Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/336 E. 2022/1124 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 31. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/336 – Karar No:2022/1124
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında Kararın Kaldırılarak Dosyanın Mahkemesine Gönderilmesi HMK 353/1-a.4-6md)
ESAS NO : 2021/336
KARAR NO : 2022/1124
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2021
NUMARASI : 2019/611 E-2021/288 K

DAVACI-KARŞI DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI-KARŞI DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit, Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/12/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak istemlerine ilişkin davada mahkemece davanın asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin davalı şirkete 30.01.2019 tarihli sipariş formu ile 25 adet PRG 830(…) Sac Kasa Siyah Tekstür Boyalı İçi Lake Kare Kol Mono Kancalı Kilit Sistemli Çelik Kapı ile 2 adet Acil Çıkış Kapısı sipariş ettiğini, buna ilişkin sözleşme düzenlendiğini, davalı tarafın sözleşme şartlarına riayet etmediğini, kısmen yerine getirdiği edimleri de yerine getirmediğini, sözleşmeye aykırı davrandığını, davalı şirkete 05/08/2019 tarihinde (siparişten 8 ay, ilk montajdan da 2 ay sonra) müvekkiline Ankara 63. Noterliği … yevmiye numaralı ve 05/08/2019 tarihli ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye taraflarınca Ankara 2. Noterliği … yevmiye numaralı 09/08/2019 tarihli cevabi ihtarname gönderildiğini, herşeyin davalı tarafın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, 26/06/2019 tarihin de tüm kapıların takılmayarak sadece 12 çelik kapı ile 2 acil çıkış kapısının takılması üzerine müvekkili tarafından kalan kapıların derhal takılması gerektiğini bu sebeple farklı bir firmadan bu kapıların temin edileceğinin davalı şirkete bildirildiğini, davalı firma tarafından kapıların bir hafta içerisinde takılacağının bildirildiğini ancak herhangi bir dönüşün olmadığını, müvekkilinin tamamen kusursuz olduğunu, davalının sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle telafisi imkansız zararlara uğrayacağını, davalı tarafın teslim ettiği kapılara ilişkin ödemesini aldığını, müvekkilinin davalı tarafa ne teslim edilen kapılar ne de teslim edilmeyen kapılar yönünden bir borcunun bulunmadığını belirterek, 30.01.2019 tarihli sipariş formu gereğince müvekkilinin davalı şirkete fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL borçlu olmadığının tespitini, müvekkilinin ödeme yapmak durumunda kalması durumunda, haksız bir şekilde müvekkilinden tahsil edilecek miktarın tahsil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte istirdadı ile müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 30.01.2019 tarihli 2 adet sipariş formu ile 25 adet nitelikleri ve cinsi belirli çelik kapı ve 2 adet Acil Çıkış kapısının temini, nakliyesi, montajı, işçiliği ve bağlı sistemlerinin teslimi işi için sipariş verildiğini, imzalanan sipariş formunda belirtildiği şekilde, müvekkili şirketçe 1 adet örnek daire kapısının montajının derhal gerçekleştirildiğini, akabinde 12 adet Çelik kapı ve iki adet Acil çıkış kapısının tam, eksiksiz ve kullanılır vaziyette 26.06.2019 tarihinde takıldığını, taraflar arasında yapılan anlaşma ve sipariş formu uyarınca, davacı-karşı davalının ödemeleri; 10.000,00 TL bedelli , 30.04.2019 tarihli çek + Montajdan 4 ay sonrasına düzenlenecek 20.000,00 TL bedelli çek+ Montaj esnasında ödenecek nakit 5.400,00 TL + Montajda bedeli nakit ödenecek olan acil çıkış kapılarının bedeli 2.400,00 TL olmak üzere toplam 37.800,00 TL olduğunu, bunlardan sadece 10.000,00 TL’nin çek ile ödendiğini, geriye kalan 27.800,00 TL’nin hiç ödenmediğini, davacının özel siparişine göre hazırlanan toplam 25 çelik kapıdan talep üzerine 13 tanesinin takıldığını ve geri kalan 12 tanesinin montaja hazır hale getirildiğini, ancak dava dilekçesinde de kabul edildiği üzere davacının bildireceği tarih için beklendiğini, ancak ayıp ihbarında ya da temerrüt ihtarında bulunulmaksızın başka bir yere sipariş verildiğini, müvekkilince yapılan 05.08.2019 tarihli ihtarnameye belirtilen süre içerisinde de karşı yan edimini yerine getirmediği için temerrüde düştüğünü, davacının fiilen teslim aldığı ve montajı yapılan kapıların dahi bedelini ödemediğini, sipariş formu ve sözleşme uyarınca hazırlanan kapıların da takılması için tarih belirtilmediğini, davacının taraflar arasındaki ticari ilişkiye aykırı davrandığını, özellikle gönderilen ihtarnameye direnç gösterilerek iyi niyet kurallarına aykırı biçimde hareket edildiğini belirterek, davanın reddine; karşı davada, ödeme yapılan miktardan daha fazla mal tesliminin yapıldığını, karşı davalının teslim aldığı ürünlerden kaynaklı 10.808,00 TL, bunun yanı sıra siparişine özel olarak hazırlanan 12 adet kapının teslim edilmemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını belirterek, bakiye 10.808,00 TL’nin ticari avans faizi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL zararın temerrüt faizi ile birlikte karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; teslim sonrası düzenlenen tutanak ve ayıplı imalata ilişkin ihtar olmaması nedeniyle, davacının teslimi gerçekleşen kapıları mevcut haliyle kabul ettiği kanaatine varıldığı, sipariş formuna göre; kapıların montaj tarihinin davacının belirleyeceği, 26/06/2019 tarihli tutanakta kapıların zamanında teslim edildiğinin belirtildiği, davacının talepte bulunmasına rağmen, kapıların takılmadığı hususunun TDK’nın 18.maddesine göre, davacı tarafından kanıtlanamadığı, davacının asıl davada alacağının bulunmadığı, karşı dava yönünden ise; teslim edilen 13 adet kapı ve 2 adet acil çıkış kapısının toplam değerinin 20.808.00 TL olduğu, 10.000,00 TL ödeme mahsup edildiğinde bakiye 10.808.00 TL ödenmesi gerektiği, karşı davacı vekilince sunulan 02/11/2020 tarihli dilekçede teslim edilmeyen kapıları karşı davacının 3.kişilere her biri 889.83,00 TL’ye sattığı, böylece 6.314,04 TL zararı bulunduğu belirttiği, sunulan belge içeriklerinin rayiç bedele uygun olduğu, tefhim edilen kısa kararda karşı davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş ise de; bunun sehven yapıldığı, gerekçeli karar içeriğinde bu hususun düzeltildiği gerekçesiyle, asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğunu, karşı davacı ıslah işlemi yapmadığı ve harcını yatırmadığı halde; karşı davada talepten fazlasına hükmedildiğini, bilirkişi raporunda ayıplı ve eksik işler belirtildiği halde bunların dikkate alınmadığını, geç teslim edilen kapılar için zamanında montaj yapılmadığı yönündeki iddiaları için tanık dinlenmediğini, kalan kapıların 2 parça halinde montaj edileceğine dair sözleşmede hüküm bulunmadığını, davacı haber verdiğinde tüm kapıların teslim edilmesi gerektiğini, davalının, müvekkilinin istediği tarihten çok sonra kapıların bir kısmını takmadığını, sözleşmede kapıların bedelinin 1.600,00 TL olarak belirlendiği halde; üzeri çizilerek 2.400,00 TL olarak yazıldığını, müvekkilinin parafı bulunmadığını, ödeme yapıldıktan sonra kapılar takıldığından kapıların değeri vadeli fiyata göre değil, peşin fiyatının tespit edilmesi gerektiğini, süresinde hazır edilmeyen ve montajı yapılmayan bedelinin ödeme zorunluğu bulunmadığını, teslim formunu imzalayan kişinin yetkisi bulunmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1-HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği belirtilmiştir.
Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, tefhim edilen kısa kararda, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, gerekçeli kararda ise hükümde karşı davanın kabulüne karar verilmiş, bununla birlikte; kısa karar ve gerekçeli kararın gerekçe kısmında, karşı davada bir kısım alacak miktarı için “10.808,00 TL”, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise; karşı davada bir kısım alacağın “10.880,00 TL” olduğu belirtilmiştir.
Bu durum, kısa karar ile gerekçeli karar ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturmaktadır.
2-Noksan iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (eksik bırakılan) işleri ifade eder. Noksan işlerin bedeli, teslim tarihine bu işlerin ikmâl edilebileceği sürenin ilavesiyle bulunan tarihteki rayiç bedellerle talep edilebilir. Noksan işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek bulunmamaktadır. Noksan işler yönünden 6098 sayılı TBK’nın 474 ve 477. maddesindeki hükümler uygulanmaz.
Açık ayıp, eserde dikkatli bir inceleme sonunda görülebilen ve anlaşılabilen bozuklukları, gizli ayıp ise dikkatli bir inceleme ile ortaya çıkmayan ve sonradan kullanılmakla ortaya çıkan ayıpları ifade eder. Yüklenicinin açık ayıplar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için teslimden itibaren makul sürede (işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir zaman süreci içinde) eserin muayenesini yaptırıp varsa ayıplarını ihbar etmesi gerekir (TBK.md.474/1). Aksi halde iş sahibi ihtirâzi kayıtsız eseri kabul etmiş sayılacağından ayıba bağlı hakları yitirir (TBK.md.477). Sonradan ortaya çıkan gizli ayıpların da ayıba vakıf olunur olunmaz derhal bildirilmesi gerekir. Aksi halde iş sahibi eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır ve ayıba bağlı hakları düşer (TBK.md.477). Süresinde ayıp ihbarı yapılmışsa, açık ayıplı imalatın bedeli eserin teslim edildiği ve ayıp ihbarının yapıldığı, gizli ayıplı imalatın bedeli de gizli ayıbın ortaya çıktığının anlaşıldığı tarihteki rayiçlerle istenebilir (Yargıtay 15. HD. 2011/4331 E 2012/1146 K; 2007/5547 E 2008/7233 K).
Yine, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında; iş sahibinin, eserin ayıplı olup olmadığını ve ayıplı ise niteliğini tespit raporu ile öğrenebileceği, alınan tespit raporunun yüklenici tarafa tebliğinin ise, ayıp ihbarı niteliğinde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 15 HD. 2012/398 E 2012/1295 K, 2008/4745 E 2009/677 K, 2015/4748 E 2016/2696 K).
Somut olayda; teslimi ve montajı yapılan kapıların 26/06/2019 tarihinde davacı iş sahibine teslim edildiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı-karşı davalı iş sahibi, montajı yapılan kapılarda eksik ve kusurlu imalatlar bulunduğunu, bunların bedelinin mahsup edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Davacı-karşı davalı iş sahibi tarafından, teslimden yaklaşık 3,5 ay sonra 10/10/2019 tarihinde montajı yapılan kapılar yönünden delil tespiti yaptırılmış ve alınan tespit raporu davalı-karşı davacı yükleniciye tebliğ edilmiştir.
Bu durumda; açık ayıplar yönünden süresinde ayıp ihbarının yapılmadığı hususundaki mahkeme kabulü yerinde ise de; gizli ayıplar yönünden tespit raporunun davalı yükleniciye tebliğ edilmek suretiyle ayıp ihbarının yapıldığı kabul edilmelidir.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, montajı yapılan kapılarda belirlenen ve eksik ve ayıplı olduğu belirtilen işlerden; hangisinin eksik iş, hangisinin açık ayıplı iş, hangisinin gizli ayıplı iş olduğu belirtilmemiştir.
Bu itibarla; bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle; açık ayıplı, gizli ayıplı ve eksik işlerin ayrı ayrı belirlenmesi, bunlardan gizli ayıplı ve eksik işlerin giderilme bedellerinin yüklenicinin hak ettiği iş bedelinden mahsup edilmesi ve sonucuna göre asıl ve karşı davada bir hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak eksik ve ayıplı olduğu belirtilen işler yönünden ayıp ihbarı yapılmadığının kabulü usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3-Mahkemece, karşı davada talep edilen kar kaybı yönünden, karşı davacı yüklenici vekilinin 02/11/2020 tarihli dilekçesi ve ekindeki fatura örnekleri dikkate alınarak 6.314,04 TL zararının bulunduğu belirtilerek hüküm altına alınmıştır.
HMK 26. maddesi “Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar verilmez” hükmünü içermektedir.
Karşı davada; karşı davacı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL zararın tahsilini talep etmiş, ıslah işlemi yapılmadığı halde; mahkemece, 6.314,04 TL kar kaybı olarak talepten fazlasına hükmedilmiştir.
Mahkemece, HMK’nın 26. maddesi de gözetilerek karar verilmesi gerekirken, geçerli bir ıslah yapılmış gibi, açıklama dilekçesiyle talep edilen miktara göre karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 15. HD. 2020/2652 E 2021/1340; 2019/829 E 2020/1041 K).
4-Mahkemece, karşı davada; karşı davacı vekilinin 02/11/2020 tarihli dilekçesi ve ekindeki faturalar dikkate alınarak kar kaybı belirlenmiş ise de; montajı yapılmayan kapıların 3.kişiye satılması nedeniyle sözleşmede belirlenen bedelinden faturalardaki bedelin mahsubu ile ortaya çıkan miktarın kar kaybı olarak tespiti hatalı olmuştur. Oysa; yüklenicinin iş sahibinin kusurlu olarak sözleşmeden dönmesi halinde isteyebileceği olumlu zarar (kar kaybı) kesinti yöntemine göre hesaplanmalıdır. Kesinti yöntemi 6098 sayılı TBK’nın 408 maddesinde düzenlenmiştir. Yargıtay’ın kabul ettiği bu yönteme göre, yüklenicinin işi tamamlayamaması sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler (malzeme ve işçilik giderlerinden yaptığı tasarruf) ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar, sözleşme bedelinden düşülmek suretiyle yüklenicinin olumlu zarar kapsamındaki kâr kaybı bulunmalıdır (Yargıtay 15 HD. 2019/31 E 2019/4171 K vb.).
Mahkemece, uzmanlık gerektiren bir iş olması sebebiyle, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile açıklanan kesinti yöntemine göre karşı davacı yüklenicinin kâr kaybının hesaplattırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.

Açıklanan nedenlerle; davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.4-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2021 gün ve 2019/611 Esas 2021/288 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 59,30 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı-karşı davalı tarafından ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 01/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …