Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/1301 E. 2023/60 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1301 – 2023/60
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1301 Esas
KARAR NO : 2023/60
(İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Başvurunun esastan reddi /HMK m.353/1-b-1)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2022
NUMARASI : 2022/157 Esas-2022/735 Karar

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/02/2023

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasında mahkemece verilen görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 02/03/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle;
Davacı ile davalı şirketler arasında 04.03.2021 tarihinde Çelik Karkas sözleşmesi imzalandığını, Her ne kadar sözleşmede …. Şti.’nin kaşe ve imzası bulunsa da sözleşme başlığında her iki davalının da bilgilerinin yer aldığını, şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, hem sözleşme başlığında, hem şirket adreslerinin birebir aynı olmasından hem de şirket müdürlerinin ve ortaklarının akraba olmasından ve özellikle nakliye irsaliyeli fatura ve iş teslim tutanağındaki kaşe ve imzaların davalı …. Şti.’ne ait olmasından bu hususun açıkça ortaya çıktığını, bu sözleşme uyarınca davalı tarafların sözleşmenin imzalanması ve peşinatın ödenmesine müteakip 10 iş günü içerisinde çelik panel çizimlerini tamamlayıp, imalata başlayacaklarını taahhüt ettiklerini, davacı tarafından söz konusu 100.000,00 TL tutarındaki peşinatın 09.03.2021 tarihinde ödendiğini, sözleşme bedeli olarak belirlenen toplam tutardan eksik kalan 88.000,00 TL tutarındaki bedel için; 101 numaralı, 210301 sözleşme nolu, 15.07.2021 tarihli ve 88.000,00 TL bedelli senet verildiğini ve davacının söz konusu senedi ödeyerek teslim aldığını, davacı tarafından dayanak sözleşmeye uyulmasına rağmen, davalı şirketler tarafından 04.03.2021 tarihli sözleşmenin maddelerine (yapıların/işlerin yapılmaması ve teslim edilmemesi nedeniyle) uyulmaması nedeniyle 31/12/2021 tarihinde Sakarya 7. Noterliğinden ihtarname gönderildiğini ve taahhüt edilen işlerin yapılmaması sebebiyle sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğinin ihtar edildiğini, davalı tarafından söz konusu teslim edilmeyen yapıların yapı ruhsatları alınamadığını, tesisin açılışının yapılamadığını ve açılış için olmazsa olmaz olan unsurların resmen davalı şirketlerce engellendiğini belirterek davanın kabulü ile şimdilik 20.000,00 TL fazla ödeme alacağının ödenen tarihten itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte, 20.000,00 TL kazanç kaybı zararının ticari temerrüt faiziyle birlikte, 10.000,00 TL yarım kalan işin başka firmaya yaptırılmasından doğan zararın ticari temerrüt faiziyle birlikte olmak üzere toplamda şimdilik 50.000,00 TL’nin ticari temerrüt faizleri ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının fesih temelli tazminat davası açmasında hukuki yarar bulunmadığı hem de huzurdaki davanın ve davacı iradesinin arabuluculuk yönünden şartlarının oluşmadığını, dolayısıyla davanın usulden reddi gerektiğini, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı taleplerinin yasaya aykırı olduğunu, dönme, geriye etkili şekilde tek taraflı bozucu yenilik doğuran bir hak olduğunu, karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte hüküm doğurmaya başladığını, iş bu görülen davada davacının talebine konu kazanç kaybı zararı ve yarım kalan işin başkasına yaptırılmasından doğmuş zararlar olduğunu, gecikmeye davacının sebebiyet verdiğini ve sözleşmeden haksız şekilde döndüğünü, davacı tarafından üstlenilen yükümlülüklerin gereğince yerine getirilmediğini, bu noktada tek taraflı davalılara kusur atfedilemeceğini, davalılarca projelerin hazır edilememesinin nedeninin, davacının bunlara vakitlice onay vermemesinden kaynaklandığını, davacı tarafından tüm ödemelerin yapıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, nama ifanın, müspet zarar kalemi olduğunu, dönme nedeniyle davalılardan istenemeyeceğini aksi bir an için düşünülse dahi, TBK 473 gereği, davacının, davalılara nama ifa öncesi eksiklikleri gidermeleri için makul süre vermesi ve bunlar giderilmezse davalılar namına ifa yaptırılacağı yönünde davalılara ihtarname göndermesinin yasal bir zorunluluk olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2022 tarih 2022/157 Esas 2022/735 Karar sayılı kararında özetle; Dava eser sözleşmesinden kaynaklananmaktadır.
Davacı hakkında resen yapılan tacir araştırmasında; Sakarya Vergi Dairesi Hendek Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından vergi kaydına rastlanmadığı, Sakarya Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabında davacının dava dışı … Şti ortağı ve yetkilisi olduğu, Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası yazı cevabında davacının … Şti yetkilisi olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup aynı kanunun 115. maddesine göre dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK ‘nın 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Eldeki dava dosyasının incelenmesinde; taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi ilişkinden kaynaklanmış olup TTK 4. Maddede sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, davacının vergi kaydının bulunmadığı ve şahsen de ticaret odası kaydının olmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacının şirket ortağı olduğuna dair yazı cevapları gelmiş ise de, Türk Ticaret Kanunu tacir kavramını gerçek kişiler ve tüzel kişilerde ayrı ayrı ele almış, gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin mevcut olması, bir ticari işletmenin işletilmesi ve ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi unsurlarına bağlanmıştır. Tüzel kişi tacir kavramının kapsamı ise TTK’nın 16/1. maddesinde düzenlenmiştir, iş bu davada ise davacı iş sahibi konumunda olduğu sözleşme nedeniyle dava açmış olup, ortağı ve yetkilisi olduğu şirketler davanın tarafı bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkememizin görevsizliğine, ve davanın usulden reddine, HMK 2. madde gereğince talep halinde genel görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar vekili 30.11.2022 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle; Mahkemenin yukarıda esası anılı dosyası kapsamında mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olup, gerekçeli kararın 15.11.2022 tarihinde UETS sistemlerine düştüğünü, işbu gerekçeli kararın yasal süresi içinde istinaf ettiklerini, mahkemenin görevsizlik kararına dayanak olarak “taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığı, davanın TTK 4. Maddede sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, davacının vergi kaydının bulunmadığı ve şahsen de ticaret odası kaydının olmadığı, her ne kadar davacının şirket ortağı olduğuna dair yazı cevapları gelmiş ise de, TTK tacir kavramını gerçek kişiler ve tüzel kişilerde ayrı ayrı ele alındığı, gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin mevcut olması, bir ticari işletmenin işletilmesi ve ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi unsurlarına bağlandığı, tüzel kişi ve tacir kavramının kapsamının ise TTK’nın 16/1. Maddesinde düzenlendiği, işbu davada davacının iş sahibi konumunda olduğu sözleşme nedeniyle dava açmış bulunduğu, şirketin ortağı ve yetkilisi olduğu şirketlerin davanın tarafı bulunmadığı, bu nedenle de mahkemenin görevsiz olduğu” şeklinde haksız ve yasal dayanaktan yoksun bir karar verdiğini, hükmün istinaf incelemesi neticesinde bozularak kaldırılmasını talep ettiklerini,
Davacı yanın müvekkili aleyhine huzurda ikame ettiği haksız davaya karşılık, tarafların davacı yana karşı, Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/822 esas sayılı dosyas ile karşı dava ikame edildiğini, bu karşı davanın 07.06.2022 tarihli tensip tutanağı uyarınca mahkemece “davanın görevsizliğine karar verilmiş ve dosyanın Sakarya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine” karar verildiğini, bu kararın taraflarınca 15.06.2022 tarihli istinaf edildiğini, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5 Hukuk Dairesi’nin 2022/1281 esas ve 2022/ 1220 karar sayılı ilamı ile mahkemenin vermiş olduğu bu görevsizlik kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırıldığını, (Ek-1 Emsal nitelikteki Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5 Hukuk Dairesi’nin 2022/1281 esas ve 2022/ 1220 karar sayılı ilamı) söz konusu kaldırma kararına haklı gerekçe olarak “somut olayda uyuşmazlığın dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 vd maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklandığı, anılan uyuşmazlıkların 6102 sayılı TTK’nın 4’ncü maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, buna karşılık davacıların tacir olduğu davalı gerçek kişinin de davacılara karşı Ankara 13 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/157 esas sayılı dosyasıyla davacı sıfatıyla dava açtığını, o mahkemece yapılan araştırmaya ilişkin Ticaret Odasının cevabı yazısına göre davacının… Şirketinin kurucu ortak ve müdürü olduğu, … Şirketinin de ortak ve müdür olarak yetkilisi olduğu, davadaki sözleşme konusunun söz konusu şirketlerin faaliyet alanlarıyla da ilgisi bulunduğu, TTK’nın 12’nci maddesi uyarınca, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişinin tacir sayıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı gerçek kişinin tacir olduğu, dolayısıyla dava konusunun ttk 12’nci madde uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olduğu ” belirtildiğini, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi’nin bu kaldırma kararının emsal nitelikte olduğunu, aynı meyanda bu eldeki davanın da nispi ticari dava olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, aksi durumda birbiriyle çelişen iki ayrı istinaf kararının söz konusu olacağını ve hukukta istikrarın sağlanmamış olacağını, müvekkilleri açısından dosyaların birleştirilmesinin mümkün olmayacağını, bilindiği üzere aynı tarafların aynı uyuşmazlık konusuna yönelik birbirlerine karşı ikame ettiğini, birden fazla davanın usul ekonomisi çerçevesinde birleştirilmesinin mümkün olduğunu, karşı davayı da eldeki dava ile birleştirme talepli açtıklarını, bu doğrultuda, eldeki davanın da nispi ticari dava kabul edilerek ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, yargılama sırasında Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce Sakarya Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne davalı …’nın tacir kaydının bulunup bulunmadığı yönünde müzekkere yazıldığını ve gelen yazının cevabı uyarınca davacı …’nın … Şirketi’nde kurucu ortak ve müdür olduğu ve … Şirketi’nde ise hem ortak hem müdür olarak yetkili olduğu yönünde mahkemeye müzekkere cevabının intikal ettiğini, davacının bahsi geçen firmaların ortağı ve müdürü pozisyonunda bulunduğu firmaların Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ve firmaların Mersis kayıtlarında görüldüğünü, mahkemenin hatalı şekilde, cevabı yazılar doğrultusunda davacının gerçek kişi tacir olduğunu dikkate almaksızın dosya hakkında görevsizlik kararı verdiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 12. Maddesi çerçevesinde davacı …’nın tacir olduğunu, davanın ticari dava olduğu ve bu nedenle asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, 6098 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun19/2’nci maddesinde:”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” dendiğini, müvekkili aleyhine ikame olunmuş davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının eldeki davayı açmasının sebebinin, uğradığını iddia ettiği ticari zararların giderimine yönelik olduğunu ve davacının davasında ticari faiz talep ettiğini,
eldeki davanın müvekkili şirketler açısından zaten ticari nitelikte olduğu konusunda şüphe olmamakla birlikte, davacı yanın davasında ticari zarar ve ticari faiz talep etmekle davanın kendisi açısından da ticari bir dava olduğunu zınmen kabul etmiş olduğunu, hal böyle olunca davanın TTK 12’nci maddesi uyarınca nisbi ticari dava olduğunu, ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini ve mahkemenin verdiği usul yasa ve hakkaniyete aykırı görevsizlik kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava; taraflar arasında düzenlenen 04/03/2021 tarihli, ” Çelik Karkas” konulu eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı iş sahibi vekili eldeki davada, sözleşmenin haklı nedenlerle müvekkili davacı tarafından feshi nedeniyle ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kazanç kaybı, fazla ödeme ve yarım kalan işin başka firmaya yaptırılmasından kaynaklı zararları karşılığı 50.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve ticari faizi ile birlikte tahsili isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece davacının tacir olmadığı, dava dışı ticaret şirketlerinde ortaklığının olmasının gerçek kişi olan davacıya tacir sıfatını kazandırmayacağını, bu sebeple görevli mahkemesinin genel mahkemeler olan asliye hukuk mahkemeleri olduğu kabul edilerek davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalılar vekilinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlık için özel bir düzenleme bulunmadığından davanın ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerekir. Davalılar şirket olup tacirdir. Davacı gerçek kişinin tacir sayılıp sayılmadığı konusuna gelindiğinde; 6102 sayılı TTK’nın tüzel kişiler başlıklı 16. maddesine göre ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere davacı gerçek kişinin kurduğu veya ortağı olduğu, şirketler yönünden tacir sıfatı, kurulan veya ortak olunan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan şirkete ait olup bunları kuran veya ortak olan gerçek kişi davacıya ait değildir.
Bu durumda davacı tacir olmadığından davaya bakmaya asliye ticaret mahkemesi görevli olmayıp asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu anlaşılmakla mahkemece de aynı gerekçelerle davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasa hükümlerine bir durum görülmediğinden davalılar vekilinin ilk derece mahkemesinin bu kararına karşı yapmış oldukları istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2022 tarihli 2022/157 Esas 2022/735 Karar Sayılı kararı usul ve yasa hükümlerine uygun olduğundan davalılar vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olduğundan davalılardan alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 854,00 TL den mahsubu ile kalan 674,10 TL harç fazlasının talep halinde davalılara iadesine,
3- Davalılar tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır