Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/223 E. 2022/188 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-b-1 Maddesi Uyarınca Başvurunun Esastan Reddine)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ :

BİRLEŞEN ANK…

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesine Dayalı Alacak
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/03/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan asıl ve birleşen dava eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Asıl davada davacı vekili; davalı şirketin …’dan aldığı … Altına Alınması İşini ve buna bağlı işleri alt taşeron olarak müvekkili şirkete 2011-2012-2013-2014 yıllarında yaptırdığını, yapılacak işler için malzeme temininde sağlandığını, yapılan iş için taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, ancak davalının tek taraflı olarak muhafaza edeceğini söyleyerek müvekkili şirkete bazı yıllarda suret vermediğini, ancak işler için yapılan ödemelerde durumun açıkça ortada olduğunu, devamla taşeronluk sözleşmesinden dolayı ortaya bir zarar çıkması halinde teminatı olması için birtakım senetlerin müvekkili şirke yetkilisine imzalatıldığını, müvekkili şirketin işleri eksiksiz yerine getirdiğini, … Altına alınması ve bağlı işlerin ihalesinin her yıl alındığı için taşeronluk sözleşmesinin yıllar içerisinde yenilenerek devam ettiğini, müvekkili şirket ile en son işin 2014 yılında yapıldığını, sonraki sene sözleşmenin yenilenmediği gibi hesap mutabakatının da sağlanmadığını, müvekkilinin alacaklı olmasına rağmen davalı hesap mutabakatı yapmaya yanaşmadığını, iş yapılan dört yılık dönem içerisinde ödenmeyen meblağın hesabının yapılması için birtakım belgelerin tetkikinin gerektiğini, alacak miktarının kesin olarak tespitinin davalının tutum ve davranışları nedeni ile mümkün olmadığını, davalıya Ankara 16. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 31.03.2017 tarihli ihtarnamesinin keşide edilerek fazlaya dair hakları saklı tutularak dava değeri alacağın, yapılan kesintilerin, bedelsiz kalan teminat senetlerinin talep edildiğini, ihtarnameye davalı vekilince cevap verildiğini ve müvekkili şirketten alacaklı olduğunu ve kendilerinde teminat senedi olmadığının belirtildiğini, sözleşme kapsamında yapılan kesintilerin müvekkili şirkete ödenmediğini, davalının yaptığı işlerin …’dan talep edilmesi gerektiğini, yapılan işler için yapılan ödemeler ile metrajların hesap edilmesi gerektiğini, işler yapılırken gerek … Kontrolcüleri ve mühendisleri gerekse davalı şirket bünyesinde çalışan mühendis ve müdürlerden imzalı belgeler alındığını, belge içeriklerinde işin müvekkili şirket tarafından eksiksiz yapıldığı ve teslim alındığının bildirildiğini, devamla davalı şirket tarafından hakkediş raporlarının düzenlendiğini ve ödeneceği belirtilen hakkedişlerden kesintiler yapıldığını, yapılan kesintilerin işlerin kesin kabullerinin yapılmasına rağmen iade edilmediğini ileri sürerek, fazlaya dair sair hakları saklı kalmak kaydı ile 1.860.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, davacı ve yetkilisinden alınan teminat senetleri ve sair sebeplerle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Asıl davada davalı vekili; davacının alacağının olduğu varsayılsa bile, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının yaptığını iddia ettiği işlerin tamamını yapmadığını, işlerin bir kısmını yapamayacağını, bu işlerin müvekkili tarafından kendi nam ve hesabına yapmasını talep ettiğini, davacı tarafça yapılan iş miktarları ve bedeli konusunda kesin hakkediş raporlarını ihtirazi kayıt olmaksızın imzalayarak kabul ettiğini, davacının alacak miktarını müvekkilinin davranışları nedeni ile tespit edemediğini ileri sürmüş ise de yaptığı işin miktarını ve bedelini bilebilecek durumda olduğunu, davacının kendi yaptığı işin projesine uygun olmadığını, davacının bir hak talebinde bulunamayacağını, davacının yaptığı iş bedellerinin tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkilinin davacıdan alacağının olduğunu, davacının talepleri arasında bulunan teminat senetleri için harç ödenmediğini, eksik harcın tamamlattırılması ve tamamlanmadığı takdirde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, davacının dava dilekçesinde talep ettiği alacağın hangi yıl ve hangi iş için ve hangi miktarı olduğunu tek tek belirtmesi ve dava dilekçesini somutlaştırması için kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde davanın somutlaştırılmadığı takdirde davanın usulden reddine, teminat senetlerinden dolayı borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiğinden bu talebin de somutlaştırılması ve harcın yatırılması için davacıya kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde davanın somutlaştırılamaması halinde davanın usulden reddine, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, olmadığı taktirde davacının herhangi bir alacağı bulunmadığından esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN ANK. 3. ATM’NİN 2018/501 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
İDDİA :
Davacı vekili; müvekkili şirketin 2011-2014 yılları arasında …’dan ihale ile aldığı muhtelif … İşlerinin bir bölümünü davalı şirkete taşere ettiğini, davalının işler başlar başlamaz müvekkilinden avanslar aldığını, davalı şirketin bazı işlerin müvekkili tarafından yapılmasını istediğini, müvekkilinin işleri yaptığını, davalı şirketin hak ediş raporlarını ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığını ve bedellerini aldığını, davalı şirketin eksik ve kusurlu işlerinin müvekkili tarafından giderildiğini, üçüncü şahıslara verilen zararlar ve kurumların kestikleri ceza müeyyidelerin gereklerinin de müvekkili tarafından yerine getirildiğini ileri sürerek, davalının müvekkiline olan 558.576,30 TL borcunun davalı şirket adına yapılan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline, işbu davanın Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/642 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; asıl dava kapsamında sunulan beyanların işbu dava için de geçerli olduğunu, davacının müvekkili şirketten alacağı bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacının işveren olarak kendi belirlemiş olduğu kriterle ve koşullara göre ödeme yaptığını, hesabı tek taraflı olarak çıkardığını, bu nedenle fazla ödeme yapıldığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, asıl davada belirtildiği üzere işveren olan davacı tarafından işin bırakılması müvekkili şirketten istenildiğinde büyük çoğunluğu 2014 yılında yapılan işlerin maliyetinin yükseldiğini ve müvekkiline haksız kesinti yapıldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Asıl dava yönünden “taraflar arasında düzenlenen kesin hakediş icmallerinde proje bazında metrajlara yer verilmediğinden, davacı yanın hakedişe girmeyen imalatının olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığı, her ne kadar, … … A.Ş. ile davalı arasında düzenlenen hakedişlerle, davacının iddia ettiği bir kısım imalatların yapıldığı sabit ise de, bizzat dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacının en son işini 2014 yılında yaptığı, tarafların ihtirazi kayıtsız olarak 31.12.2014 tarihi itibariyle yapmış oldukları kesin hesap ile davacının işi yarım bıraktığı ve 3. kişiler tarafından devam edildiği nazara alındığında, hakedişe girmeyen imalatların bizzat yüklenici olan davacı tarafından 2014 yılından önce bizzat yapıldığının ispat edilemediği” gerekçesi ile hakedişe girmeyen talepler yönünden davanın reddine, Yine tarafların her bir sözleşme için tanzim edilen kesin hakedişleri ihtirazi kayıt olmaksızın imzaladığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmede sözleşmenin eki olarak kabul edilen Yapım İşleri Genel Şartnamesi uyarınca davacının kesin hakedişleri ihtirazi kayıt koymaksızın imzalaması sebebiyle hakedişlerde yapılan geçici ve kesin kabul kesintileri dışındaki kesintiler ile birim fiyat ve metrajlardaki eksiklik sebebiyle açmış olduğu alacak davası yönünden açılan davanın reddine, Yine davacının hakedişinden 2013 yılında 100.185,78 TL, 2014 yılında 69.185,93 TL olmak üzere toplam geçici ve kesin kabul kesintisi olarak 170.001,71 TL kesinti yapıldığı dosya kapsamı ile sabit ise de, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler uyarınca işbu kesintilerin talebi için davacının SGK ilişiksiz belgesini sunması gerekir iken, karar tarihine kadar mahkememize sunmadığı gibi davalı-işverene de dava öncesi ve sonrasında ibraz ettiğini ispat edemediği” gerekçesi ile bu kesintiler yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
BİRLEŞEN ANK. 3. ATM’NİN 2018/501 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; sözleşme kapsamında kalan işin yüklenici dışında 3. kişilere yaptırıldığının ispat külfetinin davacı-işverende olduğu, somut olayda taraflar arasında 31/12/2014 tarihi itibariyle kesin hesap yapıldığı ve taraflarca kesin hesabın ihtirazi kayıt konulmaksızın imzalandığı ve bu suretle hesap mutabakatının sağlandığı, bizzat asıl dava dilekçesinde belirtildiği üzere en son işin davalı tarafından 2014 yılında yapıldığı, birleşen davacı tarafından, dava dışı üçüncü kişilere yaptırılan iş karşılığı ödenenen tutarın taraflar arasındaki kesin hesapta varılan mutabakata dahil edilmediğinden, 3. kişilere yaptırılan işin bedelinin davalıya ödenmesinin söz konusu olamayacağı, nitekim birleşen davanın konusunun davacının, davalı yüklenici dışında üçüncü kişilere yaptırdığı işlerden dolayı, “daha yüksek bir bedel ödemek zorunda kaldığına ve bu nedenle zarara uğradığı”na yönelik tazminat istemi olmadığı, yine davacının eksik ve ayıplı iş sebebiyle 3. kişilere yapılan ödemelerin varlığını ispat edemediği, ayrıca, mahkememizin 04.07.2019 tarihli celsesinde, davalı şirket yetkili temsilcisinin beyanına göre, davalı şirket yetkili temsilcisi tarafından davalı… İnş. … Ltd. Şti. nin… kaydı … tarafından “mutabık olduğumu bildiririm” yazılarak imzalandığı sabit ise de, muavin defterinin alacağın varlığını ispat yönünde yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği, zira bilirkişi kök raporunda belirtildiği üzere… kaydında üçüncü kişilere yaptırılan iş / işler yahut davacı tarafından karşılanan işçilik / malzeme / makine bedeli olup olmadığının tespit edilemediği, kök rapordan sonra da davacı tarafından herhangi bir delil sunulmadığı, … kaydındaki son hareket 21/07/2014 tarihine ait olup, muavin defterinin taraflar arasında 31/12/2014 tarihli kesin hesaptan sonra imzalandığına dair bir veri bulunmadığı, bu durumda, tarafların ihtirazı kayıtsız olarak 31/12/2014 tarihi itibariyle yapmış oldukları kesin hesabın geçerliliğini koruduğu kabul edildiğinde, bilirkişi kök ve ek raporundan anlaşılacağı üzere davacı-işverenin sözleşme kapsamında kalan işin 3. kişilere yaptırılan iş nedeni ile alacak iddiasını kanıtlayamadığı” gerekçesi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl davada davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, hükme esas alınamayacağını, taraflar arasındaki uyuşmazlığını işin metrajı ve eksik ödeme olup olmadığı noktasında toplandığını, bu hususun aydınlatılması için dava dışı iş sahibi tarafından davalıya hangi metraj üzerinden ve ne kadar ödeme yapıldığının tespit edilmesi ve davacıya yapılan ödeme ile karşılaştırma gerektirdiğini, davalının davacının üstlendiği işi sözleşmeye uygun olarak yapmadığı ve davacının hatalı işlerinin başkası tarafından yapıldığı hususunu ispat etmesi gerektiğini, davalının bu şekilde bir ispat yapamadığını, davacının hakedişlere ihtirazi kayıt koymadan ödeme almasının tek başına alacağın bu miktar olduğunu göstermeyeceğini, davalı tarafından düzenlenen hakedişlerde işçilik kesintisi adı altında kesintiler yapıldığını, SGK primlerinin davalı tarafça ödenmesi nedeni ile davacının SGK ilişiksiz belgesi almasının fiilen mümkün olmadığını, davacıya ihale edilen işlerin ve bunların bedelinin belli olduğunu, davacının 2011 – 2012 – 2013 yılı işlerini yapıp davalıya teslim ettiğini ve bunların iş sahibi … tarafınan kabulünün yapıldığını, sadece 2014 yılında … tarafından davacının iş yapması yasaklandığı için davacının bu yıl için işlerini yapamadığını, söz konusu tarihe kadar yapılan işlerin bedelinin davacıya ödenmesi gerektiğini, taraflar arasında bir kesin hesap mutabakatı sağlanmadığını, dosyaya sunulan tüm hakedişlerin ara hakediş mahiyetinde olduğunu, davacının ihtirazi kayıt koymamasının alacağın olmadığını göstermeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; birleştirilen dava için mahkemenin HMK 25. maddesindeki “taraflarca getirilme” ilkesini göz ardı ettiğini, birleştirilen davada davacının hem avans mahiyetindeki ödemeleri hem de yüklenici nam ve hesabına yapılan ödemelerin bedelini talep ettiğini, bilirkişi heyetinin ise sadece üçüncü kişilere yaptırılan işler ile ilgili inceleme yaptığını, davacı yüklenicinin mutabakat belgesinin 31/12/2014 tarihli kesin hakedişten önce yapılmış olduğu yönünde bir iddiasının olmadığını, mahkemenin resen bu yönde bir değerlendirme yapmasının HMK’ya aykırı olduğunu, mutabakat metin tarihinin birleşen davanın ispatı açısından esasen bir önem de taşımadığını, kesin hakedişin imzası ikrar edilmiş bir mutabakat metni olmasına karşın, davalının alacaklarını istemesini engelleyecek şekilde işveren müvekkilini bağladığına ilişkin görüşe katılmanın mümkün olmadığını, mutabakat metninin son işlem yapılan 21/07/2014 tarihinde imzalandığı kabul edilse dahi kesin hesaptan sonra müvekkili tarafından AGF 2 firması için yapılan ödemelerin dikkate alınmamasının usul ve yasaya uygun olmadığını, tüm alacak ve borçların kesin hesapta dikkate alındığı varsayımında dahi müvekkilinin kesin hesap sonrasında yaptığı 13.142,22 TL’nin tahsiline karar verilmesi gerektiğini, ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava, eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Asıl dava davacısı taşeron, asıl dava davalısı ise yüklenicidir. Mahkemece asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş olup, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl dava yönünden davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Birleşen dava yönünden bu dosya davacısından alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle asıl ve birleşen dava yönünden taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının ilgilisi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 03/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….