Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/582 E. 2021/812 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-4 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/04/2021
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/09/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davacı ile davalı firma arasında 12/01/2015 tarihinde öğrenci yurdu yapım işi nedeniyle davacının taşeronluğunu üstlendiğini ve sözleşme aktedildiğini, bu sözleşmenin teminata ilişkin hükümler başlıklı 9. maddesindeki hükümler çerçevesinde davacı tarafından teminat senedi verildiğini, ayrıca davacının 800.000,00 TL avans çeki verdiğini, bunun karşılığında 400.000,00 TL davalı firmadan teminat senedi alındığını, davacının sözleşme hükümleri çerçevesinde zamanında ve eksiksiz olarak işini tamamladığını, işin bitirildiğine dair …’nden yazı verildiğini, ancak …. yazısına ve işin sözleşme hükümleri çerçevesinde tamamlanmış olmasına rağmen, davalı firmanın teminat senedini iade etmediğini belirterek, davaya konu 12/01/2015 düzenleme tarihli 400.00,00 TL bedelli senedin davacıya iadesine ve davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; davacı firma ile davalı arasında … İşi ile ilgili olarak 12/01/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, davacının sözleşme kapsamında yurt bloklarında ve sosyal tesislerde eksik ve ayıplı işler yaptığını, bu eksik ve ayıplı işlerin davacı şirket tarafından tamamlanmadığını, … Kurumundan ilişiksiz belgesi de getirilmediğini, dava konusu edilen teminat senedinin iadesi için sözleşme hükümlerine göre aranan şartların hiç birisinin gerçekleşmediğini, işin halen devam etmekte olduğunu, geçici kabul tutanağında eksik ve kusurlu işlerin listelendiğini, ayrıca sözleşmenin teminata ilişkin hükümler” başlıklı 9.1.1. maddesinde “… işin tamamlanarak işverence geçici ve kesin kabul işlemlerinin tamamlanmasından sonra işbu teminat senedi taşerona iade edilecektir” düzenlemesi dikkate alındığında, davanın yersiz olduğunu, teminat senedininin iadesi şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan 12/01/2015 tarihli sözleşmede işin bitim tarihinin 30/04/2015 olduğu, süre uzatımı yapıldığına dair bir belge sunulmadığı, bu kapsamda 30/04/2015 tarihinde işin geçici kabule hazır hale getirilmesi gerektiği, ancak sözleşme konusu işin geçici kabulünün yapıldığına dair bir iddia ve ispat vasıtası sunulmadığı, sözleşmenin ekleri başlıklı 7. maddesi kapsamında dava dışı …. Müdürlüğü ile davalı arasında düzenlenen geçici kabul tutanağının ise sözleşme eki … 41/7 maddesi gereğince 01/11/2016 tarihinde onaylanarak geçerli hale geldiği, iş bu davanın açıldığı 21/01/2016 tarihinden çok sonra geçici kabul tutanağı onaylanmış olmakla dava tarihi itibariyle gerek taraflar arasındaki taşeron sözleşmesi gereğince düzenlenmiş geçici kabul tutanağı ve gerekse ana sözleşme kapsamında onaylanmış bir geçici kabul tutanağı bulunmadığı, öte yandan ana sözleşme çerçevesinde düzenlenen geçici kabul tutanağı ve ekindeki liste uyarınca 69 kalem imalatın eksik ve kusurlarının giderilmesi için geçici kabul komisyonunca 08/04/2016 tarihine kadar süre verilmiş olduğu görülmekle taşeron sözleşmesinin 9.1.2 ve 9.4.1 maddelerinde öngörülen teminatın iadesine ilişkin koşulların dava tarihi itibariyle gerçekleşmemiş olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının üstlendiği işleri eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde tamamladığını, …. … işin bitirildiğine ilişkin yazı da aldığını buna rağmen, davalının teminat senedini iade etmediğini, geçici kabul yapılmasından sonra teminat senedinin iadesinin gerektiğini, geçici kabulde belirtilen eksiklikleri de davacının dava tarihinden önce tamamladığını, bilirkişi raparu ile davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği hususunun tespit edildiğini, davacının davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava eser sözleşmesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı taşeron davalı ise yüklenicidir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı) Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir. Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davalı şirketin Ankara 6. ATM’nin …. Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda iflasına karar verildiği, iflas tasfiyesinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu noktada öncelikle incelenmesi gereken husus, taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususudur.
Kural olarak, İİK’nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğü’ne (İflas Dairesine) aittir.
Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK’nın m.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194). İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1) İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Somut olaydaki alacak davası da bu tür davalardandır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir.
Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalara gelince: iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, (md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut uyuşmazlık incelendiğinde; menfi tespit davasının iflasın açılması ile durması gereken davalar arasında olmasına ve davalı şirketin iflasına karar verilmiş olmasına rağmen, mahkemece ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar yargılamanın durdurulmasına karar verilmediği gibi, ikinci alacaklılar toplantısı sonucunda iş bu dava hakkında ne gibi bir karar verildiğinin araştırılmadığı, davaya devam edilmesi kararı alınıp alınmadığının belirlenmediği, müflis şirket müdürü …’ın verdiği vekalet üzerine Av. …’ın müflis vekili olarak kabul edilmek sureti ile yargılamaya devam edildiği, kararın da müflis vekiline tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. İflas ile duran davalara gerek müflisin, gerek müflisin vekilinin huzuru ile devam edilmesi halinde, iflastan sonra yapılan usul işlemleri iflas masasına karşı hükümsüzdür. Dairemizce, dava takip yetkisinin dava şartı olduğu gözetilerek, ilk derece mahkemesince, İİK’nın 194. maddesi uyarınca işlem yapması, bu bağlamda davaya devam edilmesine karar verilmiş ise, iflas idaresi temsilcilerinin kimler olduğunun tespit edilmesi, tek başına mı yoksa, birlikte mi iflas idaresini temsile yetkili olduklarının araştırılması, iflas idaresi temsilcilerinin birlikte temsile yetkili olduklarının anlaşılması halinde iflas idaresi temsilcilerinin tamamının duruşmaya davet edilmesi sureti ile, davayı takip yetkisinin iflas idaresi temsilcileri veya vekillerinin olduğu da gözetilerek yargılamanın sürdürülmesi, kararın da iflas idaresi temsilcilerine veya vekilleri bulunması halinde iflas idaresi temsilcilerinin vekillerine tebliğ edilmesi için, HMK’nın 353/(1)-a.4. maddesi gereğince, istinaf itirazlarının esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre, sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … nolu kararının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-4 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır