Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/824 E. 2021/1106 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ


(İnceleme Aşamasında Esastan Red HMK 353/1-b.1 md)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2019
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ : 29/11/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, Bakırköy 20. İş Mahkemesi’nin…..Karar sayılı dosyasında davacılar tarafından açılan tazminat davasında 86.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 18.433,74 TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 1.286,75 TL harçlar toplamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, davacılar tarafından yapıldığı anlaşılan toplam 1.052,00 TL yargılama giderinin red/kabul oranına göre hesaplanan 721,92 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacılar vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince hesaplanan 9.280 TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiğini, kararın davacı tarafından Bakırköy 4. İcra Müdürlüğü’nün… sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, müvekkili şirketin dosyaya 148.500,00 TL ödediğini, takibe konu dosyanın Yargıtayca bozulduğunu, dosyanın tekrar karara bağlandığını, karar neticesinde dosya borcunun müvekkili şirket tarafından ödendiğini, Mahkeme tarafından verilen kararda müştereken ve müteselsilen müvekkili şirket sorumlu olduğundan davalı … İnşaatın ödemesi gereken borcu da müvekkili şirketin icra dosyasına ödediğini, müvekkili şirket tarafından icra dosyasına ödenen paranın davalı … İnşaatın kusuru oranında sorumlu olduğundan paranın tahsili için Ankara 25 İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borçlu olmadığından bahisle itiraz ettiğini ve icra dosyasının durdurulduğunu belirterek, itirazın iptali ile icra dosyasının kaldığı yerden devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu ödeme emrinin usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, davacı tarafından gönderilen ödeme emrinde borcun sebebinin açıkca belirtilmediğini, zamanaşımı definde bulunduklarını, iş kazasında hayatını kaybeden kişinin müvekkili şirket çalışanı olmayıp davacı ……. işçisi olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun İş Kanunu’nun 2. maddesi gereği alt-üst işverenin birlikte sorumluluğundan kaynaklandığını, dava konusu olayda müvekkili şirketin üst işveren davacının ise alt işveren olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında sözleşme imzalandığını, sözleşmede iş kazası olması halinde alt yüklenicinin bu durumdan sorumlu tutulacağının belirtildiğini, bu hükmün taraflarca kabul edildiğini ve imzalandığını belirterek, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, Bakırköy 20. İş Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde dava dışı işçi …’ün iş kazası nedeniyle vefatı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, kazanın meydana gelmesinde davacı şirketin %45, davalı şirketin %45, işçinin %10 oranında kusurlu bulunduğu ve tarafların maddi tazminat isteminin kabulüne ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verildiği, iş bu kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin … sayılı ilamı ile onandığı ve bu kararın infazı kapsamında davacının Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün …….. Esas sayılı dosyasında 148.500,00 Tl ödeme yaptığı, davalı ile…. arasında 12.01.2010 tarihli… imzalandığı, bu sözleşmenin 12.7. maddesinde alt yüklenicinin iş güvenliğine uyulmadığı takdirde oluşacak kaza ve kayıplardan alt yüklenicinin sorumlu olduğunun belirtildiği, Bakırköy 20. İş Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalının asıl işveren davacının ise alt işveren olarak nitelendirildiği, her ne kadar davacı, davalı ile… arasındaki sözleşmede taraf olmadığını ileri sürmüş ise de, işin yapıldığı yerin sözleşmede belirtilen yer olması, asıl işveren alt işveren ilişkisinin bu sözleşme çerçevesinde kurulmuş olması, bu ilişkinin kurulmasına dair başkaca sözleşme de sunulmamış olması, davalının iş mahkemesinde sorumlu olmasına neden olan sözleşmenin davacı tarafından mahkemede tarafı olunmadığına dair iddianın dürüstlük kurallarına uygun olmayacağı, kaldıki davacı … davalının bu sözleşemenin tarafı olmaması halinde, iş mahkemesinde görülen davada davalının sorumlu olmasının da mümkün olmayacağı, bu nedenle davacının davalı ile….arasındaki akdedilen sözleşmenin tarafı olarak kabul edilmesi gerektiği, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunduğu, iç ilişkide sorumluluğun, müteselsil sorumluluk olarak kabul edilmeyeceği, herkesin kendi kusur oranı doğrultusunda sorumlu olduğu, bu sorumluluk dağılırken kişilerin yarattığı tehlike ile kusurun ağırlığı önem taşıdığı, ödemeyi yapan sorumlu eğer kendisinin ödemesi gereken miktardan daha fazlasını ödemek zorunda kalır ise zarar görene o oranda halef olacağı, dava konusu olayda da davacı ile davalı şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumlu olduğu, burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül halinin söz konusu olup, asıl ve alt işverenlerin, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumlu oldukları, iç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda tarafların kendi aralarında sözleşme yapabileceği, nitekim dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesinde (818 sayılı Kanunun 146. maddesi ) düzenlenen” Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan herbirinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceğinin de açıkça belirtildiği, müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümlerinin kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceğini kabul edilmesi gerektiği, somut olayda; taraflar arasında akdedildiği kabul edilen… Sözleşmesinin 12.7. maddesinde alt yüklenicinin iş güvenliğine uyulmadığı takdirde oluşacak kaza ve kayıplardan alt yüklenicinin sorumlu olduğunun belirtilmiş olması, bu maddenin müteselsil sorumlu olan taraflar arasındaki iç ilişkiyi düzenlediği, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinin tarafları bağlayacağı, bu itibarla kaza sonucu meydana gelen zarardan davacının tek başına sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın reddine, davacının kötü niyeti tespit ve ispat edilemediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu 12/01/2010 tarihli sözleşmenin tarafının müvekkili olmadığını, sunulan sözleşmedeki tarafın Irak ülkesinde kurulu ve orada iş yapmakta olan tamamen bağımsız….. olduğunu, sözleşmenin müvekkili ile ilgisi olmadığını, davalının Bakırköy 20. İş mahkemesinin dosyasında bu sözleşmeden hiç bahsetmediğini, davalı üst işverenin müvekkilini işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak kanundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının, başka bir işçinin geçirdiği iş kazası nedeniyle ödediği tazminatın rücu için açtığı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. sayılı dosyada davanın reddedildiğini bilmesine rağmen, aynı konudaki eldeki davayı açtığını, sözleşme gereğince verilen banka teminat mektubunun varlığına rağmen sözleşmeyi inkar ettiğini, davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğunu, bu nedenle kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle benzer konuda açılan Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin…. karar sayılı dosyası içeriğindeki beyan, bilgi ve belgeler ile bu karara karşı istinaf talebinin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin…. karar sayılı kararının içeriği ile davacının 12/01/2010 tarihli sözleşmenin tarafı olduğunun kabul edildiği anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davalıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 264,23 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 204,93 TL harcın davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 18/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.