Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/986 E. 2022/123 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvuru Kabul/ Gönderme/ HMK m. 353/1-a.4,6)

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU :Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ :15/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ :17/02/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) İstemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; müvekkili yüklenici firma ile davalı arasında davalıya ait taşınmaz üzerinde süt çiftliği kurulması için noterde 07.03.2014 tarihinde sözleşme yapıldığını, sözleşme bedelinin 2145.000,00 TL olduğunu, iş bedelinin yüzde 30 u olarak belirlenen avans ödemesinin yapılmadığını,bu sırada davacının Belediyeden imar izni çıkartarak yapı ruhsatını aldığını, ruhsat, izin ve projeyle ilgili 64.236 TL masraf yaptığını, ancak davalın edimlerinin yerine getirmediği gibi, taşınmazı da 3. kişilere satmaya çalıştığını, bu iş nedeniyle davacının başkaca işler alamadığını, bu yönde de yoksun kaldığı karın olduğunu, sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart alacağının da doğduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 64.236,00 TL tazminatın ve mahkemece hesaplattırılacak menfi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının sözleşmenin esaslı unsurlarını eksik bıraktığını, davalıdan sözleşmeyi haklı nedenlerle faeshettiğini, zira sözleşmede kararlaştırılan miktarın 1/3 ü nispetinde ruhsat aldığını, davacının başlangıçta yapması gereken tüm inceleme ve araştırmaları yapmadan işe başladığını,davalı ile irtibata geçmeden eksik oran üzerinden ruhsat aldığını, davacının aldığı ruhsat ile sözleşmede kararlaştırılan iş ve imalatların yapılmasının mümkün olmadığını, davacının davalıya ruhsatla ilgili bir bilgi vermediğini ve ihbarda bulunmadığını, bu sebeple belirli aralıklarla davacıya 250.000,00 TL nin üzerinde para ödemeye devam ettiğini, davacının yüklenici olarak hiçbir edimini yerine getirmediğini, cezai şart alacağının da doğmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; Taraflar arasında yapılan 07.03.2014 tarihli sözleşmenin 6. maddesine göre davacı yüklenici ilgili projelerin yapılması, projelerin tasdiki, ruhsat ve iskan raporu alınması gibi işlemleri davalı adına takip etmek ve sonuçlandırmak yükümlülüğü altında olduğunu, Davacının mimari uygulama projesini hazırladığı, Belediye onayına sunduğu, Belediyece 25.07.2014 tarihinde ….. nolu yapı ruhsatı verildiği, taraflar arasındaki sözleşme ekinde inşaat alanının 4105 m2 olarak belirlenmesine rağmen davacının projesinde yer alan ve Belediyece onaylanan inşaat alanının maksimum 2844 m2 olarak belirlenmesi karşısında ilgili alana sözleşmede belirlenen m2 miktarı kadar inşaat yapılması fiilen ve hukuken mümkün olmadığı, Buna göre, sözleşme konusu edimin objektif ve sürekli olarak imkansız olduğunun ve ifasının imkansızlaştığının ve bu imkansızlığın somut olayda başlangıçta var olduğunun kabulünün gerektiği, kabulden hareketle; objektif imkansızlık sebebiyle yüklenicinin ancak menfi zararlarını talep edebileceği, davacının ortaya çıkan bu imkansızlık haliyle ilgili olarak sözleşmenin diğer tarafı olan davalı iş sahibini bilgilendirmediği, durumu ihbar etmediği, bu nedenle davacının yoksun kaldığı karı ve cezai şartı davalıdan talep etmesi de mümkün olmadığı, Objektif imkansızlık sebebi ile yüklenici ancak menfi zararlarını talep edebileceği, Yüklenicinin TBK 485/1 uyarınca karşılanması gereken menfi zararının kapsamına ödediği noter ve ruhsat harçları, proje bedeli gibi masrafları dahil olup bunların bedeli dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarına göre 64.236,00 TL olduğu, Yargıtay kararları da bu doğrultu olduğu, (Yargıtay 15. HD, 2018/828 Esas, 2018/2740 K. sayılı karar, Yargıtay 15. HD, 2018/2049 Esas, 2019/44K. sayılı karar,) taraflar arasında yapılan sözleşmeye istinaden yurtdışında yaşayan davalının Western Union aracılığıyla davacıya, yakınlarına ve işaret ettiği kişilere defalarca para transferi yaptığını iddia ettiği, buna dair yabancı dilde tanzim edilmiş bir takım dekontlar sunduğu, bu dekontlar mahkemece tercüme ettirildiği,, gerek alıcı gerekse göndericilerin tam olarak taraf isimleriyle uyuşmaması gerekse açıklama kısımlarının yetersiz olması sebebiyle bu ödemelerin taraflar arasındaki eser sözleşmesine istinaden gönderildiği hususu ispatlanadığı Davalının cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı, davalıya, davacıya yaptığı ödemelerle ilgili yemin delili hatırlatıldığı, davalı tarafın yemin teklifinden kaçındığı, davalının ödeme iddiasının ispatlanamadığı, taraflar arasında yapılan eser sözleşmesinin yukarıda sıralanan sebep ve gerekçelerle başlangıçtaki objektif imkansızlık sebebiyle ifasının imkansızlaştığı, objektif imkansızlık sebebi ile yüklenicinin ancak menfi zararlarını talep edebileceği ve bu zararının 64.236,00 TL olduğu gerekçesiyle davalının ödeme iddiasını ispatlayamaması nedeniyle davanın 64.237,32 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının yurt dışında yaşadığını, davacının yeterli araştırma yapmadan işe başladığını, davalıya bilgi vermeden 2844 m² alan için inşaat ruhsatı aldığını, bu şekilde davacı sözleşmenin 6. maddesine aykırı davrandığını, davacının ihbar yükümlülüğüne uymadığını, davalı davacının talep ettiği harcamanın 5 katını ödediğini, davacının ödeme yapılmasını istediği kişilerin listesi, mesaj çıktılarının sunulduğunu, bildirdikleri tanıkların dinlenmediğini, bilirkişi 4 kalem ödeme toplamı 14.500 EURO’yu raporda göstermesine rağmen mahkemenin bunları da dikkate almadığını, davalının yaşadığı ülkedeki mevzuata göre davalı Türkiye’ye bir kişiye aylık 5000 EURO para transferi yapabileceğini, bu nedenle transferlerin farklı kişilere yapıldığını,……. operatörlerine müzekkere yazılmadığını, mesajlarla birebir uyumlu ödemelerin de dikkate alınmadığını, para gönderilen bazı kişilerin davacının kızı ve eşi olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1- Yargıtay HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “ ..Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir…” Kararın gerekçesi ile hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Örnek Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 11.01.2017 tarih 2016/4164 Esas 2017/118 Karar).
Somut olayda Mahkemece hazırlanan kararın gerekçesinde davacının talep edebileceği zararın 64.236,00 TL olarak gösterilmesine rağmen hüküm kısmında 64.237,32 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilerek çelişki yaratılması doğru görülmemiştir.
2- Hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar (HMK m. 297/1-c).
Dosya kapsamı ve belirtilen yasal düzenlemeye göre, davalı tarafından dosyaya sunulan davacının talimatını içerdiğini iddia ettiği SMS yazışmaları ve ilgili kurumlara müzekkere yazılması talepleri değerlendirilmeden ve tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.
Menfi zarar; sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamının, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kısaca, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2016/5887 Esas, 2018/1691 Karar)
Sözleşmenin iş sahibi tarafından feshi halinde, fesih haklı veya taraflar ortak kusurlu ise yüklenici menfi zarar, dolayısıyla somut olayda proje ve ruhsat bedeli isteyemez (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2020/228 Esas, 2020/3185 Karar; 2013/3504 Esas, 2014/3017 Karar).
4- Bir eser sözleşmesinde yüklenici borcunu yerine getirirken sözleşmenin diğer tarafı olan iş sahibinin yararına olacak şekilde davranmak ve ona zarar vermekten kaçınmakla yükümlüdür. 6098 sayılı TBK’nın 472. maddesi uyarınca; yüklenici işin ehli olup bedele hak kazanabilmesi için, eseri fen ve sanat kuralları ile tekniğine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp teslim etmesi zorunludur. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye teknik ve sanatsal kurallara ve amaca uygun olarak imâl edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftir. Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren emek sarfıyla gerçekleştirdiği bir sonuçtur. Eser sözleşmelerinde; yüklenici sadakat ve özen borcu gereği eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek zorundadır. Yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğü bu zorunluluktan kaynaklanır. Başka bir deyişle akdin gereği gibi ve zamanında ifasını tehlikeye sokan her hali yüklenici, iş sahibine derhal haber vermeye mecburdur (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2019/654 Esas, 2020/2183 Karar).
5- O halde Mahkemece yapılacak işlem davacı yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğü, sözleşme hükümleri ve ekleri; davalının bu projelerden faydalanıp faydalanmadığı da dikkate alınarak sözleşmenin feshinde tarafların kusur durumlarının tespiti ile davacının menfi zarar kapsamında proje ve ruhsat bedelini talep edip edemeyeceğinin tartışılması; talep edebileceğinin kabulü halinde ise davalının, davacının talebiyle dava dışı üçüncü kişilere ödeme yaptığı iddiasının toplanacak delillerle birlikte tartışılması ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesinden ibaret olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4,6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 09/10/2019 tarih ve 2014/1148 Esas, 2019/660 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.4,6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4- Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafça ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

…..