Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/252 E. 2022/433 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2020

KARAR TARİHİ : 28/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/05/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı nama ifaya izin – cezai şart alacağı istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; müvekkili kooperatif ile davalı yüklenici firma arasında 06/07/2007 tarihinde Ankara 17. Noterliğinin …. yevmiye nolu düzenleme şeklinde satış vaadi ile kat karşılığı inşaat sözlemesinin akdedildiğini, bu sözleşmenin 2. maddesine göre … bulunan arsa üzerine davalı tarafından bina yapılacağı konusunda anlaşma sağlandığını, müvekkilinin yapılacak olan 88 adet bağımsız bölümden 50 adedini %35, %20 ve %10’luk paylar halinde inşaatın tamamlanma durumuna göre davalıya devredeceğini taahhüt ettiğini, sözleşmenin 4/a maddesine göre inşaat yapım süresinin 24 ay olduğunu, 4/b maddesinde ilk 11 ayda inşaatın %40’nın tamamlanacağı sonraki sürede geri kalan işlerin anahtar teslimi bitirileceğini, 4.maddenin devamında bu sürelerin sonunda yapı kullanma izin belgesinin alınamaması durumunda müteahhittin daire başına aylık 300 EURO ceza ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu sürenin azami 12 ay olduğunu, ancak 09/04/2009 tarihinde 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/20 D…. sayılı dosyası ile yaptırılan keşif sonrası imalatların gerçekleşme oranının %42 olarak tespit edildiğini, inşaatın bu gayretle 06/07/2009 tarihinde tamamlanmasına imkan bulunmadığının tespit edildiğini, cezalı olarak ta tamamlaması gereken 06/07/2010 tarihinde de tamamlayıp yapı kullanım izin belgesi alamadığını, hatta dava tarihi itibari ile de bir değişikliğin olmadığını, yaptığı imalatların da eksik ve ayıplı olduğunu, bu nedenlerle BK 97.mad. gereğince masrafları davalıya ait olmak üzere sözleşmenin nama ifasını talep ettiklerini belirterek, dava konusu taşınmazdaki inşaat seviyesinin tespiti ile eksik kalan kısımların masrafı davalıya ait olmak üzere müvekkili kooperatifçe tamamlatılmasına izin verilmesini, bu sebeple davaya esas sözleşme gereği müvekkili kooperatifin davalıya devretmesi gereken zemin katta bulunan 5 nolu, 8.katta bulunan 67 ve 70 nolu, 9 katta bulunan 78 ve 79 nolu bağımsız bölümlerin müvekkilince satışına izin verilmesini, dava konusu sözleşmenin 4. maddesinde belirlenen cezai şartın toplam bedeli olan 136.800 EURO’nun tahsil tarihindeki TL karşılığının davalıdan 06/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; davacının istemlerinin iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, 11/09/2010 tarihinden itibaren binada iskanın başladığını, an itibari ile davacı kooperatif üyeleri dahil yaklaşık 40 dairede oturulmakta olduğunu, sözleşmenin 25. maddesine göre tapu ferağlarının verilmesi gerektiği ve 2009 yılı başında inşaat %42 oranını aştığı halde verilmesi gereken 21 dairenin müteahhide verilmediğini, buna karşılık 09/04/2009 tarihine kadar 7 daire verildiğini, 14 dairenin satış yetkisinin verilmediğini, buna rağmen 25/08/2009 tarihine kadar 23 daireyi tescil ettiğini, 30/09/2009 tarihli … Bakasınca yaptırılan değerlemeye göre inşaatın genel gerçekleşme oranının %75 olarak saptandığını, buna göre ilerlemenin %70 ve %90 arasında olduğunu, müvekkiline 35 daire verilmesi gerektiğini, ancak 12 dairenin verilmediğini, üretimin sürdürülebilmesi için üretimin gerçekleşme oranına göre daire satışı yapıldığını, … ve özel kurumlarda yapılacak işlemlerle ilgili vekalet verilmediğini, işlemlerin yapılamadığını, statik ve mimari projedeki uyumsuzlukların giderilmesine yönelik tadilatların yaptırılmadığını, bu sebeple ortaya çıkan sorunların çözümünü de müvekkilinin yaptığını, bu çalışmaların çok fazla zaman kaybına sebep olduğunu ve maliyetleri artırdığını, kooperatif yetkililerin proje dışı isteklerde bulunduklarını, bunun maliyetinin 246.236,00 TL olduğunu, ekonomik krizinde de etkileriyle işin süresinde bitirilmesinin olanaksız hale geldiğini, işin devamı boyunca davacı kooperatifin teknik danışmanları tarafından işin tamamlanma durumu hakkında hiç tutanak yapılmadığını, tutanak olmamasının işin doğru ve zamanında yapıldığı anlamına geleceğini, kaldı ki kooperatifin 07/02/2011 tarihinde davalının sözleşmeye uygun ifası halinde üzerine düşen yükümlülüğü yerine getireceği yönünde kabul ve taahhüdü olduğunu, 11/09/2010 yılında daire sahibi Necati Meriç’e teslimatın yapıldığını 22, 39, 57, 66 ve 21 nolu bağımsız bölümler ile 20 adet dairenin daha teslim edildiğini, arsa sahiplerinin aynı zamanda kooperatif üyeleri olduklarından arsanın kooperatife satılarak devredildiğini, bununla kooperatifin yasal ayrıcalıklarından ve vergi muafiyetinden istisnalarından yararlandığını, bu yolla davacı kooperatifin ticari kazanç sağladığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
“Taraflar arasında tanzim edilen sözleşme, D…. sayısı üzerinden alınan bilirkişi raporu, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında tanzim edilen sözleşme uyarınca davacı kooperatifin sözleşmeye konu taşınmazı inşaat için davalı yükleniciye teslim ettiği, yüklenicinin inşaata başlayarak inşaatın %90’nı tamamladığı, bağımsız bölümlerin bir kısmının davacı kooperatife fiilen teslim edilerek kooperatif üyelerinin ikamet ettiği, sözleşme kapsamında davacının davalıya tapudan devretmesi gereken 50 bağımsız bölümün 45 tanesini tapusunun davalıya devredildiği, davacının verilen ek sürelere rağmen inşaatı eksiksiz ve ayıpsız olarak tamamlayıp süresinde davacıya teslim etmediği, ayrıca sözleşme uyarınca iskan ruhsatı alım işlemlerinin davalı yükleniciye ait olmasına rağmen henüz alınmadığı, her ne kadar bir kısmının fiilen teslim edildiği sabit ise de gerek eksik ve ayıplı işlerin bulunması, gerekse de iskan ruhsatının alınmamış olması nedeniyle hukuki anlamda teslim yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı yüklenici davacının dairelerin tapularını devretmediği bu nedenle süresinde işi bitirerek teslim edemediğini iddia etmiş ise de sözleşmeye göre inşaat seviyesine göre davalı yükleniciye bağımsız bölüm tapularının devrinin ön görüldüğü, dava tarihinde davalıya verilmesi gereken 50 bağımsız bölümden 45’nin tapusunun verilmiş olduğu, geriye 5 tanesinin kaldığı, inşaatın tamamlama seviyesi, eksik ve ayıplı işler ile iskan ruhsatı için gerekli masraflar dikkate alındığında davalının bu itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı kooperatif sözleşmenin tarafı olup sözleşme kapsamında tarafların aktif husumet ehliyetlerinin bulunduğu, davacı kooperatifin bir kısım bağımsız bölümleri üyelerine devretmesi müddeabihin temlikli mahiyetinde olmadığı, taraf ehliyetini sona erdirmediği dolayısıyla sözleşme ayakta olup cezai şartı talep etme hakkının davacı kooperatife ait olduğu kanaatine varılmıştır.
Sözleşmede düzenlenen cezai şart ifaya ekli ceza olup sözleşmede ön görüldüğü şekilde iskan ruhsatı alınarak hukuki teslim yapılmadığından teslimden söz edilemeyeceği, bu nedenle cezai şart talep etme hakkının bulunduğu, bu kalem yönünden 12 aylık ceza olan 136.800 EURO’nun davalı daha önce temerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Diğer kalemler yönünden ise; davalı yüklenici sözleşmede belirtilen süre ve verilen ek süreye rağmen inşaatı tamamlayıp iskan ruhsatını alarak teslim etmediğinden davacı kooperatifin Borçlar Kanunu 97.maddesi (TBK 113.maddesi) kapsamında masrafı davalı yükleniciye ait olmak üzere ifa edilmeyen eksikliklerin kendisi tarafından tamamlanması için ifaya izin isteme şartlarının oluşması sebebiyle talep etme hakkının bulunduğu, bu kapsamda üçüncü bilirkişi heyetinin 1.ek raporunda belirtilen eksik işleri tamamlamak üzere davacıya nama ifa izni verilmesi ve bu işlerin yapılması ile yapı kullanım izni için gerekli bedelleri ödemek üzere davalı yükleniciye verilmesi gereken, ancak davacı adına kayıtlı olan 5, 8, 67, 70, 78 ve 79 nolu bağımsız bölümlerin bilirkişi raporunda belirtilen bedelden az olmamak üzere satış izni verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce 3.bilirkişi heyetinin 1.ek raporu esas alınmıştır. Zira bu rapor keşif sonucu alınan dosyadaki bilgi, belgeler değerlendirilerek tanzim edilmiş olup teknik verilere uygun denetime açık olduğundan hükme esas alındığı” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemenin yargılama aşamasında 3 ayrı bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu aldığını, üçüncü bilirkişi heyetinin son ek raporuna itibar edilmeyip 1. ek raporuna itibar edilmesinin de yanlış olduğunu, satışa izin verilen bağımsız bölümlerin hüküm tarihine en yakın tarihteki rayiç değerleri saptanarak o değerlerden aşağı olmamak kaydı ile satılıp elde edilecek paranın arsa sahibince eksik işlerin tamamlanmasında kullanılması, kalanının davalıya iade edilmesi yönünde hüküm kurulabileceğini, bu hususa da dikkate edilmediğini, söz konusu taşınmazlardan 4 adedinin değerinin eksik işleri tamamlamak için yeterli olduğunu, 5 taşınmazın birden satışına karar verilmesinin doğru olmadığını, kooperatif yönetimi tarafından tamamlandığı iddia edilen eksik ve ayıplı imalatların aslında kullanımdan kaynaklanan olağan yıpranma sonucu oluştuğunu, davalıya atfedilecek bir kusur olmadığını, … Bakanlığının dosyaya gönderdiği yazının da kendi iddialarını doğruladığını, kilit parke taşlarında çökmenin oluştuğu alanlardaki bozulmaların kendilerince tamamlandığını, kooperatifin kendi kullanımı sonucu oluşan hataları yaptırdığını, davacıların kooperatiften dairelerini ihtirazi kayıt koymadan teslim aldıklarını, davalının bir sorumluluğunun olamayacağını, davalının sözleşme dışı ilave işler yönünden alacak talep edebileceğini, bunun aksi yönündeki kabulün doğru olmadığını, bilirkişi kurulunun kapı adetlerini dahi doğru hesaplamadığını, davalıya vekaletname verilmediği için davacı kooperatifin 01/11/2010 tarihinde iskan başvurusunu yaptığını, davacının sözleşmenin 6. maddesi uyarınca 30 gün içerisinde vekaletname vermediğini, davacının bu nedenler ile kusurlu olduğunu, iskan belgesi alınabilmesi için yapı denetim giderlerinin ödenmesi zorunluluğunun bulunmadığını, satışına karar verilen dairelerin bedellerinin düşük belirlendiğini, davacıların davalıya devri gereken daireleri 8 yılı aşkın bir süredir kiraya vermek sureti ile kullandıklarını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı nama ifaya izin – cezai şart alacağı istemine ilişkindir. Davacı … sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1-Yargılama aşamasında yapılan müdahale taleplerinin bir kısmı konusunda mahkemenin ara karar kurduğu görülmektedir. Ancak Midas Konutları Site Yönetimi tarafından da müdahale talebinde bulunulmuştur. Yine site sakinleri gerçek kişiler tarafından da çeşitli tarihlerde yapılan müdahale talepleri olduğu da görülmektedir. Mahkemece müdahale talepleri yönünden eksik harçlar ikmal ettirilip, haklarında bir karar verilmeyen talepler yönünden olumlu – olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bunun gözden kaçırılması doğru olmamıştır.
2-Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yüklenicinin süresi içinde işi tamamlaması ya da ayıplı olarak yapması halinde eksik ve kusurlu işlerin yüklenici namına arsa sahibince ifasına izin verilmesi mümkündür. Yargıtayın yerleşik içtihat ve uygulamalarında nama ifaya izin verilirken giderilmesi gereken eksikler, ayıpların nelerden ibaret olduğu ve bunların avans niteliğindeki giderim bedellerinin hüküm fıkrasında infazı mümkün olacak şekilde gösterilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Davacı eksik ve ayıplı işlerin giderim bedeli, güçlendirme masrafı, yapı kullanma izin belgesi alımı bedeli, kira bedeli, SGK masrafları, vergi ve harç ödemeleri için nama ifaya izin verilmesini talep etmişlerdir. Nama ifa; eseri sözleşmede belirlenen sürede eksiksiz ve kusursuz olarak teslim edemeyen yüklenicinin nam ve hesabına, … sahibinin bizzat tamamlaması veya başka yükleniciye tamamlattırması demektir. Yapma borcu borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde … sahibi (alacaklı) gideri borçluya ait olmak üzere, edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir (TBK 113, BK 97). Bu durumda mahkemece davacı arsa sahiplerine ait bağımsız bölümlerdeki eksik ve ayıplı işler ile ortak alanlardaki eksik ve ayıplı işlerden davacıların arsa payları toplamına isabet eden kısmının dava tarihi itibariyle hesaplanacak giderim bedeli ile yapı kullanma izin belgesi alımı bedeli, kira bedeli, SGK masrafları, vergi ve harç ödemeleri de hesaplattırılmalı, nama ifa suretiyle davacı arsa sahipleri tarafından yapılmasına izin verilen eksik ve ayıplı işlerin nelerden ibaret olduğu ve giderim bedelleri kararda açıklanmalı ve nama ifa kapsamında hüküm altına alınmalı, satışına izin verilmesi talep edilen bağımsız bölümlerin sözleşmeye göre arsa sahiplerine bırakılan bağımsız bölümlerden olup olmadığı gözetilerek, konusunda uzman teknik bilirkişi marifetiyle bu bağımsız bölümler üzerinde keşif de yapılmak suretiyle keşif tarihi itibariyle mahalli piyasa rayiçlerine göre satış değeri tespit ettirilip nama ifaya izin verilen bedeli karşılayacak miktarda bağımsız bölümün ada, parsel ve bağımsız numarası da belirtilerek satışına izin ve yetki verilmelidir.
Yargıtay uygulamalarında, nama ifaya izin davası talep edilmesi halinde, nama ifa talep edilen eksik ve kusurlu işlerin teker teker nelerden ibaret olduğu, bunların tamamlanması ve giderilmesi için yapılması gereken masrafların avans olarak da olsa miktarlarının tespit ettirilerek kararın hüküm fıkrasında teker teker gösterilmesinin zorunlu olduğu ve eksik ve kusurlu işlerin giderimini karşılayacak miktar ve değerde yükleniciye kalan bağımsız bölümün satışına izin ve yetki verilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ancak satılmasına izin verilen taşınmazın bedeli saptanırken, hükme en yakın tarihteki bedelin esas alınması gerektiği belirtilmektedir.
Bu ilkeler dairesinde somut olaya gelince; mahkemece yargılama aşamasında 3 ayrı heyetten bilirkişi rapor ve ek raporları alınmış, üçüncü bilirkişi heyetinin, birinci ek raporu doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Mahkemece hükme esas alınan üçüncü bilirkişi heyetinin, birinci ek raporu konu ile ilgili yukarıda yapılan genel açıklamalara ve Yargıtay içtihatları ile uyumlu değildir. a) Bilirkişi raporunda satışına izin verilmesi talep edilen 5 dairenin tamamının değeri dava tarihi itibari ile, 810.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Her bir daire yönünden hükme en yakın tarih itibari ile, ayrı ayrı değer taktir edilmesi gereklidir. Bu bağlamda söz konusu 5 dairenin tamamının satışına izin verilmesi de doğru olmamıştır. Her bir dairenin hükme en yakın tarihteki değerleri gözetilerek, 5 daireden az sayıda dairenin satışı ile, eksikliklerin giderilip giderilemeyeceği hususunun incelenip değerlendirilmesi gereklidir. b) Davalı yüklenici, binada ikamet edenler olduğunu, bir kısım eksikliklerin kullanım sonucu oluştuğunu iddia etmektedir. Yüklenicinin bu iddiasının irdelenebilmesi amacıyla bilirkişi heyetinin eksik ve ayıplı işlerin kullanım sonucu mu yoksa, imalat hatasından mı kaynaklandığı konusunu aydınlatması gerekmektedir. c) Eksik ve ayıplı işler nedeni ile giderim bedeli hesaplanırken, dava tarihi itibariyle giderim bedeli hesaplanmalıdır. d) sözleşmenin 4. maddesinde sözleşmenin imzalanmasından itibaren 24 ay içerisinde inşaatın yapı kullanma belgesi alınmış bir şekilde bitirilip teslim edilememesi halinde, yüklenicinin her bir daire başına aylık 300 Euro cezai şart ödemesi gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkemece sözleşmede belirtilen süre içerisinde dairelerin teslim edilemediği gerekçesi ile, bilirkişi raporu doğrultusunda 136.800,00 Euro cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı yüklenici, davacılardan bir kısmının dairelerinde ikamet etmeye başladığını, ellerinde teslim tesellüm belgeleri de olduğunu iddia etmektedir. Davalının bu iddiası nedeni ile mahkemece yükleniciden, davacılar ile ilgili teslim tesellüm belgesi örnekleri istenilmeli, söz konusu dairelerin elektrik, gaz, su aboneliklerinin hangi tarihlerde yapıldığı ilgili birimlerden sorulmalı, ve dairelerin fiilen kullanılmaya başlanılıp, başlanılmadığı hususunun ortaya çıkarılması gereklidir. Bu savunma çürütülmeden yazılı şekilde gecikme cezasına hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Mahkemece yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra, gerektiğinde bilirkişi heyetinden ek rapor da alınmak sureti ile, bir karar verilmesi gereklidir.
3-HMK’ya dayanılarak hazırlanan ve 06/08/2015 Tarihli 29437 sayılı … Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 169/2. maddesi uyarınca, yazı işleri hizmetleri ilgilisine göre mahkeme başkanı veya hakimin denetimi altında ilgili yazı işleri müdür ve onun yönetiminde zabıt katibi, memur, mübaşir, hizmetli ve diğer görevliler tarafından yürütülür. Bu yönetmeliğin 203/1.m. uyarınca, dava dosyasının fiziksel olarak diğer bir mahkeme veya mercie gönderilmesi gerektiğinde, zabıt kâtibince dosya içerisindeki her türlü belgeyi gösteren bir dizi listesi yapılır ve altı imzalanır. Gönderilen dosyanın son duruşma tutanağının bir örneği ile dizi listesinin bir sureti alınarak geçici bir dosya açılır. 208/11. m. uyarınca kanun yoluna başvurulan dava veya işler, görevli daire doğru bir şekilde belirlendikten sonra kanun yolu formu ve dizi pusulası UYAP üzenden hazırlanarak ilgili mercie gönderilir. Belirtilen hükümlere göre, dava dosyalarının ve tüm kayıtların düzgün ve sağlıklı bir şekilde tutulmasından yazı işleri müdürü ile ilgili personel birlikte sorumludur. .Bu yönetmelikle getirilen kurallar güvenli ve süratli bir yargılama için konulmuş kurallardır.
İlk derece mahkemesince gönderilen dosyada tensip tutanağı ve duruşma tutanaklarının tarih sırasına göre takılmadığı, tutanakların arasında müzekkere cevaplarının bulunduğu, dosya içerisine şeffaf dosya ile evraklar takıldığı, dizi pusulası düzenlenmediği görülmüş olup, dosyanın bu şekliyle okunmasının oldukça zorlaştığı dikkate alınarak, mahkemece bahse konu yönetmelik doğrultusunda, istinaf incelemesi için gönderilecek dosyanın düzenlemesi yapıldıktan sonra sevk edilmesi hususuna da dikkate edilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/561 Esas, 2020/699 nolu kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.