Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/189 E. 2022/266 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/189 Esas
KARAR NO : 2022/266 Karar (İnceleme aşamasında/Duruşmasız)
(Kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine
gönderilmesi/HMK m.353/1-a.6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
NUMARASI : 2016/535 Esas-2019/350 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit

KARAR TARİHİ : 22/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/03/2022

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya 8.928.906,07 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 08/06/2016 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı idare tarafından düzenlenen ihale sonrasında kurulum ve işletmeye ait tüm masrafları yüklenici tarafından karşılanmak üzere “… Büyükşehir Belediye Başkanlığı sınırlarında … Genel Müdürlüğü’nün halihazırda çalışan ve çalışacak olan tüm toplu taşıma araçlarında toplu taşıma elektronik ücret toplama, akıllı durak sistemi, akıllı kart ve araç içi bilgilendirme, güzergah ve araç takip sistemleri ve araç içi ve dışını görebilen kamera sistemlerinin ve bu sistemde olması gereken teknik yeterlilik şartları ile sistemden beklenen işletme fonksiyonlarının kurulması ve işletilmesi işinin müvekkiline ihale edildiğini, ihale sonrasında davalı idare ile 20.03.2013 tarihinde 10 yıl süreyle geçerli olacak sözleşme imzalandığı, sözleşme uyarınca yüklenicinin sözleşme konusu işin kurum ve işletme masrafları kendisine ait olmak üzere sistemi kurarak işletmesini yapacağı ve bu masraflarına karşılık olarak kurulan sistem dahilinde toplanan günlük ciro üzerinden KDV dahil % 2,17 oranında İşletme Komisyonu Payı alacağı, sözleşmenin imzalanması sonrasında 30.03.2013 tarihinde yükleniciye yer teslimi yapılmak suretiyle ihale ve sözleşme konusu işe başlandığı, sözleşmenin 6. ve 7. maddesi hükümlerinde yer alan ifadelerle ana işin toplu taşıma elektronik ücret toplama sisteminin kurularak işletilmesi olduğunun vurgulandığı, sözleşmenin 20. maddesi hükmüne göre amaçlanan temel işin 7. maddedeki konuda belirtildiği gibi ücret toplama sisteminin uygulamasının hayata geçirilmesi, toplu taşıma araçlarında nakit paranın kaldırılarak, sözleşmede belirtilen akıllı kart ve biletlerin kullanılarak toplu taşıma ücretlerinin ödenmesinin sağlanması olduğu şeklinde değerlendirildiği, sözleşmenin 28. maddesi hükmüne göre işin temin ve tesliminin sözleşmede öngörülen sürelerde tamamlanmaması halinde idarece azami 120 günlük ek süre verileceği, bu sürede işin tamamlanmaması halinde sözleşmenin feshedileceğinin belirtildiği, sözleşmenin 31. maddesi hükmüne göre de; yüklenicinin sözleşmeye aykırı davranışının idarece tespiti halinde idare tarafından bu aykırılığın giderilmesi için azami 120 günlük süre verileceği, bu süre içerisinde aykırılık giderilmez ise sürenin bitiminden itibaren başlamak üzere ceza uygulanacağı, cezalı sürenin 120 günü geçmesi halinde ise sözleşmenin feshedileceğinin belirtildiği, sözleşmenin 20. maddesine göre; sözleşme konusu malzeme/ürünlerin temin süresinin iş yeri tesliminden itibaren 6 ay olarak düzenlendiği, temin sürecinin tamamlanma tarihinin 30.09.2013 olarak belirlendiği, bu kapsamda sözleşme konusu malzeme ve ürünlerin temini için 3. kişi tedarikçilerle/sözleşmeler imzalanarak temin sürecinin başlatıldığı, bu süre içerisinde malzeme ve ekipmanların temin edilerek kurulum ve montajları ile ilgili idareye bilgi verildiğini ancak bu süreçte 10.12.2013 tarihinde idarenin talebi ile Kızılay, Beşevler, Akköprü, Dikimevi, … binası olmak üzere 6 ayrı nokta ve 15 bankoda kişiselleştirme ve kart dağıtım merkezleri oluşturularak indirimli serbest kartların dağıtılmaya başlandığı, temin süreci içerisinde idare tarafından teknik şartnamede belirtilen isteklere nitelik ve sayı yönünden ek nitelikte talepler söz konusu olduğunu, akıllı durak sisteminin tedarikleri süresinde tamamlanmasına rağmen, idare tarafından belirlenmiş durak yerlerinin daha sonra yine idare tarafından değiştirildiğini, sözleşme uyarınca işin teslim süresinin işyeri teslim tarihinden itibaren 9 ay olarak düzenlendiğini, buna göre teslim tarihinin 30.12.2013 olarak belirlendiğini, 31.12.2013 tarihi itibariyle üretim ve dağıtımı tamamlanan akıllı kart adedinin 241.676 olduğu, yüklenici tarafından kurularak işletilen kişiselleştirme ve kart dağıtım merkezlerinde Ekim 2013 tarihinden itibaren 35 personel ile hizmet verilmeye başlandığı, bu merkezlerden dağıtılan akıllı kartların yüklenici tarafından kurulmuş turnike validatörlerinde kullanıldığı, yüklenicinin elektronik kart satımı sonucu toplanan ücretleri ilk olarak 11.10.2013 tarihinde idarenin banka hesabına yatırdığı bu tarihten itibaren idarenin sözleşme konusu işle ilgili gelir elde etmeye başladığı, İdare tarafından yükleniciye gönderilen 07.01.2014 tarihli gecikme cezası hakkındaki yazıda; “sözleşmenin 28. maddesi uyarınca işin temin ve teslimi sözleşmedeki tarihlerde gerçekleştirilmediği için hak edişinizden mahsup edilmek üzere 01.10.2013 tarihinden itibaren günlük 56.072,01 TL cezanın işin tesliminin yapılacağı güne kadar firmanıza uygulanmasına karar verilmiştir. Ayrıca iş bitim tarihi olan 30.12.2013 tarihinden itibaren cezalı ek süreniz başlamış olup, ücret toplama sisteminin en kısa sürede şartname şartlarına uygun olarak başlatılması, aksi halde sözleşmenin 28. maddesinin fesih kısmının da işletileceği” bildirildiğini, idarenin yazısı uyarınca 30.12.2013 tarihinden itibaren verilen 120 günlük cezalı ek süre içerisinde olmak üzere 07.04.2014 tarihi itibariyle elektronik ücret toplama sisteminin tam olarak bütün unsurlarıyla devreye alınarak çalışmaya başlandığı, bu tarih itibariyle, çalışan toplu ulaşım araçlarına ve turnikelere validatörler kurulduğu, kart satışı ve dolum hizmetleri için bayii, gişe ve kiosklardan oluşan organizasyonun faaliyete geçirildiği, kartlı geçişlerin sayısının Mart 2014 itibariyle 5.023.465 adete ulaştığı, akıllı kartların da satış ve dolumuna başlandığı ve veritabanı kayıtlarına göre ilk elektronik kartın validatöre okutulmasının 07.04.2014 tarihinde gerçekleştirildiği, 07.04.2014 tarihinden itibaren kart dolum ücretlerinin idarenin banka hesabına aktarılmaya başlandığı, verilen süre içerisinde işin tamamlanmaması halinde sözleşmenin feshedileceğinin açıkça bildirildiği, idare tarafından sözleşmenin feshedilmemiş olmasının verilen ek süre içerisinde işin tamamlanmış olduğunu gösterdiğini, idare tarafından yükleniciye gönderilen 12.09.2014 tarihli yazıda özetle “Kuruluşumuzun işle ilgili kontrol ve denetim komisyonunun 25.08.2014 tarihli raporu Kuruluşumuz İdare Encümeninin 01.09.2014 tarihli idare encümen kararında; komisyon raporunda belirtilen eksik validatör, araç içi bilgilendirme ekranı, kare kodların en geç yükleniciye tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde tamamlanması, 07.01.2014 tarihi ve yazı ile yükleniciye bildirilmiş olan işin temin ve teslimindeki gecikme sebebiyle sözleşmenin 28. maddesi uyarınca 01.10.2013 tarihinden itibaren günlük gecikme cezasının denetim ve kontrol komisyonunca eksikliklerin tamamlandığının tespitinin yapıldığı tarihe kadar yürütülmesi” denilerek, 25.08.2014 tarihi itibarıyla sözleşme konusu iş ile ilgili olarak eksik kalan validatör ve araç içi bilgilendirme ekranı kare kodlarının olduğu, bu nedenle cezalı sürenin devam ettiği, eksikliklerin tamamlanması gereğinin bildirildiği, idare tarafından yükleniciye gönderilen 24.10.2014 tarihli yazıda; “denetim ve kontrol komisyonunca 08.10.2014 tarihinde bölgelerde yapılan kontrollerde eksikliklerinin tamamlandığının tespit edildiğinin” bildirildiğini, İdare tarafından 07.01.2014 tarihli yazı ile verilen azami 120 günlük cezalı ek süre içerisinde kalmak üzere 07.04.2014 tarihi itibariyle sözleşme konusu elektronik ücret toplama sistemi faaliyete geçtiği halde, sözleşme konusu faaliyetin devamına engel olmayacak nitelikteki bazı donanımlarının eksik olduğu gerekçesiyle idarenin kesin kabul işlemlerinden kaçındığı ve haksız olarak ceza işletmeye devam ettiği, cezanın başlangıç tarihinin de sözleşme gereğince idarece verilmiş olan 30.12.2013 tarihinden geçerli olan ek süreden itibaren başlatılmayarak sözleşme konusu ürünlerin temin vadesi olan 01.10.2013 olarak alınmasının da sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili şirketin haksız ve fahiş bir gecikme cezası mükellefiyeti altında bırakıldığı, davalı idarenin gecikme cezasını ileri sürerek sözleşmenin başlangıcından bugüne kadar müvekkil şirkete İşletme Komisyonu ödemesi yapmadığı, sözleşme konusu işin gerçekleştirilmesi için milyonlarca liralık yatırım yapan yükleniciye, işbu dava konusu gecikme cezası gerekçe gösterilerek bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığı, sözleşmeye ve hukuka aykırı olarak, hak ettiği işletme komisyonu alacakları üzerine idarece hapis konulduğu, yüklenici şirketin sözleşme konusu işi gerçekleştirebilmek için bugüne kadar yapmış olduğu yatırımları göz önüne alarak, sözleşmenin devamı uğruna, azami 120 günlük gecikme cezasının ödemeyi kabul ettiği ve idareye hitaben yazdığı 18.03.2016 tarihli yazı ile; “sözleşmenin 28 maddesinde belirtilen azami 120 günlük ceza süresi esas alınarak, bu süreye tekabül eden toplam 6.728.641,65 TL’nin, şirketlerinin idareleri nezdinde hak etmiş olduğu, ancak ödenmemiş olan İşletme Komisyonu alacaklarından, gecikme cezasına mahsuben tahsiline, 120 günü aşan gecikme cezası taleplerine karşı itiraz hakkı saklı kalmak kaydıyla muvafakat ettiğini” bildirdiğini, müvekkili şirketin sözleşme gereğince azami gecikme cezası olan 120 günlük gecikme cezasının idareye ödendiğini, ancak idarenin 12.09.2014 tarihli yazısında belirttiği şekilde, 01.10.2013 tarihinden başlamak üzere, 08.10.2014 tarihine kadar gecikme cezası uygulama kararından vazgeçmemiş olduğu, belirlediği döneme ilişkin gecikme cezasının ödenmediğinden bahisle işletme komisyonu ödemesi yapmaktan kaçındığı, idare tarafından uygulanmak istenen gecikme cezasının haksız olduğu, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklı edimlerini zamanında yerine getirdiği, sözleşme uyarınca verilen ek cezalı süre içerisinde sistemi kurarak devreye aldığı ve işletmeye başladığı, ancak davalı idarenin sistem çalıştığı halde uzun süre sistemin tali unsurlarındaki çeşitli donanım eksiklikleri olduğunu ileri sürerek resmi kabul işlemini yapmaktan kaçındığı, verilen ek süre içerisinde yüklenicinin yükümlülüklerini yerine getirmemiş olsaydı idare tarafından sözleşmenin feshedilmesi gerektiği, aksine bir durumun yani yüklenicinin edimlerini yerine getirmemesinin kamu hizmetinde kesintiye yol açacağından dolayı, kamu hizmeti aksadığı halde idarenin sözleşmeyi feshetmemesinin idarenin sorumluluğunu doğuracak bir durum olacağından, sözleşme konusu elektronik ücret toplama sisteminin kullanarak tüm fonksiyonları ile birlikte çalıştığınız idare tarafından da kabulü anlamına geldiği, sözleşme konusu iş ve sistemlerinin analizi, tamamlanma zamanları ve oranlarının tespiti amacıyla objektif teknik ve bilimsel bir değerlendirmenin … Teknik Üniversitesi tarafından yapıldığı, teknik mütalaada tespit olunduğu ve ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 07.04.2014 tarihi itibariyle elektronik ücret toplama sisteminin tamamlanarak, yüklenicinin yükümlülüklerini yerine getirdiği, kabul anlamına gelmemek üzere 07.04.2014 tarihinden sonra tamamlanmamış işler olsa dahi, bu eksik işlerin şartnamedeki toplam iş miktarına olan katkıları göz önünde bulundurularak bir ceza tayini yapılması gerektiği öne sürülerek; davalarının kabulü ile davacı şirketin davalı idare ile arasındaki sözleşmede belirtilen azami 120 günlük cezalı süreyi aşan günler için gecikme cezası (şimdilik 1.000.000,YTL) borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan 20.09.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; bilirkişi raporu ile davaya konu işin 08.10.2014 tarihinde tamamlandığının tespit edilmiş olduğunu, buna göre davalının talebinin 01.10.2013-08.10.2014 tarih aralığı için toplam 20.914.859,73 TL olduğu, müvekkili şirketin kabul ettiği 120 günlük ceza süresi esas alınarak, bu süreye tekabül eden toplam 6.728.641,65 TL’nin, davalının talep ettiği 20.914.859,73 TL’den düşüldüğünde davacının borçlu olmadığı tutarın 14.186.218,08 TL olarak belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen 10/08/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kuruluş ile davacı firma arasında 20.03.2013 tarihli toplu taşıma elektronik ücret toplama, araç içi yolcu bilgilendirme, güzergah ve araç takibi kamera ve akıllı durak sisteminin kurulması ve işletilmesi işi konusunda sözleşme akdedildiği, sözleşmenin 20. maddesi hükmü çerçevesinde işyerinin süresi içerisinde teslim edildiği, sözleşmenin taraflar arasında yapılan ve karşılıklı yükümlülükleri düzenleyen bağlayıcı bir belge olduğu ve bir bütün olarak ele alınması gerektiği, idarelerinin 04.09.2013 tarihli yazısında, yükleniciye sözleşmeden doğan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi, sistemde kurulacak ürünlerden; validatör, elektronik temassız kartlar, kiosk ve kamera gibi malzemelerin temini hususunda idarelerine bilgilendirme yapılmadığından sözleşmede belirtilen 6 aylık sürede malzemelerin temin edilemeyeceği hususunda tereddütlerinin olduğunun, konu hakkında bilgi verilmesinin ve temin edilen malzeme varsa veya üretimi yapılıyorsa yerinde inceleme yapılması gerektiğinin bildirildiği, malzemelerin süresi içerisinde temini ile idareye tesliminin yapılmadığının komisyon raporu ile tespit edilerek idarenin ilgili birimlerine iletildiği ve yüklenicinin bilgilendirildiği, kuruluşlarının yüklenici firmaya 04.10.2013 tarihli yazı ve 26.12.2013 tarihi yazıları ile “sözleşmenin işletmeye alınan şartlar ve sistemin hizmete verilme tarihi olan 30.12.2013 tarihinde hizmete sunulmasının yapılan işlemlere göre mümkün olmayacağı endişesiyle sözleşme konusu işte herhangi bir aksama olması halinde, sözleşme şartlarının uygulanacağı, aksaklığa meydan verilmemesi gerektiği”nin bildirildiği, tüm bu ikazlara rağmen sistemin; yüklenici firma ile yapılan sözleşme şartlarında 30.12.2013 tarihinde teslimi ve işletmeye açılması gerekirken yapılmadığı ve işin teslim edilmediğinin 31.12.2013 tarihinde tanzim edilen tutanak ile tespit edildiğini, 07.01.2014 tarihli yazıları ile de; sözleşmenin 20. maddesi ihlal edildiğinden sözleşmenin 28. maddesinde öngörülen oranda günlük gecikme cezasının 01.10.2013 tarihinden itibaren işin tesliminin yapılacağı tarihe kadar uygulanacağının iletildiği, davacının her ne kadar dava dilekçesinde müvekkili kuruluşla aralarında akdedilen sözleşmenin 31. maddesine atıfla ceza süresinin 120 günü kapsadığı ve bu süreden sonra idarenin sözleşmeyi feshetmesi gerektiği, feshetmediğine göre işin tam ve zamanında yapıldığını ve teslim edildiğini zımnen kabul ettiği meyanında iddialarda bulunmuş ise de, bahsi geçen madde metnine dikkat edildiğinde 120 günlük tanınan ek sürenin geçmesi halinde idarenin sözleşmeyi feshetme yetkisine sahip olduğu, sözleşmeyi muhakkak surette feshetmesi gerektiği yolunda bir düzenlemenin bulunmadığının açıkça görüleceğini, yani müvekkili kuruluşun bu durumda sözleşmeyi feshetmek zorunda olmayıp sözleşmeyi feshetme selahiyetine haiz olduğunu, müvekkili kuruluşun ek 120 günün sonunda sözleşmeyi feshetmemiş olmasının, kesinlikle davacı tarafın yorumladığı şekilde işin müvekkili kuruluş tarafından tam ve eksiksiz olarak kabul edilmiş olduğu anlamını taşımadığını, müvekkili kuruluş tarafından yüklenicinin üstlendiği işin tamamlamasının kamu yararı gereklerine uygun görüldüğünü, buna göre de sözleşme maddelerine uygun olarak cezai müeyyide tatbik edilmek suretiyle sözleşme hükümlerinin uygulanmasına devam edildiğini, işin zamanında ve sözleşme şartlarına uygun olmadığına, eksik malzemeler olduğuna dair tutanak örneklerinin ekte arz edildiğini, yüklenicinin dava dilekçesinde belirttiği iddiaların sözleşmede belirtilen hususlara uymadığını ve müvekkili kuruluş tarafından davacı firma hakkında gerçekleştirilen tüm iş ve işlemler ile uygulanan cezai tedbirlerin sözleşme hükümlerine uygun olduğu savunularak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarih 2016/535 Esas ve 2019/350 Karar numaralı kararında özetle; 20.03.2013 tarihli “Elektronik Ücret Toplama, Araç İçi Yolcu Bilgilendirme, Kamera ve Akıllı Durak Sistemi İşine Ait” sözleşmenin taraflar arasında imzalandığı, sözleşme kapsamında 30.03.2013 tarihinde davalı kurum tarafından davacı yükleniciye yer tesliminin yapıldığı anlaşılmaktadır.
20.03.2013 tarihli sözleşmenin;
-Sözleşmenin konusu başlıklı 3. maddesinde; Kurulum ve işletmeye ait tüm masrafları yüklenici tarafından karşılanmak üzere … Büyükşehir Belediye Başkanlığı sınırlarında … Genel Müdürlüğü’nün hali hazırda çalışan ve çalışacak olan tüm toplu taşıma araçlarında toplu taşıma elektronik ücret toplama, akıllı durak sistemi, akıllı kart ve araç içi bilgilendirme, güzergah ve araç takip sistemleri ve araç içini ve dışını görebilen kamera sistemlerinin ve bu sistemde olması gereken teknik yeterlilik şartları ile sistemden beklenen işletme fonksiyonları, fonksiyonlarının kurulması ve işletilmesidir. Kurulacak olan sistem yasal mevzuatlar çerçevesinde idarenin kararı ve gerekli düzenlemelerin yapılması kaydıyla, bu sisteme dahil edilebilecek olan diğer toplu taşıma araçlarını ve taşıma sistemlerini, ücret toplaması idareye ait olan tüm tesis ve işletmeleri ile idarece uygun görülen alanlarda yapılacak ücret toplama işlemlerini destekler nitelikte kapasitede olacaktır.”,
-Sözleşmenin Bedeli ve Süresi başlıklı 4. maddesinde; İşbu sözleşme ile yüklenici tüm masraflarına karşılık olarak toplanan günlük ciro üzerinden KDV dahil % 2,17 oranında pay alacak olup işin süresi sözleşmenin imzalanmasından itibaren 10 yıldır.
-Yüklenicinin sorumlulukları başlıklı 18. maddesinde; 18.1. Mali Sorumlulukları; Yüklenici yapılacak sözleşmeyi müteakip teknik şartnamede belirtilen şartları kapsayacak şekilde teklif edilen malzemelerinin tümünü temin edecek, uygulamaları yerine getirecek ve monte ederek devreye alacaktır,
-Kullanılacak Ürün ve Hizmetler” başlıklı 19. maddesinde; 1- 3000 adet Validatör, 2- 2000 adet araç içi bilgilendirme paneli, 3- 100 adet akıllı durak sistemi, 4- 40 adet denetleme cihazı, 5- 250 adet kredi göster cihazı, 6- 100 adet kiosk cihazı, 7-1357 adet solo otobüsler için kamera sistemi, 8- 120 adet körüklü otobüsler için kamera sistemi, 9-7000 adet kare kod etiket, 10- 1500 adet araç için sürücü anons sistemi”,
-Ücret toplama sistemi uygulamasına başlangıç başlıklı 20.maddesinde; sözleşmenin imzalanmasından müteakip 10 gün içerisinde iş yeri teslimi yapılacaktır. Yüklenici iş yerinin tesliminden itibaren 6 ay içerisinde bu sözleşmenin 19. ve ilgili diğer maddelerde belirtilen ürünleri temin ederek 9 ay içerisinde bu sözleşmede belirtilen yükümlülükleri yerine getirecek ve iş yerini işletmeye açacaktır. İdarece sistemin tam ve sorunsuz olarak çalıştığının kurulacak bir teknik komisyonca tespiti yapılacaktır. Bu tarihten itibaren 6 ay iki sistem birlikte çalışacak, bu arada sistemin ilk açılış tarihinden itibaren eski sisteme ait kart satışları durdurulacak, bu durum idare tarafından halka duyurulacaktır. 6 ay sonra eski sisteme ait cihazlar iptal edilecek bu iptal işlemi idare tarafından yapılacaktır.”,
-Testler Muayene ve Kabul İşlemleri” başlıklı 21. maddesinde; Bu sözleşme kapsamında yapılacak olan test muayene ve kabul işlemleri yasal mevzuatlar çerçevesinde idarece oluşturulan komisyon tarafından sözleşme idari ve teknik şartname doğrultusunda yapılacaktır.
-İşin teslim ve işletme süresi başlıklı 25. maddesinde; İhale konusu işin süresi sözleşmesinin yapılmasından itibaren 10 yıldır. Yüklenici işe başlamadan önce sistemin bütün fonksiyonlarını gösteren uygulamasını idareye gösterecek ve iş programının idarece kabul edilmesinden sonra sistemin kuruluş aşamasını gerçekleştirecektir.
-İş yeri teslim tarihinden itibaren yüklenici en fazla 9 ay içerisinde sözleşmede belirtilen yükümlülükleri tam olarak yerine getirerek sistemi işletmeye açacaktır. Sistemden alınan bilgiler güvenli bir şekilde toplanacak, değerlendirilecek, veri tabanına kaydedilecek gerekli olacak raporlar, belgeler düzenlenecektir. Bunun sağlanması için yapılacak tüm giderler yükleniciye ait olacaktır.”
Yasaklar ve cezalar başlıklı 28. maddesinde; Aşağıda belirtilen hususlar yasak olup bu yasaklara uymayanlar hakkında 2886 sayılı yasanın 84-85 maddelerindeki hükümlerine göre işlem yapılır. Buna göre; işin temin ve teslimi sözleşmede belirtilen süreler de yapılmadığı takdirde muhammen bedelin …,0003 (onbinde üç)’ü oranında günlük gecikme cezası uygulanacaktır. İdarece verilecek en fazla 120 günlük cezalı sürede işin yapılmaması halinde idare işi feshetme hak ve yetkisine sahiptir…”
Yüklenicinin yükümlülükleri” başlıklı 31. maddesinde; 31-6-” sözleşme konusu tüm materyallerin amacına ve sözleşme şartlarına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının denetimi ve kontrolü idare tarafından yapılır veya yaptırılır. Yüklenici, sisteme dahil tüm unsurların sözleşmede ayrıntıları verilen özelliklere sahip olduğunu kabul ve taahhüt eder. Sözleşmenin herhangi bir aşamasında teknik özelliklerinin veya herhangi bir hususun sözleşmeye uymadığını idarece tespiti halinde idarece verilecek en fazla 120 günlük süre içinde aykırılıklar giderilecektir. Bu süre içerisinde aykırılığın giderilmemesi halinde idarece verilen süreden sonra her bir gün için sözleşme bedelinin günlük …,0003’ü oranında ceza uygulanacaktır. Ancak bu sürenin 120 günü geçmesi halinde idare sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir.” hükümlerinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine gönderilen 18.03.2016 tarih ve 529 sayılı yazı ile; sözleşmenin 28. maddesinde belirtilen azami 120 günlük ceza süresi esas alınarak, bu süreye tekabül eden toplam 6.728.641,65 TL’ nin, şirketlerinin idareleri nezdinde hak etmiş olduğu, ancak ödenmemiş olan İşletme Komisyonu alacaklarından, gecikme cezasına mahsuben tahsiline, 120 günü aşan gecikme cezası taleplerine karşı itiraz hakkı saklı kalmak kaydıyla muvafakat edildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Birinci Bilirkişi Kurulu Raporu: Bilirkişi heyetince düzenlenen 16.08.2017 ve 26.03.2018 tarihli kök ve ek raporlarda; gecikme cezasının sözleşmede belirlenen muayyen bedelin …,0003’ü oranında en fazla ek cezalı süre vadesi kadar 120 günlük uygulanabileceği, 120 günü aşan süre için gecikme cezası kesilemeyeceği, görüş ve kanaatlerine yer verildiği belirtilmiştir.
İkinci Bilirkişi Kurulu Raporu: 04.03.2019 tarihli rapor ile; davaya konu sözleşme kapsamında, davalı …’ya ait “Elektronik Ücret Toplama, Araç İçi Yolcu Bilgilendirme, Kamera ve Akıllı Durak Sistemi İşine” ait malzemelerin, davacı tarafından sözleşmede belirlenen süre kapsamında 30.09.2013 tarihi sonrasında yani 01.10.2013 tarihi itibariyle tesliminin yapılmadığı, davacı yüklenici tarafından sistemin işletmeye alındığı 07.04.2014 tarihinde sözleşme kapsamındaki işlerde takribi olarak %14 oranında eksiklik bulunduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu ve sözleşmenin 28. maddesi uyarınca davalının gecikmeye konu 01.10.2013 tarihinden sistemin devreye alındığı 07.04.2014 tarihine kadar Muhammen (Sözleşme) Bedeli üzerinden, 07.04.2014 tarihinden eksikliklerin tamamlandığı 08.10.2014 tarihine kadar eksik iş bedeli üzerinden gecikme cezası talep hakkı olduğu, buna göre davacının dava kapsamında 11.985.953,66 TL gecikme bedelinden sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Dava; taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesi kapsamında tahakkuk ettirilen cezai şart bedelinden davacının sorumlu olmadığının tespitine dair menfi tespit davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yüklenilen işin tamamlanarak 07.04.2014 tarihinde devreye alındığını, sözleşme hükümleri uyarınca gecikme cezası uygulamasının 120 gün ile sınırlı olduğunu, idarenin sözleşmeyi 120 gün sonunda feshetmemiş olması nedeniyle bu süre dışında gecikme cezası talep edemeyeceğini, idare tarafından sözleşmenin feshedilmemiş olmasının verilen ek süre içerisinde işin tamamlanmış olduğunu gösterdiğini, 07.04.2014 tarihinden sonra işin eksik olarak tamamlanmadığı kabul edilecek olsa dahi, eksikliklerin toplam iş miktarına oransal katkısı göz önüne alınarak cezai şartın belirlenmesi gerektiğini, 120 günlük süreye ilişkin gecikme cezasının ödendiğini öne sürerek davalı idare ile arasındaki sözleşmede belirtilen azami 120 günlük cezalı süreyi aşan günler için gecikme cezası borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sözleşmede belirlenen edimlerini zamanında yerine getirmediğini, sözleşme hükümlerine göre malzeme teminini sözleşme öngörülen 6 aylık süre sonu olan 01.10.2013 tarihinde temin etmemiş olduğu gibi işin sözleşmeye göre teslim tarihi olan 31.12.2013 tarihinde teslim edilmediğini, işin 08.10.2014 tarihinde tamamlandığını, gecikilen 01.10.2013 tarihinden itibaren işin tamamlandığı tarihe kadar sözleşmenin 28. maddesine göre gecikme cezası uygulandığını, idarenin sözleşme süresi içinde verilen 120 günlük ek süre sonunda teslim yapılmamış olması halinde sözleşmeyi feshetmesinin zorunlu olmadığını, sözleşme ile idareye feshetme salahiyeti verildiğini ancak bu yetkinin kullanılmadığını, uygulanan ceza-i müeyyidenin sözleşme hükümlerine uygun olduğunu savunmuştur.
Dava ve cevap dilekçesi, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, davacı yüklenicinin sözleşme konusu işin kurulum ve işletme masrafları kendisine ait olmak üzere sistemi kurarak işletmesini yapacağı ve bu masraflarına karşılık olarak kurulan sistem dahilinde toplanan günlük ciro üzerinden KDV dahil %2,17 oranında İşletme Komisyonu Payı alacağı, sözleşmenin 20. maddesine göre; sözleşme konusu malzeme/ürünlerin temin süresinin işyeri tesliminden itibaren 6 ay olarak sonrasında 30.09.2013 olarak belirlendiği, sözleşme uyarınca işin teslim süresinin ise işyeri teslim tarihinden itibaren 9 ay sonrası olarak 30.12.2013 olarak belirlendiği, sözleşmenin imzalanması sonrasında 30.03.2013 tarihinde yükleniciye yer teslimi yapılmak suretiyle ihale ve sözleşme konusu işe başlandığı anlaşılmaktadır.
Davalı işveren tarafından davacı-yükleniciye gönderilen 07.01.2014 tarihli gecikme cezası hakkındaki yazı ile; sözleşmenin 28. maddesi uyarınca işin temin ve teslimi sözleşmede yer alan tarihlerde gerçekleştirilmediği için hak edişten mahsup edilmek üzere 01.10.2013 tarihinden itibaren günlük 56.072,01 TL cezanın işin tesliminin yapılacağı güne kadar uygulanmasına karar verildiği, ayrıca iş bitim tarihi olan 30.12.2013 tarihinden itibaren cezalı ek sürenin başlatılarak, ücret toplama sisteminin en kısa sürede şartname şartlarına uygun olarak başlatılması gerektiği aksi halde sözleşmenin 28. maddesinin fesih kısmının da işletileceği hususunun bildirildiği, davacı-yüklenici tarafından davalı iş sahibine gönderilen 18.03.2016 tarih ve 529 sayılı yazı ile de; sözleşmenin 28 maddesinde belirtilen azami 120 günlük ceza süresi esas alınarak, bu süreye tekabül eden toplam 6.728.641,65 TL’nin, şirketlerinin idareleri nezdinde hak etmiş olduğu, ancak ödenmemiş olan İşletme Komisyonu alacaklarından, gecikme cezasına mahsuben tahsiline, 120 günü aşan gecikme cezası taleplerine karşı itiraz hakkı saklı kalmak kaydıyla muvafakat edildiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 28.maddesinde; ”İşin temin ve teslimi sözleşmede belirtilen süreler de yapılmadığı takdirde muhammen bedelin …,0003 (on binde üç) oranında günlük gecikme cezası uygulanacaktır, idarece verilecek en fazla 120 günlük cezalı sürede isin yapılmaması halinde idare işi feshetme hak ve yetkisine sahiptir…” hükmü yer almakta olup, söz konusu madde hükmünde hem temin hem de teslimde gecikilmesi halinde (temin ve teslim işleminin gerçekleşmemesi halinin ayrı ayrı düzenlendiği anlaşılmaktadır) günlük olarak ceza uygulanmasının öngörülmesinin yanı sıra, idarenin sözleşmeyi feshetme hak ve yetkisini kullanabilmesi için yükleniciye azami 120 günlük süre verilmesi ve verilen sürede işin yapılmamasının ön şart olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu madde metnine göre, davalı-iş sahibinin sözleşmeyi feshetmesi noktasında bir zorunluluğu mevcut olmayıp, dosya kapsamına göre de, sözleşmenin feshedilmeyip halen ayakta olduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusu da değildir.
Sözleşmenin 31.6 maddesinde; yukarıda belirtilen 28. maddeye benzer nitelikte, 120 günlük süre verilmesi ve akabinde cezai şart uygulanmasına dair bir hüküm bulunduğu anlaşılmakta ise de, anılan hükmün işin teslim süresine ilişkin bulunmaması, sözleşme süresi içinde ortaya çıkması muhtemel teknik özellik ve sözleşmeye uymayan hususlarla ilgili düzenleme niteliğinde bulunması nedeni ile sözleşmenin 31.6 maddesinde yer alan bu hüküm mahkememizce hükmün tesisinde dikkate alınmamıştır.
Yukarıda yer alan sözleşme hükümleri ile mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları içeriğine göre gerçekleşen somut olay değerlendirildiğinde; malzemelerin temini ile işin teslim işlemlerine ilişkin olarak iki ayrı sürenin belirlendiği, ne var ki malzeme/ürünlerin temin süresinin son günü olan 30.09.2013 tarihinde davalıya teslim edilmediği gibi yine sözleşmeye konu işin de teslim süresinin son günü olan 30.12.2013 tarihinde davalıya tesliminin sağlanamadığı, sözleşmeye konu işin eksiklilikleri ile birlikte 07.04.2014 tarihinde davalı-işverene teslim edildiği, nihayetinde ise tüm sistemin 08.10.2014 tarihinde eksikliklerinin tamamlanmak suretiyle davalıya teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Yüksek Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere (Yargıtay 15. Hukuk Dairesine ait 27.02.2015 Tarih, 2014/6827 E.,2015/1046 K.) eser sözleşmelerinden kaynaklanan gecikme cezası(ceza-i şart) uygulamasında, sözleşmeye konu edilen işin, iş sahibi tarafından eksiklikleri ile birlikte teslim alınması halinde, teslim alınan zamana kadar geçen süre için sözleşme bedeli üzerinden cezai şart alacağının hesaplanması gerektiği, bu tarihten sonra eksikliklerin tamamlandığı tarihe kadar geçen süre içinse, sözleşme bedeli tabirinin “teslim edilmeyen malların sözleşme bedeli” olarak anlaşılması ve cezanın sözleşme bedelinin tamamı üzerinden değil, teslim edilmeyen mallara tekabül eden bedel üzerinden uygulanması gerektiği, buna göre eksik kalan işlere ait bedelin belirlenerek bu bedel üzerinde ceza-i şart alacağının (gecikme cezası) hesaplanması gerektiği kanaatine varılmıştır. Dosya içerisinde mevcut her iki bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen rapor içeriğinde ittifakla belirtildiği üzere, 07.04.2014 tarihi itibariyle tamamlanan iş bedelinin %86 olduğu, buna göre eksik iş bedelinin 186.906.712,50x …,14= 26.166.939,75 TL olacağının ifade edilmiş olduğu, buna göre; sözleşmenin 28.maddesi gereğince malzeme teslim tarihi için belirlenen 6 aylık sürenin son günü olan 30.09.2013 tarihinden sonraki gün olan 01.10.2013 tarihi ile sözleşmeye konu işin eksiklikleri ile birlikte teslim edildiği tarih olan 07.04.2014 tarih aralığındaki 188 günlük süre için sözleşme bedelinin tamamı üzerinden …,0003’ü oranında gecikme cezası karşılığı olarak (186.906.712,50 x …,003×188) 10.541.538,59 TL, 07.04.2014 tarihi sonrası uygulanacak gecikme cezası için ise 07.04.2014-08.10.2014 arası 184 gün karşılığı olmak üzere( 26.166.939,75x …,003×184) 1.444.415,07 TL gecikme cezası alacağı olmak üzere toplam 11.985.953,66 TL gecikme cezası alacağının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi içeriği dikkate alındığında, gecikilen her gün için sözleşme bedeli üzerinden …,0003 (onbinde üç)’ü oranında günlük gecikme cezası alınması gerektiğinin ileri sürülmüş olduğu, mahkememizce gecikilen tarih aralığı olarak kabul edilen 01.10.2013 – 08.10.2014 tarih aralığı (373 gün) nazara alındığında, 20.914.859,73 TL gecikme cezası hesaplanması gerektiği ne var ki, az yukarıda ayrıntıları belirtilen ve hükmün tesisinde esas alınan 04.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirlendiği üzere, davalının 11.985.953,66 TL gecikme cezası alacağının bulunduğu anlaşılmakla, bu iki tutar arasındaki fark olan 8.928.906,07 TL yönünden davanın kısmen kabulüne, davacının belirtilen tutar kadar davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 25/01/2022 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından alınan 16/08/2017 tarihinde alınan bilirkişi heyetince ve 26/03/2018 tarihli ek raporda verilen görüş doğrultusunda ve ilk derece mahkemesi kararına Başkan’ın koyduğu muhalefet şerhi de dikkate alınarak davalı şirketin müvekkili şirketten talep edebileceği ceza tutarının toplamda 120 gün üzerinden hesaplanması gerektiğinin açık bir şekilde ortaya konulduğunu ancak mahkemece 04/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda yer alan hatalı hesaplamalara itibar edilerek bu rapor doğrultusunda hüküm kurulmasının kabul edilemez olduğunu, sözleşmenin 28.maddesi uyarınca gecikme cezasının en fazla 120 gün uygulanabileceğinin belirtildiğini, ilk bilirkişi kurulu raporunun bir hukukçu ve bir yeminli mali müşavirin de dahil olduğu bilirkişilerce hazırlanmış olduğundan raporların içeriğinde sözleşme hükümlerinin de değerlendirildiğini ve davalının müvekkili şirketten talep edebileceği ceza tutarının 120 gün üzerinden hesaplanması gerektiğinin belirtildiğini, konu bu yönü ile ele alındığında sözleşmede yer alan 28.madde kapsamında ceza süresinin temin veya teslim açısından irdelenmesinin bir gereği veya yerinin bulunmadığını, zira her durumda müvekkili aleyhine tahakkuk ettirilebilecek ceza tutarının 120 gün ile sınırlı olacağını, davalı tarafından müvekkili şirkete gönderilen komisyon raporunda ”işin bitim tarihi olan 30/12/2013 tarihinden itibaren cezalı ek sürenin başlatılmış olduğunu ve bu yazıda ücret toplama sisteminden kısa zamanda şartname şartlarına uygun olarak başlatılması, aksi halde ilgili sözleşmenin 28.maddesinin fesih kısmının işletileceğinin bilinmesi” yani davalının ifadesi ile cezalı sürenin iş yerinin işletmeye açılması için sözleşmede kararlaştırılan 30/12/2013 tarihinde işlemeye başladığını, hal böyleyken bilirkişilerin bu yönde itirazı dahi bulunmayan davalının adeta yerine geçerek ceza vadesini öne çektiklerini, dosyaya sunmuş oldukları uzman görüşü niteliğindeki … tarafından hazırlanan raporda da bu konudaki değerlendirmede sözleşmenin 28.maddesinin 2.fıkrasında açıkça ”en fazla 120 günlük cezalı süre” ibaresine yer verilerek ceza uygulamasına akdi bir sınır getirilmiş olduğunu, gerek sözleşmenin 2.fıkrasında gerekse bir başka hükmünde işin 120 günlük ek sürede tamamlanmaması halinde bu ek sürenin dolumundan itibaren gecikme cezasının işlemeye devam edeceğine ilişkin herhangi bir düzenlemenin mevcut olmadığını, tam tersine tarafların işin 120 günlük ek sürede de tamamlanmaması halinde artık belediyenin sözleşmeyi feshedebileceğinde mutabık kaldıklarını, ne var ki belediyenin kendisine tanınan bu fesih hakkını somut olayda kullanmadığını, bunun tamamen idarenin kendi takdir yetkisinde olan bir husus olduğunu, fakat fesih hakkını kullanmayan idarenin bunun sonuçlarına katlanmak durumunda olduğunu, idarenin fesih hakkını kullanmayıp, işin gecikmeli olarak bitimini beklemesinin ve bu suretle yüklenicinin gecikme cezası ödeme yükümlülüğünü ağırlaştırmasının Medeni Kanun’un 2.maddesindeki dürüstlük kuralı karşısında onaylanabilir bir davranış sayılmayacağı görüşlerine yer verildiğini, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin mütalaada yer alan emsal kararına da yer verdiklerini, Roma Hukuku’ndan beri varlığını koruyan ve uygulanan ”metni düzenleyen aleyhine yorum” ilkesinin gözetilmesi gerektiğini, bu kapsamda sözleşmenin 28/2.maddesi hükmünün yorum yoluyla genişletilmesinin ve 120 günden sonra da gecikme cezasının işlemeye devam edeceğinin söylenmesinin hukuken caiz olmadığını, bu nedenle bilirkişilerce işin tesliminin gerçekleştiği 07/04/2014 tarihine kadar hesaplanan 188 günlük ceza tutarı ile 07/04/2014 tarihi ile davalı tarafından tek taraflı olarak beyan edilen 08/10/2014 tarihi arasındaki 184 günlük hatalı ceza tutarlarına ve bilirkişilerce bu yönde yapılan hesaplamalara itiraz ettiklerini, ceza tutarının toplamda yalnızca 120 gün üzerinden hesap edilmesi gerektiğini,
İlk derece mahkemesi kararında ceza tutarının 120 gün üzerinden hesaplanması gerektiğine ilişkin Mahkeme Başkanı’nın muhalefet şerhinin de mevcut olduğunu, bu şerh doğrultusunda da davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini, 04/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda mahkeme tarafından daha öncesinde alınan raporlar aracılığıyla çözüme kavuşturulan hususlarda subjektif ve gerekçesiz görüşler sunulduğunu, ilgili rapora ilişkin itirazlarının mahkeme tarafından dikkate alınmadığını ve ek rapor tanzim edilmeksizin hüküm kurulduğunu, bu raporda mahkemece alınan ilk bilirkişi kurulunun kök ve ek raporlarına neden iştirak edilmediğine dair gerekçe gösterilmediğini, subjektif bir değerlendirme ile yıllarca devam eden yargılama ile varılan sonuçların yok sayıldığını, davalının bu bilirkişi kurulu aracılığıyla dava dosyasına savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olacak şekilde yeni deliller sunduğunu, bu delillere dayanan bilirkişi raporunu bu sebeple kabul etmediklerini, ticari defter incelemesi için görevlendirilen bilirkişilerin işin gerektiği gibi teslim edilip edilmediği hususunu da irdelemiş olmalarının haksız ve yersiz olduğunu, bu raporda müvekkili şirketin ticari defterleri incelenmediğinden eksik incelemeye dayalı rapor hükme esas alınmak suretiyle verilen mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, bilirkişi raporunun 8. sayfasında yer verilen pay dağılım tablosunun, davalı personeli tarafından bilirkişilere sunulduğu ve bilirkişilerin bu beyanlara itibar ederek her bir sayfası tasdik edilmesi gereken ticari defterlere yönelik detaylı bir inceleme yapmadığını, ilgili tabloda 2013, 2014 ve 2015 yılları için müvekkili şirket yönünden herhangi bir pay hesaplanmadığı görülmekte olup ilgili hususun, müvekkili şirket tarafından davalıya tanınan mahsup hakkının kullanılması kapsamında olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmiş ise de davalının yıllara sari olacak şekilde müvekkili şirkete ödeme yapmamış olmasının hem sözleşme hükümlerine hem de ticari hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, hal böyleyken hem 04/03/2019 tarihli raporda hem de ilk derece mahkemesi kararında söz konusu mahsup edilen tutara yer verilmediğinden kararın kaldırılması gerektiğini zira mahsup edilen tutarın toplam ceza tutarından düşülmesinin işbu menfi tespit davaları açısından zorunlu bir husus olduğunu, davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığının, davalının banka hesaplarına müvekkili şirket tarafından taraflar arasındaki sözleşme kapsamında gönderilen tutarların ve bu tutarlara istinaden davalı tarafından müvekkili şirkete ödenmesi gereken hak ediş tutarlarının hiçbirinin tespit edilmediğini, müvekkili şirkete ait ticari defterlerin de incelenmediğini, bu sebeplerle istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve davalarının tümden kabulüne karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili 01/02/2022 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; öncelikle davaya yönelik zamanaşımı ve hak düşürücü süreler yönünden itirazlarını tekrar ettiklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin tarafların serbest iradeleriyle imzalandığını ve sözleşmenin bir bütün olarak kabul edilmesi gerektiğini, sözleşmenin 20.maddesinde sözleşme konusu ürünlerin temin süresinin iş yeri tesliminden itibaren 6 ay olarak düzenlendiğini, işin teslim süresinin ise iş yeri teslim tarihinden itibaren 9 ay olarak düzenlendiğini, sözleşmenin 28.maddesinde ise işin temin ve tesliminin sözleşmede belirtilen sürelerde yapılmadığı takdirde muhammen bedelin …,0003’ü oranında günlük gecikme cezası uygulanacağının ve idarece en fazla 120 günlük cezalı sürede işin yapılmaması halinde idarenin işi feshetme hak ve yetkisine sahip olacağının düzenlendiğini, burada idarenin bir takdir yetkisinin olduğu, yani idarenin 120 günün sonunda sözleşmeyi feshetme zorunluluğunun bulunmadığını, müvekkili kuruluşun kendi yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, iş yeri teslimini sağladığını ancak davacının tam olarak 373 gün işi eksiksiz olarak icra edemediğini yani müvekkili kuruluşa ve Ankara halkına olan hizmet borcunu ifa edemediğini, bu gecikme sonucu müvekkili kuruluşun sözleşme gereği gerekli cezayı uyguladığını, sözleşme serbestisi ilkesi gereği 28.madde hükmünün uygulandığını, bu maddeden davacının istinaf dilekçesinde belirttiği gibi ”en fazla 120 gün ceza kesilebilir” gibi bir anlam çıkarmanın kendi hata ve noksanlıklarının farkında olarak fesih yetkisini kullanmayan idarenin bunun sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu gibi bir savunma ile TMK’nın 2.maddesinde tanımlanan dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde onaylanabilecek ve basiretli bir tacir olarak arkasında durabilecek bir durum olmadığını, sözleşmenin 31.maddesinde de benzer bir gecikme cezasına yer verildiğini, ilk derece mahkemesi kararının sözleşme hükümlerine ve sözleşme serbestisi ilkesinden yola çıkarak tarafların iradelerine aykırı olarak 07/04/2014 tarihinden 08/10/2014 tarihine kadar eksik iş bedeli şeklinde yapılan kısmi hesaplamanın hukuka uyarlığı olmadığının ortada olduğunu, sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, tüm bu sebeplerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına ve davanın tümüyle reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen 20/03/2013 tarihli ”Elektronik Ücret Toplama, Araç İçi Yolcu Bilgilendirme, Kamera ve Akıllı Durak Sistemi İşine Ait” sözleşmeden kaynaklanmakta olup, davacı yüklenici eldeki davada davalı iş sahibi idarece hak edişlerinden ve komisyon alacaklarından kesilen gecikme cezasının 120 günlük süreyi aşan kısmından dolayı davalı idareye borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmektedir.
Davalı iş sahibi idare vekili ise davaya cevaplarında, davacı yüklenicinin sözleşmede belirtilen şekilde edimini yerine getirmediğini, sözleşme hükümlerine göre gecikme cezasının hem malzemenin temininde hem de işin tesliminde gecikilmesi halinde uygulanması gerektiğini, sözleşmenin 28.maddesindeki en fazla 120 günlük cezalı ek süre verilebileceği, sonrasında idarenin sözleşmeyi feshedebileceği konusundaki düzenlemenin davalı idareye verilen takdir hakkı gereğince idarenin inisiyatifinde olan bir husus olup müvekkili idarenin bu yetki çerçevesinde sözleşmeyi feshetme yetkisini kullanmadığını, davacı yüklenicinin kendisine yer teslimi yapılan 30/03/2013 tarihinden itibaren 6 aylık sürenin bitim tarihi olan 01/10/2013 tarihinden itibaren malzeme teminini eksiksiz olarak tamamlamadığını, yine yer tesliminden itibaren 9 aylık sürenin sonu olan 30/12/2013 tarihi itibariyle işi teslim etmesi gerekirken 31/12/2013 tarihi itibariyle işin teslimini gerçekleştiremediğini, bu sebeple malzeme temini için verilen sürenin sonu olan 01/10/2013 tarihinden işin eksiksiz olarak teslim edildiği 08/10/2014 tarihine kadar sözleşmenin 28.maddesi uyarınca günlük …,0003 oranında (56.072,01 TL) gecikme cezası uyguladığını, uygulanan cezanın sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, davacının en fazla 120 günlük cezalı süre verilebileceği yönündeki iddialarının sözleşme serbestisi ilkelerine aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Mahkemece iki farklı bilirkişi heyetinden alınan rapor sonrasında 04/03/2019 tarihli bilirkişi kurulunun raporu hüküm vermeye yeterli görülerek bu rapordaki görüşler doğrultusunda ve oy çokluğu ile verilen karar ile taraflar arasındaki sözleşme hükümleri değerlendirildiğinde tarafların düzenlemiş oldukları sözleşmede malzemelerin temini ile işin teslim işlemlerine ilişkin olarak iki ayrı sürenin belirlendiği, ne var ki malzemenin, ürünlerin temin süresinin son günü olan 30/09/2013 tarihinde davalıya teslim edilmediği gibi yine sözleşmeye konu işin de teslim süresinin son günü olan 30/12/2013 tarihinde davalıya tesliminin sağlanamadığı, sözleşmeye konu işin eksiklikleriyle birlikte 07/04/2014 tarihinde davalı işverene teslim edildiği, nihayetinde ise tüm sistemin 08/10/2014 tarihinde eksikliklerinin tamamlanmak suretiyle davalıya teslim edildiği, Yüksek Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere eser sözleşmelerinden kaynaklanan gecikme cezası (cezai şart) uygulamasında, sözleşmeye konu edilen işin iş sahibi tarafından eksiklikleriyle birlikte teslim alınması halinde teslim alınan zamana kadar geçen süre için sözleşme bedeli üzerinden cezai şart alacağının hesaplanması gerektiği, bu tarihten sonra eksikliklerin tamamlandığı tarihe kadar geçen süre içinse, sözleşme bedeli tabirinin, ”teslim edilmeyen malların sözleşme bedeli” olarak anlaşılması ve cezanın sözleşme bedelinin tamamı üzerinden değil, teslim edilmeyen mallara tekabül eden bedel üzerinden uygulanması gerektiği, buna göre eksik kalan işlere ait bedelin belirlenerek bu bedel üzerinden cezai şart alacağının hesaplanması gerektiği, her iki bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere 07/04/2014 teslim tarihi itibariyle tamamlanan iş bedelinin %86 olduğu, buna göre eksik iş bedelinin 186.906.712,50 x …,14 = 26.166.939,75 TL olacağı, buna göre sözleşmenin 28.maddesi gereğince malzeme teslim tarihi için belirlenen 6 aylık sürenin son günü olan 30/09/2013 tarihinden sonraki gün olan 01/10/2013 tarihi ile sözleşmeye konu işin eksiklikleriyle birlikte teslim edildiği tarih olan 07/04/2014 tarihi aralığındaki 188 günlük süre için sözleşme bedelinin tamamı üzerinden …,0003 oranında gecikme cezası karşılığı olarak 10.541.538,59 TL, 07/04/2014 tarihi sonrası uygulanacak gecikme cezası için ise 07/04/2014-08/10/2014 arası 184 gün karşılığı olmak üzere 1.444.415,07 TL gecikme cezası alacağı olmak üzere toplam 11.985.953,66 TL gecikme cezası alacağı bulunduğu kabul edilmek suretiyle davalı idarenin davacı yükleniciye uygulamış olduğu 373 gün gecikme karşılığı 20.914.859,73 TL’den davacının sorumlu olması gereken 11.985.953,66 TL’nin mahsubu sonucunda davanın kısmen kabulüne ve davacının iş sahibi davalı tarafından kendisine uygulanan gecikme cezası nedeniyle 8.928.906,07 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekillerince yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İİK’nın 72.maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle kendisini hukuki anlamda tehdit eden veya kendisi aleyhine icra takibi yapan kişiye karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını sağlamaya yönelik açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Borçlu menfi tespit davasını yapılan bir icra takibine karşı açabileceği gibi ortada bir icra takibi yokken de açabilecektir. Madde metninde de anlaşılacağı üzere, menfi tespit davasında amaç, bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Bir başka deyişle hukuki yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir hukuki durumun varlığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, genel hükümlere göre incelenip karara bağlanır ve verilecek karar maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyacağından o hukuki ilişkinin varlığını ya da yokluğunu ispata yarar. Menfi tespit davasının açılabilmesi için hak sahibi olduğunu iddia eden kişinin o hukuki ilişkinin varlığını iddia etmesi yeterli olup, alacaklının harekete geçmesini beklemeden bu davayı açması mümkündür. Kural olarak borçlunun, borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartı niteliğinde olduğundan re’sen nazara alınmalıdır (Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/717 Esas-2017/912 Karar sayılı ilâmı).
Bu genel açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında sözleşmenin ayakta olup feshedilmediği, davalı iş sahibi idarenin sözleşme konusu eseri 07/04/2014 tarihinde eksiklikleriyle birlikte teslim aldığı, sözleşmeye konu işin tesliminin 08/10/2014 tarihinde eksiklikleri giderilerek tamamıyla sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği ancak davalı idare tarafından davacı yükleniciye malzemelerin temini için verilen sürenin son günü olan 30/09/2013 tarihinden işin eksiksiz idareye teslim edildiği tarih olan 08/10/2014 tarihine kadar sözleşmenin 28.maddesi uyarınca sözleşme bedeli üzerinden günlük …,0003 oranında gecikme cezası uygulandığı ve bu cezanın davacı yüklenicinin hak edişlerinden mahsup edildiği, davacı yüklenicinin gecikme cezasının 120 güne tekabül eden 6.728.641,65 TL’lik kısmını kabul edip, bu cezanın hak edişlerinden mahsubuna muvafakat ettiği, bu miktarın üzerinde uygulanacak olan gecikme cezasına itiraz ederek bu miktarın üzerinde kalan davalı idarenin uygulayacağı gecikme cezasından dolayı borçlu olmadığının tespiti yönünden eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Davacının, davalı idarece hak edişlerinden mahsup edeceği gecikme cezasından dolayı sorumlu olmadığının tespitini talep etmesinde yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler değerlendirildiğinde hukuki yararı bulunduğu açık olduğundan davacının eldeki menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunduğu dairemizce kabul edilerek taraf vekillerinin istinaf başvurularının değerlendirilmesine geçilmiştir.
Davacı davasında … Büyükşehir Belediye Başkanlığı sınırlarında çalışacak olan tüm toplu taşıma araçlarında (otobüs, raylı sistem vb.) Toplu Taşıma Elektronik Ücret Toplama, Akıllı Durak Sistemi, Akıllı Kart ve araç içi bilgilendirme, güzergah ve araç takip sistemleri ve araç içini ve dışını görebilen kamera sistemlerinin kurulumu işinin 10 yıl boyunca işletme işinin davalı Belediye tarafından düzenlenen ihale sonrasında üstlendiklerini, davalı idare tarafından sözleşmeden kaynaklı olarak aleyhlerine 20.914.859,73 TL tutarında tahakkuk ettirilip tahsil aşamasına geçildiğini belirterek davalıya 120 günlük cezalı ek süre dışında uygulanan gecikme cezasından dolayı borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, davalı savunmasında işin davacı tarafından sözleşmede belirtilen sürede tamamlanmadığını, cezanın sözleşmenin 28. maddesine göre belirlendiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında … Büyükşehir Belediye Başkanlığı sınırlarında çalışacak olan tüm toplu taşıma araçlarında (otobüs, raylı sistem vb.) Toplu Taşıma Elektronik Ücret Toplama, Akıllı Durak Sistemi, Akıllı Kart ve araç içi bilgilendirme, güzergah ve araç takip sistemleri ve araç içini ve dışını görebilen kamera sistemlerinin kurulumu işi ile ilgili olarak 20.03.2013 tarihli sözleşmenin düzenlendiği ihtilafsız olup, bu sözleşmeye göre işin 30/12/2013 tarihinde bitirilmesi kabul edilmiş, süresinde bitirilmemesi halinde ise, sözleşmenin 28. maddesine göre “yükleniciye en fazla 120 günlük (cezalı) ek süre verilmesi, gecikilen her gün için “muhammen” bedel üzerinden onbinde üç tutarında ceza uygulanacağı kabul edilmiştir. Dosya kapsamına göre işin tamamlamasının geciktiği,davacıya cezalı ek süre verilmesine rağmen işin bitirilmediği, bu nedenle davalı idare tarafından, davacı aleyhine sözleşme bedeli üzerinden günlük olarak hesaplanan 20.914.859,73 TL gecikme cezası tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda öncelikle tahakkuk ettirilen cezanın ne kadarlık süre için kesileceğinin belirlenmesi, bundan sonra miktarının tüm sözleşme bedeli üzerinden mi kalan imalât miktarı üzerinden mi hesaplanacağı konusunun belirlenmesi gerekmektedir. Sözleşmede işin bitirilmesi gereken tarih açıkça belirlenmiş olup, sürenin bitiminde iş sahibi sözleşmeyi feshetmek zorunda olmayıp yüklenicinin ediminin ifasıyla birlikte cezayı talep edebilecektir. Sözleşmede kararlaştırılan ve en fazla 120 gün olarak kararlaştırılan süre feshedilemeyen süre olup, bu süre içinde ve işin bitirilmemesi halinde teslime kadar cezanın istenmesi mümkündür. (Emsal Yargıtay HGK 1991/15-340 E 1991/467 K 09.10.1999 T karar) Bu nedenle ilk derece mahkemesinin teslim süresine kadar gecikme cezası istenebileceğine dair kabulü dairemizce doğru görülmüştür.
Sözleşmenin “Yasaklar ve Cezalar” başlıklı 28. maddesine göre, gecikme cezasının yüz yirmi gün ile sınırlı olarak uygulanabileceği, sözleşmede gecikme cezası olarak belirlenen “muhammen bedelin …,0003 (on binde üç)’ü” olarak ceza kararlaştırılmıştır. Bu sözleşmede süre yer tesliminden itibaren başlayacak olup dokuz ay olarak belirlenmiştir. Davacı yüklenici tarafından yapılması gereken iş süre bitiminde, yani 30/12/2013 tarihinde devreye alınacak olup, bilirkişi raporuna göre işin idarece verilen 120 günlük cezası ek sürenin bitim tarihi olan 07/04/2014 tarihinde %86 oranınında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 37. maddesinde, sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun uygulanacağı kabul edilmiş, kanunun 4. maddesinde “Şartname : Yapılacak işlerin genel, özel, teknik ve idari esas ve usullerini gösteren belge veya belgeleri” olarak tanımlanmış, 8. maddede de “Cumhurbaşkanı : a) Tip şartnamelerin genel ve ortak esaslarını belirlemeye, b) Şartnamelere konulmak üzere 7. maddede sayılan hususlarla ilgili veya bunlar dışındaki konularda genel esaslar tespit etmeye, yetkilidir.” denilmiştir.
Bu kanun kapsamında Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi düzenlenmiş, anılan şartnamenin 1. maddesinde şartnamenin idareler tarafından yaptırılan her türlü yapım ve hizmet işlerinin yürütülmesinde uygulanacak genel hükümleri tespit ettiği açıklanmıştır. Bu düzenlemeye göre ve ihalenin 2886 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılmış olduğu da dikkate alındığında, Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi’nin sözleşmenin eki olarak kabulü gerekir. Bu şartnamenin 44/6. maddesinde de; “Yüklenici teminat süresi veya yukarıdaki fıkrada söz konusu edilen süre sonunda, idarenin kabul edebileceği gecikmeler dışında, sözleşme ve şartname hükümlerine göre işi kesin kabule elverişli duruma getirmeyerek bir gecikmeye yol açmış ise, idare ya yükleniciye 41. maddede belirtilen şekilde ceza uygulayarak eksik ve kusurların giderilmesini bekler, ya da gecikme otuz günü geçerse ceza uygulamasına devam etmekle birlikte kusur ve eksiklikleri yüklenici hesabına kendisi giderir.” hükmü bulunmaktadır. Şartname’nin 41. maddesi 6. paragrafta ise “Kabul komisyonunun tespit ettiği eksiklikler, belirlenen sürede yüklenici tarafından giderilmezse bu sürenin bitiminden sonra eksikliklerin giderilmesine kadar geçecek her gün için, giderilecek eksikliklerin durumuna göre sözleşmesinde “günlük gecikme cezası olarak yazılan miktarın belli bir oranında günlük ceza uygulanır” ve geçici kabul tarihi kusur ve eksikliklerin giderilmesi tarihine ötelenir. Ancak bu gecikme otuz günü geçtiği takdirde idare, yüklenici hesabına eksiklerin giderilmesini kendisi yaptırabilir. Bu takdirde de eksikler tamamlanıncaya kadar ceza uygulaması devam eder ve kabul tarihi ötelenir,” hükmü bulunmaktadır.
Delil sözleşmesi olan şartnamedeki hükümde “eksikliklerin durumuna göre” ve “sözleşmesinde günlük gecikme cezası olarak yazılan miktarın belli bir oranında günlük ceza uygulanır” ifadeleri cezanın eksik kalan imalât miktarı üzerinden belirleneceğini ortaya koymakta olup Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulamaları da bu yöndedir (Yargıtay Kapatılan 15. HD’nin 23.12.2004 gün 2004/2040 Esas 2004/6727 Karar, 16.10.2008 gün 2007/6731 Esas 2008/6047 Karar ve 15.06.2011 gün 2010/1876 Esas 2011/5348 Karar, 25.05.2017 gün 2017/841 E 2017/ 2298 Karar sayılı ilâmları). Benzer şekilde Yargıtay 13 HD’nin 25.11.2009 tarihli 2009/8975 E 2009/13832 K sayılı ilamında da “…….iş zamanında bitirilmediği/mal teslim edilmediği takdirde geçen her takvim günü için yükleniciye yapılacak ödemelerden sözleşme bedeli üzerinden %5 oranında gecikme cezası kesilecektir. Kesilecek toplam ceza tutarı hiçbir şekilde ihale bedelini aşamaz hükmü düzenlenmiştir. Maddede geçen “sözleşme bedeli” ifadesini, süresinde teslimi yapılan malzeme bedellerini de kapsayacak şekilde sözleşmenin tüm miktarı olarak değil, sadece sözleşmeye aykırı şekilde “teslimi geç yapılan malzemeye isabet eden bedel” olarak kabul etmek gerekir. “denilmek suretiyle benzer şekilde uygulama yapılmıştır (Yargıtay Kapatılan 15.H.D.’nin 2019/1958 Esas-2019/3957 Karar sayılı ilâmı).
Açıklanan bu gerekçeye göre mahkemece işin teslimi gereken 30/12/2013 tarihi itibariyle işin geldiği seviyenin belirlenerek bu tarihte belirlenen işin tamamlanma seviyesi miktarı esas alınmak suretiyle kalan imalât miktarının bedeli üzerinden ve teslimi gereken tarihten (30/12/2013 tarihinden) teslimin yapıldığı tarihe (08/10/2014 tarihine) kadar cezanın hesaplattırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, gecikme cezası işin teslim süresinden başlatılmayarak sözleşmede malzemenin temini için öngörülen 6 aylık sürenin son günü olan 30/09/2013 tarihinden itibaren gecikme cezasının uygulanmaya başlanması ve yine işin teslim tarihi olan 30/12/2013 tarihi itibariyle kalan imalatın miktarı belirlenmeden bu tarihten (30/12/2013), davalı idarece uygulanan cezalı ek sürenin sonu olan 07/04/2014 tarihine kadar sözleşme bedeli üzerinden …,0003 oranında gecikme cezası uygulanarak davacının sorumlu olduğu gecikme cezası alacağının hesaplandığı kurul raporu hükme esas alınmak suretiyle karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmediği gibi hükme esas alınan 04/03/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporuna tarafların yapmış olduğu itirazların değerlendirilmesi konusunda aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmadan veya bu rapor yeterli görülmediği takdirde yeni bir bilirkişi kurulundan tarafların itirazlarını karşılayacak şekilde rapor alınmadan tarafların hukuki dinlenilme hakkını etkileyecek şekilde karar verilmiş olması da dairemizce doğru görülmemiş olduğundan tarafların istinaf başvurularının dairemizce kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece eksik incelemeye ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmiş olması sebebiyle davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin olarak yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 – Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin ayrı ayrı KABULÜNE,
2 – Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarihli 2016/535 Esas-2019/350 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3 – Dosyanın dairemiz kararına uygun olarak yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin yeni bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4 – İstinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına ve davacı tarafından yatırılan 80,70 TL maktu istinaf peşin karar harcının ve davalı tarafından yatırılan 152.484,00 TL nisbi istinaf peşin karar harcının talep halinde davacıya ve davalı yana iadesine,
5 – Davacı ve davalı tarafından yatırılan 220,70’er TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …