Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/590 E. 2021/511 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

….
(İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Başvurunun esastan reddi /HMK m.353/1-b.1)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2019
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
DAVA DEĞERİ : 85.000,00 TL
KARAR TARİHİ : 25/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2021

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 26/04/2018 taranma tarihli dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 24/05/2017 tarihli ” … … Eskipmanlarının Tatbikat Projelerinin Yapılması, İmalatı ve Montajı İle İlgili Olarak ” sözleşme düzenlendiğini, bu sözleşme ve 24/11/2017 tarihli ek protokol ile başkaca işlerin ve 01/12/2017 tarihli protokol ile de başka firma tarafından üretilen malzemenin montajının yapılmasının müvekkili tarafından taahhüt edildiğini, işin yerine getirildiğini, iş karşılığı düzenlenen faturaların düzenlenerek davalıya gönderildiğini, davalının fatura bedelini ödememesi üzerine faturaya dayalı borcu nedeniyle takip yaptıklarını, davalının takibe itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu, bu sebeplerle iş bedelinin tahsili amacıyla Ankara 7. İcra Dairesi’nin…. Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında yapmış oldukları icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, davacı yararına %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen 21/05/2018 taranma tarihli cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğunu ancak davacının işe geç başladığını, işi tamamlamadığını, yapmış olduğu işlerin ayıplı ve arızalı olduğunu, bu nedenle davalı zararının oluştuğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarih …Karar numaralı kararında özetle; dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine yöneliktir.
Mahkememizce tarafların dilekçelerinde belirttikleri ve resen toplanması gereken deliller toplanmıştır.
Ankara 7. İcra Dairesi’nin… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından davalı hakkında sözleşme, protokol, ek protokol, fatura ve irsaliye açıklaması ile 85.000,00 TL asıl alacağın tahsili için takip başlatıldığı, 7 örnek ödeme emrinin borçluya 13/04/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 20/04/2018 tarihli dilekçesi ile asıl alacağa, ferilerine ve takibe itiraz ettiği ve itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmış, dosya kapsamında itirazın alacaklı vekiline tebliğine ilişkin herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır.
Dosya takibe dayanak alacağın niteliği de göz önüne alınarak tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yapmak suretiyle rapor hazırlanması hususunda makine mühendisi bilirkişi, eser sözleşmelerinde uzman bilirkişi ve serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişiden oluşan bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan dosya kapsamına uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapora göre davacının takip tarihi itibari ile 85.000,00 TL alacağının bulunduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı üzerinde yapılan değerlendirme neticesinde, taraflar arasında … Sulaması İşine ait yükleme havuzu ve basınç kırıcı odası … ekipmanlarının tatbikat projelerinin yapılması, imalatı ve montajı ile ilgili olarak 24/05/2017 tarihli sözleşmenin imzalandığı, ayrıca 24/11/2017 tarihli ek protokol ile iş kapsamına başkaca işlerin ve 01/12/2017 tarihli belge ile başka firma tarafından üretilen malzemenin montajının da sözleşme kapsamına alındığı, taraflar arasında düzenlenen tutanak-T5 ismi verilen belge ile sözleşme kapsamında davacı tarafından yapılması gereken işlerin yapıldığı, davacının yaptığı işler karşılığında faturalar düzenlendiği, ayrıca cari hesap ekstresine bağlı olarak 11/04/2018 tarihinde davacının 85.000,00 TL alacağının kaldığına ilişkin mutabakat mektubunun taraflarca imzalandığı, bilirkişi kurulu raporuna göre davacının sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirdiği, sözleşme ve ek protokol ile montaja ilişkin belge kapsamındaki işlerin davalıya teslim edildiği, takip tarihi itibari ile davacının 85.000,00 TL alacağının bulunduğu, bu hali ile davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın haksız olduğu anlaşıldığından ve bilirkişi raporu ile işin tamamlandığı tespit edildiğinden davalı vekilinin işin gereği gibi yapılmadığına ve ayıplı olduğuna yönelik beyanlarına itibar edilmeyerek davanın kabulü ile Ankara 7. İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı icra dosyasında davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 85.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiş olduğu görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 03/04/2019 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Karar sayılı dosyasından görülmekte olan davanın yapılan yargılamasına ilişkin olarak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olduğunu, ancak bu kararın yasaya, dosya kapsamına ve maddi olaylara aykırılık teşkil ettiğinden dolayı aşağıda belirtecekleri maddi ve hukuki nedenlerle istinaf kanun yoluna başvuru zorunluluğunun doğduğunu,
Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 24/05/2017 tarihli sözleşme ve işbu sözleşmeye bağlı olarak 24/11/2017 tarihli ek protokol imzalandığını, ek protokol ile de davacı tarafın “… Sulaması” işi kapsamındaki Yükleme ve Basınç Kırıcı Odası … Ekipmanlarının İmalatı ve Montajı İşi’ni de ayrıca üstlenmiş bulunduğunu, bu durumun dava dilekçesi ile de belirtildiğini, ancak davacı şirketin gerek asıl sözleşme gerekse ek protokol hükümleri uyarınca yapması gereken işleri zamanında ve gereği gibi yerine getirmekten sürekli ve ısrarlı bir şekilde imtina etmekte olduğunu, öncelikle işe zamanında başlamayan davacı şirkete Ankara 33. Noterliği tarafından gönderilen 30/11/2017 tarihli ihtarname ile işe bir an evvel başlaması, aksi halde tüm talep haklarının saklı kalması kaydıyla sözleşmeyi feshederek doğan zararın tazmini hususunda da yasal yollara başvurulacağının ihtaren bildirildiğini,
Dava konusuna ilişkin olarak da; davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki sözleşmenin her iki tarafa da yükümlülük yüklemekte olduğunu, işin başlanması ve devamı süresince de işi gereği gibi ifa etmeyen davacı şirketin sözleşme konusu işin tamamını tamamlamadığını, yapmış olduğu natamam işlerde özellikle vana ve havuz kapağında arızaların olduğunu, işin … kapsamında tam olarak ifası için ayıplı ve arızalı işlerin ise onarımının yapıldığını, davacı ile müvekkili şirket arasındaki sözleşmenin Borçlar Kanunu 470 v.d madde hükümleri gereği eser sözleşmesi hükümlerine tabi olduğunu, yine BK 471 madde hükmünde yüklenicinin yükümlülüklerinden bahsedilmiş olmakla birlikte, yine BK 474 madde hükmünde, eserin yani sözleşme konusu imalatın ayıplı olması halinin düzenlenmiş olduğunu, davacı firmanın yapmış olduğu işin ayıplı olduğunu, bu durumun davacı tarafından da bilinmekte olduğunu, ancak müvekkili şirketçe ve davacı tarafça da bilindiği halde eserin yapıldığı mahalin …’ye ait bir gölet olduğunu, göletteki suyun bırakılması halinde davacı tarafından yapılan işin ayıplı olup olmadığının kesin anlaşılacağını, yapılan işin vana olduğunu, vananın sızıntı yapıp yapmadığının da ancak ve ancak gölete suyun bırakılması neticesinde anlaşılacağını, müvekkili şirketçe bunun yapılması mümkün olmadığından teknik ve hukuki açıdan … kontrol memurlarınca bu işin yapılmasının icap ettiğini, bekletici mesele yapılması icap eden bu duruma rağmen ısrarla yerel mahkemenin hüküm tesis ettiğini,
Davacı şirketin hem işe geç başlayarak, hem işi tamamlamayarak, hem de kusursuz olduğu hususunda da şüphe olan eser ile ilgili olarak; Ankara 7. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine haklı nedenlerle itiraz edildiğini,
Müvekkili davalı şirket tarafından yapılan itirazın yerinde olduğunu, sözleşmenin her iki tarafa borç yükleyen sözleşme olması gerçeği karşısında davacı tarafın müvekkili şirketten bir alacağının olmadığının da sabit hale geleceğini, ancak bilirkişilerce raporun 4. sayfasında işin ayıplı olduğuna ilişkin somut beyanda bulunulmadığından hareketle tamamlanarak teslim edilen işin bedelinin muaccel olduğunun görüş ve mütalaa edildiğini, ancak yapılan işlerin kontrolünün … tarafından henüz kesin kabul işlemlerinin yapılmadığını belirttiklerini, ayıp ve eksik işlerin tamamının yapılan kesin kabul ve kesin hesap neticesinde sabit olduğunu, öncesinde davacı tarafça … şantiyesinde yapılan imalatlara ilişkin … tarafından ayıplı olduğuna ilişkin yazı gönderildiğini, somut olarak bu yönde bir ayıp ispatı için de … tarafından buna ilişkin inceleme evrakının beklendiğini, hava şartları nedeniyle kontrollerin tamamen yapılıp tamamlanmadığını, yerel mahkeme tarafından en azından kontrollerin tamamlanmasının beklenmesinin icap ettiğini ancak mahkemenin sadece davacının iddiarını nazara almak suretiyle hüküm tesis ettiğini,
Mahkemece bilirkişilerce yapılan tespit ve inceleme nazara alınmak suretiyle karar verildiğini, aynı zamanda faturanın müvekkili şirketin kayıtlarında olduğundan borç tutarında mutabık kalındığından hareketle ve büyük ölçüde işin tamamlandığı gerekçesi ile de müvekkili şirketin davacı tarafa 85.000,00 TL tutarında muaccel borcunun olduğu yönünde görüş ve mütalaanın verildiğini, ancak işin yapılmadığı yönünde bir savunma ve beyanlarının olmadığını özellikle belirttiklerini, iş yapıldığından dolayı da fatura alınarak kayıtlara işlendiğini, ancak yapılan işin gereği gibi yapılmamış olup, ayıplı olduğunu,
İşin yapıldığı hususunda bir uyuşmazlık olmadığını ancak yapılan işin kusursuz olmadığını, gerek imalata başlamadan evvel gerekse imalat da başladıktan sonra işe gereği gibi ve zamanında başlamayan davacı tarafın müvekkili şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, bu husustaki dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını,
İş yapıldıktan sonra da bir çok kez sözlü ve yazılı olarak uyarılmasına karşın davacı tarafın eksik montaj ve tamiratları dahi yapmaktan imtina ettiğini, müvekkilinin eksiklikleri başka firmalara yaptırdığını, bu yöndeki dava haklarını da ayrıca saklı tuttuklarını,
Yapılan işin kesin kabul aşamasından sonra ayıplı olup olmadığının kesin olarak anlaşılacak olduğunu, yerel mahkemece bu yöndeki taleplerinin değerlendirme dışı bırakıldığını, özellikle bekletici mesele yapılması icap ettiği halde kontrolün tamamlanmasının beklenmediğini,
Tüm bu açıklamalar ışığında davanın kabulü yönünde hüküm kurulması icap etmediği gibi, icra inkar tazminatı yönünden verilen kararın da kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu maddi ve hukuki olayın değerlendirilmesi aşamasında hataya düşülmüş olduğunu, bununla birlikte icra inkar tazminatının koşullarının da oluşmadığını, alacağın likid olmadığını, müvekkili şirketçe imalatın ayıplı olması halinde ayıbın giderilmesi için yapılacak harcama tutarının henüz bilinmediğinden dolayı sözleşmenin de iki tarafa borç yüklemesi gerçeği karşısında davacının bu halde müvekkili şirketten talep hakkı olmayacağı için müvekkili şirket nezdindeki alacak tutarının bilinmediğini, bilinecek durumda da olmadığını, müvekkili şirketçe, kabul etmemekle birlikte eğer ki bir alacağı var ise alacak tutarının da likit olmadığından dolayı kararın icra inkar tazminatı yönünden de kabulünün mümkün olmadığını, kararın bu yönden de istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep zorunluluğunun doğduğunu,
Sonuç itibariyle verilen kararın; hem asıl alacak yönünden hem de icra inkar tazminatı yönünden yerinde olmadığını, kaldırılmasını tekrardan talep ettiklerini,
Açıklanan ve dairece re’sen gözetilecek nedenlerle yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kararın kaldırılmasını ve davanın reddi yönünde hüküm kurulması için gereğinin yapılmasını talep ve istinaf etmiştir.
Davacı vekili 10/04/2019 havale tarihli davacının istinaf kanun yolu başvuru dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafın istinaf dilekçesinde özetle tarafların arasında akdedilen sözleşmede müvekkilinin yükümlendiği işin tamamının yapılmadığını, tamamlanan kısımların ayıplı olduğunu, ayıba ilişkin olarak yapılacak kontrollerin … tarafından kesin kabul işlemlerinin henüz tamamlanmadığından ve hava koşullarından bahisle henüz yapılamadığını, alacağın likit olmadığını zira ayıp nedeniyle davalının ne kadar harcama yapması gerektiğini bilmediğini iddia ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak itirazın iptalinin reddine karar verilmesini talep ettiğini, ilgili beyanların çelişkili olduğunu, itibar etmenin mümkün olmadığını, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın hukuka uygun olduğunu,
Müvekkilinin 24.05.2017 tarihli sözleşme ve ek protokolleri uyarınca yükümlendiği işi gereği gibi ifa ettiğini,
Taraflar arasında 28.02.2018 tarihli “Tutanak – T5” ( İş bitim tutanağı) düzenlendiğini, işbu tutanakta açıkça “… işlerine ait boru, branşman, vana ve ekipmanların imalatı, şantiyeye sevkiyatı, montajı ve kaynak testleri, projelere ve idarenin direktiflerine uygun olarak tamamlanmış olup listesi aşağıya çıkarılmıştır.” cümlesinin mevcut olduğunu, işbu tutanağın davalı şirket yetkilileri tarafından da imza altına alındığını, dolayısıyla davalı şirketin işin tamamının projelere ve idarenin direktiflerine uygun tamamlandığını kabul ettiğini,
Davalının sözleşmeden doğan borcunun ödenmemesi üzerinde başlatılan icra takibine haksız itirazı sonucu açılan işbu davayı uzatmaya matuf olan bu iddianın ve işin gereği gibi yapılmadığı iddiasının kabulünün mümkün olmadığını,
TBK m. 474 uyarınca iş sahibinin, eserin tesliminden sonra makul süre içerisinde eseri gözden geçirmek ve ayıp var ise bildirmekle yükümlü olduğunu, ayrıca tarafların tacir olması dolayısıyla, eserin kontrol edilmesinin basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğünün de gereği olduğunu,
Taraflar arasında eser sözleşmesi akdedildiğini, eser sözleşmelerinde ayıba ilişkin TBK m. 474 hükmünde “İş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.” denildiğini, aynı doğrultudaki gizli ayıplar bakımından düzenlenmiş olan TBK m. 477’de ise “Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.” denildiğini, ayrıca TTK’nın “Tacir Olmanın Hükümleri” başlıklı 18. maddesinde her tacirin ticaretine uygun bütün faaliyetlerde basiretli iş adamı gibi davranması gerektiğinin düzenlendiğini,
Davalı şirketin tacir olmasının ve buna rağmen faaliyet alanına ilişkin olarak müvekkili ile imzalanan eser sözleşmesi vasıtasıyla ortaya çıkan eseri incelememesinin TTK m. 18’e aykırılık teşkil ettiğini, kaldı ki bu yükümlülük düşünülmediğinde dahi, işin bitirildiğine ilişkin tutanağın 28.02.2018 tarihinde imzalandığı düşünüldüğünde, halen net bir inceleme yapılmamış olması, eserin ayıplı olduğu düşünüldüğünde dahi, TBK m. 474 uyarınca davalı şirketin bu ayıbı kabulü anlamını taşıdığını,
Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin… K. sayılı ilamında da “6098 sayılı TBK’nın 474. maddesinde ve sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 359. maddesi hükmünde, açık ayıplarla eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eserin gözden geçirilip makul süre içerisinde yükleniciye ayıp ihbarında bulunulması, gizli ayıplarda da TBK’nın 477/son, BK’nın 362/ son maddesi gereğince ortaya çıkar çıkmaz derhal yükleniciye ihbar yapılması zorunludur. Bu hükümlere göre aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa açık ve gizli ayıplarla yükleniciye ihbar zorunluluğu bulunduğundan, süresinde ayıp ihbarında bulunulmamışsa iş sahibi eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır ve yüklenici ayıptan doğan sorumluluklardan kurtulur.” denilerek bu hususun ortaya konulduğunu,
Yukarıda da bahsettiği üzere müvekkili ile davalı arasında 28.02.2018 tarihinde iş bitim tutanağının imza altına alındığını, işin projelere ve idarenin direktiflerine uygun biçimde yapıldığının imza altına alındığını, bu tarihten sonra davalı tarafından talep edilen onarım işlerinin de müvekkili tarafından fazlasıyla ifa edildiğini,
Davalı tarafından işbu davaya kadar herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığı gibi; davada da ayıba ilişkin somut delil ortaya konulamadığını,
Kanuna göre taraflardan her birinin ayıba ilişkin bilirkişiden rapor alınmasını talep edebileceği, buna rağmen eserin ayıplı olduğundan şüphe duyulmasını dayanak alarak hüküm kurulmasının mümkün olmayacağını,
TBK m. 474/2 uyarınca “Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.” denildiğini, kanun koyucunun bu hükümle ayıbın ortaya çıkartılmasını amaçladığını, davalı tarafın istinaf dilekçesinde sözleşme konusu eser için “kusursuz olduğu hususunda şüphe olan eser” dediğini, davalının, her ne kadar iş bitim tutanağında sözleşmeye uygun olduğunu beyan etmiş olsa da, eserin ayıplı olduğunu düşünüyorsa bu hükme dayanarak bilirkişiden rapor alma hakkının mevcut olduğunu, buna rağmen taraflarına davalı tarafın almış olduğu veya … tarafından yapılmış olan herhangi inceleme tebliğ edilmemiş olduğunu, dosyaya sunulmadığını, bu hususun dosyada alınan 04.02.2019 tarihli bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu,
Davalı tarafın istinaf dilekçesinde belirtmiş olduğu bir diğer hususun da; … tarafından kesin kabul işlemleri yapılmadığından ve hava koşulları elvermediğinden kontrollerin tamamlanamadığı, dolayısıyla ayıba ilişkin tutanak/belge bulunmadığı olduğunu, davalının ifadelerinin çelişkiler içerdiğini, zira davalının, eserin ayıplı olduğunu iddia etmekteyken, diğer taraftan henüz kontrollerin tamamlanmadığı ancak eserin kusursuz olduğundan şüphe duyduklarını söylediğini, kanun koyucunun makul süre içerisinde bildirim yapılması şartı ile en kısa süre içerisinde ayıbın düzeltilmesini ve seçenek yaptırımların kullanılmasını amaçladığını, oysa davalı taraf yalnızca şüpheye dayanarak, işin bitirilmesinin üzerinden bir seneden fazla zaman geçmişken eserin ayıplı olduğunu iddia ettiğini, hava koşulları nedeniyle kontrollerin tamamlanamadığı beyanına da itibar etmenin mümkün olmadığını, zira 28.02.2018 tarihinden dava tarihine kadar bir seneden fazla zaman geçmiş olduğunu, bu bir sene içerisinde gerekli kontrollerin yapılamamış olması hayatın olağan akışına aykırı düştüğünü, sonuç olarak davalı tarafın ifadeleri çelişkiler içerdiğini ve eserin ayıplı olduğuna ilişkin duyulan şüphenin hükme esas alınması için yeterli olmadığını,
Taraflar arasında akdedilen sözleşme, faturalar ve mutabakat mektubu uyarınca alacağın likit olduğunu, kaldı ki tarafların ticari defterlerinden de bu hususun ispatının sağlandığını,
Davalı tarafa eksik kalan ödemelere ilişkin 11/04/2018 tarihinde mutabakat mektubu gönderildiğini, işbu mektubun davalı taraf yetkili temsilcisi tarafından imzalanmış olup 85.000,00 TL borç bakiyesi bulunduğu konusunda mutabık olduklarının bildirildiğini, sonuç olarak dava konusu likit alacağın mevcut olduğunu, nitekim tarafların ticari defterlerine de bu hususu kaydettiklerini,
Yukarıda açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; yerel mahkemenin usul ve yasaya uygun kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen 24/05/2017 tarihli sözleşme ile 24/11/2017 tarihli ve 01/12/2017 tarihli ek protokoller uyarınca konusu ” … … Ekipmanlarının Tatbikat Projelerinin Yapılması, İmalatı ve Montajı ” olan eser sözleşmesi mahiyetindeki sözleşme sebebiyle işin usulüne uygun olarak bitirilerek davalıya teslimine ve düzenlenen faturaların davalı ticari defterlerine kayıtlı olmasına rağmen bakiye iş bedeli karşılığı olan 85.000,00 TL’nin tahsili amacıyla davalı hakkında yapılan icra takibine davalının yaptığı itirazın iptali, takibin devamı ve %20 oranında inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, mahkemece aldırılan makine mühendisi, hukukçu ve mali müşavir bilirkişilerin ortaklaşa düzenledikleri rapordan da taraflar arasındaki sözleşme ve protokoller kapsamında yapılması gereken işlerin sözleşmeye ve idarenin direktiflerine uygun olarak tamamlandığının, yine işlerin usulüne uygun olarak yerine getirildiğinin görüldüğü, bu hususun taraflarca düzenlenen T5 isimli belgede de teyit edildiği, taraf ticari defterleri üzerinde yapılan incelemelere göre davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı ticari defterlerinde kaydının bulunduğu, dosyada mevcut ve taraflar arasında düzenlendiği anlaşılan mutabakat mektubuna göre davacının davalıdan 31/03/2018 tarihi itibariyle 85.000,00 TL alacağının bulunduğunun kabul edildiği, yine tüm bu sebeplerle takibe konu alacağın likit alacak niteliğinde olduğu anlaşılmakla; ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 – Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarihli …. Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2 – Davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olduğundan alınması gerekli 5.806,35 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.451,60 TL harç bedelinin mahsubu ile kalan 4.354,75 TL nisbi istinaf karar ve ilam harç bedelinin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3 – Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4 – Kararın dairemizce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 25/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır