Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/569 E. 2021/459 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
…. (Başvurunun esastan reddi /HMK m.353/1-b-1)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
DAVA DEĞERİ : 82.024,04 TL
KARAR TARİHİ : 18/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/05/2021

Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 18/10/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili firma ile davalılardan … … … Tic.Ltd.Şti arasında 23/11/2015 tarihinde özel eğitim tesisi inşaatı … cephe ve kompozit panel kaplama işleri konulu sözleşme imzalandığını, sözleşmenin toplam değerinin 98.763,64 TL olduğunu, sözleşmenin dayanağının kira sözleşmesi olduğunu, müvekkili şirket ile … A.Ş. arasında okul binası sebebiyle 10+5 yıllık kira mukavelesi akdedildiğini, söz konusu sözleşmeye göre okul binasının bir kısmının … A.Ş tarafından bir kısmının da müvekkili tarafından yaptırılacağının kararlaştırıldığını, davalı ile dava dışı … A.Ş arasındaki anlaşmaya istinaden davalı şirketin cephe kaplama işinin davalı tarafından çatı hizasına kadar yapıldığını, çatı katı başlangıcından itibaren çatı hizasına kadar cephe kapama işini de aynı evsafta yapmak üzere davacı müvekkili ile davalı arasında sözleşme akdedildiğini, 70 günlük süre belirlendiğini ancak işin bu süre içerisinde tamamlanmadığını, davalı şirketin işi geç teslim ettiğini, işin bedelinin davalı tarafa peşinen ödenmesine rağmen davalı tarafından işin geciktirildiğini, müvekkili tarafından Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla tespit yaptırıldığını, müvekkilinin zorunluluğu olmadığı halde davalı şirkete ek süre de verdiğini, işin 98 günlük bir gecikmeyle ancak tamamlandığını, sözleşmenin 10.maddesi gereği geçen her takvim günü için sözleşme bedelinin %1 oranında imalatçı firmaya ceza kesileceğinin düzenlendiğini beyanla davalıların bahsi geçen sözleşme hükümleri dikkate alınarak yapılacak hesaplamayla ortaya çıkacak cezai şart miktarı kadar ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalılara usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmadıkları görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarih … Karar numaralı kararında özetle; tarafların bildirmiş olduğu deliller toplandıktan sonra dosyanın bir makine mühendisi ve bir mali müşavir bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edildiği, söz konusu bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 04/06/2018 tarihli rapora göre, davalı tarafından işin süresinde teslim edilemediğini, davacı tarafından yaptırılan tespitte yapılan keşifte; yer tesliminin yapılmış olduğunu, bazı imalatların yapıldığı bazı kısımların eksik bulunduğunun tespit edildiğini, bu durumda davalının yer tesliminin yapılmadığı yönündeki ihtarının yerinde görülmediğini, işin tesliminin 01/02/2016 tarihinde değil 15 günlük ek süre hariç 98 günlük bir gecikmeyle ancak 03/06/2016 tarihinde tamamlandığının belirtildiğini, davacının işin 03/06/2016 tarihinde tamamlandığını beyan etmekte ise de herhangi bir teslim ve kabul tutanağının dosyada yer almadığını, davacını davalıya çektiği ihtarname ile işin sonlandırılmadığı ve sözleşmeden kaynaklı tazminat miktarının artmasına sebebiyet verdiğinin görüldüğünü, davalı tarafından ihtarnamenin 11/02/2016 tarihinde tebliğ alındığını, 11/02/2016 tarihine 15 gün eklenmesiyle davacının 26/02/2016 tarihine kadar olan süre için davacının gecikme miktarının 25 gün olarak hesaplandığını, davacı tarafından sözleşmeye göre cezai şartın talep edilebileceğini, davalı Abdülsamet …’ın sözleşmeye göre kefil olduğunu, mahkemece 26/02/2016 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedilmesi gerektiğine hükmedilmesi durumunda 25 günlük gecikme cezasının 20.924,50-TL olduğunu, mahkemece işin davalı beyanı doğrultusunda 01/02/2016 tarihinde değil de 03/06/2016 tarihinde yapıldığına itibar edilmesi durumunda 98 günlük gecikme cezasının 82.024,04-TL olarak hesaplandığının rapor edildiği, söz konusu rapora itiraz edilmesi üzerine 11/12/2018 tarihli ek raporun aldırıldığı, söz konusu ek rapora göre, kök rapordaki görüş ve kanaatlerinin değişmediğinin bildirildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından 02/07/2018 tarihli ıslah dilekçesinin sunulduğu, ıslah dilekçesi ile dava değerinin 82.024,04-TL’ye çıkartıldığı, harcının yatırıldığı görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; davacı ile davalılar arasında 23/11/2015 tarihli sözleşmesinin bulunduğu, söz konusu sözleşmesinin 10. maddesinde cezai şartın düzenlendiği, davacının cezai şart talebinin de söz konusu maddeye dayandığı, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalılar tarafından söz konusu işin davacıya 03/06/2016 tarihli 100280 seri numaralı sevk irsaliyesi uyarınca 03/06/2016 tarihinde teslim edildiği, bu durumun davacı tarafından dosyaya sunulan 02/07/2018 tarihli dilekçesinden anlaşıldığı, söz konusu irsaliye faturasında her ne kadar teslim alan hanesi boş ise de söz konusu irsaliye faturasının davacı tarafından kabul edildiği ve söz konusu irsaliye faturası tarihi itibariyle işin tesliminin yapıldığının davacı tarafından kabul edildiği, söz konusu irsaliye faturasında geç teslimden dolayı teslim alan tarafından herhangi bir itirazi kayıt öne sürülmediği, davacı tarafından irsaliye faturası dışında kendi kabulüne göre 03/06/2016 tarihinde teslim aldığı işl ile ilgili itirazı kayıt koyduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir belge sunulmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 10.maddesinde belirlenen cezai şartın ifaya ekli cezai şart konumunda olduğu, TBK’nın 179/2.maddesi gereği ifaya ekli cezai şartın istenebilmesi için ifanın çekincesiz olarak kabul edilmiş olmamasının gerektiği, mevcut olayımızda ise işin teslimine ilişkin irsaliye faturasında işin çekincesiz bir şekilde davacı tarafından kabul edilmesi, yine davacı tarafından işin teslim alındığını kabul ettiği 03/06/2016 tarihi itibariyle teslime itirazı kayıt koyduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir yazılı belge sunmaması nedeniyle mahkememizde davacının davalıdan cezai şart isteyemeyeceği yönünde kanaatin oluştuğu, zira Yargıtay’ın ifaya ekli cezai şarta ilişkin kararlarının da çekincesiz kabul durumunda aynı olduğu (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 07/05/2014 tarih… Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06/07/2017 tarih… Karar sayılı kararı) anlaşılmış olup tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının teslime konu işin çekincesiz bir şekilde kabul edilmesi ve TBK 179.2 maddesi gereğince reddine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 07/03/2019 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; tarafların sözleşmenin 10.maddesinde yer verdikleri kaydın ifaya ekli cezai şart niteliğinde olmayıp götürü tazminatın belirlenmesine ilişkin bir kayıt niteliğinde olduğunu, bu sebeple sevk irsaliye faturasında geç teslimden ötürü teslim alınırken herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmemesi sebebiyle ifanın çekincesiz olarak kabulü gerektiğinden ifaya ekli cezai şart isteme hakkının düştüğünün kabulü ile mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu,
Sözleşmenin 10.maddesindeki kaydın ”Götürü Tazminat Edimi” olarak nitelendirilmesi gerektiğini, kavramların birbirinden ayırt edilebilmesi için doktrin ve Yargıtay kararlarında bir takım kıstaslar ön görüldüğünü, bu kıstaslardan birinin de tarafların gerçek iradesinin ortaya konulması olduğunu, cezai şarttan farklı olarak götürü tazminat talebinde bulunulabilmesi için; borçlunun sözleşmeye aykırılıkta kusurunun bulunmasının gerektiğini ve tazminat alacaklısının zarara uğradığını ispatı gerektiğini, davalı tarafa işin bedelinin peşin olarak ödenmesine karşın davalının sözleşmeye konu işi sözleşmede kararlaştırılan sürede yapmayarak müvekkili firmayı zarara uğrattığını, bu sebeple tazminat isteminde bulunulduğunu,
Müvekkili firma tarafından işin geldiği aşamanın tespiti ile eksikliklerin giderilmesi için gerekli miktarların tespiti ve bu eksikliklerin ne kadarlık bir sürede giderilebileceğinin aydınlatılabilmesi için Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. Değişik İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırdıklarını, bu dosyada aldırılan raporda eksikliklerin kalem kalem tespit edildiğini, davalının, yer teslimi yapılmadığı yönündeki itirazlarının gerçek dışı olduğu, davalının sözleşmede ön görülen sürede işi teslim etmediği ve kusurlu olduğunun tespit dosyası ile de ispatlandığını ve işin tesliminin 03/06/2016 tarihinde yapıldığı baz alındığı taktirde 98 günlük bir gecikmenin söz konusu olduğunun anlaşılacağını, kaldı ki götürü tazminatta alacaklının ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olsa bile tazminat talep edebilmesinin mümkün olduğunu, yine mahkemenin nitelendirmesi gibi sözleşmenin 10.maddesindeki düzenlenenin ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunun kabulü halinde dahi mahkemenin, ifanın çekincesiz olarak kabul edildiği yönündeki kabulünün hatalı olduğunu, ceza koşulunun asıl borcun tabi olduğu geçerlilik şekline uygun olarak kararlaştırılması gerektiğini, cezai şartın sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde borçlunun belirli miktar para ödeme taahhüdü niteliğinde olduğunu ve TBK’nın 177-182 maddeleri arasında düzenlendiğini, bu hükümlerin emredici nitelikte olmadığını, müvekkili firmanın ceza koşulunu istemekten vazgeçmediğini ve ihtirazi kayıt öne sürmeksizin işi teslim almasının da söz konusu olmadığını, doktrindeki hakim görüşe göre saklı tutma beyanının herhangi bir şekle tabi olmadığını, yazılı ya da sözlü olarak açıklanmasının mümkün olduğunu, müvekkili firma tarafından sevk irsaliyesi üzerine cezai şart talebine ilişkin haklarını saklı tuttuğuna dair kayıt düşülmemesinin, ifanın çekincesiz kabul edildiğini göstermediğini, faturanın teslim alan kısmının imzasız bırakılmasının da çekince anlamına geldiğini, davalı tarafa gönderilen ihtarnameler ile edimin usulüne uygun olarak yerine getirilmesinin aksi taktirde sözleşmenin feshinin talep edileceğinin ihtar edildiğini, tüm bu sebeplerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili 22/03/2019 havale tarihli, davacının istinaf kanun yolu başvurusuna cevap dilekçesinde özetle; davacı ….’nin, müvekkili şirket ile 23.11.2015 tarihinde eser sözleşmesi imzaladığını, diğer müvekkili …’ın iş bu sözleşme kapsamında müvekkili şirketin kefili olduğunu, davacı tarafın, müvekkili şirketin eser sözleşmesinin gereklerini yerine getirmediğini iddia ederek dava açtığını, bahse konu davanın Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Sayılı dosyası ile görülmüş olduğunu, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.02.2019 Tarih,… Sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiğini,
İşbu ilamın son derece yerinde olduğunu ancak buna rağmen davacı tarafın yerel mahkeme kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu iddia ederek istinaf kanun yoluna başvurmuş olsa da kararın esastan reddine karar verilmesinin gerektiğini,
Her ne kadar davacı şirket tarafından dava konusu sözleşmenin ihlal edildiği iddia edilen maddesinde yer alan düzenlemenin götürü tazminat olarak nitelendirilmesi gerektiği iddia edilmiş olsa da bahse konu iddiaların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
Dava konusu sözleşmenin ihlal edildiği iddia edilen 10. maddesinde “Mücbir sebepler dışında sürenin aşılması halinde geçen her takvim günü için sözleşme bedelinin günlük %1 oranında imalatçı firmaya ceza kesilecektir.” şeklinde düzenlemenin yer aldığını, işbu maddede düzenlenen cezai şartın, ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunu, dava konusu sözleşmenin ilgili maddesinin dikkatlice okunduğunda, işbu maddenin karşı tarafı ifaya zorlama amacıyla düzenlendiğinin açıkça anlaşılacağını, zira götürü tazminattan bahsedilebilmesi için, yükleniciyi ifaya zorlamaktan ziyade ortaya çıkması muhtemel olan zararı önceden tespit etmek amacıyla düzenlenen bir madde olmasının gerektiğini, bu noktada dava konusu sözleşmenin gerek lafzından gerekse amacından bahse konu düzenlemenin ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunun açıkça anlaşılmakta olduğunu, bu nedenle davacı şirketin, dava konusu sözleşmenin ilgili maddesinin götürü tazminata ilişkin olduğu yönündeki iddialarının gerçekle bağdaşır bir yanı bulunmadığını,
Ayrıca; dava konusu işin müvekkili şirket tarafından 03.06.2016 tarih, …..ile davacı şirkete teslim edildiğini, işbu sevk irsaliyesinin davacı şirket tarafından kabul edildiğini, davacı şirket tarafından bahse konu irsaliye faturasında geç teslime ilişkin olarak herhangi bir ihtirazi kaydın öne sürülmemiş olduğunu, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesi’nin 2. Fıkrasında “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” şeklinde hükmün yer aldığını,
İlgili kanun metninden ve yerel mahkeme kararının gerekçesinden de açıkça anlaşılacağı üzere; ifaya ekli cezai şartın davacı şirket tarafından talep edilebilmesi için ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesinin gerektiğini ancak davacı şirketin müvekkili şirket tarafından 03.06.2016 tarihinde gerçekleştirilen teslime ilişkin olarak herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmemiş olduğunu, yerel mahkeme dosyasına ihtirazi kayıt ihtiva eden herhangi bir yazılı belge de sunmadığını, bu nedenle davacı şirketin müvekkil şirketten ifaya ekli cezai şartı talep edebilmesini mümkün olmadığını,
Öte yandan davacı şirketin Altındağ 5. Noterliği’nin 10.02.2016 Tarih, …. Yevmiye Numaralı ihtarnamesi ile müvekkili şirkete işi tamamlayabilmesi için 15 günlük ek süre verdiğini, müvekkili şirketin işbu ihtarnameye karşılık cevabi ihtarnamesinde ise davacı tarafından tamamlanması gereken ancak hali hazırda tamamlanmamış iş kalemleri nedeniyle taahhütlerini yerine getiremediklerini ve bahse konu hususların daha önce defalarca kendilerine bildirildiğini beyan ettiğini,
Dava dışı … A.Ş. ile davacı ….’nin tamamlamaları gereken iş kalemlerini 03.03.2016 Tarihli toplantıda imza altına aldıklarını, iş bu “Toplantı Notu” incelendiğinde, yangın merdivenleri önündeki duvarların yıkılması ve yangın merdiveni kapısının örülmesi gibi işlerin davacı tarafından tamamlanması gerektiği, dava dışı … A.Ş. ile davacı tarafından bahse konu iş kalemleri tamamlanmadan müvekkili şirketin taahhütlerini yerine getiremeyeceğinin açıkça görüleceğini zira müvekkili şirketin yapmayı taahhüt ettiği işin ancak ve ancak kaba inşaatı bitmiş olan binalarda mümkün olduğunu,
Buna göre; taraflarca imza altına alınan toplantı tutanağından da açıkça anlaşılacağı üzere; kaba inşaatın hali hazırda tamamlanmamış olduğundan bu şartlar çerçevesinde yer tesliminin yapılmasının mümkün olmadığını, ayrıca Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin….Değişik İş Sayılı dosyası incelendiğinde, bilirkişi heyeti tarafından çekilmiş fotoğraflarda davacı tarafından tamamlanması gereken işlerin devam ettiğinin, iskelelerin durduğunun, çimento/malzeme taşıma işlemine ilişkin basit makinelerin hala kurulu olduğunun açıkça görüleceğini, bu kapsamda davacının yer teslimi yaptığına ve müvekkili şirketin işi süresinde teslim etmediğine ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmamakta olduğunu,
Yukarıda anlatılmaya çalışılan ve dairece re’sen nazara alınacak nedenlerle davanın reddinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının istinaf talebinin esastan reddine dair karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen 23/11/2015 tarihli ” Özel Eğitim Tesisi İnşaatı … Cephe ve Kompozit Panel Kaplama İşleri ” konulu eser sözleşmesi mahiyetindeki sözleşmeden kaynaklanan işin sözleşmedeki 70 günlük sürede tamamlanamayarak 98 günlük bir gecikmeyle 03/06/2016 tarihinde tamamlandığı iddiasıyla talep edilen cezai şart alacağının tahsili isteğine ilişkindir. 03.07.2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davada 10.000,00 TL olarak talep edilen gecikme cezası istemi bilirkişi raporu doğrultusunda artırılarak 82.024,04 TL’ye yükseltilmiştir.
Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Mahkemece davaya konu gecikme cezasının ifaya ekli ceza niteliğinde olması nedeniyle davalı tarafça teslim anında gecikme nedeniyle ceza kesileceğine ilişkin ihtirazi kayıt konulduğunun iddia ve ispat edilmediği” belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen gerekçelere istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 10.maddesi “Mücbir sebepler dışında sürenin aşılması halinde geçen her takvim günü için sözleşme bedelinin günlük %1 oranında imalatçı firmaya ceza kesilecektir. ” hükmü yer almaktadır. Sözleşmede kararlaştırılan bu ceza koşulu, hukuksal niteliğince Türk Borçlar Kanununun 179/2 maddesinde öngörülen “ifaya ekli ceza” niteliğindedir. Davalı tarafından işin tesliminin 03/06/2016 tarihli irsaliyeli fatura ile aynı tarihte davacıya yapıldığı, teslim edildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı bu faturadaki teslim alan bölümünü imzalamadığını beyan etmiş ise de; işin bu tarihte taraflarınca teslim alındığı ve irsaliyeli fatura içeriğine itiraz edilmediği anlaşılmaktadır.
Gerçekten gecikme cezasının istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça, gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi halde cezai şart isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazi kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ise ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına bir kayıtla veya teslimden önce yükleniciye gönderilecek bir ihtarname ile yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir fiille gerçekleştirilir ve kanıtlanabilir.
Somut olayda davacı tarafından işin teslim alındığı anlaşılan 03/06/2016 tarihli irsaliyeli faturada gecikme cezası isteme hakkının saklı tutulduğuna dair bir kayıt bulunmadığı gibi davadan önce davacı iş sahibi tarafından davalıya gönderilen ihtarnamede de edimin yerine getirilmesi aksi halde sözleşmenin feshi konusunda dava ikame edileceğinin belirtildiği, bu ihtarnamede gecikme cezası isteme hakkının saklı tutulduğuna dair bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından iş sahibi davacının ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin teslim alma nedeniyle Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2 maddesi anlamındaki ifaya ekli cezanın düştüğünün kabulü gerekir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 28.03.2006 gün, …. karar sayılı kararı, 15. Hukuk Dairesi, 12.04.2010 gün, …. karar sayılı kararı)
Mahkemece de yukarıdaki yasal düzenlemelere uygun olarak dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu anlaşılmakla ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 – Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarihli ….Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2 – Davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olduğundan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harç bedelinin mahsubu ile kalan 14,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harç bedelinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3 – Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4 – Kararın dairemizce taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 18/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır