Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/727 E. 2021/667 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
(İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine
gönderilmesi/HMK m.353/1-a.4,6)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)|İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 22/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/06/2021

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)|İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; taraflar arasında 25/05/2011 tarihli tedarikçi sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin konusunun iş sahibi … şirketinin taahhüdü altında bulunan …… Cam işlerinin müvekkili tarafından yapılması olduğunu, söz konusu sözleşmeye istinaden davalının şantiyelerine sevki yapılan camların taşındığı özel demir sehpaların sözleşmede belirtildiği gibi davalı iş sahibine fatura edilmediğini, emaneten davalı yedinde kaldığını, sözleşmenin 13/7 maddesinde sehpaların irsaliyede ayrıca belirtileceği ve teslim tutanağı ile teslim (iade) edileceği, sehpaların bedelinin faturaya yansıtılmayacağına yönelik hüküm bulunduğunu, davalıya satışı ve imalatı yapılan malzemenin cam olması nedeniyle özel demir sehpalar dışında teslimi ve taşınmasının mümkün olmadığını, davalıya 771 adet sehpa teslim edildiğini, bu sehpalardan 639 adetinin iade edildiğini, 132 adetinin davalı uhdesinde kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla iade edilmeyen sehpaların bedeli olan 38.940,31 TL alacağın dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; müvekkili firma ile davacı arasında … ….işlerinin yapılması konusunda anlaşma sağlandığını, sözleşme ile cam sehpaların fatura edilmeyeceğinin kararlaştırıldığını, müvekkili firmanın hiçbir suretle nakliye ve taşıma esnasında zorunlu olarak kullanılan cam sehpalar için bedel ödemek istememekte ve sorumluluğunu almak istememekte olduğunu, bu nedenle sözleşmenin 13.maddesi gereğince demir sehpaların bedelinin faturaya yansıtılmayacağı bedelsiz olarak davacıya teslim edileceği konusunda sözleşmeye madde eklenildiğini, camların taşınması ve nakliyesi için zorunlu olan demir sehpaların davacı tarafından teslimi yapılan camlarla beraber yasal zorunluluk olarak sehpaların da irsaliyelere eklendiğini, fakat sözleşmede yazdığı gibi müvekkili firmaya teslim tutanağı ile teslim edilmediğini, sözleşmedeki hükme göre sehpaların hem irsaliyede belirtileceği hem de teslim tutanağı ile müvekkiline teslim edileceğini, davacının sözleşme maddesini lehine yorumladığını, müvekkil firmanın sehpaların tedarikçiye iadesine ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının şantiyeye cam getirdiğinde şantiyede boşalan sehpaları aldığını, tarafların sözleşme ile 2011-2013 yılı arasında çalışmaya başladıklarını, 30/12/2013 tarihinde davacı firma vekilinin cari hesapta gözüken alacakların tahsili için evrak aldığını, tarafların cari hesabın kapatıldığı konusunda mutabık kaldıklarını, anlaşma ile cari hesap kapatıldıktan sonra davacının sehpalarla ilgili talepte bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Müflis idare memuru; davacı alacaklının öncelikle iflas masasına alacak başvurusunda bulunması gerektiğini, davanın iflasın açılması ile birlikte kayıt kabule dönüştüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; taraflar arasında davalının taahhüdü altında bulunan işle ilgili camların davacı tarafından temin edilmesi için sözleşme imzalandığı, camların nakliyesi sırasında demir sehpaların kullanılmasının zorunlu olduğu, sözleşmenin 13.7 maddesine göre sehpaların irsaliyelerde ayrıca belirtileceği, teslim tutanağı ile teslim edileceği ve sehpaların bedelinin faturaya yansıtılmayacağının karlaştırıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmenin yorumundan kaynaklandığı, davacının iade edilecek sehpalar yönünden tutanak tutulmasının gerekli olduğunu iddia ettiği, davalının ise sehpaların kendisine teslimi sırasında hem sevk irsaliyesinde gösterilmesi hem de ayrıca tutanak tutulması gerektiğini savunduğu, ancak camların nakliyesi için zorunlu olan demir sehpaların irsaliyede açıkça gösterilmesinden sonra ayrıca tutanak tutulması gerekli olmadığından sözleşmenin demir sehpaların davacıya iadesi sırasında tutanak tutulması şeklinde yorumlanmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, dosyaya sunulan ve tarafların defter kayıtları ile sabit olan faturalarla ile uyumlu davacı tarafından davalıya düzenlenen irsaliyelerde davalıya cam tesliminin yanında 771 adet demir sehpanın teslim edildiği, sözleşme gereği demir sehpaların faturalandırılmadığı, bu nedenle tarafların cari hesabında görünmemesinin iade edilmeyen demir sehpaların bedelinin talep edilemeyeceği anlamına gelmediği, sözleşmede demir sehpaların bila bedel davalıya verildiği şeklinde hüküm bulunmadığı, bu nedenle sözleşmeye dahil olmayan ve camların nakliyesi için zorunlu olan demir sehpaların davacıya iade edilmesi gerektiği, davalının demir sehpaların iadesine ilişkin tutanak sunmadığı, yemin delil hakkını da kullanmadığı, davacı tarafından 639 adet demir sehpanın iade edildiğinin kabul edildiği, bu durumda iade edilmeyen 132 adet demir sehpa için son alınan ve denetime elverişli kabul edilen 11/09/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı kayıtlarına göre tespit edilen birim demir sehpa bedeli üzerinden ve yine davacının kabulünde olan iskonto oranının uygulanması suretiyle davacının talep edebileceği bedelin toplam 34.616,10 TL olduğu belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; %5 nakit teminat kesintisi iadesi koşulunun sözleşmeye göre oluşmadığını, takas mahsup talebi yönünden cezai şart koşullarının oluştuğunu, bu talebin mahkemece incelenmediğini, birleşen davada takas mahsup talebi yönünden ıslah imkanı tanınmadığını, davacının edimini ifa etmediğini, davacının taahhüdünde olan eksik işlerin onun nam ve hesabına yaptırıldığını, davalılar ile iş sahibi arasında düzenlenen 09/10/2015 tarihli geçici kabul tutanağı ekinde eksik işlerin belirtildiğini, bunların 3. Kişilere yaptırıldığını ve faturaların sunulduğunu, davacının 12 aylık bakım işletme edimini de ifa etmediğini, bunu da 3. Kişilere yaptırdığını, 6 kişiye 28.000,00 TL ödediklerini, firmaların da 94.000,00 TL ve 156.000,00 TL ödeme yaptıklarını, davacının edimlerini yerine getirmediğinden 1/1000 oranında gecikme cezasının da uygulanamayacağını, bu cezanın 6098-177’deki ifaya ekli ceza olduğunu, davacının ihtara rağmen eksiklikleri gidermediğini, 3. Kişilere yaptırdıklarını, bakiye alacağının olmadığını, 153.00,00 TL mahsup alacaklarının, önceden eksik bırakıldığı için dava tarihinden önce doğduğunu, birleşen davada davacının nakit teminat kesintisi alacağının en erken Haziran 2016’da doğmuş olduğunu, 30/09/2015 tarihli fatura alacağında imalat eksikliği oranında indirim olması gerektiğini, takas mahsup talebinde şimdilik 50.000,00 TL dediklerini, ıslah imkanı getirilmediğini, davacının tüm takas mahsup alacaklarından sorumlu olduğunu, sözleşmenin 18.4 ve 27.32 maddelerine göre davacının işi programdaki … içerisinde bitirmezse her gün sözleşme bedelinin 5/1000’i tutarında gecikme cezası kesileceğini, ve akdin feshine kadar devam edeceğini, cezai şart alacaklarının incelenmediğini, … poliçesi sunulmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, Eser Sözleşmesinden kaynaklı alacak ve alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

1- Alacağın devri (temliki) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup 183. maddenin birinci fıkrasında kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği kabul edilmiş, devam eden maddelerde devir sözleşmesinin geçerlilik şekli, yasal veya yargısal devir ve etkisi ile devrin hükümleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre kural olarak sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.
Dava konusunun devri ise alacağın temlikinden farklı olup, alacağın temlikinde davadan önce ve aşamalı ödeme kararlaştırılan hallerde sözleşmenin ifası aşamasında dahi yapılması mümkün olmakla birlikte, dava konusunun devri adından da anlaşılacağı gibi ancak davanın açılmasından sonra yapılabilir. Dava konusunun devri dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 1. bent a ve b fıkralarında davanın açılmasından sonra davalı tarafın dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi halinde davacının seçimlik hakları gösterilmiştir. Somut uyuşmazlıkta bu husus konumuzun dışındadır. Dava konusunun davacı tarafından devri 125. maddelerin 2. bendinde düzenlenmiş ve madde metninde aynen “davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devralmış olan kişi görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder” denilmiştir.
Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK’nın 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği (ipsojure) davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir. Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Bunun için davalının bu konuda karar vermesi veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayı aranmaz (Medeni Usul Hukuku, Yetkin Hukuk Yayınları 1. baskı Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Prof. Dr. Sema Taşpınar Ayvaz sayfa 511 ve devamı). Dava konusu şey dava açıldıktan sonra davacı tarafından başka bir kişiye devredilirse, bu durumda devralmış olan kişi davacı yerine geçerek görülmekte olan davaya kaldığı yerden devam eder. Ancak bu halde davalı yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebilir (Medeni Usul Hukuku Yetkin Yayınları 12. baskı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammed Özeken sayfa 412. ve devamı). (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi,
Avukat el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten veya bunların edinilmesine aracılıktan yasaklıdır. Bu yasak, işin sona ermesinden itibaren bir yıl sürer. Birinci fıkra hükmü, avukatın ortaklarını ve yanında çalıştırdığı avukatları da kapsar. (Avukatlık Kanunu m. 47)
Somut olayda dava, harcı ödenerek taşeron davacı tarafından açıldıktan ve karar verildikten sonra, 07/0/2020 ve 08/08/2020 tarihlerinde düzenlenen temliknameler ile dayanağı dava konusu alacak olduğu davalı tarafça ifade edilen Ankara 22. İcra Müdürlüğü’nün ….. Esas sayılı dosyasındaki toplam 800.000,00 TL alacağın davacı tarafından dava dışı …, … ve davacı vekili Avukat …’a devredildiği anlaşılmıştır.
O halde Mahkemece; karar tarihinden sonra gerçekleşen bu devir işleminin niteliği, yukarıdaki açıklamalara göre tespit edildikten sonra bu işlemin sözleşme hükümleriyle birlikte tarafların hak ve hukukuna etkisi de tartışılmalıdır.
2- Hüküm, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini kapsar. (HMK 297/1-b) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. (HMK m. 297/2)
Kural olarak, İİK’nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğü’ne (İflas Dairesine) aittir.
Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK’nın m.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir.
İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194).
İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1)
İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Somut olaydaki alacak davası da bu tür davalardandır.
Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir.
Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalara gelince: iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir.
Somut olayda, davalılardan ….. Şirketinin yargılama sırasında iflas etmiş olmasına rağmen müflis olduğunun ve iflas idare memurlarının karar başlığında gösterilmemesi; bu kapsamda yargılama aşamasında bu davalının iflasına karar verilmiş olması karşısında bu davalı yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüşüp dönüşmediği tartışılmadan yazılı şekilde infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, …
3- Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihat ve uygulamaları ve Hukuk Genel Kurulu kararlarına göre mahsup talebi itiraz niteliğinde olduğundan, karşı dava şeklinde ileri sürülmesine gerek olmadığı gibi yargılamanın her aşamasında ileri sürülüp mahkemece dikkate alınması zorunludur.
Bu kapsamda yeni uyuşmazlıklara neden olunmadan; gerekirse davalı tarafa HMK m. 31 kapsamında açıklama imkanı da tanınarak ıslah hükümleriyle bağlı olmaksızın davalı tarafın mahsup taleplerinin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4- Aşamalı ödemesi kararlaştırılan iş bedelini alamayan taşeronun işe devam etmesi beklenemez. Davalı yüklenici tarafından başka bir taşeronla işin tamamlanması için sözleşme yapılması eylemli fesih olarak değerlendirilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, fesih halinde müspet zarar kapsamında ifaya ekli cezai şart istenemez. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi
Bu kapsamda taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilip feshedilmediği tartışılmadan ve feshedilmişse kusurlu taraf belirlenmeden ve sonuçları üzerinde durulmadan yazılı şekilde eksik inceleme ve değerlendirmeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
5- O halde Mahkemece yapılacak işlem, taraflarca bildirilen deliller toplandıktan sonra yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak sözleşme ilişkisinin sona erdiğinin tespiti halinde gerekirse mahallinde keşif de yapılarak konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetinden sözleşme ve eklerindeki düzenlemelere göre tarafların haklılık durumu da dikkate alınarak fesih-tasfiye kesin hesabının çıkartılması; yapılacak hesap ve mahsup işlemlerinden sonra asıl ve birleşen davada bakiye alacağın tespiti ile ulaşılacak sonuca göre karar vermekten ibaret olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4,6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 09/05/2019 ve …. Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4,6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından ödenen istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.