Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/1068 E. 2022/987 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvurunun Esastan Reddi / HMK m. 353/1-b.1)
(Başvurunun Usulden Reddi/HMK m. 352/1-b)
DOSYA NO : 2022/1068 Esas
KARAR NO : 2022/987

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2022
NUMARASI : 2019/410 Esas-2022/501 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/11/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; taraflar arasında 24/08/2016 tarihinde sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre belirlenen iş karşılığında borçlu şirketin müvekkiline 264.000,00 TL ödeyeceği hususunda anlaşmaya varıldığını, müvekkilinin 28/12/2016 tarihli, 72.000,00 TL bedelli ve 30/12/2016 tarihli, 192.000,00 TL bedelli iki adet fatura düzenlediğini, borçlu şirket tarafından 08/12/2016 tarihinde 69.650,00 TL ve 02/02/2017 tarihinde 130.000,00 TL olmak üzere kısmi ödeme yapıldığını, müvekkilinin borçlu şirketten bakiye alacağı 64.000,00 TL ile kesilen faturalardaki KDV alacaklarının 28/12/2016 tarihli faturadaki KDV bedeli 12.960,00 TL ile 30/12/2016 tarihli faturadaki KDV bedeli 34.560,00 TL toplamı olup 111.520,00 TL olduğunu, işlemiş faizin ise toplam 28.032,00 TL olduğunu, davalı borçlu aleyhine belirtilen tutar üzerinden Eskişehir 3. İcra Dairesi’nin 2019/1005 E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını ve mahkememizin 2019/103 E. sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığını, davalı borçlunun 21/02/2019 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiğini, tamamı muaccel olan, asıl alacak olarak 111.520,00 TL ve işlemiş faiz olarak 28.032,00 TL olmak üzere toplam 139.552,00 TL alacaklarının baki ve uzun süredir borcunu ödemeyen davalı-borçlu taraf için başlattıkları icra takibine yapılan itirazın, haksız ve gerçeği yansıtmadığını, icra sürecini kötü niyetli olarak uzatma gayesi barındırdığını, bu sebeple borçlunun itirazının iptali ile icra takibinin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalının mal kaçırma şüphesi olduğundan davalı adına kayıtlı menkul ve gayrimenkulleri üzerine bedelsiz olarak ihtiyaten dava süresince tedbir konulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının davasını kısmi olarak açtığı için davanın usulden reddi gerektiğini, basit yargılama usulünün yapılmasının yanlış olduğunu, icra takibi sözleşmeye dayandırılmış ise de söz konusu sözleşmenin müvekkiline gönderilmediği için sözleşmeye ve imzaya itiraz etme haklarının saklı kalmak kaydıyla davacı tarafın sözleşme ile yüklendiği edimlerini tam olarak yerine getirmediği gibi ödemekle yükümlü olduğu KDV’yi müvekkilinden istemesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın sözleşme ile yükümlendiği işleri tam olarak yerine getirmediğini, müvekkilinin binaların genel onarım işini ihale ile aldığını, söz konusu sözleşme kapsamında davacının işin tamamlanması amacıyla %80’ini yapmak amacıyla alt taşeron olarak çalıştığını, bu sözleşme ile yükümlenilen edimlerin ihale sebebiyle dava dışı idareye de verildiğini, ancak davacının eksik işleri tamamlamaması nedeniyle davacının tamamlamadığı asma tavan, elektrik, pvc ve fayans işlerinin başka firmalara müvekkili tarafından yaptırıldığı ve bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, yine müvekkilinin 70.000 TL ve 130.000 TL olmak üzere 200.000 TL davacıya ödediğini, ayrıca yine davacı tarafından nakit olarak 8.000 TL müvekkilinden aldığını ve bunun karşılığında müvekkiline makbuz verildiğini, ayrıca davacının SSK borcu olan 852,72 TL’nin de müvekkili tarafından ödendiğini, mevcut durum karşısında davacıya müvekkili tarafından 208.852,72 TL ödendiğini ayrıca davacının yapması gerektiği ancak yapmadığı işler nedeniyle de 120.0000 TL’sini de müvekkilinin sırf ihale feshedilmesin diye ödediğini, müvekkilinin davacıdan hali hazırda 64.852,72-TL alacağı bulunduğunu, buna ilişkin dava açma haklarını saklı tutuklarını, davacının işlemiş faiz talep etmesinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin temerrüde düşürülmeden davacının faiz talep etmesinin açıkça TBK hükümlerine aykırı olduğunu, bu açıdan da davacı tarafın faiz taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davacının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; taraflarlar arasında imzalanan 24/08/2016 tarihli sözleşmeye göre davacının alt yüklenici ve davalının idare olduğu, işin 264.000 TL götürü bedelle alındığı ve iş yeri teslim tarihinin 25/08/2016 tarihi olduğu, davacı tarafça sözleşmeye istinaden düzenlenen faturalarda bakiye alacak ve KDV alacağının davalı tarafça ödenmediğinin bildirildiği, davalı taraf ise işin tam olarak yerine getirilmediği, eksik kalan işlerin kendilerince başka firmalara yaptırıldığı ve hatta davacıdan alacaklı olduğu, ayrıca KDV’den de sorumlu olmadığının ve davacının faiz talebinin de yerinde olmadığının bildirildiği, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklı olduğu ve eser sözleşmesinin iki tarafa hak ve borç yükleyen sözleşmelerden olup, yüklenicinin eseri iş sahibinin amacına uygun ve fen ve teknik kurullara gözetilerek iş sahibine teslim yükümlülüğünün bulunduğu, iş sahibinin ise kararlaştırılan iş bedelinin ödemekle sorumlu olduğu, eserin eksiksiz ve zamanında teslim edildiğinin ispat yükünün yüklenici tarafa, bedelin ödendiğinin ise iş sahibine ait olduğu, öncelikle eser sözleşmesindeki davacı taraf yönünden işin eksiksiz ve tam olarak yerine getirildiğinin değerlendirilmesinin gerektiği ve 13/03/2017 tarihli alt yüklenici iş bitirme belgesine göre davacı tarafça işin tamamlandığının yazılı belgesiyle ortaya konulduğu, ayrıca tarafların ticari defterlerinin bilirkişiler tarafından incelenmesi sonucu, takibe ve davaya konu faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu ve davalı tarafça iade edildiğine, ya da yansıtma fatura düzenlendiğine dair bir delilin dosyaya sunulmadığı, işin eksik yapıldığına yada işin terk edildiği, sözleşmenin fesih edildiğine dair dinlenen tanık beyanları, davalı tarafça sunulan çek örnekleri, işin başkası tarafından yapıldığına dair yazılı beyanların yapılan değerlendirmesinde ise davacının işi bitirmesini yazılı delillerle ortaya koyduğu, buna karşılık davalı tarafça tanık dinletilmişse de bu hususta davalı tarafça işin eksik bırakıldığına dair yazılı bir delilin dosyaya sunulamadığı ve bu konuda işin başkasına yaptırıldığına dair fatura ve ödeme belgesinin de ortaya konulamadığı, ayrıca yazılı beyanlarda davacının bir kabulünün ve imzasınında bulunmadığı bu nedenle davalının işin eksik yapıldığı savunmasının yerinde olmadığı ve davacının işi davalıya süresinde ve eksiksiz olarak teslim edildiğinin kabul edilmesinin gerektiği ve bilirkişi raporlarına göre davacının davalıdan 76.199,28-TL asıl alacak ve TTK’nun 1530.maddesine göre 18.485,09-TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmesinin 7.maddesi gereği alacağın KDV’sinden idarenin de sorumlu olduğu bu nedenle davacının KDV alacağının da olması gerektiği ayrıca alacağın sözleşmeye dayalı ve faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olması nedeniyle likit ve belirli olduğu ve davacının bu nedenle icra inkar tazminatına hak kazandığı anlaşılmakla birlikte davacı tarafça davanın ıslah edildiği ancak davacının davasını 29/07/2019 tarihinde açtığı ve ıslah dilekçesini 24/01/2022 tarihinde sunduğu ve Yargıtay 11. HD’sinin 2020/4343 E. 2021/7125 K. Sayılı ilamında da “…İİK’nun 67.maddesinde itirazın iptali davalarının, borçlu itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının düzenlendiği, ıslah talebinin dava tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde yapılmaması nedeniyle süre yönünden reddi gerektiği…” görüleceği üzere davacının davasını bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra ıslah ettiği ve bu nedenle ıslah edilen kısın yönünden davacının davasını hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinin gerektiği ve ayrıca davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğüne dair bir delil dosyaya sunulmadığından TBK’nun 117.maddesi gereği davacının faiz isteminin de yerinde olmadığı da görülmekle ve yukarıdaki gerekçelerle davacının davasının kısmen kabulü ile, Eskişehir 3. İcra Müdürlüğünün 2019/1005 E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 1.000-TL asıl alacak üzerinden devamına, faize dair istemin reddine, devamına karar verilen asıl alacağın %20’si oranındaki 200 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davanın ıslah ile arttırılan bedeli olan 75.211,45-TL’lik kısmı yönünden davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İİK’nın 67. Maddesi gereği 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliğ edilmesi gerektiğini, icra dosyasında itiraz dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, icra işlemlerinin itirazın tebliği anlamına gelmeyeceğini, süresinde ıslah dilekçesi sunduklarını, arttırılan bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, hukuki yararın mevcut olduğunu, itirazın iptali davasının kısmi olarak açılabileceğini, hak düşürücü süre nedeniyle ret kararının usule aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının işi tam yapmadığını, kalan işlerin başkasına yaptırıldığını, hükme esas alınan raporun hatalı olduğunu, çekin bankadan talep edilmediğini, dekontların değerlendirilmediğini, icra dosyasının celp edilmediğini, reddedilen kısım yönünden 10.577,49 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 5.100,00 TL’ye hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek karşı tarafın istinaf başvurusunun reddini ve talepleri doğrultusunda yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İtirazın iptali davalarında davacının en geç dava tarihinde davalının itirazlarını tebliğ aldığının kabul edilmesi gerekir. Dava tarihinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra yapılan ıslah ile arttırılan talebin dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2020/7412 Esas, 2021/1279 Karar).
Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden bu kapsamda Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden, davanın kabul edilen kısmına talep edilen vekalet ücreti farkının eklenmesi halinde dahi talep kararın verildiği 2022 yılı itibariyle kesinlik sınırının (8.000,00 TL) altında olduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmadığından başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
3- Kararın niteliğine göre davalı tarafından yatırılan İstinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
4- Davacı yönünden alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 1.285,00 harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 1.204,30 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine
5-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerlerinde bırakılmasına, artan avansların yatıran taraflara iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
✍e-imzalıdır

Üye …
✍e-imzalıdır

Üye …
✍e-imzalıdır

Katip …
✍e-imzalıdır