Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/192 E. 2023/39 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

ESAS NO : 2022/192
KARAR NO : 2023/39

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2021
NUMARASI : 2020/29 Esas – 2021/728 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 12/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/01/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davalı idarenin … ihale kayıt numaralı … sayısal hali hazır harita yapım işi ihalesinin müvekkilinde kaldığını, 80.000,00 TL + KDV götürü bedel üzerinden 22.11.2013 tarihinde sözleşme imzalandığını, iş için 4.800,00 TL kesin teminat yatırıldığını, sözleşmenin 17. maddesine göre kademeli ödeme yapılacağının kararlaştırıldığını, kalan kısmın ise işin kabulünün yapılıp onaylanmasından ve kesin hesap yapılmasından sonra ödeneceğinin belirlendiğini, müvekkili tarafından işin tamamlanıp 02.04.2014 tarihinde teslim edildiğini, davalı idarece de 26.12.2014 tarihinde kesin kabulün yapıldığını, davalının sözleşme bedelinin bir kısmını ara hakedişlerde ödediğini, ancak kesin, hesaba göre müvekkilinin bakiye alacağı ve 4.800,00 TL kesin teminat mektubunun ödenmediğini, müvekkilinin 20.05.2014 tarihli dilekçesi ve daha sonra verdiği diğer dilekçelerle bakiye alacağını talep ettiğini, ancak davalının bu tutarları ödemediği gibi müvekkilinin başvurularına da cevap vermediğini, alacakları için arabuluculuk başvurusu yapıldığını, ancak anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydıyla 35.000,00 TL’nin, 24/09/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile de talebini 36.412,97 TL’ye artırarak, davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; TBK’nun 147/6 maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğunu, süreler geçirildikten sonra açılmış olan bu davanın zamanaşımı yönünden reddine karar vermesi gerektiğini,Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun kesin teminat ve ek kesin teminatların geri verilmesi başlıklı 13. maddesinde taahhüdün sözleşme ve ihale doküman hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı idari herhangi bir borcunun şimdi tespit edildikten sonra, alınmış olan kesin teminat ve varsa ek teminatların yapım işlerinde varsa eksik ve kusurlar giderilerek geçici kabul tutanağının onaylanmasından sonra yarısının, SGK’dan alınacak ilişiksizlik belgesi ve sonra da yapılan iş için bir garanti süresi öngörülmesi halinde yarısı, garanti süresi dolduktan sonra kalan yarısı, garanti süresi öngörülmemiş işlerde tamamının yükleniciye iade edileceğinin hükme bağlandığını, müvekkili tarafından … şirketi ortak girişimi aleyhine bir dava açıldığını, bu davadan dolayı 258.574.097 TL alacaklarının faizi ile birlikte istendiğini, Ankara 13. ATM den davanın derdest olduğunu, yine … şirketi tarafından banka aleyhlerine açılan bir davada Ankara 1. idare Mahkemesinin davanın reddine karar verdiğini, bu davalardan kaynaklı olarak faiziyle birlikte 425.009 51,25 TL ödemelerinin söz konusu olduğunu savunarak, reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “Taraflar arasında 22.11.2013 tarihli sözleşmenin imzalandığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının dava konusu edilen bakiye hakediş alacağının doğup doğmadığı, davalının ödemelerden yaptığı kesintinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplanmıştır.
Davalı yan zaman aşımı itirazında bulunmuş olup dava tarihi itibariyle TBK 146/6 maddesi uyarıca teslimden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olmakla zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Tüm dosya kapsamından davacının hak edişlerinden kaynaklı olarak 31.12.2014 tarihinde davalıdan 31.612,97 TL alacağı bulunduğu, davalı idarenin davacının alacaklarını henüz kesinleşmemiş olan Ankara 6. ATM’nin 2014/660 E ve 2020/542 K sayılı ilamı uyarınca uhdesinde tuttuğu, hakkedişler üzerine konulan blokelerin sözleşme ile ilgisi bulunmadığı, davacının sözleşme kapsamında işi uygun ifası nedeni ile kesin teminatı iade edilmesi gerekir iken iade edilmemesinden kaynaklı olarak 25.06.2015 tarihi itibari ile davalıdan kesin teminat dolayısı ile 4.800,00 TL alacağı olduğu” gerekçesi ile, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yüklenicinin iş nedeni ile, İdareye ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin yapım işlerinde kesin kabul tarihine, diğer işlerde kabul tarihine veya varsa garanti süresinin bitimine kadar ödenmemesi halinde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin teminatların paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edileceği, varsa kalanının yükleniciye geri verileceğinin hükme bağlandığını, mevzuat hükümleri doğrultusunda nakit teminatından ve teminat mektubundan müvekkili bankanın alacağını tahsil etmek amacıyla, işlem tesis ettiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan 22/11/2013 tarihli sözleşme ile davacı davalıya sayısal hali hazır harita işi yapmayı davalı da 80.000,00 TL iş bedeli ödemeyi taahhüt etmiştir. Davacı işi yapıp teslim ettiğini, işin kesin kabulü de yapılmasına rağmen iş bedelinin bir kısmını ödemediğini, nakdi teminatı da iade etmediğini ileri sürerek alacak talep ederken, davalı davacı ile imzalanan başka sözleşmeler nedeniyle açılan davalar nedeniyle riskleri bulunduğunu, sözleşmenin 11. maddesinde düzenlenen teminatın iadesi koşullarının da oluşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece bilirkişi heyetinden rapor da alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacının 22/11/2013 tarihli sözleşme konusu işi eksiksiz bir şekilde tamamlayıp teslim ettiği hususunda bir çekişme yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava konusu iş dışındaki bir takım işler nedeniyle davacının hak edişlerinden bir kısmı üzerine bloke konulup konulamayacağı ve nakdi teminatın iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11 maddesinde, taahhüdün sözleşme ve ihale dokümanına uygun olarak yerine getirilmesi , yüklenicinin bu işten dolayı idareye bir borcunun olmadığı tespit edildikten ve SGK ilişkisiz belgesi sunulmasından sonra teminatın tamamı yükleniciye iade edilir düzenlemesine yer verilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 139/1 maddesi uyarınca, iki kişi karşılıklı olarak bir miktar parayı veya konuları itibari ile aynı türden malı birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki tarafın her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Sonuçta her iki borç da az olanı oranında sona erer.
Takas edilecek alacaklar aynı nitelikte, aynı türden olmalıdır. Borçlar doğdukları anda aynı türden olabileceği gibi, sonradan da aynı türden olabilirler. Ancak takas hakkının kullanıldığı anda, mutlaka aynı türden olmaları zorunludur. Takası için gerekli olan bir diğer şart da alacağın muaccel olmasıdır. Alacaklı tarafından zaman itibarıyla ifası istenebilir bir borç olması gerekir. Takas edilecek alacağın muaccel olması, buna karşılık asıl alacağın (karşı taraf asıl alacağının) sadece ifa edilebilir bulunması yeterlidir. Takas hakkını ileri sürenin alacağı, dava edilebilir bir alacak olmalıdır. Takası ileri süren tarafın alacağının tartışmalı olması, takas ileri sürülmesine engel değildir. Kanun takas için bir irade açıklaması aramaktadır. Takası gerçekleştirmek için irade açıklamasına takas beyanı denir. Bu beyan bir taraflı bir hukuksal işlemdir. Bu işlem bir yenilik doğuran hakka dayanır. Tarafların biri, borcu ile alacağını takas ettiğini karşı tarafa bildirerek, bu hakkını kullanmış olacaktır. Takas hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir haktır. Borçlunun takas hakkını kullanma isteğini, alacaklıya bildirmesi gerekir. Takas bir sözleşme olmadığı için karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Takas aynı zamanda borcu sona erdirdiği için bir tasarruf işlemidir. Bu nedenle, borçlu takas edilecek alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmalıdır. Türk Borçlar Kanununun 143/I maddesi uyarınca, takas halinde her iki borç, takas edilebilecekleri andan itibaren en az olan borç oranında düşer. Beyan yapılınca, bunun hükmü, takas şartları tamamlandığı ana kadar geriye etkili sayılmıştır. Böylece borçlar takas beyanının yapıldığı zaman değil, takas şartlarının gerçekleşeceği an düşmüş olacaktır.
Davalının, dava dayanağı olayı ve borcun varlığını inkâr etmeden, borçlu bulunduğu edimi, özel bir sebebe dayanarak yerine getirmekten kaçınmasına imkân veren hakka defi denir. Defiler, dava dilekçesine cevap verilirken ileri sürülmelidir. Aksi halde, davalı “savunmanın genişletilmesi yasağı” ile karşılaşabilir. Defiler, davada ileri sürülmedikçe hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınmazlar. Takas ve mahsup bir defidir. Bu itibarla, ileri sürülmedikçe kendiliğinden dikkate alınamaz. Takas, karşılık dava olarak ileri sürülebileceği gibi, defi olarak da ileri sürülebilir. Takasın defi olarak ileri sürüldüğü davada, takas ve mahsup sonucu kalan ve hüküm altına alınan miktar üzerinden yargılama harcı alınacak, takas ve mahsup defi nedeni ile reddedilen miktar üzerinden ileri süren yararına vekâlet ücreti ve yargılama giderine karar verilecektir.
Söz konusu açıklamayı somut uyuşmazlık bakımından değerlendirdiğimizde; ilk derece mahkemesince, davalı idarenin cevap dilekçesi ile süresinde takasa konu ettiği Rize Merkez Sayısal Hali Hazır Harita İşinden kaynaklanan alacağa dair Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/660 Esas sayılı dosyasındaki idare alacağının henüz kesinleşmediği, davaya konu sözleşme ile ilgili olmadığı, bu dosyaya konu yüklenici alacağının ödenmemesi sonucunu doğurmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; Ankara 11 ATM’nin 2014/660 Esas sayılı dosyasının 2020/542 Karar sayılı hüküm ile karara bağlandığı, dosyanın istinaf aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı idarenin alacağı muaccel yani istenebilir hale gelmiştir. Muaccel bir alacak da TBK m. 139/2 uyarınca çekişmeli olsa dahi takas olarak ileri sürülebilecektir. İlk derece mahkemesinin davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle sözleşmenin 11. maddesi doğrultusunda, davacının SGK ilişiksiz belgesi sunup sunamadığı hususu irdelenmeli, bu bağlamda gerektiğinde ilgili SGK Müdürlüğü’ne müzekkere de yazılmalı, sonrasında bu dava dosyası ile Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/660 esas sayılı dava dosyasında verilecek hükümlerin birbirini etkileyecek nitelikte olduğu dikkate alınarak, Ankara 11 ATM dosyasının kesinleşmesi beklenmeli, davalı idarenin söz konusu ATM dosyasındaki alacağının kesinleşmesi durumunda bu davadaki davacı alacakları ile takasının mümkün olduğu gözetilmeli ve hasıl olacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/29 Esas, 2021/728 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır