Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/229 E. 2022/12 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvuru Kabul/ Gönderme/ HMK m. 353/1-a.6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/01/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) İstemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket 73.927,00 TL(KDV Dahil) bedel ile Ankara ili …. ilçesinde bulunan ve davalı tarafça işletilen oteldeki … İmalatı, … odası imalatı ve hamam malzemeleri ile diğer imalata dayalı veya imalatsız ürünler ile diğer yapı ve ürünleri almak konusunda mutabakata vararak yapmış oldukları sözleşme gereği, müvekkili tarafından kesilen… sayılı faturalar kargo yoluyla davalı şirkete iletilmek istenilmişse de davalı şirketçe her seferinde teslim alınmadığını ve birkaç kez bu şekilde gönderilmesine rağmen aynı durumun tekrarlandığını ve en son davalı şirkete teslim edildiğini ancak, davalı şirketçe hazırlanan 20/01/2016 tarihli tutanak ile davalı şirketin KDV teşvik belgesi beyan edeceğinden bahisle yine davalı tarafça … sayılı iade faturalar düzenlenerek müvekkili şirkete gönderildiğini, bunun üzerine uzun bir zamandır KDV teşvik belgesinin beyan edilmediğini, tespit edilerek davalı şirkete Ankara 16.Noterliği’nin 06/04/2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarı ile 01/04/2016 tarih …. sayılı toplam sözleşme tutarındaki miktarlı fatura 11/04/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, buna karşı da davalı şirket … Noterliği’nin 13/04/2016 tarih …. yevmiye numaralı ihtara cevap ve ihtarını müvekkiline gönderdiğini ve bu yazıda bu sefer müvekkil şirketçe yapılan imalatlarda eksik olduğu ve kalan bakiyeyi de bu eksiklikler giderildikten sonra ödeyeceğini bildirerek ödeme yapmaktan kaçındığını, davalı şirketin ihtara cevabına karşı, müvekkili şirket Ankara 16.Noterliği’nin 22/04/2016 tarih …. nolu ihtara cevabı ile müvekkili firmaya beyan edileceği söylenen ve 3 aydan fazla zamandır beyan etmedikleri KDV teşvik belgesini vermediklerinden ve kalan bakiyeyi ödemediğinden dolayı 06.04.2016 tarihli ihtarnameye, para ödememe nedeni olarak ürünlerin eksik olmasını beyan ettiklerini, müvekkili şirketin, davalının işletmesini yaptığı …’ne imal ettiği klasik … ve … odası işinin 31.12.2015 tarihli fatura ile; … marka ……. ise 12.01.2016 tarihli fatura ile davalı şirkete eksiksiz teslim edildiğini, tüm cihazlar çalıştırılarak teslim edildiğini, faturaların da bu doğrultuda düzenlendiği bildirildiğini, devamında, davalı şirketin faturaları ve ürünleri eksiksiz bir şekilde teslim aldığına dair 20.01.2016 tarihli … A.Ş. kaşeli imzalı tutanakta da beyan edildiğini, iddia edilenin aksine defalarca servis talebi ile ilgili müvekkili şirkete e-posta, telefon ya da başka bir iletişim yolu ile hiçbir şekilde servis talebi olmadığını, defalarca servis talebi olduğu iddiasının tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğunu, kabul etmediğini, davalı şirket ödemede bulunmadığını ve artık iyi niyetin de suiistimal edildiğini Ankara 16.İcra Müdürlüğü’nün 2016/10261 E. sayılı dosyası ile Genel Haciz yoluyla kalan bakiye 26.403,00 TL alacağın tahsili için ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emri 13/05/2016 tarihinde borçluya tebliğ edildiğini, davalı şirketin 18/05/2016 tarihli dilekçesi ile borca ve ferilerine herhangi bir borcu olmadığından bahisle itiraz ettiğni ve takibin durduğunu beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı dava dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşme gereği müvekkili şirkete ait oteldeki … imalatı, … odası imalatı ve hamam malzemeleri ile diğer imalatlar konusunda anlaşıldığını, sözleşmede belirtilen cihaz ve imalatların eksiksiz teslim edildiğini ancak, bakiye bakiye bedelin ödenmediğini iddia ettiğini, ancak, davacı tarafın müvekkil şirket aleyhinde başlattığı icra takibi kötü niyetli olup davacı tarafın iddiaları gerçeği yansıtmadığını, davacı taraf dava konusu iddia ve taleplerini müvekkil şirkete hitaben gönderdikleri Ankara 16. Noterliği’nin 06.04.2016 tarihli ve … yevmiyeli ihtarnamesi ile ileri sürdüğünü, müvekkili şirketçe söz konusu ihtarnameye … Noterliği’nin 13.04.2016 tarih ve 0694 yevmiyeli ihtarnamesi ile cevap verdiğini, davacı şirketin sözleşmede belirtilen edimlerini yerine getirmediğini, söz konusu edimlerin yerine getirilmesi hususu ihtar edildiğini, sözleşmede, davacı tarafından yapımı üstlenilen imalat ve montajlar sözleşme tarihinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen giderilmediğini ve bu zaman zarfında söz konusu imalatlar hiç kullanılamadığını, dolayısıyla, termal otel niteliğinde olan müvekkili şirkete ait otel büyük bir zarara uğradığını, davacı şirket tarafından, sözleşme gereği üstlendikleri imalat ve montajlar çalışır vaziyette teslim edilmediğinden ve bu sebeple müvekkil şirketin uğradığı zarar tazmin edilmediğinden davacı tarafın başlattığı icra takibinin dayanağı bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece takibe konu 05/04/2016 tarihli fatura içeriğindeki ürünlerin davalıya teslim edildiğine ilişkin tarafların imzasını taşıyan 20/01/2016 tarihli tutanak ile tespit edildiği, her ne kadar davalı tarafından ürünlerin eksik olduğu, kullanılamadığı iddia edilmiş ise de teslim tutanağında ve sonrasında süresinde yapılmış herhangi bir ayıp ihbar bildiriminin bulunmadığı, bu iddia yerinde görülmeyerek tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut olduğu, tarafların ticari defterlerinde davacının alacağının 26.403,00-TL olması nedeniyle taleple bağlılık ilkesi gereği davanın 26.403,00-TL asıl alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme 20/01/2016 tarihli tutanak gereğince ürünlerin eksiksiz ve tam olarak teslim edildiği kanaatine varıldığını, KDV teşvik belgesinin bekleniyor olması nedeniyle faturaları iade ettiklerini, ihtarda belirttikleri üzere ürünler montajlı ve çalışır vaziyette teslim edilmediğini, ürünler atıl vaziyette depoda bekletildiğini, KDV teşvik belgesi beklediğinden ve aradaki ticari ilişkiden dolayı ilk başta yazılı ayıp ihbarında bulunmadıklarını, KDV teşvik belgesi beklenmeden davacının yeniden fatura kestiğini, alacağın likit olmadığını, icra inkar tazminatının hatalı olduğunu, taraf defterlerinin uyumlu olmadığını, hükme dayanak yapılamayacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, İtirazın İptali ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1- Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser sözleşmesinin varlığı halinde, yüklenici işi sözleşme, fen ve sanat kurallarıyla iş sahibinin beklediği yararı gözeterek imal edip teslim ettiğini, iş sahibi ise iş bedelini ödediğini ispat etmek zorundadır (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2021/3130 Esas, 2021/2836 Karar)
Kural olarak götürü bedelli eser sözleşmelerinde, iş bedelinin tamamı veya bir kısmı ödenmemiş ise, yüklenici işi kararlaştırılan götürü bedelle yapmak zorunda olduğundan yüklenicinin hakettiği imalât bedelinin, fiziki oran yöntemi ile başka bir ifadeyle yüklenicinin sözleşme kapsamında gerçekleştirdiği imalâtların eksik ve ayıpları da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranının tespit edilip, bulunacak bu oranın götürü iş bedeline uygulanması suretiyle saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanması gerektiği kabul edilmektedir. Bu şekilde belirlenen iş bedeli yapılan ödemelerden az ise, iş sahibi fazla ödediği bedelin iadesini; fazla ise yüklenici ödenmeyen iş bedeli alacağının tahsilini isteyebilir. Sözleşme dışı iş kalemlerine ilişkin istemlerde ise, yapıldıkları yıl mahalli piyasa rayiç bedellerine göre hesaplama yapılarak iş bedelinin bulunması gerekir. (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2020/2407 Esas, 2020/3033 Karar)
Ancak götürü bedelli sözleşmelerde iş bedelinin tamamı ödenmiş ise, eksik ve ayıplar nedeniyle fiziki oran kurulması gerekmez; bu durumda iş sahibi, eksik ve ayıplı işlerin giderim bedelini isteyebilir. (ÖZTÜRK, Muammer; GÖZÜTOK Zeki: Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması, 2019, s. 569)
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesi ayıbı işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. TBK’nın 474/I. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene edip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. TBK’nın 474/I. maddesine göre açık ayıplarda bildirimin “işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz” diğer bir ifadeyle işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde, TBK’nın 477. maddesine göre gizli ayıplarda ise gizli ayıbı öğrenir öğrenmez gecikmeksizin yapılması gerekir. Ayıp halinde iş sahibinin hakları 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Diğer taraftan ayıbın varlığını ihbar şekil koşuluna bağlı olmayıp tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Öte yandan ayıplı işlere ilişkin ihbar mükellefiyeti getiren kanun koyucu eksik işler yönünden iş sahibine böyle bir yükümlülük yüklememiştir. Bir başka deyişle, eksik işlerde ihbara gerek olmaksızın zamanaşımı süresi içerisinde eksik işler bedeli her zaman talep edilebilir.
Eser sözleşmesinin eksik veya ayıplı ifa edilip edilmediği, eksik iş ve ayıplardan dolayı talep haklarının ne olduğu ve hangi koşullarla istenebileceği yönünden, sözü edilen eksik ve kusurların eksik iş, açık ayıp ve gizli ayıp olup olmadığının saptanması gerekir. (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2019/2005 Esas, 2019/3700 Karar)
2- Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK m. 266). Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur (HMK m. 288/1). Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınır (HMK m. 288/2).
Bu kapsamda tarafların talebi olmasa bile Mahkeme re’sen keşif ve bilirkişi incelemesine karar verebilir.
3- İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2015/78 Esas, 2015/6310 Karar).
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay “HGK’nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
4- O halde Mahkemece yapılacak işlem; Mahallinde konusunda uzman bilirkişilerin katılımıyla keşif yapılarak götürü bedelli her sözleşme bakımından fiziki oran yöntemiyle ayrı ayrı iş bedelinin yukarıdaki açıklamalar kapsamında hesaplanması; bu hesap yapılırken davalı tarafından ileri sürülen hususların eksik ya da ayıp kapsamında olup olmadığı, ayıp ise açık ayıp ya da gizli ayıp olup olmadığı, buna göre ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının dikkate alınması; bu şekilde bulunacak toplam iş bedelinden yapılan ödemelerin düşülmesinden sonra davacı yüklenicinin alacağı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi; kabule göre de icra inkar tazminatının koşullarının bulunup bulunmadığının tartışılması ile ulaşılacak sonuca göre karar verilmesinden ibaret olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2- Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 Tarih ve 2016/953 Esas- 2020/182 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4- Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5- Davalı tarafça ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
….