Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2022/1026 E. 2023/779 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvuru Kabul/Gönderme/HMK m. 353/1-a.6)
DOSYA NO : 2022/1026 Esas
KARAR NO : 2023/779

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2022
NUMARASI : 2020/143 Esas-2022/62 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/06/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişki nedeniyle taraflar arasında mal alım satımı gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin iş kıyafetleri ve aksesuarlarını davalı şirkete sattığını, cari hesap ekstresinin incelenmesinde durumun ortaya çıkacağını, müvekkili şirketin satmış olduğu mallar için sevk irsaliyeli faturalar düzenlendiğini, davalı şirket tarafından açık hesap borcunun bir kısmının vadesinde ödenmediğini, müvekkili şirketin bakiye borcun ödenmesi yolunda davalı şirket ile yapılan görüşmelerin sonuçsuz kaldığını, borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Ankara 15. İcra Müdürlüğü 2019/17206 E. sayılı takip dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinin sonuçsuz kaldığını, itirazın haklı nedenlere dayanmadığını belirterek itirazın iptaline, haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz eden davalı şirketten fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; usuli itirazlarının yanı sıra esasa ilişkin olarak; müvekkili şirket ile davacı arasında dava dışı … A.Ş.’nin alt işverenlerine iş kıyafetlerinin tedariki amacıya satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında talep edilen iş kıyafetlerinin özelliklerinin sözleşme ile belirlendiğini, davacı şirketin ise bahsi geçen iş pantolonlarını gönderdiğini ancak gönderilen iş pantolonlarının ilgili sözleşmede belirlenen özelliklere uygun olmadığı ve ayıplı olduğu gerekçesi ile kabul edilmediğini, bu durum nedeniyle teslim tesellüm tutanağı ve iade faturası düzenlenerek davacı şirkete teslim edildiğini, davacı şirketin haksız ve hukuka aykırı olarak taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olduğundan bahisle icra takibi başlattığını, davacı şirket ile yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirket ile yapmış olduğu tüm işlerde üzerine düşen edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, dava dışı … A.Ş., … A.Ş. ‘ye tedarik edilecek kaban, sweat ve pantolon ürünlerinin özellikleri sözleşme ile belirlendiğini ve siparişlerin davacıya iletildiğini, ancak kaban ve sweatlerin istenilen özellikleri taşımadığının tespiti sonucu bu ürünlerin hiç teslim edilemediğini, davacı şirket yetkilisi “gerisini zaten ben yapmayacağım” demek suretiyle yazılı sözleşmeyi tek taraflı hukuka aykırı olarak fesih ettiğini, davacı şirketten geç de olsa sadece 1.000 adet iş pantolonu 39.960,00 TL’lik fatura ile teslim alındığını ve dava dışı şirkete geç teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerin istenilen özelliklerde olmadığı gerekçesi ile dava dışı şirketler tarafından ürünlerin iade edilmesi ve ve geç teslim edildiği ve istenilen özellikleri taşımadığı gerekçesi ile dava dışı şirket tarafından 14.291,31 TL cezai şart uygulandığını, ayıplı iş pantolonlarından 400 adedinin davacı şirkete telim tesellüm tutanağı ve fatura ile iade edildiğini, geri kalan 600 adet iş pantolonu dava dışı şirketler tarafından aralıklarla müvekkiline gönderildiğini, 500 adeti geldikten sonra teslim tesellüm tutanağı ile davacı şirkete teslim edildiğini, aynı tutanakta geri kalan 100 adet iş pantolonun gelmesinden sonra iade faturasının tanzim edileceği yönünde anlaşma sağlandığını, müvekkiline daha sonradan 97 adet iş pantolonu iade edildiğini, 97 adet iş pantolonunu iadesi ve toplamda 597 iş pantolonun iade faturasının düzenlenmesi istense de davacı tarafın iş bu takibi haksız ve kötü niyetli olarak başlatıldığını, müvekkilinin cari hesap alacağı yönünden herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili şirketin davacı tarafın edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle toplam 29.085,12 TL zarara uğratıldığını savunmuş öncelikle davanın dava ve taraf şartı noksanlığından dolayı usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %50’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına avans faizi ile mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; Davalı vekilinin, davacı tarafından imal edilen bir kısım iş kıyafetlerinin ayıplı olduğu, ayıplı ürünlerden de bir kısmının davacıya iade edildiğini savunduğu, iade edilen ayıplı ürünlere ilişkin tarihsiz tutanaklar ile taraflar arasında yapıldığını ileri sürdüğü 10.10.2019 tarihli sözleşme suretini ibraz ettiği, davacı şirket vekilinin 30/11/2020 tarihli duruşmada; tutanaklarda ve sözleşmede müvekkili şirket yetkilisi adına atfen atılan imzaların, müvekkili şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığını savunduğu, davacı şirket yetkilisinin ise, 18.06.2021 tarihli duruşmada, sözleşme ve teslim tutanakları altında ismine atfen atılmış imzaların kendisine ait olmadığını, davalı ile imzaladığı herhangi bir sözleşme bulunmadığı, teslim tutanakları altındaki imzaların kendisine ait olmadığı, davalı şirket tarafından iade edilip teslim edilen herhangi ürün bulunmadığını savunduğu, aynı tarihli duruşmada imza inkarına yönelik imza incelemesi yapılmasına karar verildiği ispat yükü altında olan davalı şirket tarafından verilen kesin süreye rağmen bilirkişi delil avansı yatırılmadığı, böylece sözleşme ve tutanakların altında davacı şirket yetkilisi adına atfen atılan imzaların şirket yetkilisine ait olmadığının belirlendiği, davalı yanca sunulan sözleşmenin varlığı ortadan kalktığına göre, ürünlerin hangi nitelikte üretilip teslim edileceğinin ve yine ayıbın varlığın davalı yanca ispatının gerektiği, davalının bu hususların ispatına yönelik belge ve bilgi ibraz etmediği, teslim aldığı faturalara süresi içinde itiraz etmediği, öte yandan, taraflar arasındaki ticari ilişkinin taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı ticari defterlerine göre davalıdan 60.483,97 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerine göre ise davacıya 44.499,97 TL borçlu göründüğü, aradaki farkın davalı yanın düzenlemiş olduğu ancak davacı yanca kabul edilmeyen 15.984,00 TL’lik iade faturasından kaynaklandığı, buna göre davacının takip tarihi itibariyle davalı yandan 60.483,97 TL alacaklı olduğu, davalının bu miktar alacağa yönelik itirazının yerinde olmadığı belirtilerek itirazının iptaline, ancak, davacı davalının davadan önce temerrüte düşürüldüğü iddia ve ispat olunamadığına göre davalının işlemiş faize yönelik itirazında haklı olduğu kabul edilerek bu kısım yönünden davanın reddine; davacının icra inkar tazminatı isteminin alacağın varlığının ve miktarının yargılamayı zorunlu kıldığı belirtilerek reddine, davalının reddedilen miktar yönünden kötüniyet tazminatı isteminin ise şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporu dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, eser sözleşmesinde işin yapılım teslim edildiğinin ispat yükünün davacıda olduğunu, işin ayıplı yapılmasının dikkate alınmadığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki soruşturma sonucunun beklenmesi gerektiğini, davacının ilk olarak 16/06/2020 tarihindeki duruşmada sahtelik iddiasında bulunduğunu ve imza incelemesi istediğini, mahkemece hatalı olarak kendilerine süre verildiğini ve kesin süre kararının usul ve yasaya aykırı olarak verildiğini, delillerinin değerlendirilmediğini, bilirkişi raporuyla da davacıya borçlu olmadıklarının tespit edildiğini, ayıp ihbarının her türlü delille ispat olunabileceğini, mail ve yazışmaların bu kapsamda dikkate alınmadığını, bilirkişi tarafından ayıplı ürünlerin incelenmediğini, cari hesap alacağının yazılı sözleşme olursa talep edilebileceğini, taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, Eser Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Fatura ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2019/3926 Esas – 2020/2954 Karar).
2- Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesi ayıbı işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. TBK’nın 474/I. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene edip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. TBK’nın 474/I. maddesine göre açık ayıplarda bildirimin “işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz” diğer bir ifadeyle işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde, TBK’nın 477. maddesine göre gizli ayıplarda ise gizli ayıbı öğrenir öğrenmez gecikmeksizin yapılması gerekir. Ayıp halinde iş sahibinin hakları 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Diğer taraftan ayıbın varlığını ihbar şekil koşuluna bağlı olmayıp tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Öte yandan ayıplı işlere ilişkin ihbar mükellefiyeti getiren kanun koyucu eksik işler yönünden iş sahibine böyle bir yükümlülük yüklememiştir. Bir başka deyişle, eksik işlerde ihbara gerek olmaksızın zamanaşımı süresi içerisinde eksik işler bedeli her zaman talep edilebilir.
Eserdeki ayıplar yönünden ayıp giderim bedelinin ayıbın ortaya çıktığı tarihe ayıpların giderilmesi için gereken makul süre eklenmek suretiyle bulunacak tarihe göre belirlenmesi gerekir. Ayıbın ortaya çıktığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında uzun süre var ise davanın geç açılmasında yüklenicinin bir kusuru bulunmadığından 6098 sayılı TBK’nın 114/II. maddesi yollamasıyla 52. maddeleri gereğince artan zarardan sorumlu tutulamaz. Ayıbın ortaya çıktığı tarih ile dava tarihi arasındaki maliyet farkına (artan zarara) iş sahibi katlanmak durumundadır. Ayrıca, ayıpların giderim bedelinin mahalli piyasa rayicine göre, mahalli piyasa fiyatlarına KDV ve yüklenici karı dahil olduğundan piyasa rayicine göre belirlenecek miktara KDV ve yüklenici karı eklenmeksizin ayıp giderim bedeli belirlenmelidir (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi , 2018/2563 Esas, 2018/4079 Karar).
3- O halde Mahkemece yapılacak işlem; uyuşmazlık konusu faturalardan hangilerinin davalı taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun, hangilerinin tebliğ edilip 8 gün içinde itiraz edilip edilmediğinin ve karşı tarafa ulaşmayan faturalar yönünden davacının teslim olgusunu ispatlayıp ispatlayamadığının tartışılarak davalı tarafça benimsenen faturalar yönünden faturadaki miktarlara, bunun dışında teslimi ispatlanan ürünler yönünden işin yapıldığı yıl serbest piyasa rayicine göre hesap yapılması; davalı tarafın ayıp iddiasına yönelik olarak taraflar arasındaki elektronik posta ve yazışmalar da dikkate alınarak delillerin tartışılması;ayıp konusunda gerekirse mahallinde keşif yapılması; kabule göre ayıbın türü ve niteliğinin belirlenmesi, ürünlerin davalı yönünden kabule icbar edilemeyecek şekilde ayıplı olup olmadığının tartışılması; bu şekilde ayıp giderim bedelinin iş bedelinden düşülmesi ile ulaşılacak sonuca göre karar verilmesinden ibaret olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 28/01/2022 tarih ve 2020/143 Esas-2022/62 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İnceleme konusu kararın icrasının geri bırakılması için İİK’nın 36/1 maddesi gereğince varsa taraflarca yatırılan nakit teminatların veya sunulan banka teminat mektuplarının dosya kapsamı ve kararın niteliğine göre aynı maddenin 5. Fıkrası gereğince yatıran/sunan tarafa İADESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
✍e-imzalıdır

Üye …
✍e-imzalıdır

Üye …
✍e-imzalıdır

Katip …
✍e-imzalıdır