Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/790 E. 2022/30 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

… (İnceleme aşamasında/Duruşmasız)
(Kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine
gönderilmesi/HMK m.353/1-a.6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/04/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 25/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/01/2022

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 01/07/2016 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı ile dava dışı üniversite arasında üniversite içi yol ve çevre düzenlemesinin yapım işine ilişkin 06.05.2015 tarihli sözleşme düzenlendiğini, davalının sözleşme edimlerini yerine getirmek için 18.05.2015 günlü sözleşme ile davacıdan mal ve hizmet satın aldığını, müvekkili davacının sözleşme kapsamında edimini yerine getirdiğinden edim bedeli olarak davalı adına 873.200,00 TL bedelli 04.12.2015 gün ve …. numaralı faturanın düzenlenip davalıya tebliğ edildiğini, davalının noter aracılığıyla faturayı iade ederek 88.200,00 TL bakiye borcu ödemediğini, dava dışı iş sahibinin davalıdan kesinti yaptığı bedellerin müvekkilinin taahhüdündeki iş ile ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, bakiye iş bedeli karşılığı olan 88.200,00 TL bedelin 11.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen 15/08/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı ile düzenlenen taşeronluk sözleşmesi uyarınca işin süresinden sonra eksik ve ayıplı olarak teslim edildiğini, taraflar arasında hak edilen ücret konusunda uyuşmazlık bulunduğunu, davacıya 785.000,00 TL ödediğini, borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2019 tarih 2016/590 Esas ve 2019/287 Karar numaralı kararında özetle; dava, sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Taraflarca karşılıklı edimler yüklenilen sözleşmelerde edimini yerine getiren sözleşme tarafı diğer taraftan ifa talep edebilir. Ancak bunun için edimini yerine getirdiğini kanıtlamak zorundadır. Nitekim, TBK’nın “İfada sıra” başlıklı 97.maddesinde “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında taşeronluk sözleşmesinin bulunduğuna ve bu sözleşme uyarınca davacıya 785.000,00 TL ödendiğine ilişkin bir çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacının iş nedeniyle hak ettiği bedelin ne kadar olduğuna ilişkindir.
Davalı ile dava dışı üniversite arasında kampus içi asfalt yol ve çevre düzenlemesi işini de kapsayan sözleşme ve bu sözleşmeye dayanan davalı ile davacı arasında 18.05.2015 günlü, adi yazılı “Taşeronluk Sözleşmesi” başlıklı sözleşme düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu sözleşmenin 2.maddesinde davacının A ve B yollarının plentmiks alt temel(pmat), plentmiks temel(pmt), binder ve aşınma tabakalarının anahtar teslim yapılma işini yükümlendiği; 8.maddesinde de bu iş karşılığı ödenecek bedel hükümleri düzenlenmiştir. Davacı sözleşmenin 8.maddesi uyarınca düzenlenen 04.12.2015 gün ve 077075 numaralı faturaya konu temel, alt temel, sıcak asfalt, … yapım işi olarak 873.200,00 TL bedele dayanarak davalıdan alacak isteminde bulunmuştur. Davacının bu faturasına davalı Ankara 67. Noterliği’nin 11.12.2015 günlü ihbarnamesi ile bedel yönünden itiraz ederek iade etmiş ve Kadıköy 30. Noterliği’nin 09.02.2016 günlü ihtarnamesiyle de faturanın 670.000,00 TL + KDV biçiminde düzenlenerek gönderilmesini istemiştir. Davacı yanıt ihtarnamesinde fatura bedelinin 875.000,00 TL olup bu bedelin ödenmesi istenmiştir. Taraflar arasında iş yapıldığına ve 785.000,00 TL ödendiğine hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığından işin süresinde yapılıp yapılmadığı, yapılan işin eksik ya da ayıplı imal edilip edilmediği ve hak edilen ücretin belirlenmesi gerekmektedir.
Davalının edimlerini hangi oranda yerine getirdiğinin belirlenmesi için talimatla yapılan keşif sonucu alınan 14.08.2018 günlü raporda, davacının işi 10 gün gecikmeli olarak tamamladığından davalı tarafından dava dışı üniversiteye 19.235,40 TL gecikme cezasının ödendiği, işin geçici kabulü ile nefaset kesintisi yapıldığı, davacının yaptığı imalat bedelinin 781.960,49 TL olduğu saptanmıştır. Tarafların itirazı üzerine alınan 13.12.2018 günlü ek raporda (B) yolu orta refüjün asfalt alanından düşülerek yeniden yapılan hesaplamada imalat bedelinin 740.784,29 TL olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, davacının yaptığı imalat bedelinin 740.784,29 TL olduğu kanıtlanmıştır. Davalı dava dışı kuruma davacının işi geç teslim etmesi nedeniyle 19.235,30 TL gecikme cezası ve yapılan iş nedeniyle 24.676,72 TL nefaset bedeli ödemiş olması nedeniyle bu bedellerden davacı sorumludur. Bu bedellerin toplamı imalat bedelinden indirilerek bulunan 696.872,27 TL’ye KDV uygulamasıyla 822.309,28 TL bulunmuş, bu bedelden de ödendiği tartışmasız olan 785.000,00 TL’nin düşülmesiyle davacının bakiye 37.309,28 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla, davacının istemi belirlenen bu bedel yönünden yerinde görülerek davanın kısmen kabulüne, 37.309,28 TL bedelin 11/12/2015 tarihinden itibaren işleyen ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 02/09/2019 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, idarenin ihale ettiği işin tamamının müvekkili şirket tarafından yapılmadığını, müvekkili şirketin işin sadece bir kısmını yerine getirdiğini, bu sebeple nefaset ve gecikme cezası kesintilerinin tamamının müvekkili şirket alacağından mahsup edilmesinin doğru olmadığını, dava konusu işin ”…’ olduğunu ve taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen işler dışında imal edilen başka başka iş kalemlerinin de bulunduğunu,
Müvekkilinin işi geç teslim ettiğine ilişkin dosyada hiçbir delil bulunmadığını, davalı yanın işin geç teslim edildiğini ispat edemediğini, davalının işi geç teslim etmesinin müvekkili şirket ile bir ilgisinin bulunmadığını, nitekim 13/12/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda işin geç teslim edildiğine dair herhangi bir tutanağa rastlanmadığı gibi dosyada bulunan her iki sözleşme nüshasının gecikme cezasına ilişkin 7.maddesinin farklı olduğunu, bu sebeple gecikme cezası nedeniyle bir indirime gidilmediğinin belirtildiğini, bu sebeple yerel mahkemenin 19.235,30 TL gecikme bedelini müvekkili şirketin alacağından mahsup etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine hangi kalemlerden nefaset kesintisi yapıldığının belli olmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin işi ayıplı teslim ettiğine ilişkin dosyada hiçbir kanıtın bulunmadığını, bu sebeplerle 19.235,30 TL’lik gecikme cezası ile 24.676,72 TL’lik nefaset kesintisinin müvekkili şirketten mahsubunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu sebeplerle istinaf taleplerinin kabulü ile mahkeme kararının müvekkili şirket lehine kaldırılmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili 24/09/2019 havale tarihli katılma yoluyla istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; sözleşme fiyatında KDV oranında indirim yapılmasına ilişkin düzenleme dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, şöyle ki; taraflar arasındaki sözleşmenin birim fiyatlar başlıklı 8.maddesinin ilk cümlesinde işlerin KDV hariç aşağıdaki birim fiyatlar ile yapılacağının düzenlendiğini, devamında da birim fiyatların tanımlarının ve hesaplama yönteminin belirlendiğini ve maddenin son cümlesinde de bütün fiyatlara her türlü işçilik, makine, ekipman, nakliye, işçi, maaş ve SGK giderleri, vergiler ve genel giderler ile yatay ve düşey taşımaların dahil olduğunun kararlaştırıldığını, yani somut olayda sözleşme konusu işin KDV dahil toplam fiyat olduğunun kararlaştırıldığını, sözleşmenin açık hükmü ve tarafların iradesinin burada müvekkiline %14,4 civarında bir indirim sağladığını, sözleşmedeki hükmün bu şekilde yorumlanmamasının davalı tarafın kötü niyetinin tezahürü olduğunu,
Yine hüküm kurulurken uygulanan KDV oranının hatalı ve mevzuata aykırı olduğunu, 2/10 oranındaki KDV tevkifatının dikkate alınmadığını, dava konusu yapım işinde uygulanan KDV oranının yaklaşık 14.4’e tekabül ettiğini, davacı tarafından hatalı olarak düzenlenen faturada dahi KDV oranının bu şekilde olduğunu ancak mahkemece KDV’nin %18 olarak yanlış şekilde hesaplandığını, buna dair kanuni düzenlemelerin ayrıntılarına dilekçelerinde yer verdiklerini,
Gecikme cezasına ilişkin olarak davacı tarafın istinaf dilekçesindeki asılsız iddialarının aksine taraflar arasında geçerli olan sözleşmenin 7.maddesinde gecikme cezasının düzenlendiğini, davacı tarafın 41 günlük gecikmesine karşılık 41.000,00 TL gecikme cezasının davalı hak edişinden mahsubu gerektiğini, bu sebeplerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı vekili, 29/09/2019 havale tarihli, davalı vekilinin yaptığı katılma yoluyla istinaf kanun yolu başvurusuna karşı dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı yanın ilk defa istinaf aşamasında dile getirdiği KDV’ye ilişkin indirim iddialarının kabul edilebilir olmadığını, hukuka aykırı bu talebin reddinin gerektiğini, KDV tevkifatının konu ile ilgisinin bulunmadığını, davalı yanın gecikme cezasına ilişkin istinaf sebeplerinin de hukuka aykırı olduğunu, bu sebeplerle davalının katılma yoluyla ileri sürdüğü istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen 18/05/2015 tarihli eser sözleşmesi mahiyetindeki, davalı yüklenicinin yapımını üstlendiği ”…’ kapsamında A ve B yollarının plentmix alt temel, plentmix temel, binder ve aşınma tabakalarının anahtar teslimi yapılması olarak kararlaştırılan sözleşmeden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.
Davacı taşeron vekili, davalı yüklenicinin dava dışı üniversiteden aldığı yapı işi kapsamında davalı yüklenicinin sözleşme konusu A ve B yollarının anahtar teslim yapılması işini taşeron olarak 18/05/2015 tarihli sözleşmeyle müvekkiline verdiğini, sözleşmede fiyatların birim fiyat+KDV olarak kararlaştırıldığını ve bu güne kadar davalının müvekkiline 785.000,00 TL ödeme yaptığını ancak 04/12/2015 tarihli 873.200.000,00 TL fatura bedelinden kalan 88.200,00 TL’yi ödemeyi kaçındığını, bu faturanın yapılan işin içeriğine uygun olduğunu, dava dışı idare tarafından davalıya uygulanan gecikme cezası ve nefaset kesintisinin müvekkiline yansıtılmayacağını belirterek 88.200,00 TL bakiye iş bedeli alacağının davalının temerrüt tarihi olan 11/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı yüklenici vekili cevap dilekçesinde, davacı taşeronun sözleşme kapsamında yapması gereken işlerin birim fiyatlarının sözleşmede ne şekilde hesaplanacağının belirlendiğini ve bu bedele KDV oranının da dahil olduğunun sözleşmenin 8.maddesinde düzenlendiğini, davacı şirkete toplam 785.000,00 TL civarında ödeme yapıldığını, cevap dilekçelerinde ayrıntılı olarak belirttikleri hesaplama tarzına göre davacı taşeronun yaptığı işler sebebiyle toplam hak edişinin 709.057,48 TL olduğunu, işin sözleşmeye göre bitmesi gereken 24/08/2015 tarihi ile teslim tarihi olan 04/10/2015 tarihleri arasındaki 41 günlük gecikme cezası karşılığı olan 41.000,00 TL’nin ve dava dışı idarenin eksik ve ayıplı imalatlar dolayısıyla yaptığı 24.656,72 TL’lik nefaset kesintisi tutarlarının davacı hak edişinden mahsubu gerektiği, buna göre davalı müvekkilinin davacıya yapmış olduğu imalat için hak etmiş olduğu bedelden fazlasını ödediğinden fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydı ile haksız davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif ve keşif sonrası aldırılan 14/08/2018 tarihli jeoloji ve inşaat mühendisi bilirkişilerin rapor ve ek raporlarına istinaden taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesi uyarınca davacı taşerona yaptığı imalat bedeli karşılığı olarak 785.000,00 TL ödendiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın işin süresinde yapılıp yapılmadığı ve eksik ve ayıplı olarak ifa edilip edilmediği konusunda toplandığı, keşif sonrası düzenlenen bilirkişi kurulu raporunda idareden getirtilen işin yapımına ilişkin CD incelemesi sonucu idarece yapılan ölçümler esas alındığında davacının yaptığı imalat bedelinin birim fiyatlı sözleşmeye göre 740.784,29 TL olduğu, işin geç teslimi nedeniyle dava dışı idarenin davalı yüklenicinin hak ediş bedelinden 19.235,30 TL gecikme cezası ile 24.676,72 TL nefaset bedeli kesintisi yaptığı, bu kesintilerden davacının sorumlu olduğu ve bu kesinti bedellerinin KDV uygulanmasıyla bulunan 822.309,28 TL iş bedelinden mahsubu sonucunda davacının davalıdan bakiye 37.309,28 TL alacağı bulunduğu kabul edilerek davanın bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, 37.309,28 TL alacağın temerrüt tarihi olan 11/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekillerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurdukları anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin ekleri arasında ”Yapım İşleri Genel Şartnamesi” de sayılmıştır. Görüldüğü gibi Yapım İşleri Genel Şartnamesi, sözleşmenin eki niteliğindedir. Anılan şartnamenin 40. maddesine göre yüklenicinin(taşeronun), geçici hak edişlere itirazı olduğu takdirde itirazlarının neler olduğunu ve dayandığı gerekçeleri idareye vereceği ve bir örneğini de hak ediş raporuna ekleyeceği dilekçesinde açıklaması ve hak ediş raporunu ”idareye verilen… tarihli dilekçemde yazılı ihtirazi kayıtla” cümlesini yazarak imzalaması gerekmektedir. Çünkü, anılan şartnamenin 40. maddesi hükmü ”delil sözleşmesi” niteliğindedir. Yüklenici itirazlarını bu şekilde bildirmediği takdirde, hak edişi olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. maddesine göre geçici kabulden sonra işin kesin metraj ve hesapları çıkarılmakta, kesin kabulden sonra da kesin hak ediş düzenlenmektedir. Usulüne uygun itiraz vaki olmadığı sürece çıkarılan kesin hesaplar ve düzenlenen kesin hak ediş yüklenici(taşeron) bakımından bağlayıcıdır. Sözleşme ve eklerinde aksine hüküm bulunmadığı sürece kesin hesabın ve kesin hak edişin iş sahibi idare( yani somut olayda yüklenici) bakımından mutlak surette bağlayıcı olduğundan söz edilemez. Yetkili birimlerince onaylanmış olsa dahi idareler (sözleşmeye göre iş sahibi durumundaki yüklenici) her aşamada haksız ödeme yapmaktan kaçınabilecekleri gibi şayet haksız bir ödeme yapmışlarsa bu ödemenin iadesini de zamanaşımı süresi içinde olmak kaydıyla her zaman geri isteyebilirler. Bu durumlarda alacağın varlığı ve miktarı mahkemelerce belirlenir.
Somut olayda taraflar arasındaki işin kesin ve geçici kabullerinin yapılmadığı yani işin kesin hesabının çıkarılmadığı ancak dava dışı iş sahibi idare tarafından davalı yüklenicinin yükümlendiği işin geçici ve kesin kabullerinin yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple mahkemeye yansıyan ve taraflar arasında kesin hesaba bağlanmadığı anlaşılan uyuşmazlık yönünden işin kesin hesabının mahkemece çıkarılması gereklidir.
Davacı taşeron açtığı eldeki dava ile henüz kesin kabulü yapılmayan işin kesin hesabının mahkemece hükmen yapılmasını talep etmiş olduğundan uyuşmazlık mahkemeye intikal ettirildiğine göre kesin hesabın mahkeme tarafından çıkarılması gerekir. Nitekim dava dışı iş sahibi tarafından işin kesin hesabının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple sözleşme ve eki şartnameler hükümleri çerçevesinde ve işin yapılan kesin hesabına ilişkin davalı idaredeki tüm belgeler getirtilerek davalı yüklenici tarafından çıkartılan kesin hesaba itiraz edilmemişse usulüne uygun itiraz vaki olmadığı sürece çıkarılan kesin hesaplar ve düzenlenen kesin hak ediş yüklenici bakımından bağlayıcı olduğundan, uyuşulan kesin hesap sonuçlarına göre ve tarafların daha önce aldırılan bilirkişi kurulu raporlarına yaptıkları itirazlar da değerlendirilerek dava dışı idarenin davalı yüklenicinin hak ediş bedellerinden yaptığı gecikme cezası kesintisi ile nefaset farkı kesintilerinin davacı taşeronun taahhütündeki işlere ilişkin olup olmadığı konusu da değerlendirilerek gerekirse yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak davacının bakiye iş bedeli alacağı isteminin değerlendirilmesi, dava dışı iş sahibi tarafından çıkarılan kesin hesaba davalı yüklenici tarafından itiraz edilmişse tasfiye kesin hesabının mahkemece çıkarılması gerektiğinden tarafların itirazları da göz önünde tutulmak suretiyle tasfiye kesin hesabı konusunda uzman bilirkişi kurulundan denetime elverişli ve gerekçeli rapor alınması ve sonucuna göre eldeki davada davacı taşeronun bakiye iş bedeli alacağı yönünden karar verilmesi gerekir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2015/1104 Esas 2015/3549 Karar, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/1130 Esas 2020/2835 Karar sayılı kararı).
O halde mahkemece yapılması gereken iş yukarıda yapılan tüm açıklamalar gözetilerek dava dışı idareden işe ilişkin ihale dosyası, sözleşme ve ekleri ile işin geçici ve kesin kabulüne ilişkin tüm belgeler getirtildikten sonra 01/10/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince, gerçeğin ortaya çıkması için, öncekiler dışında, konularında uzman, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile birlikte gerektiğinde mahallinde talimat aracılığıyla keşif de yapılarak davacı taşeronun sözleşme kapsamında yapılan imalatlar nedeniyle hak ettiği iş bedelinin sözleşmedeki birim fiyatlarla hesabının yapılması ve hak edişler kapsamına giren sözleşme kapsamındaki işler sebebiyle yüklenicinin (taşeronun) kesin hak edişlere usulüne uygun olarak itiraz etmediğinden hak edişlere giren işler yönünden davacı taşeronun hak edişlerle bağlı tutulması hususu gözetilerek davacının bakiye iş bedeli alacağının denetime elverişli ve gerekçeli olarak bilirkişilere hesaplattırılıp taşeronun hak edişinin bulunarak bulunacak bu miktardan taşerona yapılan ödemelerin mahsubuyla oluşacak sonuca göre davacı taşeronun bakiye iş bedeli alacağı konusunda bir karar verilmesinden ibaret olmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2013/4658 Esas- 2013/6333 Karar, 2004/3882 Esas 2005/1090 Karar).
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece eksik incelemeye ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmiş olması sebebiyle davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin olarak yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 – Davacı …vekili ile davalı … vekilinin istinaf kanun yoluna başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin ayrı ayrı KABULÜNE,
2 – Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2019 tarihli 2016/590 Esas-2019/287 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3 – Dosyanın dairemiz kararına uygun olarak yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin yeni bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4 – İstinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına ve davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının ve davalı tarafından yatırılan toplam 637,15 TL istinaf peşin karar harçlarının talep halinde davacıya ve davalı yana iadesine,
5 – Davacı ve davalı tarafından yatırılan 121,30’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.