Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
….
(İnceleme Aşamasında/Esastan Red-HMK 353/1-b.1 md)
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/01/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
DAVA DEĞERİ : 11.501,46 TL
KARAR TARİHİ : 18/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/05/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilinin yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan değerlendirmesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 09/01/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalının, davacıya …. nolu ve 20/04/2017 tarihli fatura, … nolu ve 22/06/2017 tarihli fatura ile …. nolu ve 10/05/2017 tarihli faturalardan dolayı borcunun bulunduğunu, davacının, davalının ürünlerini boyadığını, bunun karşılığında fatura kestiğini, ancak fatura karşılığını davalının ödemediğini, bu nedenle davalı hakkında Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının hiç bir belge sunmaksızın borca itiraz ederek icra takibini durdurduğunu, bu nedenle davalının borca itirazlarının iptali ile yukarıda belirtilen faturalardan dolayı oluşan 11.501,46 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya ödenmesini ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen 26/01/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalının, davacı …’na şahsi olarak borcu bulunmadığını, bu nedenle husumet itirazlarının bulunduğunu, davacıya boyanmak üzere verilen 2 parti şeklinde ürün sevkiyatı yapıldığını, bu ürünlerden 2. partide gönderilen ürünlerin ayıplı olarak boyandığını, bu suretle de davalının tüketici sıfatını aldığını, bu nedenle de davaya bakma görevinin …. Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğunu belirtmiştir.
Esas yönünden ise; boya işlemi için ikinci partide gönderilen ürünlerin hatalı, kusurlu olarak boyandığının tespit edilmesi nedeniyle hurdaya çıktığını, bu nedenle davacının davalıyı zarara soktuğunu, hurdaya çıkan ürünlerin ekstradan işçilik ve boya kullanılarak onarılmaya çalışıldığını ve işçilik, boya ve hurda değeri iskonto edilerek faturalandırıldığını, davacıya rücu edildiğini, bu hususta davacıya ihtar gönderildiğini, davacının ispat yükümlülüğünde olmasına rağmen herhangi bir ispat yoluna gitmeyerek bu ayıbı zımmen kabul ettiğini bu nedenlerle davalının davacıya herhangi bir borcu olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/01/2019 tarih …Karar numaralı kararında özetle; dava, davalıya verilen boya hizmet bedeli faturaları tutarı olan 11.501,46 TL alacağa yönelik takibe itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilafın, öncelikle davacının aktif dava ehliyeti olmadığı ve davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğu yönündeki davalı itirazlarının yerinde olup olmadığı, itirazın iptali davasının yasal süresi içinde açılıp açılmadığı,
Esas yönünden ise; davalıya gönderilen 2. parti ürünlerin ayıplı olup olmadıkları, ayıplı iseler davalı tarafından ayıp muayene ve ihbar yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediği, sonuç olarak davalının satış bedelinden sorumlu olup olmadığı, varsa sorumlu olduğu miktarın ne kadar olduğu, takibe yapılan itirazın haklı, haksız, tarafların tazminat taleplerinin yerinde bulunup bulunmadığı hususlarında toplandığı tespit edildi.
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde; fatura suretlerini sunmuştur.
Mahkememizce Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün …E sayılı dosya sureti celp edilmiştir. …… yazılan yazıya cevabi yazıda, davacıya ait 2014, 2015 ve 2016 dönemine ait beyanname çıktıları ile ….. Müdürlüğü’ne yazılan yazıya cevabi yazıda davacının ticaret sicil kayıtları celp edilmiştir.
Mahkemenin 10/05/2018 tarihli oturumunda;” Taraflarca iddia edilen boya satış hukuki ilişkisi tartışmasız bulunmakla ve ihtilaf tarafların ticari işletmelerinden kaynaklı olduğundan, yine borçlu itiraz dilekçesi, davacı alacaklıya tebliğ edilmediğinden, davalının yerinde görülmeyen davacının aktif dava ehliyetinin olmadığı, mahkememizin davaya bakmaya görevli olmadığı, itirazın iptali davasının yasal sürede açılmadığı yolundaki itirazlarının reddine, ” karar verilmiştir.
Dava konusu faturaların davalı kayıtlarında yer alıp almadığı, yer almakta ise hangi tarihte davalı tarafça tebliğ veya teslim alınıp defterlere kayıt edildiği, davalı defterlerine göre taraflar arasındaki ilişki boyutu ve faturalar nedeniyle borç-alacak durumunun belirlenmesi hususlarında mali müşavir bilirkişi…’tan 31/08/2018 tarihli rapor alınmış, bilirkişi raporunda gerekçelerini açıkladığı üzere sonuç olarak; “davalı taraf ticari defterlerini sunmadığı için, ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulup tutulmadığı, gerekli açılış ve kapanış tasdiklerine (veya e-defter ise e-beratlarına) sahip olup olmadığı hususunda bir tespit yapılamamıştır.
Dava dosyası ve davalının sunduğu yevmiye defteri bölümü üzerinde yapılan incelemede aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir.
Dava konusu 20/04/2017, 10/05/2017, 22/06/2017 tarihli 3 adet faturanın, faturalarda belirtilen tarihlerde davalı kayıtlarına intikal ettirildiği, takibin 25/07/2017 tarihinde başlatılması sonrasında davalının 02/08/2017 tarihli ayıp ihbarını içeren noter ihbarnamesi ekinde 31/07/2017 tarihli 2 adet yansıtma faturasını davacıya tebliğ ettiği, davacının yansıtma faturalarını kabul etmediğini 28/08/2018 tarihli cevabi ihtar ile davalıya bildirmiştir.
Takip tarihi itibariyle davacı alacağı 11.504,46 TL’dir. Bu tutar, takip miktarı ile aynıdır. Dolayısıyla davacı alacağına yapılan itiraz yerinde değildir. Davalının ayıp ihbarı ve yansıtma faturaları takipten sonra tebliğ edilmiştir.” şeklinde mütalaada bulunmuştur.
Alınan bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, hüküm vermeye yeterli ve elverişli bulunmakla bilirkişi raporunda açıklandığı üzere dava konusu faturaların en sonuncusunun 22/06/2017 tarihinde davalı kayıtlarına işlendiği, ayıp ihbarının ise 25/07/2017 tarihinde takip başlatıldıktan sonra 02/08/2017 tarihli ihtarname ile yapıldığı anlaşılmakla davalının süresinde muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği, dolayısıyla ürünleri mevcut haliyle kabul etmiş sayılması gerektiği anlaşılmış olup, ayrıca davalı cevap ve rapora itiraz dilekçesinde ayıpların davalının kendisince giderildiği iddia edilmiş olup, dava açıldığında ürünlerdeki ayıpların giderilmiş olduğu, dava öncesinde ürünlerin ayıplı olduğu hususunda davalı tarafça bir tespit yaptırılmadığı, sonuç olarak dava öncesinde ürünlerin ayıplı olduğu hususu davalı tarafça ispatlanmadığı gibi, davalının inceleme yapılması imkanını da ortadan kaldırdığı anlaşılmakla, tartışmasız olan satış bedelinden davalının sorumlu olduğu, dolayısıyla takibe itirazında haksız olduğu mahkemece kabul edilerek;davanın kabulü ile,davalının Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün .. E sayılı takip dosyasına konu itirazının iptaline, alacak eser sözleşmesinden kaynaklanmakla likit sayılamayacağından davacı yararına icra inkar tazminatı takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, davanın kabulüne dair hüküm kurulduğu görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 12/09/2019 taranma tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin, usule ilişkin itirazlarını hiçbir şekilde dikkate almadığını, davacının taraf olma sıfatının bulunmadığını, zira, icra takibinde bulunan ve alacak talep edenin Eroğlu Aliminyum şirketi olmasına rağmen, işbu dosyada alacaklı …’nun gerçek kişi olarak yer aldığını, davalı şirketin …’na şahsi olarak herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı şirketin, …’nun şahsıyla değil, … ile iş yapmış olduğunu, yerel mahkemenin usule ilişkin bu itirazları hiç dikkate almadığını, hal böyleyken, … şirketinin, aynı faturadan kaynaklanan alacağını yeniden mükerrer olarak talep etmesi ihtimaline olanak sağlanmış olduğunu, buna usul hukukunda, husumet-taraf olma yetkisi denildiğini ve bu durumun dava şartlarından birisi olduğunu, mahkemenin bu itirazlarını dikkate almamasının yasa ve usule aykırı olduğunu, yetkili ve görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu,
Yerel mahkemenin eksik inceleme ile karar tesis etmiş olduğunu, zira, dosyada mevcut bilirkişi raporunun, yalnızca davacının ticari defterleri incelenerek tanzim edildiğini ve davalının defterlerinin sunulmadığından bahisle inceleme yapılamadığı hususunun raporda belirtildiğini,
Yasal süresinde, işbu rapora yaptıkları itirazda, davalı taraf olarak, süresinde faturalara itiraz ettiklerini, ayıplı mal olduğu hususunu davacıya bildirdiklerini ve karşılıklı yazışmalarla mahsuplaşıldığını, bu durumun davalıya ait ticari defterlere yansıtıldığı hususunun bildirildiğini ancak davalı şirketin ticari defterlerinin de incelenerek, 3 kişilik bir heyetten oluşturulacak bir bilirkişi raporu oluşturulmasının talep edildiği halde yerel mahkemenin bu hususu hiç dikkate almadan, apar topar, karar oluşturduğunu, dolayısıyla işbu kararın yasa ve usule aykırı olduğunu,
Yerel mahkemenin, davalı şirketçe yapılan ayıp ihbarının yasal süresinde olmadığından ötürü dikkate alınmadığını gerekçeli kararında bildirdiğini, oysa ayıbın gizli olduğu ve gizli ayıbın öğrenmeden itibaren ihbar süresinin başlayacağı hususunun ilgili kanunun emredici hükmü olduğunu, dolayısıyla yerel mahkeme kararının bu yönüyle de yasa ve usule aykırı olduğunu, gizli ayıbın farkedildiğinde müvekkili tarafından giderildiğini ve bu ayıbın giderilmesi için uğranılan zararın, davacı tarafa 2 yansıtma faturasıyla bildirildiğini, bu sebeple raporun bu kısmına itiraz ettiklerini,
Nitekim, müvekkilinin TTK ve 6502 sayılı kanuna göre, ayıplı mal tesliminde, kanundan doğan seçimlik hakkını kullanmış olduğunu ve bu ayıbın giderilmesi için uğranılan zararın, davacı tarafça tazmininin gerektiğini, hal böyleyken, öncelikle işbu rakamın, borçlarından takas-mahsubunu talep ettiklerini, aksi halde, yasal yollara başvurarak bu zararlarının tazmini yoluna gitmeleri gerekeceğini bildirdiklerini, bu durumu, cevap dilekçelerinde ayrıntılı izah ettikleri halde, bilirkişinin ve yerel mahkemenin hiç değerlendirmeye almadan direkt olarak karar ihdas edercesine rapor oluşturmasının taraflı, yasa, usul ve usul ekonomisine aykırı bir durum olduğunu, karara bu yönüyle de itiraz ettiklerini, özellikle hukukçu bir bilirkişiden oluşan bir heyet oluşturulmadan eksik incelemeyle ihdas edilen kararın istinaf yoluyla kaldırılmasını talep ettiklerini,
Yerel mahkemenin, davacının dava dilekçesindeki talepleri hakkında kısmen talep oluşturduğunu, zira, davacının dava dilekçesinde alacak + icra inkar tazminatı talep ettiği halde yalnızca alacak bakımından karar oluşturmuş olduğunu, diğer taleplerin kabul ya da red olduğu hususunda bir karar vermediğini, bu durumun da yasa ve usule aykırı bulunduğunu,
Yukarıda ve yerel mahkeme dosyasında arz ve izah ettikleri ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle yerel mahkemenin yukarıda kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda yeniden yargılama yapılması ve davanın reddi yönünde karar verilmesini, yargılama ve harç giderleri ile vekalet ücretinin de karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Davacı vekili 26/02/2019 tarihli istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının istinaf dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususları kabul etmediklerini, davalının tüm yargılama aşamasında olduğu gibi istinaf dilekçesinde de davayı uzatmaya yönelik beyanlarda bulunmuş olduğunu,
Davalının husumet yönündeki itirazını kabul etmediklerini, davalının husumet itirazının geçerli ve somut hiçbir hukuki sebep ve gerekçeye dayanmadığını,
Davalının görev yönünden itirazlarının da kabul edilemez olduğunu,
İşbu dosyada her iki tarafın da tacir olduğunu, söz konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanına girmekte olduğunu, bu nedenle davalının göreve ilişkin itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu,
Davalının dosyada bulunan ve karara esas alınan bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da yerinde olmadığını, yerel mahkemece 10.05.2018 tarihli duruşmada 4 nolu ara karar gereğince ‘davalı tarafa ticari defter ve kayıtlarını ve ihtilafa konu kayıtları içeren defter bölümlerini sunması için’ kesin süre verildiğini ve ihtar edildiğini, ancak verilen kesin süre içerisinde davalının ticari defter ve kayıtlarını, muavin defterini, kebir ve envanter defterini sunmadığını, daha sonra ise davayı uzatmak amacıyla itirazlarda bulunduğunu,
Takibe dayanak teşkil eden faturalardan da anlaşılacağı üzere davalı firmaya 20.04.2017, 10.05.2017 ve 22.06.2017 tarihlerinde ürün boyama işleminin yapılmış olduğunu, davalı firmanın da cevap dilekçesi ile bu işi açıkça kabul ettiğini, ancak iş tamamlanıp tam ve eksiksiz olarak davalıya teslim edildikten sonra uzun bir süre ödeme yapmadığını, müvekkilinin de iyi niyetli davranarak davalının borcunu ödemesini beklediğini ve nihayetinde 25.07.2017 tarihinde icra takibi başlattığını, davalının bunun akabinde başlatılan takibi sonuçsuz bırakmak adına kendi çalışanlarına taraflı olarak gerçeğe aykırı kalite kontrol raporu hazırlattığını, bu raporu ve içeriğini asla kabul etmediklerini, ilgili raporun fatura tarihlerinden de anlaşılacağı üzere aradan 3 ay geçtikten sonra takibin başlatıldığı tarihte hazırlatıldığını, davalının söz konusu iddiası ile alakalı olarak mahkeme aracılığıyla tespit yaptırmamış ya da kanuni süresi içerisinde resmi herhangi bir ihtar keşide etmemiş olduğunu, dolayısıyla ayıp iddiasının, hazırlanan raporun ve itirazın zaman kazanmaya yönelik olduğunun açıkça ortada olduğunu,
Davalı firmanın takibi semeresiz bırakmak için 22.08.2017 tarihinde müvekkili firmaya iade faturası adı altında fatura düzenleyip gönderdiğini, müvekkili firmanın ise söz konu faturalara noter kanalıyla süresinde itiraz etmiş olduğunu ve faturaları davalı firmaya iade ettiğini,
Davalının itiraz dilekçesine ek olarak iddialarına dayanak olabilecek hiçbir belge sunmadığını, yalnızca bu hususun dahi davacının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu kanıtlayacak nitelikte olduğunu, davalı hakkında icra takibi başlatılana kadar ürünlerle ilgili ayıp ihbarında dahi bulunulmadığını, davalının aleyhine icra takibi başlatıldıktan sonra takibi sonuçsuz bırakmak için ürünlerin hatalı ve kullanılamaz durumda olduğunu iddia ettiğini,
Davalı tarafın yerel mahkeme kararını da sadece zaman kazanabilmek adına kötü niyetli olarak istinafa göndermiş olduğunu,
Yukarıda açıkladıkları nedenlerle davalının istinaf taleplerinin reddi ile usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi mahiyetindeki ürün boyama işlemi sebebiyle davacı yüklenici tarafından iş bedeline karşılık olarak düzenlenen 3 adet fatura bedelinin tahsili amacıyla davalı hakkında yapılan icra takibine davalının yaptığı itirazın iptali ile davalının %20 oranında inkar tazminatına mahkum edilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama, taraf ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu, takip dosyası ve tarafların sunmuş oldukları bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucunda davacı yüklenicinin, davalı iş sahibinin iki parti halinde gönderdiği ürünlerin taraflar arasındaki sözlü sözleşme kapsamında boyama işlemlerini gerçekleştirdiği, davacı yüklenicinin iş bedeli karşılığı olarak düzenlendiği 3 adet faturanın davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu, ancak iş bedeli karşılığı olarak düzenlenen fatura bedellerinin ödendiğinin davalı iş sahibince kanıtlanamadığı, davalı iş sahibi yapılan işin ayıplı olduğunu savunmuş ise de; ayıp ihbarında bulunduğunu yasal delillerle kanıtlayamadığı, buna göre takip tarihi itibariyle davalının davacıya ödenmeyen iş bedeli alacağı sebebiyle 11.504,46 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle davacının davasının kabulüne, davalının takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline ancak takibe konu alacağın likit olmaması sebebiyle davacının inkar tazminatı isteminin reddine dair karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf yoluna başvurmuştur.
Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 – Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/01/2019 tarihli …. Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2 – Alınması gerekli 785,66 TL istinaf nisbi karar ve ilam harç bedelinden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 196,41 TL’nin mahsubu ile kalan 589,25 TL istinaf karar ve ilam harç bedelinin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3 – Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4 – İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır