayıp yemin deliline dayanılmış bulunulduğundan, davacı vekiline bu hususta davalıya yemin teklif hakkının hatırlatılmış, davacı tarafça yemin haklarını kullanacakları bildirilmekle; davalı … karar oturumuna katılarak, “Ben vekilim aracılığıyla daha önce kabul ettiğim gibi davacıdan 18 m² 4+16+4 sinerji cam ile 7,58 m² 8 mm DC tamperli cam dışında iddia edilen hiçbir ürünü satın ve teslim almadım. Ben faturada gösterilen ürünleri davacıya sipariş verdim ve göndermesini istedim. Ancak yukarıda belirttiğim mallar dışındaki mallar tarafıma davacı tarafından teslim edilmedi. … kapak hazır dolap kapakları sipariş forma başlıklı bir sayfadan ibaret formadaki malzemeler tarafımdan davacıya sipariş olarak verilmiştir. Bu belgedeki yazılar bana aittir. Ancak yukarıda belirttiğim gibi kabulümde olan iki malzeme dışındaki malzemelerin hiçbiri tarafıma teslim edilmiş değildir. 18 m² sinerji camın 7m²’lik bölümü ise ayıplı olup, ben bunların da iadesini istemiştim ancak gelip iade almadılar.” şeklinde teklif edilen yemini eda etmiştir. Davalının kabulünde olan 7,58 m2, 8mm DC temperli ve 18m2, 4+16+4 sinerji camın bedeli 1.500 TL.’nin ödendiği bilirkişi raporunda açıklandığı üzere davacı kayıtlarında yer aldığı gibi davalının sunduğu kredi kartı ekstresinden de anlaşılmış olup, davalının bedelini ödediği ve kabulünde olan bu mallar dışındaki fatura içeriğindeki malların davalıya satılıp teslim edildiği hususu, davacı tarafça ispat edilemediğinden, davalının kabulünde olan mal bedeli, faturada belirtilen değerlere göre 1.503,62 TL olmakla, davalının ödenmemiş 3,62 TL. borcunun bulunduğu, bakiye 3,62 TL’lik borç yönünden davalının itirazının haksız, bu miktarı aşan alacak talebine yönelik itirazında haklı olduğu” gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, 3,62 TL. alacak yönünden davalının Eskişehir 4. İcra Müdürlüğünün 2017/12132 Esas sayılı takip dosyasına yönelik itirazının iptaline, alacak likit bulunmakla, alacağın %20’sine karşılık gelen 0,72 TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğunun sabit olduğunu bu nedenle, teslim hususunun her türlü delil ile ispatlanabileceğini bu bağlamda, tanıkların dinlenmesi gerektiğini, söz konusu işin parasal değerinin belirlenmesi için mahallinde uzman bilirkişiler refakati ile keşif yapılarak bilirkişi raporu alınması gerektiğini, mahkemenin keşif yapmadan karar vermesinin doğru olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı tarafça istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen sözleşmedir.
Davacı yüklenici, davalının sipariş vermesi üzerine, davalıya cam üretip teslim ettiklerini, ancak davalının iş bedelinin bir kısmını ödemediğini, icra takibi başlattıklarını davalının takibe itiraz ettiğini iddia ederken, davalı iş sahibi davacının siparişe uygun mal teslim etmediğini, teslim edilen mallarda hata ve ayıplar bulunduğunu savunmaktadır. Mahkemece 3,62 TL üzerinden itirazın iptaline yönelik kısmen kabul kararı verilmiş olup, hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir.
1- Davaya konu olan sipariş formu örneği dosya kapsamına eklenmemiştir. Mahkemece söz konusu sipariş formunun bir örneğinin dosya içerisine alınması gereklidir.
2- Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu sabit olup, uyuşmazlık siparişe uygun mal teslim edilip edilmediği, teslim edilen camlarda bir ayıp bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Teslim, ayıp, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususları maddi vakıaya ilişkin olup, bu hususların tanık beyanları ile ispatlanması mümkündür. Bu itibarla tarafların bildirdikleri tanıkların söz konusu hususlarda beyanları alınmadan karar verilmesi hatalı olmuştur.
3- Ayıp, yasa ya da sözleşme hükümleri gereğince, bir eser veya malda bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenici, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imâlini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; açık ayıplarda Türk Borçlar Kanunu’nun 474. gizli ayıplarda ise 477. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, aynı Kanun’un 475. maddesinde tanınan haklardan yararlanabilir. Şayet, imâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada da bu hususu def’i olarak ileri sürebilir. Sözü edilen Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde yapılan şeyin iş sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olursa iş sahibinin o şeyi kabulden kaçınabileceği ve bu hususta yüklenicinin kusuru bulunursa zarar ve ziyan da isteyebileceği, aynı maddenin II. fıkrasında ayıbın eserin reddini gerektirecek nitelikte bulunmaması halinde iş sahibinin işin kıymetinin noksanı nispetinde bedelden indirim ve eğer o işin onarımı büyük bir masrafı gerektirmez ise yükleniciyi onarmaya mecbur edebileceği hükmü getirilmiştir. Bunlar eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin sahip olduğu haklardır. Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde eser sahibine tanınan haklardan hangisini kullanabileceği, mahkemece uzman bilirkişi aracılığıyla eser üzerinde yaptıracağı inceleme sonucu ayıbın derecesi belirlenmek suretiyle takdir olunur.
Mahkemece sadece mali müşavir bilirkişiden alınan rapor alınmak suretiyle ve de davalının teslim edildiğini kabul ettiği malların bedelinin 3,62 TL olduğu gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı bir kısım camların yanlış imal edildiğini, siparişte belirtilen ölçülerde olmadığını, bir kısım camların ayıplı olduğunu savunmakta, bir kısım camların depolarında muhafaza edildiğini belirtmektedir. Mahkemece cam konusunda uzman bir malzeme mühendisi ve eser sözleşmeleri konusunda uzman bir bilirkişi refakata alınıp, söz konusu camların muhafaza edildiği depoda ve monte edilen camların bulunduğu yerlerde keşif icrası edilerek inceleme yapılmalı, a) sipariş formu ve fatura ile camlar karşılaştırılarak siparişe uygun cam üretilip üretilmediği, b) imal edilen camlarda bir hata ve ayıp olup olmadığı, tespit edilmelidir. Camların siparişe uygun olarak imal edilmemesi veya ayıplı olarak imal edilmesi durumunda, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı incelenmeli, süresinde ayıp ihbarı yapılmış olması durumunda, davalı iş sahibinin hangi seçimlik hakkını kullanabileceği irdelenmeli ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik incelme sonucu karar verilmesi doğru olmamıştır.
4- İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayda davacı yüklenici, iş bedelinden bakiye alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattığı ilâmsız icra takibine davalı iş sahibinin borçlunun haksız itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili talebinde bulunmuştur. Davalı ise, ayıplı imalat savunmasında bulunmuştur. Yapılan yargılama sürecinde icra takip dosyası getirilmiş, tarafların göstermiş oldukları kanıtlar toplanıp, bilirkişiden raporlar alınmış, alacak-borç durumu yargılama sonucu alınan bilirkişi raporuna göre belirlenmiştir. Bu durumda dava, konusu itibariyle yargılamayı gerektirir özellik arzetmektedir. Takibe konu edilen alacak likit değildir. Bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/141 Esas, 2019/282 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacının yatırdığı istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …