Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/624 E. 2023/225 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 31. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/624 – Karar No:2023/225
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında Kararın Kaldırılarak Dosyanın Mahkemesine Gönderilmesi HMK 353/1-a.6 md)
ESAS NO : 2021/624
KARAR NO : 2023/225

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2021
NUMARASI : 2020/186 E-2021/264 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/02/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, davalı tarafından 26.07.2011 tarihili taşeron sözleşmesine bağlı (kazanç kaybı, damga vergisi vs.) olarak 899.932,39 TL’nin müvekkilinden tahsili için Ank.6.İcra Müd.2020/3321 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak davalının takip dayanağı sözleşmenin tarafı olmayıp sözleşmenin müvekkili ile dava dışı … AŞ arasında akdedildiğini, bu sözleşmenin dava dışı … tarafından 04.04.2012 tarihinde haksız feshi nedeniyle Ank.8.Ticaret Mahkemesinin 2012/270 esas sayılı dosyasında görülen davada mahkemece feshin haksız olduğu, gecikmenin müvekkil taşeron kusurundan kaynaklanmadığı, bu nedenle işverenin cezai şart, kar mahrumiyeti ve zarar taleplerinin yerinde olmadığına karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, elde edilen kesin hüküm nedeniyle tarafların bu sözleşmeye dayanarak hiçbir şey talep edemeyecek olduğunu, sözleşmenin haksız feshine bağlı olarak nakde çevrilen teminat mektup bedelinin … tahsili için müvekkili tarafından Söke 2. Asliye Hukuk Mahk. 2017/152 esas ayılı dosyasında tazminat davası açıldığını, mahkemece davanın kabulü ile 484.094,63 TL nin dava dışı … tahsiline karar verildiğini, ilama bağlı alacağın Dikili İcra Müd 2020/198 sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, işte bu takibi etkisiz kılmak için … ile aynı holding bünyesi altındaki davalının da Ank.6.İcra Müd.2020/3321 sayılı dosya üzerinden müvekkili aleyhine dava konusu takibi başlattığını ödeme emrinin TK 35. maddeye göre tebliğ edilerek takibin kesinleşmesinin sağlandığını, belirterek Ank.6.İcra Müd. 2020/3321 sayılı takip dosyaı nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, kötü niyetli olarak takip başlatmış olan davalının %20 oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, menfi tespit istemine konu Ank.6.İcra Müd.2020/3321 sayılı takip dosyada 19.03.2020 tarihinde 785.123 TL tahsilat yapıldığını, işbu davanın ise 03.04.2020 tarihinde açıldığını ve harca esas değerin 616.166 TL olduğunu, dolayısıyla menfi tespit istenen tutarın tamamının dava açılmadan önce ödenmiş olduğundan davacının istirdat davası açması gerekirken menfi tespit davası açtığını, başka bir anlatımla davanın eda davası olarak açılması gerekirken menfi tespit davası olarak açılmasının hukuka aykırı olup davanın reddi gerektiğini, öte yandan dava dilekçesinde öne sürülen hususların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, “menfi tespit istemine konu icra takibi davalı (… AŞ) nın alacaklı, davacı (… Ltd) nın borçlu olarak yer aldığı Ank.6.İcra Müd.2020/3321 sayılı takip dosyasıdır. Takip dayanağı belge 26.07.2011 tarihli taşeron sözleşmesi ve 21.01.2012 tarihli ek protokoldür. Alacaklı işbu sözleşmelere dayalı olarak 616.166,93 TL + 42.903,76 Euro’nun davacı şirketten tahsili talep edilmiştir. Ödeme emri 11.03.2020 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş ve takip kesinleşmiştir. Takibin kesinleşmesi ile birlikte davalı alacaklı tarafından borçlu davacının Dikili İcra Müd.2020/198 sayılı dosyadaki alacaklarına haciz konulmuş ve haciz doğrultusunda 19.03.2020 tarihinde 785.123,84 TL tahsilatın dosyaya girdiği anlaşılmıştır. Menfi tespit istemine konu işbu davanın 03.04.2020 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Takip talepnamesine ekli olarak sunulan 26.07.2011 tarihli sözleşme ve 21.01.2012 tarihli ek protokol incelendiğinde sözleşmenin işveren konumundaki dava dışı … AŞ ile taşeron konumundaki davacı …. Ltd Şti arasında imzalandığı, sözleşmenin konusunun; İşverenin Aydın ile Söke ilçesinde bulunan arazisi üzerine 50.114m2 alanlı cam kaplama sera montaj işi olduğu, sözleşmenin işveren tarafından 04.04.2012 tarihli ihtarname ile tek yanlı olarak feshedildiği, taşeron …. Ltd Şti ile işveren … AŞ arasında Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/270E. 2016/211K. sayılı dosyasında görülen davada; taraflar arasında akdedilen 26.07.2011 tarihli sözleşmenin … tarafından feshinin haksız olduğu, gecikmenin taşeronun kusurundan kaynaklanmadığı, işverenin cezai şart, kar mahrumiyeti vb. taleplerinin yerinde olmadığının tespitinin yapıldığı ve hükmün bu hali ile 20.06.2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı …. tarafından … AŞ aleyhine Söke 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/152E 2016/39K sayılı dosyada açılan davada ise; haksız olarak feshedilen sözleşme kapsamında 355.786,63 TL iş bedeli ve 128.308 TL teminat çeki bedeli olmak üzere 484.094,63 TL’nin davalı işverenden tahsilinin talep edildiği, mahkemece davanın kabulü ile 484.094,63 TL’nin 04.04.2012 tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verildiği, hükmün henüz kesinleşmediği, ilama bağlı alacağın … tarafından (işlemiş faiz dahil) toplam 990.586,15 TL üzerinden icra takibine (Dikili İcra Müd.2020/198 sy) konu edildiği görülmüştür.
Menfi tespit davalarında davacı dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli ve açıklamalıdır. Hukuki yarar dava şartı olup davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ispat edemezse davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerekir. Somut olayda davacı henüz menfi tespit davası açmadan önce takip dosyasına 19.03.2020 tarihinde 785.123,84 TL tahsilat yapılmış dava ise bu tahsilattan sonra 03.04.2020 tarihinde açılmış olup bu durumda davadan önce yapılan ve icra dosyasına giren ödeme bakımından davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Dava konusu tutarın (899.932,39 TL – 785.123,84)= 114.808,55 TL’lik kısmına gelince; davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibinde 26.07.2011 tarihli taşeron sözleşmesine ve 21.01.2012 tarihli ek sözleşmeye dayanılmış olup, alacağın kaynağını olarak gösterilen işbu sözleşmelerde davalı taraf değildir. Sözleşme yukarıda detaylı olarak izah edildiği üzere sözleşme taşeron konumundaki davacı …. Ltd Şti ile işveren konumundaki dava dışı … AŞ arasında imzalanmıştır. Davalı … İnş. AŞ vekili sözleşmenin tarafı olan … AŞ’nin müvekkili şirkete devir olarak 18.09.2018 tarihinde birleştiğini belirterek buna dair ticaret sicil gazetesi örneğini ibraz etmiştir. Devir olunan … AŞ’nin taraf olduğu Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/270E. 2016/211K. sayılı dosyasında görülen davada; taraflar arasında akdedilen 26.07.2011 tarihli sözleşmenin … tarafından feshinin haksız olduğu, gecikmenin taşeronun kusurundan kaynaklanmadığı, işverenin cezai şart, kar mahrumiyeti vb. taleplerinin yerinde olmadığının tespiti yapılmış olup kesin hüküm halini alan bu ilam davalı yönünden de bağlayıcı hale gelmiştir. İşbu sebeple 114.808,55 TL’lik kısım yönünden menfi tespit isteminin kabulü gerekecektir. Davalı BM Müh. İnşaat AŞ tarafından davacı aleyhine Ankara 6. İcra Müd. 2020/3321 sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinin haksız olduğu kadar açıkça kötü niyetli olduğu anlaşılmakla takip tarihi itibariyle 114.808,55 TL’lik kısmın iptali ve bu tutarın %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu olan Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2020/3321 sayılı dosyasında damga vergisi, işlemiş faiz ve diğer talep edilen alacaklar Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/270 esas sayılı dosya kapsamında talep edilmediğini ve bu alacaklar hakkında hüküm kurulmadığını, alacakların temelinin 26/07/2011 sözleşme olduğu dikkate alınarak başka hiç bir husus incelenmeksizin kesin hüküm nedeniyle karar verildiğini, bununla birlikte davanın kısmen reddi kararının usulden değil, esastan red kararı verilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1-Kesin hüküm, 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesinde “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir…” hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre kesin hükümden bahsedebilmek için; a)davanın taraflarının aynı olması b) dava sebeplerinin aynı olması c) dava konusunun aynı olması gerekir.
Tarafların aynı olmasından anlaşılması gereken; her iki davada da tarafların aynı kişiler olması anlamına gelir. Hükmün davanın tarafları dışında üçüncü kişilere kural olarak herhangi bir etkisi yoktur. Zaten davada taraf olmayan bir kişiyi kararın bağladığının kabulü hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık teşkil eder. İkinci unsur olarak dava sebeplerinin aynı olmasından anlaşılması gereken ise; davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıaların aynı olması anlamına gelir. Aynı vakıalara dayanılarak dava açılması halinde kesin hükmün varlığından söz edilir. Üçüncü ve son unsur ise; dava konusunun aynı olmasıdır. Dava konusunun aynı olup olmadığının anlaşılması için yapılacak şey, her iki davanın netice-i talep kısmının aynı olup olmadığına bakmaktır. Her iki davanın talep sonucu kısmı aynı ise kesin hükmün varlığından bahsedilebilir. Öte yandan kesin hükmün varlığı HMK’nın 114.maddesinin (i) bendinde olumsuz dava şartı olarak düzenlenmiştir (Yargıtay 15 HD 2016/4193 E 2017/3157 K; 2016/4325 E 2018/309 K; 2019/2309E 2019/5068 K).
Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olaya gelince; eldeki dava konusu olan Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2020/3321 sayılı takip dosyasında, davalı tarafından davacı hakkında açılan takipte damga vergisi, kazanç kaybı ve bunların işlemiş faizleri ile 34.200,00 Euro asıl alacak ve işlemiş faizi talep edilmiştir. Mahkemece, kesin hüküm dava şartına esas olduğu kabul edilen Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/270 esas ve 2016/211 karar sayılı dosyasında, ….. Ltd. Şti tarafından açılan karşı davada; mahrum kalınan kar, işin başkasına tamamlatılması nedeniyle zarar ve 4 adet fatura alacağının tahsili; birleşen 702 esas sayılı davada ise, malzemelere verilen zararın tahsili talep edilmiştir.
Eldeki davanın konusu olan takip dosyasına dayanak sözleşme ile yukarıda açıklanan Ankara 8. Asliye Ticaret mahkemesinin dosyasına dayanak sözleşme aynı olmakla beraber bir kısım taleplerin farklı nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda; davalı tarafa takip konusu yapılan 34.200,00 Euro asıl alacak kaleminin kaynağı açıklatılmak suretiyle, kesin hüküm şartlarının hangi alacak kalemleri için oluştuğunun ayrı ayrı belirlenmesi, kesin hüküm şartları oluşmayan alacak kalemleri için işin esasına girilerek, gerekli inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken, tüm alacak kalemleri yönünden kesin hüküm şartlarının oluştuğunun kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2-Mahkemece, toplam takip miktarı olan 899.932,39 TL üzerinden, 114.808,55 TL dışındaki miktar (785.123,84 TL) yönünden, bu miktarın takip dosyasında dava tarihinden önce tahsilat yapıldığı, eldeki davanın bu tahsilattan sonra açıldığı, bu nedenle menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan ret kararı verilmiş ise de; dosya kapsamında yapılan incelemede, davacı tarafından davalı hakkında Dikili İcra Dairesinde başlatılan icra takibinde, dosyaya yapılan ödemenin havale edilmesi ile söz konusu tahsilatın yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacı tarafça rızaen ödeme yapılmış olması söz konusu olmayacağından, davacının eldeki davada bu miktar yönünden de borçlu olmadığının tespitini istemesinde hukuki yararı bulunmaktadır.
Bu itibarla; eldeki davanın konusu olan 785.123,84 TL için hukuki yarar yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesi hatalı olmuş ise de; bu ret kararının davacı tarafça istinaf edilmediği, böylece davalı yararına usuli müktesep hak oluştuğu da gözden kaçırılmaksızın, yeni bir hüküm kurulması gerektiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/03/2021 gün ve 2020/186 Esas 2021/264 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan 1.960,64 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 23/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır