Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/140 E. 2023/100 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/140 Esas
KARAR NO : 2023/100 (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın Kaldırılarak Gönderilmesi HMK 353/1- a-6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2020
NUMARASI : 2018/601 Esas-2020/688 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 31/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/02/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasında mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 12/09/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 13.05.2015 tarihli götürü bedelli taşeron inşaat imalatı sözleşmesi yapıldığını, sözleşmenin uygulandığını, davacı şirketin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı şirket adına sözleşme imzalayıp yürütenin yaşamını yitirmesinden sonra davalı şirketin usulüne uygun düzenlenen ve teslim edilen davacı faturalarının bedellerini ödememeye başladığını, faturalardan doğan 2.205.000,00 TL tutarındaki kısmi alacağın Ankara 20. İcra Müdürlüğünün 2017/20913 esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, takip konusu faturaların davalıya teslim edilip her iki tarafın ticari kayıtlarına işlendiğini, davalı borçlunun itirazında haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davalarının kabulü ile takibin 2.205.000,00 TL yönünden devamına ve %20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 13.05.2015 tarihli götürü bedelli taşeron inşaat imalatı sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği davacının üstlendiği işi yerine getirdiğini, davalı şirketin de kendisine kesilen faturaların tamamını eksiksiz bir şekilde ödediğini, davalının ödemeleri gerek fatura karşılığı gerek çeklerle, çoğu zaman da avans ödemesi olarak gerçekleştirdiğini, yapılan ödemeler incelendiğinde davalının davacıya herhangi bir borcu olmadığı aksine fazla ödeme yapmış olması nedeniyle alacağı bulunduğunun ortaya çıkacağını, taraflar arasında bahsi geçen sözleşme kapsamında yapılan iş dışında başkaca bir ticari ilişki bulunmadığını, davalı tarafından yapılan ödemelerin tamamının davacı tarafça yapılan iş karşılığında kesilen faturalara karşı yapılan ödemeler olduğunu belirterek davanın reddini ve davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2020 tarih 2018/601 Esas 2020/688 Karar sayılı kararında özetle; Taraf delilleri toplanmış, …şubesinden ilgili çek dökümleri ve ödeme bilgileri temin edilmiş, Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2017/20913 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde alacaklı … tarafından borçlu …. Şti hakkında fatura bakiye alacağına dayalı olarak 2.205.000,00 TL asıl alacak, 188.834,10 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.393.834,10 TL alacak talebi ile ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ile tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda özetle; “davacı ve davalı ticari defterlerinin sahibi lehine delil gücüne sahip olduğunun tespit edildiği, 01.01.2017 tarihi itibariyle her iki tarafın ticari defterlerine göre borç alacak ilişkisinin 2.205.075,50 TL olduğu ve ticari defterlerin birbirini teyit ettiği görüldü, davacı tarafından düzenlenen 114 faturanın 2015 ve 2016 yıllarına ait olduğu, 2017 yılında herhangi bir fatura düzenlenmediği, faturalar karşılaştırıldığında bir fatura dışında tam eşleşme sağlandığı, 6.071,00 TL bedelli faturanın davalı kayıtlarında yer alması nedeniyle kabulünün gerektiği, bu çerçevede 01.01.2017 itibariyle taraf defter kayıtlarında borç alacak tutarlarının örtüşmesi ve 2017 sonrasında yeni bir faturanın düzenlenmemesi nedeniyle uyuşmazlığın 2017 yılında gerçekleştirilen ödemelerden kaynaklandığı, söz konusu dönemde davalının defterlerinde yapılan ödemeler muhasebe kayıtlarına yansırken davacı defterlerinde herhangi bir harekete rastlanmadığı, …şubesinden gönderilen tabloda toplam tutarı 6.379.855,93 TL olan 32 çek ödemesinin yapıldığı, 29 çek ödemesinin kontrol edildiği, 3 çeke ilişkin belgeler dosyada yer almadığından kontrol edilemediği, … tarafından gönderilen CD’de yer alan hesap hareketlerinin tablosu ile çeklere ait bilgiler incelendiğinde davalının 2017 yılı içerisinde 8 EFT ve 10 çek işlemi ile toplam 2.375.075,50 TL ödeme gerçekleştirmiş olduğu, ayrıca 08.02.2017 tarihli 373.548,00 TL bedelli çekin davalı tarafından sunulan çek fotokopilerinde davacı lehine keşide edildiği ve hesap hareketlerinde yer aldığının tespit edildiği, davacı ticari defterlerinde davacının davalıdan 01.01.2017 itibariyle 2.205.075,50 TL alacaklı davalı ticari defterlerinde davalının davacıya 2.205.075,50 TL borçlu bulunduğunun görüldüğü, uyuşmazlık 2017 yılında gerçekleştirilen ödemelerden kaynaklandığı, davalı ticari defterlerine göre 31.12.2017 itibariyle yapılan ödemeler neticesinde herhangi bir borcu olmadığı hatta fazla ödemeden kaynaklı 170.000,00 TL sipariş avansı oluştuğu, davacı ticari defterlerinde 2017 yılında herhangi bir hareket olmadığı, … tarafından gönderilen hesap hareketleri karşılaştırıldığında 2017 yılı içerisinde davalının hesabından davacı lehine keşide edilen toplam tutarı 2.168.725,50 TL olan 10 çek ödemesinin yapıldığı, çeklerden birinin tahsil edildiği, sekizinin ciro yolu ile üçüncü kişilere ödendiğinin tespit edildiği, ayrıca davalı hesabından toplam 206.350,00 TL EFT gerçekleştirildiğinin görüldüğü, sonuç olarak davalı tarafından 2017’de davacı lehine toplam 2.375.075,50 TL ödeme yapıldığının tespit edildiği, bu ödemenin 2.205.075,50 TL’lik borç bakiyesinden düşüldükten sonra kalan 170.000,00 TL’nin sipariş avansları hesabına aktarıldığı, başka bir ifadeyle davacıya verilen avans olarak kaydedildiğinin görüldüğü” ifade edilmiştir.
Dava; bakiye fatura alacağının tahsili yönünde yapılan ilamsız takibe itirazın iptali talebine ilişkindir.
Taraflar arasında 13.05.2015 tarihli götürü bedel taşeron inşaat imalatı sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince davacının edimini yerine getirdiği ve davacı tarafından davalı adına düzenlenen tüm faturaların davalı yanın ticari defterlerine kaydedilmekle fatura bedellerine ilişkin taraflar arasında bir ihtilafın bulunmadığı, uyuşmazlığın 01.01.2017 tarihinden sonra davalı tarafından davacı faturalarına istinaden yapılan ödeme miktarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yapılan bilirkişi incelemesinde her iki yanın ticari defterlerinde 01.01.2017 tarihi itibariyle davacının davalıdan 2.205.075,50 TL alacaklı olduğu tespit edilmekle birlikte 01.01.2017 tarihinden sonra takip tarihine kadar davalı tarafından çekle ve EFT yolu ile yapılan toplam 2.375.075,50 TL ödemenin davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı iken davacı yanın ticari defterlerinde ödeme kayıtlarının bulunmadığı anlaşılmış olup, …şubesinden gönderilen çekle yapılan ödemeler yönünden çeklerin arkalı önlü örnekleri ve ödeme bilgileri ile EFT yolu ile yapılan ödemelere ilişkin bilgiler ve dekont örneklerinin bilirkişi tarafından incelenmesi neticesinde 10 adet çekle yapılan ödemelerde keşideci davalı tarafından davacı şirket lehine düzenlendikleri çeklerden birinin davalı tarafından tahsil edildiği, diğer çeklerin davacı tarafından üçüncü kişilere ciro edilerek tahsil edilmiş oldukları ayrıca davalı hesabından 8 işlem ile toplam 206.350,00 TL davacı hesabına EFT yolu ile ödeme yapıldığı, çekle yapılan 2.168.725,50 TL ödeme ili birlikte davalının davacıya yapmış olduğu ödemeler toplamının 2.375.075,50 TL olduğu, bu ödeme nedeniyle 01.01.2017 itibari ile taraf ticari defterlerinde görülen 2.205.075,50 TL davacı alacağı mahsup edildiğinde takip tarihi itibariyle davalı yanın ticari defterleri ile teyit edilen 170.000,00 TL davalının fazla ödemesinin bulunduğu anlaşılmış olup …şubesinden gönderilen çek bilgilerinde takas yolu ile ödendiği ifade edilerek örneği gönderilmeyen 87.795,00 TL tutarındaki çekin ödendiği hususu 24.12.2020 tarihli duruşmada davacı vekilince kabul edilmekle davacının davalıdan sözleşme kapsamında düzenlenen faturalara ilişkin takibe konu edilen ve ödenmeyen bakiye alacağının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ve sözlü yargılama aşamasında sunduğu 22.12.2020 tarihli dilekçesinde 2 çekle ilgili davalı ödemesini kabul ettiklerini diğer 8 çek yönünden davalı imzasına itiraz ettiklerini beyan ederek imza incelemesi yapılması talebinde bulunmuş ise de muhatap bankadan gönderilen çek örneklerinin tetkikinde çeklerin tamamının davalı keşideci tarafından davacı lehine düzenlendikleri çeklerden birinin lehtar davacı tarafından tahsil edildiği, diğerlerinin ise davacı tarafından üçüncü kişilere ciro edilerek bankaya ibrazla davalı hesabından ödenmiş oldukları, bu aşamaya kadar davacı tarafından bu çeklerdeki lehtar ciranta imzasının sahteliğine yönelik açılmış bir dava veyahut savcılık soruşturması bulunduğuna ilişkin bir iddia ileri sürülmediği anlaşılmakla davacı yanın davalı keşideci tarafından ödenmiş olan bir kısım çekler yönünden imza incelemesi yapılması talebi yerinde görülmemiş neticede kanıtlanamayan davanın reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 01/02/2021 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle;
Mahkemenin, taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırdığını, bilirkişi raporunda, taraf defterlerinin yasaya uygun tutulduğunu, takip konusu faturaların taraf defterlerine işli olduğunu, davalı tarafın muhatabı … …. olan çekler ile fatura bedellerini ödediğine dair kayıtları olduğunu, bu kayıtların davacı/alacaklı/müvekkilinin kayıtlarında olmadığını rapor ettiğini, mahkemenin, bilirkişi raporunda sözü edilen çeklerin görüntülerini muhatap bankanın ilgili şubesinden celbettiğini, çekin görüntülerinin incelenmesiyle, davalı defterine işli olmasına rağmen, davacı/alacaklı müvekkilinin defterlerinde işli olmayan on adet çekten, iki adedi hariç, diğerlerinde başka bir deyişle 8 adet çek üzerinde müvekkiline atfen atılı olan ciranta imzalarının müvekkili şirketi temsil ve ilzam eden kişilere ait olmadığını, söz konusu 8 adet çekin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, dolayısıyla müvekkili şirket tarafından tahsil edilmediğinin mahkemeye beyan olunduğunu, buna rağmen mahkemenin 24.12.2020 tarihinde 2020/688 K. sayılı kararıyla “Her ne kadar davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ve sözlü yargılama aşamasında sunduğu 22.12.2020 tarihli dilekçesinde 2 çekle ilgili davalı ödemesini kabul ettiklerini diğer 8 çek yönünden davalı imzasına itiraz ettiklerini beyan ederek imza incelemesi yapılması talebinde bulunmuş ise de muhatap bankadan gönderilen çek örneklerinin tetkikinde çeklerin tamamının davalı keşideci tarafından davacı lehine düzenlendikleri çeklerden birinin lehtar davacı tarafından tahsil edildiği, diğerlerinin ise davacı tarafından üçüncü kişilere ciro edilerek bankaya ibrazla davalı hesabından ödenmiş oldukları, bu aşamaya kadar davacı tarafından bu çeklerdeki lehdar ciranta imzasının sahteliğine yönelik açılmış bir dava veyahut savcılık soruşturması bulunduğuna ilişkin bir iddia ileri sürülmediği anlaşılmakla davacı yanın davalı keşideci tarafından ödenmiş olan bir kısım çekler yönünden imza incelemesi yapılması talebi yerinde görülmemiş neticede kanıtlanamayan davanın reddine … ” gerekçesiyle davanın reddine karar verdiğini, bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkan somut durumunda; taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, icra takibine konu tüm faturaların davalı defterlerinde de işli olduğunu, davalı kayıtlarında müvekkiline yapılan ödeme olarak yer alan, ancak davacı/müvekkilinin kayıtlarında yer almayan 10 adet çekin olduğunu, söz konusu on adet çekten, toplam tutarı 2.045.930,50 TL olan 8 adet çek üzerinde müvekkiline atfen atılı imzaların müvekkiline ait olmadığını, çeklerin müvekkiline hiçbir zaman teslim edilmediğini, toplam tutarı 122.795,00 TL olan 2 adet çekteki ciranta imzalarının müvekkili şirkete ait olduğunu, ancak sehven müvekkilinin kayıtlarına işlenmediğini, böylece taraflar arasında işin yapılmasıyla ilgili bir uyuşmazlık olmadığını, uyuşmazlığın borcun ödenip ödenmediği ile ilgili olduğunu, borçlunun, tek yanlı olarak kendi defterlerine işlemiş olduğu çekler ile ödemenin yapılabilmesi için, çeklerin alacaklı tarafa teslim edilmesi veya çeklerde alacaklıya ait yazı ve imzanın olması ve bu hususun da ispat edilmesinin zorunlu olduğunu, alacaklıya teslim dahi edilmeyen çeklerin, borçlu defterine işlenmesi suretiyle haksız olarak borçtan kurtulmanın yolunu da açmış olacağını, benzer bir uyuşmazlıkta, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/3919 E,, 2020/660 K,, 10.3.2020 tarihli kararında, davalı kayıtlarında yer alan ödemelerin, imzalarının davacıya ait olup olmadığının araştırılması gerektiğine hükmettiğini, davacı vekilinin bilirkişi ek raporuna karşı 13.01.2017 tarihli beyan dilekçesinde açıkça ” … banka ödemeleri hangi tarihlerde ve hangi miktarda (karşısında imza var mı ve bu imza onun mu?) karşılaştırılacak şekilde rapor düzenlenmesi gerekir.” beyanında bulunduğunu, tüm savunmasında da davalı kayıtlarının gerçek dışı olduğunu ve banka aracılığı ile yapılan ödemelerin tekrar elden yapılan ödeme gibi gösterilerek mükerrer kayıt oluşturduğunu ileri sürdüğünü, mahkemece davacı vekilinin elden yapılan bu ödemelere ilişkin itirazı üzerinde durulmadığını, mahkemece yapılacak işin davalının ticari defterlerindeki defteri kebirdeki ödemelere ve tahsilat makbuzlarındaki ödemelere ilişkin imzaların davacıya ait olup olmadığı hususunun taraflardan sorularak imza kabul edilmediği takdirde söz konusu makbuzların ve defteri kebirdeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda HMK hükümleri uyarınca imza incelemesine esas alınacak önceki ve sonraki tarihli belge asılları ilgili kurumlardan getirilip davacının da mahkeme tarafından yazı ve imza örneklerinin huzurda alınarak konusunda uzman kişilerden rapor alınarak, şayet imzaların davacıya ait olduğu tespit edilirse bu kez dosyanın mali müşavir bilirkişiye verilerek gerek banka kayıtlarındaki gerekse makbuz ve davalıya ait defteri kebirdeki ödemelerin karşılaştırılarak mükerrer mahsup işlemi yapılıp yapılmadığının tespit edilerek toplanacak tüm deliller doğrultusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını, davalı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi üzerine hazırlanan raporun taraflarına tebliği üzerine, çeklerin taraflarına teslim edilmediği hususunun mahkemeye 10.01.2020 tarihinde UYAP üzerinden … iş emri numarası alan dilekçelerinde sunulduğunu, diğer yandan, … tarafından gönderilen CD içerisindeki kayıtlar ile bilirkişi raporunda yer alan kayıtların karşılaştırmalı olarak taraflarınca incelendikten sonra, aşağıda liste halinde sunulan toplamı 2.045.930,50 TL tutarındaki çeklerde müvekkili şirkete atfen atılı (ciro) imzalarının müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, bu çeklerin hiç bir zaman müvekkili şirkete teslim edilmediğini, bu çeklerdeki imzalara itiraz ettikleri hususları da mahkemeye 21.12.2020 tarih 7926220914 sayılı iş emri numarası alan dilekçeleri ile sunduklarını, Ankara 13. Ticaret Mahkemesinin, imzayı inkar beyanları karşısında, davalı yandan çeklerin müvekkili şirkete teslim edildiğine dair yazılı delillerini sunmasını istemesi veya davalı yanca talep edilmesi halinde çekler üzerinde imza incelemesi yaptırması gerekir iken, üstelik taraflarınca imza incelemesi yapılmasına dair taleplerinin mahkemeye sunmuş olmalarına rağmen, çekler üzerinde atılı bulunan ciranta imzalarının sahteliğine dair taraflarınca bir dava açılmadığını ya da şikayet edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin kanılarınca kanuna uygun olmadığını, müvekkilinin, davalının sahte ciranta imzası içeren çekleri kayıtlarına işlediğinden yeni bilgi sahibi olduğunu, sahtelik iddiasının, yargılama içerisinde süresi dahilinde ileri sürüldüğünü, mahkemenin ayrı bir sahtelik davası açılması beklentisinin gereksiz olduğunu, müvekkilinin, Cumhuriyet savcılığına şikayet hakkını da kullanacağını ancak, böyle bir şikayetin, imza itirazının incelenmesi açısından “ön zorunluluk” olarak kabul edilmesinin, hatalı bir değerlendirme olduğunu, istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili tarafından davacı vekilinin istinaf başvurusuna karşı dosyaya sunulan yanıt dilekçesinde özetle Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili davalının davacıya aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan tüm iş bedeli alacağını fazlasıyla ödediğini, bu durumun yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporlarıyla sabit olduğunu, müvekkili tarafından çekle yapılan ödemelere ilişkin olarak 23/10/2018 tarihinde çekler mahkemeye sunulmak suretiyle bilgi verildiğini ve davacı tarafça 06/11/2018 tarihinde bu çeklerin birer örneklerinin alınmış olduğunu, 07/11/2018 tarihinde davacı tarafça dosyaya cevaba cevap dilekçesi sunulduğunu ve bu dilekçede çeklere ilişkin herhangi bir imza itirazının ileri sürülmediğini, yine banka tarafından gönderilen kayıtların birer örneği de CD ile birlikte davacı tarafça 19/02/2019 tarihinde alındığını, ancak davacı tarafça imzaya ilişkin herhangi bir itirazın ileri sürülmediğini, bilirkişi raporu sonrasında yapmış olduğu çeklere yönelik itirazının haklı ve geçerli olarak mahkeme tarafından kabul görmediğini bu sebeplerle usul ve yasaya uygun olan mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava; taraflar arasında düzenlenen 13/05/2015 tarihli götürü bedelli taşeron sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, iş bedeli karşılığı olarak düzenlenen faturalardan kalan , ve ödenmeyen bakiye iş bedeli alacağının tahsili için davalı hakkında yapılan icra takibine davalının yaptığı itirazın iptali, takibin devamı ve %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Davacı taşeron, davalı yüklenicidir.
Davalı vekili davaya cevaplarında, sözleşme ilişkisini kabul etmiş, ancak iş bedeli karşılığı düzenlenen tüm fatura bedelleri karşılığının banka ve çek ödemeleriyle ödendiğini, bu sebeple davacıya borçları kalmadığı belirterek davanın reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
İlk derece mahkemesince, toplanan deliller, taraf ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ve yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin her iki tarafın da kabulünde olduğu, davacının iş bedeli karşılığı olarak düzenlemiş olduğu tüm faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, her iki tarafın ticari defterlerin de kanuna uygun olarak tutulmuş olup, tarafların lehine delil olma niteliğine haiz oldukları, ancak davalı defterlerinde çekle yapılan ödemelerin davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalı defterlerinde çeklerle yapılan ödemelerin bankadan gelen yazı cevabıyla doğrulandığı, bu çeklerin birinin davacı tarafından diğerlerinin ise cirantalara banka tarafından ödendiğinin anlaşıldığı, bu ödemelerin mahsubu sonrasında davacının ödenmeyen alacağının bulunmadığı, bilakis davalının 170.000,00 TL tutarında fazla ödemesinin bulunduğu, davacının ne dava dilekçesinde, ne de ön inceleme duruşmasında söz konusu çeklerdeki imzaya itiraz etmediği, bilirkişi raporunun tebliğinden sonra rapora itiraz dilekçesinde 8 adet çek yönünden imzaya itiraz beyanında bulunulmuş ise de, bu aşamaya kadar davacı tarafından bu çeklerdeki lehtar, ciranta imzasının sahteliğine yönelik açılmış bir dava veya savcılık soruşturması bulunduğuna ilişkin bir iddia ileri sürülmediği bu sebeple davacı yanın bu aşamadan sonra yapmış olduğu bir kısım çekler yönünden imza incelemesi yapılması talebinin yerinde görülmeyerek reddine ve sübut bulmayan davanın reddine dair karar verilmiş bu karara karşı davacı vekilinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında götürü bedelli taşeron sözleşmesinin ifa edildiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki çekişme, mal bedelinin davalı tarafından ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır.
Davalı iş bedeli karşılığını çeklerle ödediği savunmasında bulunmuş, davacı taraf bu çeklerden iki adedi hariç defterlerinde işli olmayan 10 adet çekten 8 adet çek üzerindeki müvekkiline atfen atılı olan ciranta imzalarının müvekkili şirketi temsil ve ilzam eden kişilere ait olmadığını, söz konusu 8 adet çekin müvekkili şirkete verilmediğini, teslim edilmediğini, dolayısıyla bu çeklerin müvekkili şirket tarafından tahsil edilmediğini, bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde beyan etmiştir.
Davacının imza itirazında bulunduğu bu çeklerin cirantalar tarafından bankaya ibrazla tahsil edildiği ve çeklerin lehtar olarak gözüken davacı şirketin cirosu ile bankadan tahsil edildikleri anlaşılmaktadır. Davacı vekili bu çeklerin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, ciro imzalarının müvekkili şirketi temsil ve ilzama yetkili kimselere ait olmadığını belirterek bu 8 adet çek ile yapılan ödemeyi kabul etmemiştir. Davalı yan, imza itirazında bulunulan 8 adet çeki davacı yana verdiğini, ya bir teslim belgesi ile, ya bu çeklerin davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmasıyla, ya da ciro imzasının davacının çki cirolamaya yetkili temsilcisine ait olduğunu ispatlayarak sonuca ulaşabilir.
İlk derece mahkemesi tarafından ticari defterler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, imzaya itiraz edilen 8 adet çekin davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı anlaşıldığı gibi, dosya içinde davalı tarafından ibraz edilmiş bir çek teslim belgesi de olmadığı halde, ciro imzalarının davacıya ait olup olmadığı yolundaki araştırmasını da davalının itirazı nedeniyle yapmamıştır. Dava dosyasına sunulan dava malzemesi sıhhatinin araştırılması iddia ve savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirilemez. Bu itibarla ilk derece mahkemesince eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmadığından davacı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusunu dairemizce kabulü gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2566 Esas-2020/5528 Karar sayılı ilamı)
Mahkemece yapılması gereken iş, davacının imzasına itiraz ettiği 8 adet çekteki davacı adına lehtar sıfatıyla atılan ciranta imzalarının davacı yetkililerine ait olup olmadığının tespiti amacıyla HMK hükümleri uyarınca imza incelemesine esas alınacak şekilde çeklerin ciro tarihlerindeki davacı şirketi temsile yetkili olan kimselerin imzasını içeren önceki ve sonraki tarihli belge asıllarının ilgili kurumlardan getirilip bu dönemdeki davacı şirket yetkili temsilcilerin mahkeme tarafından yazı ve imza örneklerinin huzurda alınarak konusunda uzman kişilerden rapor alınmak suretiyle, şayet imzaların davacıya ait olduğu tespit edilirse, bu 8 adet çekle yapılan ödemelerin davacı alacağından mahsubu gerekeceğinden şimdiki gibi davanın reddine karar vermek, davacıya ait olmadıklarının tespiti halinde ise, 8 adet çekle yapılan ödemeler mahsup edilmeksizin davacının talep edebileceği alacağın belirlenmesi konusunda bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle taraflar arasındaki uyuşmazlığını sonuçlandırılması olmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın dairemiz kararına uygun şekild araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle yeni bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2020 tarihli ve 2018/601 Esas 2020/688 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın mahiyeti gereği istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5- Davacı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır