Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2021/10 E. 2022/1171 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/10 Esas
KARAR NO : 2022/1171 (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
Esastan Reddine HMK m.353/1-b-1
(Kararın Kaldırılarak/Yeniden Hüküm Kurulması /HM m.353/1-b-2)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/09/2020
NUMARASI : 2017/196 Esas-2020/398 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/12/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabul-kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 16.03.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 03/08/2016 tarihinde “…ait çelik konstrüksiyon işlerinin imalatlarının …’ya ait Kazan Ankara’da ki çelik imalat fabrikasında madde 3’te belirtilen kapsama göre ve 4’te belirtilen yükümlülüklere göre madde 7’de belirtilen sözleşme fiyatında yapılması” konusunda tarafların anlaştığını, yine müvekkili şirket ile davalı arasında “… Projesi Çelik Konstrüksiyonları işine ait imalat işleri sözleşmesi” olarak ayrı bir sözleşme daha imzalandığını, sözleşmede kararlaştırılan işlerden ilkinin müvekkiline ait Kazan’da bulunan fabrikada yapılacak olan imalat işi olduğunu, diğerinin ise söz konusu imalatın yapılmasından sonra ikinci sözleşmede yer alan Maldivler’de yapılacak olan montaj işi olduğunu, sözleşmelere istinaden yapılacak olan işin iki aşamalı olup, birbiri ile bağlantılı olduğunu, davalının sözleşmeye uygun olarak müvekkiline teslim edilmesi gereken işleri tamamlamadığı ve dolayısıyla eksik ifada bulunduğu ayrıca sözleşme konusu işleri ayıplı ve kusurlu ifa ettiğini, eksik ayıplı ve kusurlu yapılan imalatların ve işlerin mahsup edilmesi gerektiğini, 03/08/2016 tarihli sözleşmenin 15.maddesinde özetle; yüklenicinin, … personeline karşı kendi personeline olan tüm sorumlulukları üstleneceği, bu sözleşmede işçiler, işçi hakları ve iş güvenliği ile ilgili belirtilen her türlü konuda kendi personeline olduğu gibi, … personeline karşı da sorumlu olacağının kararlaştırıldığı, davalı firma tarafından Kazan’da bulunan fabrikada yapılacak söz konusu iş için kendi bünyesinde olan 6 işçinin çalıştırılmış olup, kalan işçilerin ise sözleşme gereğince davalı emrinde çalışan müvekkili şirketin işçilerinin olduğunu, toplam 36 günde 243.967 Kg. İmalat ve 28.400 kg. montajın davalı tarafından temin edilen 6 personel ile yapılması mümkün olamadığından davalının sorumluluklarını yerine getiremediği için sözleşme gereği müvekkili şirket personelinin davalının emrinde cari hesaba mahsuben çalıştığını, davalı yan fabrikada toplam 6 işçinin çalışmış olduğunu, bunun yanı sıra davalının emrinde müvekkili şirketinde işçilerinin çalıştığı ve söz konusu tüm işçilerin ücretlerinin ve diğer giderlerinin davalının cari hesabına istinaden müvekkili şirket tarafından ödendiğini, Kazan’da bulunan müvekkili şirkete ait fabrika açısından ekli icmal tablosunda belirtildiği şekilde satış faturaları toplamı 124.102,33 TL müvekkili şirketin davalının banka hesabına 31.729,00 TL gönderdiğini, davalının personeline 15.326,60 TL ödendiği, toplamda müvekkilinin 113.975,11 TL ödeme bulunduğunu, Maldivler’de bulunan saha açısında, ekli icmal tablosuna göre müvekkili şirketin işçilerin uçak biletlerine istinaden 37.775,09 TL yurt dışı maaş ödemesi olarak 53.931,95 TL ödenen topluluk sigortası olarak 1.538,76 TL ödenen iş avansları olarak 8.968,68 TL olmak üzere toplamda davalıya 102.214,48 TL ödeme bulunduğunu, söz konusu ödemelerin davalıya yapılacak ödemelerden mahsup edilmek üzere yapıldığını, Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4000 E. sayılı dosyasında müvekkili şirketin davalıya borcunun bulunmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline, davalının haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin kendisine verilen işleri yaptığını, bu işle ilgili 5 adet fatura düzenlendiğini, toplam bedelinin 124.102,74 TL olduğunu, davacının bu bedelin 31.729,00 TL’sini müvekkiline ödediğini, kalan 92.373,54 TL’sini ödemediğini, bu sebeple icra takibi başlattıklarını, icra takibine dayanak faturaların …seri numaralı 5 adet fatura olduğunu, bu faturaların davacı şirket ile yapılan ve dava dilekçesinde bahsedilen söz konusu iki adet sözleşme tanzim edilmeden önce davacı için 7. ve 8. aylarda yapmış olduğu işler sonucunda kesildiğini, müvekkili şirketin yapmış olduğu işlerden memnun kalan davacı … Şirketi ile 2 adet sözleşme imzalandığını, bu sözleşmelerin “03/08/2016 tarihli… Projesi Çelik Konstrüksiyonları işine ait imalat işleri sözleşmesi” ile “… Projesi Çelik Konstrüksiyonları işine ait montaj işleri sözleşmeleri” olduğunu, müvekkilinin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacı iddialarının doğru olmadığını, icra takibine dayanak olan faturaların taraflar arasında imzalanan sözleşmelerden daha önce yapılan işlere ait faturalar olup, bu faturalardan dolayı borçlu olmadığının dikkate alınmaması gerektiğini, T.T.K.’ne göre tacirler arasında yapılan iş dolayısıyla düzenlenen faturaya 8 gün içinde itiraz edilmediği taktirde faturanın içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını, davacının itirazda bulunmayarak fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2020 tarih 2017/196 Esas 2020/398 Karar sayılı kararında özetle; Dava; takip dayanağı beş adet faturanın imal ve montaj işlerine ilişkin sözleşme kapsamında düzenlenip düzenlenmediğini, faturaların sözleşme kapsamında düzenlendiğinin kabulü halinde davalının gerçekleştirdiği işlerin toplam hak ediş tutarının ne olduğunu, davacı tarafından davalıya doğrudan veya nam ve hesaba yapılan ödemeler tutarı, yapılan ödemenin sözleşmelerdeki hak edilen tutarı karşılayıp karşılamadığını, davacının menfi tespit talebinin yerinde olup olmadığına ilişkin olduğunu, Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4000 E.sayılı dosyası incelendiğinde alacaklı …. Şti. Borçlu ….. A.Ş. Olup, 92.373,54 TL asıl alacak, 1.867,72 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 94.241,26 TL alacak üzerinden takip yapıldığını, borcun sebebinin 25/11/2016 tarihli …seri numaralı fatura bedelleri olup, Mahkememizin 20/03/2017 tarih ve esas no:2017/196 sayılı ihtiyati tedbir kararı ile ihtiyati tedbir isteyen davacı ….. A.Ş. Vekili tarafından dava sonucunda verilecek kararın kesinleşmesine kadar icra dosyasına depo edilen alacaklı davalıya ödenmemesi ve takibin durdurulması ve dosyada mevcut bulunan tüm hacizlerin kaldırılması yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş olup, mahkememizce ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile 94.241,26 TL alacağın defaten takip dosyasına ödenmesi ve %15’i kadar teminatın mahkeme veznesine ödemesi şartı ile icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine dair karar verildiğini, taraflar arasında 03/08/2016 tarihinde imzalanmış olan işin imalat sözleşmesine göre, Ankara ili, Kazan ilçesinde davacı firmaya ait fabrikada davalı firma tarafından yapılması öngörülen çelik yapı sistemlerinin imalatlarını içerdiğini, İşin sözleşmesinde her iki tarafın sorumluluklarının belirtildiğini, taraflar arasındaki tarihsiz olan işin montaj sözleşmesine göre Ankara ili, Kazan İlçesinde imalatı yapılan çelik sistemlerinin Maldiv Adasındaki inşaat sahasında projelerine göre montajını davalı firmanın yapacağını, İşin sözleşmesinde her iki tarafın sorumluluklarının belirtildiğini, bu montaj işlerinin işçilik ton fiyatı, 100 USD olup, montajı yapılacak işin ağırlığı 2.000,00 ton olup, işin montaj işçilik bedeli ise 100 USD/ton 2.000,00 ton = 200.000,00 USD olduğunu, dosyaya davacı şirket ile davacı şirkete işi veren dava dışı …. Şti. Arasında yapılmış olan 3 adet hak ediş düzenlendiğini, tüm dosya, sunulan belgeler ve tarafların ticari defter ve kayıtları ile birlikte bilirkişi incelemesi yapıldığını, dosyaya sunulan raporlar incelendiğinde, asıl yüklenicinin düzenlediği 1 no’lu hak edişte verilmiş olan ve dava konusu işte davacıya ait olan ve 1 no’lu hak edişe giren 5 adet konteyner kurulumunun 30/11/2016 tarihi itibariyle davacı firma tarafından Maldivlerde yapılmış olduğunun anlaşıldığını, bu imalatın bu dava ile ilgisinin olmadığını, yine asıl yüklenicinin düzenlediği 2 ve 3 no’lu hak edişlere giren ve en son 3 no’lu hak edişte 2775,12 m2 olarak verilen trapez çatı kaplaması montaj işinin de dava ile ilgisi olmadığını, bu durumda asıl yüklenici tarafından imzalanmış 3 no’lu hak edişe göre davacı firmanın 31/01/2017 tarihine kadar 301,18 ton çelik montaj işini Maldivlerde gerçekleştirdiği, davanın tarafları açısından 3 no’lu hak edişteki 01/01/2017 tarihine 301,18 ton çelik montaj işinin yapıldığı, bunun da çelik montaj işinin %53,04;’nün tamamlamış olduğunu ortaya koyduğunun, işin Ankara’daki imalat safhasında davalı firmanın yapmış olduğu işlerin tutarı ve davalı yana yapılan ödemelerin tutarı ve davalı yana yapılan ödemeler sonucunda, davacı firmanın davalıya 10.722,22 TL borçlu olduğunu kabul ettiğini, işin Maldiv Adalarındaki montaj safhasında ise, davacı firma, davalı firmanın kendilerine 102.214,48 TL borçlu olduğunu belirttiğini, Maldiv Adalarında yapılmış montaj miktarına göre davalı firmanın Maldivlerde 31/01/2017 tarihi itibariyle yapmış olabileceği montaj işi tutarının 301,18 ton = 30.118,00 USD olduğunu, bunun da işin %53,04’ne denk geldiği için davalının ne miktarda montaj yaptığının nihai sonucuna, hak ediş ve metraj bazında ulaşmanın mümkün olmadığını, imalatlar bakımından sonuca ulaşılamadığını, tarafların ticari kayıt ve defterleri incelendiğinde, davacı şirketin ticari defterlerinde davalı tarafça düzenlenen toplam 124.102,33 TL bedelli 5 adet fatura kaydının varlığını, davacı tarafça banka kanalıyla davalı hesabına gönderilen 31.729,00 TL ödeme kaydının varlığını, davacı tarafça işçilere yapılan ücret, sigorta, stopajdan kaynaklanan vergiler olarak yapılan toplam 82.246,00 TL ödeme kaydının varlığını, verilen avanslar hesabında 30/09/2016 – 24/12/2016 tarihleri arasında Maldivler personeli için 38.328,49 TL uçak bileti + 985,36 TL 2016/10 topluluk sigorta primi + 62.900,63 TL personel maaş ödemesi olarak yapılan ödemelerden dolayı davacının toplam 102.214,48 TL alacak kaydının varlığı görüldüğünü, davalı şirketin ticari defterleri incelendiğinde ise toplam 124.101,78 TL bedelli 5 adet fatura kaydının varlığını, davacı tarafça banka kanalıyla gönderilen 31.729,20 TL ödeme kaydının varlığını, 15/02/2017 takip tarihinde davalının bakiye 92.372,58 TL alacak kaydının varlığı olduğunu, sonuç olarak davacının fabrikadaki imalatları, işinde davalı adına yaptığı 82.246,11 TL davacının Maldivler’deki işinde davalı adına yaptığı 102.214,48 TL ödemelerin taraflar arasındaki uyuşmazlığın esası olduğunu, sözleşmeye bakıldığında Ankara Kazan’da ki çelik imalat fabrikasında imalatlar için birim fiyatın 420 TL/ton olarak belirtildiği, 05/10/2016, 20/10/2016 ve 25/11/2016 tarihli faturalarda bu birim fiyatın uygulandığı, gerek fatura tarihleri gerekse fatura içerikleri ve davalının çektiği ihtarlar nazara alındığında bu faturaların taraflar arasındaki iki sözleşmeye ilişkin olduğunu, bu faturaların toplamının 124.102,33 TL olup, 5 fatura ve davacının 31.729,20 TL ödemenin her iki taraf defterinde kayıtlı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede taşeronun çalıştırdığı işçilerinin ücret SGK primleri vs. İşçilik alacaklarını ödemekle yükümlü olduğunun belirlendiğini, davacı tarafça işçilere yapılan ücret, sigorta, stopajdan kaynaklanan vergiler olarak toplam 82.246,11 TL ödemenin defter incelemesinde tespit edildiğini, bu bedelin davalı taşeron alacağından mahsubu gerektiğini, bu durumda; 124.102,74 TL – 31.729,20 TL = 82.246,11 TL = 10.127,43 TL davacının davalıya borçlu olduğunu, Maldivler personeli için 38.328,49 TL uçak bileti + 985,36 TL 2016/10 topluluk sigorta primi + 62.900,63 TL personel maaş ödemesi olarak yapılan ödemeleri toplamından dolayı davacının toplam 102.214,48 TL alacak kaydı olduğunu, sözleşmeye göre yüklenici … … Ltd. Şti.’nin çalıştırdığı işçilerin SGK primlerini ücretlerini vs. Ödemekle yükümlü olup, bu bedellerin davalı yükleniciden tahsilinin gerektiğini, 92.087,05 TL davalıdan alacaklı olduğu, yapılan takipten dolayı 92.087,05 TL borçlu olmadığını, ihtarda tebliğ şerhi bulunmadığı için faiz hesabı yapılmadığının belirten raporun sunulduğunu, tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller değerlendirildiğinde, davacı şirketin fabrikada imalat işinde davalı şirket adına yaptığı 82.246,11 TL ve yine davacı şirketin Maldivlerdeki işinde davalı adına yaptığı 102.214,48 TL ödemelerin taraflar arasındaki uyuşmazlığın esası olduğunun sözleşmeye bakıldığında, Ankara Kazan’da ki çelik imalat fabrikasındaki imalatlar için birin fiyatın 420 TL/ton olarak belirtildiği, 05/10/2016, 20/10/2016 ve 25/11/2016 tarihli faturalarda bu birim fiyatın uygulandığını, gerek fatura tarihleri, gerekse fatura içerikleri ve davalının çektiği ihtarlar nazara alındığında, bu faturaların taraflar arasındaki iki sözleşmeye ilişkin olduğunu, bu faturaların toplamının 124.102,33 TL olup, 5 fatura ve davacının 31.729,30 TL ödemesinin her iki taraf defterinde kayıtlı olduğunun taraflar arasındaki sözleşmede taşeronun çalıştırdığı işçilerin işçilik alacaklarını ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiğini, buna ilişkin 82.246,11 TL ödemenin defter incelemesinde tespit edildiğini, davalı alacağından mahsubu gerektiği, bu durumda, 124102,74 – 31.729,20 =82.246,11 TL = 10.127,43 TL davacının bakiye borçlu olduğunu, 30/09/2016 – 24/12/2016 tarihleri arasında Maldivler Personeli için 38.328,49 TL uçak bileti + 985,36 TL 2016/10 topluluk sigorta primi + 62.900,63 TL personel maaş ödemesi olarak yapılan ödemeleri toplamından dolayı davacının toplam 102.214,48 TL alacak kaydı olduğunu, sözleşmeye göre yüklenici şirketin çalıştırdığı işçilerin SGK primlerini ücretlerini vs. Ödemekle yükümlü olup, bu bedellerin davalı yükleniciden tahsilinin gerektiği, 92.087,05 TL davalıdan alacaklı olduğu ve 92.087,05 TL borçlu olmadığının anlaşıldığını, İ.İ.K. 72.maddesi incelendiğinde, menfi tespit davalarında; dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takibin durduğunun, ilamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme bağlanmasına gerek olmaksızın icra kısmen ve tamamen eski hale iade edileceğini, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararında alacaklıdan tahsiline karar verileceğinin belirtildiğini, menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davacı üzerinde olduğunu, bu davada, davacı tarafça İ.İ.K. 72/5 maddesi gereğince davalı tarafa tazminat yüklenmesine karar verilebilmesi için yapılan takibin hem haksız hem de kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, davalı tarafın icra takibini başlatmasında kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığını, davacı ve davalı arasındaki ticari ilişkinin varlığı ve miktarı konusunda yargılama sonucu bir karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla davalı taraf aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş ve davacı tarafın Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4000 esas sayılı dosyası ile yapılan takip sonucunda 92.373,54 TL asıl alacak ve 1.867,72 TL işlemiş faiz yönünden borçlu olmadığının tespitine ilişkin davanın kısmen kabulüne, davacı tarafın Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2017/4000 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takebinde 92.087,05 TL asıl alacak, 1.867,72 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 93.954,77 Tl alacka kadar borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine dair karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … … Ltd Şti vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle; Müvekkil … Ltd. Şti. ile davacı … İnşaat Tic. A.Ş. arasındaki uyuşmazlığa konu faturalar …seri numaralı toplam 5 adet fatura olduğunu, davacı taraf taraflarınca, yukarıda bahsedilen seri numaralı faturaların tahsili amaçlı Ankara 31. İcra Müdürlüğünde başlatılan 2017/4000 esas sayılı takibe itiraz edilmemesi üzerine kesinleşen icra takibinin iptali sağlamak üzere menfi tespit davasının açıldığını, müvekkilin yaptığı işler neticesinde davacıya yukarıda belirtilen seri numaralı 5 adet fatura kesildiğini, bu faturaların toplam bedelinin 124.120,74 TL olduğunu, davacının bu bedelin 31.729,00 TL’sini ödemiş geriye kalan 92.373,54 TL’si tahsil edilemediğini, bu sebeple de Ankara 31. İcra Müdürlüğünde taraflarınca icra takibinin başlatıldığını, davacı tarafın açmış olduğu menfi tespit davasında; bu faturaların taraflar arasında yapılan 03.08.2016 tarihli ‘ … Projesi Çelik Konsrüksiyonları işine ait İmalat İşleri Sözlemesi’ ve tarihi belirtilmediğini, ‘… Çelik Konstrüksiyonları işine ait İmalat İşleri Sözleşmesi’ne konu işleri ayıplı ve kusurlu ifa ettiğini, eksik ayıplı ve kusurlu yapılan imalatların ve işlerin mahsup edilmesi gerektiğini, bu iddialarda bulurken de sanki menfi tespit davası açmamışlar gibi ispat yükünün taraflarında olduğunu defalarca belirterek kendi iddialarıyla alakalı ispat noktasında ‘sadece yapılan işlerle taraflar arasında yapılan sözleşmeler alakalıdır’ demekle yetindiklerini ve mahkemeye herhangi bir delil sunamadıklarını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 190/2 maddesine göre kanuni bir karineye dayanan taraf karine temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır, zira karineye dayanan taraf karine temelini ispat edebilirse, karine sonucu hüküm ve sonuçları doğurduğunu, Medeni usul hukuku kuralları çerçevesinde karine temelinin gerçekleştiğinin anlaşılması durumunda mahkemece karinenin dikkate alınması ve karine sonucunun somut olaya uygulanması hakimin hukuku uygulama görevinden kaynaklandığını, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması karinesinin karine temeli, muhatabın süresi içerisinde faturaya itirazda bulunmadığını, davacı yanca fatura içeriğine süresinde itiraz edilmediği açık olduğundan taraflarınca karine temelinin ispatlanmış durumda olduğunu, ayrıca davacı tarafın her defasında taraflarına icra takibi başlatılan faturaların taraflar arasında yapılan iki adet sözleşmeye ait olduğunu belirterek bu faturaların varlığından haberdar olduklarını ikrar etmiş durumda olduklarını, Türk Borçlar Kanunu 21/2 maddesi uyarınca faturayı alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır, bu davaya konu 5 adet fatura taraflar arasından bahsi geçen iki sözleşmenin yapılmasından önce 7. Ve 8. Aylarda müvekkilin … İnşaat adına iş yapması sonucu oluşturulduğunu, zaten davacı tarafın, müvekkilin yaptığı işten memnun kalması dolayısıyla yeniden iş yapmak amaçlı bahsi geçen iki adet sözleşmeyi aralarında yaptıklarını, bu davanın davacı tarafça açılmış bir menfi tespit davası olduğunu, menfi tespit davasında dikkat edilmesi gereken hususlarla alakalı Yargıtay’ın 19. Hukuk Dairesince verilen 23.09.2013 tarihli 2013/10465 esas ve 2013/14493 karar sayılı kararından bahsetmenin yerinde olacağını, ” Dava konusu icra takibinde iki adet faturaya dayanılmış, davalı (borçlu) ödeme savunmasında bulunmuştur. Bu durumda ispat külfeti davalıda olup takibe konu fatura bedellerinin ödendiği yazılı şekilde kanıtlamakla yükümlüdür. Mahkemece bilirkişi raporu alınmış bilirkişi tarafından tarafların ticari defterleri incelenerek rapor tanzim edilmiş ise de raporda taraflar arasındaki tüm cari hesap ilişkisi incelenip değerlendirilmiştir. Oysa ki davamızın konusu sadece iki adet faturadır.” şeklinde karar verildiğini, yerel mahkemenin direnmesi üzerine bu kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gitmiş ve Kurul 05.07.2018 tarihli 2017-19/1634 esas ve 2018/633 karar sayılı kararında ” Özel Daire kararında belirtildiği gibi mahkemece sadece takip konusu faturalar ve ödeme savunması bakımından araştırma ve değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerektiği aksi halde yapılacak araştırmanın itirazın iptali davasının niteliği ile bağdaşmayacağı hususları açık olduğudan … kararına vararak bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır sonucuna varıldığını, davalarının menfi tespit davası olmasına ve mahkemenin sadece dava konusu olan ve Ankara 31. İcra Müdürlüğünde tarafımızca takibi başlatılan 5 adet fatura olmasına rağmen, hem hakim hem bilirkişi hem de davacı taraf mahkemenin görülmesi sırasında 5 adet fatura ile alakalı araştırma yapmak ve bunun üzerinde ilerlemek yerine hakim ve bilirkişi sanki davacı tarafın tarafındaymış gibi hareket etmiş ve yukarıda Yargıtay kararında da bahsedilen itirazın iptali davasındaki gibi davada da sadece takip konusu faturalarla sınırlı araştırma yapılmayarak davanın niteliğine aykırılık oluşturulduğunu, belirtmek gerekir ki davacı taraf söz konusu uyuşmazlığı taraflar arasındaki başka hukuki ilişkileri katarak olayı bulandırmış ve kafa karışıklıklarına neden olduğunu, halbuki incelenmesi gereken tek husus faturalar ve bunların bedellerine ilişkin olduğunu, yine davacının bu tavrı bilirkişi kurulu raporlarına da yansımış, bilirkişi kurulu raporunda uyuşmazlıkla ilgisi olmayan taraflar arasındaki diğer hukuki ilişkiler yönünden de incelemelerde bulunulduğunu, yukarıda bahsi geçen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.08.2018 tarihli 2017-19/1634 esas ve 2018/633 karar sayılı kararında ” fatura alacağına ilişkin yapılan takip sonucunda borçlu tarafından açılan davada bilirkişinin taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tümünün incelenmemesi gerektiğini Özel Daire kararında belirttiği gibi yalnızca takibe konu faturaların ve faturalara ilişkin ödemelerin taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması… ” şeklindeki açıklama, bu tür davalarda bilirkişinin sınırını çizmeye yönelik olduğunu, mahkemenin de bu konuda bilirkişiye yön göstermesi gerektiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 273/1 maddesi hükmünde: ‘Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmek zorunda olduğunu, İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesini, bilirkişinin cevaplaması gereken sorular…” şeklinde belirtildiğini, görüldüğü üzere mahkeme bilirkişi görevlendirmesinde bilirkişiye inceleyeceği hususları ve cevaplandırması gereken soruları bildiren bir görevlendirme kararını tarafların da görüşünü alarak verildiğini, bilirkişi de incelemesini bu görevlendirme yazısına göre yerine getirdiğini, ancak görülmüş olan davada bilirkişiye böyle bir sınırlama yapılmadığını, inceleyeceği hususların açıkça belirtildiğini, dolayısıyla bilirkişi de incelemesinde uyuşmazlık konusu olsun olmasın taraflar arasındaki tüm hukuki ilişkileri göz önünde bulundurarak gereksiz incelemelerde bulunulduğunu, mahkeme, yargılama sırasında yukarıda belirttiğimiz gibi bilirkişi raporu hazırlanmasında, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 273/1 maddesinde belirtilen hakimin aydınlatma ilkesine açıkça aykırılık göstererek görev bilincine uzak bir karara imza attığını, Yargılama sırasındaki bu gibi usule ve yasaya aykırılıklar işbu davanın yeninden görülmesi gerektiğini açıkça gösterdiğini, ‘HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim,m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.”’ ayrıca bu karar ile sayın hakimin, Hakimler ve Savcılar Kanunu 68/1-b bendindeki ”Yaptıkları işler veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısını uyandırmak,” hükmünce yer değiştirme cezası ile cezalandırılmak üzere hakkında soruşturulma başlatılması gerektiğini, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesince görülen davaları sırasında mahkemece istenilen bilirkişi raporu 10.04.2019 tarihinde bilirkişi kurulunca hazırlandığını, taraflarınca 10.04.2019 tarihli bilirkişi kurulunun raporu incelendiğinde kendilerinin hayretler içerisinde bırakan, Bilirkişilik Yönetmeliği 5/1, 5/2 maddeleri ve Bilirkişilik Kanunun 3/1, 3/2 maddelerinde belirtilen dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız ve tarafsız olma ve hukuki değerlendirme yapma yasağına aykırılıklar içeren, bilirkişinin uyması gereken hususlara uymayan, sanki bu davadaki davacı tarafmış gibi araştırmalar yapılarak Yargıtay kararlarında da belirtilen menfi tespit davasının niteliğine aykırılıklar oluşturacak şekilde bir rapor oluşturulmuş ve ardından taraflarınca bu bilirkişi kurulu raporuna itiraz edildiğini, mahkemeden ek rapor talep edildiğini, kendilerinin taraf olarak Bilirkişi Kurulunun 04.02.2020 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporunda taraflarının beyanlarını dikkate alarak bir rapor oluşturmalarını beklerken , sanki taraflarıyla tartışan tavırla kök rapordaki hususları aynı şekilde yazarak ve taraflarının beyanlarını dikkate almayarak tekrar ettiklerini, şöyle ki; davacı tarafa yapılan ihtarda, söz konusu faturaların … projesi çelik konstrüksiyonları işine ait imalat ve montaja ilişkin sözleşme ile ilgili olduğuna dair ikrar olmamasına rağmen bilirkişi raporunda ‘sözleşmeden kaynaklandığı ikrar edilmiştir’ şeklinde çıkarım yapıldığını, hatalı değerlendirmede bulunulduğunu, halbuki bilirkişinin kendince çıkarım yaptığı ve belli ki Türkçe dil ve anlatımından uzak olarak okudukları ihtarname metni ” … sözleşmenin gereklerini yerine getirmek için yaptığı masrafların ve piyasada alamadığı diğer işler dolayısıyla uğradığı zararların giderilmesi , ayrıca yapılan diğer işler için düzenlenen 5 adet faturadan kaynaklı … ” şeklinde olduğunu, buradan bilirkişinin tarafları aleyhine tutum içerisinde olduğunun açık olduğunu, yine aynı şekilde faturaların 7. ve 8. aylara ait faturalar olmasına rağmen hukuki değerlendirmelerde bulunarak ve hatta yüksek mahkemeymiş gibi hareket ederek bu faturaların 7. ve 8. aylara ait faturalar olmadığını belirtmeye çatığını, Bilirkişi Kurulunun 10.04.2019 tarihli kök raporu ve 04.02.2020 tarihli ek raporu yargılamanın seyrini değiştirdiğini ve davanın taraflarının aleyhine sonuçlanmasına sebebiyet verdiğini, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin davanın menfi tespit davası olduğunu sadece söyleminde kabul etmiş ancak bu davanın niteliklerine göre hareket etmediğini, bir taraftan ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu belirtirken diğer taraftan davacı tarafın davaya konu 5 adet faturanın hangi işlere ait olduğunu kanıtlamasını istemediğini, yalnızca bilirkişi kurulu raporundaki verileri dikkate alarak aceleye gelmiş bir şeklide gerekçeli karar yazdığını, diğer yandan, Yargıtay kararlarında da açıkça belirtilen hususlardan dava konusu 5 adet fatura üzerinden araştırma yapılması ve yargılama yapılması gerekirken; tarafların tüm alacak verecek ilişkilerine girildiğini ve bu nedenle yanlış bir sonuca varıldığını, çünkü zaten tarafların aralarında birçok sözleşme bulunmakta ve bu sözleşmelere bağlı olarak da birçok alacak verecek konuları bulunduğunu, ayrıca belirtmek gerekir ki Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin gerekçeli kararında davacı tarafın taleplerinden olan %20 tazminat talebinin reddedilmesi yerinde bir karar olduğunu, mahkeme gerekçeli kararda bu tazminata hükmedilmesi için davalı tarafın kötü niyetinin ispatlamadığını belirttiğini, bununla alakalı taraflarınca açıklama yapmak gerekirse: Davacı yanca, düzenlenen faturalara hiç itirazda bulunulmadığını, faturanın varlığı ve miktarı kabul edilmiş sahteliğine ilişkin bir itirazda bulunulmadığını, hatta fatura bedelinin 31.729,20 TL’lik kısmı ödendiğini, eğer ki davacı taraf, tarafımızın kötü niyetli olduğunu iddia etmekte ise niçin 31.729.20 TL’lik kısmı ödendiğinin izah edilmesi gerektiğini, yukarıda açıklanan resen göz önüne alınacak nedenlerle, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.09.2020 tarihli, 2017/196 esas, 2020/398 karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılmasını’ ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda ‘davanın reddine’ karar verilmesini, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini, talep etmişlerdir.
Davacı vekili 26/10/2020 tarihli, istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle; Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/196 E., 2020/398 K. Sayılı dosyası üzerinden verilen 08.09.2020 tarihli kararında davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ancak aşağıda izah edilecek gerekçeler nedeniyle huzurdaki davanın külliyen kabulüne karar verilmesi gerektiğini, şöyle ki; huzurdaki davaya konu icra takibinde, asıl alacak tutarı 92.373,54 TL olduğunu, taraflarınca açılan menfi tespit davasında, gerek dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, gerekse yerel mahkeme kararında, müvekkil şirketin davalı şirkete borcunun bulunmadığı aksine müvekkil şirketin, davalı şirketten 92.087,05 TL alacaklı olduğunun açıkça tespit edildiğini, bu bağlamda müvekkil şirketin davalıya borcu bulunmamakta olup bilakis müvekkil şirket davalı şirketten alacaklı konumda olduğunu, dosya kapsamı itibariyle bu husus açıkça ortaya konulduğunu, yerel mahkemece sehven takip asıl alacak tutarından (davalının iddia edilen alacağından) müvekkil şirketin alacağı mahsup edilerek (92.373,54 – 92.087,05) 286,49 TL üzerinden davanın reddine karar verildiğini, ancak bu durum tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yukarıda da belirtildiği üzere müvekkil şirketin davalıya 92.373,54 TL’ borcu bulunmadığı gibi aksine aksine davalıdan 92.087,05 davalıdan alacaklı olduğunu, açıklanan nedenlerle davalının hiçbir alacağının bulunmaması aksine müvekkilinin davalıdan 92.087,05 TL alacaklı olması sebebiyle huzurdaki davanın külliyen (92.373,54 ana para ve 1.867,22 TL faiz olmak üzere) kabulüne karar verilmesi gerektiğinin açık olduğunu, bu durumda karşı taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmemesi gerektiğini, belirtilen yönlerden yerel mahkeme kararının haksız ve hatalı olduğunu, dosya münderecatından açıkça anlaşılacağı üzere müvekkil şirket ihtiyati tedbir kararı alabilmek için icra dosya kapak hesabı olan 114.338,45 TL’yi icra dosyasına ödendiğini ve %15 tutarında olan 14.136,18 TL teminatı da mahkemeye yatırıldığını, ancak dosya kapsamı itibariyle müvekkil şirketin davalıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle dosya üzerinden verilen tedbir kararının devam etmesi gerekmekle birlikte; söz konusu teminatın ve de icra dosyasına ödenenen tutarın müvekkil şirkete iadesine karar verilmesi gerektiğini, ancak mahkemenin bu yönde karar vermemesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından %20 tazminat taleplerinin reddedildiğini, ancak dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu üzere davalının müvekkil şirketten hiçbir hak ve alacağınını olmadığı aksine müvekkil şirketin davalıdan alacaklı olduğunu, bilirkişi raporu ve Yerel Mahkeme kararıyla bu durumun ortaya konulduğunu, bu bağlamda davalı tarafın müvekkili şirkete icra takibi başlatmakta açıkça haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle yıllardır icra dosyasına ödenen tutarı ve mahkemeye yatırlan teminatını iade alamadığını, hal böyleyken %20 tazminat taleplerinin de reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme kararının yukarıda belirtilen yönlerden kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, fazlaya ilişkin her türlü haklarının saklı kalmak kaydıyla, yukarıda açıklanan ve resen göz önüne alınacak nedenlerle, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/196 E., 2020/398 K. Sayılı dosyası üzerinden verilen 08.09.2020 tarihli kararının kaldırılarak davalarının külliyen kabulü ile; Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4000 E. Sy. dosyasında müvekkili şirketin, davalıya borcunun bulunmadığının tespitine, Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2017/4000 E. Sy. icra takibinin iptaline, davalının haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davalıdan alınarak müvekkili şirkete verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasındaki 5 adet faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için davacı hakkında yapılan icra takibine yasal süre içerisinde itiraz edilmemesi sebebiyle kesinleşen icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyet tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.
Davacı iş sahibi vekili dava dilekçelerinde, takibe konu faturaların, taraflar arasındaki 03/08/2016 tarihli sözleme ile bu sözleşmeye ek olarak yapılan sözleşmelerden kaynaklandığını, sözleşme konusunun “…ait çelik konstrüksiyon işlerinin imalatlarının davacıya ait Ankara Kazan’daki Çelik imalat fabrikasında yapılması” olarak belirlendiğini, bu sözleşmeden sonra yapılan imalat işlerinin Maldivler’deki iş mahalline montajının da davalı tarafından üstlenildiğini, her iki işin birbiriyle bağlantılı olduğunu, müvekkili davacının bu kapsamda kesilen 5 adet takibe konu toplam 124.102,33 TL lik fatura karşılığı olarak davalının banka hesabına 31.729,00 Tl ödeme yaptığını, ayrıca davalının çalıştırmış olduğu personelin giderlerinin de karşılandığını, bu ödemelerin davalı alacağından mahsubu gerektiğini, zira sözleşme uyarınca çalıştırılan işçilerin ödemelerin davalıya ait olduğunu, yine Maldivler’deki montaj işi açısından davalının çalıştırdığı işçilerin uçak biletlerinin ve yurt dışı maaş ödemelerinin kendileri tarafından karşılandığını, toplulum sigortası primlerinin ödendiğini, bu ödemelerin davalı alacağından mahsubu gerektiği belirterek sonuç olarak davalı taşerona borçlu olmadıkları gibi kendisinden 102,214,48 TL alacaklı konumda olduklarını belirterek davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili ise davaya cevabında, takibe konu faturaların davacının aralarında akdetmiş oldukları sözleşmelerden daha önce davacı adına yapılan işler sebebiyle düzenlenen faturalar olduğunu belirtmiş, bu sebeple davacı tarafın yaptığını söylediği harcamaların bu alacaklarından mahsubunun mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, taraf ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişinin de içinde bulunduğu bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmak suretiyle aldırılan bilirkişi kurul raporu ve tüm dosya içeriği ile taraflar arasında düzenlenen yukarıda tarihleri ve konuları belirtilen eser sözleşmeleri sebebiyle davalının, davacının yükleminindeki imalat işlerinin bir kısmını taşeron olarak üstlendiği, davalının yaptığı imalat ve montaj işleri karşılığı düzenlemiş olduğu ve takibe konu edilen toplamı 124,102,33 TL olan 5 adet faturanın taraf ticari defterlerinde kaydının bulunduğu, bu faturaları karşılık davacının davalıya yapmış olduğu 31.729,20 TL lik ödemenin de taraf ticari defterlerinde kaydı bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmede, davalı taşeronun çalıştırdığı işçilerin ücret, SGK primleri vs gibi işçilik alacaklarını ödemekle yükümlü olduğu, davacı yüklenicinin, davalının çalıştırdığı işçilerin işçilik alacaklarından dolayı yapılan harcamalar sebebiyle davalı taşerondan 82.246,11 TL alacaklı olduğu ve bu alacağın davalının fatura alacağından mahsubu gerektiği, yine taraflar arasındaki Maldivler’deki montaj işi ile ilgili olarak davacının, davalı işçileri için yapmış olduğu uçak giderleri ile işçilik alacaklarından dolayı davalı taşerondan alacaklı olduğu, bu alacak tutarının 102.214,48 TL olduğu, bu ödemelerinin de fatura alacağından mahsubu gerektiği, bu durumda davacı yüklenicinin davalı taşerona borcu olmadığı gibi, davalı taşerondan takip tarihi itibariyle 92.087,05 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne ve davacının takip dosyasından dolayı davalıya 92.87,05 TL asıl alacak ve 1.867,22 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 93.594,77 TL alacak kadar borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının kötü niyet tazminatı isteminin, davalının takibi kötü niyetle yaptığının ispatlanamaması nedeniyle reddine dair karar verilmiş bu karara karşı taraf vekillerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek mahkemece taraflar arasında düzenlenen iki adet eser sözleşmesi kapsamında davalı taşeron tarafından yapılan işler sebebiyle takibe konu faturaların düzenlenmiş olduğu, bu faturaların, davalı taşeronun savunmasında belirtildiği gibi bu iki eser sözleşmesinden önce taraflar arasında yapılan işler sebebiyle düzenlenmiş olduğunun davalı yanca ispat edilemediği, fatura içeriği ve tarihlerinin taraf arasında düzenlendiği anlaşılan eser sözleşmelerine uygun olduğu, bu kapsamda davalının düzenlediği 5 adet fatura toplamının 124.102,33 TL olduğu, davacı tarafından faturalar karşılığı yapılan 31.729,30 TL ödeme ile davalının çalıştırmış olduğu işçiler için davalının ödemesi gerektiği halde davalı adına davacı yüklenici tarafından ödendiği anlaşılan işçilik alacakları, sigorta primleri, topluluk sigortası primi ve Maldivler’deki davalı personeli için yapılan uçak giderleri toplamı olan 82.246,11 TL ile 102,214,48 TL lik ödemelerin taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında davalı taşeronun fatura alacaklarından mahsubu gerektiği, yapılan mahsup sonrasında davacı yüklenicinin davalı taşerona borcu olmadığı gibi bilakis davalı taşerondan takip tarihi itibariyle 92.087,05 TL alacaklı olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvuru gerekçelerinde dairemizce isabet görülmemiştir.
Ancak, taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında yukarıda belirtilen ödeme ve alacakların mahsubu sonucunda davacı yüklenicinin, davalı taşerona takip tarihi itibariyle borçlu olmadığı gibi bilakis takip tarihine göre davalıdan 92.087,05 TL alacaklı durumda bulunduğundan ve mahkemenin kabulününde bu yönde olmasına rağmen, davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece davacının, davalıdan 92.087,05 TL alacağı olduğu gözetilmeksizin takibe konu alacağın mükerrer şekilde davacı alacağından mahsup edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması dosya içeriğine ve mahkeme kabulüne aykırı olduğundan davacı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmüş ve kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği” yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davacının takip tarihi itibariyle davalıya borçlu olmadığı, bilakis takip tarihi itibariyle davalıdan 92.087,05 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, davacının Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2017/4000 Esas sayılı takip dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, ancak davalının icra takibini kötü niyetle yapmış olduğunun ispatlanamamış olması sebebiyle davacının kötü niyet isteminin reddine dair dairemizce yeniden karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE
2- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE,
3-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/09/2020 tarihli 2017/196 Esas ve 2020/398 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
4- Davanın Kabulü ile,
Davacının, Ankara 31 İcra Müdürlüğünün 2017/4000 Esas sayılı takip dosyası ile hakkında yapılan icra takibinden dolayı davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE VE TAKİBİN İPTALİNE,
5- Koşulları oluşmadığından davacının kötü niyet tazminatı isteminin REDDİNE
6- Alınması gerekli 6.301,00 TL harç bedelinden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.609,41 TL harç bedelinin mahsubu ile kalan 4.691,59 TL harç bedelinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, (ilk derece mahkemesi kararından sonra davalıdan tahsil edilmiş bir harç var ise mükerrer tahsilata neden olmayacak şekilde bu konuda ilk derece mahkemesince işlem yapılması hususunun gözetilmesine,)
7- Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.609,41 TL harç bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
8- Davacı kendini vekili ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1ve 2 maddeleri uyarınca hesaplanan 15. 078,56 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9- Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan posta ve tebligat gideri ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 3.158,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11- HMK’nın 333/1 maddesi gereğince dosyada kalan sarf edilmeyen gider ve delil avanslarının taraflara iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
12-Davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olduğundan alınması gerekli 6.301,00 TL istinaf nisbi karar ve ilam harç bedelinden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.609,41 TL harç bedelinin mahsubu ile kalan 4.691,59 TL harç bedelinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
13- Davalı tarafından yapılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına

14-Davacnın istinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına ve davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
15-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 36,10 TL dosya gönderme masrafı olmak üzere toplam 184,70 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
16-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
17- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır