Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/40 E. 2022/1130 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

…. (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın Kaldırılarak Gönderilmesi /HMK m.353/1-a-6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/09/2020
NUMARASI : ….

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … e- tebligat
DAVALI : … …
VEKİLİ : Av. … e tebligat
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 06/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/12/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında mahkemece davanın kabulüne, dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, yapılan istinaf başvurusu sebebiyle dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 13/11/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı …’ın taşeron olarak karşı taraf işveren … … Ltd. Şti. İle 15/08/2016 tarihinde … adresinde yapılacak olan … … dekorasyon ve elektrik işlerinin yapılması hususunda anlaştıklarını, davacının üzerine düşen sorumluluğunu metraj ve projelere uygun olarak yaparak yerine getirdiğini ve işyerini eksiksiz ve kusursuz bir şekilde işverene teslim ettiğini, işverinin anlaşılan tutar üzerinden dökümü ve makbuzlarda belirtildiği üzere 306. 574,17 TL ödeme yaptığını, arta kalan tutarı ödemediğini, yapılan imalatların yıpranma ve zarar görme ihtimalleri de bulunacağından, ileride davacı aleyhine telafisi güç zararların doğmaması açısından yapılan imalatların ve bedellerinin tespiti için Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/23 D.iş dosyası ile delil tespiti yapıldığını, davalının bilirkişi raporuna yapılan imalatın miktarı ve cinsi bakımından herhangi bir itirazları bulunmayıp, malzeme bedelleri, inşaat genel giderleri ve genel kar yönünden itirazlarda bulunulduğunu, tespit davasında kullanılan malzeme cinsi ve miktarlarının açık olduğunu, ancak … uyarınca malzeme bedellerinin düşük yazıldığını, özel poz içeren malzeme fiyatları için ise örnek değer tespiti yapılmadığını, … İşleri Genel Şartnameleri hükümlerince eseri oluşturan şirkete %25 müteahhitlik kârı belirlendiğini, genel tutar üzerinden davacıya kâr ödenmesi gerektiğini, toplam bedel üzerinden davacıya %10 Genel inşaat gideri ödenmesi gerektiğini, genel inşaat gideri kapsamında nakliyeler, bekçi ücreti, yemek ücretleri, iş güvenliğine ait yapılan masraflar, işle ilgilenen davacının yol masrafları gibi birçok ödeme kalemini kapsadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 133.000,00 TL iş bedeli, 50,00 TL İnşaat Genel Giderleri ve … Birim Fiyatlarına göre tespit edilecek kar payından şimdilik 50,00 TL kâr toplamı olmak üzere toplam 133.100,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacıya ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin yokluğunda yapılmış olan tespit bilirkişi raporuna taraflarınca itiraz edildiğini, bu raporun davaya dayanak ve delil oluşturmasının hukuken mümkün olmadığını, söz konusu tespit dosyasına da raporda tespit edildiği belirtilen işleri, yapım bedellerini, birim fiyatları ve hesaplanan rakamları kabul etmediklerini bildirmiş olduklarını, bilirkişi raporunda davalı şirkete ait işyerinde yapıldığı iddia edilen işlerin tespit isteyen tarafından yapıldığı/yaptırıldığına ilişkin somut hiçbir delil bulunmaksızın, taşınmazda bulunan imalatların tespit isteyen tarafından yapıldığının kabulüyle değerlendirme ve hesaplama yapıldığını, davacının iddia ettiği işlerin davalı şirket tarafından başka bir firmaya yaptırıldığını, buna ilişkin fatura ve diğer bilgi ve belgelerin dosyaya sunulacağını belirterek davanın reddi ile yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/09/2020 tarih 2017/817 Esas 2020/409 Karar sayılı kararında özetle; Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereğince, edimin yerine getirildiği ve sözleşme gereğince kararlaştırılan ücretin ödenmediğinden bahisle eksik ödenen ücretin tahsili istemidir. Davalı ise; işin eksik yerine getirildiği savunmasında bulunmuştur.
Taraflar arasında her ne kadar davalı yazılı eser sözleşmenin varlığını ve bedele ilişkin iddiaları kabul etmemekle beraber, eser sözleşmenin varlığına ilişkin uyuşmazlık yoktur. Tarafların tacir olması ve işin kapsamı nazara alındığında iş her iki taraf açısından da ticari iş niteliğinde olduğundan mahkememiz görevlidir. Mahkememizin yetkisine itiraz edilmemiştir. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık; taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereğince davacının edimini yerine getirip getirmediği, davacının ediminin tamamını yerine getirmemiş ise, ücretinin tamamını hak edip etmediği, hak ettiği ücret miktarınca ödeme yapılıp yapılmadığı, eksik ödeme var ise ne miktarda ücret talep edebileceğini, davacının eksik ve hatalı işler yapıp yapmadığı, eksik ve hatalı iş yaptığının kabulü halinde alacak miktarını ne miktarda etkileyeceğine ilişkidir.
Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesine, Ankara 15. İcra Dairesine, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesine,….. ile davalı tanığı … mahkememizce dinlenmiş, taraflar ticari defterlerinin yerini bildirmiş, davalının BA formları getirtilmiş, Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/23 D.İş dosyası getirtilmiş, dosya, belgeler ile birlikte bilirkişi heyetine gönderilmiş, 24/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…… olarak nitelendirilen … Dünyası isimli işyerinde yapılan imalatlar ile ilgili olarak, davacı ve davalı arasında yapılan yazılı bir sözleşmenin mevcut olmadığı, ancak dosya içerisinde yer alan muavin cetvelinden davacıya yapılmış olan ödeme belgelerinden (tediye makbuzları ve çekler), metraj analizinden ve Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/23 D.İş sayılı dosyasında mahallinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 16/08/2017 tarihli bilirkişi raporu ile Ankara 15. İcra Dairesinin 2018/2354 Esas sayılı dosyasından yapılan imalatların davacı tarafından gerçekleştirilmiş olduğu, davacı tarafından yapılan bu tür imalatların götürü usulü işlerden olduğundan, serbest piyasa rayiçleri ile değerlendirilmesi gerektiği, taraflar arasında yapılan imalatların … birim fiyatları ile yapılacağına dair yazılı herhangi bir sözleşme olmadığından, birim fiyatlar %25 müteahhit kârının içerisinde yer alan %10 genel gider kaleminden davacıya ödenecek bir miktarın olmadığı, davacı tarafından dava konusu taşınmazda yapılan imalatların dava tarihi itibariyle serbest piyasa rayiçleri ile bedellerinin; inşaat yönünden KDV dahil 338,884,20 TL olarak, elektrik yönünden KDV dahil 89.371,78 TL olarak hesaplandığı”görülmüşür.
Dosya başka bir heyete tevdi edilerek tarafların defterleri incelenerek ve önceki bilirkişi raporu ile tarafların itirazları da tartışılarak rapor düzenlenilmesi istenilmiş, 09/01/2020 tarihli raporda; “taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme bulunmadığı, dava konusu yerde davacı … tarafından tadilat ve dekorasyon çalışması yapıldığı kanaatine varıldığı, davalının, davacının kendisi tarafından yapıldığını iddia ettiği işlerin başka kişilere/firmalara yaptırıldığına ilişkin bilgi, belge ve faturalar denilmesine rağmen, dilekçe ekinde ve dosya kapsamında herhangi bir belge ve faturanın bulunmadığı, yapıldığı bildirilen işlerin değerlendirilmesinin serbest piyasa rayiçleri dikkate alınarak yapıldığı, bu nedenle müteahhitlik karı ve genel gider kalemine ilişkin ödenecek herhangi bir miktar olmadığı, hesaplaması yapılan davacının yaptığı işler tutarının KDV dahil 459.239,16 TL olduğu, davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin toplamının 306 574,17TL olduğu, davalı tarafından yapılması gereken ödeme tutarının KDV dahil 152.664,99 TL olduğuna” dair görüş bildirildiği görülmüştür.
Eser Sözleşmeleri sözleşme serbestisi çerçevesinde yazılı yapılabileceği gibi sözlü şekilde de yapılabilir. Bu nedenle taraflarca sözleşmenin varlığının kabul edilmiş olması durumunda sözleşmenin yazılı yada sözlü olması sonuca etkili değildir. Sözleşmenin sözlü olması durumda ise iş bedelinin ispatı yükleniciye aittir. Davalının itirazı sözleşmenin varlığına değil davacının edimini tam olarak yerine getirip getirmediğine dayalıdır. Taraflarca itiraz edilmeyen defter kayıtları ve tanık beyanlarında ve değişik iş dosyasında yapılan bilirkişi raporu ve dosyamızda alınan bilirkişi raporlarında, davacı tarafından sözleşme kapsamında davalıya yapılan iş bedelinin 459.239,16 TL olduğu, edimin bu çerçevede yerine getirildiği, davalının davacıya 306 574,17 TL ödeme yaptığı, kalan bakiye borcun 152 664,99TL anlaşılmakla davanın kabulüne, 133.100,00 Tl’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 02/12/2020 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle; davacı … … tarafından, müvekkili … … Ltd. Şti. İle 15/08/2016 tarihinde … adresinde yapılacak olan … … dekorasyonunun yapılması hususunda anlaşma yapıldığını, davacının üzerine düşen sorumluluğunu metraj ve projelere uygun olarak yaparak yerine getirdiği ve işyerini eksiksiz ve kusursuz bir şekilde işverene teslim ettiği iddiasıyla huzurdaki davanın derdest edildiğini ve 133,100,00TL olduğu iddia edilen iş bedelinin müvekkili şirketten tahsilinin talep edildiğini, yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verildiğini, yasaya, usule ve emsal yargı kararlarına aykırı olarak tesis edilen Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/817E., 2020/409K. sayılı ve 11.09.2020 tarihli kararının kaldırılmasının gerektiğini, şöyle ki;
Öncelikle, yerel mahkeme tarafından “Eser Sözleşmeleri” nin sözleşme serbestisi çerçevesinde yazılı yapılabileceği gibi sözlü şekilde de yapılabildiğini, bu nedenle taraflarca sözleşmenin varlığının kabul edilmiş olması durumda sözleşmenin yazılı ) olmasının sonuca etkili olmadığını, sözleşmenin sözlü olması durumunda ise işin ispatının yükleniciye ait olduğunu, davalının itirazının sözleşmenin varlığına değil davacının edimini tam olarak yerine getirip getirmediğine dayılı olduğunu , taraflarca itiraz edilmeyen defter kayıtları ve tanık beyanlarında ve değişik iş dosyasında yapılan bilirkişi raporu ve dosyamızda alınan bilirkişi raporlarında, davacı tarafından sözleşme kapsamında davalıya yapılan iş bedelinin 459.239,16 TL olduğunu, edimin bu çerçevede yerine getirildiğini, davalının davacıya 306 574,17 TL ödeme yaptığını, bakiye borcun 152 664,99 TL olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki gibi karar verilmiştir… şeklindeki gerekçe ile taraflar arasında eser sözleşmesinin var olduğu kabulüne dayalı olarak sonuca gidildiğini, halbuki aşamalarda defaatle belirtmiş oldukları, davacı tarafın iddialarına ilişkin olarak halen yazılı ve somut bir delil ortaya koyamamış olması karşısında, ispat yükü dikkate alınmadan varılan bu sonucun hukuken hiçbir anlam ifade etmediğinin açık olduğunu, TMK’nın m. 6’daki “genel kural uyarınca herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” nitekim, HMK’nın m. 190’da “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denildiğini, davacının gerek malzeme gerekse de işçilik yönünden öne sürdüğü iddialarını yazılı ve somut delillerle ispat etmesi gerektiğinin izahtan vareste olduğunu, nitekim, kanunun (geniş manada) belirli delillerle ispatını emrettiği hususların, başka delillerle ispat edilemeyeceğini, bu noktada, dava konusu olayın niteliği gereği, davacının iddialarını yazılı somut delille ispatlaması gerektiği hususu dikkate alınmadan verilen kararın öncelikle bu sebeple kaldırılmasının gerektiğini, ayrıca, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunun hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli olmadığından, kararın bu sebeple de hukuka aykırı olarak tesis edildiğini, öncelikle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 279/4 maddesinde “Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.” denilerek bilirkişinin, raporunda hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağının açık ve kesin bir dille hüküm altına alındığını, nitekim, maddi vakıaların hukuki niteliğini tayin etmek ve hukuku uygulamanın, bilirkişinin değil hakimin asli işi olduğunu, bilirkişinin işlevinin, hukuki değerlendirmelere girişmeden, tecrübe kurallarını yani sahip olduğu özel ve teknik bilgiyi mahkemeye iletmek veya bu bilgiyi vakıalara uygulamak suretiyle varmış olduğu sonuçlara işaret etmek yahut özel ve teknik bilginin yardımı ile maddi vakıaları tespit etmekten ibaret olduğunu, fakat sayın bilirkişi kurulu tarafından işbu amir hüküm yok sayılarak, dosyanın yalnızca teknik konuların incelenmesi konusunda bilirkişiye tevdii edildiği hususu da göz ardı edilerek ve bilirkişilik görev sınırları dışına çıkılarak hukuki niteleme yapıldığını, yine, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda; sayın bilirkişi kurulu tarafından davacının müvekkili şirketten alacaklı olduğu yönünde yapılan tüm tespitlerin tamamen soyut iddialara ve varsayımlara dayandırıldığını, hükme esas alınan 09/01/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda tek taraflı olarak düzenlenen tespit raporu ile itiraza uğrayan ilk bilirkişi raporundan “kopyala-yapıştır” şeklinde ifadeler alınarak sonuca gidildiğini, yine bilirkişi raporunda malzeme bedelleri yönünden alacak tespiti yapılmasının da maddi ve hukuki hiçbir dayanağının bulunmadığını, taraf arasında herhangi bir anlaşma olup olmadığı, var ise bu anlaşmanın içeriğinin tam olarak tespiti gerekirken bilirkişi tarafından hukuki nitelime yapılarak sonuca gidilmesinin doğru olmadığını, malzeme bedellerinin davacı tarafından karşılandığına ilişkin bir delilin ortaya konulamadığını ve raporlar arasında oluşan çelişkinin giderilmesi hüküm kurmaya elverişli üçüncü bir rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda yeniden inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında sözlü olarak kurulduğu iddia edilen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Davacı vekili, müvekkili davacının, davalının işlettiği … Dünyası isimli işletmenini dekorasyon ve elektrik işlerini yaptığını, davalı iş verene işin teslim edildiğini, müvekkili davacıya iş bedeli karşılığı 306.574,14 TL ödeme yapıldığını, bakiye iş bedelinin ödenmediğini belirterek bu alacağın davalıdan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevabında, dava konusu edilen dekorasyon ve elektrik işlerinin davacı tarafından yapıldığına dair dosyaya somut bir delil sunulamadığını, bu konudaki ispat yükünün davacıda olduğunu, tespit dosyasındaki bilirkişi raporunun yokluklarında yapılan tespit sonucu düzenlenmiş olduğunu, bu sebeple tespit bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, dava konusu imalatların dava dışı başkaca bir firmaya yaptırılmış olduğunu, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iki farklı heyetten bilirkişi raporu alınmış, 16/08/2017 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve son olarak alınan 09/01/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporları birlikte değerlendirilmek suretiyle ve son olarak alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli görülerek taraflarca itiraz edilmeyen defter kayıtları ve tanık beyanlarından davacı yüklenicinin davalının iş yerinde dava konusu elektrik ve dekorasyon işlerini yaptığı işler tutarının serbest tutarı rayiçlerine göre KDV dahil 459.239,16 TL olduğu, davalı tarafça davalıya yapılan 306.574,17 TL’lik ödemenin mahsubu sonucunda davacının bakiye iş bedeli alacağının 152,664,99 Tl olduğu anlaşıldığından, davanın kabulüne, 133,100,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Dava, eser sözleşmesinden doğan bakiye iş bedeli alacağının tahsili davasıdır. Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.
HMK 222. maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez. (Yargıtay Kapatılan 15.H.D. 2017/394Esas-2018/3129 karar sayılı kararı)
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; dava sözleşme ilişkisine dayalı olarak açılmış olup yazılı olarak sözleşme yapıldığı kanıtlanmamıştır. Ancak davacı vekili , davalı tarafından 306.574,17 TL ödeme yapıldığını bildirmiş ve taraf ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda, davalı firmanın davacıya 2016 yılı içinde çek ve senetler karşılığı toplam 225.074,17 TL ödeme yaptığı, yine davacı tarafından düzenlenen 31/08/2016 tarihli 60.000,00 TL bir adet faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı ticari defter kayıtlarındaki ödemeye ilişkin bilgiler ve davacı tarafından düzenlenen ve davalı defterlerine kayıt edilen 31/08/2016 tarihli 60.000,00 TL bedelli fatura içeriği ile davacı taraf yanlar arasında akdi ilişkinin varlığını yasal delillerle kanıtlamış durumdadır. Bu sebeple davalı vekilinin taraflar arasında eser sözleşmesi kurulduğunun ve işin yapıldığının davacı tarafça yasal delillerle kanıtlanamadığına ilişkin istinaf sebeplerinde dairemizce isabet görülmemiştir.
Az yukarıda söz edildiği üzere yanlar arasında bedeli de gösteren yazılı sözleşme bulunmadığı gibi bedel konusunda mutabakat da bulunmamaktadır. Davalı iş yerinde yapılan imalâtlarla ilgili davacı tarafından düzenlenen sadece bir adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olması sebebiyle fatura ile de işin bedeli belirlenmiş değildir. Ancak akdi ilişkinin varlığı sabit olup, bedelde anlaşamama ya da sözleşmede bedelin kararlaştırılmamış olması halinde işin yapıldığı ileri sürülen tarih ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce iş bedelinin, yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayiçlerine göre hesaplanması gerekir. Mahalli piyasa rayiçleri içinde KDV’de bulunacağından, hesaplanacak bedele ayrıca Katma Değer Vergisinin eklenmesi mümkün değildir.
Ancak mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda KDV’nin ayrıca serbest piyasa rayiçlerine göre belirlenen iş bedeline ilave edildiği anlaşıldığından bu rapor esas alınarak iş bedelinin belirlenmesi doğru olmadığı gibi mahkemece alınan iki farklı bilirkişi kurul raporunda davacı tarafından yapılan imalatların toplam bedellerinin serbest rayiçlerine göre belirlenirken farklı bedellerin iş bedeli alacağı olarak belirlenmiş olmasına rağmen her iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiş olması da doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurunun bu sebeple kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.( Yargıtay Kapatılan 15.H.D. 2016/735 esas- 2016/4361 karar sayılı kararı)
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, mahkemece iki farklı bilirkişi kurulu raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulundan yukarıda Dairemiz kararında belirtildiği şekilde davacının iş bedeli alacağı konusunda tarafların önceki rapora yaptığı itirazların da karşılanması suretiyle hüküm vermeye yeterli ve denetime elverişli şekilde rapor aldırılarak davacının bakiye iş bedeli alacağının olup olmadığının değerlendirilerek davanın sonuçlandırılması için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/09/2020 Tarih ve 2017/817 Esas 2020/409 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın mahiyeti gereği istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davalı tarafından yatırılan 2.273,02 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza