Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/3 E. 2021/1234 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2019
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/12/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davacı ile davalı arasında 13/11/2015 tarihinde davacıya ait fabrikanın çatı onarım ve tadilat işlerinin malzemeli ve anahtar teslim olarak yapılması için sözleşme imzalandığını, davalı tarafından davacının mevcut çatı malzemesi kaldırılarak yerine yenisinin monte edildiğini, ancak işin yaptırılma sebebi olan yağmur ve kar sularının fabrikanın içerisine akması/sızması probleminin önüne geçilemediğini, davalı firmanın birkaç kez ekip göndererek sızıntıları yalıtım malzemesi/slikon kullanarak gidermeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını, davalının anlaşmaya uygun davranmadığını ve çatı onarım işini ayıplı olarak yaptığını ileri sürerek, sözleşme bedeli olan 47.200,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, tespit için yapılan 1.084,40 TL’nin 18/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı taraf bir savunma yapmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “TBK’nın 475. maddesi gereğince eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde, iş sahibi seçimlik haklardan birisini kullanabilir. Bu seçimlik haklar da yine aynı maddede, sözleşmeden dönme ve bedelin iadesini isteme hakkı, eseri alıkoyup bedelde indirim isteme, eserin ücretsiz onarılmasını isteme hakkı olarak sayılmıştır. Huzurdaki dava dosyasında davacının ayıplı ifa nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedelin iadesi talebinin bulunduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespit neticesinde düzenlenen rapora davalının bir itirazının bulunmaması nedeniyle rapordaki tespitler uyarınca, eserde sözleşmenin yorumlanması neticesinde, sözleşmeye konu işten beklenen menfaatin tam olarak sağlanamaması nedeniyle bir ayıbın bulunduğu ve davalının 13.11.2015 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca 2 yıl garanti taahhüdünde bulunması ve tespit talebi ile ihtarname tarihinde ve dahi huzurdaki davanın açılma tarihinde garanti süresinin dolmaması ve herhangi bir itirazda da bulunulmaması karşısında ayıp ihbarının süresinde olduğunun kabulü gerekmiştir. Eser sözleşmesinde ayıp ortaya çıkar çıkmaz usulüne uygun olarak muayene edilip yükleniciye ihbarda bulunulması gerekmesine karşın, garanti süresinin mevcut olması karşısında garanti edilen iş dolayısı ile davalının sorumluluğunun bulunduğu açıktır. Somut olayda irdelenmesi gereken husus, ne oranda ayıplı ve sözleşmeye aykırı ifada bulunulduğu ile sözleşmeden dönülmesi talebi ile bedel iadesinin yerinde olup olmadığı, değil ise ne miktarda bedelde indirim yapılması gerektiğidir.
Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Somut olayda, davacı tarafından sızıntıların meydana gelmesine rağmen davalıya bildirimde bulunulması neticesi davalı tarafından yalıtım gereçleri ile slikon çekilmek vs. surette yapılan işlemlerin davacı tarafından kabul edildiği ve ilk sızıntının gerçekleştiğini gördüğü zamanda davacının sözleşmeden dönme iradesini göstermemesi karşısında, sözleşmeden dönme iradesinden zımnen vazgeçtiğinin mahkememizce kabulü gerekmiştir. Sözleşmeden dönmenin mahkememizce kabulünün mümkün olmamasının anlaşılması karşısında, ayıp nedeniyle davacının talep edebileceği miktarın ne olduğunun uzman bilirkişiler tarafından değerlendirilmesi gerekmiştir. Her ne kadar davacı, dava açıldıktan sonra dava dışı 3. kişiye çatı tamiratını yaptırdığını beyan etmiş ise de, söz konusu tamirata rağmen akıntının giderilemediğini de beyan etmiş olması ve söz konusu işlemi dava açıldıktan sonrasında yaptırmasına rağmen davanın dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında davacı tarafından dosya kapsamına sunulan 3.kişiye yaptırıldığı beyan edilen tamirata ilişkin faturaya da itibar edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafından dava açıldıktan sonra davalı dışında 3. kişiye çatı onarımına dair iş yaptırılması karşısında tespit dosyasındaki tespit raporu ve ekindeki CD dikkate alınmak sureti ile değerlendirme yapılması gerekmiştir. Bu kapsamda da, sözleşmede işin ne olduğunun tam olarak kararlaştırılmamış olması, metrajının belirli olmaması ve dava dışı 3.kişiye dava açıldıktan sonra yaptırılan tamirata rağmen çatıda akıntı ve sızmanın devam etmesi karşısında davacının ayıp durumunu ve talebine konu iddiasını tam olarak ispatlayamadığı ancak davalı tarafından sözleşme konusu uyarınca yapılan iş dolayısıyla ayıp bulunduğunun açık olması karşısında miktarı tam ispat edilemese de, hakkaniyet uyarınca bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 25.06.2018 tarihli kök ve 12.02.2019 tarihli ek raporda tespit edilen 6.000,00 TL’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün süre verilmesi karşısında 16.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan talep edilebileceği ile davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne; tespit dosyası ve davacı dilekçesi ekinde tespit dosyası kapsamındaki talep edilen yargılama giderine ilişkin belgelerin bulunmaması karşısında başvurma, karar, vekalet ve keşif harçları, bilirkişi ücreti ve tebligat masraflarının toplamı 887,60 TL olduğu, bu miktarın yargılama gideri olarak değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesi ile bu miktarın da davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalının defalarca onarım yapmasına rağmen çatıdaki problemi gideremediğini, bunun üzerine davalıdan ödedikleri bedelin iadesini istediklerini, davalının bir ödeme yapmadığını, bunun üzerine çatıdaki eksik ve hatalı işlerin üçüncü bir firmaya yaptırılmaya çalışıldığını ancak, yine de sorunun çözülemediğini, bunun üzerine sözleşmeden haklı sebep ile dönmek durumunda kaldıklarını mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 13/11/2015 tarihli sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen sözleşmedir. Davacı, davalının sözleşmeye uygun olarak eseri teslim etmediğini, bir kaç kez onarım da yaptığını, ancak çatıdaki akıntı ve sızıntı probleminin giderilemediğini iddia ederek ödediği iş bedelinin iadesini talep etmektedir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda bilirkişi raporları da alınmak suretiyle davalının yaptığı çatının birleşim yerlerinde işçilik hataları olduğunu tespit etmiş ancak, davacının seçimlik hakkını ayıp giderim bedeli talebi yönünde kullandığı gerekçesiyle 6.000,00 TL ayıp giderim bedeline hükmedilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ayıp, yasa ya da sözleşme hükümleri gereğince, bir eser veya malda bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenici, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imâlini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; açık ayıplarda Türk Borçlar Kanunu’nun 474. gizli ayıplarda ise 477. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, aynı Kanun’un 475. maddesinde tanınan haklardan yararlanabilir. Şayet, imâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada da bu hususu def’i olarak ileri sürebilir. Sözü edilen Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde yapılan şeyin iş sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olursa iş sahibinin o şeyi kabulden kaçınabileceği ve bu hususta yüklenicinin kusuru bulunursa zarar ve ziyan da isteyebileceği, aynı maddenin II. fıkrasında ayıbın eserin reddini gerektirecek nitelikte bulunmaması halinde iş sahibinin işin kıymetinin noksanı nispetinde bedelden indirim ve eğer o işin onarımı büyük bir masrafı gerektirmez ise yükleniciyi onarmaya mecbur edebileceği hükmü getirilmiştir. Bunlar eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin haiz olduğu haklardır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde eser sahibine tanınan haklardan hangisini kullanabileceği, mahkemece uzman bilirkişi aracılığıyla eser üzerinde yaptıracağı inceleme sonucu ayıbın derecesi belirlenmek suretiyle takdir olunur.
Mahkemece söz konusu çatı onarımının ayıplı olarak yapıldığı, alınan bilirkişi raporları ile tespit edilmiş, ancak davacının çatıda ilk sızıntının gerçekleştiği esnada sözleşmeden dönme iradesini ortaya koymadığı, ücretsiz onarım talebini kabul ettiği, bu aşamadan sonra sözleşmeden dönüp iş bedelinin iadesini isteyemeyeceği, sadece ayıp giderim bedeli isteyebileceği gerekçesi ile ayıp giderim bedeline hükmedilmiştir. Davacı iş sahibinin çatıdaki sorunu öğrenmesinden sonra, çatının onarımına rıza göstermesi olgusu başlı başına seçimlik hakkın kullanıldığı anlamına gelemez. Dosyadaki belgeler incelendiğinde davacının seçimlik hakkını ücretsiz onarım, yahut ayıp giderim bedeli yönünde kullanmadığı anlaşılmaktadır. Bilakis davacı Ankara 40. Noterliği’nin 11/09/2017 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeden dönerek iş bedelini talep ettiğini davalıya bildirmiştir. Bu itibarla mahkemece bu aşamada söz konusu çatının yerinde görülmesinin uyuşmazlığın esasına bir katkısının olabileceğinin belirlenmesi durumunda , mahallinde keşif de yapılarak, bilirkişi heyetinden mahkeme, İstinaf ve Yargıtay’ın denetimine elverişli ek rapor alınmak suretiyle, eserin sözleşmede belirtilen temel niteliklere taşıyıp taşımadığı, iş sahibi davacının, yüklenicinin yaptığı ayıplı eseri kullanabilmesinin hakkaniyet gereği kendisinden beklenip beklenemeyeceği sözleşmeden dönüp, iş bedelinin iadesi istenip istenemeyeceği hususu, açık ve net olarak ortaya çıkarılmalıdır. Bu bağlamda mahkemece, TBK’nın 475. maddesinde öngörülen seçimlik haklardan hangisinin kullanılması gerektiğinin belirlenmesi; imalâtların kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğunun saptanması halinde ise varsa eserin ayıplı haliyle değerinin belirlenmesi, değer ifade ediyor ise; davacının iş bedeli alacağından mahsubunun yapılması ve tüm bu değerlendirmeler ışığında karar verilmesinden ibaret olmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….