Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/103 E. 2022/1202 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …..
ÜYE : ….
ÜYE : …
KATİP : ….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2021
NUMARASI : ……

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/12/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada, mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davalı – karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; müvekkilinin davalı ile işçilik sözleşmesi akdettiğini ve ifa için hazır beklenildiğini, davalı tarafından bir sipariş verilmemesi üzerine, 15.08.2018 tarihinde taraflar arasında toplantı gerçekleştirildiğini, ancak anlaşma sağlanamadığını, sonrasında tekrar sipariş akıbetinin sorulması üzerine sipariş talebi yapılarak müvekkili ile temasa geçmeden bir takım ürünlerin fabrikaya teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerin işçiliğe uygun olmadığı hususunun Ankara 24. Noterliğinin ihtarnamesi ile davalıya bildirildiğini ve ürünlerin geri alınmasının talep edildiğini, bir ay sonrasında gönderilen ihtarname ile protokol hükümlerine aykırı olan ve kabul edilmemiş bir sipariş başlatılmasının talep edildiğini, bu ihtarnameye cevap verildiğini, ürünlerin halen geri alınmadığı için hem yer kaplaması ve tehlike oluşturması, hem de muhtemel çekişmelerin artmasının önlenmesi için ihtarname ile geri alınması istenilerek depolama bedelinin tahakkuk ettirileceğinin bildirildiğini, cevap verilmemesi üzerine depolama bedeli faturası keşide edildiğini, davalının cevabi ihtarnamesi ile faturaya itiraz edilip mülkiyeti müvekkiline ait ürün ve teknik çizimlerin iadesinin istenerek sözleşmenin feshedildiğini, taraflarınca Ankara Batı 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/ 104 D.İş tevdi mahalli tayini talep edilmesi üzerine, ürünlerin yeddiemin deposuna teslim edildiğini, depo ücretinin taraflarınca ödendiğini ve ihtarname ile davalıdan talep edildiğini, menfi cevap verilmesi üzerine, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün ….. sayılı dosyasının ikame edildiğini, davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu, iş bu davanın konusunun yediemin ücretinden ibaret olduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA- KARŞI DAVA :
Davalı – karşı davacı vekili; müvekkilince karşı tarafa hiçbir zaman ham madde temini taahhüdünde
bulunulmadığını, davalı tarafın çerçeve sözleşmeye uygun olmayan bir şekilde ham maddeleri tek taraflı olarak, savunma sanayindeki
bağlantılarını kullanarak temin ettiğini ve müvekkili şirkete, davalının fabrika binasında
teslim ettiğini, davacının kendisine iade edilen ürünlerin de bedelini talep etmeye çalıştığını, ham maddenin tesliminden sonra taraflar arasındaki ticari ilişkiye duyulan güven ile
teslim edilen ham madde üzerinde çalışma yapılmaya başlanıldığını, taraflarına toplam
175 ton ham madde teslim edildiğini, ancak yapılan çalışmada hammaddenin istenilen
şekilde işçiliğe uygun olmadığının anlaşıldığını, yaklaşık 27 tonluk malzemenin hurdaya çıktığını, bu hurdanın 6 tonunun incelenmek üzere doğrudan davalıya teslim edildiğini, Ankara Batı 1.
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/104 D. İş sayılı kararı doğrultusunda 20.038 kg’ı hurda
olmak üzere toplamda 168.180kg ürün yeddiemin deposuna teslim edildiğini, davacının hem kendisinin imza karşılığı teslim aldığı hem de hatalı ham
madde temini neticesinde ağır işçiliğe uygun olmaması sebebi ile zayi olan ürünlerin
bedelini taraflarından talep ettiğini, ürünleri iade almayan, mahkeme tarafından tesis edilen karar kendisine tebliğ edilmesine
rağmen ürünleri teslim almamakta ısrar eden davalının, taraflarından herhangi bir nakliye
bedeli talep etme hakkı bulunmadığını, davacı tarafın ürünleri 05.09.2020 tarihinde yeddieminden teslim aldığını, böylelikle
mahkeme kararının kendisine tebliğ edilmesinden itibaren yapması gerekeni ifa ettiğini, tek taraflı eylemi ile asıl davaya konu masrafın oluşmasına sebep olan davacının, aslen davayı
da kabul etmiş durumda olduğunu, T.B.K.nun 109. Maddesinin düzenlenmesi doğrultusunda
artık ürünlerin taraflarınca geri alınmasının mümkün olmadığını, savunarak asıl davanın reddine ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiş; davacının 50 adet çelik boru üretimini yapmadığını, bunların ham maddesini de yediemine iade etmediğini belirterek, bu sebeple 5.000,00 Euro, nakliye gümrükleme ve vinç masrafları sebebiyle de 5.000,00 TL’nin davacı karşı davalıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “Taraflar arasında 05/02/2018 tarihli satın alma protokolü ile 27/02/2018 tarihli …. bomba gövde şekillendirmesi konulu çerçeve protokol sözleşmesi düzenlendiği, asıl davacı olan …. bu projenin 1-2-3-4 numaralı eklerinde bulunan proje gövde kısmını sözleşmede belirtilen şartlar altında imal etmeyi yüklendiği, bu protokolün çerçeve olarak hazırlandığı sipariş usulünün ise Assan siparişin kendisine ulaşmasını takiben … yazılı olarak imalat öncesi görüşmeye davet edeceği ve görüşmede sadece sipariş sayısı, teslim süresi ve ödeme şeklinin görüşüleceği konuları yer almıştır. Bu kapsamda asıl davacının bomba gövde imalatı karşı davacı …. tarafından gövde imalatında kullanılan ham maddenin gönderilmesiyle yerine getirileceği hususu ile ilgili uyuşmazlık bulunmamaktadır. Asıl uyuşmazlık davalı karşı davacı tarafından gönderilen hammaddeyle gövde imalatı yapılamayacağı iddiasıdır. Ayıp ile ilgili yapılan değerlendirmede 6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesine göre; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde malı incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK’nun 223.maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.”6098 sayılı TBK.’nun 219. maddesine göre; satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile, onlardan sorumludur. Asıl davacı karşı davalı … unvanlı firmanın ise 28/05/2019 tarih ve 12/06/2019 tarihli sevk irsaliyeleri ile teslim aldığı boruların ürünlerin işçiliğe müsait olmadığını noter ihtarnamesi ile davalıya bildirdiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporu ile birlikte ayıp iddiası ile ilgili yapılan değerlendirmede davacı karşı davalı … firmasının 28/05/2019 tarih ve 12/06/2019 tarihinde 6 ve 10 araç ile sevkiyatı yapılan hammadde de ortaya çıktığı belirtilen hatanın o anki tespitinin normal bir gözlem ile yapılmasının davacıdan bekletilmesi mümkün olmayacağından, davacıya teslim edilen hammaddenin ayıplı olup olmadığı tespiti olağan kontrolü teslim anında değil davacının imal etmesi gereken ürünün çizim vs teknik şartnamesine uygun olup olmadığının teslim sonrasında üretim aşamasında kontrolü yapılarak işin özelliği gereği sonradan ortaya çıkabilecek bir durum olarak değerlendirildiğinden teslim tarihinden sonra 11 Temmuz 2019 tarihindeki davalı Assan firmasına gelen ürünlerin işçiliğe elverişli olmadığı ihtarı ise TTK 23. madde atfı ile TBK nın 223. maddesi kapsamında süresinde ihbar edildiğinin anlaşılmıştır. Protokole uygun hammade üretildiğinin ispat külfetinin davalı karşı davacıda olduğu, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunduğu davacının protokolü fesihte haklı olduğu kabul edilerek bu kapsamda sözleşmenin feshi halinde taraflar ancak birbirlerine verdiklerini geri isteyebilirler. Fesih halinde menfi zararlar talep edilip, müspet zararlar istenemez. Bu kapsamda, karşı dava yönünden işçiliğe uygun olmayan hammaddenin teslimi noktasında kusurlu kabul edildiğinden kusuruyla ortaya çıkan zarardan asıl davacının sorumluluğu bulunmadığı” gerekçesi ile karşı davanın reddine karar verilmiştir.
“Davalı – karşı davacı tarafından gönderilen ürünlerin işçiliğe uygun olmaması sebebiyle de iade alınması gerektiğine yönelik ihtar yapıldığı, ürünleri davalı karşı davacının teslim almaktan kaçınıldığından, akabinde davalı karşı davacıya tebliğ edilen mahkeme
kararı doğrultusunda yediemine teslim edilmesi sebebi ile doğan ücreti ön sözleşmenin fesih ile ortaya çıkan zarar kalemi olduğu” gerekçesi ile, yediemin ücretinin davalı karşı davacıdan tahsiline yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptaline, icra inkar tazminatı yönünden ise yediemin depolama ücretinin likit ve borçlusu tarafından bilinebilir olduğundan asıl alacak miktarı olan 73.816,11 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı – karşı davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yerel mahkemece çelik borular üzerinde inceleme yapılmaksızın boruların ayıplı olduğu varsayımından hareketle hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında aktedilen eser sözleşmesinin satış sözleşmesi gibi değerlendirilerek, satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanmasının da hatalı olduğunu, davacı – karşı davalının kendi kusurlu davranışları nedeni ile, kendisine teslim edilen borulardan 50 adedini zayi ettiğini, müvekkilince imal edilen ham madde çelik boruların davacı – karşı davalının belirttiği teknik detaylara uygun olarak üretildiğini, çelik boruların ayıplı olduğu düşünülse dahi davacı – karşı davalı tarafından yapılan ayıp ihbarının süresinde olmadığını, ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davalı – karşı davacı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK’nın 33. maddesine göre hakim Türk hukukunu resen uygular. Bu nedenle mahkemece; tarafların gösterdiği hukuki sebep ile bağlı olmaksızın somut uyuşmazlığa uygun olan hukuki müessese ve ilgili kanun hükümleri belirlenerek uyuşmazlığın doğru hükümlere göre çözümlenmesi gerekir. Bu açık düzenleme karşısında tarafların, iddia ve savunmalarının dayanağı olarak farklı bir yasa kuralına dayanmış olmaları tarafların lehine veya aleyhine sonuç doğurmaz ve bu konuda usuli kazanılmış hak doğduğundan da söz edilemez.
1- Taraflar arsında imzalan 05/02/2018 tarihli “satın alma protokolü” başlıklı ve “protokol” başlıklı sözleşmeler ile davacı davalıya bomba gövdesi şekillendirmesi yapmayı taahhüt etmiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Eser sözleşmesinin diğer sözleşme türlerinden ayırt edilmesi bakımından öncelikle bu sözleşmelerin kanundaki tanımlarından yararlanılmalı, sonuca gidilemediği takdirde sözleşme türlerine ilişkin özel hükümlerden yararlanılmalıdır. Kanundaki tanımlara göre eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir (TBK 470/1). Satış sözleşmesi ise satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir (TBK 207/1).
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 474-478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. TBK’nın 474/I. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene edip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. Ayıp ihbarı maddi vakıa olup, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir ( Yargıtay 15.HD’nin 23/03/2016 gün 2015/2443 E- 2016/1824 K, 05/05/2016 gün 2015/4343 E-2016/2603 K). Bu nedenle TTK’nın 18/3, 23/c ve TBK’nın 223 maddesindeki hükümlerin eser sözleşmelerinde uygulama yeri bulunmamaktadır. Ayıp halinde iş sahibinin hakları ise, 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır.
Yapılan bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; mahkemece, belirtilen hükümler dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın ticari satımdan kaynaklandığı kabul edilerek eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuyla karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu bağlamda, davalının kendisine 28/05/2019 ve 12/06/2019 tarihinde teslim edilen malzemelerin ayıplı olduğuna yönelik 11/07/2019 tarihinde çektiği ihtar ile ayıp ihbarını süresinde yaptığı kabul edilemez. Ancak yukarıda açıklandığı üzere, eser sözleşmelerinde ayıp ihbarının süresinde yapıldığı hususunun her türlü delil ile kanıtlanması mümkün olduğundan, mahkemece tarafların bildirdikleri delillerin bu konu bakımından irdelenip değerlendirilmesi gereklidir. Diğer yandan davalının gönderdiği malzemeler üzerinde teknik bilirkişiler tarafından bir inceleme yapılmaksızın, davacı kendi yaptığı gözlem ve incelemeler sonucunda, malzemelerin ayıplı olduğu kanaatine varmış, mahkemece de davacının bu kanaati doğrultusunda malzemelerin ayıplı olduğu kabul edilmiştir. Mahkemece malzeme mühendisi, makine mühendisi, ve eser sözleşmelerinde uzman bir bilirkişi heyeti kurularak, gerektiğinde mahallinde keşif de yapılmak suretiyle, söz konusu malzemeler incelenmeli, TBK 474 vd. maddelerindeki hükümler çerçevesinde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmelidir.
2- Mahkemece davacının takip öncesi faiz talebi de kabul edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan,6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. sözleşme ilişkisinden kaynaklanan alacaklara temerrüt faizi yürütülebilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp, borçlunun ihtarla temerrüde düşürülmesi gerekir. Ya da aynı maddenin II. bendi uyarınca taraflarca ödeme tarihinin kesin olarak belirlenmesi gerekir. Alacaklı tarafından gönderilen ihtarnamenin borçluyu temerrüde düşürücü etkisi olduğunun kabul edilebilmesi için, ihtarnamenin belirli bir süre içerisinde bir borcun ödenmesi ihtarını içermesi zorunlu olup bir bedel içermeyen ya da içeriğinden bedel belirlenemeyen ihtarnameler borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte kabul edilemez.(15 HD 25.05.2015 tarihli, 2014/7125 Esas, 2015/2786 Karar sayılı ilâmı)
Somut olayda davacının çektiği ihtarnamelerin bu anlatımlar çerçevesinde irdelenmesi ve takip öncesinde temerrüdün gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gereklidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalı – karşı davacı istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı – karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/519 Esas – 2021/861 Karar
nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4- Yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalı – karşı davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı – karşı davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan .
E-imzalıdır

Üye .
E-imzalıdır

Üye .
E-imzalıdır

Katip .
E-imzalıdır