Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/650 E. 2021/587 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

….
(İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında dairemizce hüküm kurulması /HMK m.353/1-b.2)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit
DAVANIN DEĞERİ : 105.000,00 TL
KARAR TARİHİ : 08/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/06/2021

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacılar vekili tarafından verilen 16/09/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … ile davalı şirketin …… köyünde yapılacak olan ahır projesinin yem deposu, ahır, sağımhane çelik konstrüksiyon işinin imalatı için anlaştıklarını, 30.09.2014 tarihinde bitirilmesi gereken işin davalı firma tarafından süresinde yapılıp teslim edilmediğini, yapılan anlaşma gereği davalı firmaya ödemelerin senet ile yapılmış olduğunu, bu senedi davalı firmanın sahibi olan …’ün kayınpederi olan diğer davalı …’e ciro ederek banka kanalıyla tahsil ettiğini, 345.000,00 TL’lik 30.12.2014 tarihli senet bedelinin diğer davalı ciranta … tarafından bankaya konulmuş bu senedin yapılan işin karşılığı olan 240.000,00 TL’nin müvekkilleri tarafından ödendiğini, yarım kalan işin davalı şirket tarafından tamamlanması konusunda davalı şirket ile anlaşarak ek sözleşme düzenlediklerini, yapılan ek sözleşme gereği … işinin tamamlanması için 105.000,00 TL’ye anlaşma yapıldığını, ve davaya konu 105.000,00 TL’lik bononun yapılacak işin bedeli olarak davalı firmaya teslim edildiğini fakat davalı firmanın yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenlerden dolayı davanın kabulü ile 105.000,00 TL bedelli senetten dolayı davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, dava konusu senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı … vekili tarafından verilen 08/12/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın davalı şirket ile yem deposu, ahır, sağımhane çelik konstrüksiyon işi için anlaştıklarını, bu iş için 345.000,00 TL’lik senet düzenlediklerini, işin hepsinin zamanında yapılmaması nedeniyle şirkete yalnızca 240.000,00 TL ödeme yapıldığını, daha sonra ek bir sözleşme düzenlendiğini, kalan işler için 105.000,00 TL karşılığında anlaştıklarını, bononun, hukuksal niteliği gereğince sebebini içermeyen bir borç ikrar senedi olduğunu, müvekkili davalının iyi niyetli hamil olduğunu, diğer davalı ve bono lehtarı olan şirketin hissedarı … ile müvekkilinin kızı …’ın uzun süredir ayrı yaşamakta olduklarını, tarafların Ankara 8. Aile Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden boşanma davası açtıklarını ve boşanmaya sebebiyet veren olayın …’ün müvekkili davalıya olan borcundan kaynaklandığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı şirkete ise usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap vermediği ve yargılamaya katılmadığı görülmüş ancak davalı şirketin temsilcisi …’ün mahkemece çıkarılan isticvap davetiyesinin tebliği üzerine duruşmaya katılarak dosyaya ibraz edilen ve taraflarca düzenlenen protokol altındaki imzayı kabul ettiğini ve davaya konu senedin de iş bedeli karşılığı verildiğini kabul ettiği ancak taraflar arasındaki sözleşme konusu işin tamamlandığını, davacı iş sahibi tarafından iş bedeli karşılığı verilen senedi ise kayınpederi olan diğer davalı …’e borcu karşılığı verdiğini ifade ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih … Karar numaralı kararında özetle; Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı takip dosyası getirtildi.
Dosyanın incelenmesinde alacaklının …, borçluların …….takip çıkışının 106.717,51 TL olduğu anlaşıldı.
Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. D.İş sayılı dosyası getirtilip incelenmesinde, alacaklının …, borçluların ……. olduğu anlaşıldı.
Mahkememizce 29.09.2015 tarihli karar ile % 15 teminat ile icra takibinin durdurulmasına dair ara karar verildiği görüldü.
Müzekkereler yazıldığı, ….. davalı şirkete ait ticaret sicil özetinin geldiği ve dosyada mevcut olduğu görüldü.
Talimat yoluyla Elazığ 4. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla tanık …’in beyanının alındığı görüldü.
Tanık …; ”Ben söz konusu …, … Köyünde yapılacak olan ahır projesini bilmiyorum, taraflar arasında yapılan anlaşmadan haberim yok, … … Ltd. Şti. benim ablamın 2015 yılında boşandığı eski eşi …’e aittir, eski eniştem babamdan sürekli para isterdi, babamda kızının mutluluğu bozulmasın diye birçok defa para vermiştir, dava konusu senetle alakalı olarakta babamın verdiği 105.000,00 TL borca karşılık bu senedi ciro edip babama verdiğini duydum, ancak bunun dışında dava konusu yapım işine ilişkin bilgim bulunmamaktadır, zaten ablam … ile …’ün boşanma sebeplerinin esası da …’ün babamdan sürekli para alması ve bu borçlarını ödememesidir, …’ün kaynak işleri üzerine çalıştığını biliyorum ancak davacılar ile aralarında olan ticari ilişkiyi bilmiyorum, senette karşılığı olmayınca babamda işlemler için avukata vermiştir, halen … babamın borçlarını ödemiş değildir, bu zamana kadar babam torunları ve kızı nedeni ile idare etmiştir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yine talimat yoluyla … Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla tanıklar …,… beyanlarının alındığı görüldü.
Tanıklardan …; ”Dava konusu ahır projesinin yürütüldüğü yerin yanındaki çiftlikte işçi olarak çalışmaktayım. Dolayısıyla projenin yapımı esnasında gözlemlerim olmuştur. Duyduğum ve hatırladığım kadarı ile davalı şirket inşaat için gerekli malzemeleri zamanında getirmemiş. Bu malzemelerin parasının başlangıçta ödenip ödenmediğinden bilgim yoktur. Davacıların projenin zamanında yürütülmemesinden şikayetçi olduklarını ve zaman zaman Ankara’ya gidip bu sorunu çözmeye çalıştıklarını biliyorum. fakat karşılıklı ödemeler ve senetlerden bilgim yoktur, davalı şirket projeyi sözleşmede kararlaştırılan şekilde yürütmediklerinden olsa gerek sonrasında ahır yapım işini bizim çiftliğimizi yapan şirket üstlenmiştir. Ahırı o şirket yapmış ve tamamlamıştır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanıklardan …; ”Biz davacıların şirketinde çalışan işçilerdik. Biz davacıların iş yerinde çalıştığımızdan dolayı davalı şirketten emir ve talimat almazdık ve herhangi bir ödeme almazdık, fakat ahır yapım işinde demir işi kısmında biz de çalışmıştık, bu çalışmamız sırasında da patronumuz yine davacılardı, projeyi üstlenen davalı şirketin ahır yapım işini geciktirdiğini orada çalışan işçiler olarak zaman zaman duyduk. fakat sözleşmelerinin detaylarına ilişkin ödemelerin yapılıp yapılmadığı, davalı tarafa senet verilip verilmediği, bu senetlerin içeriği hakkında hiç bir bilgimiz yoktur, bu konular biz işçilerle paylaşılmaz, patronlar arasında konuşulurdu, biz yanlızca işimizi yapardık.”şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanıklardan …: ” Ben davacıların iş yerinde çalışmakta olan işçiydim. Biz davacıların iş yerinde çalıştığımızdan dolayı davalı şirketten emir ve talimat almazdık ve herhangi bir ödeme almazdık, fakat ahır yapım işinde demir işi kısmında biz de çalışmıştık. bu çalışmamız sırasında da patronumuz yine davacılardı. Projeyi üstlenen davalı şirketin ahır yapım işini geciktirmiş, zamanında yetiştirememiştir. Davacılar tarafından davalı şirkete herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığını senet verilip verilmediğini bilmiyorum, davalı şirket kendisine ödeme yapılmadığını söylüyordu bize fakat doğrudan bir görgüm yoktur. davalı şirket davacılardan para alamadığını söyleyerek Ankara’ya zaman zaman gelip gidiyordu.Davacı ve davalılar arasındaki senet husumetinden ve senet iptali durumundan herhangi bir bilgim, duyumum yoktur.”şeklinde beyanda bulunmuştur.
Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasının UYAP üzerinden gönderildiği görüldü.
Dava, 2004 sayılı İİK’nun 72. maddesi gereğince açılmış menfi tespit davasından ibarettir.
Davacılar vekili, davalı şirket ile ahır projesinin konstrüksiyon işinin imalat konusunda anlaştıklarını, davalı tarafın verilen sürede işi bitirip teslim edemediğini, davalıya firmeye ödemelerin senetle yapıldığını, davalı şirketin sahibi olan …’ün kayınpederi olan …’e senedi ciro ettiğini, 345,000,00-TL’lik senet bedelinin davalı …’e yapılan iş karşılığı ödendiğini, eksik kalan işler bedeli için ek sözleşme yapılarak 105.000,00-TL’ye anlaşma yapıldığını, buna istinaden bononun davalı firmaya teslim edildiğini, ancak davalı tarafın yükümlülüğünü yerine getirmediğini, müvekkillerinin kendi imkanlarıyla işi bitirdiğini belirterek 105.000,00-TL bedelli senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini talep etmiştir.
Davacı vekili, davalı şirketle anlaşılan iş konusunda noksanlıkların ve işin kim tarafından yapıldığının tespiti noktasında keşif ve bilirkişi incelemesi talep etmişse de, dava dilekçesinde davacı tarafın bu delillere dayanmaması ve davalı tarafın bu hususa muvafakat etmemesi sebebiyle davacı vekilinin talebinin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı vekili, davaya konu senedin davalı şirketin sahibinin kayınpederi olan davalı … tarafından takibe konulduğunu, davalının iyi niyetli olmadığını belirtmiştir.
6762 sayılı TTK’nun 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 sayılı TTK’nun 599. maddesinde “Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” hükmü öngörülmüştür.
Diğer taraftan 6762 sayılı TTK’nun 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 sayılı TTK’nun 599. maddesi uyarınca poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; ancak, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde bu def’iler ileri sürebilecektir. (bkz. YHGK’nun … karar sayılı ve 05.03.2014)
Somut olayda, takip konusu senedin kambiyo senedi özelliklerini taşıdığı ve alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin kötü niyet yönündeki iddiasının incelenmesi geçildiğinde, Ankara 8. Aile Mahkemesinin….Esas sayılı dosyasının celp edildiği, dosya içeriğine göre 28/10/2015 tarihinde açılan davada davacının … …, davalının … olduğu, tarafların 16/12/2015 tarihinde boşanmalarına karar verildiği, kararın 26/01/2016 tarihinde kesinleştiği, tanık beyanlarına göre dava dışı … ile kayınpederi olan davalı …’in aralarında borç alıp verme durumlarının söz konusu olduğu, davalı …’in dava dışı …’a bir kaç defa olmak üzere borç para verdiği, davalının ise borcunu yerine getirmediği, bunun sonucu olarak dava dışı … ile davalı …’in kızı …’ın boşandıkları, davacı tarafın bu iddiaların aksine bilgi-belge sunmadıkları, takip alacaklısının kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacıların davalı şirket yönünden işin eksik yapıldığı ve işin davacılar tarafından tamamlatıldığı iddiasının bilirkişi ve keşif deliline dayanılmaması nedeniyle ispatı mümkün olamamış, davalı … yönünden kötüniyet iddiası aynı şekilde ispat edilememiş, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekmiş, davacı tarafça talep olunması üzerine mahkememizce icra takibinin durdurulması hakkında verilen tedbir kararı nedeniyle şartları oluştuğundan 2004 sayılı İİK’nun 72/4 md. gereği icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, belirtilen madde gereği dava konusu miktarın yüzde 20’si oranında tazminatın davacılardan alınarak davalı …’e ödenmesine dair karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili 08/04/2019 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilerinden … ile davalı şirketin, … … –… …. yapılacak olan ahır projesinin yem deposu, ahır, sağımhane çelik konstrüksiyon işinin imalatı için anlaştıklarını, işin …. onaylamış olduğu projeye uygun olarak ve belirlenen sürede yapılıp teslim edileceğini ancak 30/09/2014 tarihinde bitirilmesi gereken işin davalı firma tarafından süresinde yapılıp teslim edilmediğini, yapılan anlaşma gereği davalı firmaya, ödemelerin senet ile yapılmış olduğunu, bu senedi davalı firmanın sahibi olan …’ün kayınpederi olan diğer davalı …’e ciro ederek banka kanalıyla tahsil ettiğini, 345.000,00 TL’lik 30/12/2014 tarihli senet bedelinin diğer davalı ciranta tarafından bankaya konulmuş olup bu senedin yapılan işin karşılığı olan 240.000,00 TL’sinin müvekkilleri tarafından ödendiğini,
Davalı firma ile ek protokol yapılarak eksik kalan işler için 01/12/2014 tarihli yapılan ek sözleşme gereği … işi için 105.000,00 TL’ye anlaştıklarını ve sözleşme gereği davaya konu 105.000,00 TL’lik bononun davalı firmaya teslim edildiğini, bononun fotokopisinde 01/12/2014 tarihli protokole istinaden düzenlediği davalı şirketin kaşesi ve yetkilisi ve sahibi olan …’ün ıslak imzası ile açıkça belirtildiğini, fakat davalı firmanın yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalı tarafın sözleşmede açıkça teslim tarihi yazmasına karşın müvekkillerinin iş yerine malzemelerin teslimini gerçekleştirilmediğini, montajının yapılmadığını, protokolde 15/09/2015 tarihli 105.000,00 TL meblağlı olan senedin davalı tarafından işin projeye uygun olarak montajı yapıldıktan sonra işleme gireceğinin, aksi takdirde senedin bedelsiz ve hükümsüz olacağının açıkça belirtildiğini,
Davalı şirketin sözleşmeye uygun edimini ifa etmediği gibi sözleşmeye dayanarak verilen kambiyo senedini de ödeme alma amacıyla banka yoluyla protesto edilmek üzere davalı şirket sahibinin kayınpederi olan diğer davalı …’e ciro ettiğini, diğer davalı … tarafından bu senedin icraya konulduğunu, bunun üzerine açtıkları menfi tespit davasında mahkemenin davayı haksız olarak reddettiğini,
Davalı firmanın müvekkili ile yapılan anlaşmaya aykırı davranarak aralarında yapılan yem deposu çelik konstrüksiyon imalatını yapmadığını, müvekkillerinin defalarca aramalarına rağmen davalı firmanın malzemeyi tamamlatıp işi teslim etmediğini, görüşmelerin ancak telefonla olduğunu, firmanın sözleşmede belirlenen adreste bulunamadığını, müvekkillerinin davalı firmanın adresine gittiğinde böyle bir firmanın yerinde olmadığını görmüş olduklarını, davalı firmaya yönelik açmış oldukları davanın da tebligatlarının Ticaret Sicil’de görünen adrese yapılamadığını, müvekkillerinin de devletten (ipard ödemeleri) alabilmek için ve işin de süreli olduğundan başka firmalardan tedarik ettiği malzeme ve işçilerle müvekkillerinden …’un yükleniciliğinde işi tamamladıklarını, davalı firmanın işi teslim etmediği ve müvekkilinden kaçtığını, müvekkilinin davalı firmayla görüşmek için birkaç kez Ankara’ya gittiğini fakat davalıyı bulamadıklarını, bunun mahkeme huzurunda dinlenen tanık beyanlarından da anlaşıldığını, ayrıca müvekkilinin bu işi tamamlamak için başka firmalardan malzeme temin ettiğini, …’un yükleniciliğinde bu işin tamamlandığını, mahkeme tarafından belirlenecek bir bilirkişi ve keşif incelemesi ile tüm bu hususlar ortaya çıkacakken hukuka aykırı bir değerlendirmeyle eksik inceleme yapıldığını, HMK’da da belirtildiği üzere mahkemenin olayı aydınlatma ve hukuk kurallarını re’sen uygulama yükümlülüğünün olduğunu ve HMK 266. maddede bilirkişi incelemesine ve 288/2. maddesinde de keşif incelemesine mahkemenin tarafların talebi üzerine veya kendiliğinden karar verebileceğini düzenlediğini, mahkemenin re’sen araştırma yükümlülüğünün olduğu bir durumda dava dilekçelerinde açıkça keşif ve bilirkişi ifadesi geçmemesi sebebiyle bilirkişi ve keşif incelemesi taleplerini hukuka aykırı bir şekilde reddettiğini ve olayın yeterince aydınlatılmamasına rağmen hüküm kurulduğunu, bu nedenle hukuka aykırı tesis edilen bu hükmün kaldırılması gerektiğini,
Ayrıca TTK 687 ve 778 /1.a maddeleri birlikte değerlendirildiğinde bonodan dolayı kendisine başvurulan kişinin düzenleyen ve önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkiye dayanan defileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceğini, hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsa bile bunu yapamayacağını, davalı firmanın bonoyu tahsil etmesi için bu durumdan haberdar olan diğer davalı …’e ciro ettiğini, …’in davalı firmanın sahibi …’ün kayınpederi olduğunu, daha sonradan davalı … ile …’in boşanmasının bu hususu değiştirmediğini, işin ve sözleşmenin yapıldığı anda taraflar evli olup boşanma davasının henüz ortada olmadığını, davalıların açık bir şekilde kötü niyetli olarak müvekkilini zarara uğratma amacı taşıdıklarını, taraflar arasında bir ödünç parayı tahsil amacıyla bu bononun ciro edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davalı …’ün bundan öncesinde de genellikle senetlerini kayınpederi …’e ciro etmekte ve bu şekilde iyi niyetli üçüncü kişi sıfatının verdiği imkanı kullanmaya çalışmakta olduğunu, davalı şirket adresinde olmadığından ve ayrıca iyi niyetli 3. kişilere karşı tedbir amaçlı olarak tüm iş karşılığı olan alacak senetlerini kayınpederi olan diğer davalı üzerinden tahsil ettiğini,
Yargıtay’ın ve Hukuk Genel Kurulu’nun da yerleşik içtihatlarına bakıldığında bir fiili karine olarak kabul edilen hayatın olağan akışına göre …’in bu durumu bilmediği iddiasının kabule şayan olmadığını, daha önce de bizzat müvekilleri ile görüşen ve söz konusu işin yapılması karşılığında müvekkili tarafından davalı firmaya verilen 345.000,00 TL meblağı olan senedin davalı tarafından kayınpederi …’e ciro edilmiş ve … tarafından bankaya ibraz edilmiş ve 345.000,00 TL’lik senedin 240.000,00 TL’sinin … tarafından tahsil edildiğini, buna ilişkin … makbuzlarının da mahkemeye sunulduğunu fakat davalıların bunun öncesinde yapılan ciro işlemi ve tahsilatı göz ardı edip aralarında 105.000,00 TL’lik borç ilişkisi olduğunu ve bu nedenle ciro işlemi yapıldığını söylemekte olduğunu ve …’in iyi niyetli olduğunu iddia ettiklerini, tüm bu gerçekler göz önüne alındığında davalı …’in bu durumu bilmemesi mümkün olmadığını, …’in iyi niyetli olmadığını, müvekkillerinin alacaklarını boşta bırakmak için söz konusu bu fiili durumun ortaya çıkarıldığını, toplam işin bedelinin tamamının borç olarak o safhada kayınpederi olan şahıstan alınmış olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı tarafın sözleşmenin kendisine yüklediği edimi yerine getirmediğini, müvekkillerine ait kaba yem deposu çelik ve konstrüksiyon imalat ve montaj işini yapmadığı gibi sözleşmeye dayanarak verilen kambiyo senedini de ödeme alma amacıyla banka yoluyla protesto edilmek üzere davalı şirket sahibinin kayınpederi olan diğer davalı … adına bankaya koyduğunu, davalı şirketin hiçbir iş yapmadan kambiyo senedini hiçbir ortaklığı ya da alışverişi olmayan kayınpederi üzerinden protesto ettirmesinin kötü niyetinin açıkça göstergesi olduğunu,
Tüm bu haklı gerekçeleri sebebiyle hukuka aykırı ve haksız olan mahkeme hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasını ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Davalı vekili, 19/04/2019 tarihli davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvuru dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın, yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden bir karar verilmesi talebiyle sunduğu istinaf başvuru lâyihasında istinaf nedeni olarak ileri sürdüğü hususların yasa, yerleşik içtihatlar, emsal dosyalar ve dosya kapsamı karşısında itibar olunur yanı bulunmadığını izahla istinaf başvurularına karşı cevaplarını sunduklarını,
Davacı yanın istinaf başvuru lâyihasında özetle, … … … Ltd. Şti. ile yem deposu, ahır sağımhane çelik konstriksiyon işinin imalatı için anlaştıklarını ve bu iş için 345.000,00-TL’lik senet düzenlediklerini, işin hepsinin zamanında yapılmaması nedeniyle şirkete yalnızca 240.000,00 TL ödeme yapıldığını, daha sonra 01.12.2014 tarihinde ek bir protokol düzenlendiğini bu protokolle eksik kalan işler için 105.000,00 TL karşılığında anlaşıldığını, firma ile davacılar arasında yapılan protokolde, senedin fotokopisinde firmanın işin projeye uygun olarak montajı yapıldıktan sonra işleme gireceği aksi halde senedin hükümsüz ve bedelsiz kalacağının yazılı olduğunu iddia ettiklerini,
Bononun, hukuksal niteliği gereğince sebebini içermeyen bir borç ikrarı senedi olduğunu, her ne kadar bononun mücerret borç ikrarını içerse ve bononun düzenlenmesiyle birlikte bonoyu düzenleyen ile bononun lehtarı arasında birisi temel borç ilişkisi diğeri ise kambiyo senedi ilişkisi olmak üzere iki ayrı borç ilişkisi meydana gelse de bu borçlardan temel borç ilişkisi olan yalnızca lehtar ve keşideciyi ilgilendirdiğini, yani temel borç ilişkisine aykırılık yalnızca bu kişiler açısından defi olarak ileri sürülebileceğini, oysa ki mevcut olayda müvekkili …’in senedin ciro edildiği hüsnüniyetli 3. kişi olduğunu, bu durumda temel borç ilişkisine dayalı defileri ileri sürerek borcun olmadığına dair müvekkiline menfi tespit davası açılmasının yersiz ve haksız olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin…. … K. 1.3.2004 tarihli kararından da anlaşılacağı üzere “Keşidecinin lehtara karşı ileri sürebileceği ve senet metninden anlaşılmayan temel ilişkiye ait şahsi defilerini iyi niyetli üçüncü şahıslara karşı ileri süremez.” denildiğini,
Ayrıca davacı yanın, bononun fotokopisine 01.12.2014 tarihli protokole istinaden düzenlendiği ibaresini eklediklerini ifade ettiğini lakin kabul anlamına gelmemek üzere senet fotokopisi üzerine yazılan bu kaydın da bononun illetten mücerretliğini etkilemeyeceğini ve etkilese dahi yalnızca keşideci ve senet lehtarını ilgilendireceğinin bir gerçek olduğunu, nitekim müvekkiline senedin aslının verilmiş olup müvekkilinin senet fotokopisinde yazılı metni bilmesinin kendisinden beklenemeyeceğini,
Yine davacı yanın dilekçesinde, davalı şirketin davaya konu bonoyu, hiçbir ticari ortaklığı ya da alışverişi olmayan müvekkili üzerinden protesto ettirmesini kötü niyet olarak nitelediğini, ancak bononun lehtarının tüzel kişiliğe haiz bir şirket olup müvekkilinin şirketinin hissedarının kayınpederi olmasının sonuca etkili olmadığını, müvekkilinin davalı şirketten alacaklı olup dava konusu bononun, bu alacağına istinaden müvekkiline ciro edildiğini, nitekim müvekkilinin nakden verdiği borca karşılık alacaklı olduğu ve damadının hissedarı olduğu … … Ltd. Şti. aleyhine de takip başlattığını, kaldı ki diğer davalı ve bono lehtarı olan şirketin hissedarı ile müvekkilinin kızı …’ın, uzun süredir ayrı yaşamakta olup tarafların Ankara 8. Aile Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası üzerinden boşanma davası açmış olup boşandıklarını, nitekim tüm bu hususların yerel mahkeme tarafından araştırıldığını, davacı tanıklarının davaya konu senet hakkında herhangi bir bilgilerinin olmadığını açıkça beyan ettiklerini, davacı yanın muvazaa iddiasını da ispat edemediğini,
Söz konusu bono bedelinin malen ahzolunmuş meşruhatlı bono olduğunu, bundan mütevellit dava konusu kambiyo senedinin avans olarak verildiği ve malın/işin teslim alınmadığı iddiasının davacı tarafından yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, ancak davacı tarafın bu iddiasını ispata yönelik dosya kapsamına bir delil sunmadığını, bu durumun Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin …. 17.6.2010 sayı ve tarihli kararlarında da ifade edildiğini, müvekkili tarafından bilindiği kadarı ile de diğer davalı … … Ltd. Şti tarafından dava konusu bonoya konu işin tamamının yapılmış olduğunu, yapılmayan işlere ilişkin olarak bono verilmediğini,
Davalı müvekkilin iyi niyetli 3. kişi konumunda olması ve asıl alacaklıya karşı ileri sürülebilecek şahsi defilerin müvekkile karşı ileri sürülemeyeceği, dosya kapsamında dinlenen tanık ifadeleri ile de davacı yanın muvazaa iddiasını ispatlayamadığının açık olduğunu,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … … tarihli kararında “…Somut olayda, takip konusu senedin kambiyo senedi özelliklerini taşıdığı ve alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan 6762 sayılı TTKnun 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 sayılı TTKnun 599. maddesi uyarınca poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; ancak, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde bu defiler ileri sürebilecektir…” denildiğini,
Türk Ticaret Kanunu ve istikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre, keşidecinin lehdara karşı ileri sürebileceği şahsi defileri, senedi ciro yoluyla devralan diğer hamillere karşı ileri süremeyeceğini, bu durumun kıymetli evrakın kendini doğuran hukuki işlemden mücerretliği (soyutluğu) ilkesinin gereği olduğunu,
Huzurdaki davada davacı tarafından müvekkili ile diğer davalı arasındaki ilişkinin ( bononun cirolanması işleminin) muvazaaya dayandığı ve müvekkilin davacının zararına kötüniyetle hareket ettiği yönündeki iddiaların herhangi bir delille ispatlanamadığının açık olduğunu,
Yukarıda arz edilen ve re’sen nazara alınacak nedenlerle Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. sayılı kararına karşı davacı yanın istinaf kanun yolu başvuru talebinin reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin ise davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, davacı iş sahibi … ile davalı yüklenici şirket arasında düzenlenen, konusu …’nde yapılacak olan ahır projesinin yem deposu, ahır, sağımhane, çelik konstrüksiyon işinin imalatı olan eser sözleşmesi sebebiyle yarım kalan işin 105.000,00 TL’ye davalı yüklenici şirket tarafından tamamlanması konusunda varılan anlaşma gereği 01/12/2014 tarihli protokole istinaden davalı yüklenici şirkete verilen ve sonrasında yüklenici şirketin temsilcisi …’ün kayınpederi olan diğer davalı …’e ciro edilen 105.000,00 TL bedelli bonodan dolayı işin yüklenici şirket tarafından ifa edilmemesi sebebiyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacılardan …’un iş sahibi, diğer davacılar ise …’un fiiliyattaki ortakları ve davacı … Yararsoy’un aynı zamanda davaya konu senedin kefili olduğu, davalı şirketin yüklenici, diğer davalı …’in ise davaya konu senedi ciro yoluyla devralan üçüncü kişi olduğu anlaşılmaktadır.
105.000,00 TL bedelli 01/12/2014 tanzim ve 15/09/2015 vade tarihli bu bononun kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yolu ile Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takip dosyasına konu edildiği, icra takibinde alacaklının …, borçluların ise davacılar … ve Ahmet Yararsoy ile davalı yüklenici şirket olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı yüklenici şirket temsilcisi, mahkemece isticvabına karar verilmesi üzerine duruşmadaki beyanında; dosyaya ibraz edilen 01/12/2014 tarihli protokol altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ve davaya konu 15/09/2015 vade tarihli 105.000,00 TL bedelli bononun bu protokol kapsamında iş bedeli olarak yüklenici şirkete verildiğini kabul ettiği, ancak protokol kapsamındaki işin tamamlandığını ve bu senedi borcuna karşılık eski kayınpederi olan davalı …’e ciro ettiğini beyan ettiği görülmüştür.
Davalı … vekili ise; davaya vermiş olduğu cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki ticari ilişkinin ayrıntılarını bilmediklerini, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, davalı şirketin temsilcisi ve ortaklarından olan müvekkilinin damadı …’ün müvekkilinden devamlı borç aldığını ve borcuna karşılık müvekkiline davaya konu bonoyu ciro ettiğini, müvekkilinin kızı ile …’ün de bu borçlar sebebiyle boşandıklarını ve davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacının dava dilekçesi ile delil listesinde keşif ve bilirkişi deliline dayanmadığından sözleşme konusu işin tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda keşif yapılmasına ve bilirkişiden rapor alınmasına imkan bulunmadığı ve davalılardan …’in dava konusu bonoyu borçluyu zarara uğratmak için borçlu olmadığını bildiği halde bile bile aldığı ve kötü niyetli olduğu iddiasının kanıtlanamadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddine ve ihtiyati tedbir yoluyla icra takibi durdurulmuş olduğundan davalı … yararına %20 oranında tazminata hükmolunmasına dair karar verildiği, davacılar vekilinin bu karara karşı yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurduğu görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 282. maddesi uyarınca mahkeme, takdiri bir delil olan bilirkişi oy ve görüşlerini diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişi raporlarında görülen eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulması görevi de, aynı Kanun’un 281/2. maddesine göre mahkemeye aittir. 6100 sayıl HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca, mahkemece gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görülürse yeni görevlendirilecek bilirkişi aracılığıyla tekrar bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği kabul edilmiştir.
Bu durumda mahkemece sözleşmeye konu çelik konstrüksiyon işinin davalı yüklenici şirket tarafından ek sözleşme ve protokol kapsamında tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması konusunda uzman bilirkişiler refakatinde gerekirse keşif de yapılarak gerçekleştirilen imalatın tespiti ile edimin sözleşme kapsamında ifa edilip edilmediği konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak karar verilmesi mümkün ise de; davacılar vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanında protokol kapsamında yarım bırakılıp davalı şirket tarafından tamamlanması gereken imalat işinin müvekkilleri tarafından başkasına tamamlatıldığını beyan ettiği görülmüştür.
Taraflar arasında çelik konstrüksiyon işinin yapılması konusunda 01/12/2014 tarihli sözleşme düzenlendiği, sözleşmede bedelin 105.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı ve iş bedeli olarak davacı iş sahibi … tarafından 105.000,00 TL bedelli bono düzenlenerek davalı yüklenici şirkete verildiği, diğer davacı … Yararsoy’un bu senedi kefil sıfatıyla imzaladığı ihtilafsızdır. Taraflar arasında geçerli bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulması durumunda işi üstlenen yüklenicinin işe hiç başlamadığı ya da işi terk ederek yarım bıraktığı iş sahibi tarafından yasal delillerle kanıtlanmadıkça sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirilen imalatın bu işi üstlenmiş olan yüklenici tarafından yapılmış kabul edilmesi gerektiği Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin uygulamalarında karine olarak kabul edilmektedir.
Somut olayda da davalı şirket temsilcisi duruşmadaki beyanında, protokol kapsamındaki işin kendileri tarafından tamamlandığını belirtmiş olduğundan ve davacılar da beyanlarında protokol kapsamındaki işin dava tarihi itibariyle başkasına tamamlatıldığını iddia ederek işin tamamlanmış olduğunu beyan ettiklerinden yani işin tamamlandığı konusu ihtilafsız olduğundan mahkemece işin tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda re’sen keşif yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu dairemizce haklı görülmemiştir.
Yine karine gereği tamamlanan işin, sözleşme taraflarca feshedilmeyip ayakta olduğundan, yüklenici tarafından tamamlandığı yönündeki karinenin aksi davacı iş sahiplerince mahallinde yaptırılan delil tespiti gibi usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığından karinenin aksinin tanık beyanlarıyla ispatı mümkün olmadığından taraflar arasındaki protokol kapsamında tamamlanan işin davalı yüklenici tarafından tamamlandığının kabulü gerektiğinden ve bu sebeple iş bedeli karşılığı olarak davalı yüklenici şirkete verilip davalı şirket tarafından da diğer davalı …’e devredilen bono sebebiyle davacıların borçlu olmadığının tespiti isteminin haksız olduğu anlaşılmakla; davalı …’in iyi niyetli hamil konumunda olup olmadığından bu sebeple de tartışılmasına gerek bulunmadığından davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davacı tarafın keşif ve bilirkişi deliline dayanmadığından keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak davacılar iddiasının araştırılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın ispatlanamadığı kabul edilerek reddine karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kararın gerekçesi değiştirilerek, taraflar arasındaki protokol kapsamında çelik konstrüksiyon işinin karşılığı olarak davacı iş sahipleri tarafından davalı yüklenici şirkete verilen 15/09/2015 vade tarihli 105.000,00 TL bedelli senet sebebiyle davacılar tarafından işin yüklenici tarafından yerine getirilmediği, bu sebeple senedin bedelsiz kaldığı iddia edilerek bu senet sebebiyle davalı yüklenici şirkete ve ondan bu senedi ciro yoluyla devralan ve icra takibine konu eden davalı …’e karşı borçlu olmadığının tespiti istemiyle dava açılmış ise de; protokol kapsamındaki işin dava tarihi itibariyle tamamlanmış olduğu ve işin karine olarak davalı yüklenici şirket tarafından tamamlandığının kabulü gerektiği, bu karinenin aksinin davacılar tarafından usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, bunun sonucu olarak da iş bedeli karşılığı olarak verildiği anlaşılan 105.000,00 TL bedelli bononun bedelsiz kalmadığı anlaşıldığından, davaya konu senedi ciro yoluyla devralan üçüncü kişi konumundaki davalı …’in iyi niyetinin araştırılmasına gerek kalmadığından davacıların bu senetten dolayı borçlu olmadıklarının tespiti istemiyle açtıkları davanın bu gerekçeyle reddine dair dairemizce yeniden karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 – Davacılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarihli …. Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2 – Davacıların Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına konu edilen 01/12/2014 düzenleme tarihli 15/09/2015 vade tarihli 105.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davalılara borçlu olunmadığının tespiti istemi ile açtıkları menfi tespit davasının REDDİNE,
3 – İcra takibinin durdurulması konusundaki ihtiyati tedbir kararının İ.İ.K’nın 72/4 maddesi gereği KALDIRILMASINA,
İhtiyati tedbir yoluyla icra takibi durdurulmuş olması sebebiyle alacaklı alacağını geç alabildiğinden takip alacaklısı konumundaki davalı …’in uğramış olduğu zararlara karşılık, icra takibine konu 106.717,51 TL alacağın %20’si olan 21.343,50 TL tazminatın davacılardan alınarak takip alacaklısı olan davalı …’e VERİLMESİNE,
4 – Alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harç bedelinin peşin olarak alınan 1.793,14 TL harç bedelinden mahsubu ile kalan 1.733,84 TL harç fazlasının karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
5 – Davalılardan … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’nin 13/1 ve 2. maddeleri uyarınca hesaplanan 13.925,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’e VERİLMESİNE,
6 – Davacılar tarafından ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında sarfedilen yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
7 – Dosyada kalan ve sarf edilmeyen gider avanslarının HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
1 – Davacıların istinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına,
2 – Davacılar tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf maktu peşin karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
3 – Davacılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 14,00 TL tebligat gideri ile 22,75 TL dosya gönderme masrafından oluşan toplam 158,05 TL istinaf yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
4 – Kararın dairemizce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere 08/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …