Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/708 E. 2022/1182 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvuru Kabul/Gönderme/HMK m. 353/1-a.4,6)
DOSYA NO : 2021/708 Esas
KARAR NO : 2022/1182

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/06/2021
NUMARASI : 2019/409 Esas-2021/367 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/12/2022

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında … parselde bulunan taşınmazın iç ve dış kısmına ait tamirat ve dekorasyon işleri hususunda sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği müvekkil tarafından düzenlenen faturaların davalıya tebliğ edildiğini, fatura içeriğine süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunmadığını, sözleşme gereği ödemelerin zamanında yapılmadığından icra takibine konu edildiğini, icra takibine haksız itiraz edilmesi sonucu takibin durduğunu, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamadığından dava açma gereğinin hâsıl olduğunu, müvekkilin hakkının zayi olmaması ve alacağın karşılıksız kalma olasılığının göz önünde bulundurulduğunda ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, davalı tarafından Ankara 35. Noterliği’ nin 02.08.2019 tarih… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bir takım değerlendirme ve tespitlerde ayıplı imalatların bedelinin 62.550,00 TL olduğu yönünde hukuka aykırı tespitlerde bulunulduğunu, itirazın iptali ve takibin devamı ile davalı aleyhine %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilnıesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar vekili; davalının sözleşme gereği müvekkile ait gayrimenkulde baştan sona inşaat imalatlarını gerçekleştirmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu kapsamda yapılması gereken işlerin süresinde yapılmadığını, yapılan imalatlarda kusur ve hatalar meydana geldiğini, davalının dava konusu gayrimenkulün temel beton ve perdelerinden su alması sebebiyle gerekli düzeltme ve imalatı yaparak su sızıntılarını önleyeceği taahhüdünde bulunduğu fakat henüz inşaatın iş sahibine teslim dahi edilmeden binanın birçok yerinde su sızıntısı gerçekleştiği ve maddi zararların meydana geldiğini, zararların düzeltilmesi için şifahi olarak birçok kez talepte bulunulduğunu fakat herhangi bir işlem yapılmadığını, bahse konu taşınmazın bina temelinden, beton perdelerinden ve duvarlardan su alması sebebiyle Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2019/28 D. İş sayılı dosyasında tespit yapıldığını, alınan rapor doğrultusunda davacıya Ankara 35. Noterliği’ nin… yevmiye numaralı 02.08.2019 tarihli ihtarnamenin gönderildiğini, ayıp ve eksikliklere ilişkin birçok defa talepte bulunulmasına rağmen düzeltme yapılmadığını, düzeltmelerin yapılması adına Arslan İnş. firmasıyla anlaşma karşılığında 203.550,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, bununla birlikte inşaatta kullanılan vitrifiye, bir takım tesisat malzemeleri, aydınlatma elemanlarına ilişkin imalatlarında davacı yükümlülüğünde yapılması gereken montajların yapılmadığından dolayı 150.000.00 TL civarında yapılma maliyetinin olduğunu, davacının ödemeleri düzenli olarak almasına rağmen taahhüt ettiği işleri yanm bıraktığı ve işi teslim etmediğini, müvekkil tarafindan yapılması gereken eksik bir ödemenin bulunmadığını, ayrıca gayrimenkulün bodrum ve asma tavanlarında su sızmaları, dökülmeler ve tavanlarda düşmeler meydana geldiğini, asma tavan imalatının da ayıplı olduğunun Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2019/36 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti talebinde bulunduğunu, davacının ihtiyati tedbir ve icra inkâr tazminatı talebinin de mesnetsiz olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; dava konusu … Parselde bulunan taşınmazın iç ve dış kısma ait tamirat, tadilat, dekorasyon işleri hususunda taşınmaz adına hareket eden … ve …. arasında tarihsiz sözleşmenin imzalandığı, Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nün 2019/10274 sayılı dosyasında sözleşmeye konu alacağa ilişkin takip başlatıldığı, Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/28 D. İş, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/336 D. İş sayılı dosyalarında davacının eksik ya da ayıplı yaptığı işlerin tespit edildiği, Ankara35. Noterliği’ne ait 02.08.2019 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamede … ve … tarafından … A.Ş.’ye eksik ve ayıplı işlerin tamamlanması ya da bu işlerin bedelinin ödenmesinin talep edildiği, davalılar vekilin cevap dilekçesinde dava konusu sözleşme ve aralarındaki ticari ilişkiyi inkar etmediği, davacının sözleşmenin gereğini yerine getirmediği için davalılardan alacağının bulunmadığı iddiasında bulunduğu görülmekle alanında uzman bilirkişilerce hazırlanan bilirkişi raporunda da Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/28 D. İş sayılı dosyasına sunulan 26.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen eksik ve ayıplı işler bedeli olan KDV dahil 73.809,00-TL düşüldüğünde dahi, davalı şirketin davacı şirkete borçlu olduğu ve takibe itirazda haklı olmadığı belirtilerek davanın kabulüne, likit olmayan alacağa ilişkin icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; husumet dikkate alınmadan her iki müvekkil aleyhine de hüküm kurulduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini, davalı şirket yönünden davanın husumetten reddinin gerektiğini, işin davalı şirket yararına yapıldığı kabul ediliyorsa diğer davalı yönünden husumetten reddinin gerektiğini, takip tarihinin 22/07/2019 tarihi olduğunu, borçluluk durumunun bu tarih sonrası durumun dikkate alınarak belirlenemeyeceğini, eksik ve ayıplı işler için 3. Kişilere ödenen 203.550,00 TL ve 150.000,00 TL’nin dikkate alınmadığını, ticari defterlere göre karar verilemeyeceğini, kararın HMK’nın 222/3. Maddesine göre aykırı olduğunu, taraf defterlerinin uyumlu olmadığını, sahtecilik iddiaları ile ilgili mahkemece hiç bir değerlendirme yapılmadığını, hukuk mahkemesince ceza soruşturmasından ayrı inceleme yapılmış olması gerektiğini, hukuk mahkemesince ceza soruşturmasından ayrı inceleme yapılması gerektiğini, TTK’nın 23/2. Maddesinin burada uygulanamayacağını, davacının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediğini, faturanın tek başına delil teşkil etmeyeceğini, iki adet faturadaki imzaların müvekkil …’ye ait olmadığını, inceleme yapılmadığını, mali müşavirin hakediş onayına yetkisinin bulunmadığını, belgenin de sahte olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, Eser Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1- HMK’nın 220. maddesine göre ispatla yükümlü olan taraf hem tarafların ticari defterlerine hem de diğer delillere dayanabilir. Kendi ticari defterleriyle birlikte karşı tarafın ticari defterine delil olarak dayanan taraf, karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi halinde, ticari defterler HMK’nın 199 ve 219/2. maddesi gereğince belge niteliğinde olduğundan mahkemeden HMK’nın 220. maddesi gereğince ticari defterleri belge olarak ibrazını isteyebilir.
a-) Ticari defterlerin ibrazı:
HMK’nın 222/1. maddesi gereğince, mahkeme ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Yasa koyucu bu madde ile tacirlerin ticari işletmeleriyle ilgili işlemlerinden kaynaklanan davalarda tarafların delilleri arasında açıkça ticari defterlere dayanılmamış olsa dahi hakimin re’sen ticari defterleri inceleyebileceği ilkesini kabul etmiştir. Aynı ilke TTK’nın 85. maddesinde “Malvarlığı Hukukuna ilişkin olan özellikle de mirasa, mal ortaklığına ve şirket tasfiyesine ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme ticari defterlerin teslimine ve bütün içeriklerinin incelenmesine karar verebilir.” denilmek suretiyle, HMK 222. madde hükümlerine paralel olacak şekilde teyit edilmiştir.
TTK’nın 83/2. maddesinde ticari defterlerin ibrazı hakkında HMK’ya atıf yapılmış ancak defterlerin ibrazından kaçınmanın yaptırımı düzenlenmemiştir. Yine HMK’nın 222/3. maddesinde tarafların ticari defterlerini mahkemeye biraz usulü düzenlenmiş ancak ibraz edilmemesinin yaptırımı gösterilmemiştir. Bu nedenle doktrinde bu durumda belgelerin ibraz mecburiyetine ilişkin HMK 219 ve 220. maddelerinin uygulanacağı kabul edilmektedir. (Hakan Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku 15. Bası 2. Cilt s. 1826).
Diğer yandan HMK’nın 222/1. maddesi ve TTK’nın 85/2. maddesi gereğince ticari defterlerin mahkemece re’sen incelenebileceği yasa koyucu tarafından açıkça düzenlendiğine göre, yasa koyucunun defterleri ibraz etmeyen tarafla ilgili herhangi bir yaptırım öngörmediği düşünülemez zira ticari defterlerin resen ibrazına karar verilmesine rağmen tarafların defterlerin ibraz etmemeleri halinde mahkeme ara kararının yerine getirilmesi mümkün olamayacaktır. Bu nedenle kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği ilkesi gözönünde bulundurulmalıdır.
b-) Ticari defterlerin delil olması:
Tacirler ticari bir uyuşmazlıkta gerek kendi defterlerine gerekse karşı tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanabilirler. Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna uygun olarak tutulmuş açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
aa-) Ticari defterlerin sahibi lehine delil olması:
Ticari defterlerin ticari davalara delil olabilmesi için defter sahibinin defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yaptırmış olması ve defterleri usulüne uygun tutulmuş olması defter kayıtlarının birbirini doğrulaması, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutmuş bir başka deyişle usulüne uygun olarak tutulmuş defter kayıtlarına aykırı olmaması veya hiçbir kayıt içermemesi gerekir. Karşı taraf defterlerini usulüne uygun tutmuş olmasına rağmen ve her iki tarafın ticari defterleri birbirine aykırı kayıtlar içerdiği taktirde ispatla yükümlü olan taraf iddiasını başka delillerle ispat etmek zorunda kalacaktır.
Taraflardan biri ticari defterlerini mahkemeye ibraz etmesine rağmen karşı taraf ticari defterleri ibrazdan kaçındığı taktirde mahkeme defter ibrazını TTK 85 ve HMK 222/1. Maddeye göre resen emredebileceğinden HMK’nın 220. maddesi gereğince ibrazdan kaçınan tarafa ticari defterlerini ibraz etmeme hakkındaki delil ve belgelerini sunması defterleri bulamadığı taktirde nerede olduğunu bilmediğine ilişkin yemin teklifinde bulunması defterleri ibrazına karar verilen tarafın kendisine verilen sürede defterleri ibraz etmez ve ibraz etmeme hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkar eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse mahkemenin duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul etmek suretiyle karar verilebileceği kabul edilmiştir.
bb-) Ticari defterlerin sahibi aleyhine delil olması:
TTK’nın 222/4. maddesi gereğince açılış ve kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları sahibi aleyhine delil olur. Ticari defterleri aleyhine delil olarak kullanan taraf defterlerindeki kayıtların aksini iddia ve ispat edebilir. Ancak karşı tarafın kendi aleyhine delil olan ticari defterlerindeki kayıtların aksini sadece kesin delillerle ispatı gerekmektedir. Yine bir tarafın ticari defterlerinin tamamı kanuna ve usulüne uygun tutulmakla birlikte içerdikleri kayıtlar yönünden karşı tarafın iddialarını doğrulaması halinde bu kayıtlarda sahibi aleyhine delil teşkil eder. Örneğin, satım sözleşmesinde satıma konu faturanın alıcı defterlerinde kayıtlı olması faturaya konu emtianın ve faturanın alıcıya teslim edildiği iddiası bakımından defter sahibi aleyhine teşkil eder. Bunun aksini defter sahibinin başkaca kesin delillerle ispatı gerekir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2021/421 Esas, 2021/2017 Karar).
2- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 ve 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi hükmünce mahkeme kararlarının gerekçeli olması, HMK’nın 27. maddesinde ifade edilen hukuki dinlenilme hakkının doğal sonucudur. Davanın taraflarının o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunun değerlendirebilmesi Bölge Adliye Mahkemeleri ve temyiz halinde Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için usulüne uygun olarak oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçenin bulunması zorunludur.
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması kuralı, iddia ve savunmanın özetlenmesi, ihtilâflı konuların belirlenmesi ve toplanan delillerin kararda yazılması ile sınırlı olmayıp, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, bu kapsamda hangi delile neden üstünlük tanındığının belirtilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkartılan sonuç ve hukuki sebeplerin de kararda yazılmasını zorunlu kılan gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen kararın da gerekçeli olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2018/2485 Esas, 2018/4081 Karar).
Somut olayda Mahkemece davalılar aleyhine hüküm kurulurken ticari defter kayıtları esas alınmış, davalılardan … yönünden gerekçede herhangi bir değerlendirme yapılmadan yukarıdaki açıklamaya aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser sözleşmesinin varlığı halinde, yüklenici işi sözleşme, fen ve sanat kurallarıyla iş sahibinin beklediği yararı gözeterek imal edip teslim ettiğini, iş sahibi ise iş bedelini ödediğini ispat etmek zorundadır (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2021/3130 Esas, 2021/2836 Karar)
Dosya içerisinde yer alan yazılı sözleşmede, iş bedelinin 6098 sayılı TBK 480. (818 sayılı BK 365. maddesi) maddesinde düzenlenen götürü bedel olarak kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Kural olarak götürü bedelli eser sözleşmelerinde, iş bedelinin tamamı veya bir kısmı ödenmemiş ise, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanması gerektiği kabul edilmektedir. Bu şekilde belirlenen iş bedeli yapılan ödemelerden az ise, iş sahibi fazla ödediği bedelin iadesini; fazla ise yüklenici ödenmeyen iş bedeli alacağının tahsilini isteyebilir. Sözleşme dışı iş kalemlerine ilişkin istemlerde ise, yapıldıkları yıl mahalli piyasa rayiç bedellerine göre hesaplama yapılarak iş bedelinin bulunması gerekir. (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2020/2407 Esas, 2020/3033 Karar)
Ancak götürü bedelli sözleşmelerde iş bedelinin tamamı ödenmiş ise, eksik ve ayıplar nedeniyle fiziki oran kurulması gerekmez; bu durumda iş sahibi, eksik ve ayıplı işlerin giderim bedelini isteyebilir (ÖZTÜRK, Muammer; GÖZÜTOK Zeki: Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması, 2019, s. 569).
4- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir. Nitekim; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin istikrar bulmuş içtihatlarında kabul edildiği üzere, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edilir. Ancak, sözleşme feshedilmiş ve işin üçüncü kişiye yaptırıldığı ileri sürülmüşse, bu kez karine, üçüncü kişi yararına oluşmaktadır. Elbette, her iki durumda da, bu karinelerin aksini ileri süren tarafın, bu savunmasını kanıtlanması mümkündür. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2021/423 Esas, 2021/1860 Karar).
5- Kural olarak her davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut şartlara göre değerlendirilmesi gerekir. Somut uyuşmazlık itibariyle davacı tarafından icra takibine vaki itirazın iptali isteminde bulunulduğuna göre eldeki davada alacak miktarının da icra takip tarihi itibariyle hesaplanması gerekir (Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi, 2014/8910 Esas, 2014/34981 Karar).
6- Somut olayda davalılar vekili tarafından iki adet faturadaki imzanın davalılardan …’ye ait olmadığı ve belgenin sahteliği ileri sürülmüş; sahtelik iddiasına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/170670 soruşturma sayılı dosyasında KYOK kararı verildiği anlaşılmış ise de soruşturma dosyası ve varsa bilirkişi raporu incelenmemiştir. Soruşturma dosyasında bilirkişi raporunda sahteliğe ilişkin kesin bir kanaat bildirilmemesi ve halinde ilgili davalının o tarihten evvel atmış olduğu imza örnekleri temin edilip ayrıca duruşmada da davalının bol miktarda imza örneği alınmak suretiyle yeni bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
7- Kural olarak 818 sayılı BK’nın 32 ve 6098 Sayılı TBK’nın 40. maddesi hükümlerine göre, yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar, alacak ve borçları temsil olunana intikâl eder. Hukuki muamelede bulunanın yetkili temsilci olmaması halinde, temsil olunanı bağlamayacağından şahsen sorumlu olur. Ancak 818 Sayılı BK’nın 38 ve 6098 sayılı TBK’nın 46. maddelerinde, bir kimsenin yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaptığı ve bu işlemi temsil olunan tarafından onandığı ve icazet verildiği taktirde temsil olunanı bağlayacağı kabul edilmiştir (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2019/3309 Esas, 2020/1951 Karar).
8- O halde Mahkemece yapılacak işlem; taraf defterlerinin yukarıdaki açıklamalara göre değerlendirilmesi; faturanın deftere kaydının yapılması ayıp ihbarında bulunmaya engel olmayacağı da dikkate alınarak gerekirse mahallinde keşif de yapılarak yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda götürü bedel esaslarınagöre eserdeki ayıp ve eksikler de dikkate alınarak iş bedelinin hesaplanması; sözleşmenin feshedilip edilmediğinin, feshedilmişse hangi tarihte olduğunun tespiti ve tartışılması; ispata göre tespit raporlarından da faydalanılması; alacak hesabının takip tarihi itibariyle yapılması; sahtelik iddiasına ilişkin delillerin toplanması ve tartışılması; hak edişleri davalı adına imzalayanın temsil yetkisinin bulunup bulunmadığı veya yaptığı işleme onay verilip verilmediğinin tartışılması, bu kapsamda hak edişlere dayalı ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti; bu şekilde ulaşılacak sonuca göre HMK’nın 297. Maddesine uygun olarak karar verilmesinden ibaret olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4,6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 14/06/2021 tarih ve 2019/409 Esas-2021/367 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4,6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine,
5-Taraflarca ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İcrasının geri bırakılması için İİK’nın 36/1 maddesi gereğince varsa taraflarca yatırılan nakit teminatların veya sunulan banka teminat mektuplarının dosya kapsamı ve kararın niteliğine aynı maddenin 5. Fıkrası gereğince yatıran/sunan tarafa İADESİNE,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
✍e-imzalıdır

Üye …
✍e-imzalıdır

Üye …
✍e-imzalıdır

Katip …
✍e-imzalıdır