Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/49 E. 2022/1218 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/49 Esas
KARAR NO : 2022/1218 (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın Kaldırılarak Gönderilmesi HMK 353-1-a-6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2020
NUMARASI : 2014/1867 Esas-2020/478 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/12/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 24.12.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı şirket ile davalılar ….Şti.- ……. … İş Ortaklığı arasında 05.07.2013 tarihinde “… Alt Yapı Kanalizasyon İnşaatına Ait Yüklenici – Alt Yüklenici Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede müvekkili davacının,… 04.12.2012 tarihinde ihalesi yapılan ve davalıların ihalesini aldığı … alt yapı kanalizasyon işlerini geçici kabule hazır hale getirmeyi, davalıların da İdare ile yaptıkları ana sözleşme bedeli olan 2.245.911,00 TL’den % 8 kesinti uygulayarak ortaya çıkan 2.066.240,00 TL (KDV hariç)’yi müvekkili davacıya ödemeyi üstlendiğini, idare tarafından sözleşme içeriğinde bazı imalatlardan sonradan vazgeçildiğini ve sözleşme bedelinin altında imalat yapıldığını, sözleşmeye göre ödemelerin hakediş tutarlarının davalıların hesaplarına yatırıldığı andan itibaren 1 gün içerisinde müvekkilinin hesabına geçirilmesi suretiyle yapılmasının kararlaştırıldığını, müvekkili davacının edimlerini yerine getirdiğini ve işi tamamladığını,… Bankasının bugüne kadar yapılan işin karşılığı olarak davalılara 9 adet hakediş ödediğini, davalıların ise müvekkili davacının hesabına aktarılması gereken ödemeleri süresinde yapmadıkları gibi devamlı eksik aktardıklarını, son aldıkları 9. hakediş tutarından ise sadece 65.000,00.TL ödeme yaptıklarını, müvekkili davacının yapmış olduğu 300.m.lik kanalizasyon işinin 9 numaralı hakediş bedeline dahil edilmediğini, yaklaşık 17.000,00 TL lik bu imalat bedelinin hakedişe dahil edilmemesinin davalıların sorumluluğunda olduğunu ve bu bedelin de imalat bedeli olarak hüküm altına alınması gerektiğini, ihale makamının kusuru nedeniyle süre uzatımı yapıldığını, bu durumdan kaynaklanan fiyat farkının da müvekkiline ödenmesi gerektiğini, taleplerine ilişkin davalılara Ankara 25. Noterliğinden 25.07.2014 tarihli ihtarname gönderildiğini, ancak ödeme yapılmadığını ileri sürerek; davalılarca sözleşme gereği hakkedişlere göre alınıp müvekkili davacıya ödenmeyen, imal edildiği halde hakedişe yansımayan ve süre uzatımı sebebiyle oluşan fiyat farkı alacaklarına karşılık şimdilik toplam 100.000,00 TL’sinin ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 05.01.2016 tarihli dilekçesinde taleplerini açıklamış olup, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, sözleşme dahilinde yapılan ölçümlenmeyen 300 metrelik kanalizasyon işi için 17.000,00 TL, işin gecikmesi nedeniyle süre uzatım ücreti için 1.000,00 TL, 9. hakediş ve daha önceki hakkedişlerden ödenmeyen bakiye alacaklar için 82.000,00.TL’nin tahsilini istediğini belirtmiştir. 
Davacı vekili 28.01.2015 tarihli dilekçe ile davalılardan … ….-… adını … olarak düzeltilmesini talep etmiş, mahkeme talebi kabul etmiştir. Davacı vekili 11.08.2015 tarihli dilekçesi ile davalılardan … yönünden davayı atiye terk ettiğini beyan etmiştir.
YANIT:
Davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının üstlendiği işi imzalanan sözleşme uyarınca yapmadığını, kanalizasyon işinin büyük bölümünü müvekkili firmanın tamamladığını, davacının işe başladıktan kısa bir süre sonra işi durdurduğunu,… Bankası’nın müvekkiline işe devam etmesi için uyarıda bulunduğunu, bunun üzerine davacıya işi durdurma sebebi sorulduğunda, davacının, ellerinde tranzon isimli makine olmadığını, temin edildiğinde işe devam edileceği cevabının verildiğini, aradan uzun zaman geçmesine rağmen işin devamı için gerekli araçların satın alınmadığı gibi davacının, üstlendiği işi başka bir firmaya yaptırmaya çalıştığını öğrendiklerini, bunun üzerine müvekkili firma ile davacı alt yüklenicinin, alt yüklenici davacının üstlendiği işi birlikte tamamlama kararı aldıklarını, davacı ile birlikte bir patlatma firması ile anlaşarak kanalizasyon işine devam ettiklerini, Soğucak Mahallesi’nin delik delip patlatma işini davacı firmanın, Güneşli Mahallesi’nin delik delip patlatma işini de müvekkili firmanın yaptığını, bu hususların… Bankası kontrol mühendisi …’ın bilgisi dahilinde olduğunu, davacı firmanın üstlendiği iş için kullandığı malzemeleri … satın alınan malzemelere davalı firma yetkililerinin kefil olduğunu, alt yüklenici tarafından alınan malzemelerin parasının bir çoğunun müvekkili tarafından karşılandığını, alt yüklenici yetkilisi …’in son hakkedişten hissesine düşen miktarı aldığını, davalı firmalardan hak ve alacağının olmadığını beyan ettiğini, üstlenilen işin geçici kabulünün de …Şti.nin yaptırmasını istediğini, Kamber Yurdakurban’ın alt yüklenici firmanın, …Şti.ne verdiği 200.000,00 TL tutarlı bonoyu tanıklar huzurunda …’e teslim ettiğini, görüntü yapan firmaya ödenmesi gereken para alt yüklenici tarafından ödenmeyince bu paranın …Şti. tarafından ödendiğini, işin geçici kabullerinin …Şti. tarafından yapılarak işin tamamlanmaya çalışıldığını, davacının davalılardan hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 tarih 2014/1867 Esas 2020/478 Karar sayılı kararında özetle; Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkindir.
Mali müşavir ve hukukçu bilirkişiden alınan 09/06/2016 tarihli rapordan özetle, ” Davacının 9.hakediş ve daha önceki hakkedişlerden ödenmeyen bakiye alacakları için talep edebileceği tutarın, sunmuş olduğu ticari defter ve kayıtlarına göre 159.511,47 TL olduğu, ancak davacı vekilinin 05.01.2016 tarihli dilekçesinde bu kalem alacak talebi yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 82.000,00 TL istediğini belirtmesi nedeniyle bu kalem alacağı ile ilgili olarak 82.000,00 TL talep edebileceği, davacının alacağı kendi ticari defter kayıtlarına göre hesaplanmış olup, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının mahkemece incelenmesine karar verilmesi halinde bu inceleme sonuçlarına göre davacının bu kalem alacak miktarının değişebileceği, davacının 300 metrelik kanalizasyon işi ile ilgili olarak mahkemece yerinde keşif yapılmasına karar verilerek teknik bilirkişi incelemesi ile belirtilen imalatın yapıldığının bilirkişi tarafından saptanması halinde yine teknik bilirkişinin belirleyeceği imalat bedeline davacının hak kazanacağı, dosya üzerinden yapılan incelemeyle bu konuda bir sonuca varılamayacağı, davacının süre uzatımı sebebiyle oluşan fiyat farkının da hesaplanarak hüküm altına alınması talebinin yerinde olmadığı, ” şeklinde kanaat bildirildiği,
Nitelikle hesap uzmanı ve inşaat mühendisi bilirkişiden alınan 20/01/2020 rapordan özetle, davacının yaptığı iş nedeniyle yaptığı hak edişler düşüldüğünde (1.753.062,78 TL-1.159.748,72 O TL) 593.314,06 TL dava tarihi itibariyle alacaklı olduğunun hesaplandığı, talebin 83.000- TL (19.12.2014 ten itibaren) + 77.511,47 TL (13.06.2016 ten itibaren) = 160.511,47 TL olduğu, ” şeklinde kanaat bildirildiğini,
Taraflar, 05.07.2014 tarihli sözleşme ile …’na ait kanalizasyon şebekesi işinin yapılması konusunda anlaştıklarını, davacı sözleşme ile üstlendiği işi tamamladığını bu nedenle sözleşme ücretini talep ettiklerini, davalı ise davacının işi eksik yaptığını, kendisinden malzeme alındığını, işlerin davacı tarafından tamamlanmaması nedeniyle işin bir kısmının bizzat tamamlandığını, bu nedenle herhangi davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını beyan etmiştir.
Dosyaya hakediş dosyası getirtilmiş, yerinde keşif yapılmış ve alacağa ilişkin bilirkişi raporları temin edildiğini, dosyaya alınan bilgi ve belgelerin incelendiğini; 22.12.2015 tarihli kesin kabul noksanlıklarına ilişkin tutanakta; “ancak 668-674 nolu bacalar arasındaki borular oluşan sel nedeniyle kırılmış olup, bacalar taş ve kumla dolarak çalışmaz duruma gelmiştir. Gerekli onarımın yapılması gerekmektedir. “
09.03.2017 tarihli mahallinde yapılan keşif tutanağının incelendiğini; davalı tarafından “işe başladı arkadaşlar, yapmadılar ben ihtar çektim, drenjır diye bir makine getirceklerini söylediler, süre kalmayınca… bankasının ve belediye başkanının devreye girmesiyle …’ı taşeron olan davacı yaptı. … güneşli mahallesi’nde firma olarak yaptım, dolayısıyla 1. Hakediş bölgesi dışındaki tüm bölgeler davacı firma tarafından yapılmamıştır. Davacı firma işin tamamını bitiremediği için geçici kabulü firma olarak bana yaptırdılar. Eksik bildirdikleri yeri ben yaptım, kesin kabulden önce hatalı çıkan yerleri resmi yazı ile bana yaptırdılar.” şeklinde beyanda bulunduğunu, dosyada bulunan Elbistan 2. Noterliğinin 18.08.2014 tarih, … yevmiye nolu davalının keşide ettiği ihtarnamede “Bakış Mahallesi’nde yapılan kanalizasyon işinin… bankası tarafından kabulü yapılmadığından ve söz konusu işte eksiklik bulunduğundan hesaplama görülmesi gerekmektedir” şeklinde ihtarname gönderildiği anlaşılmıştır.
Bu ihtarnameler davalının cevap dilekçesindeki davacının işi eksik yaptığını destekler mahiyettedir. Davacının tüm işleri kendisinin tamamlamadığı, davalının işlerin çoğunu tamamladığı anlaşılmıştır.
Ayrıca yeni yapılan kanalizasyon şebekesi kesin kabul tutanağında da belirtildiği gibi ilk taşkında zarar görmüştür. Bu haliyle davacının işini standartlara uygun da yapmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle davacının davası bu haliyle kabul edilebilir nitelikte olmadığından reddine dair karar verilmiştir
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 30.11.2020 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle;
Hukuka uygun olmayan Mahkeme kararının istinafen kaldırılması ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak davalarının kabülüne karar verilmesini talep ettiklerini, davanın eser sözleşmesine ilişkin olduğunu,
Müvekkili davacı şirket ile davalılar ….Şti.- … …. … iş ortaklığı arasında 05.07.2013 tarihinde “… Alt Yapı Kanalizasyon İnşaatına Ait Yüklenici – Alt Yüklenici Sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmede müvekkilinin… 04.12.2012 tarihinde ihalesi yapılan ve davalıların ihalesini aldığı … alt yapı kanalizasyon işlerini geçici kabule hazır hale getirmeyi, davalıların da İdare ile yaptıkları ana sözleşme bedeli olan 2.245.911,00 TL’den % 8 kesinti uygulayarak ortaya çıkan 2.066.240,00 TL (KDV hariç)’yi müvekkili davacıya ödemeyi üstlendiklerini, idare tarafından sözleşme içeriğinde bazı imalatlardan sonradan vazgeçildiğini ve sözleşme bedelinin altında imalat yapıldığını, müvekkilinin şantiyeyi terk tarihinde imalatlarını bitirdiğini ve hak edişin ödenmeye hazırlandığı son iş (10. Hak ediş) hariç öncesinde 9 hak ediş yapılmış olup sözleşme tarihi itibariyle 2 hak edişlik imalat bitirildiğinden 2. hak ediş sonrası ve 10. hak ediş dahil tüm imalatların müvekkili tarafından yapıldığını, bu hususun gerek mahallinde yapılan keşifler gerekse de alınan bilirkişi raporları ile sabit olup hukuka olan güven ilkesi gereği tüm dava sürecinin yakından takip edildiğini, tanıklarının dinlenmek için hazır edilmiş olduğunu, dava dosyası bir kaç defa karar aşamasına geldiği halde yeniden eksikliklerin tamamlandığını, her defasında haklılıklarının ispat edildiğini, gelinen aşamada mahkemeden sürpriz bir karar çıktığını ve davalarının reddedildiğini, ret gerekçelerini tek tek ele alınacak olursa, mahkemenin dayanağı kesin kabul tutanağındaki sel sebebiyle küçük bir kısımda oluşan (668-674 numaralı bacalar arası yaklaşık 300 metrelik bölüme tekabül eder. Tüm pis su kanal işinin boyu 30.000 metreden fazladır.) hasar olup bunun işin düzgün yapılmadığı anlamına geldiğini belirttiklerini, müvekkilinin geçici kabul aşamasından önce şantiyeden çıkarıldığını, geçici kabulün 17-07-2014’te yapıldığını, kesin kabulün ise 22-12-2015 tarihinde yapıldığını, geçici kabulde davalı şirket müdürünün de imzası olup her şeyin uygun ve çalışır olduğunun tespitinin yapıldığını, kesin kabulde ise sadece 668-674 bacalar arasındaki boruların sel nedeniyle arızalandığının tespit edildiğini, davalıya 30 gün süre verildiğini ve onarım maliyeti olarak da 25.000,000 TL tespiti yapıldığını, davalı şirket yetkilisinin geçici ve kesin kabulü ve tüm hak edişleri ihtirazi kayıt koymadan imzaladığını, davalının davaya cevap dilekçesinde de yapılan işle ilgili ayıp itirazı bulunmadığını, tersten okunsa bile; müvekkilinin kesin kabulde tespiti yapılan ve kendisine bildirilmeyen (ki sel baskını yani doğal afet sebebiyle oluştuğu açıkça zikredilen) küçük bir bölgedeki hasarı bilemeyeceğini, yine kaldı ki; müvekkilinin sözleşmeyi 2. hakediş imalatlarından sonra aldığından burada zikredilen sel baskını sebebiyle bozulan alanın ilk iki hakediş esnasında yapılıp yapılmadığının da tespit edilmediğini, bahsi geçen hasarın sel baskını (doğal afet) sebebiyle meydana geldiğinin açık olarak kesin kabul tutanağında yazılı iken mahkemece bunun hatalı imalat olarak değerlendirilmesinin hukuka uygun olmadığını, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla 30.000 metreden fazla imalata karşılık 200-300 metre arasındaki bir mesafede ve basit onarımla düzeltilecek (değeri 25.000,00 TL olarak tespit edilmiştir.) sel hasarının onarımına karşılık yaklaşık 500.000,00 TL tutarındaki alacaklarının reddedilmesinin elbette hukuka uyarlı olmadığını, öz olarak davalının, sel baskını hasarının onarımı ile ilgili müvekkiline bildirimde bulunmadığını; bu onarımı kendi yapmışsa takas definde bulunmadığı gibi bir karşı dava da açmadığını, hatta davalının dava dosyasının hiç bir aşamasında dile dahi getirmediğini, öte yandan gerekçenin 2. kısmında davalı tanığı olmayan (davalı şirket müdürünün beyanları gerekçeye esas alınmıştır.) ve keşif anında bu beyanları kabul etmediklerini söyledikleri şirket müdürünün beyanlarının gerekçeye esas alındığını, bu kişinin tanık olmadığını, isticvap ta edilmediğini, kaldı ki neden onun sözünün kendi sözlerinden üstünde tutulduğunu, hatta onların sözünün kendi yazılı belgelerinin üstünde tutulduğunu, bunları da anlamanın mümkün olmadığını, davalı tarafın, tanıklarının hiç birini keşifte hazır edip dinletmediklerini, kaldı ki keşifte tüm kanalizasyon sisteminin kilometrelerce faal ve düzgün imal edildiğinin tespitinin yapılmış ve raporda zikredildiğini, davalının bir kısım imalatı kendisinin yaptığını ileri sürdüğünü ama yazılı delil sunmadığını, bunun sadece kendi sözlü beyanı olduğunu, yine davalı yanın bir kısım malzemeyi sattığını söylese de malzeme faturalarından kabul ettiklerinin ticari defter incelemelerinde görüldüğünü, iade ettikleri davalı faturasının ise ticari defterlerinde olmadığını, davalının bu fatura ile ilgili de ne takas definde bulunduğunu, ne de karşı alacak davası açtığını, bu faturadaki malları teslime ilişkin yazılı bir belge de sunmadığını, hal böyle iken her türlü yazılı belge, keşif, ticari defter, sözleşme vs şekilde ispatladıkları alacaklarının sürpriz ve hukuki dayanaktan yoksun bir takım gerekçelerle reddinin kabulünün mümkün olmadığını belirterek istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, davalı iş ortaklığının dava dışı iş sahibi olan … Bankasından ihale yoluyla aldığı, … alt yapı kanalizasyon işlerinin alt yüklenici davacıya verilmesi konusunda taraflar arasında 05/07/2013 tarihli taşeronluk sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme kapsamında davacının 3. hakedişten itibaren 10. hakedişe kadar tüm imalatlarının yapımının tamamlandığı, ancak yüklenici olan davalı ortaklığı dava dışı iş sahibinden tüm hakediş ödemelerine aldığı halde davacıya sadece yaptığı işlere ilişkin hakedişler karşılığı 65.000,00 TL ödeme yaptığı, kalan bakiye hakediş bedelinin ödenmediği, yine davacı taşeron tarafından yapılan 300 metrelik kanalizasyon işinin 9 numaralı hakediş bedeline dahil edilmediğinden bu bedelin de davalıdan tahsili gerektiği, dava dışı ihale makamının kusuru nedeniyle süre uzatımı verildiğinden bu durumdan kaynaklanan fiyat farkının da ödenmesi gerektiği belirtilerek ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 300 metrelik kanalizasyon işi için 17.000,00 TL, işin gecikmesi nedeniyle süre uzatım talepleri için 1.000,00 TL. ve hakedişleri için 82.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile, hakediş alacakları için talep ettikleri 82.000,00 TL alacaklarını ıslah etmek suretiyle toplam 159.511,47 TL alacağın davalılardan tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili davaya cevabında, yapılan işte ayıp ve eksiklikler bulunduğunu, bunları davacı ile birlikte müvekkillerinin tamamladığını, davacı adına malzeme alımı yapıldığını, bedelleri müvekkilleri tarafından ödendiğinden malzeme bedellerinin davacının iş bedeli alacağından düşüldüğünü, yapılan ödemeler sebebiyle de davacının alacağının kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, yukarıda belirtilen gerekçelerle davacının işi eksik yaptığı, işleri kendisinin tamamlamadığını, davacının yapması gereken işlerin çoğunun davalı tarafça tamamlandığı, kanalizasyon şebekesinin, kesin kabul tutanağında da belirtildiği gibi ilk taşkında zarar gördüğü, bu haliyle davacının işi standartlara uygun da tamamlamadığını gösterdiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş bu karara karşı davacı vekilinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Yargılama aşamasında mahkemece, mali müşavir ve hukukçu bilirkişilerden oluşan kuruldan rapor alınmış, 09/06/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile, mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen ve inşaat mühendislerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi kurulundan alınan 09/03/2017 tarihli rapor ile ek rapor ve son olarak inşaat mühendisi ve nitelikli hesap uzmanı bilirkişi kurulundan oluşan bilirkişi kurulundan alınan 20/01/2020 tarihli son rapor ve ek raporlarda davacının yaptığı ve mahallinde yapıldığı tespit edilen imalat bedelleri alacağının taraflar arasında düzenlenen hakediş belgelerine göre hesabı yapılarak ve davacı tarafından davalının adına yapıldığını kabul ettiği ödemelere ilişkin fatura bedellerinin ve SGK ödemelerinin mahsubu sonucunda davacının ödenmeyen imalat bedeli alacağının 426.691,83 TL olduğu, davacı tarafın 300 metrelik kanalizasyon işi de dahil olmak üzere toplam iş bedeli alacağının talebiyle bağlı kalınarak 159.511,47 TL olduğu, davalının, davacının işini eksik ve ayıplı olarak yaptığını, bu sebeple sözleşme kapsamındaki işlerin bir çoğunun kendileri tarafından tamamlandığını belirtmiş ise de, tarafların sözleşmenin 21. maddesinde taşeronun edemini sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirmemesi halinde izlenecek prosödürü açıkça göstermiş olduklarını, davalının, sözleşmede gösterildiği şekilde davacıyı uyardığına ilişkin dosyaya ihtarname veya ihtarnameler sunmadığı, davalının davacıya hitaben yazıldığı söylediği 30/10/2013 tarihli faks yazısının davacıya tebliğine dair belgesinin bulunmadığını, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenini feshedildiği iddia ve ispat edilemediğinden yapımı tamamlanan sözleşme konusu işlerin davacı taşeron tarafından yapıldığının kabulünün gerektiği, yine davacının kabul etmediği ve davalı tarafından davacı adına yapıldığı söylenen ödemelere ilişkin fatura bedellerinin davacı alacağından mahsubunun mümkün olmadığı, …Bankasının gerekli şartlar içinde davalıya süre uzatımı verdiği, süre uzatımı verilmesinde davalının herhangi bir kusurunun olmadığı, sözleşmenin 13. maddesinde alt yükleniciye fiyat farkı verilmeyeceğinin açıkça yazıldığı, bu sebeple davacının fiyat farkı verilmesi talebinin yerinde olmadığı ve 20/01/2020 tarihli son bilirkişi kurulu raporunda davacının ödenmeyen bakiye hakediş miktarının dava tarihi ile 593.314,06 TL olduğu, davacı talebinin ise fiyat farkı alacağıyla birlikte 160.511,47 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Mahkemece, konunun uzmanı teknik bilirkişilerden rapor alınmasına karar verildiği ve düzenlenen bilirkişi raporlarında davacı alacağının yukarıda anlatıldığı şekilde belirlenmiş olmasına rağmen mahkemece bu raporlara neden itibar edilmediği gerekçeleriyle açıklanmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması sebebiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmüştür.
Zira, taşeronluk sözleşmesine konu işlerin davacı taşeron tarafından eksik ve ayıplı olarak ifa edildiğine dair mahkemenin kabulü, dosya kapsamı ile uyuşmamaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir. Nitekim; Yargıtay kapatılan 15. Hukuk Dairesinin ve 6. Hukuk Dairesinin istikrar bulmuş içtihatlarında kabul edildiği üzere, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edilir. Ancak, sözleşme feshedilmiş ve işin üçüncü kişiye yaptırıldığı ileri sürülmüşse, bu kez karine, üçüncü kişi yararına oluşmaktadır. Elbette, her iki durumda da, bu karinelerin aksini ileri süren tarafın, bu savunmasını kanıtlanması mümkündür.
Somut olayda davacı sözleşme kapsamındaki işleri bitirerek teslim ettiğini iddia etmiş mahkemece yapılan keşif ve alınan bilirkişi kurulu raporlarında taşeronluk sözleşmesine konu imalatların eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde tamamlanmış olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme feshedilmeyip ayakta kaldığından bu sözleşmeler kapsamında kalan işlerin tümüyle taşeron tarafından ifa edildiği karine olarak kabul edilir. Bu karinenin aksini savunan davalı yüklenicinin bu savunmasını yasal delillerle ispatlaması gerekir, dosya kapsamı itibariyle işin davalı yüklenici tarafından tamamlanmadığına dair bir belge ya da tespit bulunmamaktadır. Bu sebeple dosya kapsamına uymayan gerekçeler ile tamamlanan işin davalı yüklenici tarafından tamamlandığının kabulü gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yine mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesine göre özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden taraf defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak ve mahallinde keşif yapılmasının ardından bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, bilirkişi kurulu raporlarında da davacının dava tarih itibariyle bakiye alacağının yukarıda belirtildiği şekilde saptama yapılmış olup, hakim HMK’nın 282. maddesi gereğince bilirkişinin görüşü ile mutlak olarak bağlı olmayıp, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir ise de, mahkemece bu değerlendirmenin ne şekilde yapıldığı, hangi delil ve gerekçeyle bilirkişi raporunun bu bölümüne katılınmadığı belirtilmesi gerekirken herhangi bir neden gösterilmeden sözkonusu bilirkişi raporlarına itibar edilmemesi ve HMK’nın 281/2. maddesi hükmünce ek rapor alınmaksızın ya da 281/3. maddesine göre bu konuda yeniden seçilecek bilirkişiden rapor alınmaksızın davanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır. (Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesinin 2018/2931 Esas ve 2019/3739 Karar sayılı ilamı)
Davacı vekili 28/01/2015 tarihli dilekçeleri ile, davalılardan … yönünden davayı atiye terk ettiklerini beyan etmiş mahkemece de bu beyan üzerine bu davalıya tebligat yapılmasından vazgeçilerek yargılamaya devam olunmuş, ancak sonuçta her iki davalı yönünden de geçerli olacak şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı değişik şekillerde davasını takipten vazgeçebilir. Davanın geri alınması da bunlardan biri olup, davacı hakkından feragat etmemekte, ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak şimdilik davayı takip etmeyerek geri almaktadır. Davanın geri alınması ile dava baştan itibaren açılmamış sayılır ve sonuçları ortadan kalkar. Davanın geri alınabilmesinin koşulları 6100 sayılı HMK’ nın 123. maddesinde belirtilmiştir. Anılan madde uyarınca “Davacı hüküm kesinleşinceye kadar ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir.” Davalının açık rızası dışında davayı geri alma yasağı bulunmaktadır. Davalının açık muvafakatinin bulunması halinde davanın esası hakkında bir karar verilmez.
Somut olayımızda davacı vekilinin davalı … yönünden davayı atiye terk ettiklerini beyan etmesi üzerine, bu beyanın bu davalı hakkındaki davanın takip edilmemesi mi yoksa bu davalı hakkındaki davanın geri alınması mı olduğu değerlendirilmeden ve davanın geri alınması mahiyetinde olarak kabul edilmesi halinde davalının açık rızasının alınması gerektiği buna göre davanın geri alınması mahiyetinde ise davalıya tebligat yapıldıktan sonra davanın geri alınmasına bu davalının açıkça muvafakatının olup olmadığının sorulması, “atiye terk” beyanının, bu davalı hakkındaki davanın takip edilmemesi mahiyetinde olduğunun kabulü halinde ise bu davalı hakkındaki dosyanın işlemden kaldırılması ve üç aylık yenileme süresi içeresinde yenilenmemesi halinde bu davalı hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden tebligat yapılmayan davalı yönünden de hüküm kurulmuş olması sebebiyle de mahkeme kararının kamu düzenine ilişkin olarak yapılan istinaf değerlendirmesi sonucunda kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, mahkemece, yukarıdaki hususlar değerlendirilmek suretiyle ve gerekirse yeni bir bilirkişi kurulundan önceki bilirkişi raporlarına yapılan itirazların da değerlendirilmesi suretiyle rapor alındıktan sonra ve davalı … yönünden davanın “atiye terkinin” hukuki nitelendirilmesinin de yapılmasından sonra sonucuna göre talep hakkında işlem yapılarak toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle yeni bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-.Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/10/2020 tarihli ve 2014/1867 Esas 2020/478 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın mahiyeti gereği istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan 3.040,00 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5- Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır